Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Rabıta, Rabı Nedir, Rabıta Şirk midir, Rabıta Hak mıdır (2 Kullanıcı)

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Allah C.C. na aşk ,Peygamber A.S. lara aşk ...Kur 'an-ı Kerim okuma ,Halifeleri mize saygı ,sevgi...Velilere,Evliyalara ,Şehitlere sevgi tavsiye ediliyordu... ama öyle toplanarak vs ile değil kulaktan kulağa...
Edepli olun...Adaplı olun ...Kısaca Peygamber efendimizin sünneti tavsiye ediliyordu...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Kendileri kulaktan kulağa Nakşiyiz diyorlardı o kadar ...Hiç aykırı bir şey duyulmuyordu... ben yoktu...Allah C.C. vardı...Muhammed Mustafa A.S. vardı...Kur'an -ı Kerim vardı...Namaz ,Zekat ,Oruç ,Kelime-i Şahadet vs tavsiye olarak vardı uygulamanız güzel olur diyorlardı...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Diğer Nakşiyiz diyenler gibi değildi...Sadece Müceddid yolu bu yol ...Bu yol Allah C.C. na direk götürür İnşallah deniliyordu...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Evet bu yol gerçek Müceddid yolu imiş ...Şimdi daha iyi anlıyorum...Bu yol Allah C.C. na ulaştıran yolmuş...Elhamdulillah...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Allah C.C. na herkes ulaşır İnşallah yeterki Aşkınız başka yere gitmesin...
Allah C.C. aşkı ile yoğrulalım..Muhammed Mustafa A.S. aşkıyla coşalım...Kur'an -ı Kerim ile çırpınalım...Sarılalım... sarılın ...Allah C.C. nun Razı olduğu Kullardan olalım...Ne güzel olur....İnşallah Berat gecesi hürmetine ...Tüm İnsanlar Allah C.C. yoluna koşar aşktan coşar...
Coşar da coşar...

İNŞALLAH...
Allahım bize seni ...Muhammed Mustafa A.S. ve Kelamın Kur'an-ı Kerim 'i Nur olarak gark et...Amin...


Şimdilik yeterli oldu galiba selamlar...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Diyeceksiniz adres ver...
Yok inanın yok ..bu yol sadece nasip ve arama ,istek yolu...
Allah C.C. nasip etmez ve layık olunmazsak bulmak mümkün değil...

Acizane bana adres vermişlerdi ...
Üç yıl aradım aynı caddede ...ancak üç yıl sonra numarayı bulmuştum...Kapıdan içeri halen girmem mümkün olmadı...Tanımak zor...Buldun görmek zor...Sohbet mümkün değil...
Sadece Allah'a yönelme var ...tanınma tanıtma yok ...
İnanın ...Allah C.C. nasip edecek... yoksa işte gerçek bilen olursa ondan duyduğunuzu...Kur 'an-ı Kerimle karşılaştıracaksınız...Kendin araştıracaksınız...Kendin bulacaksın ...kendin uygulayacaksın ...kendini ve nasibi olanı kurtaracaksın yani duyduğunu söyleyeceksin ...O kadar...
Ama bu yol Allah C.C. na giden yol ...İnşallah size de nasip olur...


Selamlar...Bildiğimiz acizane bu kadar...
 

özgeöz

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2012
Mesajlar
186
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
arkadaşlar lütfen 'siz ne anlarsınız rabıtadan, sizin zaten ne alıcınız var ne vericiniz' gibi beş yaşındaki çocuk cümleleriyle komikleşmeyin. daha doğrusu terbiyesizleşmeyin. isteyen rabıtasını ölü adamlarla yapar isteyen de Rabbiyle. uzatmayın.
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Rabıta ile ilgili aldığım bazı sorular ve onlara verdiğim yanıtlar şunlardır:

‘Rabıtanın hak olduğuna inanıyoruz. Ama rabıtadan zevk alamıyoruz. Bunun için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtadan yeteri derecede yararlanmak nasıl olur?’ ‘Rabıtanın yarar sağlaması için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtayı sevmek için neler yapmalıyız? ‘Şeyhe muhabbeti nasıl duyabiliriz, artırabiliriz?’
Bu sorular, benzer mahiyettedir. Yanıtları aynı caddeye çıkar.

Tasavvuf ve tarikat yolunun amacı nefsi fenaya (yokluğa) ulaştırmaktır. Nefsi yok kılıp Allah’a vasıl olmaktır. Fenafillâhın bir şartı vardır. Bu da önce fenafişşeyhe ulaşmaktır. Fenafişşeyh, müridin nefsini şeyhinde yok kılmasıdır. Yani mürit kendisini o kadar yok kılar ki, hayal dünyasında kendisini arasa ancak şeyhini bulur. Şeyhinin karşısında erimiştir. Nefsi ortadan kalkıp şeyhi var olmuştur. İşte fenafişşeyh makamı budur. Fenafişşeyh makamına insan durup durduğu yerde veya sanıldığı gibi sadece zikirle ulaşamaz. Rabıta ile ancak fenafişşeyh makamına varılabilir.

Rabıta karşısında nefis önce isyan eder. Ben bu cümle ile rabıtayı kabul etmeyenleri kastetmedim. Hayır, rabıtasını düzenli olarak yapan kişilerden söz ediyorum. İnsanoğlu işte böyle garip bir yaratıktır. Düşünce boyutunda rabıtanın hak olduğunu bilir, rabıta ile ilgili pek çok keramete de tanık olur, ayrıca düzenli olarak rabıtasını da yapar ama nefsi rabıtaya karşı çıkar. Çünkü nefis özgürlüğüne çok tutkundur. Başka birisinin boyunduruğuna girmek istemez. Hele başka bir insan, bu bir veli için de olsa, yok olmayı hiç istemez. Şeytanla işbirliğine de çok yatkındır. Rabıta ile günden güne özgürlüğünün elinden alındığını, eridiğini bilir, şeyhin nurundan rahatsız olur. Çünkü bu nurlar onun varlığını gün be gün yok etmektedir. Rabıta fenafişşeyh yolunda müridi gün geçtikçe olgunlaştırmaktadır. Bu yüzden nefis de ilkbaharın yaklaşması ile yerlerdeki karların yavaş yavaş erimesi gibi bir durum yaşamaktadır. Bundan büyük bir hoşnutsuzluk duymaya başlamaktadır. Çünkü nefsin kar kadar Allah’a (c.c.) soğuk olan bir tabiatı bulunmaktadır. Nefsin bu hoşnutsuzluğu ile insan rabıtadan zevk almamaya başlar. Rabıta ona çok sıkıcı bir iş olarak gözükür. Vesveseye girer. Kabz (depresyon) hali etkisi altına alır. Hatta rabıtada zamanını boşa harcadığı, kandırıldığı vehimlerini yaşamaya başlar. Oysa sadatların bildirdiği üzere rabıta tek başına insanı maksadına (fenafillâha) ulaştırmaya yeter. Zikir ise böyle değildir. Çünkü rabıta ile nefis katı yağın ısıda erimesi misali bir hal yaşar. Zikir ise genellikle nefsi katılaştırır. Çünkü zikreden insan genellikle farkına varmadan nefsanî bir kendini beğenmişlik çukuruna ister istemez düşebilir. Bu da onun manevi terakkisini durdurur. Ama rabıtanın nefsi hor hakir kılan, yok eden özelliği ile bu kişi böyle bir çukura düşmekten kurtulur. Elbette bu yolda zikir de gereklidir. Önemini küçümsemiyoruz. Rabıta yemekse, zikir su gibidir. Birbirinden ayrı düşünmek doğru değildir. Ama tasavvuf ve tarikat yolunun olmazsa olmaz koşulu rabıtadır. Rabıta olmadan fenafişşeyh gerçekleşmez, fenafişşeyh olmadan da fenafillâh olmaz. Bunlar birbirine bağlı çarklardır. Bunların işlemesi rabıtanın edebine ve usulüne uygun olarak yapılmasına bağlıdır.

Rabıtadan azami derecede yararlanmak, zevk almak, rabıtayı sevmek istiyorsak rabıta sırasında kendimizi daha doğrusu nefsimizi şeyhin karşısında yok bilmek gerekir. Tabii bunu yapmak başlangıçta biraz zor olabilir. Ama zamanla bu meleke gelişecektir. Şeyhin suretini canlandırırken veya şeyhin karşısında var olduğumuzu düşünürken kendimizin anasır-ı erbasını (toprak, su, hava, ateş) dağıtmalı; toprağını toprağa, suyunu suya, havasını havaya, ateşini ateşe katıp tamamen yok etmeliyiz. Bunu yaparken nefsimizi küçük görmeli, onun şeyhin karşısında bir varlığa sahip olmasını bile düşünmemeliyiz. Peygamberimizin (s.a.s) şu hadis-i şerifini de daima tefekkür etmeliyiz: ‘Varlığın (nefsin) öyle büyük bir günah ki, onunla başka bir günah mukayese bile edilemez.’ Rabıta sırasında insan bu şekilde hareket ederse, yani nefsini hor ve hakir kılarak yok farz ederse hemen rabıtadan yararlanmaya, şeyhin nurundan ve feyzinden istifade etmeye başlar.

Rabıta sırasında nefsi ezmek, hor hakir kılmak, yok farz etmek yanında başka bir şeye de dikkat etmek gerekir: Şeyhi gönüller sultanı olarak telakki etmek. Onu Allah dostu olduğu için yüceltmek. Bunun için onun görkemli bir tahta oturduğunu düşünmek ve kabul etmek güzel bir sonuç verir.

Siz bunları tatbik ettiğinizde nefis ve şeytanların hemen bu oldubittiyi kabul edip teslim olacaklarını mı sanıyorsunuz? Böylece rabıtada karşılaştığınız problemler bu şekildeki bir uygulama ile son mu bulacaktır? İnsanoğlu nefis ve şeytanları tanımadığı için böyle safça şeyler düşünebilir. Gerçekte nefis de şeytanlar da çok inatçılardır. Davalarından öyle kolay kolay pes etmezler. Aldığınız bu kararları uygulama yolunda daima size sinsice yaklaşırlar, çaktırmadan çeşitli engelleme girişimlerinde bulunurlar. Öyle ki bir bakmışsınız birkaç ay sonra rabıta olgusu ‘eski tas, eski hamam’ deyiminde olduğu gibi bir hal almış olabilir. Aldığınız kararları da unutmuş olursunuz. Sanki içinizden silinmiş gibi. Nefis kendisini yokluğa (fenafişşeyhe, fenafillâha) götüren bu rabıtanın en azılı düşmanıdır. Ondan kurtulmak tamamen mümkün olmadığı zaman ‘bari öylesine yapılsın’ diye bir politikaya başvurur: Rabıta sırasında benlik davası ile şeyhi kafasında canlandırır veya şeyhin karşısında durur. Tabii o zaman da rabıta feyizsiz, nursuz geçeceğinden bin çeşit vesveseye de kapı açacaktır. Onun için rabıtada bir gevşeklik olduğu, rabıta verimli geçmediği zaman hemen onu masaya yatırmalı, değerlendirmeli; nefsin rabıta sırasındaki benliğini ezmeli, onu yok kılma yoluna gidilmelidir. Nasıl okullarda derslerdeki konular belli bir periyotla sınavlarla yoklanıyorsa biz de rabıtalarımızı ara sıra ölçüp değerlendirmeli, onların nefis ve şeytanların etkileri ile yavaş yavaş nereye doğru kaydırıldıklarını görmeli, hemen gerekli önlemleri almalıyız. Hatta bu ölçüp değerlendirmeyi her rabıtadan sonra alışkanlık yapmak, nefse ve şeytanlara bu hususta göz açtırmamak anlamına gelecektir.

Rabıtada kendimizi şeyhin karşında yok farz edersek bu durum insana büyük bir zevk verir dedik ama nefis neden bu zevkten hoşlanmıyor? Kendimizi şeyhin karşısında ezmek, küçük görmek, yok kılmak sırasında duyulan zevk ruhanidir. Nefsanî değildir. Nefs bundan sıkılır. Ruh Allah’tan geldiği için bir Allah dostunun huzurunda bu şekilde oluştan dolayı büyük bir zevk alır. Bu zevk günden güne de artar. Ruh rabıtayı sever. Nefis ise günden güne bunalımlara (kabz haline) girer. Kişi, rabıtada biraz ilerleyince bu maceranın söylediğimiz gibi olduğunu, geliştiğini anlayabilir. Hem sıkıntıyı hem de hazzı algılar. Sıkıntının nefisten, hazzın da ruhtan kaynaklandığını bilir.

İnsan rabıtada kendisini yok kıldığı zaman boş bir şişenin suya konulduğunda içerisinin dolması gibi bir hal yaşamaktadır. Nur ve feyz ile temasa geçtiğini hissetmektedir. Bu his zamanla da güçlenmektedir. Aynelyakin, hakkalyakin düzeye gelmektedir. Benliği ile rabıta yaptığı zaman ise, hiçbir manevi hal yaşamamaktadır. Rabıta ona çok sıkıcı gelmektedir. Hem nefsi hem ruhu rabıtadan zevk alamamaktadır.

Rabıtanın mahiyetini anlamayanlar genellikle ruh hakkında hiçbir şey bilmeyenlerdir. Ruhu haksızca, cahilce bu evrenin kanunları ile sıkı sıkıya bağlayanlardır. Ruh için zaman, mekân gibi kayıtları kabul edenlerdir. Ruhun özellikleri, bağlı olduğu kanunlar, elbette bu evrenin ve içerisindekilerin kanunlarından farklı olacaktır. Çünkü evren ve içerisindekiler, Allah’ın (c.c.) ‘Ol!’ ilahi emriyle yoktan yaratılmıştır. Ruhun kaynağı yokluk değil, yüce Allah’tır. Hâşâ ruh Allah’tan bir parça değildir. Çünkü Allah (c.c.) bölünemez ve parçalanamaz. Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle ruh insana Allah’tan (c.c.) gelmiş bir ilahi soluktur (bk. Hicr suresi 29). Onun için ruh, hak olan rüyalarda kayıtlardan kurtulunca her yere gidebilmekte, önceden bilmediği yerleri ve kişileri görebilmektedir. Rabıta sırasında insan şeyhini hayal edince veya kendisini şeyhin karşısında düşününce gerçekten ruhu şeyhini algılamaktadır. Ama bunu o kişi bilmemektedir. Bunun farkına varamamaktadır. Bu algılama ruhsal düzeyde (bilinçdışında) gerçekleşmektedir. Şayet sofi edebine ve usulüne uygun olarak rabıtaya devam ederse şeyhin manevi hallerinden yararlanmaya başlayacaktır. Şeyh, ruhunun manevi organlarını (letaiflerini) yüksek makamlara ulaştırmış birisidir. Kişi rabıta sırasında sanki iki kablonun birleşmesi gibi bir durum yaşamakta, şeyhinin yüksek hallerini kendi üzerine almaktadır. Letaiflerini onun letaiflerine bağlamaktadır. İşte rabıtanın Allah’a (c.c.) ulaştırıcı yollardan en kısa ve ne çabuk olmasının sırrı budur.

İleri hallere ulaşan kişiler, rabıta sırasında şeyhlerini görebiliyorlar mı ve onlarla konuşabiliyorlar mı?
Evet, bu da çokça karşılaştığımız bir soru. Nedense cevaplamak da hoşuma gitmiyor. Çünkü bu sefer de insanlar rabıtada şeyhlerini görmeyi, onunla konuşmayı istemek gibi bir amaç güdüyorlar ve bunu takıntı yapıyorlar. Tabii o zaman da rabıtaları verimsiz geçmektedir. Çünkü rabıtada nefsi yok kılmadıkça, şeyhin karşısında hiç olmadıkça istenilen derecede yararlanmak mümkün değildir. İnsanların meraklarını gidermek için söylüyorum ki, bunlar doğrudur. Yani ileri hallerde nurlar görüldükten epey bir zaman sonra rabıta sırasında şeyh ve onun maiyetindekiler (sadatlar) görülebildiği gibi onunla konuşmak da mümkündür. Ama şunu da belirteyim ki, bu maksatlarla rabıta yapılırsa rabıtadan da zerre kadar yararlanılamaz. Yani sofi rabıtada şeyhini görmek, onunla konuşmak gibi bir amaç gütmemeli; nefsini ezmeye, yok kılmaya çalışmalıdır. Üstüne vazife olmayan işlere karışmamalı, ‘Her şeyin bir vakti vardır.’ diyerek işine gücüne bakmalıdır. Kaldı ki bu nimetler (yani şeyhi rabıtada görme ve onunla konuşma) bir ömürde bile insana nasip olamazsa da rabıtanın amacı bunlar değildir. Tasavvuf ve tarikat yolunun amacı ‘Allah rızasına’ ulaşmaktır. Bu tür nimetlerin nasip olması, Allah rızasına işaret değildir. Allah’ın mekrine (hilesine) akıllar sırlar ermez. Kaldı ki İmam-ı Rabbani Hazretlerinin (k.s.) dediği gibi yüce Allah (c.c.) bizleri ahrette tasavvufi hal ve makamlarla değil ilahi kurallara (şeriate) uyup uymamakla sorguya çekecektir. Onun için bu konularda vesveseye girmemek gerekir.

Rabıta sırasında görülenler şeytanlar olamaz mı?
Zaten bu yoldaki kişiler önce şeytanları görürler. Bu yolda iyice bir pişerler. Onların her türlü marifetlerine de tanık olurlar. Ondan çok sonra rabıta ile şeyhini ve sadatları görme şerefine nail olurlar.

Kaldı ki sofi her halini mutlaka mürşidine söylemelidir. Şeyhler daha önce bu yollardan yürüdükleri için tecrübelerinden hallerin, görülen şeylerin şeytani mi yoksa Rahmani mi olduklarını hemen anlarlar. Ama bazen sofiler, nefsin ve şeytanların etkisi ile hallerini ve gördükleri şeyleri şeyhlerinden gizlerler. Yalancı bir âlemde yaşayarak kendilerini kandırırlar. Şeytanlar kendilerini alaya alıp dalga geçtikleri halde yüksek halleri ve gördükleri ile (!) kendilerinin veli, kutup, mehdi vs. olduklarını düşünürler, sanırlar. Bundan ayılıp kendilerine gelmeleri uzun sürebilir. Bazıları benlik davasından bu bataklıktan bir türlü kutulamazlar.

Ben bu soruyu, yani ‘Rabıta sırasında görülen şeyler şeytanlar olamaz mı?’ sorusunu soran kişiye dedim ki, sen babanı bir keçiyle karıştırır mısın? Elbette hayır. Ama uzaktan babanı başka bir insanla karıştırabilirsin. Çünkü ataların da dediği gibi ‘Adam adama benzer’. Ama babasını keçiyle karıştıran olabilir mi? Olamaz, çünkü keçi ile adam ayrı varlıklardır. Türleri farklı. İşte bunun gibi her ne kadar şeytanlar aynı formlarla, ayırt edilemeyecek nitelikte insanların kılığına girseler de ilahi nurlar karşısında dayanma güçlerine göre hemen kendilerini belli ederler ve keçi ile adamın karışmaması gibi birbirlerinden ayrılırlar. Şeytanlar ayrı birer varlıktır, şeyhin ve sadatların ruhları ise bambaşkadır. Nurlar şeyhin ve sadatların bembeyaz sarıklarına vurunca onlar ışıldarlar, ama aynı nurların ucuna bucağına şeytanlar yaklaşamaz bile. Şeytanlar ancak kalbin (ve ruhun) letaif nurlarına zar zor dayanırlar ve bu nurlar sayesinde insan suretinde görünürler. Medyumlar asla şeytanları bu halleri ile göremezler. Kalp gözüm açık diyenleri bile ancak şeytanları insan görünümüne girmeye çalışan bir duman, sis yığını olarak görebilirler. Tabii kendi vücutları üzerinde tesirlerini algılarlar ve onlarla konuşabilirler.

Rabıta olmadan fenafillâha ulaşamaz mıyız?
Rabıta olmadan fenafillâha ulaşmak mümkün değildir. Sadece üveysiler buna nail olmuşlarsa da onlar da genellikle ölmüş olan bir velinin ruhundan veya Hz. Hızır’dan (a.s.) yararlanmışlardır. Yine bunlardan yararlanma yolları da onlara rabıtayla olmuştur. Ölmüş bir kişiye -eğer sureti bilinmiyorsa- rabıta yapmak, bu rabıtanın da verimli olması ise çok zordur.

Ölmüş şeyhe rabıta fayda sağlar mı?
Şeyh öldüğü zaman ruhu kınından çıkmış kılıç gibidir. Yani şeyh yaşarken nefsi o kılıca engeldi, bir kındı. Öldüğü zaman daha bir ruhu güçlenmiş olacaktır. Bu ileriki zamanlarda daha yüksek derecelere varacaktır. Çünkü veli öldüğü zaman manevi seyri durmamakta, devam etmektedir. Ölüm olayı bu manevi seyri kat be kat artırmaktadır. Çünkü velinin ayağına artık nefis, dünya ve şeytanlar dolanmamaktadır. Ama ölmüş şeyh ancak olgun müride, yani rabıtada az çok feyzin, nurun varlığını hissedebilen sofiye yarar sağlar. Yeni müritlere canlı şeyh kadar iyi gelmez. Fayda sağlamaz. Bunun en başlıca sebebi nefsin ölmüş şeyhe fazla muhabbet duyamamasıdır. Hâlbuki rabıtada nefsi ezmek, yok kılmak yanında şeyhe muhabbet duymak da çok önemlidir. Çünkü nefis ölmüş şeyh ile daima ölümü hatırlar, ölüm de nefse hoş gelmez. Bu yüzden ölmüş bir şeyh ne kadar yüce bir makamda olsa da canlı şeyh kadar müride yararlı olmaz. Tabii bir de sofinin yaşadığı hallerini anlatması ve sıkıntılarında ona yardımcı olması, yol göstermesi açısından canlı bir şeyh mutlaka gereklidir.
Allah cümlemize gereği şekilde rabıta nimetinden yararlanmayı nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi

Allah Razı olsun çok güzel açıklamışsınız...İstifade ettik...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
arkadaşlar lütfen 'siz ne anlarsınız rabıtadan, sizin zaten ne alıcınız var ne vericiniz' gibi beş yaşındaki çocuk cümleleriyle komikleşmeyin. daha doğrusu terbiyesizleşmeyin. isteyen rabıtasını ölü adamlarla yapar isteyen de Rabbiyle. uzatmayın.

Ne güzel de söylediniz.... herkesin imanı kendi ile Allah C.C. arasında gizli...Herkes aynı düşünceye sahip olamaz...Alıcı aleti olan RADYO gibi yayınları alır...Yoksa öylece kalır,acaba der ...
Gerçek veli kabri bulmak nasip olursa sende layıksan ve RADYON açıksa ve istasyonda ayarlıysa yayını canlı canlı alırsın...Kime ne değil mi?

Teşekkürler...Selam ve sevgiler...
Yukarıda çok sayıda yazdıklarımdan....bazı kişileri istemeden üzdüysem af diliyorum...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Imanin oldugu yerde huzur vardir
Imanin olmadigi yerde gönül dardir
Ey filan, ey fisman, nasihat hakdir, nasihat almayan pismandir
Bu dunyaya gelme sebebini anlamadiysan, ne dense sonu inkardir
Ey gönül! Sems adi sevene Yârdir
Bu gönul yarali , melhemi Sems , veren Yaratandir,
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Imanin oldugu yerde huzur vardir
Imanin olmadigi yerde gönül dardir
Ey filan, ey fisman, nasihat hakdir, nasihat almayan pismandir
Bu dunyaya gelme sebebini anlamadiysan, ne dense sonu inkardir
Ey gönül! Sems adi sevene Yârdir
Bu gönul yarali , melhemi Sems , veren Yaratandir,

Maşallah...vede İnşallah...
 

Suriyeintifada

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Haz 2012
Mesajlar
55
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Web Sitesi
www.ikim-der.com
Ben sorularıma hala cevap almış değilim

Milyarlarca Müslüman Rabıta yapmıyor böyle birşeyi savunmuyor da bu Nakşi taifesi mi doğru yolda Neden sadece Nakşi tarikatına bağlı insanlar yapıyor...Önceki mesajlarımda da yazdım..Onlarca islam ülkesinde neden bu rabıta yok varsa da onlarda nakşi sadece...

Anlayacağınız bu rabıta nakşilere özel birşeydir...Ne peygamberimiz ne sahabeler ne mezheb imamları böyle birşey yaptı nede yapmayı tavsiye etti...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
İnanınki bu konuda bilgimiz yok...
Bulursak yazarız...
Ancak Rabıtayı ...Tefekkür ismi ile degerlendirirseniz...Nedenini bulursunuz...
Peygember efendimizden sonra A.S. bildiğimiz kadarıyla ...irşad makamı kapandı veya gizlendi...Bu gizlilik o gizlilik...Nakşi adı verilen kanal Gerçek Müceddidler ''sayılarının tamamı 13 olacak galiba'' ...adı altında Allah C.C.nun sevdiğini bildiğimiz ve inandığımız veliler tarafından tavsiye edildi...
Bu Müceddidlerden birinin ismi...Bahauddini Nakşibendi hz. R.A....Nakış işler gibi sessiz Allah C.C. nu düşünün diye tavsiye etmiştir...Konu bu...Şu an Müceddid var mı...Allah C.C. bilir...Ona C.C.sormalıyız...Biz bilemeyiz çünkü kendilerini gizliyorlar...Basında veya yayında yoklar...Nasibi olan bilirmiş...
Tefekür insanı, bir çocuğun anneye kavuştuğu andaki sevgi gibi sevgiye ulaştırıyor...Sizede tavsiye ederiz...Biri yok sen ve sana senden yakın Allah C.C. ...
Onu hayal ediyorsun... aşk doluyorsun... mutlu oluyorsun... o kadar....Kimseye zararı yok...Sadece kendin bilirsin o kadar...
Selamlar...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Eleştiren arakdaşlar yazıyı iyi analiz ederseniz eleştirilerinze cevap bulabilirsiniz

Muhsin kardeşimiz
Allah celle celaluhu Kalpler ancak Allah'u tealanın zikri ile mutmain olur diyorken böyle bir cümle
Tasavvuf kitaplarından rabıtanın zikirden daha eftal olduğunu okuyunca taaccüp etmiştik. Hatta karşı geldik. İnanmadık. Ama zamanla kalp gözümüz açılınca işin hakikatine bizzat şahit olduk. Meğer sadatlar doğru söylemiş, rabıtasız zikir maksada ulaştırmaz, ama zikirsiz rabıta maksada ulaştırırmış
biraz cüretkarca gözüküyor.Bunu nasıl anlamalıyız?
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Eleştiren arakdaşlar yazıyı iyi analiz ederseniz eleştirilerinze cevap bulabilirsiniz

Muhsin kardeşimiz
Allah celle celaluhu Kalpler ancak Allah'u tealanın zikri ile mutmain olur diyorken böyle bir cümle
Tasavvuf kitaplarından rabıtanın zikirden daha eftal olduğunu okuyunca taaccüp etmiştik. Hatta karşı geldik. İnanmadık. Ama zamanla kalp gözümüz açılınca işin hakikatine bizzat şahit olduk. Meğer sadatlar doğru söylemiş, rabıtasız zikir maksada ulaştırmaz, ama zikirsiz rabıta maksada ulaştırırmış
biraz cüretkarca gözüküyor.Bunu nasıl anlamalıyız?

Sorunuzu çok beğendim acizane biraz erken davranıp konuya girmek durumunda kaldım...Bunun için öncelikle özür dilerim...

Evet ;Muhsin kardeşimiz konuyu enine boyuna hatta biraz daha ayrıntılara girerek izah etmiş...Taktire şayan izahat...
Ben de acizane olarak bu değerlendirmelere ve izaha katılıyorum...Allah C.C. nun 18000 ilmi var bu ilimlerin zerresi dahi bizim için deniz derya değerindedir...
Tefekkür herşeyi kapsar işter zikir edin ,ister rabıta sonuçta tefekkür ile beraber hareket ederler...
Zikir Allah C.C. nun çok hoşuna gider...Tefekkürde...böyle olunca rabıtada esas arzu Allah C.C. olduğu için hepsi aynı hedefe gider ve çok coşkulu bir aşk doğar...Allah C.C. nunda hoşuna gittimi...Kalp gözünüzde açılır,Baş gözünüzde...Allah C.C. yayını yapar sizdeki alıcıya çalış der...Coşar da coşarsınız ....Selamlar...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Sorunuzu çok beğendim acizane biraz erken davranıp konuya girmek durumunda kaldım...Bunun için öncelikle özür dilerim...

Evet ;Muhsin kardeşimiz konuyu enine boyuna hatta biraz daha ayrıntılara girerek izah etmiş...Taktire şayan izahat...
Ben de acizane olarak bu değerlendirmelere ve izaha katılıyorum...Allah C.C. nun 18000 ilmi var bu ilimlerin zerresi dahi bizim için deniz derya değerindedir...
Tefekkür herşeyi kapsar işter zikir edin ,ister rabıta sonuçta tefekkür ile beraber hareket ederler...
Zikir Allah C.C. nun çok hoşuna gider...Tefekkürde...böyle olunca rabıtada esas arzu Allah C.C. olduğu için hepsi aynı hedefe gider ve çok coşkulu bir aşk doğar...Allah C.C. nunda hoşuna gittimi...Kalp gözünüzde açılır,Baş gözünüzde...Allah C.C. yayını yapar sizdeki alıcıya çalış der...Coşar da coşarsınız ....Selamlar...

Zikir sadece tesbih çekmek değildir.
Zikir Allah celle celaluhu sizi hangi konumda nasıl görmek istiyorsa siz o konumda görmesini istediğiniz durumda iseniz işte sizde zikir halindesiniz demektir.Allah cele celaluhu bütün herşeyin kendisini zikrettiğini beyan eder işte yaratılanların hepsi yaratılış gayesinde hareket ettiğinden her daim Allah celle celaluhu zikretmektedirler.Bu manada nankör olan insandır.
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Zikir sadece tesbih çekmek değildir.
Zikir Allah celle celaluhu sizi hangi konumda nasıl görmek istiyorsa siz o konumda görmesini istediğiniz durumda iseniz işte sizde zikir halindesiniz demektir.Allah cele celaluhu bütün herşeyin kendisini zikrettiğini beyan eder işte yaratılanların hepsi yaratılış gayesinde hareket ettiğinden her daim Allah celle celaluhu zikretmektedirler.Bu manada nankör olan insandır.

Tabi ki sizin bakış açınızdan bakarsak yaratılan her zerre Allah C.C. zikreder...
Buna NUR dersek ...Acizane ilave zikir, NUR üstü NUR dur...Birde bu Zikre tefekkürü dahil ederseniz, yıldızlı NUR oluşur...
Sevginizi katarsanız keyfe bakın o zaman...
Hele birde Allah C.C. size .........Şunu söyle buyurursa ...Dil sessiz, kalp gönülle ...Beyinde karışıp ,tefekkür de edince eh... eh... ne güzel olur...
Sahi o tarz zikirleri Allah C.C. sizin dediğiniz gibi ''örnek olarak siz dedim'' otur secdeye, al tespihi eline başla söylemeye ...öyle değil...Başlarsınız çekmeye yani arz ile söylemeye.... bir gün mü sürer ?,bir ay mı? .....Allah C.C. dur buyurana kadar devam eder....Bitti dersiniz.... ikinci olarak .......şunu söyle emrini alırsınız .....gün sürer...
İşte bu zikir aslı zikirdir...Normal yaşam faaliyetlere de bu esnada devam edip...Halk içerisinde HAK ile olmalısınız...
İdare Allah C.C. da olur ...siz emri yerine getiren Kul olursunuz...
Sırrı ifşa şimdilik yeterli oldu...
Sahi insan hatasız olmaz korkmayın ...Allah C.C. nu ,Habibi Muhammed Mustafa A.S. çok sevin ve sevdiğinizi zikredin...
Sorular olursa İnşallah devam ederiz...Başınızı ağrıtmak istemem...Saygı ve aciz selamlarımla...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Him anladim aynen dediginiz gibi oldu. denir mi denmez mi bilmem
Yine sus, sus mesajlari gelir, yazdiklarimdan pismanim gibi , yahu burdan ne cikarim olur???
kendimi iyi gostermek , olurmu?? olmaz kimse bilmez ki beni...?? yok yok niyetim de yok taninmaya , ne cikarim var yahu???
Rabbim sadece yanlis birsey yaparsam , seytanin eline dusersem korkusu ile anlatiyorum
Rabbim bagisla, kendimi ovmek mi? bugune kadar deli gibi gorundum ya...
deli rolu harika.. Rabbim cok sukur aklim var hala ama ihsanlarin ile dyanmaz bu yurek, akil gitse ya
akilli ol akilli; sen bize lazimsin(olmaz) ben hicim! hic, cahil gunahkar benden adam olmaz
Lutfen Rabbim , hicim beni kandirmasinlar...
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Evet tamam siz bir hiçsiniz ...Doğrusu bu hiç olmak ulaştırır...''O'' na C.C. ...İnşallah....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt