Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

»*« Sümeyye Olabilmek »*« (1 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
nur%2031.jpg
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
SELAMÜN ALEYKÜM ALİYEM.İÇİM PARÇALANDI OKURKEN.ALLAH RAZI OLSUN.MERAK ETTİM KİMDEN ALINTIDIR ACABA.RABBİME EMANETSİN CANIM KARDEŞİM.


Ve aleyküm selam ablacım..Kaynağını bilmiyorum malesef ablam :( Bu sebeple sadece ''alıntı'' yazdım..Beğendiğinize sevindim..Rabbimiz c.c her daim sizden de razı olsun..Allah'a emanet olun..Selam ve dualarımla ablacım..B)B)
 

Sefine-i Hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
987
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Es Selamun Aleyyküm Canim Kardeşim.eline Emeğine Sağlik.Allah C.c. Razi Olsun Inşaallah.ona Ihanet Etmemek Temennisiyle Inşaallah.hayirli Geceler..B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Ebu Cehiller, Ebu Lehebler yine iş başındalar. Bu kez Sümeyyenin kızlarına musallat oldular. Zaten Sümeyye anne ta o gün bunları bizlere vermişti. Gördüğü işkenceler ile... Akıtılan kanları ile... Ve verdiği canı ile anlatmıştı bize.Kızlarıma sahip çıkın demişti.Sahip çıkın benim davamın takipçisi kızlarıma!..




Oğullarım Ammar ve Abdullah bana sahip çıktılar. Benimle beraber aynı zulüm ve işkenceleri metanetle karşıladılar. Siz de kızlarıma sahip çıkın diye haykırmıştı.



Dün Sümeyyeler bedel ödediler. Bugün de kızları bedel ödüyorlar. Günümüzün Ebu Cehilleri onları bir bir katlediyorlar! Gürüzler, Alemdaroğulları, Serterler ve ötekiler Sümeyyenin kızlarına zulmediyorlar.



pembegllerimbr4.png





Yani günümüzün Ebu Cehilleri!..



Sümeyyenin kızları yerlerde sürükleniyor. Otobüslerle toplanıp dağ başına atılıyorlar. İdam ile yargılanıyorlar. Hapsediliyorlar. Üzerlerine panzerler sürülüyor. Pompalı tüfeklerle katlediliyorlar.

Fakat Sümeyyenin oğulları ortalıkta gözükmüyorlar nedense! Neredesiniz ey Sümeyyenin oğuları? Nerelere kayboldunuz? Nazar mı değdi sizlere? Hangi delikte Allahın vaadini bekliyorsunuz? Çıksanıza ortaya! Korkmayın!.. İman edin!.. Allah herşeyden daha büyük ve güçlüdür. Çıkın ortaya artık! Çıkın!..





İman tazeleyin ve Sümeyyenin oğullarına yaraşır bir biçimde zulme karşı durun!.. Yılmayın.. Ürkmeyin... Dağılmayın...



SELAMÜN ALEYKÜM KARDEŞİM

EMEĞİNE YÜREĞİNE SAĞLIK
PAYLAŞIMIN İÇİN ALLAH RAZI OLSUN.
NE MUTLU, "ZÜLME KARŞI" ALLAH RIZASI İÇİN DİMDİK AYAKTA DURABİLENLERE
DURABİLMENİN KAVGASINI VEREBİLENLERE.

ALLAH"A EMANET OLUNUZ
SELAM VE DUA İLE


Ve aleyküm selam abim. Rabbimiz c.c sizden de razı olsun her daim..Sağolun, çok teşekkür ederim. Rabbimiz c.c zulme karşı dimdik olabilmeyi, azim, kararlılık ve sabır üzere mücadelemizi sürdürmeyi nasip eylesin inşallah..O yüce davanın neferleri olabilmek duasıyla..Siz de Rabbimize emanet olun..Selam ve dua ile inşallah..
 

RECEB-I KAMER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,771
Tepki puanı
77
Puanları
48
Yaş
39
Konum
vakt-i seher
selamun aleyküm aliye kardeşim sağolasınız elinize,emeğinize,yüreğinize sağlık olsun inşAllah..gerçekten çok güzel,ibret alınması ve ders çıkarılması gereken güzel ötesi bir paylaşımdı..okurken çok duygulandım gerçekten..hele o zamandaki insanların(ilk müslümanların)hayatlarını okuyunca çok tuhaf oluyorum gerçekten..eğer onlar müslümansa günümüzdeki müslümanız diye geçinenler ne oluyor merak ediyorum..acaba müslümanlıktan anladıkları sadece kimliklerinde yazılan ''müslüman'' tabiri mi..ama sandıkları gibi müslümanlık olmaz..ilk müslümanlar gibi canları pahasına dinimizi savunmaktır müslümanlık..harfiyen doğru ve halimizi arz eden bir paylaşımdı okuyup ders çıkarılması gerekir muhakkak..Rabbimiz yar ve yardımcımız olsun inşAllah kardeşim..dinimize ve verilen mücadelelere layık bir yaşam sürebilme temennisiyle Rabbime emanet olunuz kardeşim..dua ile
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته



Canım kardeşim Rahman razı olsun paylaşımınızı çok hoşuma giderek okudum.
Allah a imanları sonsuzdu.Rabbim den ne geldiyse ona kayıtsız şartsız itaat ediyorlardı.Canları pahasına olsa dahi ne gelirse kabulleniyorlardı.İmanlarında en ufak bir tavize bile yer vermiyorlardı.
Rabbim bizleride bir Sümeyye bir Fatıma ...eylesin, onlardaki iman aşkını bizlerede lütfetsin inşaallah.
Rabbim mekanınızı Sümeyye nin yanı eylesin inşaallah.Rabbim ecrini versin.

Sonsuz selam ve dua ile kalınız inşaallah.B)B)



Ve aleyküm selam canım kardeşim. Onların, mücadelelerindeki cesaret ve dirayeti Rabbimiz c.c bizlere de bahşeylesin, davasına sadık kullar eylesin inşallah...Onların her birinin hayatını okuyunca taviz vermeden, inandıkları Rablerinin yollarından ne pahasına olursa olsun ayrılmadıklarını, işkencelerle vazgeçirilmeye çalışıldıklarını, türlü dışlama ve ambargoya maruz kaldıklarını ve bunlara rağmen imanlarının daha da kuvetlendiğini görüyoruz..Nasıl ibretlenilmesin o mübareklerden..Rabbimiz c.c razı olsun hepsinden..Sizden de kardeşim inşallah..Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim..Elinize sağlık..Rabbimize emanetsiniz güzel kardeşim.Selam ve dua ile inşallah...B)B)
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Selamün aleyküm..Paylaşım çok etkileyici olmuş...
Allah(c.c) sevabınıza yazsın inşallah...
Hayırlı akşamlar..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
ALLAH CC RAZI OLSUN İNŞALLAH..:G
Aliye ablacığım;
okurken duygulanmamak elde değil.."Sümeyye annemiz "diliyle dahi inkar edip küfre girmedi..
o belki de müslümanlar için bir dönüm noktasıydı..
belki oradaki müslümanlar , onların ağzından çıkacak tek bir söz bekliyorlardı..
ya ALLAH ya da Uzza..
onlar ALLAAAAAAAH dediler ve kazandılar ve kazandırdılar..
selam ve dualarımla..

Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü güzel kardeşim..B)
Rabbimiz c.c bizlere o mübareklerden ibret almayı nasip eylesin..Onlar gibi bir yaşam, takva, ihlas, teslimiyet ve şehadet nasip eylesin inşallah..Gerçek kazanç, Rahman'a kulluktadır..Ne mutlu o mübarek annemize..Rabbimiz c.c, ''Sümeyye annemizin'' yolundan ayırmasın bizleri..O'na layık evlat eylesin inşallah..Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim güzel kardeşim..Rabbimize emanetsiniz..Selam ve acizane dualarımlaB)B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
pattern_t_l.gif
~*~ MAHREMİYET VE TESETTÜR ~*~
pattern_t_r.gif



Insanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor.

Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor.

Haram; yani güzel olmayan, yani çirkin olan, yani insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış...

Dininin belirlediği ölçülere riayet edip düşük sıfatlardan arınanları ise müjdeliyor.

Bu müjdeden nasipdar olmak için özenle korunması gereken sınırlardan biri de mahremiyet. İffetli ve hayâ sahibi olarak yaşamanın anahtarı mahremiyet.

Ve müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettürdür, yani örtünmedir...

Yüce dinimiz, güzel ahlâkın insanın fıtrî bir özelliği olduğunu vurgular. Yani insan, yaradılışından iffetli, namuslu, hayâ sahibidir. Allah'ın verdiğine razıdır, başkalarında olana göz dikmez. Kendisinde olanı, mahrem alanını da başkalarına göstermez.

Dinimiz, “haram”, “mahrem”, “avret” gibi kelimelerle ifade edilen hususlara hassasiyetle eğilmiş ve bu kavramların anlattığı her ne varsa, onların uluorta sergilenmesini yasaklar. Hususiliğinin korunmasını ve özenle muhafaza edilmesini emreder.

İşte bu, en geniş manasıyla örtünme (tesettür) emridir ve “gizlenmek, saklanmak, korunmak, açıkta ve ortalık yerde bulunmamak” gibi anlamlara gelen bu emrin muhatabı kadın-erkek bütün müslümanlardır.

Tesettürü doğuran ilke olarak mahremiyet

Müslüman, fıtratını yani yaradılış özelliklerini muhafaza ettiği için hayâ sahibidir ve sahip olduğu bu özellik onu bazı şeyleri başkalarının görmesinden ve dikkatini çekmekten sakındırır.

Söz gelimi, müslüman için yaşadığı ev, başkalarının serbestçe muttali olmaması gereken “mahrem” bir ortamdır. Bu sebeple İslâm'da eve “haram” denmiş ve Efendimiz s.a.v., başkalarının evine (mahremiyet bölgesine) izinsiz girmeyi ve başkalarının özel hallerine muttali olmayı yasaklamıştır. Bunu fiilen kendi özel hayatında da titizlikle uygulayan Efendimiz s.a.v., penceresine boydan boya çift kanatlı perde çektirmiş, kapısını da kalın ahşaptan yaptırmıştır.

Bu mahremiyete uyma hassasiyetinin, doğal olarak İslâm medeniyetinin ev ve şehir mimarisine de yansıdığını görürüz. İslâmî mimari, evlerin önünde bulunan ve “hayat” denilen bahçeyi insan boyunu aşan yüksek duvarlarla dışarıdan ayırmış, böylece yabancı bakışların bahçe içindeki günlük hayata sızması engellenmiştir.

Yüce dinimizin öngördüğü bu mahremiyet, sadece evin içiyle dışı arasında cereyan eden bir hassasiyetin ifadesi değildir. Aziz Kitabımız, aynı ev içinde yaşayanların bile birbirlerinin mahremiyetine riayet etmeleri, hizmetçilerin ve çocukların, belli vakitlerde ebeveynin odasına girerken izin istemeleri gerektiğini ifade buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Emriniz altında bulunanlar ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra, yanınıza girecekleri vakit sizden izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Çocuklarınız ergenlik çağına ulaştıklarında, öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi (her geldiklerinde) izin istesinler...” (Nur, 58-59)

Her yerde herkes için örtünme

Kişinin, ev içi ahvalini yabancı gözlerden saklamak için alması gereken tedbirler nasıl birer “tesettür” ise, toplum içinde mahrem alanımız olan vücudumuzun yabancılara teşhirini önlemek için örtünmek de tesettürdür.

İslâm alimleri, bir müslümanın vücudunun nerelerini kimlere karşı ve nasıl örtülü bulundurması gerektiği konusunu, erkeğin erkeğe, erkeğin kadına, kadının kadına ve kadının erkeğe karşı tesettürü olarak dört başlık halinde ele almışlardır.

Bu bakımdan, tesettür kadın-erkek her müslümanı ilgilendirir. Hiçbir müslüman erkek de tesettürden müstağni değildir.

Bununla birlikte tesettür konusu daha çok kadının erkeğe karşı tesettürü çerçevesinde yoğunlaşmıştır. Tamamen fıtrî, yaratılıştan kaynaklanan sebeplerle kadının tesettürü konusu daha kapsamlı olarak ele alınmıştır. İslâm dininin erkekten farklı olarak kadına daha kapsamlı bu örtünme emrinin altında yatan temel sebep, insan tabiatında var olan ve dinimizin emir ve yasaklarına uygun olarak şekilendirilmesi istenen şehevi arzudur. Bu arzu, kontrol altına alınmayıp terbiye edilmediği zaman birey ve toplumların huzurunu bozacak güçte sonuçlara sebep olmaktadır. İffet, hayâ gibi duyguların gelişmesi bu tehlikeyi bertaraf edecek ve bu duygular ancak tesettür ile belirlenen mahremiyet alanlarında filizlenip gelişebilecektir.

Yüce Rabbimiz erkekle kadını farklı yaratmıştır. Fiziksel güç, soğukkanlılık, metanet, itidal gibi özellikler genel olarak erkekle birlikte anılırken, kadın zarafet, duygusallık, nezaket, şefkat, merhamet gibi özelliklerle donanmıştır. Kadının bu özellikleri ön plana çıkarıldığında, daha doğrusu “teşhir edildiğinde” haberlerde çokça örneğini gördüğümüz türden toplumsal problemler sökün etmekte ve bundan en başta kadınlar olmak üzere bütün toplum zarar görmektedir.

İffet ve temiz toplum

Modern hayat tarzını benimseyen toplumlarda görülen cinsellik temelli suçların, “az gelişmiş” olarak nitelendirilen toplumlara oranla çok daha fazla olması, yukarıdaki tesbiti doğrulayan önemli bir şahittir. Hatta ülkemizde bile şehirlerle daha küçük yerleşim birimleri arasında, ahlâk zafiyetleri ve kadınların maruz kaldığı çirkin muameleler bakımından büyük farklılıklar bulunduğu gözlemlenmektedir.

Bu manzaranın izahını, ahlâkın ve hayâ duygusunun zaafa uğraması yanında, art niyetli emelleri tahrik eden davranış ve giyim-kuşamlarda aramak gerektiğini düşünüyoruz.

Örtünmenin içsel derinliği

İslâm, insanların sadece dışa yansıyan tavır ve davranışlarını ıslah etmekle kalmaz, aynı zamanda ve daha öncelikli olarak insanın iç dünyasını, kalbini kötü düşüncelerden ve kötülüğe kapı açabilecek düşünce ve duygulardan arındırmayı hedefler.

Kadın ve erkeği fıtraten karşı cinse meyilli olarak yaratan Rabbimiz, insan neslinin devamını bu meyile bağlamış ve fakat onun kontrolden çıkmaması için de sınırlar koymuştur.

Bu sınırları “özgürlüğün kısıtlanması” olarak görenler, günümüz Batı toplumlarının geneline hakim olan dejenerasyon ve çürümeyi göz önüne getirmelidir.

Örtünme, müslüman kadın için sadece yabancı bakışlara ve art niyetli yaklaşımlara karşı bir “korunma aracı” değildir. O, kadınla erkek arasında meydana gelmesi her an için mümkün ve muhtemel olan meşru olmayan yakınlığı engellemenin de bir aracıdır. Bu açıdan bakıldığında, örtünmenin şekli de ortaya çıkar. Kadın-erkek arasındaki cazibeyi, çekimi, etkilenmeyi engellemeyen örtünmenin de tesettür olmadığı anlaşılır.

Sözünü ettiğimiz bu yakınlaşmanın önüne geçmek sadece kadının görevi ve sorumluluğu değildir. Erkek de kadın kadar sorumludur. “Mümin erkeklere söyle, gözlerini harama dikmesinler, ırzlarını korusunlar. Çünkü bu daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarından haberdardır.” “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu boyun, kulak, baş, kol ve bacak gibi yerlerini) açıp göstermesinler... ” (Nur, 30-31) ayetlerinde hem erkeklere, hem kadınlara haramdan sakınmanın emredilmesi, her iki cinsin aynı derecede hassasiyet göstermesi gerektiğini ortaya koyar. İffetli ve temiz bir toplum oluşturmanın tek yolu budur.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
pattern_t_l.gif
~*~ MAHREMİYET VE TESETTÜR - 2 ~*~
pattern_t_r.gif


Onlar tartışmadılar, uyguladılar

Tesettür ayetinin inişinden önceki dönemde kadınlar başlarının yarısını örter, başörtüsünün uçlarını arkadan bağlar, boyun ve gerdan kısımlarını açıkta bırakırlardı. Ayrıca ev ve dışarı ortamlarında kadınlarla erkekler karışık bir halde bulunurdu.

Tesettürü emreden yukarıda geçen (Nur, 31) ve “Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, (ihtiyaçları için dışarı çıkacakları zaman) dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle...” (Ahzab, 59) ayetleri ile hem erkekler, hem kadınlar harama bakmaktan sakındırıldı, mahrem olmayan erkeklerin yanında kadınların başörtülerini yakalarının üzerine kadar indirerek boyun ve gerdanlarını kapatmaları ve sokağa çıktıklarında da dış elbiselerini üzerlerine almaları emir buyuruldu.

Yine Nur suresi 31. ayette buyurulduğu gibi, “...gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar” emriyle, kadınların dikkatleri üzerlerine çekecek şekilde yürümemeleri ihtar edilmiş ve tesettürle hedeflenen şeyin yalnızca şeklî bir düzenleme olmadığı ortaya konmuştu.

Tesettür emri inzal buyurulup da Efendimiz s.a.v. tarafından tebliğ edildiğinde, erkekler evlerine gelip eşlerine bu ayeti haber verdiler. Sahabi hanımlar da vakit geçirmeden çarşaf gibi şeyleri kenarlarından yırtarak başlarını ayette belirtildiği gibi örttüler.

O günden sonra tesettür müslüman kadının ayrılmaz bir parçası olmuş, onun saygınlığını, iffet ve izzetini temsil eder olmuştur.

İç-dış bütünlüğü

Dünya hayatı ne kadar garip bir seyirle ilerliyor... Geçen bir kaç asırda anlamlı, önemli, şerefli, kıymetli ne varsa zihinlerde tam zıddıyla yer değiştirmiş durumda. Bu pervasız değişim günden güne ahlâkımızın en kıymetli yerine sirayet ediyor.

Ahlâkın en eldeğmemiş yeri, elbette kolaylıkla nüfuz edilebilecek bir yer değildir. Bu, birinin canı her istediğinde yapabileceği bir şey değil. Bu durum için şu örnek verilebilir: Manaya müdahele etmek, onu yıpratmak, onu ifade etmek için kullanılan kelimelere zarar vermekle gerçekleşiyor. Dolayısıyla İslâm için önemli bir değer de zahir, yani görünüştür. Mana ve niyet gibi batınî haller karşısında görünenin/görünüşün bir önemi yok, demek abestir. İkisinin birbirini doğurduğu ve doğruladığı unutulmamalıdır. Tesettür gibi son derece ciddi ve ehemmiyetli bir hadiseye “zahiri durumdur” “manadan habersizlerin işidir” gibi cümleler kullanarak saldırmaya çalışanlar, kendi durumunda anlamlı bir şey göremeyip kalplerinin temiz olduğu vehmine sarılanlardır.

Nasıl ki, oruç hem zahiren iç organlarımızı temizliyor ve bizi bir disipline sokuyor, hem de batınen nefsimizi tutarak ruhumuzu temizliyorsa; tesettür de aynı şekilde hem zahiri hem de batıni olarak bizi örtüyor. Sözün özü, tesettür zahiren her nereyi örtüyorsa, içimizde de o yerlere mukabil gelen manevi/batıni yerlerimizi örtüyor, oradaki ayıpları örtüyor ve gizliyor.

Örtüsüz çağ

Günümüzde ise tesettür Allahu Tealâ'nın en çok konuşulan, tartışılan emirlerinden biri haline gelmiştir. Sebebi ise, insanı hiç düşünmeksizin örtünmeye sevk eden iffet duygusunun zafiyete uğramış olmasıdır.

Bir refleks olarak utanma duygusuna sahip olduğu zaman, insan, dininin yol göstermesiyle nelerden nasıl sakınacağını bilmiştir. Allah Tealâ'nın çok açık emirlerini anlamakta zorlanmamıştır. Fakat arzuların erdeme galip olduğu zamanlarda -ki günümüz koşullarını belirleyen durum budur- emre isyan etmek, kabul etmemek veya arzulara uygun yorumlayarak tahrif etmek yolu seçilmiştir.

Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlardır: “Fitneler, tıpkı (kamışlardan örülen) hasır gibi, (insanların kalbine) çubuk çubuk atılır. Hangi kalbe bir fitne nüfuz ederse, onda siyah bir leke oluşur. Hangi kalp de onu reddederse onda beyaz bir benek hasıl olur. Böylece iki ayrı kalp ortaya çıkar: Biri cilalı mermer gibi bembeyazdır; dünyalar durdukça buna hiçbir fitne zarar veremez. Diğeri ise, alaca siyahtır. Tepetaklak duran testi gibidir; bu kalp, ne iyiyi iyi bilir, ne de kötüyü kötü. O, hevadan (nefsani arzulardan) kendisine ne içirilmişse, onu (hak veya batıl) bilir.” (Müslim)

Bu rivayette dikkat çekmek istediğimiz mühim bir nokta var: Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, fitneye bulanmış ve böylece kararmış kalbin, kendisine benimsetilmiş değerler dışında başka bir şeyi kabul etmemesini anlatırken bir kelime kullanıyor: “İçirilmiş”

Bu kelimeyi, vücuda alınan bir sıvının çabucak kana karışması ve insanın hücrelerine nüfuz etmesi olarak anlamak yanlış olmaz. Efendimiz s.a.v. bu kelimeyi kullanmakla, hevadan kaynaklanan değer yargılarını benimseyen kalbi, bir anlamda şartlanmışlıkla tavsif etmiş olmaktadır. Böyle bir kalbin, iyiyi kötüden, ma'rufu münkerden ayırt etmesini beklemek zordur.

Kalplerin safiyetini yitirmesi sonucunda da hayâsızlık yaygınlaşmıştır ve nâmahremden utanmak yeni nesiller için anlaşılması zor, garip bir davranış kabul edilmiştir. Aksine giyinik veya çıplak olarak kendini güzelleştirip mahrem olmayanlara göstermek, teşhir etmek, desteklenen, rağbet edilen bir davranış olmuştur.

Utanma duygusunun ortadan kalktığı bir dünya insanî olan değerlerini kaybetmektedir. Mahremiyetine sahip çıkmayan insan saygınlığını yitirmekte, hayatta kalabilmek için acımasız bir şekilde bencilleşmektedir. Bu durumun ne bireye, ne topluma bir faydası olacak ve zulme maruz kalan dünyanın mahvına yol açacaktır.

Buna razı olmak, en güzel şekildeki yaratılıştan, hayvanlar gibi, hatta onlardan daha aşağı olmaya razı olmak demektir. Fakat bu yalnızca insanın rızası olacaktır, Cenab-ı Mevlâ'nın değil...

Müslümanın gaye edindiği rıza ise insandan değil, Allah'tandır. Allah'a teslim olanlar, her çağda ve her şartta yalnızca O'nun rızasına yönelecek, mahremiyet sınırlarına riayet ederek korunmaya, fitneden uzak durmaya imkan bulacaklardır.


pattern_b_l.gif
pattern_b_r.gif
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamun aleyküm ablacım ne kadar güzel ne kadar anlamlı ne kadar ibretli bir yazıdır bu bizlerle paylaştıgın içimn Rabbim razı olsun inşaallah ellerine sağlık


Ve aleyküm selam kardeşim..Allah c.c senden de razı olsun..Okuduğun için ben teşekkür ederim..İnşallah Mevla-ü Teala ibretlenmeyi nasip eylesin..Selam ve dua ile..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Es Selamun Aleyyküm Canim Kardeşim.eline Emeğine Sağlik.Allah C.c. Razi Olsun Inşaallah.ona Ihanet Etmemek Temennisiyle Inşaallah.hayirli Geceler..B)


Ve aleyküm Selam canım kardeşim. Allah c.c razı olsun senden de daimen..Teşekkür ederim güzel kardeşim..Beğendiğine sevindim.Duana amin inşallah..Rabbimiz c.c davamızdan döndürmesin bizleri..Rabbimize emanetsin inşallah canım kardeşim..Selam, dua ve baki muhabbetle..Hayırlı günlerB)B):H
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
pattern_t_l.gif
~*~ MODERN TOPLUM VE KADIN ~*~
pattern_t_r.gif






Batılı toplumlar, aile kurumunu toplumun temel yapıtaşı olmaktan çıkarmış ve oluşan boşluğu da yuva, kreş, anaokulu gibi kurumlarla doldurmuştur. Ancak kurdukları bu model sağlıklı sonuçlar vermemiştir.

Bu toplumlarda gençlik dönemi en hassas ve en bunalımlı dönem olmuştur.

Ardından gelen orta yaş dönemi de gençlik döneminden farkı olmayan özellikler sergiler. Batılı psikologlar “orta yaş bunalımı” dedikleri bir rahatsızlıkla uğraşıyorlar.

Ya yaşlılık dönemi? Belli bir yaşın üstündeki kişilerin artık hayattan zoraki olarak kopartıldığı, gençlere ayak bağı olmaması için genellikle huzur evlerine hapsedildiği bu modern hayat tarzı için ne söylenebilir?

Bütün bunlar kadının aslî/fıtrî fonksiyonundan uzaklaştırılmasının, yani aile kurumunun işlevsiz hale dönüştürülmesinin sonucu olarak görülmelidir.

Bu söylediklerimize bir de bu toplumlarda evinden koparılmış kadınların yaşadığı çok yönlü problemleri eklemeliyiz elbette. Merhametten, şefkatten, sevgi ve saygıdan eser taşımayan modern hayat tarzının en acımasız yüzüyle tek başına karşılaşmak durumunda bulunan kadın için, ayakta kalabilmenin iki yolu var: Ya büyük bir değişim gösterip kadınlık fıtratını büyük ölçüde kaybecek ya da her türlü istismar ve kullanılmayı kabullenecek. Üçüncü şık ise büyük bir bunalım...

Meseleye örtünme-açılma bağlamında baktığımızda ise karşımıza şu manzara çıkıyor: Batılı/Batılılaşmış kadın, özgürleşmek adına üzerindeki örtüleri öyle bir fırlatıp atmıştır ki, günlük hayatta erkeklerin bile açmadığı (hatta açmaktan utandığı) yerlerini bile açıkta bırakmıştır. Açılmadaki bu kararlılığı sebebiyle, giyindiği zaman bile vücudunu belli edecek elbiseleri tercihte ısrar, Batılı/Batılılaşmış kadının karakteri haline gelmiştir.

İlginçtir ki, sonuçta bu özgürlüğün ceremesini en acı biçimde çeken de yine kadındır.

Bu gerçeği iki çarpıcı örnekle açıklayalım:

İsveç bir refah devleti. Vatandaşlarını koruyan yasaları, kadın hakları konusundaki öncü tavırları ile diğer Avrupa ülkeleri arasında da sivrilen bir ülke. Parlamentosunun ve bakanlar kurulunun yarıya yakını kadın. Kadın-erkek eşitliğini gözetmek amacı ile kurulan özel bir daire, görevli bir hakem (ombudsman) bile var.

Ama bu ülkede yine de yeterince korunamayan, ezilen, dövülen, öldürülen kadınlar, genç kızlar var. İstatistiklere göre, her 10 dakikada bir kadın fiziksel şiddet ile karşı karşıya kalıyor ve her yıl 52 kadın fiziksel şiddetin sebep olduğu ağır yaralanmalar sonucu hayatını kaybediyor. İsveçli kadınların yüzde 40'ı kadınlara yönelik şiddetin kurbanı. İsveç nüfusunun yalnızca 8 milyon olduğu göz önüne alınırsa, kadınlara yönelik şiddetin İsveç'te büyük bir sorun olduğunu görmek hiç de zor değil.

İsveç'te cinsel suçlar nedeniyle polise yapılan ihbarların sayısı 2001 yılında 9162. Aynı suçtan 1975 yılında 2875 ihbar yapılmıştı. Yani “modern dünya”da 25 yılda suç oranında artış yüzde 200.

Norveç'te de durum aynı. Zengin bir ülke. Demir madenleri, petrolleri var. Bazı petrol bölgelerini kullanmıyorlar, onları gelecek kuşaklara bırakmışlar. Yani kimsenin iş-aş derdi yok. Sağlık sorunu yok. “Eh bu ülkede herkes mutlu ve müreffeh” diyorsanız yanıldınız. En çok intiharlar Norveç'te. Kadınların en çok dövüldüğü ülke Norveç. En çok alkoliğin olduğu ülke de Norveç. Yani varlık içinde yokluk çeken Norveç'te cinsel suçlar, tacizler de üst düzeyde.

Neden acaba?

Kaynak: Semerkand dergisi, 11/2004
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamun aleyküm aliye kardeşim sağolasınız elinize,emeğinize,yüreğinize sağlık olsun inşAllah..gerçekten çok güzel,ibret alınması ve ders çıkarılması gereken güzel ötesi bir paylaşımdı..okurken çok duygulandım gerçekten..hele o zamandaki insanların(ilk müslümanların)hayatlarını okuyunca çok tuhaf oluyorum gerçekten..eğer onlar müslümansa günümüzdeki müslümanız diye geçinenler ne oluyor merak ediyorum..acaba müslümanlıktan anladıkları sadece kimliklerinde yazılan ''müslüman'' tabiri mi..ama sandıkları gibi müslümanlık olmaz..ilk müslümanlar gibi canları pahasına dinimizi savunmaktır müslümanlık..harfiyen doğru ve halimizi arz eden bir paylaşımdı okuyup ders çıkarılması gerekir muhakkak..Rabbimiz yar ve yardımcımız olsun inşAllah kardeşim..dinimize ve verilen mücadelelere layık bir yaşam sürebilme temennisiyle Rabbime emanet olunuz kardeşim..dua ile


Ve aleyküm selam Recep kardeşim..Elinize sağlık, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim..İlk müslümanların hayatlarını okurken, hep çağımız müslümanlarıyla kıyasa koyuluyoruz..Gördüğümüz manzara içler acısı..Onlar taviz vermeden yaşadı, bizler ise taviz üstüne tavizler verdik..Onlar ölümü, esaretten evla gördüler, biz ise esareti onurdan saydık..Onlar canlarını Allah'a sattılar, biz ise sabah namazına kalkmak için tatlı canımıza kıyamadık..Gecelerini teheccüdlerde, tesbihatlarla, zikirlerle, salavatlarla geçirdiler, biz ise uykumuzdan feragat edemedik..Davalarını, nefislerinden üstün tuttular, ebedi alemi kazandılar..Bizler ise ne sahip çıkabildik davamıza, ne de koruyabildik..Cenneti, şehadeti istiyoruz ama, bunun bedelini ödemekten korkuyoruz..Ne olacak bizlerin hali? Rabbimiz c.c o mübareklerden ibretlenmeyi, onlardaki ihlası, samimiyet ve teslimiyeti bizlere de versin inşallah...Allah c.c razı olsun sizden de kardeşim..Rabbimize emanetsiniz..Selam ve dua ile inşallah..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt