Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?" (1 Kullanıcı)

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

S.A.BU FORUMU ÇOK UĞRAŞTIM CANLI TUTMAYA AMA SANIRIM KİMSENİN BİR SORUSU YOK.NE GÜZEL HERKES HERŞEYİ BİLİYOR.BEN BİR SORU SORAYIM.ÇOK KARIŞTIRIYOR HERKES.Şİİ NEDİR ALEVİ NE DEMEKTİR?HER İKİ KAVRAMIN İSLAMDAKİ YERİ NEDİR?AĞIR BİR SORU OLMADI İNŞAALLAH.
 

-Esmani-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eki 2006
Mesajlar
2,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Web Sitesi
islamtarihim.com
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

a.s

ablam öncelikle şiiliği açıklamaya çalışayım bildiğimce.

malum efendimizin vefatından sonra halifeler dönemi başladı.efendimizin vefatından önce kendisi cemaata hz.ebubekiri imam yaparak ve bunu ima ederek onu yerine vekil bıraktı.ve vefattan sonra sahabe efendilerimizin reyiyle hz.ebubekir halife oldu.ve bu devam edip hz.osmana kadar geldi.bu dönemde islamdaki grup ayrılıkları had safhaya ulaştı ve hz.osman kuran başında evinde şehid edildi.bundan sonra reyle hz ali halife oldu.

burada şiilerin savı şudur.efendimiz sağlığında benden sonra kureyşten 12 tane halifeniz olacak diye beyanda bulunmuş.buna göre hz aliden önceki halife efendilerimiz kureyşten olmadığı için bunların halifelik hakkını hz aliden çalmış olduklarını beyanla onları hlife olarak görmezler.hilafet hz.aliden başlamış ve onun soyundan 12 imam gelmiştir.yani onlar efendimizle birlikte 12 imama inanır.diğer halifeleri tanıyanlarla aralarındaki temel fark budur.

ben sizlere halifelerin seçilmesi ile ilgili bir alıntı vereceğim.burada durumun şiilerin iddia ettiği gibi hz.aliden halifeliğin gasp edilmesi olmadığını göreceksiniz.


a-Hz. Ebu Bekir'in Halife Seçilmesi:



Hz. Ebu Bekir (r.a)'in Sahabiler arasındaki yeri son derece üstündü. Sahabilerin kendileri bile aralarında en faziletli kişinin Hz. Ebu Bekir olduğunu çeşitli vesilelerle ifade etmişlerdir. Ibn Ömer (r.a), Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında Hz. Ebu Bekir'i bütün sahabilerden üstün gördüklerini ifade ediyor (Buhârî, Fedâilu's- Ashâbi'n-Nebiyy, 4). Bunda da onun Hz. Peygambere olan yakınlığı, Islâm için yapmış olduğu fedakârlıklar ve üstün meziyetleri rol oynamıştır.


Hz. Ebu Bekir'in üstünlüğünü ortaya koyan pek çok hadis tesbit etmek mümkündür (bk. Buhârî, el-Amel fî's-Salah, 3, 6; Ezan 38, 46, 47, 68, 70; Salat 80; Fedailu's-Ashabı'n-Nebiyy, 3, 5, 6; Sehiv 9; Sulh 1; Müslim Fedailu's-Sahabe, 10; Ebu Davut, Sünne,11; Tirmizî, Menâkıb,14, 16,17; Nesâî, Imâmet, l, 7,15; Kudât 24; Ibn Mace, Ikame 142).


Ashâb-ı Kiram, Hz. Peygamber'in Hz. Ebu Bekir'e karşı işaret edilen tavrı ve onun hakkındaki sözlerini onun halîfe olması gerektiğine dair en azından- bir işâret olarak kabul etmişlerdi. Bunda da her bakımdan elbette ki haklı idiler. Çünkü Hz. Peygamberin halifesi olmak için gereken her türlü nitelikler, öncelikle onda toplanmış bulunuyordu. Müslümanlar için ondan daha hayırlı bir halife adayı bulunamazdı. Rasûlullah şöyle buyurmuştu; "Siz şu emirlik (devlet başkanlığı) hususunda insanların en hayırlılarını, emir olmazdan evvel emir olmayı pek fena gören ve onu arzu etmeyen kimseler bulursunuz" (Tecrid-i Sarıh Tercümesi, IX, 216, 1421-2). Hz. Ebu Bekir de halife olduktan sonra: "emirliği hiçbir zaman düşünmediğini, Allah'tan onu dilemediğini hutbelerinin birinde hazır olanlara açıkca söylemiştir (Ibn Kuteybe, a.g.e., I, 19; Kandehlevî, a.g.e., II, 614).


Rasûlullah'ın vefatından hemen sonra Ensâr, Saideoğulları Sakifesi denilen yerde toplanmış ve Sa'd b. Ubâde'yi halife seçmek istemişlerdi. Ancak bu konuda onlar arasında da görüş ayrılığı bulunuyordu. Bu konuda tartışmaların devam ettiği sırada Hz. Ömer ve Ebu Ubeyde ile berâber gelmiş olan Hz. Ebu Bekir söz alarak, Kur'ân'da Ensâr kadar muhâcirûn'dan da övgüyle söz edildiğini ifade etti. Ancak bu işte Arapların kureyşten başkalarına itaat etmeyeceklerini anlattı ve bu nedenle Ebu Ubeyde ile Ömer'den birisine bey'at edilmesini istediyse de, ikisi de bu teklifi reddettiler ve bu işe Hz. Ebu Bekir'in seçilmesi gerektiğini bildirdiler. Başta Beşir b. Sa'd, Ebu Ubeyde ve Hz. Ömer (r.a) olmak üzere hazır bulunanların tümü ona bey'at ettiler. O anda bey'at etmeyen Sa'd b. Ubade ve hazır bulunmayan Hz. Ali ile diğer bazı Hâşimîler sonraları teker teker bey'at ettiler. Böylece Hz. Ebu Bekir aralıklarla üç defa minbere çıkıp her gün bu görevi kabul etmediğini bildirdi ve yerine başka birisini seçmelerini müslümanlardan istediyse de, onlar kendisinin halifeliğinde ısrar ettiler. Böylelikle Hz. Ebu Bekir (r.a)'in halifeliği kesinleşmiş oldu. (Ibn Sa'd Tabakat, III, 178 vd.; Ibnü'l-Esîr, el-Kamil, Beyrut,1400/1980; 220 vd; Ibn Kutaybe a.g.e I, 7-20; Kandehlevi, a.g.e II, 606, 616; Hamidullah, Islâm Peygamberi, çev. s. Tuğ, Istanbul 1969; II, 315-319; Ashab-ı Kiram, I, 177-184; Şibli, Asr-ı Saadet, IV, 33-40 vd.).


b-Hz. Ömer'in halife seçilmesi:


Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın vefatı ile sonuçlanan hastalığı sırasında müslümanlar kendisinden sonraki halife adayını belirlemek istemişlerdi. Hz. Ebu Bekir, işi Ensâr ve Muhâcirlerin ileri gelenleri ile istişâre etmiş, onların, katılığından çekinmekle birlikte Hz. Ömer (r.a)'den başkasını bu makama layık görmediklerini anlamıştı. Kendisi de aynı görüşü paylaşıyordu. Hz. Osman (r.a)'ı çağırtıp bu konuyu yazı ile belgelemek istedi. Bazı kaynaklarda hafife adayının adım yazdırmadan bayıldığı ve Hz. Osman'ın müslümanların ihtilafını önlemek amacıyla Hz. Ömer'in adını yazdığı bildirilmektedir. Baygınlığı geçtikten sonra yazdığını okumasını Hz. Osman'dan isteyen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer'in adının okunmasından memnun olmuş ve bu davranışını övmüştür. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer'i istihlaf etmeden önce de müslümanlara, kendileri için bir halife adayı belirlemesini isteyip istemediklerini sorunca, onlar bu konuda durumu en iyi kendisinin değerlendireceğini belirterek ondan aday belirlemesini istemişlerdi. Hz. Ebu Bekir de onlara Hz. Ömer'i tavsiye etmiş idi.


Hz. Ebu Bekir, bu tavsiyesini yan ile de belgeledikten sonra, halkın toplanmasını emretti ve onlara şu sözleri söyledi:

"Sizin başınıza geçecek, size namaz kıldıracak, düşmanlarınızla savaşacak birisinin varlığı kaçınılmazdır. Arzu ederseniz, toplanır, dilediğimizi seçer, başınıza getirirsiniz. Dilerseniz görüşümü sizin için açıklarım. Allah'a and olsun ki sizin hakkınızda hayırdan başka bir şey istemem."

Halk kendilerine bir aday belirlemesini istedi.


Bundan sonra Hz. Ebû Bekir, yazdırmış olduğu mektubu onlara gönderip, orada adı yazılı olan kişiye bey'at edip etmeyeceklerini sordu. Onlar da mektupta adı yazılı olanın Ömer (r.a) olduğunu bildirdiklerini açıklayarak bey'atte bulundular (Ibn Sa'd a.g.e., III, 199 v.d., Ibnü'l-Esîr, a.g.e., IV,128-131; Şiblî Bütün Yönleriyle Hz. Ömer, I,117-8). Bundan sonra Islâm Devletinin diğer bölgeleri de vali veya temsilcileri aracılığıyla bey'atte bulundular.

Devlet idaresindeki tecrübeleriyle Hz. Ebu Bekir bu işi Hz. Ömer'den başkasının başarı ile yürütemeyeceğini anlamıştı. ileri gelen müslümanlar da aynı kanâati paylaşıyorlardı. Bununla birlikte onun kanaatlerinden faydalanmayı da ihmal etmek istemediler. Fakat herşeye rağmen Hz. Ebû Bekir'in aday göstermesi onlar için bağlayıcı değildi. Sahâbe bey'at edip etmemekte serbest idiler.

