RE: RAMAZAN AYI ve FAZİLETLERİ
Orucunuzdan
nasibiniz sadece aç kalmak olmasın!
Bir ramazan ayına daha kavuşmuş bulunuyoruz. Müminler için bu ayın diğer adı "fırsat" ayıdır. Müminler Ramazan ayının gündüzünü oruçla, gecelerini de namaz ve dğer ibadetlerle geçirirler.
Ramazan ayına özel ibadetler Oruç ve Teravih namazıdır.
* * *
Ramazan Orucu Nasıl Tutulur? Oruç sadace yemek, içmek ve cinsi munasebetten uzak durmakla tutulmaz. Oruç tutacak olan mümin; yemek, içmek ve cinsi munasebetten uzak durduktan sonra aşağıdaki hususlarada uymak zorundadır. Aksi halde; aç kalmış olmaktan öte bir şey yapmama durumu ile karşı karşıya kalabilir.
Oruçlunun dikkat edeceği hususlar:
1 - Göz ; dinin haram ve mekruh saydığı şeylere bakmamalı.
2 - Dil ; yalan, dedikodu yapmayacak, başkalarının aleyhine konuşmayacak, kimseyi arkadan çekiştirmeyecek.
3 - Kulaklarımız Allah Celle Celâluhu'nun sevmediği ve yasak ettiği (dinen kötülenmiş ve mekruh sayılmış olan) şeyleri dinlemeyecek. Bir mümin kardeşinin aleyhinde konuşanı ve arkasından çekiştireni dinleyen de söyleyenin günahına ortak olur.
4 - Eller haram ve hileye, dinen kötü ve mekruh olan şeylere uzanmayacak.
5 - Ayaklar gidilmesi dinen kötü ve mekruh olan yerlere gitmeyecek.
ORUÇLA İLGİLİ SÖYLENENLER
Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh'dan rivayet edilen bir hadis–i şerifte Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:
"Nice oruç tutanlar vardır ki, haramlardan sakınmadıkları için oruçlarından nasipleri sadece açlıktır. Nice gece ibadete kalkanlar vardır ki, bu gece kalkmalarından nasipleri sadece uykusuzluktur."(1)
* * *
Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh şöyle demiştir:
"Gıybet, orucu zedeler, istiğfar ise onu tamir eder. İçinizden her kimin yarın âhirete orucunu tamir edilmiş olarak getirmeye gücü yetecekse, bunu mutlaka yapsın."
* * *
Cabir b. Abdullah Radıyallahu Anh şöyle demiştir:
"Oruç tuttuğun zaman kulağın, gözün ve dilin yalandan ve bütün haramlardan oruç tutsun. Hizmetçilerine eziyet etmeyi de bırak;oruçlu gününle oruçsuz gününü bir yapma."
* * *
Talk b. Kays buyurdu ki: Ebû Zer Radıyallahu Anh şöyle derdi:
"Oruçlu olduğun zaman gücün yettiği kadar haramlardan korun."
Kendisi de oruçlu olduğu gün evine çekilip, ibadetle meşgul olur; ancak namazlara çıkardı.
* * *
İmam Mücahid şöyle buyurdu:
"İki huy vardır ki, onlardan sakınanın orucu kurtulur. Bunlar da gıybet ve yalandır."
* * *
Ebü'l - Âliye Radıyallahu Anh da şöyle demiştir:
"Oruçlu kimse, gıybet etmediği müddetçe ibadettedir."(2)
* * *
Orucun canlı, şevkli tutulabilmesi birçok berekete vesile olması için sahura muhakkak kalkmalı ve bir şeyler yenilmelidir. Enes b. Mâlik Radıyallahu Anh'dan rivayete göre; Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Sahur yemeği yiyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır."(3)
* * *
Ramazan-ı Şerif ayında Allah-u Teâlâ'nın rızası için iftar yemeği vermenin de büyük mükâfatı vardır. Zeyd b. Halid el-Cühenî Radıyallahu Anh'dan rivayete göre; Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Kim bir oruçluya iftar yemeği verirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabında hiçbir eksiltme olmaz."(4)
* * *
Müminlerin tuttukları orucun üç derecesi vardır:
1 - Avamın, yani halkın tuttuğu oruc.
2 - Havassın, yani seçkin kulların tuttuğu oruc.
3 - Ehassü'l - havassın, yani en seçkin kulların tuttuğu oruc.
AVAMIN ORUCU
İki uzvu, mide ve tenasül uzvunu yemek, içmek ve cinsî münasebetten sakınarak tutulan oruçtur.
HAVASSIN ORUCU
Yukarıdaki esaslara riayet etmekle beraber gözünü, kulağını, dilini, elini, ayağını ve diğer azalarını günahtan koruyarak, tutulan oruçtur.
EHASSÜ'L-HAVASSIN ORUCU
Avam ve havassın orucundaki hususlara riayet etmekle birlikte, kalbini hasis, âdi emellerden, dünya düşüncelerinden ve Allah'tan başka her şeyden temizleyerek bütün mevcudiyetiyle Allah-u Teâlâ'ya bağlanmak ve hatırına O'ndan başkasını getirmeden tutulan oruçtur. Bu gibilerin gönlüne Allah'tan ve âhiretten başka bir şey geldiği anda oruçları bozulur. Dünya namına bir şey düşünseler, yine oruçları bozulur.
Halk gıdayı mideye sokmaz.
Havass günah ve kötü olan şeyleri bedene ve organlara yaklaştırmaz; seçkinler, yani ârifler, âşıklar ve kamiller de masivayı kalplerine sokmazlar.
Avamın orucu şeklen, aydınların ve seçkinlerin orucu hakikat orucudur.(5)
TERAVİH NAMAZI
Teravih namazı Ramazan ayına özgü bir namazdır.
Ramazan-ı Şerifin ilk gecesi başlar ve arife gecesi sona erer. Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazanı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından doğduğu gibi günahlarından temizlenmiş olur."(6)
* * *
Hazreti Aişe Radıyallahu Anhâ şöyle anlatmıştır:
"Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gece, gecenin ortasında dışarı çıktı; mescitte namaz kılmaya başladı. Birtakım insanlar da onun namazına uyup, onunla beraber namaz kıldı. Sabah olunca insanlar geceleyin Peygamberin mescitte namaz kıldığını konuştular. Bu haber yayılınca ertesi gece, önceki gecekinden daha çok insan mescitte toplandı ve Peygamberin beraberinde namaz kıldılar. Sabah olunca insanlar bunu yine aralarında konuşup yaydılar. Üçüncü gece cemaatin sayısı iyice arttı. Resûlullah yine gelip, namaz kıldı; insanlar da onun namazına uyup, beraberinde namaz kıldılar. Dördüncü gece olunca mescit, gelen insanlarla dolup taştı. Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem o gece namaza çıkmadı. Nihayet sabah namazını kıldırmak için çıktı. Sabah namazını kıldırınca yüzünü cemaate döndü ve hutbe başlangıcı olarak şahadet kelimelerini söyledi. Sonra "Amma ba'du" hitap faslı ile başladığı hutbesinde bu gece namazına çıkmayışının gerekçesini şöyle açıkladı:
"Muhakkak ki, sizin mescitte toplanmanız bana gizli kalmamıştır. Şu kadar var ki, gece namazı üzerinize farz kılınır da sonra edasından aciz kalırsınız diye korktum."(7)
* * *
Hanefîlere göre, teravih namazının rekât sayısı Hazreti Ömer Radıyallahu Anh'ın uygulamasına dayanır. Hazreti Ömer Radıyallahu Anh, Mescid-i Nebevi'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı.
Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekât olarak cemaatle kılınmasına karşı çıkmadı. Âlimler bu hususta Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu hadisine göre hareket etmişlerdir:
"Benden sonra benim sünnetimden ve raşid halifelerin sünnetinden ayrılmayın."(8)
Diğer yandan Abdulah b. Abbas Radıyallahu Anh'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldığı ve arkasından da üç rekât vitir namazı kıldığı rivayet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hazreti Ömer Radıyallahu Anh'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir:
"Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hazreti Ömer Radıyallahu Anh, bu namazı cemaatle ve yirmi rekât kılınmasını şahsî bir içtihadı ile yapmadığı gibi bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'i bir esasa ve Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır."(9)
Dipnotlar:
1 - Hâkim, Müstedrek, 1/431
2 - Suyûtî, Dürrü'l–mensur, 1/484
3 - Buhârî, Savm 20
4 - Tirmizî, Savm 82
5 - Gazâlî, a.g.e., 1/241
6 - İbn Mâce, İkametü's-salât, 173; Ahmed b. Hanbel, I, 191, 195
7 - Buhârî, Teravih 4
8 - Tirmizî, İlim 16; Ahmed b. Hanbel, IV, 126
9 - et - Tahavî, Haşiye, 334
Beyan Dergisi
araştırma
yahya süleymanoğlu