Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Pantolon Kadın Giysisi midir? (1 Kullanıcı)

s_ali_h

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
141
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
bir şey diyemiyorum artık. çünkü görüyorum ki bazılarımız zaten her şeyden memnun. O zaman konuşmaya gerek yok. Ama bildiğim bir şey var ki ishak yakup ve benzeri düşünenler samimi ve ihlaslı oldukları halde, şu an dünya üzerinde dinimizin hak ettiği yere kavuşmasına; tahkik etmekten uzak durdukları konuların bolluğu nedeniyle yardım etmekten uzaklar. Atıyorum cumhurbaşkanı da sizin gibi düşünseydi, bayan gül'ü kamera önüne bile çıkarmak istemeseydi; Türkiye ve dünya nasıl çalkalanırdı sizin takdirinize bırakıyorum. Askeri darbe olurdu, bundan en büyük nasibi de dindar müslümanlar alırdı. Müslümanlar politik/akılcı davranmaktan aciz olmalarının cezasını da çekerlerdi.

Neyse ya, ben kendimi yorduğuma inandım artık. Daha da yazmak istemiyorum. Sizlere kendi dünyanızda kendi inançlarınızla mutlulukla dilerim.
 

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
yazılarınızı takip ediyorum.islami kaynaklardan değilde kendi fikirlerinizden yazıyorsunuz.bu şekilde herkes kendi fikirlerini din budur diye yazarsa ortaya bir buçuk milyar islam çıkar.

Zira herkesin fikirleri farklıdır.ama islam senin ondan ne anladığın benim ondan ne anladım değil efendimiz'in kur'anı hayatında yaşama şekli, sahabenin efendimizden naklettikleri, fukahanın bu nakillerden çıkardığı hükümlerdir.islam budur.efendimzden 1400 yıl sonra dünyaya gelip onun bir hadisine veya ona inen bir ayete bütün ulemanın zıddına bir yorum getirmek sureti ile dinde yenilik islam'a hizmet değil ihanettir.bu hususta haddimizi bilemek zorundayız.varsa bildiğiniz kaynağıyla, beraber naklediniz.aksi halde kendi fikirlerini kabul etsinler diye kimseye baskı yapmaya kalkmayınız.her kesin din hususun da ki hassasiyeti farklıdır.din hususunda ihtiyatlı davranıyor diye kimseyi suçlayamazsınız


selametle kalınız.

Uzun pardesünün altında 'dahi' caiz olmayan pantolonu savunanlar... Sizlere açık şekilde soruyorum: Sizce kadının toplumdaki yeri nedir? Yani kadın çalışabilir mi? Sinemaya gidebilir mi, komik bir filmde sesli gülebilir mi? Söyleyin söyleyin, müslümanlar bayanların hangi halleri sizin itikadınızın bir parçası? yani hangi hallerini caiz görüyorsunuz,pardon caiz olduğunu söylüyorsunuz? Hayalinizdeki ideal toplumda kadın nerde konumlanıyor? Ayrıntılara girecek olsanız yazmaya çekinirsiniz.

Belki de size göre peçeye girmek daha efdaldir? Hatta işi olmadığı sürece sokağa bile çıkmasa bayanlar, yeridir.

lütfen açık olun, lütfen fikirlerinizi saklamayın; ki hangi zihniyette olduğunuzu anlayalım. Evet, cevaplarınızı 4 gözle bekliyorum.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
yazdıklarımı anladınanlamadın mı?

evrensel ölçüde anlamak;
zamanın ve şartların gerektirdiği biçimde islamın özünden ve amacından sapmadan konusunun uzmanı alimlerce yeni içtihadlar getirilmesidir. her önüne gelen cümleyi hadis diye kabul etmeden önce, kaynağını araştırmaktır. ayetlerin en azından zahmet edip nüzul sebebine bakmaktır. kulaktan duyma din anlayışına sahip olup diğer müslümanlar hakkında sui zan beslememektir... rivayetle, bir kitapta yazıyor diye maksada uygun hadis öğrenip, diğer mü'minleri rencide etmemektir. Peygamber efendimiz yaşarken bir mevkide bineğinin başını sopasıyla çevirdi diye, O'ndan sonra aynı mevkide bineğinin başını zorla çevirip taklide kaçmamaktır. O'nun(sav) 14 asır önceki Arabistan kültüründe yaşadıklarını, karşı durmayıp yaşattığı kavminin bazı geleneklerini dinin önemli bir sünneti(?) görmemektir....

anlamaz miyim hiiiiççç...

Globalizmin / Küreselleşmenin hakim olduğu Batı dünyasında geçerli olan muharref / uydurma İncilin Kurandan daha eski olduğunu bilmiyorsun galiba ....

Kuran en son İlahi Kitabtır. Hükümleri evrenseldir ve her zaman için uygulanması Allah tarafından FARZ kılınmıştır . 14 asır 140 asır daha geçse bir şey değişmeyecek : Kurana ve Son Peygamber olan hz Muhammed Efendimize (sav) inanmak İMAN ŞARTLARINDANDIR .

Ben ,Müslüman olarak ,( Müslüman olmak için 6 iman şartlarını kabul etmek ve bunların dışına çıkmamak lazımdır ) , Kurana ve Sünnete uyarım ve kendisini Müslüman sayan herkes öyle yapıyor diye düşünüyorum.



Peki, ......
Şimdi sen söyle bakalım , sen kim oluyorsun da ,Allahın Habibi , Elçisi olarak gönderilen Peygamber Efendimizin ( sav) sözlerinin “geçersiz” olduğunu ne hakla iddia ediyorsun ?! Bu hakkı sana kim verdi ?!
Kuranı Kerim Allahın Kelamıdır. Hadisler / Sünnet Onun uygulanmasıdır. Bunu inanan herkes biliyor .

Sen papazına hoşgörüneyim diye Kuranı Kerime ve Sünnete uymaya gayret gösteren Müslümanları değil, Kuranı Kerimi ve Allahın koyduğu kuralları ELEŞTİRİYORSUN .
Bakın bu tür insanlar Allahtan çok bildiklerini zannediyor , ama aslında bütün bu teşvişlerin altında ellerinin kesilme korkusu yatıyor.

Bir anket yapalım, Türk milletinin cebinden çalarak yoksun bırakan ve Türkiyeyi hortumlayarak , yabancılara parça parça üç kuruşa satan hırsızların ellerinin kesilmesini kim istemez ?

İnanın ki bunların elleri kesilseydi Türkiye bu hale gelmezdi.
Allah merhametlidir, hırsızın eli kesiliyorsa cehenneme girmesin diye kesiliyor. Şeriat nedir ? – Allahın Müslümanlara uymaları için belirttiği kurallardır. Şeriatı inkar ederek değiştirmeye çalışmak başkadır. Had uygulamamak başkadır.
Kardeşim yeter artık ben sana ansiklopedi miyim ...al kitabları araştır, gerçi bunu yapacak halin var mı bilmiyorum..

Siz istediğiniz kadar haham ve papazlarınıza hoşgörünüzü dağıtın ..
İnsanları cennete koyan sizin hoşgörünüz DEĞİL, ALLAHTIR..

İslam en son ve EKMEL dindir. Ve hiç bir şeye muhtaç DEĞİLDİR.

“Kişi sevdiği ile beraberdir” Allah sizi muhtaç olduğunuz papaz ve hahamlardan ayırmasın.
 

dinci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2006
Mesajlar
2,686
Tepki puanı
1
Puanları
0
bir şey diyemiyorum artık. çünkü görüyorum ki bazılarımız zaten her şeyden memnun. O zaman konuşmaya gerek yok. Ama bildiğim bir şey var ki ishak yakup ve benzeri düşünenler samimi ve ihlaslı oldukları halde, şu an dünya üzerinde dinimizin hak ettiği yere kavuşmasına; tahkik etmekten uzak durdukları konuların bolluğu nedeniyle yardım etmekten uzaklar. Atıyorum cumhurbaşkanı da sizin gibi düşünseydi, bayan gül'ü kamera önüne bile çıkarmak istemeseydi; Türkiye ve dünya nasıl çalkalanırdı sizin takdirinize bırakıyorum. Askeri darbe olurdu, bundan en büyük nasibi de dindar müslümanlar alırdı. Müslümanlar politik/akılcı davranmaktan aciz olmalarının cezasını da çekerlerdi.

Neyse ya, ben kendimi yorduğuma inandım artık. Daha da yazmak istemiyorum. Sizlere kendi dünyanızda kendi inançlarınızla mutlulukla dilerim.

kardeşim neden kafana göre birşeyleri çıkarıp yorumluyorsun fetva vermek sanamı kaldı derdin neyse çıkta konuş bizde bilelim derdini hayırlısıyla
 

siyah peçe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2008
Mesajlar
485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
tartışmaları okudum ve şasırdım gerçegi söylemek gerekirse.niçin bibirimizi bu kadar krıyoruz?bizim amacımız hak ve gerçek olan islami bilgileri ve birbirimize karşı olan din kerdeşligimize dayalı sevgimizi paylaşmak degilmi?lütfen.bu kadar kırıcı olmayalım.ve ben bir bayan olarak şunu söylüyorum.kadının toplumdaki yeri en önemli yapı taşı olmasıdır.fakat kadınlar kendileri korumalı.bizler özeliz ve rabbimin erkeklere olan emanetiyiz.şahsen ben kendimi sergiliyecek kadar ve(muhtaç olmadıgım sürece,ki rabbim o duruma düşürmesın)evimin dışında çalışacak kadar güvende hissetmiyorum.benim işim şayet evlenirsem,evimin kadını olmak,çocuklarıma anlalık,allah a kulluk yapmaktır.ötesini rabbim benden sormaz diye düşünüyorum.pantolona gelince hocamız bizden gerek pardesü,gerek cilbab larınızın altına giymenizi tavsiye etmem diyor.ve hadıs i şeriflerdede men ediliyor.ben böyle okudum.fakat düşmelere karsı bayanlar elbiselerinin altına uzun birsey giymeliler.ben bunu biliyorum ve bunu uyguluyorum.fakat herkes herşeyi biliyor,hertürlüde kaynak mevcut.kişi derseki hayır ben giyerim onada karışamam.sadece bildigimi söylerim.amel kişiye kalmıştır
kavga ortamınıda bırakalım arkadaşlar.çünkü müslümanlar birbirine kenetlenmeli.
saygılarımla dua ve selam ile......


salih kardeşim ben bunu söyledim ve bunuda savunurum.sizede zorla bişey yaşatmaya çalışmayız.bu kadar sert konuşma.çünkü dil bıcaktan keskindir.kanatır fakat göstermez.o yüzden abdullah gül ü yada başka bieşeyi tartismadık ki biz.konumuz belli.
saygılarımı sunarım...
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
İslam'da kadın rastgele yaratılmış bir varlık değildir ki mühimsenmesin de giyimine kuşamına koruyucu ölçüler getirilmesin, şurada burada birtakım kimselerin taciz ve tahrikine maruz kalmasına müsamaha ile bakılsın?
İslam, kadına yüce bir makam vermiş, maruz kalacağı her takdirsizliği dikkate değer görmüş, kuracağı yuvada erkeğinin yanında, ailesinin içinde itibarsızlığa maruz kalmaması için koruyucu kurallar koyarak onu hep korumaya almıştır. Bu koruma kuralları sayesinde kadın, itibarını her yerde kolayca muhafaza etmiş, ailesi içinde ve toplumda hep hürmete layık halde kalmasını sağlamıştır.

Bu sebeple kadının giyimi de erkekten farklı ölçülerle tespit edilmiştir.

Nitekim kadın gibi görüntü cazibesine sahip olmayan erkeğin bedeninde kapatması farz olan avret yeri; göbek ile diz kapağı arasından ibaret kalırken, tümüyle cazip vücut görüntüsüne sahip olan kadında durum elbette erkek gibi görülmemiş, kadının, (el-yüz-ayak) dışında tüm bedenini örtmesi farz olduğu kanaatine varılmıştır.

Böylece teşhirden uzak, tacizli bakışların baskısından mahfuz bir giyimin koruması içine alınan hanımın, şaibeli bakışların taciz ve tasallutundan korunması sağlanmıştır..

Kadının bu koruyucu giyiminin ayrıntıdaki özelliği de şöyle ifade edilmiştir:

- Teni gösterecek derecede ince olmamalı, vücut hatlarını belli edecek derecede de dar bulunmamalıdır. Çünkü altını gösterecek incelikte, beden hatlarını da belli edecek darlıkta bir giyim, tacizli, tahrikli bakışları önlememekte, aksine daha da baktırıcı cazibeye bürünmektedir. Bundan dolayı Efendimiz (sas) Hazretleri, beden hatlarını belli edecek darlıkta ve cildini gösterecek incelikte giyimden Rabb'imizin razı olmadığını hatırlattığı hadisinde buyurmuş ki:

- Giyindiği halde giyinmemiş görüntüsü içinde olanlar, giyinmemişlerden sayılırlar Allah yanında!..

Halbuki cinselliği öne çıkarmayacak bolluk ve kalınlıkta bir giyim içinde kadın kendini, daha güvende hisseder, yabancı bakışların taciz ve tecessüsünden daha emin şekilde korunabilir. Böylece hem emrine uygun giyindiği Allah'ın rahmetini, hem de inanmış kulların hürmetini kazanmış olur..

Ayrıca kadını koruyucu özelliğe sahip bu giyimin modası da tek değildir. Kadının takdirine bırakılmıştır. Dilediği renkte, modada, biçimde ve zevkte giyimi tercih edebilir. Yeter ki, bakınca "beden hatlarını belli etmeyecek bollukta, teni göstermeyecek kalınlıkta" olsun.

Bu tarif içinde baktığımızda, pantolonun hanımlara ait giysi vasfına sahip olması için ya beden hatlarını belli etmeyecek bollukta olması yahut bir üst giyimle kabaları kapatılmış durumda giyilmesi gereği anlaşılmaktadır.

Bu türlü giyimle kendini yabancı bakışlardan koruyan hanım, olanca cazibe ve çekiciliğiyle kendini yalnızca nikâhlısına saklar, beyinin beğenisine tahsis ve takdim eder. Böylece kadın beyinin dikkatini kendi üzerinde tutarak yuvasını korumayı hedef almakla kalmaz, yabancıların da dikkatini kendi üzerine çekmekten kaçınarak onların da aile bağını zayıflatan görüntü içinde olmaktan uzak durmuş olur...

Bundan dolayıdır ki, Efendimiz (sas) Hazretleri bir eline saf ipek kumaşı, diğer eline de altını alarak:

- Bu iki ziynet eşyası ümmetimin erkeklerine haram; ancak kadınlarına helal kılındı." buyurmuştur.

Kadına bunlar helal kılınmıştır. Çünkü her kadın ipek elbisesi, altın ziynetiyle beyinin dikkatini kendi üzerinde tutacak, kendisine ait ilgisini azaltacak bir bakımsızlık görüntüsü vermeyecektir ki, başkalarına göz kaymaları söz konusu olmasın da, toplumda her aile kendi nikâhlısıyla mutlu ve huzurlu yaşasın, başka ailelerin mutluluğuna gölge düşüren bir görüntü ve tecessüs içinde olmasınlar. İslam ailesi böylece çevresinden emin şekilde kendi mutluluğunu yaşama emniyetine kavuşmuş olsun... Tarih boyunca olduğu gibi...

"İslam'da kadın neden farklı giyiniyor?" diye soran okuyucuma cevabımı arz etmiş oldum. İnşallah yorumları yanlış bulmamışsınızdır.
ahmedsahin.jpg
AHMED ŞAHİN
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
Önemli olan avretini örtmek olduğuna göre, kadının bunu pantolon giyerek sağlaması yeterli olmaz mı?
Başka bir münasebetle de anlatmaya çalıştığımız gibi kadının giyiminde aranan şartlardan biri de erkek elbisesine benzememesidir. Rasulüllah Efendimiz'in (s.a.s) "Allah kadına benzeyen (kadınlaşan) erkeğe ve erkeğe benzeyen (erkekleşen) kadına lânet etmiştir" hadîs-i şerîfleri, öncelikle giyim-kuşamdaki benzeyişi anlatır. Buna göre erkek gibi pantolon giyinen bir kadın, avretini örtme emrini yerine getirmiş olsa dahî, erkeğe benzememe emrini yerine getirmediğinden günahtan kurtulamaz. Giydiği pantolon dar olur da vücut hatlarını ortaya koyarsa, fitneye (helâl olmayan cinsel duygulara) sebep olacağı için ayrıca günah işlemiş olur.Ancak kadınların "cilbâb"larının (dışlık örtülerinin) altından pantolon giymeleri mahzurlu olmadığı gibi övülen bir uygulamadır. Hz. Ali Efendimizin aktardığına göre: "Bulutlu ve yağmurlu bir günde Bakî'de Rasûlüllah'la beraberdik. Merkebe binmiş bir kadın geçiyordu. Merkepten düşecek oldu da Rasûlüllah (bir ,yeri açılır endişesiyle) ondan yüzünü döndü. Orada bulunanlar: Kadının pantolonu (sirvalı) var (üzeri açılmaz) dediler de Rasûlüllah: "Pantolonlar (sirvaller) edinin. Çünkü onlar en iyi örten elbiselerinizdendir. Kadınlarınızı (avretini) da dışarı çıktıklarında onlarla koruyun." buyurdular." (Hadîsi; Ukaylî, Ibn Adîy (Kâmil'de) ve Beyhakî (el-Edep'te) rivâyet etmişlerdir. Suyûti "zayıf" işaretini koymustur. bk. Münâvi, Feyzu'1-Kadîr I/109-110) Bir başka rivâyette ise, kadının o hâli hoşuna gittiğinden ötürü:
"Allah sirval giyen kadınlara merhamet eylesin." buyurdular.(Hadîsi; Dârakutnî (el-Efrâd'da), Hâkim (Tarihinde), Beyhakî (Su'abul-imânda), Hatîp (el-Müttefek'te) rivâyet etmişlerdir. Münâvî zayıf oluşunu anlatır. bk. IV/22-23) Hattâ bizzat Rasûlüllah Efendimizin de "sirval" satın aldığı rivâyet edilmiş ve kendisinin giydiği bilinmediğine göre, hanımları için satın almış olabilir, denmiştir.(Münâvî, age I/110) Ne var ki, bu her iki hadîs de zayıftır ama, aksi de söylenmediğine göre, bunlarla amel edilmesinde bir sakınca yoktur. Yani kadın dışlığının altından pântolon (sirval) giyebilir. Bunu daha iyi örtünmek için yapmışsa güzel bir iş yapmış olur.Ancak hadîslerde geçen "sirval"ı tamı tamına bugünkü pantolonlar gibi anlamak da yanlış olur. Eğer paçaları görülecekse onları erkek pantolonu paçalarından farklı yapmalıdır. Aslında Anadolu kadınlarının giydiği ve "dizlik" tabir edilen uzun içdonu "sirval" tarifine daha yakındır. (Allah'u a'lem)
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
Önemli olan avretini örtmek olduğuna göre, kadının bunu pantolon giyerek sağlaması yeterli olmaz mı?
Başka bir münasebetle de anlatmaya çalıştığımız gibi kadının giyiminde aranan şartlardan biri de erkek elbisesine benzememesidir. Rasulüllah Efendimiz'in (s.a.s) "Allah kadına benzeyen (kadınlaşan) erkeğe ve erkeğe benzeyen (erkekleşen) kadına lânet etmiştir" hadîs-i şerîfleri, öncelikle giyim-kuşamdaki benzeyişi anlatır. Buna göre erkek gibi pantolon giyinen bir kadın, avretini örtme emrini yerine getirmiş olsa dahî, erkeğe benzememe emrini yerine getirmediğinden günahtan kurtulamaz. Giydiği pantolon dar olur da vücut hatlarını ortaya koyarsa, fitneye (helâl olmayan cinsel duygulara) sebep olacağı için ayrıca günah işlemiş olur.Ancak kadınların "cilbâb"larının (dışlık örtülerinin) altından pantolon giymeleri mahzurlu olmadığı gibi övülen bir uygulamadır. Hz. Ali Efendimizin aktardığına göre: "Bulutlu ve yağmurlu bir günde Bakî'de Rasûlüllah'la beraberdik. Merkebe binmiş bir kadın geçiyordu. Merkepten düşecek oldu da Rasûlüllah (bir ,yeri açılır endişesiyle) ondan yüzünü döndü. Orada bulunanlar: Kadının pantolonu (sirvalı) var (üzeri açılmaz) dediler de Rasûlüllah: "Pantolonlar (sirvaller) edinin. Çünkü onlar en iyi örten elbiselerinizdendir. Kadınlarınızı (avretini) da dışarı çıktıklarında onlarla koruyun." buyurdular." (Hadîsi; Ukaylî, Ibn Adîy (Kâmil'de) ve Beyhakî (el-Edep'te) rivâyet etmişlerdir. Suyûti "zayıf" işaretini koymustur. bk. Münâvi, Feyzu'1-Kadîr I/109-110) Bir başka rivâyette ise, kadının o hâli hoşuna gittiğinden ötürü:
"Allah sirval giyen kadınlara merhamet eylesin." buyurdular.(Hadîsi; Dârakutnî (el-Efrâd'da), Hâkim (Tarihinde), Beyhakî (Su'abul-imânda), Hatîp (el-Müttefek'te) rivâyet etmişlerdir. Münâvî zayıf oluşunu anlatır. bk. IV/22-23) Hattâ bizzat Rasûlüllah Efendimizin de "sirval" satın aldığı rivâyet edilmiş ve kendisinin giydiği bilinmediğine göre, hanımları için satın almış olabilir, denmiştir.(Münâvî, age I/110) Ne var ki, bu her iki hadîs de zayıftır ama, aksi de söylenmediğine göre, bunlarla amel edilmesinde bir sakınca yoktur. Yani kadın dışlığının altından pântolon (sirval) giyebilir. Bunu daha iyi örtünmek için yapmışsa güzel bir iş yapmış olur.Ancak hadîslerde geçen "sirval"ı tamı tamına bugünkü pantolonlar gibi anlamak da yanlış olur. Eğer paçaları görülecekse onları erkek pantolonu paçalarından farklı yapmalıdır. Aslında Anadolu kadınlarının giydiği ve "dizlik" tabir edilen uzun içdonu "sirval" tarifine daha yakındır. (Allah'u a'lem)
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
şimidi İslamı küresel ölçülerde nasıl "algılıyorlar" BİRAZ örneklendirelim....

NOT : KAYNAKLARLA ( isteyen kitabı alıp eline bakabilir sayfa belirtilmitir !)


ÖRNEK 1 :

“Lester Kurtz ve Mariam (Meryem) Kurtz, Dinlerarası Diyalog toplantısının en ilginç konuklarıydı. Biri Teksas’tan yani Amerikalı, diğeri Darussalem yani Tanzanya’dan. Biri metodist protestan bir ailede büyüyüp Quaker (tarikat üyesi)olarak hayatını sürdürüyor, diğeri ise Müslüman. Biri Teksas Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü, diğeri ise gazeteci. Afrika’da katıldıkları bir konferansta tanışıp evlenmeye karar vermişler. Amerika’ya yerleşip resmi nikahlarını yapmışlar ve tam bir yıldır dini nikah kıymak için beklemişler. İşte bu bekleyiş, nihayet Urfa’da son buldu.


Haham, papaz ve müftünün huzurunda kendisini Kelime-i şehadet getirerek ‘hem Hıristiyan, hem de Müslüman’ ilan eden ve aynen çifte vatandaşlıkta olduğu gibi çifte dinli olmak istediğini ve Meryem ile evlenerek geçmişinde sahip olduğu Hıristiyan kültürle İslam kültürünü meczetmek istediğini belirten Lester, ‘ İslamiyet’in güzellikleri ile geçmişimdeki Hıristiyanlıktan kaynaklanan güzellikler arasında bir tezat görmüyorum ve iki dinin güzelliklerini İbrahim Peygamber’in mekanında Musevi dostlarımın da duaları ile Meryem’le birlikte dini nikah kıyarak sürdürmek istiyorum’ dedi.
Üç dinin duaları ile salevatlar eşliğinde gerçekleşen nikah merasimi, katılımcıları derin ve anlamlı düşüncelere sevk etti. Bu evlilik, diyaloğun bir göstergesi olarak algılandı.”

(15 Nisan 2000 Cumartesi-Zaman Gazetesi)


ÖRRNEEK 2:

Ehl-i kitapla temel noktalarda birlikteyiz. Daha meşhur ifadesiyle amentüde ittifakımız vardır. Garip olan şudur ki, ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da, ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki temelde ittifak varken, teferruattaki ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir.”
(17 Nisan 2000 Pazartesi-Zaman Gazetesi-Ahmed Şahin’in “Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var!” başlıklı yazısından alıntı)


ÖRNEK 3 :

“Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir” diyorlar.“Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.”

(Ahmet Şahin, Zaman- 17.4.2000)



ÖRNEK 4 : Fethullah Gülen, “Kur’an-ı kerim, Kitap ehline çağrıda bulunulurken, “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeyi gelin.” Nedir o kelime? “Allahtan başkasına ibadet yapmayalım”. Allaha kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin, sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla, “Allahı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin” diyor. Dikkat edin, bu mesajda, “Muhammedün Rasûlüllah” yok.” diyor.

(Hoşgörü ve Diyalog İklimi. S.241)

Fasıldan Fasıla kitabında da,“Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın resülüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır… ” demektedirler.

(Küresel Barışa Doğru-131)

ÖRNEK 5 : "Müslüman rahibe"



İmam Hatip Lisesi Mezunu Betül Avcı, İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı okuduktan sonra İlahiyat Fakültesinde doktora yapıyor. Ardından da doktorasını yapmak üzere Vatikan’a gidiyor. ( Ya da gönderiliyor.)
Betül Avcı’nın Vatikan yolculuğu, Dinler arası diyalog komisyonunun bu doktora için burs vermesiyle başlıyor.Yani İmam hatip mezunu başörtülü kızımız, papalığın bursu ile gittiği Vatikan’da 3,5 yıl kalan Avcı, “Hristiyanlığı” iyice öğreniyor! Oradaki diğer öğrencilerle öylesine kaynaşıyor ki rahibe ve papazlar kendisine “Müslüman Rahibe!” (Suora Musulmana) payesini veriyorlar.
Yanlış okumadınız “Müslüman rahibe!” demişler ona Vatikan’ın papazları.
Yukarıdaki ifadeleri Aktüel Dergisi’nin bu haftaki sayısından aldım.(Aktüel/sayı 112).

“Rahip ve rahibeler bana Müslüman rahip payesi verdi” ifadesi ise, İmam hatipli “diyalogçu” Betül Avcı’nın kendi sözleri.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre payenin anlamı “ rütbe, derece, aşama” olarak anlatılıyor.
Yani bu anlama göre “Müslüman Rahibe” payesi, İmam hatipli kızımıza verilmiş bir derece, bir rütbe olarak anlam kazanmış oluyor.
Vatikan’da “Müslüman Rahibe” olarak payelenen ve bundan hiç bir rahatsızlık duymayan kızımız okul arkadaşlarından birinin boynuna bir tören esnasında haçlı kolye takılırken duygulanarak “hüngür hüngür ağladığını da” sözlerine ilave ediyor.

Üstadları “İsevi Müslüman” kavramını literatürümüze kazandırırken, bir genç kızımızın “Müslüman Rahibe” sıfatı ile karşımıza çıkmasına elbette şaşırmamamız gerekiyor.


http://forum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbet/63394-musluman-rahibe.html

sadece bir-iki örnek...
selametle


 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Pantolondan girip Fethullah Gülen nefretine çıkan bir yazı...

“Kişi sevdiği ile beraberdir” Allah sizi muhtaç olduğunuz papaz ve hahamlardan ayırmasın.
diye dua ediliyor 19 yaşındaki bir genç için...Madem kardeşinin yanlış yaptığını düşünüyorsun niye o zaman doğru yolu bulsun diye dua etmiyorsun?

Merak ediyorum hiçbir cemaatin üyesi olmayan bir kimse olarak;kendi günahlarınızı tamamen sorguluyorsunuzda sırayı başkalarına mı verdiniz?

Oturup bu araştırmayı kendiniz yaptınız herhalde,bir kopyalıyıp yapıştırma değildir.Eğer öyle değilse ben size açıkca söylüyeyim;sizi dolduruşa getirmişler.

Ahmed Şahin nin imanını sorgulamak size düşer mi?Kendisini ne kadar tanıyorsunuz mesela?
Ya adını saydığınız kimselerin hakkına girdiyseniz ne olacak?

Ben kimse değilim kardeşim bana cevap vermek zorunda değilsiniz elbette içiniz rahatsa ve ben eminim diyorsanız size kalmıştır.

Birbirimizin ruhlarına fatiha okuyalım.Hidayet üzre olmaya ihtiyacımız var çünkü..Rabbim bizi yolundan ayırmasın...
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
bir şey diyemiyorum artık. çünkü görüyorum ki bazılarımız zaten her şeyden memnun. O zaman konuşmaya gerek yok. Ama bildiğim bir şey var ki ishak yakup ve benzeri düşünenler samimi ve ihlaslı oldukları halde, şu an dünya üzerinde dinimizin hak ettiği yere kavuşmasına; tahkik etmekten uzak durdukları konuların bolluğu nedeniyle yardım etmekten uzaklar. Atıyorum cumhurbaşkanı da sizin gibi düşünseydi, bayan gül'ü kamera önüne bile çıkarmak istemeseydi; Türkiye ve dünya nasıl çalkalanırdı sizin takdirinize bırakıyorum. Askeri darbe olurdu, bundan en büyük nasibi de dindar müslümanlar alırdı. Müslümanlar politik/akılcı davranmaktan aciz olmalarının cezasını da çekerlerdi.

Neyse ya, ben kendimi yorduğuma inandım artık. Daha da yazmak istemiyorum. Sizlere kendi dünyanızda kendi inançlarınızla mutlulukla dilerim.

bayanların tesettürünü bu kadar inceleyip, karıştırıp meydana atıp da ''buyrun biraz oynayın bu konu ıle,ben de izleyeyim'' diyerek karmaşa yaratmaya calışan şahıs; derdin müslüman hanımlar arasın da çatışma cıkarmak mı? yoksa kadın erkek herkesi birbirine düşürmek mi? derdini ne ise git papana anlat, onunla tartış. seni o görevlendirdi ise de git ona de '' müslümanlar arasında cok fazla sivrildim, niyetımı anladılar'' artık papan sana baska bir görev mi verir yoksa işini elinden mi alır, bilemem bu papanın ve senin sorunun. AMA SEN YOL YAKINKEN DÖN ARAMIZA KARDESİM. RABBIM HIDAYET VERSİN
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Pantolondan girip Fethullah Gülen nefretine çıkan bir yazı...

“Kişi sevdiği ile beraberdir” Allah sizi muhtaç olduğunuz papaz ve hahamlardan ayırmasın.
diye dua ediliyor 19 yaşındaki bir genç için...Madem kardeşinin yanlış yaptığını düşünüyorsun niye o zaman doğru yolu bulsun diye dua etmiyorsun?

Merak ediyorum hiçbir cemaatin üyesi olmayan bir kimse olarak;kendi günahlarınızı tamamen sorguluyorsunuzda sırayı başkalarına mı verdiniz?

Oturup bu araştırmayı kendiniz yaptınız herhalde,bir kopyalıyıp yapıştırma değildir.Eğer öyle değilse ben size açıkca söylüyeyim;sizi dolduruşa getirmişler.

Ahmed Şahin nin imanını sorgulamak size düşer mi?Kendisini ne kadar tanıyorsunuz mesela?
Ya adını saydığınız kimselerin hakkına girdiyseniz ne olacak?

Ben kimse değilim kardeşim bana cevap vermek zorunda değilsiniz elbette içiniz rahatsa ve ben eminim diyorsanız size kalmıştır.

Birbirimizin ruhlarına fatiha okuyalım.Hidayet üzre olmaya ihtiyacımız var çünkü..Rabbim bizi yolundan ayırmasın...



şimidi İslamı küresel ölçülerde nasıl "algılıyorlar" BİRAZ örneklendirelim....

NOT : KAYNAKLARLA ( isteyen kitabı alıp eline bakabilir sayfa belirtilmitir !)


ÖRNEK 1 :

“Lester Kurtz ve Mariam (Meryem) Kurtz, Dinlerarası Diyalog toplantısının en ilginç konuklarıydı. Biri Teksas’tan yani Amerikalı, diğeri Darussalem yani Tanzanya’dan. Biri metodist protestan bir ailede büyüyüp Quaker (tarikat üyesi)olarak hayatını sürdürüyor, diğeri ise Müslüman. Biri Teksas Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü, diğeri ise gazeteci. Afrika’da katıldıkları bir konferansta tanışıp evlenmeye karar vermişler. Amerika’ya yerleşip resmi nikahlarını yapmışlar ve tam bir yıldır dini nikah kıymak için beklemişler. İşte bu bekleyiş, nihayet Urfa’da son buldu.


Haham, papaz ve müftünün huzurunda kendisini Kelime-i şehadet getirerek ‘hem Hıristiyan, hem de Müslüman’ ilan eden ve aynen çifte vatandaşlıkta olduğu gibi çifte dinli olmak istediğini ve Meryem ile evlenerek geçmişinde sahip olduğu Hıristiyan kültürle İslam kültürünü meczetmek istediğini belirten Lester, ‘ İslamiyet’in güzellikleri ile geçmişimdeki Hıristiyanlıktan kaynaklanan güzellikler arasında bir tezat görmüyorum ve iki dinin güzelliklerini İbrahim Peygamber’in mekanında Musevi dostlarımın da duaları ile Meryem’le birlikte dini nikah kıyarak sürdürmek istiyorum’ dedi.
Üç dinin duaları ile salevatlar eşliğinde gerçekleşen nikah merasimi, katılımcıları derin ve anlamlı düşüncelere sevk etti. Bu evlilik, diyaloğun bir göstergesi olarak algılandı.”

(15 Nisan 2000 Cumartesi-Zaman Gazetesi)


ÖRRNEEK 2:

Ehl-i kitapla temel noktalarda birlikteyiz. Daha meşhur ifadesiyle amentüde ittifakımız vardır. Garip olan şudur ki, ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da, ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki temelde ittifak varken, teferruattaki ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir.”
(17 Nisan 2000 Pazartesi-Zaman Gazetesi-Ahmed Şahin’in “Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var!” başlıklı yazısından alıntı)

ve işte onların amentüsü bir tek "ortak" nokta var mı bir bakın :


1– Yeri ve göğü yaratan, her şeye Kadir Baba Tanrı’ya.
2–Ve efendimiz olan, onun biricik oğlu İsa’ya,
3–Ruh’ül Kudüs’ten gebe kalana.
4–Ve bakire Meryem’den doğana.
5–O’nun Pontus Pilatus’tan zulüm gördüğüne.
6–Çarmıha gerildiğine, öldüğüne, gömüldüğüne.
7–Cehennemlere indiğine.
8–Üçüncü gün tekrar canlandığına.
9–Göklere çıkıp Kadir olan Baba Tanrı’nın sağına oturduğuna.
10–Oradan gelip ölüleri dirileri hesaba çekeceğine....


sizce var mı "amentüde" ittifaaaakkk??


ÖRNEK 3 :

“Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir” diyorlar.“Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.”

(Ahmet Şahin, Zaman- 17.4.2000)



ÖRNEK 4 : Fethullah Gülen, “Kur’an-ı kerim, Kitap ehline çağrıda bulunulurken, “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeyi gelin.” Nedir o kelime? “Allahtan başkasına ibadet yapmayalım”. Allaha kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin, sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla, “Allahı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin” diyor. Dikkat edin, bu mesajda, “Muhammedün Rasûlüllah” yok.” diyor.

(Hoşgörü ve Diyalog İklimi. S.241)

Fasıldan Fasıla kitabında da,“Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın resülüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır… ” demektedirler.

(Küresel Barışa Doğru-131)

ÖRNEK 5 : "Müslüman rahibe"



İmam Hatip Lisesi Mezunu Betül Avcı, İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı okuduktan sonra İlahiyat Fakültesinde doktora yapıyor. Ardından da doktorasını yapmak üzere Vatikan’a gidiyor. ( Ya da gönderiliyor.)
Betül Avcı’nın Vatikan yolculuğu, Dinler arası diyalog komisyonunun bu doktora için burs vermesiyle başlıyor.Yani İmam hatip mezunu başörtülü kızımız, papalığın bursu ile gittiği Vatikan’da 3,5 yıl kalan Avcı, “Hristiyanlığı” iyice öğreniyor! Oradaki diğer öğrencilerle öylesine kaynaşıyor ki rahibe ve papazlar kendisine “Müslüman Rahibe!” (Suora Musulmana) payesini veriyorlar.
Yanlış okumadınız “Müslüman rahibe!” demişler ona Vatikan’ın papazları.
Yukarıdaki ifadeleri Aktüel Dergisi’nin bu haftaki sayısından aldım.(Aktüel/sayı 112).

“Rahip ve rahibeler bana Müslüman rahip payesi verdi” ifadesi ise, İmam hatipli “diyalogçu” Betül Avcı’nın kendi sözleri.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre payenin anlamı “ rütbe, derece, aşama” olarak anlatılıyor.
Yani bu anlama göre “Müslüman Rahibe” payesi, İmam hatipli kızımıza verilmiş bir derece, bir rütbe olarak anlam kazanmış oluyor.
Vatikan’da “Müslüman Rahibe” olarak payelenen ve bundan hiç bir rahatsızlık duymayan kızımız okul arkadaşlarından birinin boynuna bir tören esnasında haçlı kolye takılırken duygulanarak “hüngür hüngür ağladığını da” sözlerine ilave ediyor.

Üstadları “İsevi Müslüman” kavramını literatürümüze kazandırırken, bir genç kızımızın “Müslüman Rahibe” sıfatı ile karşımıza çıkmasına elbette şaşırmamamız gerekiyor.


http://forum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbet/63394-musluman-rahibe.html

sadece bir-iki örnek...
selametle




Maide ,41. " Ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ( münafıklardan) ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır."

elbette, elbette..

ben rahatım , siz rahat mısnız? evet araştırmayı de kendim yaptım yapamaz miyim...

Ahmed Şahin olsun başka biri olsun benim için farketmez ! Peygamberimize (sav) inanmayan kafirdir ve Peyamberimize (sav) inanmaya ihtiyaç yok diyen de kafirdir ? üç dinden herhangi birine inanmak kafidir diyenler de kafirdir Müslüman değildir

YANILIYOR MUYUM ?
 

ömerbinabdülaziz

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2008
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
نعىمة;756223' Alıntı:
şimidi İslamı küresel ölçülerde nasıl "algılıyorlar" BİRAZ örneklendirelim....

NOT : KAYNAKLARLA ( isteyen kitabı alıp eline bakabilir sayfa belirtilmitir !)


ÖRNEK 1 :

“Lester Kurtz ve Mariam (Meryem) Kurtz, Dinlerarası Diyalog toplantısının en ilginç konuklarıydı. Biri Teksas’tan yani Amerikalı, diğeri Darussalem yani Tanzanya’dan. Biri metodist protestan bir ailede büyüyüp Quaker (tarikat üyesi)olarak hayatını sürdürüyor, diğeri ise Müslüman. Biri Teksas Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü, diğeri ise gazeteci. Afrika’da katıldıkları bir konferansta tanışıp evlenmeye karar vermişler. Amerika’ya yerleşip resmi nikahlarını yapmışlar ve tam bir yıldır dini nikah kıymak için beklemişler. İşte bu bekleyiş, nihayet Urfa’da son buldu.


Haham, papaz ve müftünün huzurunda kendisini Kelime-i şehadet getirerek ‘hem Hıristiyan, hem de Müslüman’ ilan eden ve aynen çifte vatandaşlıkta olduğu gibi çifte dinli olmak istediğini ve Meryem ile evlenerek geçmişinde sahip olduğu Hıristiyan kültürle İslam kültürünü meczetmek istediğini belirten Lester, ‘ İslamiyet’in güzellikleri ile geçmişimdeki Hıristiyanlıktan kaynaklanan güzellikler arasında bir tezat görmüyorum ve iki dinin güzelliklerini İbrahim Peygamber’in mekanında Musevi dostlarımın da duaları ile Meryem’le birlikte dini nikah kıyarak sürdürmek istiyorum’ dedi.
Üç dinin duaları ile salevatlar eşliğinde gerçekleşen nikah merasimi, katılımcıları derin ve anlamlı düşüncelere sevk etti. Bu evlilik, diyaloğun bir göstergesi olarak algılandı.”

(15 Nisan 2000 Cumartesi-Zaman Gazetesi)


ÖRRNEEK 2:

Ehl-i kitapla temel noktalarda birlikteyiz. Daha meşhur ifadesiyle amentüde ittifakımız vardır. Garip olan şudur ki, ittifak ettiğimiz amentüyü öne geçirmiyor da, ihtilaf ettiğimiz teferruatı ileri sürüp mutlak küfre karşı dayanışmamıza engel olarak görüyoruz. Halbuki temelde ittifak varken, teferruattaki ihtilaflara takılıp kalmak makul değildir.”
(17 Nisan 2000 Pazartesi-Zaman Gazetesi-Ahmed Şahin’in “Ehl-i kitapla amentüde ittifakımız var!” başlıklı yazısından alıntı)


ÖRNEK 3 :

“Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir” diyorlar.“Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.”

(Ahmet Şahin, Zaman- 17.4.2000)



ÖRNEK 4 : Fethullah Gülen, “Kur’an-ı kerim, Kitap ehline çağrıda bulunulurken, “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeyi gelin.” Nedir o kelime? “Allahtan başkasına ibadet yapmayalım”. Allaha kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin, sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla, “Allahı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin” diyor. Dikkat edin, bu mesajda, “Muhammedün Rasûlüllah” yok.” diyor.

(Hoşgörü ve Diyalog İklimi. S.241)

Fasıldan Fasıla kitabında da,“Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın resülüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır… ” demektedirler.

(Küresel Barışa Doğru-131)

ÖRNEK 5 : "Müslüman rahibe"



İmam Hatip Lisesi Mezunu Betül Avcı, İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı okuduktan sonra İlahiyat Fakültesinde doktora yapıyor. Ardından da doktorasını yapmak üzere Vatikan’a gidiyor. ( Ya da gönderiliyor.)
Betül Avcı’nın Vatikan yolculuğu, Dinler arası diyalog komisyonunun bu doktora için burs vermesiyle başlıyor.Yani İmam hatip mezunu başörtülü kızımız, papalığın bursu ile gittiği Vatikan’da 3,5 yıl kalan Avcı, “Hristiyanlığı” iyice öğreniyor! Oradaki diğer öğrencilerle öylesine kaynaşıyor ki rahibe ve papazlar kendisine “Müslüman Rahibe!” (Suora Musulmana) payesini veriyorlar.
Yanlış okumadınız “Müslüman rahibe!” demişler ona Vatikan’ın papazları.
Yukarıdaki ifadeleri Aktüel Dergisi’nin bu haftaki sayısından aldım.(Aktüel/sayı 112).

“Rahip ve rahibeler bana Müslüman rahip payesi verdi” ifadesi ise, İmam hatipli “diyalogçu” Betül Avcı’nın kendi sözleri.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre payenin anlamı “ rütbe, derece, aşama” olarak anlatılıyor.
Yani bu anlama göre “Müslüman Rahibe” payesi, İmam hatipli kızımıza verilmiş bir derece, bir rütbe olarak anlam kazanmış oluyor.
Vatikan’da “Müslüman Rahibe” olarak payelenen ve bundan hiç bir rahatsızlık duymayan kızımız okul arkadaşlarından birinin boynuna bir tören esnasında haçlı kolye takılırken duygulanarak “hüngür hüngür ağladığını da” sözlerine ilave ediyor.

Üstadları “İsevi Müslüman” kavramını literatürümüze kazandırırken, bir genç kızımızın “Müslüman Rahibe” sıfatı ile karşımıza çıkmasına elbette şaşırmamamız gerekiyor.


http://forum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbet/63394-musluman-rahibe.html

sadece bir-iki örnek...
selametle



selamun aleyküm.
bilgilendirme için ALLAH razı olsun.
EŞHEDÜEN LA İLAHE İLLALAH.VE EŞHEDÜENNE MUHAMMEDEN ABDÜHU VE RESULUH.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
nick olarak arapça yazı koyunca sevaba girdiğini bile düşünüyor olabilirsin. karşındaki kimdir nedir bilmeden 'rastgele' konuşuyor, hem karşındakine hem de bahsettiğin hocaefendiye laf atmış oluyorsun. çok sığ düşünüyorsun. bi defa fethullah gülen benim liderim,hocam,önderim vs değildir. böyle kabul eden biri değilim çünkü. bu ülkeye,islama kimin -bilerek/bilmeyerek- zarar verdiğini de az çok biliyorum. aslında senin ve senin gibilerin zihin dünyasına nüfuz etmenin ne meşakkatli olacağını da tahmin edebiliyorum. yine de denemek istiyorum: Nisa/11'de belirtilen erkeklere kızların iki katı miras verilmesi konusunda Prof. Hayrettin Karaman şöyle diyor: http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00090.htm bir zahmet oku. şimdi sana oturup Kuran ve hadiste net şekilde bulunup, şu an uygulanmayan, uygulanmasının doğru bulunmadığı şeylerin listesini araştırıp yazmaya uğraşamayacağım. Yine de bildiğim/aklıma gelenleri yazayım. Hz. Ömer halife iken, hırsızların elinin kesilmesi gerektiğini belirten ayet (Mâide/38) bir süre uygulanmamıştır. Çünkü kıtlık vardır ve hırsızlığın cezası hafifletilmiştir. Kalkıp birisi Hz. Ömer'i sapkınlıkla suçlamış mıdır sence? ( Biliyor muydunuz ? İslamı Peygamberimizden geldiği gibi değil de -haşa- "evrensel" ölcüde algılamak lazımmış ! :yani Amerikanın istediği gibi ) Bu lafını tekrar düşün bakalım. Hz. Ebubekir de zekat vermeyenlere karşı Peygamberimizin cebir kullandığı görülmemişken, onlara savaş açmıştır. Çünkü ufuk sahibidir, çünkü dinin özüyle ilgilenmektedir,şekliyle değil. Hz. Ömer gayrimüslimlere verilen,Kuran'da geçen; zekat uygulamasını engellemiştir. Çünkü ayetteki amaç onların kalbini ısındırmakken, onlar ucuz yolla para kazanma yolu sanmışlardır bunu. Hz. Ömer de bunun önünü kesmiştir,ayeti uygulamamıştır. Hz. Ali'nin karşısına, mızraklarının ucunda Kuran sayfaları varken çıkanlar, Hz. Ali taraftarları arasında teklemeye neden olmuştur. Nasıl olur Kuran sayfaları üzerine yürürüz diye düşünmüşlerdir. Hz. Ali ise buna aldanmamalarını istemiş, aslolanın Kuran'ın cismi sayfaları olmadığını belirtmiştir. (tutup burda kitap halinde elimize alabildiğimiz Kuran'a saygısızlık ettiğimi düşünürsen fazla şaşırmam !!)

Bu örnekler çoğaltılabilir. Şeriat sandığın gibi donuk bir şey değildir. Zamana ve şartlara göre uygulama alimlerce değiştirilebilir. Allah yaşamış ve yaşayacak tüm müçtehidlerden razı olsun. Ama içtihat kapısı kapandı,dersek, o zaman çağın gerisine düşeriz. Kendi ihlaslı hayatımızda yaşayıp gidebiliriz, ama hangi dünyada yaşadığımızı unutup İslam'ı bu çağın insanlarına, yeni sinelere götüremeyiz, çok zor olur.

Biri kalkıp "yaşar nuri öztürk abdest azaları (saç,kollar...) açık gezilebilir diyor" diyerek alimlerin çok büyük çoğunluğunun tesettür anlayışıyla örtüşmeyen bu fetvayı uygulamaya kalkabilir. O kişi dahi müsamahayı hak ediyor,saf ve bilgisiz olup bu fetvanın doğru/hak olduğuna inanmışsa??

Din sabit, şeriat dinamiktir. Bunu anlamayanlar maalesef bu dinin zarar görmesine bilmeyerek de olsa neden olmaktalar. Ha unutmadan, senin gibi fikirlerini kozaya hapsetmiş sabit fikirli kişiler her şeyi anlamak istediği gibi anlar,normaldir. Sanki ben "müslümanlar dışında islama zarar veren yoktur" demişim gibi, tutup batılılar,papazlar vs. zavallı laflar etmişsin. Papazlarla ya da islama düşmanlık duyan herhangi biriyle can canan olup "ok yaydan fırlar gibi onlara tabi olmaktan" bahsetmişsin. bu önyargıdır, bu sui zandır; bu, müslüman ahlakı olmasa gerek..

Allah'a emanet olun.

Hayrettin karaman dinde senet,ölçü olamaz. Çünki Resulullah'aleyhisselatü vesselam' efendimize kadar silsile yoluyla hocaları belli değildir.Kendi yorumu kendisini bağlar. Zamanımızın dinde reformcularının kendi kafalarına göre yaptıkları yorumlarla, Ömürlerini islamiyete adamış hakiki ehli sünnet olan müctehid alimlerin ictihatlarını birbirine karıştırmamalı.

Dinde reform yapmak .:.: www.dinimizislam.com :.:.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
son zamanlarda kendi dini yorumlarını, beğenenler türedi, çoğaldı. Halbuki ayet, hadislerden çikan manaları müctehid imamlar değerlendirir biz de bunlara göre amel ederiz. benim aklım, bence boyle, diye düşünüyorum, fikrimce, oyle zannederim gibi kelimeler yorumlar yanlış. Bu büyük müctehid imamlar, İmamı Azam, İmamı Muhammed, İmamı Ebu Yusuf hazretleri gibi yüce imamlar önümüzü tıkayici engelleyici değil, önümüzü açıcı genişleticidir.

Allahü teala razı olsun.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Eleştirilerinize kızmak şöyle dursun sevindim. Ama ben haklının hakkından vazgeçmesini değil münakaşadan vazgeçmesini kastedmiştim. Ayrıca uzun pardesünün altındaki pantolon neden tesettüre aykırı olsun ki? Vücut hatları mı belli olur yada pantolonun sadece görünen paçaları mıdır tesettüre ters düşen???

Şalvar giymek konusuna gelince evet temiz ve düzgün giyindikten sonra elbette hiç bir sakıncası yok, ayrıca anadoluda erkeklerde şalvar giyiyor bir çesit pantolon değilmi, ve bol pantolonlarda şalvara benzerlikleriyle kullanışlılar. fakat günümüzde müslümanlar neden şık (şık derken dikkat çekici, cezbedici kastedilmiyor) giyinmesin ki? Kapalı olup çalışan (meşru dairede çalışmasına cevaz vardır, hz hatice de ticaretle uğraşmıştır) hanımlar, şalvarla sizce nasıl karşılanırlar. Ayrıca her an ya rüzgar eserse ya merdivende açılırsa, ya düşersem kaygısından ziyade pardesünün altına giyilmiş pantolonun sağladığı pratikliği reddedemeyiz.

Bir de şu husus var, ben bir hanımım ve günümüzün tesettür konusundaki dayatmaları dışarı adım attığım her daim yaşıyorum, üniversitelerdeki mağduriyetlerden hepimizin haberi vardır. Zorlaştırmak yerine kolaylaştırmalı bu kadar katı olmamalı, ne şekilde tesettüre girmeye çalışırsa hanımlara destek olmalıyız. Yavaş yavaş olacaktır bazı şeyler kestirip atamayız. İnanın müslüman erkeklerin hanımları tesettür konusunda desteklemesi bu günlerde çok önem kazandı. Cahiliye devri kadınları gibi çıplaklaşmanın çağdaşlık kabul edildiği bu zamanda Allah yardımcımız olsun.

Lütfen siz de şahsi olarak değerlendirmeyin, çok samimi düşüncelerim bunlar, muhalefet müslümanlar arasında olmamalı, biz din kardeşiyiz.
Selametle...

Muhalefet olmasını istemiyorsunuzama yorum yapıyorsunuz. Şunu hiç birimiz unutmayalım. Ehli sünnet alimlerinin nakli esas alan kitablarından nakil yapılmadıkca muhalefet eksik olmaz. Siz yorum yaparsanız bir başkasıda kafasına ve nefsine göre yaptığı bir yorumla cevab verecek. Dinen binlerce belki milyonlarca hüküm var. Bir buçuk milyar müslimanın yorum yaptığını kendi düşüncesini söylediğini düşünürsek bir buçuk milyar din çıkar ortaya. Netice olarak muhalefeti istemeyen biriyseniz ehli sünnet alimlerinin 'rahmetullahi teala aleyhim ecmain' Allahü tealanın rızası için yazdıkları nakli esas alan kitablardan nakil yapmak zorundasınız.

Dua eder dua beklerim.

Bir tel parçası ol, ama büyüklerin cereyanını naklet.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Uzun pardesünün altında 'dahi' caiz olmayan pantolonu savunanlar... Sizlere açık şekilde soruyorum: Sizce kadının toplumdaki yeri nedir? Yani kadın çalışabilir mi? Sinemaya gidebilir mi, komik bir filmde sesli gülebilir mi? Söyleyin söyleyin, müslümanlar bayanların hangi halleri sizin itikadınızın bir parçası? yani hangi hallerini caiz görüyorsunuz,pardon caiz olduğunu söylüyorsunuz? Hayalinizdeki ideal toplumda kadın nerde konumlanıyor? Ayrıntılara girecek olsanız yazmaya çekinirsiniz.

Belki de size göre peçeye girmek daha efdaldir? Hatta işi olmadığı sürece sokağa bile çıkmasa bayanlar, yeridir.

lütfen açık olun, lütfen fikirlerinizi saklamayın; ki hangi zihniyette olduğunuzu anlayalım. Evet, cevaplarınızı 4 gözle bekliyorum.

Çalıştırdığınız hanımınızdan, ayrıca sabah kahvaltı, akşamda çorba isterken yüzünüz kızarmıyacakmı ?
 

maraşlı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ağu 2008
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
dinimiz evrenseldir çünkü....

dinimiz evrenseldir çünkü....

selamunaleykum
kadının dinimizdeki yeri Kuran-ı kerim de ve paygamberimizin (SAV) hadislerinde gayet güzel ve açık bi şekilde var. isteyen açıp okusun. araştırsın.
biz müslümanlar KURANI_I KERİMİ ve HADİSLERİ sorgulamayız. bu bizim haddimize düşmez...ve hiç bir konuya kesin hükümle yaklaşmamalıyız...Dinimiz evrenseldir çünkü ilimden geri kalmamak için,farklı bölgelerdeki insanlarımızın zorluk çekmemesi için evrenseldir. dinimiz evrensel diye modaya uymalı mıyız??Allah(c.c) daha iyi bilir ama bence dinimizin gerektirdiği ölçüde uymalıyız...

konu hakkındaki düşüncelerim böyle...
[/B][/COLOR]
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt