RE: MURAT DUASI
RE: MURAT DUASI
"HÜVALLAA HÜL'LEZİİ LEEEE İLEEHE İLLEE HÜ, AALİMÜL ĞAYBİ VEŞŞEHEEDETİ HÜVER-RAHMEENÜR RAHIYYM. HÜVALLAA HÜLLEZİİ LEEEE İLEEHE İLLE HÜ, EL MELİKÜL GUDDÜÜSÜS SELEEMÜL, MÜ'MİNÜL MÜHEYMİNÜL AZİİZÜL CEBBEERUL MÜTEKEBBİR. SÜBHAANALLAAHİ AMMEE YÜŞRİKÜÜN. HÜVELLAA HÜL HALİGUL BEERİÜL MUSAVVİRU LEHÜL ESMEEEE ÜL HUSNEE. YÜSEBBİHU LEHÜÜ MEE FİSSEMEEVEETİ VEL ARD. VE HÜVEL AZİİZÜL HAKİİM"
fatmaerikci34 kardeşim Allah (c.c.) senden razı olsun. kardeşim bende paylaşmak istedim, bu mübarek ayetleri hatırlattığın için tekrar Rabbim senden razı olsun.
Bakın Allah Rasûlü Muhammed Mustafa aleyhisselâm ne diyor Haşr Sûresinin son üç âyeti hakkında:
“Her kim sabahleyin üç kere, ‘euzü “B”-illahi’s Semî’il Alîmi min-eş-şeytân-ir-raciym’ deyip Sûre-i Haşr’ın son üç âyetini OKUrsa, Allahu Teâlâ ona yetmiş bin melek (kuvve) müvekkel kılar; akşama kadar ona salâvat getirirler; eğer o gün ölürse ŞEHÎD (sahne şehiti değil, Allah için bedeninden geçmek amacıyla ölümü göze almış kişi) olarak vefat eder... Onları akşam OKUyan da aynı durumdadır (sabaha kadar).”
“OKU”nması bu derece değerli ve önemli; getirisi, akılları hayrete ve haşyete düşürüp, anlamın fark edilmesi hâlinde, dağ gibi benlikleri paramparça edecek olan Haşr Sûresi son üç âyetinde neye işâret ediliyor acaba?..
Niçin bu kadar büyük önem verilmiş bu âyetlerin anlamına?
Bizim anladıklarımızdan, yazabileceğimiz kadarıyla:
“O (ismi) ALLAH olan ki, tanrısallık yoktur hüviyet (benlik sahibi) O’dur!.. Âlim’dir (tüm incelikleriyle ne olup bittiğini bilendir) algılanabilen ve algılanamayan her boyutta. Rahman ve Rahîym O’dur (hakikatinde).
O (ismi) ALLAH olan ki, tanrısallık yoktur hüviyet (benlik sahibi) O’dur!.. Melîk (hükmeden), Kuddûs (saf, arı, orijini değişmemiş), Selâm (varlık kendine teslim olmuş), Mü’min (gayba imanı açığa çıkarıp tereddüt ve şüpheyi yok eden), Müheymin (farkındalığı dışında hiçbir şey olmayan), Azîz (dilediğini yapan, misli olmayan), Cebbâr (yaratmış olduğu sistem sonucu dilediğini karşı konulmaz şekilde açığa çıkaran), Mütekebbir (kibriyâ, benlik sahibi)... ismi “ALLAH” olan şirk koşulmasından beridir (yalnızca şirk koştuğunu sanan olabilir!)...
O (ismi) ALLAH olan ki, tanrısallık yoktur hüviyet (benlik sahibi) O’dur!.. HUviyet sahibi, Allah ismiyle anılan Hâlik (esmâsıyla-isimlerinin özellikleriyle) “yok”u var kılarak her şeyi meydana getiren; Bârî (yarattığı her birimi kendine özgü formülle açığa çıkaran), (farklı esmâ terkiplerini oluşturan); Musavvir (her birimi bir sûretle algılamayı oluşturan); O’na aittir tüm kemâl vasıfların isimleri!.
Semâlarda ve arzda (bilinç veya madde olarak algılanan tüm boyutlarda) bulunan her ŞEY, (onun bir özelliğini ortaya çıkarmak suretiyle) tesbih hâlindedir (farkında olmasa da!)... Hu, Azîz’dir Hakîm’dir (hüviyet sahibi olan Zât, her ŞEYİ, bir hikmete dayalı olarak, bir sistem ve düzen içinde, oluşmasına karşı koyulmaz biçimde meydana getirendir)!. Bizim bâzı müşahedelerimize göre...
Aslında bir kitap yazılası anlamlar gizli bu âyetlerin derinliklerinde... Ne çare ki, burada sadece bir gerçeğe, O’nun TEK’liği açısına dikkatleri yönlendirmek amacıyla bu kadarıyla değindik. Selâm olsun bu yazılanların ötesini tefekkür edebilecek beyinlere...
Evet...
O!...
Her birimin ve zerrenin Hakikati; özündeki Rabbi, Melîki, İlâhı (Ulûhiyet mertebesinin özelliklerinin, yani sıfat ve esmâ mertebesinin olduğu boyut) olan, O!.
Gerçekte, vehmî (var sandığın) benliğinin ardındaki gerçek, O!.
Tanıyamaman yüzünden cehennem yangınlarını şimdiden yaşadığın; O!.
Bilgisizliğin yüzünden hayâlinde yarattığın tanrıya tapınarak şirke düştüğün; bundan dolayı da mahrum kalıp hüsrana uğrayacağın; oysa özündeki, O!.
Gökte ararken, sırrında, gizli derûnunda ve daha da içerinde erebileceğin, O!.
Algılamakta olduğun her ŞEYin hakikatinde olan, O!.
Fark ettiğinde, benlik dağını paramparça edip, “yok”luğunu, aslında hiç “var” olmamışlığını hissettirecek, O!.
İnsan “ismi anılan bir şey değilken, yok iken”, kendi özellikleriyle varlığa çıkartıp; sonra tekrar “yok”luğumu fark ettirip; sonra tekrar bu gerçeği bilmiş olarak yaşatırken; bunun hakkını verememenin cehennemini ebediyen yaşatacak olan, O!.
Sana, “ben” kelimesi ile işâret ettiğin varlık dağını paramparça edecek sırra işaret ettiği halde; farkındalığı da açığa çıkarmayan; bunun a’mâlığı ile dünyanı değiştirtecek olan, O!.
Gel dostum; yarın her şeyinle terk edeceğin bu dünyanın, ölümle uyandığında senin için hiçbir anlam taşımayacak işleriyle kafanı bu kadar yorma!. Sonsuzlukta süregidecek yaşamın için bir şeyler yap!..
Sana, Hakikatinin ne olduğunu ve özelliklerini bildirmek için inzâl olmuş (gökten inmiş(!) değil), SIRLAR Kitabı Yüce Kur'ân’ı anlamak için biraz zaman ayır kendine!.. Allah Rasûlü sana ne getirmiş, niye getirmiş bunu sorgula!.
Sonradan pişmanlık asla sana yarar sağlamayacak; elinden kaçırdığın devlet kuşunu bir daha kesinlikle yakalayamayacaksın!.
Sana, sensiz, “Sen”dekini anlatan bu Muhteşem Kitap’taki bilgileri ve onu sana ileten Allah Rasulü ve son Nebî Muhammed Mustafa aleyhiselâmı değerlendiremezsen, bil ki sonun sükûtu hayâl ve hüsran olacaktır!.
Zirâ ölünce (boyut değiştirince) göreceksin ki, var sandığın “tanrı” meğer hiç var olmamış!.