Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tasavvuf bir tevhid terbiyesidir (1 Kullanıcı)

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
"İnsanın en temel meselesi Rabbini bilmek, Rabbini bulmaktır. ALLAH insanı bunun için yaratmış, ve buna ulaşmaya muktedir biçimde yaratmıştır. İnsanın dünya hayatı bunun sınavıdır. İnsan buna itiraz etse de, onun fıtrat derununda kendini aşan böyle bir arayış vardır. Zaten insan da burada odaklaşmıştır. Yani “Nereden geldim, nereye gidiyorum?” sorusu insanın en kadim sorusu olmuştur ki, bu sorunun aradığı şey de “varoluş”un sırrıdır.
Varoluş'un sırrı arandığında varılacak nokta bir Yaratıcı'nın varlığıdır. Ya da insan buna varırsa içi durulacak, buna varamadığı ölçüde de içinde arayış süreci bitmeyecektir. Kur'an-ı mübinde ifadesini bulan “Kalbler ancak ALLAH'ı zikrederek huzura, doyuma kavuşur” hükmü, insan fıtratına yönelik bir ilahi tesbittir. Ya ALLAH'ı bularak, O'nunla buluşarak, O'nu şah damarından yakınlığını hissederek itmi'nana erecek, ya da arayışlar içinde çırpınacaktır.

Yaratıcı insanı bu noktada boşlukta da bırakmamıştır. Yol işaretçileri göndermiştir.

Dinler ve dinlerle birlikte gönderilen peygamberler yol işaretçileridir ve bu yolu gösterirler insana.

Yaratıcı, insandan, Yaratıcı'nın varlığını bilmesinin yanında, 'Onun “Tek bir Yaratıcı” olduğunu bilmesini de istemiştir. Yaratılışın sonsuz ahengi karşısında Kudret parçalanmasının, insan zihnini doyuramayacağı açıktır. Tanrılar olamaz, Tanrıların olması kaosa açık bir sonuç doğurur. Tek Tanrı olacaktır. Kainatın yaratıcısı tek Tanrıdır ve nizamı o koymaktadır. İnsandan bu nizama uymasını da O istemektedir. “Tek”liğinin idrakini ve ona saygı duyulmasını (ibadet) da O (c.c.) istemektedir.

Onun için vahiy dinleri tevhid dinidir ve İslam bir tevhid dinidir.

Bütün vahiy kaynaklı dinler “İslam” adıyla isimlendirilir ve tevhidi öğütler. Bütün peygamberler tevhidi anlatır. Kur'an'da geçmiş peygamberlerin kıssaları anlatılırken, farklı zamanlarda gelen her peygamberin ana mesajının “ALLAH'tan başka ilah olmadığına iman – La ilahe illALLAH” olduğu vurgulanır. İlahi dinlerin ana dokusu, kök hücresi tevhid'dir. Rasulullah Efendimiz de, hemen tüm Mekke dönemi boyunca çağrısına inananları “tevhid eğitimi”nden geçirmiştir.

Ancak insanda Tevhid bilincinin oluşumu – kararlı bir iman haline gelişi, bir eğitimi gerekli kılar. Çünkü insanın zihni, müteal bir kudrete bağlılıktan vazgeçmese bile, hangi kudrete gerçekten bağlanması gerektiği noktasında dağılabilir. Aslında farklı zamanlarda gelen Peygamberlerin ana mesajının tevhid olması da, insan zihninin zaman içinde dağıldığı ve ana mecrayı kaybettiğini ortaya koyar.
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
İnsan, kendi nefsinden başlamak üzere hayatını etkileyen pek çok güç odağını saygı duyulacak bir varlık olarak algılama temayülündedir. Saygı ölçüsü kaybedildiğinde teabbüd ve “Tanrılaştırma” başlayabilir.
Hazreti Muhammed Mustafa -sallALLAHü aleyhi ve sellem- İslam'ı son tevhid dini olarak, en net biçimde insanoğluna sunmuş, insanoğlunun şuurunu yenilemiş,dağınıklıktan kurtarmış, derleyip toparlamıştır.

İslam'ın tehvidi yeniden insanoğluna sunduğu zamanda insanlar, ağaçtan, taştan, hatta bazen helvadan yaptıkları putlara tapmaktaydılar, Hazreti İsa'nın getirdiği tevhid dini bile bulanmış, bizzat Hazreti İsa “ALLAH'ın oğlu” gibi algılanmaya başlamıştı. Yahudilik ise Hazreti Musa'nın açtığı çığırdan uzaklaşmış, bütün kainatın Rabbi olan ALLAH'ı “milli tanrı”ya indirgemişti.

İnsanlığın kafası karma karışıktı.

Rasulullah efendimiz, Mekke'den başlayarak tüm insanlığa, yeniden bir “Tevhid şuuru” taşımakla görevlendirilmişti.

Bu yeni bir insanlık terbiyesi demekti.

İslam, insanın ALLAH dışındaki varlıkları tanrılaştırma zaafına karşı bazı psikolojik yönelişleri yasaklamış ve onlardan korunmayı tavsiye etmiştir.

Yaratıcıya ortak koşmak anlamına “şirk” varlığı izah noktasında en akıl dışı, Yaratıcı'nın hukukunu çiğneyen saçma izah anlamında “zulüm” diye nitelenen bir yasaktır. İnsan, taş, ağaç, güneş, ay, rüzgar.... insanı etkileyen hangi güç olursa olsun, Yaratıcı'nın ortağı olarak görülmesi yasaklanmıştır. Bu açık şirktir.
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bir de İslam'ın “gizli şirk” diye nitelediği şeyler vardır. Bunlar farkında olarak veya olmayarak yapılan, ama özünde ALLAH iradesinden başka iradeyi öne çıkaran eğilimlerdir. Mesela ALLAH'a ibadet çerçevesinde yapılan bazı insani faaliyetlerin, başka kudretleri memnun etmek için yapılması hali “riya – gösteriş için yapma” diye nitelenmiş ve yasaklanmıştır. Namazı “Ne kadar ibadet ehli” desinler diye gösteriş için kılmak, orucu gösteriş için tutmak, zekatı gösteriş için vermek, cihadı “ne kadar kahraman” desinler diye yapmak...

Bunlar insanın his dünyasına üşüşen duygulardır. İnsan bizzat kendi nefsini bile kutsayabilir, davranışlarını onu “hoşnud etmek” için yapabilir. Kur'an “hevasını tanrı edinen” insandan bahsediyor. Demek ki içimizde bizi yanıltan bir yöneliş bulunabiliyor.

Bunları aşıp, kudreti sonsuz olan Yaratıcı'ya teabbüd için bütün melekelerini bir yerde yoğunlaştıran bir şahsiyet inşası... Terbiye bu...
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Terbiye ile, tevhidin insanda bir şahsiyet dokusu - çerçevesi haline gelmesi gerekiyor ki davranışlara insiyaki olarak yansısın. İnsiyaki olarak, yani, refleks halinde, kendiliğinden, zorlama olmaksızın, zaaf anlarında ani şoklarda zihni kaymalara izin vermeksizin davranışlara yansıma...

İnsan bunu bir biçimde gerçekleştirmeli. Yani kendi kişiliğini bu şekilde inşa etmenin yolunu bulmalı. Aslında her mü'min için zaruri yön bu. İslam dairesine girdikten sonra imanın gerçek manasına ulaşması için Kur'an'ın “İmanın kalplere nüfuz etmesi” diye şart koştuğu şey bu. (Hucurat, 14)

Tasavvuf bunun derdindedir. Müslüman olmanın sırrının bu olduğunu kavramıştır. Yani ALLAH'ı bilmek ve O'nun tek bir Yaratıcı olduğunu idrak...

Tasavvuf bundan bir sonraki adım olarak da, gerçek Müslümanlığın, ancak ALLAH'ı unutmamakla mümkün olacağına kaildir.

Normalde bir Müslüman, araya araya böyle bir iz oluştururdu. Tasavvuf da, araya araya oluşturulan izdir. İş, ALLAH'ı bilmeyi, O'na yakın olmayı, O'nu unutmamayı dert edinmektir. Adı tasavvuf olmasa da böyle bir iz oluşturmak zorundaydı Müslüman.... Şöyle de denebilir: Böyle bir gayretin bir adı tasavvuf olmuştur.
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Aslında bu doğru bir İslam idrakidir. Altın çerçeve şudur:

-ALLAH var.

-ALLAH eşi ve benzeri bulunmayan tek bir Yaratıcı.

-Ve ALLAH bize yakın. Şah damarımızdan yakın. ALLAH nerede olursak olalım bizimle beraber. ALLAH bizi görüyor.

İşte bu idrak.

Bunun bir idrak haline gelmesi gerekiyor ve bu da kendiliğinden olmuyor. Tüm Mekke dönemi boyunca Müslüman topluluğun Peygamber eliyle böyle bir eğitimden geçmesi, tevhid şuuru, ALLAH Teala ile birliktelik şuuru, O'nun bize yakın olduğu bilinci, O'nun bizi gördüğü bilinci, hiçbir davranışımızın O'na gizli olmadığı şuurunun hem ne kadar hayati olduğunu hem de bunun insanda şahsiyet haline gelmesinin ne kadar hayati bir şahsiyet terbiyesini gerektirdiğini ortaya koyuyor.
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Tasavvuf, kişilik inşasına yönelik terbiye metodunu Rasulullah'ın çizgisinden bulduğu inancındadır.

Tasavvuf zihni terbiye ediyor, kalbi terbiye ediyor, davranışları terbiye ediyor.

İradeniz netleşiyor, kesinleşiyor, yoğunlaşıyor... Artık istiyorsunuz, büyük bir aşkla istiyorsunuz. Dünya sınavını çözdünüz, bunun gereğini yerine getirmeye karar verdiniz. “ALLAH'a koşun” çağrısı yüreğinizi zonklattı, “Başka nereye gidebilirim?” dediniz ve “Yol”a düştünüz. Zihninize, kalbinize ve davranışlarınıza “ALLAH yolunda sabit kadem olması için” emek vereceksiniz.

Bu, idrakin masiva - ALLAH'tan, yani ALLAH'ın dışındaki tüm varlıkların teabbüdi etkisinden arınması ve tevhid bilinci ile yeniden tanzim edilmesi demek... Ancak Sana ibadet eder, ancak Senden yardım dileriz.

Bu, kalbin tevhid ve maiyyet bilinci ile yoğrulması demek... Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. O size şah damarınızdan yakındır. Dua ettiğinizde duanıza cevap verir. Bir kalbi kıvam halinde sizin tutan eliniz, yürüyen ayağınız, gören gözünüz olur.

Bu, davranışlarınızın ALLAH'ın sizi gördüğü bilinci içinde şekillenmesi demek. ALLAH'ı görüyormuş gibi yaşamak... Biz onu görmüyorsak da O'nun bizi gördüğü bilinci içinde...

Kelime-i tevhidi kalb ve zihin dokusu haline getirmek için çaba.

İhlası kişilik dokusu haline getirmek için çaba.

ALLAH'ın insana yakınlığını idrak için çaba.

ALLAH'ın bizimle beraber olduğunu asla akıldan çıkarmamak için çaba...

Bu dünyanın geçiciliğini idrak, doğumunun olmadığı gibi hayatının da kendi elinde olmadığını idrak, her an çağrılabileceğini idrak, ve gerçek hayatın ölümden sonraki ebedi hayat olduğu bilincini hayat disiplini haline getirmek için çaba...

Bütün bu çabalar içerisinde Hazreti Peygamber (s.a.)'le, O'nun izinden gidenlerle, ALLAH dostlarıyla yan yana durarak onlardan takviye almak... Bu yol, binlerce peygamberin yolu, Hazreti Muhammed Mustafa'nın yolu, Ashab-ı kiramın yolu, ALLAH dostlarının yolu... Böyle şerefli bir yolda yürüdüğü bilincinden güç almak.

Bütün bu çabaları birlikte yaşayacağı yol arkadaşları bulmak ve birbirini beslemek...

Kendini bir yolda bilmek...

Yolun terbiyesini kuşanmak için ahidleşmek... Yol önderleri ile, yol arkadaşlarıyla ahidleşmek... Şunu da söylemek gerekiyor: Böyle bir yolda önderlerle yolcular ALLAH Teala ile ilgili hukuk bakımından birbirinden farklı değil. Son nefese kadar herkes imtihanda. Hatta bu noktada, ALLAH'ın hukukunu bilme ölçüsünde derinleşen bir sorumluluğa dönüşüyor. Sevgi de büyüyor, takva da, kaygı da... Belki ümit de...

Tasavvuf, bütün bunları, bir günlük, beş günlük bir geçici meşgale gibi değil, bir hayat disiplini gibi görmek anlamına geliyor ayrıca...

Vel hasıl tasavvuf, güzel Müslüman olma çabası, gayreti, hasreti, coşkusu demek aynı zamanda...
 

ufuktuncay

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2009
Mesajlar
533
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Selamün Aleyküm Sevgili Kardeşim!

Rabbim sizden razı olsun bu güzel açıklamalar için!

Ancak çok zor...

Çok ama çok...

İçinde bulunduğumuz toplum ,yaşam tarzımız ,etkilendiğimiz çevre....

İnşallah hakkı ile anlayan ve yaşayan kullarından nasip eyler Rabbim!

Allah'a emanet olunuz!
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Selamün Aleyküm Sevgili Kardeşim!

Rabbim sizden razı olsun bu güzel açıklamalar için!

Ancak çok zor...

Çok ama çok...

İçinde bulunduğumuz toplum ,yaşam tarzımız ,etkilendiğimiz çevre....

İnşallah hakkı ile anlayan ve yaşayan kullarından nasip eyler Rabbim!

Allah'a emanet olunuz!


Ve aleyküm selam kardeşim,

Rabbim sizden de razı olur inşallah, gözlerinize sağlık.

Evet, sizin de dediğiniz gibi çok zor ama ne kadarını yaparsak kardır.

Allah c.c. cümlemizi yolundan ayırmasın, İslamı bir yaşam biçimi olarak benimseyen kullarından eylesin inşallah. Amin.

O c.c. rahmeti çok olandır.

Selam ve dua ile..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Bu, kalbin tevhid ve maiyyet bilinci ile yoğrulması demek... Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. O size şah damarınızdan yakındır. Dua ettiğinizde duanıza cevap verir. Bir kalbi kıvam halinde sizin tutan eliniz, yürüyen ayağınız, gören gözünüz olur.

Bu, davranışlarınızın ALLAH'ın sizi gördüğü bilinci içinde şekillenmesi demek. ALLAH'ı görüyormuş gibi yaşamak... Biz onu görmüyorsak da O'nun bizi gördüğü bilinci içinde...

Kelime-i tevhidi kalb ve zihin dokusu haline getirmek için çaba.

İhlası kişilik dokusu haline getirmek için çaba.

ALLAH'ın insana yakınlığını idrak için çaba.

ALLAH'ın bizimle beraber olduğunu asla akıldan çıkarmamak için çaba...

Bu dünyanın geçiciliğini idrak, doğumunun olmadığı gibi hayatının da kendi elinde olmadığını idrak, her an çağrılabileceğini idrak, ve gerçek hayatın ölümden sonraki ebedi hayat olduğu bilincini hayat disiplini haline getirmek için çaba...

Bütün bu çabalar içerisinde Hazreti Peygamber (s.a.)'le, O'nun izinden gidenlerle, ALLAH dostlarıyla yan yana durarak onlardan takviye almak... Bu yol, binlerce peygamberin yolu, Hazreti Muhammed Mustafa'nın yolu, Ashab-ı kiramın yolu, ALLAH dostlarının yolu... Böyle şerefli bir yolda yürüdüğü bilincinden güç almak.

Bütün bu çabaları birlikte yaşayacağı yol arkadaşları bulmak ve birbirini beslemek...

Kendini bir yolda bilmek...

Yolun terbiyesini kuşanmak için ahidleşmek... Yol önderleri ile, yol arkadaşlarıyla ahidleşmek... Şunu da söylemek gerekiyor: Böyle bir yolda önderlerle yolcular ALLAH Teala ile ilgili hukuk bakımından birbirinden farklı değil. Son nefese kadar herkes imtihanda. Hatta bu noktada, ALLAH'ın hukukunu bilme ölçüsünde derinleşen bir sorumluluğa dönüşüyor. Sevgi de büyüyor, takva da, kaygı da... Belki ümit de...

Tasavvuf, bütün bunları, bir günlük, beş günlük bir geçici meşgale gibi değil, bir hayat disiplini gibi görmek anlamına geliyor ayrıca...

Vel hasıl tasavvuf, güzel Müslüman olma çabası, gayreti, hasreti, coşkusu demek aynı zamanda...

Selamün aleyküm kardeşimiz.
Yazıyı tamamen okudum.
Allahcc tesirli eylesin.
Allahcc yar ve yardımcınız olsun.
Allahcce emanet olasınız.
O EN GÜZEL VEKİLDİR.
BESMELE...SELAM...DUA..
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bu, kalbin tevhid ve maiyyet bilinci ile yoğrulması demek... Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. O size şah damarınızdan yakındır. Dua ettiğinizde duanıza cevap verir. Bir kalbi kıvam halinde sizin tutan eliniz, yürüyen ayağınız, gören gözünüz olur.

Bu, davranışlarınızın ALLAH'ın sizi gördüğü bilinci içinde şekillenmesi demek. ALLAH'ı görüyormuş gibi yaşamak... Biz onu görmüyorsak da O'nun bizi gördüğü bilinci içinde...

Kelime-i tevhidi kalb ve zihin dokusu haline getirmek için çaba.

İhlası kişilik dokusu haline getirmek için çaba.

ALLAH'ın insana yakınlığını idrak için çaba.

ALLAH'ın bizimle beraber olduğunu asla akıldan çıkarmamak için çaba...

Bu dünyanın geçiciliğini idrak, doğumunun olmadığı gibi hayatının da kendi elinde olmadığını idrak, her an çağrılabileceğini idrak, ve gerçek hayatın ölümden sonraki ebedi hayat olduğu bilincini hayat disiplini haline getirmek için çaba...

Bütün bu çabalar içerisinde Hazreti Peygamber (s.a.)'le, O'nun izinden gidenlerle, ALLAH dostlarıyla yan yana durarak onlardan takviye almak... Bu yol, binlerce peygamberin yolu, Hazreti Muhammed Mustafa'nın yolu, Ashab-ı kiramın yolu, ALLAH dostlarının yolu... Böyle şerefli bir yolda yürüdüğü bilincinden güç almak.

Bütün bu çabaları birlikte yaşayacağı yol arkadaşları bulmak ve birbirini beslemek...

Kendini bir yolda bilmek...

Yolun terbiyesini kuşanmak için ahidleşmek... Yol önderleri ile, yol arkadaşlarıyla ahidleşmek... Şunu da söylemek gerekiyor: Böyle bir yolda önderlerle yolcular ALLAH Teala ile ilgili hukuk bakımından birbirinden farklı değil. Son nefese kadar herkes imtihanda. Hatta bu noktada, ALLAH'ın hukukunu bilme ölçüsünde derinleşen bir sorumluluğa dönüşüyor. Sevgi de büyüyor, takva da, kaygı da... Belki ümit de...

Tasavvuf, bütün bunları, bir günlük, beş günlük bir geçici meşgale gibi değil, bir hayat disiplini gibi görmek anlamına geliyor ayrıca...

Vel hasıl tasavvuf, güzel Müslüman olma çabası, gayreti, hasreti, coşkusu demek aynı zamanda...

Selamün aleyküm kardeşimiz.
Yazıyı tamamen okudum.
Allahcc tesirli eylesin.
Allahcc yar ve yardımcınız olsun.
Allahcce emanet olasınız.
O EN GÜZEL VEKİLDİR.
BESMELE...SELAM...DUA..


Ve aleyküm selam güzel kardeşim,
Amin kardeşim, Rabbim cümlemizin yar ve yardımcısı olsun inşallah,
Bizleri kendi yolundan ayırmasın inşallah.
Paylaşım ve katkınız için teşekkür ederim.
Allah c.c. emanet olun.
O kudret sahibidir.
Selam ve dua ile..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt