nakşibendi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 12 Mar 2006
- Mesajlar
- 1,946
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Ey kardeşim,bilmiş ol ki, azalar ile bir işi yapmadan önce, kalpte dört türlü hal vardır:
1-Hatır dediğimiz düşünce safhası. Buna, hadisü'n-nefs yani nefsin fısıltı ve vesvesesi denir.
2-Bunu meyil takip eder, peşinden inanma ve karar gelir, en son işe yönelme olur.
Nefsin kalbe attığı düşünceden insan sorumlu olmaz, çünkü bu düşünce iradeye bağlı değildir. Tabii meyil ve nefsin aşırı arzusu da böyledir, zira onlarda insanın iradesiyle değildir. Bunlar, Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu hadisinde bahsettiği düşünce çeşitleridir:
"Allah, ümmetimden nefsinin vesvese yoluyla kalbine attığı düşünceleri affetti."
Nefsin fısıltısı, nefiste oluşan ve peşinden o işe herhangi bir azim bulunmayan düşüncedir. İrade ile işe yönelme ve azme gelince, bunlara "hadisü'n-nefs" denmez.
3-Kalbin üçüncü hali, kalbin işe inanıp onu yapması gerektiğine hüküm vermesidir. Bunda kalbe gelen düşüncenin, irade dışı olmasıyla kulun iradesine bağlı olması arasında bir tereddüt mevcuttur. Bu konuda kalbin halleri değişiktir. Kalbin kararı kulun iradesiyle olmuşsa kul ondan sorumludur, iradesi dışında oluşmuşsa sorumlu değildir.
4-Dördüncü durum, kalbin işe yönelme halidir. Kul bundan sorumludur, ancak kul yöneldiği işi yapmazsa duruma bakılır. Şayet kul, yöneldiği kötü bir işi Allahu Teâlâ'dan korkarak ve ona yönelmesine pişman olarak terkederse, kendisi için bir sevap yazılır. Şayet iş, bir engel çıktığı için yapılamaz yahut kul onu Allahu Teâlâ'dan korkmanın dışında bir sebeple terkederse, kendisine bir günah yazılır. Çünkü bu yönelme, kalbin iradeyle yapılan bir amelidir. Bu konudaki kesin delil şu hadistir. Hz. Resûlullah Efendimiz'den (s.a.v) rivayet edildiğine göre, o şöyle buyurmuştur:
"İki müslüman kılıçlarını çekip birbiri ile vuruşmaya girdiklerinde, öldüren de ölen de ateştedir."
Bunu işitenler, "Yâ Resûlallah! Öldürenin durumu belli, peki ölen niçin ateşe giriyor?" diye sordular. Efendimiz (s.a.v),
"Çünkü o da karşısındaki kimseyi öldürmek istiyordu!"buyurdu.
Bu hadis, öldürülen kimse mazlum olarak öldürülmekle birlikte, onun da karşısındakini sadece öldürme niyetinden dolayı ateşe girdiğini gösteren kesin bir delildir. Artık kulun, kalbinin iradesiyle bir işe niyet edip yöneldiğinde ondan sorumlu olmaması nasıl düşünülür.
Hiç şüphesiz bu durumda kul sorumludur; ancak niyetlendiği kötü işi temizleyecek iyi bir iş yapar yahut onu yapma niyet ve azmini terkederse, bu onun için bir iyilik olur ve amel defterine bir sevap yazılır. Ama, kulun o işi yapma isteği başka engellerle ortadan kalkarsa, bundan dolayı bir sevap yazılmaz.En iyisini yüce ALLAH bilir.
Yüce ALLAH, bizleri ve sizleri kendisine yakınlaştırdığı dostlarından, ilmi ile amel eden âlimlerden ve ihlâs sahibi seçkin kullarından etsin.
Yüce ALLAH, peygamberlerin sonuncusu, âhirette yüzleri nur gibi parlayan ümmetinin rehberi Efendimiz Hz. Muhammed'e salat ve selam etsin. Yüce ALLAH ayrıca, Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şerefli ailesine, ilâhî yakınlığa ulaşmış ashabına, temiz zevcelerine, ihlâslı zürriyetine, diğer bütün peygamberlere ve ilâhî yakınlıkla şereflenmiş meleklere salât ve selâm etsin.Amin.
Hamdolsun âlemlerin rabbi yüce ALLAH'a.
1-Hatır dediğimiz düşünce safhası. Buna, hadisü'n-nefs yani nefsin fısıltı ve vesvesesi denir.
2-Bunu meyil takip eder, peşinden inanma ve karar gelir, en son işe yönelme olur.
Nefsin kalbe attığı düşünceden insan sorumlu olmaz, çünkü bu düşünce iradeye bağlı değildir. Tabii meyil ve nefsin aşırı arzusu da böyledir, zira onlarda insanın iradesiyle değildir. Bunlar, Hz. Peygamber'in (s.a.v) şu hadisinde bahsettiği düşünce çeşitleridir:
"Allah, ümmetimden nefsinin vesvese yoluyla kalbine attığı düşünceleri affetti."
Nefsin fısıltısı, nefiste oluşan ve peşinden o işe herhangi bir azim bulunmayan düşüncedir. İrade ile işe yönelme ve azme gelince, bunlara "hadisü'n-nefs" denmez.
3-Kalbin üçüncü hali, kalbin işe inanıp onu yapması gerektiğine hüküm vermesidir. Bunda kalbe gelen düşüncenin, irade dışı olmasıyla kulun iradesine bağlı olması arasında bir tereddüt mevcuttur. Bu konuda kalbin halleri değişiktir. Kalbin kararı kulun iradesiyle olmuşsa kul ondan sorumludur, iradesi dışında oluşmuşsa sorumlu değildir.
4-Dördüncü durum, kalbin işe yönelme halidir. Kul bundan sorumludur, ancak kul yöneldiği işi yapmazsa duruma bakılır. Şayet kul, yöneldiği kötü bir işi Allahu Teâlâ'dan korkarak ve ona yönelmesine pişman olarak terkederse, kendisi için bir sevap yazılır. Şayet iş, bir engel çıktığı için yapılamaz yahut kul onu Allahu Teâlâ'dan korkmanın dışında bir sebeple terkederse, kendisine bir günah yazılır. Çünkü bu yönelme, kalbin iradeyle yapılan bir amelidir. Bu konudaki kesin delil şu hadistir. Hz. Resûlullah Efendimiz'den (s.a.v) rivayet edildiğine göre, o şöyle buyurmuştur:
"İki müslüman kılıçlarını çekip birbiri ile vuruşmaya girdiklerinde, öldüren de ölen de ateştedir."
Bunu işitenler, "Yâ Resûlallah! Öldürenin durumu belli, peki ölen niçin ateşe giriyor?" diye sordular. Efendimiz (s.a.v),
"Çünkü o da karşısındaki kimseyi öldürmek istiyordu!"buyurdu.
Bu hadis, öldürülen kimse mazlum olarak öldürülmekle birlikte, onun da karşısındakini sadece öldürme niyetinden dolayı ateşe girdiğini gösteren kesin bir delildir. Artık kulun, kalbinin iradesiyle bir işe niyet edip yöneldiğinde ondan sorumlu olmaması nasıl düşünülür.
Hiç şüphesiz bu durumda kul sorumludur; ancak niyetlendiği kötü işi temizleyecek iyi bir iş yapar yahut onu yapma niyet ve azmini terkederse, bu onun için bir iyilik olur ve amel defterine bir sevap yazılır. Ama, kulun o işi yapma isteği başka engellerle ortadan kalkarsa, bundan dolayı bir sevap yazılmaz.En iyisini yüce ALLAH bilir.
Yüce ALLAH, bizleri ve sizleri kendisine yakınlaştırdığı dostlarından, ilmi ile amel eden âlimlerden ve ihlâs sahibi seçkin kullarından etsin.
Yüce ALLAH, peygamberlerin sonuncusu, âhirette yüzleri nur gibi parlayan ümmetinin rehberi Efendimiz Hz. Muhammed'e salat ve selam etsin. Yüce ALLAH ayrıca, Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şerefli ailesine, ilâhî yakınlığa ulaşmış ashabına, temiz zevcelerine, ihlâslı zürriyetine, diğer bütün peygamberlere ve ilâhî yakınlıkla şereflenmiş meleklere salât ve selâm etsin.Amin.
Hamdolsun âlemlerin rabbi yüce ALLAH'a.
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..