Hiç kimse, gülümsemenin getireceği faydaları reddedecek kadar zengin değildir. Hiç kimse de gülümsediği için fakir düşmez. Gülümseme korkaklara güç, kederlilere neşe, hastalara sıhhat verir.
Gülümsemenin, gülmenin, tatlı dilin, insan hayatına faydası, tartışmasız herkes tarafından kabul edilir. Tebessümün, güven açığını kapatmak için mükemmel bir ilaç olduğu bir gerçektir. Tebessümün devamlılığı ne kadar çok olursa, güven duygusu dolayısıyla başarı da, o oranda yüksek olur. Ama insanların çoğu buna hâlâ inanmıyorlar. Çünkü korkarken gülümsemeyi hiçbir zaman denememişlerdir.
Tebessüm, gülücük insana güven duygusu verir, korkuyu yener, endişeyi kovar ve karamsarlığı alaşağı eder.
Gerçekten bir gülüş, hastalıklı duyguları tedavi etmekten fazlasını da yapar. Gerçek bir gülüş, diğerlerinin muhalefetini de eritir, hem de o anda. Eğer karşımızdakine içten gülümsersek, bize hâlâ kızgın olamaz. Bir arkadaş şöyle anlattı:
Olur böyle şeyler
“Sinirlerimin biraz gergin olduğu bir gündü. Kavşakta durmuş, yeşil ışığın yanmasını bekliyordum ki, arabanın sarsıntısıyla kendime geldim. Arkamdaki sürücünün ayağı frenden kaymış, arka tamponuma bindirmişti.
Aynadan arkaya baktım ve arabadan indiğini gördüm. Ben de indim. Zaten sinirlerim de tepede ya, kendimi bir ağız dalaşına hazırladım. Ağzıma ne gelirse söylemeye hazırdım.
Bereket versin ki bu şansı yakalamadan önce, bana doğru yürüdü, gülümsedi ve en samimî ses tonuyla, “Arkadaş, geçmiş olsun, gerçekten böyle bir şey yapmak istemedim. Elimde olmadan meydana geldi. Bir bakalım, zarar vermiş isem, hemen yaptırayım” dedi.
Samimî açıklamasıyla, o tatlı gülümsemesi beni eritti. Yelkenleri hemen indirdim. Mecburen, “Her zaman olur böyle şeyler” gibisinden bir şeyler geveledim. Ona karşı olan düşmanca hislerim hemen sevgiye dönüştü.”
Devamlı gülümseyin ve böylece kendinizi, “Mutlu günler geri geldi” gibi hissedeceksiniz. Ama her zaman gülümseyin. Yarım gülümseme bütünüyle garanti etmez. Dişleriniz görünene dek gülümseyin. Bu tip büyük boy gülümseme bütünüyle garanti eder.
Pek çok kere duyarız, “Evet ama, bir şeyden korktuğumda veya bir şeye kızdığımda, kendimi gülümseyebilecek gibi hissetmiyorum” diye... Elbette ki, hissetmeyeceksiniz. Kimse hissetmez. İşin püf noktası, kendimizi “Gülümseyeceğim” diye şartlandırmalıyız. Ve her zaman tebessüm etmeliyiz... Gülümsemenin gücünden yararlanmalıyız...
Sevgi, güleryüz, tebessüm, insanların en güzel özelliklerindendir. Ayrıca bu, insanı diğer canlılardan ayıran bir alamettir. Bu özelliklere sahip insanlar, her devirde sevilmişler, sayılmışlardır. Sevilen, sayılan insanın kendine güveni artar.
Hele herkesin, infilak etmeye hazır barut fıçısına döndüğü zamanımızda, bu hasletler daha da önem kazanmıştır. Asrımızda, insanlara faydalı olmak için, en etkili bir silah hâline gelmiştir.
Başkasına tebessüm etmek, güler yüz göstermek, onu ilgiyle dinlemek, ona değer vermektir. Kişinin kendi benliğini ikinci plâna atıp, karşısındakinin kişiliğini ön plâna çıkarmak demektir. Kişi, kendini ön plâna çıkarmadığı sürece sevilir, her zaman ben demeye başladığı zaman sevimsizleşir.
Güler yüz sadakadır
Hiç kimse, gülümsemenin getireceği faydaları reddedecek kadar zengin değildir. Hiç kimse de gülümsediği için fakir düşmez. Gülümseme korkaklara güç, kederlilere neşe, hastalara sıhhat verir. Gülümseme yorgunları dinlendirir.
Gülümseme satın alınamaz. Onu ancak, birisi bize, gönül rızası ile verebilir. İçten gelmeyen bir gülümsemenin de kimseye faydası olmaz.
Güler yüzlü olana sadaka sevabı verilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Selam verirken güler yüzlü olana, sadaka verenlerin kavuştukları sevaplar verilir.)
(Din kardeşine karşı güler yüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, hep sadakadır.)
Türkiye gazetesi mehmet oruç'un makalesidir..