Unuttuk ey Rabbimiz; Bağışla bizi
Unuttuk ey Rabbimiz!
Er–Rahman: “Ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukata sayısız nimetler veren”
Er–Rahim: “Pek ziyade merhamet edici, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedî nimetler vermek suretiyle mükafatlandırıcı”
El–Melik: “Bütün kainatın sahibi ve mutlak surette hükümdarı”
El–Kuddûs: “Hatadan, gafletten, acziyetten ve her türlü eksiklikten çok uzak, pek temiz”
El–Mü’min: “Gönüllerde iman ışığı uyandıran, kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlandıran”
El–Azîz: “Mağlup edilmesi mümkün olmayan”
El–Khalik: “Her şeyin varlığını ve varlığı boyunca geçireceği halleri, hadiseleri tayin ve tespit eden, ona göre yaradan, yoktan var eden”
El–Kahhar: “Her şeye, her istediğini yapacak surette galip ve hakim”
El–Vahhâb: “Çeşit çeşit nimetleri hep bağışlayıp duran”
Er–Rezzâk: “Yaratılmışlara faydalanacakları şeyleri ihsan eden”
El–Fettâh: Her türlü müşkülleri aşan ve kolaylaştıran”
El–Alîm: “Her şeyi çok iyi bilen”
El–Kâbid: “Sıkan, daraltan”
El–Bâsıt: “Açan, genişleten”
El–Hafıd: “Alçaltan”
Er–Rafi’: “Yükselten”
El–Muiz: “İzzet veren, ağırlayan”
El–Müzil: “Zillete düşüren, hor ve hakir eden”
Es–Semî’: “İyi işiten”
El–Basîr: “İyi gören”
El–Hakem: “Hükmeden, hakkı yerine getiren”
El–Adl: “Çok adaletli”
El–Latîf: “En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, ince ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar ulaştıran”
El–Habir: “Her şeyin iç yüzünden, gizli tarafından haberdar”
El–Azîm: “Pek azametli”
El–Ğafûr: “Mağfireti çok”
Eş–Şekûr: “Kendi rızası için yapılan iyi işleri daha fazlasıyla karşılayan”
El–Aliy: “Pek yüksek”
El–Kebir: “Pek büyük”
El–Hafîz: “Yapılan işleri bütün tafsilatiyle tutan, her şeyi belli vaktine kadar afat ve beladan saklayan”
El–Mukît: “Her yaratılmışın azığını veren”
El–Hasib: “Muhasip: Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilat ve teferruatıyla hesabını iyi bilen”
El–Celîl: “Celal ve ululuk sahibi”
El–Kerîm: “Keremi bol”
Er–Rakîb: “Bütün varlık üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan”
El–Mucîb: “Kendine yalvaranların isteklerini veren”
El–Vasî’: “Geniş ve musaadekar”
El–Hakîm: “Emirleri ve bütün işleri hikmetli”
...ve daha bir çok “Esmâü’l Hüsnâ/güzel isimlerini”, o isimlerin sahibi olduğunu unuttuk, yani seni unuttuk ey Rabbim!
Bağışla bizi.
...Ve bizi “unutma!”
“Münafıkların erkekleri ve kadınları, birbirlerinin tıpkıdırlar. Kötülüğü emrederler iyiliği yasaklarlar. Ellerini sıkı tutarlar (hayır yapmazlar). Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Doğrusu münafıklar fâsıkların ta kendileridir” (Tevbe, 9/67).
“Ve o kimseler gibi olmayın ki, Allah’ı unutmuşlar, hem (Allah) da onlara kendilerini unutturmuştur. İşte bunlar fâsıkların ta kendileridir” (Haşr, 59/19).
“Onlara, “siz bu gününüze kavuşacağınızı unuttuysanız, biz de bugün sizi unutacağız. Sizin yeriniz ateştir ve size yardımcılardan hiç kimse yoktur. Bunun sebebi şu; Çünkü siz Allah’ın ayetlerini eğlenceye aldınız ve sizi dünya hayatı aldattı (denilecektir)” (Casiye, 45/34–35).
Ve...“Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk veya hata ettikse, bizi muaheze etme” (Bakara, 2/286).
Amin!