Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ticarette kar (2 Kullanıcı)

rook

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2010
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
selamünaleyküm
ben 2 ay önce internetten 90liraya ikinci el fotoğraf makinesi aldım.Şimdi onu aynı sitede 125 liraya satışa çıkarsam ve satsam dini yönden bir sorun arz edermi
teşekkürler
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
selamünaleyküm
ben 2 ay önce internetten 90liraya ikinci el fotoğraf makinesi aldım.Şimdi onu aynı sitede 125 liraya satışa çıkarsam ve satsam dini yönden bir sorun arz edermi
teşekkürler


Ve aleykum esselam,

Bu soruya birilerinin evet yada hayır diye cevap vermesinden se kendi kendine cevaplaman daha hayırlıdır...
Ticarette haram olacak alışverişlerin önemli bölümü aşağıdadır hepsini okuman ve ticaretini değerlendirmen en doğrusu olacaktır...
Selam ve dualarımızla...



Batıl ve Haram Satışlar


Satış akdi batıl ve haram alışverişler. Fıkıh alimleri bu çeşit alış*verişten insanları men etmişlerdir. Onları şu şekilde sıralayabiliyoruz:

1) Meçhul olan malın satışı; Olgunlaşmamış meyvenin satımı, koyunun yününü üzerindeyken satmak, memedeki sütü satmak haram ve bey'i batıldır. Zira Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz nehyetmiştir:

Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Efnedimiz olgunlaşmamış meyvenin dalındayken, koyunun yününün koyunun üzerindeyken, sütte bulunan yağı sütün içindeyken satılmasını yasaklamıştır. [48]

Öyle şeyler satılanın miktarı meçhul olduğu için, batıl ve haram satışlardan sayılmıştır. Zira sütün içindeki olan yağın miktarı, memelerdeki sütün, hayvan üzerindeki yünün, miktarı tam olarak bilinmez, bu*nun için bunlar hepsi de gerer, aldatma ve hile olduğu için, batıl ve ha*ram satışlardır. Öyle satışlardan hem satıcı, hem de alıcı günahkar olurlar. Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle nehyetmiştir:

Resulü Ekrem (s.a.v.) yenebilecek hale gelmeden önce meyvelerin satışını men etmiştir. Bundan maksad hem satıcı ve hem de alçıyı me-netmiştir. Hatta halk daha da ileri giderek çiçek halindeki ağaçların meyvelerini satıyor ve satın alıyordu. Allah'a, Rasûlü'ne, mal ve evladın fayda vermediği ceza gününe imanı var olan kişi İslâm'ın hükmüne bo*yun eğmeli, şeriatın nehy ettiği bu çeşit alış-verişlerden, bundan büyük bir kâr olduğunu düşünse bile uzak olmalıdır. Zaten öyle alış-verişlerden kesinlikle kazanç değil, daima zarar vardır. Zira meyveler bazen hastalık ve yıldırım gibi bir belaya maruz kalabilir, bunun için meyveler yetişmez, bir hâle düşebilir. Bu nedenle meyve sahibi karşılıksız olarak para alır, bu şekildeki olan yemek ise, insanların mallarını haksız ola*rak yemek demektir. Bu da haramdır, cezası da çoktur, bu hususta Ra-sûlüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:[49]

Allah'ın meyvelere bir bela ve afet verdiğini gördüğünüz halde, siz*den biriniz kardeşinin malım ne diye alır veya kardeşinin malını ne ile he*lal edersiniz? [50]

Şu halde olgunlaşmamış meyveleri dalındayken satmak haramdır. Bu şekildeki aliş-verişin yasaklanması, halkın maslahatına da uygundur. Zira bu gibi alış-veriş kavgalar meydana getirmektedir. Hatta ve hatta Öyle alış-verişin, kan akıtılmasına sebep olabilir. Bu münakaşa ve münazaa hepsi Allah'ın hükmüne aykırı gitmenin neticesidir. Bunun için, tüm mü'minler hatta ve hatta tüm insanlar için en iyi emniyet, sa*adet ve huzur, en uygun yol Allah'ın hükmüne ve şeriatına sarılmaktır. Ancak her hangi bir kimse öyle hareketi olursa o zaman ebedi saadete erebilir, Allah'ın rızası kazamlabilir. Zira her hangi bir kimse Allah için, haram olan bir şeyi terk ederse, Allah kendisine ondan daha hayırlısını verir. Olgunlaşmış meyvelerin dalındayken satılması caizdir. Bumu se*bebi zahirdir. Çünkü meyveler olgunlaştıktan sonra o kadar zarar gör*mezler. Zira olgunlaşan meyvenin kabuğu kalın çekirdeği büyük olur. Bunun için zarar görmesi çok nadirdir. Olgunlaşmamış meyvelerin ise kabuğu ince, çekirdekleri küçük olduğu için derhal zarar görmektedir. Alıcı o memleketin toplama zamanına kadar dalında bırakabilir. Fakat meyveleri satan kişi derhal toplamayı şart koşarsa, o zaman şarta bağlı olur. Renkli meyveler iyice yetişmesi, sararma veya kızarmalarından ve*ya iyice olgunlaşmanın diğer nişanlarının belli olmasından meydana gelmektedir. Eğer meyvenin rengi olmazsa o zaman tadından anlaşılır. Örneğin; ekşilerin eksilmesi, incirin yumuşaması, tatlı olanların tatlılaş*ması gibi.

Hz. Peygamberin hurmaların alacalanmadan yani kızanp sarar*madan satılmasını yasak etiği rivayet edilmiştir. (Buhari, Müslim) Netice olarak olgunlaştıktan sonra ağaçların üzerindeki meyvelerin satılması caizdir. Öyle meyvelerin satılması için de tartmak veya ölçmek gerek*mez, çünkü tahmin kafidir, ekinlerin satılması ile, tanelerin sertleşmesi meydana geldikten sonra satılması caizdir. Bazı meyvelerin ağaçtan top*landığı takdirde satılması caizdir, eğer bu meyvelerde meşru olarak fay*daları meydana çıkarsa, eğer faydaları olmazsa o zaman satılması caiz değildir. Örneğin, üzümün kurumu gibi ne kadar olgunlaşmamış ise de. Fakat yaraması halinde olduğu için, satılması caizdir. Ve aynı zamanda satılmasında da zarar ve aldatma yoktur.

2- El-Urban veya Urban (kapora) satışı: Kişinin sattığı malın parasının bir kısmını kapora olarak alması ve satış muamelesi yapılmadığmda o kaporanm satıcının malı olması, ancak satış akdi tamamlanır*sa alman kaporanm malın fiyatına dahil edilmesidir. Zira Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bunu nehyetmiştir.

Resûlüllah (s.a.v.) Urban denilen alış-verişten nehyetmiştir. [51] Böy*le bir alış-veriş şartlı olduğu için sahih değil. Zira bu alış-verişde haram ve batıl olan akid esnasında kapora şartı koşulmasıdır. Satıldığı zaman öyle bir şart koşulmazsa, akid tamamlandıktan sonra satıcının, paranın bir kısmını istemesinde bir sakınca yoktur. Fakat akid fesh olduktan sonra satıcıya verilen kapora parası müşteri tarafından rızası gösterilir*se o zaman kapora parası satıcıya helal olur.

3- Borcu borç ile satmak: Bir kişinin başka bir adamda alacağı vardır. İkinci kişinin de üçüncü bir kişide alacağı vardır, bu alacaklı olan iki kişiden biri, alacağını üçüncü kişinin borcu ile satar ki işte bu çeşit alış-verişler haram ve batıldır.

Rasûlullah (s.a.v) kali (borcu) borç ile satmayı menetmiştir." Hadisteki olan kali kelimesi, borç demektir. Kele'e-yekle u kökün*den gelip erteleme ve tehir demektir. Bazı alimlere göre tarifi şöyledir: Bir kişi belli bir müddet sonra parasını verip malı teslim almak üzere bir malı saün alır. O malın teslim zamanı gelse satıcı malı teslim ede*mez. Ve aynı zamanda müşteriye: Ben deki olan malını üç ay bende kal*mak üzere 10 milyon liraya sat, demesi ve alıcı da bunu kabul etmesi*dir. Bu şekildeki olan borcu borç ile satmak batıl ve haramdır. O şekille*rinden biri de şudur: Kişinin, bir şahıstaki alacağını hazır bir mala kar*şılık satması veya üçüncü kişilere satması. Zira sattığı malı (alacağını) teslim etmeye kuvveti yoktur. Kişi alacağını bir mal karşılığında borçlu*ya satarsa, örneğin: "sendeki olan bir milyon liramı bir çorap karşılığın*da sana veriyorum veya sendeki 10 milyon liramı beş milyon lira karşılı*ğında sana veriyorum' dese, borçlu da çıkarıp verse o akid kesinleşmiş olur. Zira bu sulhun bir çeşididir. Sulh ise sahihdir. Zira Abdullah b. Ömer'in rivayet ettiği şu hadisle de istidlal edilmiştir.

"Baki de (Baki, Medine'de geniş bir sahanın adıdır, mezarlık yapıl*madan evvel burada pazar kurulurdu) deve satardım. Bazan semeni di*nar yani altın para alırdım, bazan altın parayı yerinde satar ve yerine dirhem yani gümüş para alırdım. Bazen de dirhemi yerinde satar ve ye*rine dinar alırdım. Rasulullah'a gelip bu konunun hükmünü sordum, kıymeti mukabilinde olursa bir sakıncası yoktur" buyurdu. [52]

İbn Ömer'in 'Ben dinar ile satıyorum, sözünden maksad, dinar üzerinden borca veriyorum. Sonra dinar mukabilinde dirhem alıyorum" demektir. İşte bu borcu borçludan belli bir mala karşılık almaktır.

4- Kişinin satın aldığı malı teslim almadan evvel bir başkası*na satması da batıl ve haramdır: Zira Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Efendi*miz şöyle buyurmuştur:

Herhangi bir kimse yiyecek maddesi satın alırsa, onu kabz etme*den evvel başkasına satmasın. [53]

İbni Abbas (r.a.) bu meselede:

"Her şey gıda maddeleri gibidir. Teslim almadan evvel satılmasının sahih olmadığını söylemiştir. [54]

Burada malın eski sahibine satılmaması lazım gelir. Şayet başka*larına satılırsa satış akdi sahihdir, alınan mal teslim almadan evvel aynı fiyatla eski sahibine verilirse bu sahih olur, fakat eski sahibine de baş*ka bir fiyata satması caiz değildir. Zira bu mesele Hz. Peygamberin neh-yettiği hükmüne dahildir. Şu halde alınan malı aynı fiyatla mal sahibine vermek geçerlidir. Zira bu yeni alış-veriş kısmında değil, mal sahibini eski alış-verişten affetmektir. Bunun zahiri her ne kadar yeni bir satış şeklinde ise de yeni bir satış değildir.

5- Kumar gibi olan alışverişler: Bunlar satılan malın miktarı bi*linmediği veya alıcı-ve satıcının isteği haricinde yapıldığı için haram ve ba*tıldır. Bu tip satışlar; münabeze yani atma ile mülamese yani dokunma yapılan alış-verişlerdir. Örneğin; miktarı malum olan bir malı satıcı ne za*man müşteriye satarsa ya da alıcı ne zaman o mala dokunursa, veya satı*lık bir malın miktarı belli olmadığı halde, satıcı o malı alıcıya atar veya alı*cı ona dokunursa, bu şekildeki olan alış-veriş sahih değildir. Zira birinci surette iki tarafın iradesinde bozukluk vardır. İkincisinde ise satılan malın miktarı belli değildir. Zira satıcının ne zaman satacağı veya alıcının ne za*man dokunacağı bilinmemektedir. Ki biri diğeriyle alış-veriş yapabilsin. Ebu Said el-Hudri (r.a.) şöyle demiştir:[55]

Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz münabeze (atmak) ve mülaseme (do*kunmak) ile alış-verişden men etmiştir. [56]

Münabeze: Bir kimsenin kendi kumaşını başka bir kimseye sat*ması, başkası da kendi kumaşını berikine atmasıdır. Mülamese ise, ki*şinin gece veya gündüz arkadaşının kumaşına eliyle dokunmasıdır. Ki o bu kumaşı bundan başka bir suretle evirip çeviremez. Bu atma ve do*kunma onlann alış-verişi olur. Bir de Bey'ul.Hesad denilen alış-veriş çe-şidide mana ciheti de mülamese gibidir. Bey'ul-Hesad: Satıcı ile müşte*rinin tayin ettikleri mallara içlerinden birini taş atması ve taşın isabet ettiği malın satılması demektir. Bu da caiz değildir. Zira Resulü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bundan nehyetmiştir.

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, taş atma suretiyle yapılan alış-verişi nehyetti. O batıl olan alış-verişler*di den günümüzde yapılan bazı uygulamalar da böyledir. Örneğin; Bir ta*kım eşyalar bazı yerlere konmakta, onların üzerine satış yapılmakta ve*ya halka atılmakta ve halanın üzerine geçtiği şey müşterinin malıdır ve*ya bir takım eşyalar için rakamlar konan çarklar ve dolaplar çevirmekte, çarkın İbresinin üzerinde durduğu rakamın işaret ettiği eşya müşterinin olmaktadır.

6- Bir alış-ı erişte ifct alış-ueriş; Bir alış-verişte iki alış-veriş, ki*şinin akid sığasında iki akdi aynı zamanda söylemesidir. Örneğin; Satı*cının 'şu dairemi sana parasını şimdi verirsen 10 milyon liraya, bir yıl sonra verirsen 20 milyon liraya sattım" demesi, müşterinin de bunu "kabul etmesi veya satıcının "şu arabayı 6 milyar liraya sattım, ancak sen de daireni bana aynı fiyata satacaksın" demesi, bir alış-verişte iki alış-veriştir. Öyle alış-verişler hepsi batıl ve yasaktır. Zira birinci misal*de fiyat meçhuldür. İkinci misalde ise akid bir şarta bağlanmaktadır. Zi*ra peşin alış-verişte şartın koşması sahih değildir.

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: "Rasûlullah (s.a.v.) bir alış-verişte iki alış-veriş yapmayı yasaklamıştır.[57]

Şu halde taksitle satış akid esnasında iki fiyat söylenmemek şar-tıyle caizdir, bir mahzuru yoktur. Fakat iki fiyat üzerine birden akid ya*pılırsa bu sakıncalıdır. Alıcı ve satıcı akidden evvel peşin fiyatın ve taksitli fiyatını konuşurlar. Sonra taksitle alış-verişe karar verirlerse, o za*man akid şahindir. Alış-veriş de bir kolaylık, bir huzurdur. Zira tüccar mal veriyor ve karşılığında alıcı ona para veya başka bir şey vermiyor. Tüccar da müşteriden verdiği malın cinsinden bir fazlalık almıyor, nakid paranın taksitli paradan üstün olduğunda hilaf yoktur. Şu halde peşin olarak verilen az para veya mal, gelecekte verilecek çok para veya mal*dan daha üstündür.

3- Haram yani yasak olduğu halde batıl olmayan satışlar:

Bu alış-verişler, şartın veya rükünlerinin noksanlığından değil de, belki harici bir nedenden ötürü yasak kılınmıştır, bu alış-verişlerde şunlardır:

a) el-müserrat. Sığır, deve veya koyunun sütünün fazla görünmesi için bir kaç gün sağılmadan bekletilip satılmasıdır. Bu sebeple alıcı, o hayvanların her gün böyle süt verdiğini zannederek fiyatının artmasına neden olur. Böyle bir satış meydana gelirse akid sahih olmakla beraber satıcı günahkar olur. Alıcı bu durumu farkederse malı geri verme hakkı*na sahiptir. Zira öyle durumlar ayıplı mal hükmündedir. Müşteri malı iade ederken sağmış olduğu sütün yerine bir ölçek (2.5 kg.) hurma veya sağdığı sütü verir. Alıcı bu hileyle beraber razı olursa, o zaman satıcı*dan bir şey talep etme hakkına sahip değildir. Bu konuda Peygamberi*miz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Satışa çıkarılacak olan deve ve koyunların sütlerini sağmamak su*retiyle memelerinde hapsetmeyin. Bu şekildeki olan bir hayvan satın alan kişi onun sütünü sağmış ise, kendisine en iyi iki şıkdan biri hak olarak seçebilir. Buna olursa almış olduğu hayvanı iade etmez. Razı olmaz*sa hem hayvanı geri verir, hem de (sütünü sağması karşılığında) bir sa' yani ölçek hurma verir. Eti yenen hayvanların tümü deve ve koyuna kı*yas edilir.

b) el-Necş (müzayedeli ve kandırma) alış verişi. Terim olarak ört*mek ve gizlemek manasına gelmektedir. Kişi maksadını örttüğü ve gizle*diği için bu satışa necş denmiştir. Bu çeşid satış haramdır.

Peygamber (s.a.v.) artma ve müzayede ile alıcıyı kandırmayı ya*saklamıştır.[58] Böyle bir satış, daha evvel satıcı ile alıcı arasında planlan-mışsa, ikisi de günahkar olur ve aynı zamanda alıcıya muhayyerlik hak*kı vardır. Eğer onun aksi ise, aksi olur. Yani dönme hakkı doğmaz.
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
c) Yerli tüccarın yabancı kişinin mallarım onun adına satması ör*neği: Çölden veya yabancı bir yerden gelerek malını satmak isteyen kişi*ye, yerli tüccarlardan birinin, "ben bu malı peyderpey daha pahalıya sa*tayım" demesi gibi. İşte bu malın böylece satılması haramdır. Zira Rasû-lü Zişan (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

İbn Abbas'tan şöyle rivayet olmuştur:

Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz meta getiren süvarilerin (pazar hari*cinde) karşılanmalarını ve şehirlinin bedevi namına malını satmasını nehyetti. Yani şehirli, bedeviye simsarlık yapmasın manasına gelir, de*mektir. Bu yasağın ve nehyin nedeni, halkı sıkıntıya ve darlığa düşür-mesidir. Şu halde normal bir yolda komisyonculuk yapmak caizdir. Şe-hire getirilen malları onların satması, halkı darlığa ve sıkıntıya sokmak demek manasına gelmez. Hatta ve hatta onların satmaları hem mal sa-hibleri, hem de halk için daha faydalıdır.

d) Tüccarların şehirin dışına çıktıktan sonra ticaretle uğraşan ker*vanları karşılayıp piyasanın fiyatını bilmeyen kervanların mallarını dü*şük fiyatla satın aldıkları da haram olmakla beraber akid sahihdir. Zira Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

Mal getiren tüccarları (pazar yerine gelmeden evvel) çıkıp karşıla*mayın.[59]

Kervan sahipleri çarşıya geldikten sonra kendi malın fiyatlarını

gördüklerinde onlar için muhayyerlik hakkı vardır. Ve aynı zamanda alış-verişi feshetme yetkisine sahiptirler. Zira Rasulullah (s.a.v.} şöyle olmuştur:

Kim ticaret metamı yolda karşılar ve ondan saün alır da arkasın*dan malını yolda satan mal sahibi çarşıya gelir, rayiç fiyatı öğrendiğinde (aldandığını anlarsa) o zaman muhayyerlik hakkı kendisine vardır. V ederhai satışı bozabilir.[60]

e) İhtikar (kara borsa): Kişinin halkın zaruri ihtiyaçları sayılan gı*da ve giyim eşyalarını saün alıp saklaması ve pahalandığında satması-dır. Bu çeşit satış haramdır. Zira peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle bu*yurmuştur:

"İhtikarı, ancak asi, günahkar olan yapar."

"Ancak günahkar ve asi olan kimselerden başka hiç kimse ihtikar yapmaz. [61]

İnsanların zaruri ihtiyaçları karşılanamayıp sıkıntı baş gösterdi*ğinde ihtikar yapan karaborsacı elindeki malları normal bir fiyatla mille*te satmak üzere zorlanır. Şayet satmadan vazgeçerse o zaman kadı o-nun mallarını satar ve parasını kendisine teslim eder. Fakat gıda mad*delerini pazar ve çarşılarda bol iken alıp depo etmek, ondan sonra ihti*yaç duyulduğu zamanlarda satmak; örneğin; peynirin satın alınıp sak*lanması, karaborsacılık ve ihtikar değildir. Meşru bir ticarettir ve halk için faydalı bir iştir. Bununla beraber ülke için faydalı olduğu için ve bu malları bolluk zamanında alıp koruma imkanı olmayanlar için koruyan*lar büyük sevaba nail olurlar.

f) Bütün malını haram yollarla kazanmış kişiyle alış-veriş yapıl*ması: Tıpkı; domuz, içki, murdar et, köpek ve benzeri şeyleri satarak ve*ya piyango, rüşvet ve kumar gibi gayr-ı meşru yollarla kazanan yahut haram bir iş gibi karşılığında ücret alan kimse ile bir şey satmak veya ondan bir şey almak haramdır. Aynı zamanda o kişiyle kira, icare, ödünç ve arıye gibi muameleleri yapmak ve yemeğini yemek haramdır. Eğer bütün malı ve kazancı haram değlise yani haram ve helal birbirine karışık ise, onunla alış-veriş ve diğer muameleleri yapmak mekruhtur.

g) Satış üzerine satış veya pazarlık üzerine pazarlık yapılması: Muhayyerlik müddeti içinde birisi alıcıya gelip "sen bu satış akdini boz, aynı paraya senin aldığın maldan daha iyisini sana veririm veya aynısını daha ucuza veririm" demesi gibi, diyerek kendi malını satmaya çalış*maktadır. Pazarlık: Adamın biri pazarlık yaparak ve satıcı ile anlaşma safhasında iken, başka bir adam gelip satıcıya; "sen bu satışı boz, ben bu malı senden daha pahalıya satın alırım" demesi gibi bunların hepsi haramdır. Zira Rasûlü Kibriya (s.a.v.) Eendimİz şöyle buyurmuştur:

Bir kimse kardeşinin ahş-verişi üzerine alış-veriş yapmasın. Bir müslüman kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın. [62]

Bu davranışların haram oluşunun sebibi, halk arasında düşmanlı*ğın yayılmasına, sıla-i rahimin kesilmesine, toplumun sıkıntıya düşmesi*ne sebep olması. Zira İslâm, insanları birbirine sevmeleri, aralarındaki bağlan kuvvetlendirmeleri ve ilişkilerinin kopmamasını hedeflemiştir.


[48] Darekutni, 42

[49] Buhari, 2086

[50] Müslim, 1555

[51] Ebu Davud, 3502

[52] Tirmizi, 3354

[53] Müslim, 1525-26: Buharı, 2028-29

[54] Müslim, 1525

[55] el-Fukhu'l-Menheci, c. 3, s.32

[56] Buhari, 5482

[57] Tirmizi, 1231

[58] Buhari, 2035; Müslim, 1516

[59] Buhari, 2050; Müslim, 1521

[60] Müslim, 1519

[61] Müslim, 1605

[62] Buharı, 2023; Müslim, 1515
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt