Peygamberler olmasa, medeniyet olmazdı; insanlık olmazdı. "Mutlak Fikir"in bildiricisi ve "Mutlak Tatbikçi"si Peygamberler, belli başlı bir zaman ve mekândaki "hakikatin hakikati" kendilerinde olan "ferdi" ve yapılması gerekenin "gerekli olan"a mutlak uygunluğunu temsil ediyorlar. Onların her biri, toprak seviyeli bütün iş ve oluşların GAYESİ noktasını, iç âlem düzeninin hakikatini, BÜTÜN TEZ VE ANTİTEZLERİN kendilerine nisbet edildiği zamanüstü "Mutlak Ölçüler"in tek kök topluluğunu temsil ediyorlar. Hakikatlerinin hakikati ise, merkezde, Hakikat-i Ferdiyye; yekpare zaman ve mekân onun emrinde... O ki, Gaye İnsan ve Ufuk Peygamber... Baş ve son O... Sözkonusu hakikate binaen:
-"Bu bakımdan semavî dinlerin kendi içlerinde ve İslâm'a nisbetle muhasebeye ihtiyaçları yoktur. Çünkü din yalnız İslâm'dır. Peygamberler bir bayrak yarışçısı olarak yola çıkmışlardır. HER PEYGAMBER BELLİ BAŞLI ZAMAN VE MEKÂNIN PEYGAMBERİ... Bayrağı öbürüne teslim ederek, öbürü daha öbürüne teslim ederek aslî sahibine kadar gelmiştir. Ve nihayet bayrak TOPYEKÛN ZAMAN VE MEKÂNIN PEYGAMBERİNDE KARAR KILMIŞTIR. Hepsinin ismi İslâm ve hepsinin toplandığı yer, bütün mânâsıyla gerçek İslâm... Bu bakımdan dinlerin kendi aralarında ve İslâma göre nisbete ihtiyaçları yoktur."
Salih Mirzabeyoğlu