Islâm hukukçuları bu olaydan, görevi sona eren ya da vefat etmek üzere bulunan devlet başkanının, müslümanlara kendisinden sonraki adayı gösterebileceği sonucunu çıkarmışlardır.


c- Hz. Osman'ın Halife Seçilmesi:


Hz. Osman (r.a)'ın seçimi, kendisinden önceki iki halîfenin de seçiminden farklı bir biçimde olmuştur.


1-Hz.Ömer'in suikast sonucu yaralanmasından sonra, etrafındakiler ondan yerine bir halîfe adayı göstermeseni istediler. O da: "Eğer istihlâf etmeyecek olursam, benden daha hayırlı olan (Rasûlullah) de istihlâfı terk etmişti. Edecek olursam, benden hayırlı olan (Ebû Bekir) de istihlâf etmişti" diye cevaplandırdı. Bundân sonra:


"Bu işe, Rasûlullah'ın kendilerinden hoşnut olarak ayrıldığı şu altı kişiden daha lâyık kimse bulamıyorum" diyerek onların isimlerini şöylece sıralamıştır: Ali, Osman, Zübeyr, Talha, Sa'd b. Ebî Vakkas, Abdurrahman b. Avf (r. anhum).

Bu altı kişiden kendi aralarından halîfeyi seçmeleri için kendilerine üç günlük bir süre tanıdı. Ayrıca görüşmelerine katılmak, fakat oy kullanmamak şartıyla, ensârın yaşlılarını; Hz. Hasan'ı, Abdullah b. Abbâs'ı ve kendi oğlu Abdullah'ı da aralarına almalarını istedi.

Hz. Ömer'in vefat ve defninden sonra toplanan bu şûrâ heyeti, Abdurrahman b. Avf'ın ihtilâfı azaltacak bir teklifini kabul ederek, üçü kendi istekleriyle reylerini, şu şekilde kullandılar: Zübeyr, Hz. Ali'ye; Talha, Osman'a; Sa'd de Abdurrahman b. Avf'a, Bundan sonra Abdurrahman b. Avf, Hz. Osman ile Hz. Ali'ye "Arkadaşlar, hangimiz adaylıktan vazgeçerse seçme işini ona bırakalım" dedi. Hz. Ali ile Hz. Osman'ın sustuklarını gören Abdurruhman, onlara: "Öyle ise bununla uğraşmayı bana bırakıyor musunuz? Çünkü ben size rakiplik etmiyorum. Allah şahittir ki ben ikinizden bu işe daha lâyık olanınızı seçmeye çalışacağım" dedi. Onlar da: "Evet" dediler. Üç gün üç gece bütün halk tabakalarıyla ilişki kuran, hatta Medîne'ye girip çıkan kervanlara da bu konuda sorular soran Hz. Abdurrahman, umumî arzuyu anladı ve son olarak toplantısını yaptı. Bu toplantıda önce Hz. Ali'ye: "Yâ Ali, eğer ben seni emîr seçersem, Islâm ümmetine muhakkak âdil davranırsın. Eğer Osman'ı seçersem, muhakkak onun da sözünü dinler, emirlerine itaat edersin" dedi. Sonra Hz. Osman'a da aynı sözleri söyledikten ve bu şekilde her ikisinden de söz aldıktan sonra, Hz. Osman'a: "Ey Osman, elini uzat" dedi ve ona bey'at etti. Hz. Ali de, bey'at ettikten sonra kapılar açıldı ve halk da bey'at etti (Ibn Sa'd, a.g.e., III, 61-2; Ibnü'l-Esîr, a.g.e, III, 34 vd; Ibn Kuteybe, a.g.e.,. I, 26-30; Tecrîd-i Sarıh Tercümesi, IX, 360-I; Kandehlevî, II, 627-9; Şiblî, Asr-ı Saadet, V, 10-1; el-Mâverdî, a.g.e., 14).


d-Hz. Ali'nin Halife Seçilmesi:


Medine'de toplanan isyancılar arasından bir kaç kişi tarafından Hz. Osman (r.a)'ın şehid edilmesi, Islâm Devleti'nin başkasının kalması sonucunu doğurmuştu. Hz. Osman (r.a)'ın şehid edilmesinden sonra isyancılar, bir kısmı Hz. Ali'ye, bir kısmı Sahâbe'nin daha başka ileri gelenlerine, başkanlık için bey'at etmek üzere başvurmuşlar ve hepsinden red cevabı almışlardı. Bir çıkmaza düşen isyancılar sonunda, bir günlük süre içerisinde bir halîfe adayına bey'at edilmeyecek olursa Hz. Ali'yi bir kaç ileri gelen sahabî ile birlikte öldüreceklerini bildirdiler. Bunun üzerine Sahâbenin ısrarı karşısında Hz. Ali, halifeliği kabul etmek zorunda kaldı.

Isyancıların halîfeliği kabul etmesi için Hz. Ali'ye başvurmalarının birinde, Hz. Ali onlara bu işe kendilerinin değil, Bedir Ashabı ile Şûrâ ehlinin yetkili olduğunu bildirdi.

Hz. Ali'ye çoğunluk bey'at etmekle birlikte, bey'at etmeyenler de vardı. Bu bey'at etmeyenler arasında sahâbeden olan kimseler de bulunuyordu. Hatta Şam halkı, başta Muâviye olmak üzere, toptan bey'at etmemişti. Böylelikle, Hz. Ali'nin halifeliği çoğunluğunun bey'atı ile gerçekleşmiş oluyordu (Ibn Sa'd a.g.e, III, 31-2; Ibnu'l-Esir a.g.e, III 98; Ibn Kuteybe a.g.e, I, 47-52; Şiblî Asr-ı Saadet, V, 76; Ashâb-ı Kiram, I; 307).


Râşid halifelerin başa geçme şekilleri ile ilgili açıklamalar, kısaca bunlardan ibârettir. Bu dört halife hakkında Hz. Peygamber'in övücü, değerlerini açıklayıcı pek çok hadîsi vardır (Meselâ bk: Buharî Fedâilu's sahabi n-Nebeviyye, 7, 8, 9; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe; Ebû Dâvûd, Sünne 8; Dârimî, Sünen, Rü'ya 13, vs.). Ashab da bu kanaatleri paylaşıyordu. Ondan sonra gelenler de -bazı fırkaların dışında- hepsi hakkında olumlu düşünür. Onları başa geçme şekillerinin meşrûluğu kadar, uygulamalarının da Islâm'ın özüne tam anlamıyla uygunluk gösterdiği açıkça kabul edilir. Bu nedenle Raşid Halîfeler dönemi uygulamaları, her yönüyle kaynak kabul edilmiştir. Bu arada Raşid halifelerin siyasî uygulamalarında da Islâm idare hukukunun çok önemli noktalarını açıklığa kavuşturdukları şüphesizdir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in peygamber olmasıyla başlayan Saadet Asrı, Hz. Ali'nin şehîd edilmesiyle sona erer. Bu parlak dönem, müslümanların yalnızca övündükleri tarihî bir miras değildir. Aynı zamanda çağlar boyunca Islâm toplumlarının "boyasıyla boyanmak istedikleri" eşsiz bir dönemdir. Çünkü bu çağın insanları "Insanların yararına çıkartılmış, Allah'a inanmaları nedeniyle, iyilikleri emreden, kötülüklerden vazgeçirmeye çalışan en hayırlı bir ümmetti" (Alu Imrân, 3/110).



şiilik kısaca budur.aleviliğe gelince alevi yazar ve önde gelenlerinden ismail kaplanın tanımı nı sizlerle paylaşayım


Aleviliği, Sünni ve Şii mezheplerinden ayıran en önemli özellik, Şeriat İslam hukukunu benimsememesidir. Özellikle kadın erkek eşitliği, saz ve semahın ibadetteki vazgeçilmez yeri, dört kapı kırk makam ahlak sistemi, düşkünlük dışında dini ceza yaptırımın olmayışı ve inançta zorlamaya gitmemesi en belirgin farklılıklardır. Aleviliğin Sünni İslam`la olan benzerliklerinin yanında önemli olan farkları kısaca şöyle sıralamak mümkündür: · Alevilik haremlik selamlık ayırımını tanımamakta ve hem öğretide hem de pratikte kadın ve erkeği eşit tutmaktadır. · Alevilikte çok evlilik yoktur ve hatta yasaktır. · Alevi inancında diğer inançlara ve insanlara aynı gözle bakılmakta ve ayırım yapılmamaktadır. « 72 millete bir nazarla bak! » Aleviler için önemli bir düsturdur. · Alevilikte ölüm cezası kesinlikle yasaktır. Dini anlamda en yüksek ceza düşkünlük cezasıdır. Bu cezayı alan kişi toplum dışına itilir. Herkes düşkün olan kişi ile ilişkiyi keser. Alevilerde kan davası güdülmez ve kan davası Alevilik dışı kabul edilir. · Aleviler, dört kapı kırk makam ahlak sistemine özellikle de « eline, diline ve beline sahip ol ! » prensibine sadık kalırlar. Alevilerde ibadetin amacı, dört kapı kırk makamla Allah- Muhammed Ali yolundan Allah`a ulaşmaktır. · Alevi ocakları, belirli bir sistem içinde birbirine bağlı olarak « el ele el hakka » prensibi ile Aleviliğe hizmet verirler. · Aleviler, akşamları kendi kendilerine ve perşembe akşamları topluca cem ayininde ibadetlerini yaparlar. Cemde karşılıklı rızalık alınır, varsa kırgınlıklar giderilir, lokmalar paylaşılır, bağlama eşliğinde Alevi beyitleri ve nefesleri söylenir, gülbenkler çekilir ve bacı kardeşlerle birlikte semah dönülür. · Aleviler, Ramazan orucu değil, Muharrem ayında 12 günlük matem orucu tutarlar. · Aleviler, « Benim kabem insandır. » diyerek Hac yerine Allah- Muhammed -Ali yolunu tercih ederler. · Alevi öğretisi, insanı ve insanın özgürlüğünü en önde savunan ve insana tam bir inanç ve düşünce özgürlüğü tanıyan bir öğretidir. · Alevilerin, inançlarını ve kültürlerini en iyi laik ve demokratik bir devlet düzeninde sürdürebileceklerine güvenleri tamdır. Türkiye Cumhuriyeti yakın zamana kadar Alevilerin varlığını kabul etmemiştir. Devlet organları halkın dinini genel olarak İslam diye belirlemekte bununla da sadece Sünni İslam kasdedilmektedir. Son yıllarda bu yönde olumlu gelişmeler olmasına rağmen hala, Sünni İslam dışındaki diğer etnik ve inanç grupları din ve dil eğitiminde dikkate alınmamaktadır. · Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet olmasına rağmen, Diyanet İşleri Başkanlığı devletin ana kurumlarından biri olarak 88.000 den fazla camisiyle ve 90.000 den fazla personeli ile devlet bütçesinden en büyük payı almaktadır. Halkın üçte birine yakınını Alevilerin oluşturmasına rağmen, camilerde sadece Sünni İslam temsil edilmekte ve öğretilmektedir. Alevilerin varlığı resmen kabul edilmediği için, cemevleri ve dedeler Diyanet İşlerinin hizmetlerinden – Alevi olarak – yararlanamıyorlar. · Yıllardır 400.000 imam hatip ve 450.000 Kuran kursu kapasitesi ile Sünni İslam doğrultusunda öğrenci yetiştirilmektedir. · Aleviler cem evlerinde ibadet ettikleri halde 1980 den beri Alevi köylerine de sistemli bir şekilde cami yapımı ve Sünni imam kadrolarının yerleştirilmesi devam etmektedir. · 1992 Anayasasının kabulü ile din ve ahlak derslerine katılmak zorunlu hale getirilmiştir. Bu derslerde Alevilikle ilgili hiç bir bilgi olmamasına rağmen, milyonlarca Alevi inancına mensup öğrenci, bu derslere katılmakta ve sadece Sünnilik öğrenmek zorunda kalmaktadırlar. Bu her şeyden önce bu öğrencilerin ve onların velilerinin inanç özgürlüklerinin hiçe sayılması demektir. · Okullarda Alevilikle ilgili bilgi öğrenilmediği için, Sünni öğrenciler ve veliler Alevilik konusunda bilgisiz kalmakta ve yanlış ve ön yargılı bilgilerle Alevilere yaklaşmaktalar ve böylece Alevi- Sünni ilişkilerinde güven ve arkadaşlık duyguları zarar görmektedir. Yukarıda sıralanan faktörler, programlı ve samimi bir programla değişmediği sürece, Alevilerin Türkiye toplumunda sünnileştirilmek istendikleri duyguları değişmeyecektir. Almanya`da devlet tarafından – diğer inanç gruplarına olduğu gibi- Alevilere de herhangi bir baskı yapılmamaktadır. Buna rağmen, bazı eyaletlerdeki Alman okullarında yıllardır anadil dersleri bağlamında Türkiye Milli Egitimi ile bağlantılı uygulanan din ve ahlak kültürü derslerinde Alevilikle ilgili bilgiler öğretilmemektedir. Bundan 10 yıl öncesine kadar, cami yapma ve yaşatma dernekleri adı altındaki sünni tarikatlarının örgütlenmelerinde, Alevilere de yoğun manevi baskılar yapılmıştır. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu`nun çalışmaları ve her şehirde en az bir Alevi derneğinin kurulması ve dini ve kültürel çalışmaları yürütmesi sonucu, bu baskılar oldukça azalmıştır. Ayrıca son yıllarda Alman okullarında Alevilikle ilgili bilgilerin okutulması için çalışmalara hız verilmiştir. Aleviler Almanya`da inanç ve kültür birliği dikkate alınırsa kendi içinde uyum gösteren geniş bir göçmen grubunu oluşturmaktadırlar. Aleviler, İslam coğrafyası içinde gelişmiş kendilerine özgü yorum ve ibadet kültleri ile sayıca önemli bir inanç grubunu oluştururlar. İnsanın dokunulmazlığı, kadın erkek eşitliği, insanlar arasında din, dil, ırk ve renk ayırımı yapılmaması, bütün inançlara ve dinlere saygı gibi anayasal değerler üzerinde Aleviler arasında tam bir görüş birliği vardır. Aleviler, geçtiğimiz yüzyıla kadar baskılar ve katliamlar nedeniyle kendi içlerinde ve daha çok bağlama ve nefeslerle yaşattıkları inanç ve kültürlerini, modern toplumun görsel ve yazın olanaklarını da kullanarak ortaya koymaya ve yeni koşullara uyarlamaya başladılar. Almanya`da, Alevilik dinler arası din derslerine ve diğer derslere konu olmaya başladı bile. Bu çalışmanın başını Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu ve onun üyesi olan 90 a yakın Alevi Dernekleri çekiyorlar. Tüzükleri gereğince Alevi Dernekleri, Alevi kültürünün ve inancının tanıtılması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapıyorlar. Alevi Dernekleri, Alevi inancının ve kültürünün çocuklarına ve komşularına anlatma ve aktarmalarında Alevi ailelerine yardımcı olmaktadırlar. Alevi derneklerinde; saz, semah kursları, kültürel etkinlikler, seminer ve konferanslar, düzenlenmekte, cemler organize edilmekte, yaşlılara, gençlere ve kadınlara yönelik sosyal ve kültürel çalışmalar yapılmaktadır. Maddi olanaksızlıklara rağmen her dernek, olağanüstü bir gayretle fahri olarak bu çalışmaları yürütmektedir. Almanya`da yaşayan Türkiyeli ve Türkiye kökenlilerin % 30 unu oluşturan Aleviler, artık kendi inanç ve kültürlerini bu topluma açmaya ve bu toplumla paylaşmaya başladılar. Aleviler, çok kültürlü bir toplumun üyeleri olarak, bunu kendileri için bir görev olarak görüyorlar. Alevilerin en çok değer verdikleri özellikleri olan hoşgörü ancak böyle bir ortamda gelişebilir, önyargılar kırılabilir ve yeni önyargıların oluşması önlenebilir. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu ; kültürel etkinliklerle, kültürlerarası diyalogla Alevi ve Alevi olmayanlar arasında ilişkileri desteklemekte ve böylelikle de kültürler arası anlayış ve insanlararası iletişime katkıda bulunmaktadır.


görüldüğü üzere alevilik kendini çıkış noktası olan şiiliktende koparmıştır.sünni islamı zaten kabul etmeyen felsefeye sahiptir. inanç ibadet noktalarında temel farklar vardır.onların ibadet sisteminde sazlı ve sözlü semahın çok önemi vardır.ama alevilerde kendi aralarında birçok fırkaya ayrılmıştır.bu fırkalardan nadirde olsa bazıları ibadet konusunda islamdan ayrılık gütmezler.fakat bu fırkalardan öyleleride vardırki, allahın varlığından başka hiçbirşeyee inanmaz ve ibadet etmezler.


netice olarak alevilik çıkış noktası olarak şiilikle aynı paralellikte olmasına rağmen zaman içinde değişmiş ve şu anki halini almıştır.temel noktası ehli beyt sevgisi ve hz ali ile 12 imama inanma olsada ,alevilerde bu durum islamdan uzaklaşma noktasına doğru sürüklenmiş ve sürükletilmiştir
.
 

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

ALLAH RAZI OLSUN.BENİM GÖRDÜĞÜM ALEVİLİK İNANCINDAKİ KİŞİLER NAMAZIMIZ KILINMIŞ DİYENLER VAR.BU NASIL BİR YAKLAŞIMDIR ANLAMIYORUM.BİR DE İÇKİ HARAM OLMASINA RAĞMEN ALKOLİK DERECESİNDE İÇKİYE DÜŞKÜNLER OYSA BİLDİĞİM KADARIYLA HZ.ALİ(R.A) HALİFELİĞİ SIRASINDA İÇKİ ŞİŞELERİNİ SU ŞİŞESİ OLARAK BİLE KULANILMASINI YASAKLAMIŞ.HZ.ALİ (R.A) İLK MÜSLÜMANLARDAN VE NAMAZINI EN GÜZEL KILANLARDAN.BEN BU ÇELİŞKİYİ ANLAYAMIYORUM.ALLAH HİDAYETE ERDİRDİN CÜMLEMİZİ.A.E.O.
 

-Esmani-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eki 2006
Mesajlar
2,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Web Sitesi
islamtarihim.com
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

Avukat yazdı:
ALLAH RAZI OLSUN.BENİM GÖRDÜĞÜM ALEVİLİK İNANCINDAKİ KİŞİLER NAMAZIMIZ KILINMIŞ DİYENLER VAR.BU NASIL BİR YAKLAŞIMDIR ANLAMIYORUM.BİR DE İÇKİ HARAM OLMASINA RAĞMEN ALKOLİK DERECESİNDE İÇKİYE DÜŞKÜNLER OYSA BİLDİĞİM KADARIYLA HZ.ALİ(R.A) HALİFELİĞİ SIRASINDA İÇKİ ŞİŞELERİNİ SU ŞİŞESİ OLARAK BİLE KULANILMASINI YASAKLAMIŞ.HZ.ALİ (R.A) İLK MÜSLÜMANLARDAN VE NAMAZINI EN GÜZEL KILANLARDAN.BEN BU ÇELİŞKİYİ ANLAYAMIYORUM.ALLAH HİDAYETE ERDİRDİN CÜMLEMİZİ.A.E.O.


NE DİYELİM ALLAH ISLAH ETSİN.HZ.ALİYİ SEVDİKLERİNİ SÖYLÜYORLAR AMA BAKALIM HZ.ALİ (R.A) ONLARI SEVİYORMU.ZATEN BU ZAMANDA MERHUMLARA EN ÇOK ZARAR VEREN ONLARI SEVDİKLERİNİ DİLE GETİRENLER DEĞİLMİ.
ÖRNEKMİ İSTİYORSUNUZ İŞTE SİZE GÜNCEL BİR ÖRNEK HZ ALİ Yİ SEVENLER NAMAZ KILMAZ,ATATÜRKÜ SEVENLER DEMOKRASİYİ TANIMAZ....

 

sevgi21

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
95
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

s.a sormak istediğim ben msn sayfama Allah(c.c) peygamberimizin (s.a.v)isimlerini yada Kuran-ı Kerim resimlerini msn görüntü sayfama koyuyorum bunları orada olması günahmıdır?Arkadaşlarım israrla böyle seyler koyma günah diyolar biz karşı tarafta sarkı felan dinliyoruz diyolar lütfen beni bilgilendirin Allah(c.c)emanet olun selam ve dua ile...
 

sevgi21

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
95
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

s.a sormak istediğim ben msn sayfama Allah(c.c) peygamberimizin (s.a.v)isimlerini yada Kuran-ı Kerim resimlerini msn görüntü sayfama koyuyorum bunları orada olması günahmıdır?Arkadaşlarım israrla böyle seyler koyma günah diyolar biz karşı tarafta sarkı felan dinliyoruz diyolar lütfen beni bilgilendirin Allah(c.c)emanet olun selam ve dua ile...
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

benim sorum : takılan peruk la,saçımızı göstermenin arasında bir fark varmı???????ALLAH'A EMANET OLUN B)B)B) (BAZI CEVAPLAR ÖĞRENDİM AMA AKLIMA YATMADI?)
 

sevgi21

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ocak 2007
Mesajlar
95
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

s.a sormak istediğim ben msn sayfama Allah(c.c) peygamberimizin (s.a.v)isimlerini yada Kuran-ı Kerim resimlerini msn görüntü sayfama koyuyorum bunları orada olması günahmıdır?Arkadaşlarım israrla böyle seyler koyma günah diyolar biz karşı tarafta sarkı felan dinliyoruz diyolar lütfen beni bilgilendirin Allah(c.c)emanet olun selam ve dua ile...
 

71serkan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Selamun Aleyküm Sevgili Kardeşlerim Ben Araniza Yeni Katildim Inşallah Sizlerle Hayirli Işler Yapar Ve Hayirli Konularda Sohbet Ederiz. Benim Sizlere Bir Sorum Olacak Bu Konuda Bilgisi Olan Arkadaşlar Varsa Ve Cevap Yazarsa çok Sevinirim Ben Babamlara Yüklü Miktarda Pagra Yardimi Yaptim Ve Bu Parayi Mecbur Kalarak Kredi Kullandim Kredi Haramdir Farkindayim Ama Kul Hakkiyla ölmektense Kredi Kullanmak Daha Iyidir Diye Bir Hocamdan Bilgi Aldim Ve 45000 Ytl Kredi çektim Ama Bu Krediyi çekerken Hanimimin Hiç Gönlü Olmadi Ve Aradan Belli Bir Süre Geçmesine Rağmen Halen Hanim Benimle Tartişiyor Krediyi Hanimin üzerine çektim çünkü Benim Adima çikmiyordu Hanimda çalişiyor Bende Maaşlarimizda Eşit Babamlarin Kredi Borcunu şu Anda ödeyecek Gücü Olmadiği Için Ben ödüyorum Ve Eşim Her Seferinde Hakkimi Helal Etmiyorum Diyor Sen Bu Parayi Ben çelişmesaydim ödeyemezdin Diyor.
Bende Ana Baba Hakkidir Ben Aç Kalirim Onlarin Borcunu Yine öderim Diyorum. Eşim Ise Sen Aç Kalabilirsin Ama Benim Gönlüm Yok Diyor şimdi Kardeşlerim Benim Yaptiğim Doğrumu Yoksa Hanimin Dediğimi Doğru Hakkimi Helal Etmiyorum Diyor Dinimizde Bu Durumun Nasil Bir Yeri Olabilir Sonuçta Bir Tarafta Eşim Bir Tarafta Anam Babam Var şimdiden Hepiniz Hakkinizi Helal Edin
 

maxim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2007
Mesajlar
13
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Arkadaşlar. Ben Namaza Yeni Başladim. 23 Yaşindayim Ve Bu Zamana Kadarki Kazalarimida Hesaplayip Kilmak Istiyorum. Bilgisi Olan Arkadaşlardan Yardim Bekliyorum Saygilar.

Bir Günde 40 Rekat Var Ise. Ben Kazada Namazinda Istediğim Kadar Rekat Kilabilirmiyim.

Mesela Kaza Namazim 40.000 Rekat Ise Istediğim Kadar Kaza Yapip Bu Namazlarimi Tamamlayabilirmiyim.

Bilgisi Olan Herkes Den Cevap Bekliyorum.

Saygilar........
 

arazipour

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
S.a kardeşlerim,benim de bir sorum var...Dinimizde lanet ve lanetlenmek kavramı var mıdır?
Mesela:Mısırdaki firavunların hazinelerinini veya Türkiyedeki Karun hazinelerinin lanetli olduğu,onları çıkaranların veya dokunanların başlarına kötü şeyler,talihsizlikler geldiği söyleniyor,biraz araştırmam sonucu ne kadar tesadüf gibi gözükse de bu tip olayların yaşandığını gördüm..
Dinimizin bu konuya bakışı nedir?Böyle birşey mümkün müdür?
 

ahirete_yolculuk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2007
Mesajlar
203
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
cok iiy düsünmusun kardesim eline saglik bede elimden geldigince yardimci olmak isterim
 

avseq_18

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ara 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
arkadaşlar ben bi kızı çok seviyorum ve onunla imam nikahı yapmayı istiyorum aile rızası olmadan nikah yapsam kabul olurmu
 

AFRA_NUR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ocak 2007
Mesajlar
2,128
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
54
arkadaşlar ben bi kızı çok seviyorum ve onunla imam nikahı yapmayı istiyorum aile rızası olmadan nikah yapsam kabul olurmu

s.a.kardeşim Allah rızası olmadan nikah kabul olurmu diye sormuşsun Allah rızasını düşünmüyosan imam nikahının anlamı ne ozaman?Allah katında onun rızasında evli olmak değilmi?
 

sewdaa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
hz.Musa mezarlıgın onunden gecerken kabırde olen kısıye azab edıldıgını goruyor.Aynı yolda gerı donerken bu sefer kısıye olan azabın sona erdıgını aksıne ona iyi muamele yapıldıgını goruyor.bunu gorenHZ.Musa nasıl oldugun ogrenmek ıcın ALLAH(C.C)'ha dua edıyor.ALLAH ona "o kısı oldugunde karısı hamıleydı zaman sonra karısı cocugunu dunyaya getırdı.zaman sonra annesı cocugu hocaya teslım etti we hoca ona bısmıllahırrahmanırrahım demeyı talım ettı we ogretti..o kulum yeraltında azap cekerken cocugu dunyada bnm adımı zıkredıyor we beni anıyordu..sen sole ben bu kuluma nasıl azap ederım"dıye cwb werdı..umarım bu hıkaye senı bıraz olsun aydınlatmıstır alıye yardımcı olabıldıysem ne mutlu ayrıca sunuda eklemek ıstıyorum yasantısı suresı ıcerısınde hacca gıdeyemen bı ınsanın yerıne hacca gıdılebılır we sewabıda olen kısıye bagıslanabılır..hayırlı geceler..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
S.a kardeşlerim,benim de bir sorum var...Dinimizde lanet ve lanetlenmek kavramı var mıdır?
Mesela:Mısırdaki firavunların hazinelerinini veya Türkiyedeki Karun hazinelerinin lanetli olduğu,onları çıkaranların veya dokunanların başlarına kötü şeyler,talihsizlikler geldiği söyleniyor,biraz araştırmam sonucu ne kadar tesadüf gibi gözükse de bu tip olayların yaşandığını gördüm..
Dinimizin bu konuya bakışı nedir?Böyle birşey mümkün müdür?

Peygamberimiz (sav) azap edilimiş ibr kavmin bulunduğu yerden gerçerken başını örtmüş ve o tarafa bakmamış nedeni sorunca Allahın gadab ettiği kavmi görmek istemiyorum demiş.
Mısırda firavun semböl haline gelmiş, her yerde resmi var, ordan getidiğim bütün kitablarda (mühründe var olan) firavunları kesip attım, o lanetlenmiş yerlere de hiç gitmedim, Uksurda firavun vadisi var, Nilin öbür sahilinde orası ölü toprak orda hiç mi hiç bir bitki yok sanki cehenneme giden bir yol gibi
Allaha oğul isnad edenler de mesela Allah tarafından lanetlendi(Kuranda geçiyor)
 

bugi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Ocak 2008
Mesajlar
16
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
hz. zülkifl in hayatını uzun uzun anlatan bir site bilen varmı
 

ov3rlod

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Ocak 2008
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
iblisin secdeye varmadığını biliyoruz insan yaratılınca fakat Allah(c.c) onu secde etmeye zorlayabilirdi neden yapmadığını bilen varsa adresine e mail atsın
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
iblisin secdeye varmadığını biliyoruz insan yaratılınca fakat Allah(c.c) onu secde etmeye zorlayabilirdi neden yapmadığını bilen varsa e mail atsın

Çünkü Allahü Teala meleklere imtihan yaptı. İblis de (şeytan olmadan önce)meleklerden daha çok bilenlerden idi, yalnız o benlik davasını ileri sürdü inkar edenlerden oldu.
bkz.Bakara 2/34, A'raf 7/11,Hicr 15/31,İsra 17/61,Taha 20/116,Sad 38/74
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt