Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sen oradan ben buradan... (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Halepçe, Kelepçe, Dilekçe!



Halepçe…
Tekin Alp namıyla ün salan Moiz Kohen, Siyon bir fanatik, piyon bir klikti.
Hayim Naum’la birlik olup, vahdeti tez elden yok eden Mason tezgahının, haçlı-taçlı sembolüydü.
Gerilerden Mişel Eflak artıkları topluyor, Şam’ın gülleri bir bir soluyordu. Irkçılık bir insanlık suçuydu, Osman Gazi’nin Yurdu’nu kasıp kavuruyordu.
Aydınlık tek, karanlık çoktu.
Sentez, akla en yatkını, Vahy’e en uzağıydı. Alemlerin Efendisi hükmünü sunmuştu dünyaya:
‘Dine bir şey katan, kattığıyla kalırdı, baş başa.
Çıkaran dinden bir şeyi, çıkardığıyla kalırdı, yalnızca.’
………………
“Ne var bunda canım, biz ayırmıyoruz ki sentezle, kaynaştırıyoruz sadece. Niyetimiz çok halis, yanlış anlamayın lütfen!”
“Yanlış anlayacak kadar geri mi zekamız? Bir fasit dava uğruna parçalandı ülkemiz.
Türk-İslam, Kürt-İslam, Arap-İslam… Yarın Laz-İslam, Çerkez-İslam…. Nereye varır birliğimiz?
Harbetmemiş mi Kutlu Önder, ırkının azgınlarıyla! Amca Mekke’de, dayı Taif’te… çektirmemiş mi çile?
Evet, aynı ırktandılar, ama asla değillerdi, aynı milletten. Kavim ayrı, ırk ayrı, millet ayrı!”
“Nasıl yani?”
“Yanisi şu: Kalpler aynı inançla çarpıyorsa milletsin. İbrahim Milleti, Muhammed Ümmeti…
Yok, ayrıysa duygular, farklıysa niyetler, uyuşmuyorsa gayeler, barışmıyorsa kıbleler…
Kan bağı olsa da, uysa da ense kökü(!), ölçülse de santimle boyun kemiği(!), tıpatıpsa da DNA…
Zorla güzellik olmaz, işte bakın ispatı:
Yıllar yılı, ‘Etmeyin eylemeyin, Anayasa’ya götürmeyin Vahyin Kurallarını, yasaklamayın İffetin Sembolü’nü, düşmeyin secde edenin peşine!’ dedik durduk.
Ne cevap verdiler dersiniz!
‘Beğenmeyen uzaklara…!
Bizi zorla kendinize benzeteceksiniz. Ateşse yanmaya, irinse kanmaya varız. ’Beş ton suyla geliyorum!’ dedi, Ankaralı Turgut abimiz. Düşün yakamızdan.”
…………………
“Konumuz Halepçe, saptırmayalım! Mevziyi sizlere kaptırmayalım!”
“Halepçe, bir nazlı belde, nar bahçeleri her yerde. Kavgası yüreklerde, silah ta belde! Savunmadır gayesi.
Eflak’ın Uşakları’nın hissedilir nefesi. Mişel Eflak, Telaviv’in kölesi, kandırmaktadır evanesi, bebesi. Şam’da atar nifak tohumunu… Hama’da bir Nusayri, yok eder Elli Bin’i.
Cahitçe seslenir Zarifoğlu:
‘Hama 1982
O gün ezan sesi gelmedi, camilerimizden, minarelerimizden
Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına!’
En çok da Mişel dört köşeydi. Esat’ın Hama soykırımından, yüzyılın faciasından... Acı meyveyi tattırmıştı Suriye’ye. Lakin daha dur! Gerisi vardı, en acısı!
Vaşington-Paris-Amsterdam hattında olağanüstü bir hazırlık vardı, sene Seksen Sekiz!
Ölüm kamyonları, uçağa hardal gazı yüklü yüklüyorlar; kışa çeviriyorlardı, Halepçe baharını.
Gökkubbeden yere inen renkli vahşet, caddelerden ara sokaklara, oradan mutfağa, lavaboya, dip odaya siniyor, siniyordu.
İçini yakan, dışını solduran; nefessiz bırakan, gözleri donakalan bir acıydı, Halepçe’ye uğrayan. Uğrayıp da gitmeyen!
Hiroşima’dan tanıdık, Nagazaki’den akraba bir inilti, bir girdaptı boyna dolanan.
Toprağa sinen, özsuyunu emen, gülü diken eden bir jenositti. Nemrut’a dudak uçuklatan işkence!
Sokaklar, şüheda bahçesidir artık. ‘Ömür bir saniyelik. Gider, küf deyince.’
Yirmi iki bin er, yediden yetmişe kavuşmuştur Rabbine!
Paris’te dostlarına(!) yaklaşmaya ramak kala, gelir haberi Mişel’e!
Sonunu gören bir adamın galiz kahkahasıyla Şaron, ondan alır dersi, Sabra’da, Şatilla’da!
………………….
Kelepçe…
Oyunu çözen bir civandır, Dost’a gitmek işte bu andır. Kanatlı kapının gıcırtısı son kez duyulur. Elleri bağlı, yüreği bağsız götürülür, çıkarılır iskemleye.
“Ele ver, ihvanını!”
“İşkenceniz iki gün, en babasından. Ya gammazın Büyük Sorgu’daki cezası! Öğrenmişim Önder’den: Sağ eline güneşi, sol eline ay’ı verseler, reddet dünyalığı!”
……………………
Dilekçe…
Rüyadır, Hakikat’e ulaşan. Geceden bir dilekçedir, yarım kalan. Vakit yaklaşmıştır an be an.
‘Frenke benzeyen O’ndandır!’ emriyle sarsılan adam, irkilir. Duyulur, zifiri karanlığı yaran:
‘Bize kavuşmak istemez misin, nedir bu hazırlıklar!’
Tomur tomur terdir, çenesinden boşalan. Yırtar dilekçesini, hazırdır Kutlu Savunma’ya!
‘Bir garip Atıf’ım! Niyazım ancak Sana’dır.
Sen’sin gayem, Sen’sin Tek! Dilekçemi arz ederim.

Tarık Sezai KARATEPE -yazar


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
...
imzarq1.jpg
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Berlusconi`ye Ömer Muhtar Şoku


Libya lideri Kaddafi, 40 yıllık iktidarında ilk defa İtalya`ya gitti. Yakasında Ömer Muhtar`ın İtalyanlar tarafından zincire vurulmuş fotoğrafını taşıyan Kaddafi`yi gören Berlusconi şok oldu. Uçaktan Ömer Muhtar`ın oğlu inince dakikalarca sessizlik yaşandı.Kaddafi adeta Ömer Muhtarı Berluscolinin gözüne soktu!
İtalya`ya dün ilk kez ayak basan Muammer Kaddafi`nin ziyaretine, Libya liderinin yakasında taşıdığı `Ömer Muhtar`ın İtalyanlar tarafından zincirlenmiş haldeki fotoğrafı` damgasını vurdu. Üç günlük resmi ziyaret için dün Roma`ya giden Kaddafi, askeri üniforması üzerinde taşıdığı, `1931`de Libya`da İtalyanlara karşı yürütülen direniş hareketinin önderi Ömer Muhtar`ın prangalı` fotoğrafıyla İtalya`dan tarihi bir intikam almış oldu. Kaddafi`nin İtalya`ya yaptığı ilk ziyaret, İtalya-Libya ilişkileri açısından da "tarihi" diye nitelendiriliyordu.
Libya liderini son anda karşılamaya giden İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ise Kaddafi`nin tokat niteliğindeki mesajı karşısında şok oldu. İki lider arasında bir süre sessizlik yaşandı.
700 KADINLA GÖRÜŞECEK
Ömer Muhtar`ın oğlu Muhammed Muhtar ile birlikte Roma`ya giden Kaddafi, bugün Senato ve Roma Belediyesi`ni ziyaret etmenin yanı sıra Roma La Sapienza Üniversitesi`nde öğretim üyeleri ve öğrencilere seslenecek. Kaddafi`nin senatoda da bir konuşma yapması öngörülüyor. Ancak kimi senatörler Libya`daki insan hakları ihlalleri nedeniyle Kaddafi`nin senatoda konuşturulmasına itiraz ediyor. Kaddafi, İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano`yla yaptığı görüşmede, “İtalya sömürgecilik ve faşizm döneminden dolayı özür dilemiş olduğu için buradayım. İtalya artık dost bir ülkedir” dedi. Yarın İtalyan Sanayiciler Birliği`ni ziyaret edecek olan Kaddafi, İtalya Fırsat Eşitliği Bakanı Mara Carfagna ve İtalyan şirketlerinin temsilcilerinden oluşan yaklaşık 700 kadınla görüşecek.
49035.jpg
SORUNLAR BİTECEK Mİ?
Kaddafi`nin Roma ziyareti, İtalya-Libya ilişkilerinde geçmişe ait kimi sorunları da geride bırakıp tam bir uzlaşma sağlama sürecinin son halkasını teşkil ediyor.
Süreç, 30 Ağustos 2008`de Bingazi`de iki ülke arasında "dostluk, ortaklık ve işbirliği antlaşması"nın imzalanmasıyla başlamıştı. Mutabakata göre, İtalya sömürgecilik döneminde Libya`da yolaçtığı zararı tazmin amacıyla Libya`da 200 ev yapmayı, 100 öğrenciye burs vermeyi, mayından zarar gören Libyalıları tedavi etmeyi ve İtalya`ya taşınmış olan arkeolojik eser ve yazmaların geri verilmesini taahhüt etmişti.
İtalyanlara direnişi idamla son bulmuştu
1931`de idam edilen Ömer Muhtar, Libya`da İtalyanlara karşı yürütülen direniş hareketinin önderiydi. İtalyanların 1911`de Libya`ya çıkarma yapması üzerine direniş hareketine katıldı. 1922`de İtalya`da iktidara gelen Faşistlerin Libya`yı sömürgeleştirme politikasına karşı 1923`te Berka`da yeni bir direniş hareketi başlattı. Mısır ve Sudan`dan gelen yardımların kesilmesine karşın, Bedevi köylülerin yardımıyla direnişini 1931`e değin sürdürdü. 11 Eylül 1931`de bir çarpışmada yaralanarak İtalyanlara esir düştü.
General Rodolfo Graziani`nin başkanlığında bir savaş mahkeme- since ölüme mahkum edildi ve Saluk`ta asıldı.


QhQbtGD7.jpg
Berlusconi son anda karşıladı
Berlusconi, boyun ağrısı nedeniyle Libya lideri Kaddafi`yi karşılama görevini Dışişleri Bakanı Franco Frattini`ye havale etmesinin ardından, son anda da olsa havalimanına yetişmeyi başardı. Roma`ya "Libyalı amazonlar" diye bilinen kadın korumalarını da beraberinde getiren Kaddafi, askeri üniforması ve siyah güneş gözlüğüyle dikkat çekti.
Çadırı Roma`da
Roma`ya yaklaşık 300 kişilik kalabalık bir heyetle gelen Kaddafi, yine çadır geleneğini sürdürüyor. İtalyan hükümeti, başkentin ünlü parklarından Doria Pamphili`yi Kaddafi`nin çadırına tahsis etti. Kaddafi, Roma ziyareti boyunca yoğun koruma önlemleri altında çadırında konaklayacak.
(Yenişafak)


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Afgan direnişi zirvede!




Afganistan'da mayıs ayında işgal güçlerine saldırı vakaları 1400'ü aştı.

Ortadoğu ve Orta Asya’daki Amerikan güçlerinden sorumlu General David Patraeus’un yaptığı açıklamaya göre 2001’de başlayan işgalden beri Afganistan’daki direniş son dönemde en yüksek seviyeye çıktı.

Amerikan Merkez Komutanlığı’nın başında duran generalin açıklamasına göre ülkede meydana gelen saldırılarda geçen hafta en yüksek seviyeye ulaşıldı ve bu ‘trend’ devam edeceğe benziyor.

Amerikan askeri yetkililerinden alınan bilgilere ve NATO’ya bağlı Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü’nün (ISAF) raporlarına göre 2008’in ilk beş ayındaki 3.283 saldırıyla karşılaştırıldığında bu sene Ocak ile Mayıs arasında toplam 5.222 saldırı ile direnişte %59’luk bir artış görüldü.

ISAF’a göre sadece mayıs ayında toplam 1450 saldırı gerçekleşti ve bu rakama 2007’nin ocak ayından beri ikinci kez ulaşıldı. Aylık saldırıların 1400’ü bulduğu en son ay ise geçen Ağustos’tu.

Analistlere göre ise Obama’nın Afganistan’a daha fazla asker yollanmasına endeksli politikası direnişi güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor.


 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
sen oradan kıracaksın zinciri

ben buradan

bir gün mutlaka kavuşacak

ellerimiz


her şey

aydınlığa çıkmak için

her şey

"mutlak bir" için...

SALİH MİRZABEYOĞLU..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
MİLLET-ORDU HATIRALARI
Anadolu insanı ne düşünürdü, ne isterdi, neler yaşardı, nasıl yaşardı?
Cumali DALKILIÇ
catsorw.jpg
Millî Mücadele’yi bir resmî tarihten öğrenmek var; bir de o yılları anlatan hatıralardan…
Resmî olanı “millî” değildir.
Batıcı düzen için ‘dolgu malzemesi’ yapılmıştır.
‘Malzeme’den çalınmıştır.
Üzeri ‘Batı çamuru’ ile sıvanmıştır.
Nedir bunlar?
Çağdaşlık, medenîlik, ilericilik, laiklik filan…
BİZİM toprağımızda BİZE yavuz kesilen mânâ hırsızlarının mavalları…
I. Dünya Harbi’nde insanımızın gayesi ne idi?
O harbin ve Millî Mücadele’nin hakikati, kanın gövdeyi götürdüğü savaş meydanlarında kaldı.
Üzeri ‘resmî tez’in savurduğu küllerle kapatıldı.
Bu küllerin üzerine, ‘sahte kahramanlar’ın heykel, büst ve resimleri dikildi.
Adı meçhul, sanı meçhul, kabri meçhul, şeceresi meçhul, iyi atlara binip giden iyi insanlarımızdan kalan şanlı ve ölümsüz hatıralar…
Anadolu insanı ne düşünürdü, ne isterdi, neler yaşardı, nasıl yaşardı?
Şimdiki nesiller o nesilleri tanır mı?
Anlar mı?
Hatırlar mı?
Hayatını onların hayatıyla karşılaştırıp bir mânâ verir mi?
Cumhuriyet tarihçilerinden Ş. Süreyya Aydemir’in, “Suyu Arayan Adam” adlı eserinde bu hususta aydınlatıcı malûmatlara ulaşıyoruz...
Bu yazımızda Aydemir’in otobiyografisinden aktaracağımız askerlik hatıralarında mevcut, o iyi insanların, Anadolu insanının dünyasını sizlerle paylaşmak istedik…

***
Kayseri’de menzil kumandanı duygulu bir adamdı. Bize yol için vasıta arıyordu.
- Sizi araba kolu ile göndereceğim, dedi. Fakat bu kol bir türlü görünmedi. Sonra ümitler deve koluna, hatta gelen geçen kıta döküntülerinin cılız mekârelerine bağlandı. Fakat onlar da olmadı. Nihayet menzil kumandanı bir gün pazaryerine küçük bir baskın yaptırdı. Ele geçen eşeklerden, üçer beşer kişilik gruplara eşyaların yüklenmesi için birer tane dağıtıldı. Bize verilen eşeğin ne semeri, ne yuları vardı. Sırtı da cılk yaraydı.
Sahibi bitkin bir ihtiyardı. Eşeğinin başından bir türlü ayrılmıyordu. Bütün varlığı elinden alınan ve onu kurtarmak için her şeyi göze alan bir insanın inadıyla peşimizden koşuyor, hanın, kahvenin kapısında geceliyordu. Sonra bir akşam hava kararınca, menzil kumandanından gizli onu yanımıza katıp, eşeğini de şehir kenarında kendisine teslim edince, önce buna inanamadı. Sonra işin ciddi olduğunu anlayınca da söyleyecek lâf bulamadı. Elimizi öpmek mi, ayağımıza kapanmak mı, yoksa boynumuza sarılmak mı lâzım geldiğini tâyin edemiyordu. Bazen gülüyor, gene birden ağlamaklı oluyordu. Sonra dua etmek aklına geldi. Fakat bu sefer de ağlamak sırası galiba bize geliyordu. Onu yaralı eşeğiyle şehrin kenarından, gecenin bağrına dalan tozlu yollara adeta zorla iteledik.
Yerimize dönerken aramızda konuşacak söz bulamıyorduk. Biz üç arkadaş, üçümüz de fakir çocuklarıydık. Bizim de babalarımız böyle ihtiyar toprak adamlarıydılar. Bağ, bahçe işleri veya ırgatlıkla geçinirlerdi. Fakat bizde toprak, hiçbir zaman bu kadar sefil değildi. Bizde sefalet, bütün varlığı bir uyuz eşekten ibaret olan bu bitmiş ihtiyarın yoksulluğuyla kıyaslanacak kadar derin olmamıştı.

***
Yeniden yollara dökülünceye kadar Kayseri’de birkaç gün kaldık. Burada eşeği elinden alınan ihtiyardan başka, bir de Kayseri şehirlisiyle tanıştım. Anadolu toprağının bu da başka türlü bir mahsulüydü. Akşamları güneş ufka inerken Kayseri kalesinin burçlarında dolaşmayı severdim. Onu bir gün, bu burçları dolaşırken tanıdım. Kalenin topçusuydu. Ramazan ayı içindeydik. Onun vazifesi kale burçlarında Ramazan topunu ateşlemekti. Altmış yaşlarında vardı. Kale bedenlerinden birinde yuvarlanan ve kim bilir hangi asırdan kalan eski bir kaval topu namlusuna her gün vakti gelince barut dolduruyordu. İçine bezler, paçavralar sıkıştırıyordu. Sonra namluyu havaya dikerek iftar vakti olunca topu ateşliyordu. Ateşledikten sonra devrilen namlu, yerde bir süre yuvarlanırdı.

O saatlerde bu kale bedenleri, Kayseri’nin hakikaten en güzel yeriydi. Güneş Batı’da kaybolurken, şehrin tozlu havası içine gömülen Kayseri evlerinin camları ışıl ışıl yanardı. Renk renk bulut dalgaları stepte acayip şehriayinler yaratırdı. Erciyes dağının ebedî karlardan beyaz külâhı, pembe, turuncu, mor veya sincabî renklere bürünürdü.
Her iftar topundan sonra bir yudum su ile orucunu bozan ihtiyar, önce akşam namazını kılar, sonra:
- Allah ne verdiyse, diyerek çıkınını açar, rızkını benimle paylaşırdı. İki oğlu da askerdeymiş. Birinden hiç haber gelmiyormuş. Bazen bana:
- Bu muharebe yakında biter mi dersin? diye sorardı. Fakat anlardım ki sualinin cevabını beklemezdi. Çünkü muharebenin yakında bitmeyeceğini o da bilirdi. Sonra kendi kendine dalardı. Bir şeyler yermiş gibi görünürdü. Fakat bütün olanını benim önüme sirerdi.
Yunan muharebesini bilirdi:
- İlk askerliğim yedi sene sürdü oğul. Topçudaydım. Dönünce teyzenle başgöz olduk. Ama sonra gene çağırdılar. Bu sefer beş yıl dolaştık. Bıraktıkları zaman baktım ki benden hayır yok. Tezkereyi terk edince başçavuşlukla gittik Yemen’e… Hepsini toplasan belki yirmi sene eder asker ocağında… Şimdi de buralarda sütrelerim işte… Ama hani bugün de “haydi gel” deseler, gidesim gelir içimden…
Kayseri kalesi topçusuna gel deseler hakikaten de giderdi. Gönderdiklerim daha geri gelmedi demezdi. Bize galiba bunun için “ordu millet” diyorlardı. Evet, biz bir ordu millettik. İşte bu Kayseri topçusu, onun dönmeyen çocukları, benim dönmeyen ağabeylerim ve bu yaşta ben…
Nihayet bütün Anadolu’nun, Trakya’nın, İstanbul’un sonu gelmez bir yürüyüş kolu gibi bilinmezliğe karışan milyonları. Biz hepimiz, bu ordu milletin askerleriydik. En ateşli çağımız onundu. Gel deyince gider ve gittiğimiz yerlerin adını bile beceremezdik. Bizim çocukluk hayallerimizi büyüleyen imparatorluk nizamı buydu…
Bir sabah gün ağarırken Kayseri’den yaya yola çıktık. Daha son evlerden kurtulmadan ihtiyar topçu bir sokak aralığından göründü. Bir süre konuşarak yan yana yürüdük. Sonra durdu:
- Şunu teyzeniz gönderdi, diye elime bir çıkın tutuşturdu. Birtakım yufkalar, içine bulgur pilavı konularak dürülmüştü. Ayrıca zerdali kurusu da vardı. Hepimizin boynuna ayrı ayrı sarıldı. Gözleri doldu:
- Hakkınızı helâl edin oğul, ama hepiniz helâl edin, diye yalvardı.

BARAN Dergisi Sayı: 127
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
AFGANİSTANDA İŞGALCİLER TOPLU GEBERMEYE BAŞLADI...ALLAHUEKBER..
Afganistan'da dün 24 saat içinde 8 İngiliz askerinin yaşamını yitirmesi Ada'yı yasa boğdu. Ancak yastaki ülke bir yandan da iktidara öfkesini yöneltmekten de geri durmadı. Kayıplardan iktidarı sorumlu tutan basın, "Gerçeği söyleyin, kaybettik" manşetleri attı. Basın Başbakan Brown'a "Askerlerimizi geri çek" mesajı verirken Dışişleri Bakanı Miliband, Afganistan'da kalacaklarını vurguladı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Irak-Der Açıldı
Irak Halkıyla Yardımlaşma Derneği (Irak-Der) bugün İstanbul'da düzenlediği bir programla açılışını gerçekleştirdi. Açılışa, Irak Âlimler Meclisi Başkanı Mahmud Abdulaziz Hocaefendi, İmam-ı Azam Ebu Hanife Külliyesinin Üstadı Muhammed Sadık Hocaefendi, İsmailağa'nın mümtaz hocalarından Hüseyin Avni Hocaefendi, Furkan Dergisi Genel yayın Yönetmeni Saadeddin Ustaosmanoğlu ve Vakit Gazetesi Yazarı Ali Eren Beyefendi iştirak ettiler...
Resmi tam görebilmek için buraya Tıkla
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
36239.jpg



Afganistan'da 1 ABD askeri öldü


Afganistan'ın güneyinde düzenlenen saldırıda bir Amerikan askeri öldü.



24 Temmuz 2009

Afganistan'ın güneyinde düzenlenen saldırıda bir Amerikan askerinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Amerikan ordu sözcülüğünden yapılan açıklamada, bir Amerikan askerinin öldüğü teyit edildi, ancak ayrıntılı bilgi verilmedi. Afganistan'da bu son kayıpla bu ay içinde ölen Amerikan askerlerinin sayısı 35'e çıktı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Basi da SONU da YOK Olmaya MAHKUM

................
...................



jaap_de_hoop_scheffer1fedab431fedab44by.jpg



NATO Genel Sekreteri hastanelik

Jaap de Hoop Scheffer'in, damarında pıhtı oluşması yüzünden hastaneye kaldırıldığı bildirildi.


NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer'in, damarında pıhtı oluşması yüzünden hastaneye kaldırıldığı bildirildi.


NATO'dan yapılan açıklamada, damarı açmak için yapılan operasyonun başarıyla tamamlandığı, kendisinin istirahat ettiği belirtildi.


Açıklamada, Genel Sekreterin birkaç gün süreyle hastanede gözlem altında tutulacağı kaydedildi.



21.07.2009
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Afganistan Irak'tan çok daha zor



Amerika'nın Irak savaşına katılıp Afganistan'da da görev almış olan askerleri hep aynı şikayeti yapıyorlar: "Afganistan Irak'tan çok farklı".

Sessizce gelip yokediyorlar

Afganistan'ın güneyinde henüz göreve başlamış bir asker, denizci çavuş Jacob Tambunga, Newyork Times gazetesine verdiği demeçte: "Afganistan ve Irak kesinlikle farklı iki dünya" diyor.

"Irak'ta seni vurur ve kaçarlar, ama burada Taliban güçleri çevrene yapışıyor ve manevra yapıyorlar, asla bırakmıyorlar" diye devam ediyor.

Cumartesi günü patlayan bir bombada bir ingiliz asker ölmüştü, bu da ölen ingiliz asker sayısını 20'ye çıkarmıştı, ve buda sadece bu ayda Afganistanda ölen ingiliz asker sayısı. Binlerce ingiliz ve amerikan birliği Helmand'da, Taliban'ın çok güçlü olduğu bölgeye yığdırılıyor. İlk günlerinde Helmand'da, Tambunga 3 pusuyu geçmek zorunda kalmış ve her birinde savaşmış, ve her bir pusu Irakta olagelen en zor anlara eş değermiş. Batı askeri istatistik kaydını tutanlar bu ay altmışaltı nato askerinin öldürüldüğünü kayda almışlar. Otuz'dan fazla ABD askeri bu ayın sadece ilk üç haftası öldürülmüş. Bu ay 2001'den beri en ölümcül ay olmuş Nato birlikleri için. Bağımsız bir gazete ise bu yıl afganistanda yaklaşık 300 nato askerinin öldürüldüğünü söylüyor. 1996'dan 2001 yılına kadar afganistanı yöneten taliban, Batı yanlısı Karzai güçleri ile Abd ordusuna karşı gerilla savaşı veriyor. Bu savaşta 2001 yılından beri neredeyse 1300 nato askeri öldürüldü ve binlercesi de Talibanla savaşırken yaralandı.

Etkili, Cesurca

Amerikan deniz güçleri Taliban savaşçılarının çok aşırı aktif ve taktiksel savaştığını ve piyade okulunda öğrendikleri taktikleri taliban güçlerinin burada çok profesyonelce uyguladığını söylüyorlar. Ve şaşkınlıklarını da gizlemiyorlar.

Times'a konuşan başka bir çavuş: "Taliban güçleri bir kez saldırdı mı, başınızı mecburen aşağı eğmek zorunda kalıyorsunuz ve hiçbirşey göremiyorsunuz, ardından o arada başka bir taliban gurubu ise manevra yaparak sizi yoketmeye çalışıyorlar. Bu yüzden başınızı bir kere yere gömdünüz mü artık kurtuluş yok, bunu biz de yapıyoruz aslında ama onlar çok farklı" diye devam ediyor. "Tıpkı bir satranç gibi, bir onlar alıyor, bir biz, Taliban'ın fazla askeri mühimmatı yok gibi, güçlü silahları da yok. Eğer daha iyi silahları olsaydı, işte o zaman başımız büyük derde girerdi." diyor onbaşı Vazgen.

Bir çok amerikan denizcisi, Taliban'ın donanımsal eksikliklerini üretken taktikleri ile giderdiğini ve bu şekilde amerikan güçleri karşısında üstün durumda savaştığını savunuyor.

"Aptal değiller, bir hatayı asla ikinci defa yapmıyorlar" diyor bir başka onbaşı.

Taliban güçlerinin taktiksel verdiği gerilla savaşında amerikan askerleri şimdiden düzinelerce itiraflarda bulunmuş durumda. Bu da aslında savaşın seyrinin ne denli olduğunu bizlere gösteriyor.

Nato ve Abd güçleri Afganistanda sonuna kadar bataklığa batmış durumda.

time türk


 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
roket103cdcaff03cc7181by.jpg



Başkanlık Sarayına roket saldırısı





KABİL (A.A)
Afganistan'ın başkenti Kabil'de, devlet başkanlığı sarayını hedef alan roket saldırısında bina kompleksinin isabet aldığı ve hasar gördüğü bildirildi.


Afganistanlı bir polis yetkilisi atılan ilk roketin, Kabil'in merkezindeki sıkı tahkim edilmiş devlet başkanlığı sarayının içinde hasara yol açtığını, ikinci roketin ise yakındaki bir polis karargahına isabet ettiğini belirtti.


Polis yetkilisi roket saldırılarında ölen veya yaralanan olmadığını ifade etti.


Amerikan ordu sözcüsü Elizabeth Mathias daha önce yaptığı açıklamada, başkent Kabil'deki devlet başkanlığı sarayı yakınlarına 2 havan topu mermisi düştüğünü belirtmişti. Mathias, olayda can kaybı ya da maddi zarar olup olmadığı konusunda ise bir açıklamada bulunmamıştı.


Öte yandan, Reuters haber ajansını cep telefonuyla arayan Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid saldırının Taliban tarafından düzenlendiğini ileri sürdü.


Mücahid, Taliban'a bağlı militanların başkent Kabil'e 4 roket attıklarını söyledi.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt