Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Somali teskeresi israil için.... (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
baran109.jpg

Dergimizin 109. sayısına bütün bayilerden ulaşabilirsiniz...​
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
man_2.gif
man_3.gif
Çakal Carlos Röportajı (Video ) Haftalık Olarak Yayınlanan Baran Dergisi Çakal Carlos lakaplı Salim Muhammed(İlich Ramirez Sanchez) ile gerçekleştirdiği röportajında Carlos Hürriyet Gazetesin de yer alan ve Haham Tuncay Güney'in açıklamasından yola çıkarak yine Hürriyet'in yaptığı bir haberi yalanladı..Ve bu hadiseyi manipülasyon olarak niteledi.

09/02/2009
1379.jpg

Bildiğimiz kadarı ile Türkiye de sadece Baran Dergisin de yazı yazan ve röportajı yayınlanan Kumandan Carlos'un ses kayıtlarını da ***** ve Google video sitelerinde yayınlayanmaktadır.
www.barandergisi.com adresinde ise bu ses kayıtlarının nereden izleneceği hususunda bilgiler verilmiş olup bir dönemin en ünlü Devrimcisi olan ve şu anda Fransa da bir cezaevinde yatan Çakal Carlos son yayınlanan röportajında '' Bugün Türkiye’nin En Başta Konuşulması Ve Halledilmesi Gereken Meselesi; Salih Mirzabeyoğlu’nun Serbest Bırakılmasıdır’açıklamasını yaptı..

Carlos'un Filistin Meselesinin yılmaz savunuculuğuna cezaevinde olmasına rağmen devam ettiği de röportajlarından anlaşılıyor..İşte bu röportajların ilk bölümü ve ***** video'da yayınlanan görüntülü ses kaydını sizlere ssunuyoruz..İlerki dönemler de elimize geçerse diğer röportaj ve yazılarıda siz takipçilerimize sunacağız


İşte baran Dergisinin yaptığı o röportajın ilk bölümü...

Kumandan Carlos (The Jackal) İlich Ramirez Sanchez ile Tele Röportaj.


Baran : S. Aleykum Kumandan Carlos.

Carlos: Ve Aleykûm selâm.



Baran : Nasılsınız?

Carlos: Elhamdulillah, iyiyim. Ya sizler nasılsınız?



Baran: Elhamdulillah bizler de iyiyiz. Sayın Gönüldaş, geçtiğimiz haftaki konuşmanızı, yayınladık ve web sitemizden de sesli olarak hâlen yayınlamaktayız. İstediğiniz gibi dergilerimizin eski sayıları da size ulaştırılacaktır.

Carlos: Teşekkürler. Konuşmamı kaydetmeye başladınız mı?



Baran: Evet.

Carlos: Beni Türkiye'den bir gazetenin Londra muhabiri aradı. Daha önce benimle ilgili manipülasyon bir haber yapan Faruk Zabcı aradı. Bana, Türk gazetelerinde, benimle ilgili bir haber çıktığını söyledi. Söylediğine göre, Türkiye'deki Ergenekon operasyonlarına kaynak teşkil eden Tuncay Güney isimli bir şahıs, "benim 1979 yılında İstanbul'a geldiğimi ve burada genç bir Türkle görüştüğümü ve bu gencin şimdilerde, bir İslâmcı örgütün lideri olarak cezaevinde bulunduğunu söyledi ve benim görüşümü almak istedi. Kendisiyle uzun bir süre konuştum. Ama şunu söyleyeyim, kendisi beni aradı. Sizin, daha önce yaptığınız gibi, bu gazeteciyi doğruyu yazıp, yazmadığını takip etmenizi ve gelişmeleri bana bildirmenizi istiyorum.



Baran: Tabii efendim, istediğiniz malumatı size göndereceğiz.

Carlos: Bana, Şehid Ebu Nidal hakkında birkaç ay önce bir İngiliz gazetesinde (Independent) çıkan ve onun aslında bir Amerikan ajanı olduğunu iddia eden bir yorumdan bahsetmiş ve bu vesileyle görüşlerimi almak istemiştiniz. Arz ediyorum: Bu iddia kesinlikle doğru değildir. Kuşkusuz onun Irak'ta şehid edildiği son döneminde birlikte değildik ve bu sırada tam olarak neler olup bittiğini, fizikî uzaklıktan kaynaklanan sebeblerle ifade edecek durumda değilim. Söyledikleri gibi, Irak Gizli Servisi El Muhaberat tarafından mı, yoksa başka mihraklarca mı katledildiğini net olarak bilebilmem mümkün değil. Ancak zerre şübhem olmaksızın bildiğim husus ise, onun asla ve asla bir "hain" olmadığı ve dâvâsı uğruna dosdoğru bir militan çizgi takib etmiş dürüst bir insan olduğudur. Kaldı ki, kendisiyle Bağdad'da ve Sudan'ın başkenti Hartum'da bulunduğum devrelerde bir nevî komşuluğum olmuştur, kaldığımız yerler birbirinden pek uzak değildi. Ancak kendisiyle çok iç içe olmaktan ziyade, onu eylemlerinden ve belli bir mesafeden takib etmişimdir. El Fetih içinde ve çevresinde Arafat'la olan kanlı mücadelesini tasvib ediyor muydum, elbette hayır, fakat onun bir "hain" olduğunu söylemek tam anlamıyla haddi aşmaktır. O, Atlas Okyanusundan Basra Körfezine kadar Arab Birliğini kurmaya ve hâkimiyetine gönül vermiş, işgalci Siyonizme karşı gözükara bir eylem çizgisi geliştirmiş cesur bir savaşçıydı. Bu tür mücadele adamlarının kendi aralarındaki siyasî görüş farklılıkları, metod ayrılıkları yahut iç mücadeleleri ne olursa olsun, üstte ve temelde hemen hepsi böyle bir dâvânın eriydiler. Batının, Amerika'nın vs. ajanı oldukları tarzında lâflarsa, boş ve nâhoş konuşmalardır. Ebu Nidal bahsindeki kanaatim özetle bu istikamettedir. Allah Ebu Nidal'e rahmet eylesin.



Baran: Kumandan Carlos, Ateşkes sonrası, Filistin mücadelesinde ne gibi gelişmeler yaşanabilir ve dünyaya etkisi ne olur?

Filistin'deki ateşkesle ilgili olarak ta, yapılan katliamlara ve binden fazla masumun öldürülüp beş bin civarında yaralıya temas ederek, "Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi" ve "Kızıl Haç" ne işe yarar diye soruyor ve bunların nasıl göstermelik ve Müslümanlara karşı kasdî bir muhalefet ve taraf belirttiğini vurguluyor özetle.



Baran: Dün (23 Ocak 2009) Avukat Ahmet Arslan bey Bolu Cezaevi'ne Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'nu ziyarete gitti. Kendisi size avukatı aracılığıyla en derin devrimci selâmlarını gönderiyor.

Carlos: Bunu duyduğuma çok sevindim ve büyük gurur duydum. Lütfen kendisine benim de en derin devrimci selâmımı iletiniz. Kendisine hürmetim çok büyük. Türkiye'nin 80 yıl kadar önce gerçekleşen ve o zamanlar yapılması gereken bir nitelik belirten Kurtuluş mücadelesinden bugüne gelen dönem, eminim ki Anadolu'nun yeniden şahlanışı ve kendisine düşen tarihî rolünü yeniden oynayışıyla taçlanacaktır. Kaldı ki, bizler tüm Türklerle, Türk halkıyla ve Türk kimliğiyle iftihar ediyoruz ve diğer tüm azınlıkları da bu şerefin ortak ve ayrılmaz parçası sayıyoruz. Yani Türkü, Kürdü ve diğerlerini, işte bizce bu ortak misyon, vasıf ve şerefte ayırt etmiyoruz. Türklerin işte bu tarihî rolü, elbette Anadolu çerçevesindeki tüm etnik unsurlar tarihteki gibi birbirine sımsıkı kenetlenmiş ve kültürel bakımdan her unsur kendi eşit haklarına kavuşmuş olarak, çok yakında ve olanca ihtişamıyla yine oynayacağına zerrece şübhem yoktur. Ülkenizdeki tüm Müslümanlara, hassaten Baran dergisi idarecisi Ali Osman Zor'a, avukatım Hasan Ölçer'e ve tüm gönüldaşlara selâmlarımı iletiniz lütfen. Allaha emanet olun. Bilvesile, en çok merak ettiğim hususu sormak istiyorum: Kumandan Mirzabeyoğlu ne zaman serbest kalacak, kalabilir yahut bu meyanda herhangi bir af ihtimali var mıdır?











 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Şeyh Ahmet Yasin’in oğlu babasını anlattı Şeyh Ahmet Yasin’in oğlu Abdülhamid Yasin:“Hamas babamın hayallerini gerçekleştiriyor”
19/02/2009
1445.jpg
“Şeyh Ahmet Yasin Türkiyeli Müslümanları özellikle de Abdülhamid Han’ı çok severdi. Osmanlı’nın yıkılmasının ardından dünyadaki Müslümanların lidersiz kaldığını söylerdi.”

“Babam kadınların eğitimine de büyük önem veriyordu. Kadınların cahil bırakılmasına şiddetle karşı çıkıyordu ve onların İslami hareket içindeki etkilerinin artması gerektiğini savunuyordu.”

“Şeyh İslami hareket önderlerinin örnek bir hayat yaşamaları gerektiğini ve cemaatin önderlere değil; önderlerin cemaate hizmet etmesi gerektiğini savunurdu.”

“Şeyh bize makam-mevki sahiplerine değil; takva sahiplerine, cihad ehline sevgi ve saygı göstermemizi söylerdi.”

Bir adamın Gazze’nin mütevazi mescidlerinde 2-3 gençle başlattığı çalışmalar dalga dalga yayıldı ve Filistin’de büyük bir özgürlük ordusu oluştu. Bir adam felçli vücuduna rağmen ülkesini işgal edenlere karşı verdiği mücadeleyle bütün dünyaya din ve vatan için savaşmanın en büyük onur olduğunu gösterdi. Bir adam tekerlekli sandalyesinden bir halkın tarihini değiştirdi ve hepimize büyük bir ders vererek sonsuzluk diyarına gitti. Şeyh Ahmet Yasin’den, Filistin özgürlük mücadelesinin efsanevi önderinden bahsediyorum. Bugün insanlar İslam Dünyası’nın en popüler hareketi olan Hamas’ı konuşuyor. Eğer Hamas’ı anlamak istiyorsak her şeyden önce bu hareketin kurucusu olan Şeyh Ahmet Yasin’i tanımak, Şeyh’i anlamak zorundayız. Şeyh Ahmet Yasin’in şehadetinden önce sürekli yanında olan oğlu Abdülhamid Yasin’den babasını dinledik. Şeyh’in Gazze’deki mütevazı evinde gerçekleştirdiğimiz bu röportajı ilginize sunuyoruz.

Adem Özköse / Gerçek Hayat / Gazze

Siz sürekli Şeyh Ahmet Yasin’le birlikteydiniz. Hatta Şeyh’in şehadet anında da O’nun yanındaydınız. Bize Şeyh’in son gecesini ve şehadet anını anlatır mısınız?

Babam son gecesini evinin yanındaki mescidde sabaha kadar ibadet yaparak geçirdi. Birlikte yatsı namazına gittik. Yatsı namazından sonra çoğu zaman yaptığı gibi nafile namaz kılmaya başladı. Namaza bazen ara veriyor ve bu aralarda mesciddeki gençlere nasihatlerde bulunuyordu. Gece geç saatlerden itibaren Şeyh’in evinin etrafında ve mescidin üstünde Apaçi helikopterleri uçmaya başladı. Sabah namazını da birlikte mescidde kıldık. Bazı gençler Şeyh’e Apaçi helikopterlerin kendisini hedef alabileceğini ve bu yüzden mescidden çıkmaması gerektiğini söylediler.

Şeyh gençlerin bu isteğine nasıl cevap verdi?

Şeyh gülerek; “Ne güzel, biz zaten Rabbimize sürekli olarak şehadet için dua ediyoruz.” dedi. Apaçiler daha önce de çoğu kez Şeyh’e korku verebilmek için O’nun üstünden uçmuşlardı. Fakat Şeyh asla İsrail Savaş uçaklarından korkmuyordu ve uçaklar üzerinde uçmaya başladığı andan itibaren gülümsemeye başlıyor ve “Belki bu sefer şehid oluruz” diyordu. Şeyh mescidden çıkar çıkmaz ilk füze atıldı. Ben yanına doğru koşmaya başladığım an ikinci füze de benim üzerime atıldı. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Çünkü ağır şekilde yaralandım ve 2 hafta boyunca kendime gelemedim.

Şeyh evde nasıl bir insandı? Bize Şeyh’in insani özelliklerinden bahseder misiniz?

Şeyh Ahmet Yasin birçok özelliği kendinde barındıran bir insandı. Kimi zaman komutan gibiydi, kimi zaman bir arkadaş gibiydi, kimi zaman da bir baba gibiydi. Ev işlerinde mutlaka ailesiyle istişare yapardı. Dünyaya hiç değer vermezdi; fakat ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya da büyük önem gösterirdi. Mala-mülke en ufak tenezzül etmezdi; çocukları, mücahidleri ve fakirleri çok severdi.

“EN ÇOK NAMAZDAN ZEVK ALIRDI”

Ev ehline özel nasihatlerde bulunur muydu?

Bize hep basit yaşamayı, makam-mevki sahiplerine değil takva sahiplerine, cihad ehline sevgi ve saygı göstermemizi söylerdi. Şeyh mizaç olarak da çok dengeli bir insandı. Kimi zaman ciddi olur, kimi zaman da yaptığı şakalarla ev ehlini güldürürdü. Şeyhin beni en çok etkileyen yönü ise namaza verdiği önemdi. Şeyh namaz kılmayı çok severdi ve bu yüzden vakitlerinin çoğunu Mücemaa el İslami’nin mescidinde namaz kılarak ve mescide gelen gençlere ders vererek geçirirdi. Şeyh dünyada en çok zevk aldığı amelin namaz kılmak olduğunu ve namazın Allah tarafından Müminlere sunulan büyük bir nimet olduğunu söylerdi. Babam davasına çok bağlı bir insandı. Hayatını Filistin’deki Yahudi işgalinin sona ermesi ve Filistin topraklarında İslam’a göre yaşayan bir topluluk oluşmasına adadı. Mescidlerde verdiği sohbetlerle binlerce genç yetiştirdi ve bu gençler bugün Şeyh’in hedeflerini gerçekleştirmek için tıpkı Şeyh gibi çalışıyorlar.

36761.jpg


Şeyh Ahmet Yasin elinde bir çok imkan olmasına rağmen hep fakirlik içinde yaşadı. Şeyh sizce niçin böyle bir hayatı seçti?

Eğer Şeyh böyle bir hayatı seçmeseydi Hamas kısa zamanda bu kadar güçlenemezdi. Şeyh İslami hareket önderlerinin örnek bir hayat yaşamaları gerektiğini ve cemaatin önderlere değil; önderlerin cemaate hizmet etmesi gerektiğini savunurdu. Şeyh’in kaldığı evin duvarları bir hayli eskimişti. Korumalarından biri duvara kumaş çekmek istedi; fakat Şeyh; “Bu kumaşa fakirlerin ihtiyacı vardır, kumaşı fakirlere ver” diyerek evinin duvarlarına kumaş çekilmesine karşı çıktı. Şeyh Hamas’a lider olan öğrencilerini de bu şekilde yetiştirdi. İsmail Heniye de Şeyh’in öğrencisiydi. İsmail Heniye şu an bir mülteci kampında tıpkı Şeyh Ahmet Yasin gibi basit bir şekilde yaşıyor. Hamas’ın diğer önderleri de tıpkı Şeyh gibi dünyaya değer vermiyorlar ve bu durum Filistin Halkı’nın Hamas’a olan ilgi ve sevgisini daha da arttırıyor. Hamas’ın kısa zamanda bu kadar güçlenmesinde bence Şeyh’in hareket metodu da çok önemli.

ŞEYH’İN MÜCADELE METODU…

Nedir bu hareket metodu? Bize Şeyh Ahmet Yasin’in hareket metodunu anlatır mısınız?


Şeyh İhvan-ı Müslimin’in kurucusu olan Hasan el Benna’yı çok iyi anlamıştı. Şeyh önce Filistin’de bir İslam Cemaati oluşturmaya çalıştı. Bu cemaatin toplumun bütün kesimlerini kapsayan bir cemaat olmasına özen gösterdi. Bu nedenle mescidlerde kadınlara, gençlere ve çocuklara dersler verdi. Babam kadınların eğitimine de büyük önem veriyordu. Kadınların cahil bırakılmasına şiddetle karşı çıkıyordu ve onların İslami hareket içindeki etkilerinin artması gerektiğini savunuyordu. Şeyh ayrıca İslami davetin merkezinin mescidler olması gerektiğini savuyordu. Mescidde bir kişi bile olsa ona saatlerce İslam’ı anlatırdı. Yıllar süren çalışmaların sonucunda Filistin’de bir İslami Cemaat meydana geldi ve bu cemaat Filistin Halkı tarafından benimsendi. Daha sonra ikinci safhaya geçildi ve Siyonist işgale karşı mücadele vermek için İzzettin Kassam Birlikleri oluşturuldu. Şeyhin mücadele metodunun özeti önce davet daha sonra ise cihaddan oluşmaktadır.

Şeyh hiç Türkiye’den bahseder miydi?

Şeyh Türkiyeli Müslümanları özellikle de Abdülhamid Han’ı çok severdi. Şeyh cami sohbetlerinde Osmanlı’nın yıkılmasının ardından dünyadaki Müslümanların lidersiz kaldığını söylerdi. Şeyh’in ayrıca Türkiye’deki İslami Hareketten de büyük beklentileri vardı. Türkiye’nin tekrar hilafete dönüp Müslümanları bir araya getirmesi gerektiğini, hilafetin kaldırılmasıyla Filistin’in sahipsiz kaldığını savunurdu.

36762.jpg


FİLİSTİN’DEKİ ZAFERİN SIRRI…

Filistin direnişi belki de tarihindeki en büyük zaferi son Gazze Savaşı’nda kazandı. Sizce bu zafer nasıl elde edildi?

Şeyh şöyle derdi: “Zayıf hiçbir zaman zayıf olarak kalmaz; güçlü de hiçbir zaman güçlü olarak kalmaz” Siz eğer sadece Allah’a güvenerek ve sadece Allah’ın ismini yüceltmek için cihad ederseniz mutlaka Allah’ın yardımı gelir. Allah bu savaşta mücahidlere yardımını gönderdi ve mücahidler dünyanın en güçlü 4. ordusuna sahip olan Siyonist İsrail’i hezimete uğrattılar. Mücahidlerin bu savaşta galip çıkmalarının bence iki sebebi var: Birincisi mücahidlerin düşmanlarına karşı güç biriktirmeleri ikincisi de namaz ve sabırla Allah’tan yardım istemeleri. Furkan Savaşında elde edilen zafer Allah tarafından lütfedilen büyük bir zaferdir ve inşallah bu zaferin devamı da gelecektir. Kuvvet silahta, parada değil; iman ve akidedir. Furkan savaşında bütün dünya bunu gördü ve Filistinli Mücahidler Siyonist düşmana karşı büyük bir zafer kazandılar. Herkes bir gün mutlaka ölecek, ölümden asla kaçış yok. Gazzeliler olarak Allah’tan şehadeti istiyoruz ve asla yatakta ölmeyi istemiyoruz. Mücahidlerin tıpkı Filistin gibi Afganistan, Çeçenistan, Irak ve Somali’de de zaferler kazanması için dua ediyoruz. Bu savaş sadece Filistin’le sınırlı bir savaş değildir. Bu savaş Müslümanların zulme uğratıldığı her yerde süren bir savaştır. Mücahidler Allah’a güvenerek ve İslam’ın ilkelerine sımsıkı sarılarak inşallah kâfir ordularını her yerde hezimete uğratacaklar.

Hamas’ın bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz? Eleştirdiğiniz yönleri var mı?

Hamas’ın bütün liderlerini babam yetiştirdi. İsmail Heniye, Mahmud Zahar, Rantisi hepsi Şeyh’in öğrencileridir. Hamas’ın liderleri ellerinde imkân olmasına rağmen asla koltuğa ve dünyaya ilgi göstermiyorlar. Filistin’deki mücadele daha önceden milliyetçi ve komünist grupların elindeydi. Fakat Hamas sayesinde Filistin mücadelesi İslami hareketin eline geçti. Hamas bugün babamın yıllar önce kurduğu hayalleri gerçekleştiriyor. Hamas İslam’ın izzet ve şerefini taşıyor ve bütün insanlığa kurtuluşun sadece İslam’da olduğunu öğretiyor. Hamas dün bir gruptu bugün halk oldu. Siyonistler Hamas’ın önderlerini şehid ediyorlar; fakat kadınlarımız yeni Ahmet Yasinler, Rantisiler, Nizar Reyyanlar, Said Siyamlar doğuruyor.
Hamas İsrail’e asla boyun eğmeyecek ve inşallah tıpkı Selahaddin Eyyübi gibi Kudüs’ü tekrar fethedecek.

Şeyh Ahmet Yasin Filistinlilerin birliğine büyük önem veriyordu. Fakat Şeyh’in vefatından sonra Filistinliler arasında çatışmalar yaşandı. Özellikle Hamas’la El Fetih arasında yaşanan çatışmalarda birçok Filistinli hayatını kaybetti. Şeyh hayatta olsaydı sizce bu çatışmalar yine yaşanır mıydı?

Babam hayatı boyunca Filistinlilerin birliğini savundu. Hatta “Eğer Filistinli bir grup bize silah sıkarsa, biz gerekirse şehit olacağız fakat onlara silah sıkmayacağız” derdi. Fakat Mahmud Abbas Yahudilerle işbirliği yapıyor ve halkına ihanet ediyor. Nizar Reyyan ve Said Siyam şehid olduğunda Mahmud Abbas’ın adamları kutlama yaptılar ve taraftarlarına tatlı dağıttılar. Nizar Reyyan ve Said Siyam’ın şehadetine Mahmud Abbas’ın adamları Yahudilerden daha fazla sevindiler. Hamas’ın El Fetih’le bir sorunu yok. Çünkü El Fetih’in içinde Siyonist işgale karşı mücadele eden direnişçiler de var. Bu insanlar Furkan Savaşı’nda da İzzettin el Kassam’la birlikte İsrail Ordusu’na karşı savaştılar. Fakat Mahmud Abbas’a bağlı olan grup Fetih’in içindeki bir grup Yahudilerin menfaati için savaşıyor. Şeyh işgale karşı verilen mücadelede münafıkların en az Yahudiler kadar tehlikeli olduğunu söylerdi. Mahmud Abbas ve grubu Filistin’de İsrail işgaline karşı verilen mücadelede münafık zümreyi temsil ediyor.

“ABDÜLHAMİD’İN TORUNLARI FİLİSTİN’İ TERKETMEDİ”

Türkiye Halkı’nın Gazze Savaşı esnasındaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Türkiye Halkı bu savaşta bizim yanımızda durdu. Bu onurlu ve kahramanca bir duruştur. Ayrıca Türkiye’den gelen yardım kuruluşları yaptıkları yardımlarla Gazzelilerin hayır dualarını alıyorlar. Bu savaş Furkan Savaşıydı ve bu savaş Filistin’in gerçek düşmanlarını ve gerçek dostlarını açık bir şekilde ortaya çıkardı. Biz bu savaş sayesinde Türkiye Halkı’nın bizim gerçek dostumuz olduğunu ve Abdülhamid’in torunlarının Filistin’i hiçbir zaman terk etmediklerini gördük. Gazzeliler olarak Türkiyeli kardeşlerimize dua ediyoruz ve Onlara selamlarımızı gönderiyoruz.

Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Perez’e karşı söylediği sözler hakkında neler söyleyeceksiniz?

Kudüs sadece Filistinlilerin değildir. Kudüs bütün Müslümanlarındır ve bütün Müslümanların Kudüs’e karşı görevleri vardır. Şeyh felçli vücuduna rağmen gece gündüz Kudüs’ün özgür olması için mücadele etti. Şeyh’in felçli vücuduyla Kudüs için verdiği mücadele hepimize örnek olmalıdır. Başbakan Erdoğan Davos’ta Şimon Perez’e haddini bildirerek hepimizi mutlu etti. Başbakan Erdoğan’ın bu tavrını Filistinliler olarak asla unutmayacağız. İnşallah diğer Arap liderler de Erdoğan’ı kendilerine örnek alırlar.

36763.jpg


10
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Türkiyede Ekonomik Kriz Bal Gibi var? Önceki gün açıklanan yüzde 12.3’lük işsizlik oranıyla ürkütücü boyutu daha da gün yüzüne çıkan kriz, artık bütün ekonomik göstergelere yansımış durumda. Sanayiciler bir an önce önlem alınmasını istiyor

18/02/2009
1441.jpg
Bazılarının ,ekonomik kriz lafını dahi ağızlarına almaya kaçındığı ülkemizde *Krizin boyutları son derece korkunç durumdadır.Buna rağmen seçim çalışmalarının sürdürüldüğü bugünlerde sokakları kapsayan ve birer çöp yığınlarına dönüşen pankart,afiş ve benzeri şeylere Partilerin harcadığı paranın da haddi hesabı yoktur...
İşte Türkiye'nin Kriz Göstergeleri

.Dünyada finans sektöründe başlayan, devleri sarstıktan sonra reel sektöre sıçrayan kriz, Türkiye’de de tüm ekonomik göstergelerde kendisini hissettiriyor. Aralıkta yüzde 17 düşen sanayi üretimi, 2008’de kapanan işyeri sayısının yüzde 58 artması, doğrudan yabancı yatırımların yüzde 20 azalması bu gösteargelerden sadece birkaçı.
Önceki gün açıklanan ve işsizliğin ‘resmen’ yüzde 12.3’e yükseldiğini gösteren veriler ise krizin vatandaşın hayatına daha bir doğrudan dokunan yüzünü gözler önüne seriyor. Bu veriler, kasım döneminde işsiz sayısının 645 bin kişi arttığını ve 3 milyon kişiye dayandığını söylüyor. Türk-İş’in verilerine göre ise sadece Bursa’da ocak ayında günde 280 kişi işten çıkarıldı.

TİSK: İşsizlikte 3. olduk
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Türkiye’nin işsizlik oranında resmi veriler esas alındığında bile, dünya piyasalarında adı geçen 52 ülke içinde 3’üncü sırada bulunduğunu, hızla önlem alınmaması durumunda dünyada birinciliğe aday olduğunu kaydetti. TİSK, hükümete reel sektör işletmelerinin eriyip gitmesine seyirci kalmaması çağrısında bulundu. TİSK’ten yapılan açıklamada, “Bir an önce belirtilen sorunları çözecek kısa ve uzun vadeli etkin tedbirler içeren bir paketi hayata geçirmelidir” denildi.
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir de dün yaptığı açıklamada, ekonomi yönetiminin küresel kriz karşısında karar almakta geç kaldığını söyledi. İşsizlik rakamlarının “ekonomiyle uğraşanların beklentilerinin üzerinde, kendi beklentilerinin ise altında” gerçekleştiğini belirten Özdebir, sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranlarının da bu rakamları desteklediğini ifade etti.

‘Sanayici umudu kesti’
Kapasite kullanımında kasım ayından itibaren düşüşün sürdüğüne dikkati çeken Özdebir, bu gidişatın önümüzdeki dönemde de artarak devam etmesinin beklendiğini söyledi.
2007 Aralık’a göre sipariş iptallerinin yüzde 100’ün üzerinde arttığını, Aralık 2007’de yüzde 12 olan sipariş iptallerinin Aralık 2008’de yüzde 26’ya çıktığını belirten Özdebir şöyle dedi:
“Endişemiz bu eğilimin devam etmesi. Ankaralı sanayici, üretimi ve istihdamı azaltarak stoklarını eritmeye başladı. ASO 1. OSB’de elektrik tüketimi ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20 azaldı. 2009’da üyelerimizin yüzde 53’ü üretimin, yüzde 46’sı istihdamın yüzde 61’i ücretlerin azalacağını beklediklerini belirtti. Anket sonuçları Ankaralı sanayicilerin 2009 yılından umutlarını kestiklerini gösteriyor.”

fft16_mf183220.Jpeg

2008’DE Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan yatırımlar, önceki yıla göre yüzde 20 dolayında azaldı. Doğrudan yabancı yatırım 2007’de 21.9 milyar dolar iken, 2008’de 17.7 milyar dolar oldu, bu yılki beklenti ise 10 milyar dolar.

fft16_mf183221.Jpeg

İş-Kur’a iş bulmak amacıyla yapılan başvurular ocak ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 94.9 artarak 151 bin 530’a ulaştı. İşsizlik ödeneğinden yararlanmak için başvuranların sayısı da ocak ayında 78 bin 555 olarak belirlendi.
fft16_mf183222.Jpeg

İŞSİZ sayısı Kasım 2008 döneminde 2 milyon 995 bine, işsizlik oranı da yüzde 12.3’e yükseldi. İşsizlerin 524 bin kişisini bu dönemde işten ayrılanlar oluşturdu.
SANAYİDE kapasite kullanım oranı ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre 16.5 puan birden azaldı ve yüzde 63.8 seviyesine düştü.
Aralıkta yüzde 17 gerileyen sanayi üretim endeksini oluşturan sektörlere bakıldığında ise otomotiv, metal ve tekstil sektörlerindeki kan kaybı görülüyor.
fft16_mf183223.Jpeg

ARALIK 2008’de kurulan şirket ve kooperatif sayısı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 29.2 azaldı. Kapanan ticaret unvanlı iş yerleri sayısında ise bir önceki yıla göre yüzde 58.3 artış oldu ve rakam, 23 bin 595’den 37 bin 343’e yükseldi.
fft16_mf183224.Jpeg

Siparişle çalışan faaliyetlerde bulunan ve sanayi üretim anketinin kapsamına giren işyerlerinden oluşturulan sipariş endeksi, 2008 Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9.9 azalarak 127.4 oldu.
fft16_mf183225.Jpeg


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BBC:İstanbulda Cihat Toplantısı! BBC, "Gazze ve Zafer Toplantısı"nın Hamas ile buluşma toplantısı olduğunu ileri sürdü.
19/02/2009
1449.jpg
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]BBC, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da "Gazze ve zafer" toplantısının cihat toplantısı olduğunu ileri sürdü. BBC'nin internet sayfasında, Bill Law imzasıyla yayımlanan, “Din adamları Gazze için yeni cihat çağrısında bulundu” başlıklı haberde, İstanbul’da gerçekleştirilen toplantının basına kapalı bölümünde, Afanistan ve Irak’tan sonra “3. Cihat Cephesi”nin Gazze’de kurulması konusunda uzlaşmaya varıldığı öne sürüldü. İşte o haber:
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İstanbul'da hafta sonu düzenlenen bir toplantıda 200 din alimi ve din adamı Gazze odaklı yeni bir cihat planlamak için üst düzey Hamas yetkilileriyle bir araya geldiler.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]İstanbul Atatürk Havaalanına yakın bir otelin salonu, muhafazakar Sünni Müslüman şeyhler ve din alimleriyle doluydu. Ardı ardına söz alan konuşmacılar Hamas'a destek vererek, İsrail'e karşı cihat çağrısında bulundu.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Türkiye'nin tercihi önemliydi. Sertlik yanlısı Araplar, Türklerle geçmişten bu yana süregelen farklılıklarını artık bir kenara koymayı istiyorlardı. Bir organizatör şöyle dedi:[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]"Son 100 yıl süresince ilişkiler gerildi, ancak Filistin bizi bir araya getirdi."[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Birçok delege, Davos'ta Gazze ile ilgili bir paneli öfkeyle terk eden Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın protestosunu takdir etti.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Saldırganlığa Karşı Küresel Girişim adıyla düzenlenen konferans, İran'ın desteklediği Şii hareket Hizbullah'ın artan gücünden endişelenen Sünni din adamları için de bir itici güç oluşturdu. Suudi bir din alimi Muhsin el Avaci şunları söyledi:[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]"Gazze bize güç veriyor, farklılıklarımızı gideriyor. Şu anda hepimiz Siyonizme karşı aynı cephedeyiz... Filistin cihat operasyonları için meşru bir alandır." [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]El Avaci ve diğer delegeler Gazze savaşından "zafer" olarak bahsettiler.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Oturumların ardından yapılan kapalı toplantılarda delegeler "üçüncü bir cihat cephesi"nin (ilk ikisi Afganistan ve Irak'ta bulunuyor) oluşturulması üzerine odaklandılar. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]El Avaci, İsrail'in saldırısının şiddetinin "bütün Müslümanları uyandırdığı" iddiasında bulundu.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]ÖZGÜRLÜĞE UZANAN YOL[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Şam'dan üst düzey bir Hamas lideri MuhammedNazzal, Arap hükümetlerine "sınırlarını açmaları ve mücahitlerin gelmesine izin vermeleri" tehdidinde bulundu.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bütün Orta Doğu'dan ve ayrıca Somali, Sudan, Pakistan ve Endonezya'dan gelen delegeler, bir parmağı yukarıda "İsrail ile hiçbir anlaşma olmayacak... Riayeti, sadece silahlar getirecek" diyerek kendilerine seslenen Nazzal'ı alkışladılar.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Nazzal karşısındakilere "Ölenler için endişe etmeyin" dedi.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Nazzal, çoğu sivil ve 300 kadarını da çocukların oluşturduğu 1.300 kişinin hayatını kaybettiği 23 günlük Gazze bombardımanının "mücadelenin sadece başlangıcı" olduğunu söyledi.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bir başka konuşmacı savaş sırasında öldürülen çocukların iki katı kadar bebeğin dünyaya geldiğini söyleyerek, dinleyicileri güldürdü. Her ölen kişinin, özgürlüğe uzanan yolda bir şehit olduğu söylendi.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Sertlik yanlısı şeyhler için bu, Hamas'a destek vermekten çekinen Arap yönetimleri ile Hamas'ı kahraman olarak gören bölge halkı arasındaki ayrılığın gittikçe büyüdüğüne vurgu yapmak için bir fırsattı.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Daha da önemlisi bu konferans Hamas için zafer niteliğindeydi. Hamas'a silah, para ve mücahit temin edilmesi sözü verildi.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bütün bu söylenenlerin faaliyete dökülüp dökülmeyeceği bilinmiyor. İsrail, fiilen Hamas'ın kontrolünde olan Gazze Şeridi'nde sıkı ablukasına devam ediyor ve İsrail'in diğer sınırları sıkı bir askeri kontrol altında.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Ancak Sünni sertlik yanlılarının hedef bildirisi, sadece İsraillileri ve barış için Batılıların verdiği çabaları değil, Arap rejimlerini de tehdit ediyor.[/FONT]
[/FONT]
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
"ABD Afganistan’a gömülen son ulus olacak" Önce Büyük İskender geldi, sonra Moğollar ve en son Sovyetler. Hiçbiri barınamadı bu dağlar ülkesinde. Sırada Hazar’ı Hint Okyanusu’na bağlamayı hayal eden Obama
14/02/2009
1417.jpg
ABD’Yİ AFGANİSTAN’DA BEKLEYEN DEVASA TUZAK


Michael Payne*
Almanya ve Japonya tehdidinin İkinci Dünya Savaşın’da bertaraf etmesinden beri Amerika, tarihi bir delalet içerisinde gibi görünüyor. Vietnam’da zorunluluktan değil keyfi bir savaş çıkardık ve kaybettik. Bu bozgunu Irak’ı işgal ve ilhak ederek ikiye katladık ve şimdi Afganistan’daki askeri edimlerimizi artırmak için planlar yapıyoruz. Korkarım bu bizi devasa bir tuzağa ve felakete sürükleyecek.
Asla başlatılmaması gereken iki heykeli dikilecek hatadan sonra, tarihten ders alacağımızı düşünebilirsiniz ancak nereden bakarsanız bakın hiçbir şey öğrenmemişiz. Ulusal iflasın kenarında sendeleyen ABD, şimdi Afganistan’daki kumarın bahislerini birlik sayısını artırarak yükseltmenin eşiğinde. Niyet Irak’ı hafifletmek ve askeri birlikleri tarihte her işgalcinin amaçlarında başarısız olduğu bir ülkeye transfer etmek.
ABD ve onun NATO müttefikleri Afganistan’da 7 yıldan beri bulunuyor. Ordumuz tarafından ilk başlarda büyük darbe alan ve çaresiz durumdaki Taliban, yeniden canlandı, güçlendi ve çeşitli aşiret gruplarıyla birlikte Afganistan’ın büyük bir kısmını artık kontrol ediyor.
ABD savaş şahinlerinin talihsiz yan hasar olarak adlandırdığı masumların bombalanmasının müteakip tekrarı Afganları çileden çıkarttı. Artık kovulması gereken nefret edilen bir işgalci olarak görülüyoruz. Bu ülkede varlığımız için kesin bir neden olmadığını anlamak için yolumuza çıkan daha ne kadar masum çocuk, anne ve baba ölmek zorunda, kaç tane daha düğünü yok etmeliyiz? ABD ve NATO’nun bu yabancı ulusta savaşmaya devam etmesi için mantıklı ve ahlaki bir neden öne sürebilecek herkesle tartışabilirim. Savaş şahinler ahkam keserler ancak hiç mi hiç neden yok. Bu basitçe keyfi çıkarılmış yanıltıcı bir savaştır, zorunluluk filan yoktur.
ABD ve NATO müttefiklerini bir tuzak bekliyor ve görünen o ki gelecekte onları bekleyeni fark edemiyorlar. Bu ıssız ve sayısız aşiretlerle dolu dağlık ulusta gelecekte bizi nelerin beklediğinin bir resmini görmek için, tarihe bir göz gezdirelim ve bakalım ondan ne öğrenebileceğiz. Sovyetler 1979’da birliklerini gönderdiklerinde bazı nedenleri vardı. İlki, Asya’daki etkilerini genişletmeyi arzuluyorlardı. Ayrıca ordu dışında bir desteği olmadığı için çökmeye yüz tutan 1970’lerde kurulmuş Komünist hükümeti korumayı istiyorlardı. Üçüncüsü Sovyetler, Afganistan’daki kendi çıkarlarını İran ve batılı uluslardan korumayı amaçlıyordu.
Afganistan işgallerindeki sorun başlangıcından itibaren başarısız olmaya mahkum olmasıydı. Rusların kulak vermesi gereken fakat vermedikleri tarihten size bir ders. Şimdi Afganistan dediğimiz bölgede kayda geçmiş ilk işgal, MÖ 330’da Büyük İskender tarafından yapıldı. Ondan sonra, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki (Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, Cezayir ve diğerleri) etnik grupların oluşturduğu Arap Müslümanlar tarafından işgal edildi. Arkasından Moğollar (Cengiz Han) geldi ve 19’ncu yüzyılda İngiliz Sömürgesi Hindistan’ı iki kere işgal etti.
Tarihte her işgalcinin eninde sonunda sürüldüğü gerçeğini bilmelerine rağmen, Sovyetler, büyük bir hata yaparak, işgal etti ve ölümcül bir tuzağa düştü. 1980’lerin başlarında bu tuzağın kurulmasında, Sovyet işgaline karşı Mücahitleri eğiten ve silahlandıran ABD hükümeti etkiliydi.
Başkan Jimmy Carter’ın danışmanı Zbigniew Brzezinski’nin, mücahitlerin dahi habersiz olduğu ve “Sovyet’leri askeri müdahaleye kandıracak” daha geniş bir stratejinin parçası olan ABD’nin politikasının şekillendirmesinde oynadığı esaslı rol bilinir. 1998’deki bir söyleşinde Brzezinski şöyle anlatıyordu: “
“Rusları müdahale etmeleri için zorlamadık fakat kasıtlı olarak bunu sağlayacak olasılığı artırdık. Bu gizli operasyon harika bir fikirdi. Sovyetleri Afgan tuzağına çekebilirdi. Sovyetler resmen sınırı kapattıkları gün, Başkan Carter’a yazdım. Sovyetler Birliği’ne kendi Vietnam Savaşını verecek fırsata artık sahibiz”.
MÖ 330’dan beri, Sovyetler dahil 5 güçlü işgalci, Afganistan’da savaşa kalkıştı ve hepsi mağlup oldu.
Şimdi sadece ABD bu ülkede savaşa batmasının yanında, varlığını artıracak planlar yapıyor. 1980’lerde biliyoruz ki ABD, Mücahitleri destekliyordu ve Rusya için bir tuzak hazırlıyordu. Şimdi roller tamamıyla değişti çünkü birileri Taliban’ı büyük derecede destekliyor. Bu Afganistan’ın büyük kısmını kontrolünde tutma yeteneğinden anlaşılabilir.
Görünen o ki Taliban ve destekleyen aşiretler NATO ve ABD’nin kullandığı Pakistan limanı Karaçi’den Kabil’e Hayber Geçidi üzerinden geçen ikmal hatlarını kesiyor. Gürcistan, Kazakistan ve Özbekistan’dan geçerek Afganistan’a giden yeni ikmal hatları bulmak ortaya çıkan yeni sorun.
Tüm göstergeler, yeni gelen Obama yönetiminin Afganistan’daki var olan ABD politikasını sürdüreceğini ve Irak’tan binlerce daha fazla birliği konuşlandırarak savaşı kızıştıracağını gösteriyor. Bu yönetim Amerikan halkına Afganistan’da gerçekten ne yaptığımızı açıklayacak mı? Misyon ne, amaç ne? Eğer amaç Pakistan dağlarında saklanan El-Kaide’yi yok etmekse, Amerikan mali sistemi ve ekonomisinin kanadığı bir zamanda milyarlarca doları, hayatları, enerjiyi ve zamanı Afganistan’da harcamadan Pakistan hükümetiyle yoğun ve sürekli diplomatik konuşmalar başlatmalıyız.
Gary Leup 27 Kasım 2008’deki “Afganistan’daki Yeni Dalga: Obama ve İmparatorlukların Mezarlığı” adlı makalesinde şöyle yazdı: “Obama, ABD’nin yabancı varlığı ve yerel işbirlikçilerine karşı direnenleri mağlup edebileceğine, Hamid Karzai’nin sembolik liderliğindeki çürümüş/yozlaşmış Kuzey İttifakı derebeyleri rejimiyle istikrar sağlayabileceğine ve Pakistan sınırından girip çıkan Taliban akışını durdurabileceğine inanıyormuş gibi görünüyor. Daha da önemlisi, Rusya ve dost olmayan İran’ı atlayarak Hazar Denizi’nden başlayan Türkmenistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan üzerinden Hint Okyanusu’na ulaşan o petrol boru hattını yapabileceğine inanıyor. Anlaşma 2002 Kasım’ında imzalandı fakat inşaat Afganistan’daki durum nedeniyle felce uğradı. Öyle inanıyorum ki bu boru hattı büyük ödül”.
Bu yazar boru hattının büyük ödül olduğu sonucuna ulaşmakta tamamıyla haklı. Bu boru hattının inşaatı uzun yıllardır biliniyor ancak biz Amerikalıların hafızaları kısa süreli ve dikkatleri anlık. Yabancı ülkelerde savaş başlatacak sahtekar ve şarlatan gerekçeleri dinlemeye ve onlara inanmaya bizleri elverişli kılan bir naifliğimiz/saflığımız var. Dinledik, inandık ve Vietnam Savaşı’yla kandırıldık, arkasından Irak Savaşı’yla ve şimdi bir kez ve bir kere daha kandırılmanın eşiğindeyiz. Bir gün öğrenecek miyiz?
Tam olarak bilmiyoruz fakat Pakistan, Rusya, İran ve başka ulusların Taliban ve diğer direnişçileri desteklemesi (Rusların mağlup etmek için ABD’nin 1980’lerde yaptığının tıpatıp aynısı) ve Amerika için devasa bir tuzak kurması bir hayli muhtemel. Afganistan’dan geçen bu boru hattıyla ilgili hırslı planlar çevreleyen uluslar için hiç de kabul edilebilir değil ve bunun gerçekleşmemesini garanti altına almak için perde arkasında birçok şeyin olup bittiğinden emin olabilirsiniz.
İşler değişmezse, bunu kendimizin öğrenmesi çok uzun zaman almayacak çünkü yeni Başkan Obama ve onun Bush-eğitimli askeri danışmanları savaşı kızıştırmada kararlı görünüyor. ABD, Afganistan’ın işgal etme hatasını yapan ve arkasından mağlup olan son ulus olacak.
Sorun Amerika’nın buna ne maddi ne de ahlaki olarak gücünün yetmeyeceğidir. Biz hiç mi öğrenemeyeceğiz?
Şikago’da yaşayan aktivist Michael Payne, siyaset, ABD dış politikası ve iklim değişikliği üzerine yazılar yazıyor. Makaleleri Online Journal, Information Clearing House gibi yerlerde yayınlanıyor. (Kaynak: OpEdNews, Çev: Oğuz ESER/TIMETURK)

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İslâm’ın Temellerini Dinamitliyorlar DİYANET İşleri Başkanlığı'na ve gerçek din hocalarına soruyorum, aşağıdaki inançlara ve görüşlere sahip bir imamın arkasında namaz kılınır mı? Kılınırsa bu namaz sahih olur mu?
15/02/2009
1424.jpg


1. Bu dünyada şu anda İslâm'dan başka hak, makbul ve geçerli dinler de vardır diyor.

2. Kur'ân'a iman etmeyen, o ilâhî vahiy değildir -hâşâ-kul sözüdür diyenlerin de ehl-i necat ve ehl-i cennet olduğuna inanıyor.

3. Resulullah'ı bilip de O'na iman etmeyenlerin kurtulacağına inanıyor.

4. Tevhid ile Teslis esasta birdir. Ehl-i Kitab ile biz Müslümanlar arasında Amentüde (Allah'a inanmak, Peygamberlere inanmak, Kitaplara inanmak...) konusunda ittifak/birlik vardır diyor.

Bilindiği gibi yukarıdaki inanç ve görüşler, Diyalogçular denilen bir fırkaya ait olup Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlığına taban tabana zıttır.

Diyanet bu sorulara cevap verebilir mi? Sanırım veremez.

Maalesef Diyanet bünyesinde birtakım Diyalogçular, Fazlurrahmancılar, Reformcular, Yenilikçiler, Değişimciler bulunmaktadır.

Diyanet'teki Ehl-i Sünnet itikadına, mezhebine ve yoluna bağlı gerçek hocaları tenzih ederim.

Ülkemizdeki birtakım İslâmcı politikacılar gençliklerinde radikal İslâm denilen aktivist bir fırkaya mensup idiler. O bid'at fırkasının tesirleri onların kanlarında devam etmektedir.

27 Mayıs 1960 askerî darbesinden sonra bile Diyanet'e, dine, Ehl-i Sünnete bu kadar baskı yapılmamıştı. Adnan Menderes iktidarını deviren ihtilâlci subaylar Diyanet İşleri Başkanlığı'na İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen hocayı getirerek doğru bir iş yapmışlardı.

Şu anda ülkemizde çok derin, çok yoğun bir dinî değişim planı uygulanmaktadır.

Kur'ân'da "Allah katında din İslâm'dır" ayetine aykırı olarak üç ibrahimî din vardır, bunların mensupları ehl-i necat ve ehl-i Cennettir inancı konulmak isteniyor.

Fazlurrahmancı Ankara Ekolüne mensup birtakım oryantalist ilâhiyatçılar bazı İslâmcı politikacıların himayesinde ve kanatlarının altında sessiz sedasız Diyanet İşlerini kontrol altına almak istiyor.

Diyanet, iki Ortadoğu ülkesinin Türkiye Müslümanlığını kendi renklerine ve meşreblerine dönüştürme faaliyetlerine tepki göstermiyor.

Türkiye'ye hâkim olan Ehl-i Sünnet kültürü yerine:

1-Vehhabîlik,

2. Diyalogçuluk,

3. Fazlurrahmancılık,

4. Reformculuk,

5. BOP'a uygun münasip bir din anlayışı,

6. ABD, İsrail, Papalık ve diğer dış güçler tarafından istenen ve planlanan; ılımlı, evcil, sulandırılmış yeni bir İslâm ..... getirilmek isteniyor.

İslâm'ın ikinci temel kaynağı olan Sünnete açıkça veya sinsice saldırılıyor.

Muteber hadîs kitaplarındaki sahih hadîsler "ayıklanmak" isteniyor.

Henüz fazla açığa çıkmamış bir proje daha var. Camilerin arka tarafına ihtiyaçtan fazla sandalye konulması ve yaşlıların secdesiz namaz kılmaları... İleride, camileri de kiliselere mi benzetmek istiyorlar?

Türkiye'de Ehl-i Sünnet'i yıkmak için dehşetli planlar var, bu yolda dehşetli faaliyetler yapılıyor ve dehşet verici paralar harcanıyor.

Gayeleri:

1. Cihadsız bir İslâm türetmek,

2. Kur'ân'daki birtakım emir, yasak, farz ve haramları yürürlükten kaldırmak,

3. Peygamberimizi ve Sünnetini marjinalleştirmek,

4. Fıkıhsız ve Şeriatsız bir İslâm türetmek,

5. İslâm'ı ve Müslümanları evcilleştirmek,

6. İslâm'ın tek hak din olma özelliğini kaldırıp, hak din olmada ona ortaklar getirmek.

Kur'ân'a, Sünnete, Cemaate, Sevad-ı Azam'a bağlı Müslümanların çok uyanık olmaları gerekiyor.

Ehl-i Sünnet hocaları, en az bid'atçiler kadar faaliyet ve gayret göstermelidir.

Önce Müslümanların büyük kısmını din kültüründen mahrum bıraktılar.

Şimdi de, Ehl-i Sünneti kaldırıp onun yerine bid'atleri hakim kılmak istiyorlar.

Diyalogçuluk, BOP'çuluk, Fazlurrahmancılık, şuculuk buculuk, Neo-Haricîlik, Reformculuk, Değişimcilik, Yenilikçilik...

ABD'nin, İsrail'in, AB'nin, Papalığın, Evangelistlerin istediği sulandırılmış ve evcil bir İslâm...

Müslümanlar!.. Uyumayın...

(Müessese olarak Diyanet'i tenzih ederim. Bendeniz, oraya sızarak Ehl-i Sünnet İslâmlığını yıkmaya çalışan bid'atçileri tenkit ediyorum.)

Madımak Oteli Müze Olacakmış

AKPartisi'nin içindeki solcular, Sivas'taki Madımak otelini müze yapacaklarmış. Sivas faciası kimlerin eseridir? Provokatörlerin, Ergenekoncuların, halkı birbirine düşürmek isteyenlerin işidir.

Peki, Madımak otelini müze yaparken, Erzincan Başbağlar köyü için ne yapacaksınız?

Madımak otelinde can verenlerin canı can da, Başbağlar'da camiden çıkarken şehid edilen otuz şu kadar tamamen mâsum Müslümanın canı can değil mi?

Başbağlar'daki katliam için hapishaneden birtakım militanlar çıkartılmış, üstlerine özel elbiseler giydirilmiş, silâhlandırılmış şeklinde rivayetler var. Bunların üzerinde kimse durmuyor.

AKPartisi'nin Nazım Hikmet'i temize çıkartması, onu ölümünden şu kadar yıl sonra yeniden vatandaş yapması da son derece yanlış bir iş olur.

Madem ki, Nazım'ı temize çıkartıp aklıyorsun, İslâmî kesimin mağdurlarını da düşüneceksin. Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî, Sultan Vahdettin, son Halife Abdülmecid ve diğerleri...

Hiçbir şeye yanmam, birtakım İslâmcıların ve Türkçülerin "Beni Stalin yarattı... BenSovyetler Birliği vatandaşıyım..." diyen Nazım'ı baş tacı etmeleri...

Nazım 1951'de Türkiye'den kaçıp Sovyetler Birliği'ne sığındığı vakit şu meşhur Cumhuriyet gazetesi, onun resmini basmış ve altına "Suratına tüküresiniz diye bu adamın resmini basıyoruz" diye yazmıştı. (12 Temmuz 1951, Cumhuriyet)

Köprülerin altından ne sular akmış...

Topla Öldürülen Kuşcağız

Fotoğrafını gördüm, canım sıkıldı. Maç başlamadan önce futbolcunun biri biraz ısınmak ve hareketlenmek için topa vurmuş, top havada uçan bir kuşa hızla çarpmış.Kuş can çekişerek yere düşmüş ve ölmüş.

Acaba futbolcu kuşa nişan mı alıp topa vurdu, yoksa bilmeden mi öldürdü.

Hayvanları koruma dernekleri bu hadisenin üzerinde dururlar mı?

Kuşun hakkını soran çıkmaz...

Kuş sahipsiz değildir. Kuşun bir Sahibi vardır. O, keyf için cana kıyılmasından hoşlanmaz ve razı olmaz.

Futbolcunun bundan haberi var mı?

Ne yapması lazım?

Kuşu öldürdüğü için üzülmesi, pişman olması, Sahibinden af dilemesi gerekir.

Günahının bağışlanması ümidiyle hayvanlara iyilik yapmalıdır.

İslâm dini ok veya ateşli silâhlarla uçan kuşların, meselâ güvercinlerin nişan alınıp vurulmasını yasaklamıştır.

Tasavvufta, tarikatlarda olta ile balık tutmak doğru bulunmaz. Dervişlere, bundan uzak durmaları nasihat edilir.

Hepimiz, bütün dünya Büyük Rahmetin gölgesinde yaşıyoruz. O gölge üzerimizden kalkarsa perişan oluruz.

Merhamet etmeyene merhamet edilmez.

Bırakın bir kuşu, minicik bir karıncayı bile, bile bile öldürmemeliyiz.

Ehlî ve vahşî hayvanlara, bitkilere merhamet etmeliyiz.

Bitkilerin de canı var. İnsanların konuştuklarını, hattâ duygularını anlıyorlarmış.

Bir Belediye, sokak köpeklerini öldürtmüş, cesetleri çöplüğe atılmış. Şehre bir felâket gelmesinden korkarım.

Yabancı gaddar turistlere, büyük paralar karşılığında yabanî koyunları, keçileri vurdurtuyorlarmış. Bir yaban koyununu vurmak bin dolar mı neymiş. Yazıklar olsun!.. Bu hallere de mi düşecektik. Kaç yaban koyunumuz kaldı?.. Bırakın yaşasınlar, çoğalsınlar.

Ben neler sayıklıyorum... Evlâtlar analarını, kocalar karılarını, babalar çocuklarını vahşice boğazlıyor. Adam öldürmeler, cinayetler, dehşetli olaylar, gasplar, haram yemeler, hırsızlıklar, vahşetler gırla gidiyor.

Bu kan, bu kıtal, bu yamyamlık furyası içinde kuşları, kedileri, köpekleri kim düşünür.

Bendenizde yufka yüreklilik var, yazmış bulundum işte. Haddimi aştıysam bağışlayın.

136
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Biz Ömür Boyu Zindanda Kalmaya Razıyız! Siyonist işgal yönetiminin elinde bulunan Filistinli esirlerin piri Nail el-Bergûsi, direniş güçlerinin öne sürdükleri şartlardan ve taleplerden...
12/02/2009
1405.jpg

Siyonist işgal yönetiminin elinde bulunan Filistinli esirlerin piri Nail el-Bergûsi, direniş güçlerinin öne sürdükleri şartlardan ve taleplerden taviz vermemelerini buna karşılık kendilerinin ömür boyu Siyonist zindanlarda kalmaya hazır olduklarını belirtti.

Bergûsi, kaldığı zindandan dışarıya sızdırdığı mektupta şöyle dedi: “Esirler direnişin etrafında toplanmış, kenetlenmiş ondan kararlı olmasını ve taleplerinde ısrarcı olmasını istiyorlar. Siyonist işgal devleti esirlerle ilgili anlaşmayı ne kadar geciktirse de ve ne kadar işi ağırdan alsa da direniş güçleri kesinlikle taleplerinden taviz vermemelidir.”

İşgal devletinin direnişe baskı yapıp, Şalit dosyasının sınır kapılarının açılmasına bağlamasını şiddetle reddettiklerini belirten Bergûsi şöyle devam etti: “Siyonist zindanlarında bulunan Filistinli esirler dimdik ayaktalar ve şunu söylüyorlar: Biz sizin arkanızdayız. Filistin zindanlarında ağır ceza alanlarla ilgili hedeflerinizi gerçekleştirme konusunda sizinle beraberiz. Sizden Siyonistlerin baskılarına boyun eğmemenizi istiyoruz. Daha önce öne sürdüğünüz hiçbir şarttan taviz vermenizi istemiyoruz.”

Direnişin taleplerinde ısrarcı olmasını isteyen Bergûsi şöyle devam etti: “Ömrümüzün kalan kısmını da Siyonist zindanlarda geçirmeye hazırız. Otuz yıldır Siyonist zindanlarda yatan, işgal güçlerinin her türlü işkence, baskı ve zulmüne dayananlar, ilkeli, onurlu ve kararlı duruşları için geri kalan ömürlerini de burada geçirmeye hazırdırlar. Hapisten alnı açık, başı dik bir şekilde şerefli ve izzetli bir anlaşmayla çıkmak istiyoruz.”

FİEM


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Müslümanların vicdanlarında bir kansersiniz Batı Şeria’da yaşayan Filistinli gazeteci Halit Amire, “Mossad’ın Arap Yazarları”nın ve “çakma-Ulema’sının” dudak uçuklatan ihanetini yazdı: Ruhlarını Şeytan’a satmışlar

Halit Amire*

16/02/2009
1433.jpg
“Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır.” (Ali İmran Suresi, 119)
“İsrail ordusundan İran’ın emrine amade bu Filistinli teröristleri haklamasını istiyorum: Hamas isyancılarını takip edin, inanç adamları kisvesine saklanan deli ve kaçık liderlerini yok edin, ezin ve ortadan kaldırın, terörist Hizbullah’a 2006’da öğrettiğinki gibi unutamayacakları bir ders verin… Gazze’yi Hamas’tan kurtarın. Bu Filistinliler nereye giderlerse gitsinler, yanlarında terör, yozlaşma, bela, kargaşa ve nankörlük götürürler!...”
Bu sözler İsrail propagandacıları ya da İsrail’in Gazze’deki saldırısını (blitzkrieg) meşrulaştırmaya çalışan Siyonist özürcüleri tarafından yazılmadı. Bunlar, Kuveytli bir Arap köşe yazarının sözleri, belli ki ruhunu şeytana satmış.
“Ruhunu şeytana satmış diyorum” çünkü bir insanoğlu kendini şerrin hizmetinde istekli bir yalancıya dönüştürdüğünde, bilerek ya da bilmeyerek ahlakını/erdemini kaybeder ve nihayetinde insanlığını da yitirir.
Bu tarz insanların böylesi şeytani bir metamorfoz/başkalaşıma neyin sürüklediğinden emin değilim. Akli zayıflık ya da aşmayı beceremedikleri muayyen bir psikolojik özür ya da hatta zihinsel işlev bozukluğu olabilirdi. Ancak ihanet, her zaman ahlaki azgınlık ve özgüven eksikliğiyle el ele dolaşır.
Söylemeye hacet yok, bir yazar, ya da halktan biri Gazze’deki çocukların imhası karşısında coşkuyla seviniyorsa, açıkça kendisini insanlık dairesinden çıkarmıştır.
Ne yazık ki kendini Hamas’a ve diğer Arap direniş hareketlerine iftira ve çamur atmaya adamış görünen, birçok sözüm-ona Arap yazar vardır, sanki Filistinlileri katleden, evlerini yok eden, topraklarını çalan ve onları her yöne savuran Siyonizm’e teslim olmak yapılacak doğru bir şeymiş gibi…
Gerçekten, her onurlu insanı yapması gerektiği gibi adalet için ayağa kalkmak ve ezen karşısında ezileni desteklemek yerine, bu habis paralı askerler Siyonist varlıktan bir onur takdirnamesi ya da iyi ifa sertifikası alma umuduyla zamanımızın Nazilerine yaranmaya karar verdi. Ya da belki de uluslararası Siyonist çevreler Batı’da basın ödülleri-dağıtan kurumlara baskı yapar da onlara haince davranışları nedeniyle ödül verirler diye umuyorlar.
Aslında aldılar da. İsrail Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in çıkarına “fevkalade iş” çıkaran bu Siyonist Arap yazarların olduğu “onur” listesini şimdiden hazırladı.
Bugünlerde sadece Siyonist medyayı izleyin ve n Siyonist çevirici ve hasbara ajanlarının bu alçak hainlerden ne kadar sıklıkla alıntı yaptıklarını görün.
Hiç şüphe yok ki bu avanak/bön küçük adamlar Siyonist anlatımı, yemi, zokayı, misinayı ve kurşunu büsbütün yutmuş.
Bu yazarların çoğunun sarsıcı şekilde hakikat cahili olduklarını anlıyorum. Ancak bazıları var ki bunlar hakikati gayet iyi bilirler fakat hakikat için ayağa kalkacak entelektüel dürüstlük ve ahlaki doğruluktan yoksundurlar. Onları, mutemetleri ve hayırseverlerinden aldıkları talimatlara göre sağa sola savrulan kepaze münafıklar/riyakarlar yapan şey, karakterlerinin ucuzluğudur.
Birkaç yıl önce Londra’daki bu sözüm-ona yazarlardan biri “tüm Müslümanlar terörist değil fakat tüm teröristler Müslüman” dediğinde Amerikan ve İsrail medyası tarafından epey bir atıf almıştı.
Bu sözüm-ona yazarın bu devasa atmasyonu ağzına aldığında ne içtiğini ya da ne çektiğini bilmiyorum. Herhangi özgün bir entelektüel ediminden daha çok zihinsel bir ishalden kaynaklanan bir asparagas gibiydi.
Bu küçük adam Suudi Arabistan’da “birinin evini, ülkesini ve onurunu korumanın tüm Müslümanların boynuna borç olduğunu” okumadı mı? Yabancı bir işgalin gerçekte bir tecavüz edimi olduğunu ve tecavüz kurbanlarının saldırganlarına karşı savaşmak ve direnmek için her hakka sahip olduğunu, böylece işgal altındaki mahzun halkın işgalcilerine, saldırganlarına ve işkencecileriyle aynı haklara sahip olduğunu anlamayı beceremedi mi? Gerçek tanrısı, daha doğrusu tanrısının tanrısı Amerika’da dahi “özgürlük ya da ölüm” dediklerini de mi unuttu?
Daha da önemlisi bu zayıf-akıllı şarlatan yüzlerce bin insanın katliyle birlikte ABD tarafından işgal, ilhak edilen ve yıkılan yabancı ulusların, terörün en çirkin formlarından birini temsil ve ihtiva ettiğini de mi fark edemedi?
Bazı Arapların ideolojik muhalefeti nedeniyle Hamas’tan hoşlanmadığını anlıyorum. Ancak Abdullah ya da Abdurrahman adını taşıyan bir Arap ve Müslüman’ın İsrail’in Filistinlileri yok etmesini isteyeceğini ve Filistinli ya da Lübnanlı çocukları katleden bir İsrail askerin yerinde olmayı arzulayacağını hayatta düşünemezdim.
Ahlaki çöküntünün öyle görünüyor ki dibi yok.
Arap erkek ve kadınlarının büyük çoğunluğunun Filistinli erkek ve kız kardeşleriyle kalben ve ruhen bir olduğundan eminim. Bu latif dayanışma, tağut/tiran rejimlerinin isteklerinin tersine Moritanya’dan Bahreyn’e kadar gerçekleşen gösterilerde kendisini ifade etti.
Aslında bu, desteğin ve zamanımızın Nazilerinin soykırımsal kıyımını özümsediğimiz ve yüzleştiğimiz bu zor günlerden geçmemizi sağlayan kavgamızla ilgili özdeşleşmemizin ve desteğimizin devasa bir gösterimiydi.
Kimi ülkelerin kimi ilkel Şeyhleri İsrail’in Gazze’deki katliamlarını proteste eden gösterilerin organize edilmesine karşı fetvalar yayınladı. Utanmadan tertiplenen gösterilerin Gayrimüslimlerin taklit edilmesi ve dolayısıyla da İslam Şeriatı’na aykırı olduğunu iddia ettiler.
Bu kara cahiller ne tür bir Şeriat’tan bahsediyor? Bilmezler mi ki Hz. Peygamber ve ashabının Kureyş’in putperestlerinin hegemonyasına karşı çıkmak için İslam’da ilk gösteriyi düzenleyenler olduklarını?
Daha da ötesi bu çakma-Ulema gerçekten “Helal ve Haram” ile ilgililerse neden pek saygıdeğer ülkelerinde dal budak salmış önüne gelenle birlikte olmaya karşı çıkmazlar? Neden Şeytan’ın işlerini yaparken Müslüman olduğunu iddia eden ahlaken çökmüş emirlerin sahip olduğu ve yönettiği yüzlerce pornografik ve yarı-pornografik kanalıyla ilgili bir şey söylemezler?
Neden saygıdeğer rejimlerinin Siyonist-kontrolündeki Amerika’ya rezil tebaiyeti ve itaatine karşı çıkıp konuşmazlar?
Ahlak serbestîsi ve pornografi İslam’a uygun olduğunu mu yayıyorsunuz? İsrail’in bekçi-müttefiki ABD’ye boyun eğme/itaat Şeriat’a mı uygundur?
Eğer becerebilirseniz bana cevap verin ya da çenenizi kapatın, sizi münafıklar/iki yüzlüler/riyakarlar. Cehaletiniz, aptallığınız ve korkaklığınızla sizler İslam ve Müslümanların vicdanlarındaki bir kansersiniz.
Fakat Allah’a şükürler olsun ki Şeyh Yusuf Karadavi gibi birçok Allah’tan korkan Ulema, Tağutların/Tiranların uzaklaşacağından korkmadan Ümmetin yanında olmaktan ve direniş güçlerini desteklemekten çekinmezler.
Böylesi bir Ulema’ya saygı duyarız ve selamlarız. Arap diktatörlüklerinin irtihalini görecek kadar yaşasınlar.
Sonuç olarak şunu diyorum ki bu hain yazarları ve Siyonizm sözcüleri ifşa ve tecrit etmeliyiz. Aslında, hevesle aptallıklarını ve saçmalıklarını yayınlayan İsrail tarafından yeterince teşhir ediliyorlar.
Eğer İsrail sizin nihai hayranınızsa, kim olduğunuzu bize anlatmanıza gerek yok. Armut elbet dibine düşer.
Batı Şeria'da yaşayan bağımsız Filistinli gazeteci, Abbas yönetimi tarafından Gazze olayları sırasında gözaltına alındı. Tepkiler nedeniyle serbest bırakıldı. (

Çeviri: Oğuz ESER/TIMETURK)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Çuvalcı Taşkentte Acil Üs Arıyor! ABD'nin Yakın Doğu'dan sorumlu Merkez Kuvvetler Komutanı "Çuvalcı" General David Petraeus, özellikle Afganistan'daki operasyonlarda ikmal yolu olarak kullanacağı yeni güzergah belirleme ve üs kurulması...konusunda temaslarda bulunmak üzere Taşkent'e gitti.
17/02/2009
1438.jpg
Taşkent'te görevli bir Amerikan diplomatının verdiği bilgiye göre Petraeus, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov ile görüşecek ve Afganistan'a ikmal yolu konusunda yakın işbirliği yapılması talebinde bulunacak.
Amerikalı diplomat, Washington ile Taşkent arasında askeri malzeme içermeyen kargoların Özbekistan üzerinden Afganistan üzerine transit geçişinin sağlanması konusunda anlaşmaya varılmasının çok yakın olduğunu ve Petraeus'un ziyareti sırasında konuya ilişkin ön anlaşma imzalanması olasılığı bulunduğunu kaydetti.
Özbekistan Dışişleri Bakanlığından henüz konuya ilişkin açıklama yapılmadı.
KIRGIZİSTAN PARLAMENTOSUNDA ERKEN OYLAMA
Öte yandan Kırgızistan parlamentosunun, Kırgızistan'daki Amerikan üssünün kapatılmasıyla ilgili kararı bu hafta içinde alması bekleniyor.

ABD'nin halen Afganistan'daki operasyonlarda ikmal üssü olarak kullandığı Kırgızistan'daki Manas üssünün kapatılmasıyla ilgili kararın, en erken mart ayında görüşülmesi bekleniyordu.
Parlamento Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı İrek Arsaliyev, kararın görüşülerek onaylanması için yarınki parlamento oturumunun gündemine alındığını kaydetti.
cuvalci.jpg
4 Temmuz 2003'te Süleymaniye'de 11 Türk askerinin başına çuval geçiren ABD askerlerinin komutanı Çuvalcı David Petraeus​
Kararın kabul edilmesi durumunda Kırgızistan'daki Amerikan üssünün en geç 180 gün içinde boşaltılması gerekiyor.
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev, bu ayın başında yaptığı açıklamada, Manas'taki Amerikan üssünün kapatılacağını bildirmişti.
Üs, Afganistan'daki operasyonlarla ilgili olarak her ay yaklaşık 15 bin Amerikan askeri ile 500 ton kargonun taşınmasında, ayrıca Amerikan uçaklarının yakıt ikmali yapmasında kullanılıyordu.

ABD'nin daha önce Özbekistan'da bulunan üssü ise Andican olaylarından sonra 2005 yılında kapatılmıştı.
Türk Gündem
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Kırgızistan tarihi Bir Karar Verdi! Kırgısiztan parlamentosu Manas'taki ABD askeri üssünün kapatılmasını onayladı. Böylece tarihde bir ilk yaşanırken, karar ABD'ye önemli bir darbe niteliği taşıyor
19/02/2009
1447.jpg
Kırgızistanın verdiği bu karar ile Türkistan ve çevresinde ki devletlere de örnek teşkil etmesi açısından son derece önemli bir adımdır.Orta Asyada ki işgal üslerinin Afganistan da ki Müslüman katliamında kullanılması ise işin en önemli boyutlarından olup Daha öncede Hükümette büyük etkisi olan Taza Din Hareketi'nin Kırgızistan'da ki işgal üslerinin Kapatılmasına dair açıklamaları da gündemde ki tazeliğini korumaktadır...
Hem nüfus hem de Toprak olarak Türkiye'den oldukça küçük olan ama ABD ye karşı giriştiği son derece önemli ve bir okadar da Emperyalizmin tekerine çomak sokucu faaliyeti ile Kırgızistanı tebrik ediyoruz..Türkiyede ise İncirlik işgal üssü Tam anlamı ile Anadolu İnsanın bağrına sokulmuş bir hançer biçiminde kullanımı devam etmekte olup Irak,Afganistan ve Filistin için son derece önemli olan ve ABD nin yaşama ve ayakta durması içinde gerekli olan bu emperyalizmin sembolü durumunda ki üssün de kapatılmasına Kırgızların attığı adım örnek olur temennisi ile..Darısı İncirliğin Başına diyoruz...
Ve İşte Tarihi Kararın Onaylanması;
Parlamento Basın Merkezinin yayımladığı günlük genel kurul gündeminde, üssün kapatılması ile ilgili tasarı ilk sırada yer aldı.
Parlamentoda, ocak ayında göreve başlayan yeni hükümet üyelerin yemin törenin ardından Amerikan hava üssünün kapatılması için hazırlanan karar tasarısı genel kurulda görüşülmeye başlandı... Milletvekilleri, elektronik oylama usulüyle üssün kapanıp kapanmaması için oy kullandı
. Karar, daha sonra Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev'in onayına sunulacak. Karar tasarısında, üssün en geç 180 gün içinde boşaltılması öngörülüyor.
Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev, Moskova ziyareti sırasında, hükümetin üssü kapatmaya karar verdiğini açıklamış, daha sonra da hükümet kapatma tasarısını parlamentoya getirmişti.
Kırgızistan parlamentosu, Manas'taki Amerikan hava üssünün kapatılmasına yönelik hükümet kararını onayladı. Manas üssü, Afganistan'daki ABD ve NATO kuvvetlerine lojistik destek sağlanmasında hayati bir rol oynuyordu.
Karar 1 red oyuna karşılık 78 oyla kabul edildi. Güvenlik Konseyi Başkanı Adukhan Madumarov, ABD'nin üssü terk etmek için 180 günü bulunduğunu belirtti.
Rusya, çeşitli mali yardımlar karşılığında Amerikan üssünün kapatılması için uzun süredir Kırgızistan'a baskı yapıyordu. Moskova, 2001'de, Afganistan'a yönelik operasyonlara destek için kurulmasına onay verdiği üssün Kırgızistan'daki varlığına uzun süredir şüpheyle bakıyordu.
Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev, Rusya'nın Kırgızistan'a, 2 virgül 1 milyar dolar tutarında yardım ve borç paketi açıklamasının ardından Manas'taki üssün kapatılması çağrısında bulunmuştu.
Transit noktası olarak kullanılan üssün kapatılmasının, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın Afganistan'daki birliklerin artırılması fikrine sekte vurabileceği belirtiliyor.
Karar Bakiyev tarafından imzalandığı takdirde üs 180 gün içinde kapatılacak.
Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev, Moskova ziyareti sırasında, hükümetin üssü kapatmaya karar verdiğini açıklamış, daha sonra da hükümet kapatma tasarısını parlamentoya getirmişti.
Amerikan hava üssü 2001 yılında kuruldu. NATO birlikleri Bişkek'teki üssü, Afganistan operasyonlarında kullanılıyor.

Amerikan hava üssü 2001 yılında kuruldu. NATO birlikleri Bişkek'teki üssü, Afganistan operasyonlarında kullanılıyor.
İlgili Diğer Haberler....
İşte ABD’nin tartışılan Manas üssü
Taza(TEMİZ) Din Hareketinin Büyük Başarısı!
Orta Asya da Abd Üsleri kalmadı
Çuvalcı Taşkentte Acil Üs Arıyor!
Kırgızistandan ABD yi Çıldırtan Karar
TAZA (TEMİZ)DİN HAREKETİ İSLAM BİRLİĞİ ÇAĞRISI YAPTI! [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
İNCİRLİK İŞGAL ÜSSÜ KAPATILSıN
Anadolu Haber Günlüğü
[/FONT]
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Haydi Amerikalılar savaşa Obama umut olmaktan çok umutsuzluk olmaya devam ediyor. ABD'nin yeni Başkanı Barack Obama'nın son icraatı bakın ne oldu.
18/02/2009
1444.jpg
ABD Başkanı Barack Obama, Afganistan'a 17 bin ek Amerikan askeri gönderilmesine onay verdi.
Karar Barack Obama'nın imzasıyla yürürlüğe girdi.
Beyaz Saray, Afganistan'daki ABD askerlerinin sayısının artırılması konusundaki kararın ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ile iletişim içinde alındığını kaydetti.
Obama'nın kararı imzaladığı ise Beyaz Saray Sözcüsü Robert Gibbs tarafından, Obama ile Denver'da bulunan gazetecilere açıklandı.

Afganistan'daki istikrarsızlığı kabul etti.
Kararın ardından Obama, yazılı bir açıklama yaparak, "Bu artış, acil bir biçimde ihtiyaç duyduğu stratejik dikkat, kaynak ve yönden yoksun kalan Afganistan'daki giderek kötüleşen durumu istikrara kavuşturmak için gerekliydi" dedi.
17 bin ek ABD askerinin Afganistan'a gönderilmesiyle ilgili düzenlemelerin gelecek aylarda yapılması öngörülüyor.
Obama daha önce, Afganistan politikasını 2 ay gözden geçireceğini söylemişti, ancak Afganistan'daki durumun aciliyeti nedeniyle, bu gözden geçirmenin tamamlanmasından önce 17 bin ek askerin gönderilmesine onay verdi.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
SOMALİ TEZKERESİ İSRAİL İÇİN





KORSAN

İtalyanca corso esasen “koşu” demek.



İki mânâda kullanılıyor: a-koşuyolu, geniş ve düz yol, cadde, b- akın, hücum, sal-dırı. İtalyanca Corsaro, öteden beri “akıncı” anlamında kullanılmış. (İngilizce cur-sor, “koşturucu”… aynı tabirin Fransızca biçimi.)



Seydi Ali Reis’in 1532 tarihli Mirat-ül Memalik adlı eserinde korsar tabiri geçi-yor. İlginçtir, Seydi Ali Reis de Hindistan seferi sırasında Somali açıklarında korsan saldırısına uğramış.



Tabir, 16. yy’dan beri Korsan olarak literatüre geçmiş.



Osmanlyca lugat: Düşman gemilerini basarak mallarını alan bir devletin donanma gemilerine de aynı isim verilirdi.



Bizce korsanlık, dünya tarihine İslâm aksiyon ve hamle sanatının adı olarak geçen harika bir ifadedir.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İSLAMLA YÜKSELEN “ÜÇÜNCÜ DÜNYA”



Kafasında ve ruhunda AB-D emperyalizminin dikte ettiği zehirli kavram ve keli-melerden müteşekkil lügatle konuşanlar bir yana, onların tesiriyle aynı mânâda

konuşmak bilinçsizliğinden sıyrılamayan varsa, hemen kafa konforunu gözden ge-çirip korsanlığı, belirttiğimiz meşru ve müsbet mânâda kullanmaya başlasın. Ak-si takdirde atalarına küfretmek suçuyla hatırlanmak ve bunun hesabını verme-kten kurtulamayız.



Somali’yi, bugün dünya gündeminin merkezinde olan İslâm temelli anti-emperyalist savaştan ayrı ele almak büyük bir hata olur.



İslâm temelli anti-emperyalist mücadele, 1991 yılında halkı Müslüman ülkelerin işbirlikçi idareleri de dahil, Batı’nın “koalisyon güçleri” dediği istilacıların Irak İs-lâm topraklarını yağma ve istilasına karşı direnişle başladı. “Uluslar arası hukuk” kılıfıyla örtülen bu işgale direnişin tarihî önemi, İBDA Mimarı’nın niteleyişiyle “şuurlara alternatif” olmasındandır.



91’de, yine K. Salih Mirzabeyoğlu’nun ifadesiyle “zaferden beter mağlubiyet” yaşayan Amerika, 2003’te İsrail’in savaş tamtamlarıyla Büyük Doğu İslâm toprak-larında müslüman soykırımını provoke edişi ve topraklarımıza barbar ordusunu yerleştirmesiyle birlikte, kendisini “savaşların anası”nın ortasında buldu.



Savaşa bu sıfatı veren de Irak’ın Ebedî Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kendisidir.



Mücahidler, AB-D’nin “üçüncü dünya ülkelerine kötü örnek teşkil ediyor” dediği Irak’ın intikamını 11 Eylül operasyonlarıyla almaya başladı. 2001’den beri Ahmak Fil Amerika, hiç tanımadığı ve çözümleyemeyeceği bir coğrafyadadır.



Batı’nın tutuşturduğu “terörizm ateşi”ni kendi topraklarında gördükten sonra Haçlı ruhiyatı, Siyonist saldırganlığı şu veya bu şekilde kendisine “stratejik rehber” yaptı.



İsrail Terör Örgütü esasen dış destek olmazsa bir hiç olan motivasyonunu, ezelî düşmanlık duygusuyla İslâm topraklarından sürüldüğü tarihten beri “tarihî intikam hissi”yle korumaktadır.



AB-D’nin dış politikasını ve düşman konseptini belirleyişinde yahudinin tarihî biri-kimi, coğrafî tecrübesi, istihbarî bilgisi ve stratejik danışmanlığı vazgeçilme-zdir. İkinci Irak savaşı başlarken Amerikalı bir gazetecinin, “bu savaşa İsra-il’in tamtamlarıyla giriyoruz” ifadesini hatırlayınız.



İslâm temelli anti-emperyalist savaşta Somali’deki son gelişmelere temas etme-den önce bu girişi yapmamızdaki temel saik, İsrail’in bu konumuyla birlikte, Soma-li’ye BM kararıyla askerî güç gönderecek olan AKP’nin politikasını, İsrail’i görmez-den gelerek yapılan değerlendirmelere dikkat çekmek içindi.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
TEZKERE DAVOS’UN DİYETİ Mİ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki panelde gürlerken yanındaki barbara, yine bir Yahudi olan Avi Şalom’dan aktardığı şöyle bir cümle vardı: “İsrail’in barbarlığı zalimliğin de ötesinde bir şey… İsrail Haydut devlet haline gelmiştir.”



Bu haydut nitelemesi, İsrail, Amerika ve Batı emperyalizmi için fevkalade yerin-de… Ancak bu haydut tabirini, Türkiye’de bir avuç azınlık olan siyasî ve askerî kesim içindeki “turuncu zihniyet”liler, Somali’deki vatansever mücahidler için de kullanıyor.



Tayyip’in “değişim”den önceki halinden “değişmiş” haline yatay geçişini aksettiren Gazze için patlayan hisleri, İsrail’in barbar hislerini tatmin için sürüklendiği bir “tezkere” çukuru olabilir mi?



Yoksa ekranbaşı seyircisine yansıyan “öfke”nin sureti ve “damlalar”, timsah göz-yaşları mıydı?



Hissî/reelpolitik sınırlar dahilindeki tepkiden hiçbir “fikir ve irade” çıkmayacağı iyice netleşmeye başladı ki, halkın İsrail ve Amerika’ya olan nefret ve düşmanlık rüzgarını arkasına alıp “lüpçülük” âdetiyle kahraman kesilenler, asıl kahramanlığın “hep”te olduğuna yürekleri yetmediğinden, millet iradesini meydan yerine dikecek cesareti gösteremediler; aksine ürktüler.



HAMAS, İslâm coğrafyasında emperyalizme karşı verilen cephe savaşında “siya-setin başka araçlarla devamı hâlindeki” savaşını Filistin halkının çelikleşmiş irade-siyle ve şerefle verirken, AKP’nin Davos’taki “çıkış”ının inişi, Somali sularında bir çukura doğru mu yoksa?



Gelişmeler çukuru işaret ediyor.



‘Düşmanlığa Karşı Uluslar arası Girişim’ tarafından organize edilen “Gazze Zaferi Konferansı”na katılması beklenen HAMAS lideri Halid Meşal’in Türkiye’ye gelme-sine başbakan Erdoğan’ın başdanışmanı Ahmed Davudoğlu, “Türkiye’nin içinde bulunduğu özel durumdan ötürü” karşı çıkmış.



Çukurun dibi görünmüyor. Filistinli müslümanı, -dolayısıyla HAMAS’ı- “savunmak” o kadar ağır geldi ki, AKP bu yüzden, Yahudi baskısıyla hiçbir ülkenin kaldıramayacağı bir yükün altına sürülmüş olabilir.



Gürlemeden sonra gelen “sağanak” öyle bir şey ki bu havayı ancak, Terör Örgütü İsrail ve Çok Uluslu Terör Örgütü’nü zor duruma düşüren Somali mücahid korsan-larıyla çatışmak üzere Türk askerini sürmek yatıştırabilir.



Yani kısa ve net olarak Yahudi diyor ki, “Biz sizin İsrail’le ilgili laflarınızı yedik; şimdi bunun faturasını ödeme zamanı!”



2008’de BM’nin Somali için aynı teklifi reddedilirken, bugün ne oldu da, hem de muharip güç olarak Somali’ye asker gönderiliyor? Baran kadrosunun 90’lı yıllarda

çıkardığı TARAF dergisi, 94’te Somali’den şeyini zor kurtaran 28 Şubat’ın ordu-daki aşırı yahudiseveri Çevik Bir’i, “Somali Salağı” olarak nitelendirilmesi hâlâ hafızalarımızda. Çevik Bir’in şahsında Somali’yle “salaklık” arasında bir irtibat kurduğumuzda, bugünkü durumu da aynı ifadelerle açıklamaya kalksak, herhalde kimse bizi suçlayamaz.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
TİCARET ve SAVAŞ

Çok Uluslu Terör Örgütleri’nin finans kaynağı topraklarımızın altındaki ve üstün-deki zenginlik kaynakları, son yıllarda “kontrolü ve güvenli” olmaktan çıktı; bu açık.



Artık Amerika’nın çöküşünü konuşuyoruz; Amerika’dan sonrasını…



Bu aynı zamanda İsrail’in sonunu işaret eder.



11 Eylül’le Dünya Ticareti’ne “merkez” olan Amerika vurulduktan sonra Irak ve Afganistan’daki iki savaşın getirdiği malî yük, altından kalkılması imkânsız boyut-lara ulaştı.



Batı’nın Doğu’yu istila ve sömürüsünde hayatî önem arzeden Süveyş’ten Kızılde-niz’e, oradan Aden körfezine çıkan ve Hint okyanusuna açılan deniz hattı, Somali akıncıları/korsanları tarafından ÇUTÖ’ye “ceza” kesilen bir mevki olmuştu.



Tabir aynen Somalililerindir. El konulan ne varsa “ganimet” değil, Somali’yi yüzyıl-dan fazla sömüren Batı emperyalistlerine kesilen bir cezadır.



İsrail’e Afrika’nın kuzeyinde başta Mısır olmak üzere, kıtadaki hain işbirlikçile-rinin kapıyı içeriden açmasıyla ta Güney Afrika’nın ucuna kadar sağlanan manevra alanı, kıta içinde körüklenen iç savaşla birlikte İsrail Terör üslerine, MOSSAD ve CIA’ye geniş imkânlar tanıyor.



Afrika, İsrail terörüne sermaye katan nükleer ve kimyasal da dahil silah sektörü, gıda ve ilaç sektörü, uyuşturucu, maden, doğal gaz, petrol, uçak sanayii vesaire, burada ayrıntı veremeyeceğimiz önemli bir arka plân temin ediyor.



İsrail’in “arka bahçe” gözüyle baktığı Afrika, İslâm mücahidleri için imha hedefi “terör kampı”dır.



Dünya gündemine açlık, kuraklık ve öldürücü hastalıklarıyla sokulan Afrika, aslında haydut İsrail’in kölelik düzenini ve ondan elde ettiği sermayeyi çevirdiği, aynı ser-mayeyle tekrar “insanî yardım” götürüp “iyiliğin de kendisine kaldığı” görülme-miş barbarlıklara sahne olan bir coğrafyadır.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İÇ SAVAŞ

General Aidid’in mücahid askerleriyle rezil ettiği Amerikan ordusu, 1994’te arkalarında Mogadişu sokaklarında sürüklenerek terk edilen conileriyle hafıza-larda yer ettiğinde, Somali’ye bir daha dönmemek üzere defolduğu umumi kanaati hasıl oluşmuştu.



Ancak bahsettiğimiz gibi bu, İsrail’in İslâm topraklarındaki hayatiyeti için öldürü-cü sonuçlar doğururdu. Washington, 1998`de Kenya ve Tanzanya’daki büyükelçi-liklerine başarılı bombalı operasyonlar gerçekleştiren mücahidlerin saklandığı yer olarak birkez daha Somali`yi işaret etti. Mücahidlerin operasyonlarında 250`den fazla Batılı terörist imha edilmişti.



Bugün Teröristbaşı AB-D ve terör örgütü NATO’nun karadan girmeyi göze alama-yıp etkisiz kaldığı, dolayısıyla etkisizleştirildiği Somali coğrafyası, aslında 2. Dün-ya Savaşı sonrası çizilen haritasıyla gösterildiği gibi bir yer değil.



General Aidid’in dediği gibi halkının yüzde yüzü müslüman olan Somali’de, Osman-lı’dan bu yana İslâm mücahidlerinin cihad geleneği sınır ötesi bir güce sahiptir.



Misâl olarak, sadece 1967 İsrail’le Mısır arasında olan savaşı hatırlatmak yeterli olacaktır. 1967 yazında, Arapİsrail savaşı başladığında Somali bakanlar kurulu toplanarak, İsrail’e karşı giriştikleri savaşta Araplara askeri yardım kararı aldı-lar. Somali’nin büyük şehirlerinde savaş gönüllülerinin kaydedildiği bürolar açılmış-tı. Somali savaş uçaklarının müslüman Araplara yardıma giderken; Habeşistan semalarından geçiş iznini istemesi üzerine Habeşistan, 4 Haziran’da Somali sınırına askeri yığınaklar yaptı ve Somali’nin Araplar’a yardımı halinde savaş açmakla tehdit etmişti.



Önceki adı Habeşistan olan şimdiki Etiyopya’da, ülkenin yarısı Müslüman olduğu halde iktidar Hıristiyanların elindedir. Daha doğrusu Yahudileşmiş Hıristiyan…

Bölgede en hızlı ve güçlü bir şekilde yayılan İslâm’a karşı –Yahudiler misyonerlik yapamayacağına göre- Judafil Hıristiyanlar tarafından misyoner propagandası yapılmaktadır.



Mogadişu havalimanını havadan bombaladıktan sonra Etiyopya Devlet Başkanı Me-les Zenawi`nin sarfettiği, “Yanı başımızda bir İslam devleti bizim ulusal çıkarla-rımızı tehdit edecektir” sözü, Etiyopya/İsrail işbirliğinin boyutunu bilmek bakı-mından önemlidir.



Somali iç savaş nedeniyle fiilen üçe bölünmüş durumda: Somalialand, kuzeydeki Puntland ve başkent Mogadişu.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
SOMALİ TEZKERESİ İSRAİL İÇİN ( DEVAM )
Genç Mücahidler hareketiyle İslami Mahkemeler Birliği arasındaki anlaşmazlığın giderilmesi için, silahlı “İslami” gruplardan oluşan Irak`taki “Uyanış Meclisleri” gibi tertiplenen senaryonun aynısı, 2009’da ABD ve Etyopya(İsrail) tarafından Somalililer için de düşünülüyor. Böylece işgalci kendisini tehdit edecek boyutlara gelmiş bir gücü, bir başka güçle dengeleyerek görünmezleştiriyor; yağmanın/ iş-galin ömrünü uzatmayı plânlıyor. Bakalım sonuç ne olacak?



Genç Mücahitler Hareketi - (El Şebab), Şeyh Şerif Ahmed’in kazandığı son se-çimleri saçma bulduğunu açıklayarak protesto etti. Bunun yanında Kesmayo şehri yönetimi (Güney Somali)… Bu hareket Genç Mücahitler Hareketi`nin liderliğini yaptığı Kamponi kampının etkisine boyun eğmiş durumda. Ve yeni başkanı tanıma-dıklarını duyuran bir açıklama yaptılar. Açıklamada Şeyh Şerif`in kendisinden önceki başkanlardan bir farkının olmadığını ifade ettiler. Son “Cibuti görüşmeleri” ise BM tarafından destekleniyordu.



Ahmed bu görüşmelerin sonunda ‘devlet başkanı’ seçildi.



Somali’deki yakın tehlike dolayısıyla ÇUTÖ işbirlikçisi görüşmeler komşu Cibutide yapılıyor. Somalili parlamento kuklaları, cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanmak üzere uçaklarla Cibuti`ye naklediliyor.



Mısır`ın El Şuruk gazetesine açıklamalarda bulunan Somali yeni devlet başkanı Ahmed, ‘ABD`nin Somali`ye bakışının şimdi olumlu olduğunu düşünüyoruz’ diyerek Somalililerce bilinen rengini verdi. Ahmed, Cibuti’de yapılan “barış görüşmeleri” nde ‘ABD’nin barışı savunan bir kuvvet’ olduğu yalanını da söyledi. Fakat Şerif Ahmed`in seçilmesi, İslami Mahkemeler Birliği`nin ve Şerif rejimine karşı savaşa and içen Eritre merkezli muhalefetin silahı bırakmasının hemen ardından Şebab grubunda silahların ateşlenmesine sebep oldu.



2 0 0 7 ’ d e Somalilerin başına getirilen kukla Abdullah Yusuf da, Eşşark El Av-sat gazetesine yaptığı açıklamada, ABDİsrail` in emriyle Somali`yi işgal eden Etiyopya birlikleri için, ‘Onlar, Somali’yi işgal etmek için gelmedi, bölgesel ve ulus-lar arası güçler konuşlanmaya başlar başlamaz Somali topraklarından ayrılacak-lar’` demişti. Yusuf, başkent Mogadişu`da düzenlediği basın toplantısında, “ABD`nin Kenya ve Tanzanya`daki elçiliklerine saldırı düzenleyen terör zanlılarını bombalamaya hakkı olduğu”nu söyleyen bir alçak.



Somali, BM raporlarında geçen kayıtlara göre, son zamanlarda ülkedeki askerlerin ve polislerin %80’i (yaklaşık 15,000 kişi) görevlerini bırakırken silahlarını, ünifor-malarını ve araçlarını da yanlarında götürmüşler. Bu gelişmeyi de iç savaştan kay-naklanan anarşiye bir tepki ve İslâm mücahidlerinin geniş tesirine yorabiliriz.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
TSK ve SOMALİ

Millet emrinde meclis, meclis emrinde icra yani hükümet şeklinde belirtilen “dev-let ehramı”, gerçekte icra emrinde meclis, meclis emrinde millet şeklinde devletin “tepetaklak” durumunu ele veren mevcut politikaları, Somali vesilesiyle birkez daha görüldü.



Gazze için ayaklanan halkın iradesi seni neye zorladı?



Yahudiye haddini bildirmeye.



Sen ne yaptın?



İsrail ve AB-D’nin çıkarlarını tehdit eden ve HAMAS liderini ülkelerine misafir eden Filistin’in ebedî dost ve kardeşi Somali halkının üzerine BM Domuzlar Dikta-toryası emriyle, işgalcinin plânının çöktüğü, Türk bayrağının saygıyla karşılandığı ve sadece Türk bayrağının indirilmediği bir memlekete saldırı tezkeresi hazır-ladın.



Kim için?



Haydut devlet dediğin terör örgütü İsrail için.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Batı’nın bir talimatına bakan, anayasa, iç ve uluslar arası hukuk da dahil emper-yalizmin çıkarlarını koruyan ve kollayan haliyle Ankara’daki “domuz topu koalis-yonu”nun sesi mevcutçu kafalar, ABD’nin yeni bir cephe açmaktan kaçtığı Somali cephesinde aldıkları “inisiyatif”in, efendileri için palyatif bir tedbir olmaktan öte bir mânâsı olmayacak.



Ankara’daki “koalisyon”la devleti, “devletin malı deniz, yemeyen domuz” telâk-kisiyle idare anlayışını geliştirmiş bir takım domuz iştahlı tipler, İslâm coğraf-yasının başsızlığından ötürü işgal ettikleri mevkilerde yağma sofrası hazzında, yürüttükleri işbirliğinde de meşrulaştırıcı kılıflarla “devlet politikası” ciddiye-tindeler.



Türkiye’de İslâm coğrafyasını hedef alan bir takım askerî sevkiyatlara “güvenlik, barış, huzur, umut” gibi süslü laflar takıp hemen peşine “gücü” ekleyip isimlendir-mekle emperyalizme erketelikten ibaret yağmalara “operasyon” denir.



Bu operasyonların hiçbiri “millî menfaat”i esas almamıştır.



Millî menfaati yağmalayan, İslâm milletleriyle tarihî, dinî, kültürel, coğrafî vs. mazi birliğinden kaynaklanan her şeyi istismar eden bu askerî harekâtlardan en meşhuru “çekiç güç”tü. Çekiç Güç, Irak’ın kuzeyindeki hain yapılanmaya zemin hazırlayan ve İsrail için Ortadoğu’da en büyük tehdit olan Irak’a ihanet eden Talabani ve Barzani’yi sınırın her iki tarafında koruyan ve kollayan bir terör unsuruydu.



TSK da bu terör unsuruna erketelik yaptı.



Birinci Irak Savaşı’dan sonra bu terör unsuru istenen neticeyi sağlayamadı; gerek kalmadı. Irak’ın istilâsına, topraklarımızdan hava yoluyla destek verilmesine karar verildi. İncirlik ve Pirinçlik terör üslerinden…



1 Mart Tezkeresi’ni reddeden meclis bu meclis değil. Red oyu verenler ikinci AKP dönemi öncesi tasfiye edildi.



Somali’ye “deniz gücü” için hazırlanan tezkere oylaması öncesinde konuşan millet-vekilleri adetâ vahşi kapitalizmin meclisteki borazanıydı. Somali için Ortaçağ standartlarında yaşayan bir ülke diyordu, bir tanesi.



Ve aynı “Allahsız İslamcı” tip, yüzde yüzü müslüman Somali’nin, sadece Somali-lilerin olması için mücadele edenlere karşı düzenlenen tezkereyle yapılan erkete-lik için, “Allahu Teala’nın bu millete yüklediği misyonu, tarihî görevi yerine getire-ceğinden” bahsediyordu.



Mücahid korsanlara “deniz haydutu” diyen zihniyet, TSK’yı Amerikan haydut-larının hizmetine vererek bebek katiliyle “suç ortağı” yapıyor.



Sahte kutuplaşmanın diğer kutbunda oynayan CHP adına tezkere için söz alan Şükrü Elekdağ “Uluslar arası terör”den bahsederek teröristbaşı ABD’yi mecliste akladı.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt