aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com

SALI
Bir güne daha veda ediyoruz hep beraber.. Ben ve yaratılmış herşey, iyi anlaşıyoruz.. Kainatla, bazen aynı lisanı konuşuyoruz, bazen aynı ibadete birlikte niyet ediyoruz. Ne kötü, hafızlığa başlamadan önce bunları hissetmezdim.Yok muydu peki tüm kainat? Elbette vardı, ama nasıl görememişim ben bunları? Neyse... Şu an önemli, benim için...
Bugün 1. cüzü okudum, hocam dedi ki:"Hafız

Günlerim neye gebedir bilinmez ama; benim her gün sabırsızlıkla bir sonraki ders günümü beklediğim kesin...

ÇARŞAMBA
Mucizelerle uyandım bugün yine.. Mesela Güneş Doğu'dan gülümsedi bize, ya Batı'dan yükseldiği gün olsaydı, ya rüzgar nazlı nazlı esmeseydi bir daha? Akan dere, secdesine son verseydi? Şükürler olsun ki bir gün daha mucizelerle uyandım.Ya hiç uyanmamış olsaydım?...

Rabbim! Daha hafızlığımı bitirmedim, müsade et bana hıfzımı tamamlayayım.Bu çok kutlu bir vazife farkındayım ama; birileri hep moralimi bozuyor.Bugün yine hafızlığını bırakmak isteyen biriyle karşılaştım, zormuş, kolay ezberleyemiyormuş, yaptığı sayfaları da unutuyormuş...O kadar olumsuz şeyler sıraladı ki o an kulaklarımın hiç duymamış olmasını dilerdim.
"Kardeşim, "dedim ona;" kolay olsa herkes yapardı, belki de kıymeti zorluğunda saklıdır. Kolay mı

"

Sevgili Günlük; Bugün çok etkilendiğim bir ayeti paylaşmak istiyorum seninle. Sure-i Bakara'nın 8.ve 9.ayetleri:
"İnsanlar içinden;'


Müthiş bir ayet değil mi? Bunu duyduktan sonra her müslümanın imanını yoklaması gerektiğini düşünüyorum.Ne kadar doğru yolda olduğumuzu zannetsek de bir gün ayaklarımızın kayabilme ihtimalini de hesaba katmalıyız.Hz.Ömer bile Peygamberimiz (sav)'in sırdaşı olarak bildiğimiz Huzeyfe ibn Yeman'a "Ya Huzeyfe! o listede ben de varmıyım ?" diye soruyorsa biz kim oluyoruz da cenneti garantilemiş gibi davranıyoruz? Nitekim Peygamberimiz (sav) Huzeyfe'ye, münafıkların listesini açıklamıştı...
Ne demiş Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri:
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Arif anı seyr eyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler...

PERŞEMBE
Hava soğuk, dışarda yağmur yağıyor.. Ruhum sanki sıtmaya tutulmuş titriyor.Ruh kabım daraldıkça daraldı, sanki yokluğa gidiyor gibiyim, karanlıklar içindeyim, belki de yolumu kaybettim ama dışarıda yağmur yağıyor..Bu havada dışarı çıkılmaz, zemin kaygan, ya birden ayaklarım kayarsa hak yoldan.. İşte bu duygular esir almışken beni, bir gökgürültüsüyle kurtuldum esaretimden...
Bir anda karanlık da bitti, yağmur da kesildi.Huzur sardı tüm benliğimi ve Rahmani bir sesle irkildim birden.Hitap, sanki sadece banaydı...
"O, size korku ve ümit içinde şimşek gönderendir.O, yağmur yüklü bulutları yaratır.Gök gürültüsü, O'nu hamd ile anarak tesbih eder.Melekler de korkularından tesbih eder.Yıldırımlar gönderir, onunla dilediğine çarpar.Onlarsa O'nun hakkında tartışıp duruyorlar.O, azabı çok şiddetli olandır."(Ra'd suresi:12-13)
Amennâ billah...Semiğnâ ve edağnâ...
CUMA
Şafak söktü, gün ağardı...Lâkin içimde bir sıkıntı tüm bedenimi sardı.Sonbahar, hüznü de beraberinde getirdi anlaşılan.O severek seyre daldığım, ruhumu okşayan yemyeşil ağaçlar, yapraklarını birer birer toprağa veriyor.Toprak cömerttir ya, onları da incitmeden bağrına basıyor.
Bir an kurumuş bir yaprak olduğumu düşündüm...Ağaçta asılıyım ama zayıflamış, yorgun ve çaresiz...Arkadaşlarımın, gözümün önünden teker teker gidişine şahitlik ediyorum.Engel olamıyorum... Nihayetinde ben de kurumuş bir yaprağım, kaçınılmaz son beni de aynı girdabın içine sürüklüyor.Birden sert bir rüzgar esiyor, haykırmak istiyorum...
-Esme rüzgar! Dayanamam ben, eski canlılığım yok artık, senin esişin benim sonum olur.
Neden birden korkuyorum ve dalımdan ayrılıyorum? Sonsuz bir boşlukta savruluyorum ama hiçlik değil...Herşey üstüme üstüme geliyor, en son ben de ölümün kucağına düşüyorum yani toprağa dönüyorum...
Ve dilimde tekrarladığım beni can evimden vuran o ayet, gizliden fısıldıyor:
"KÜLLÜ NEFSİN ZÂ İGATÜL MEVT"
"Her canlı ölümü tadacaktır."
CUMARTESİ
Zamanın gözlerine esirim, teslim oldum bilerek.. Söyleyecek sözüm yok aslında.Kalbimi de kendi ellerimle prangaya vurdum, herşey kontrolüm altında...Artık daha düzenli, daha seviyeli, daha özverili herşey...
Zamana karşı yarışıyorum, ya da zamanın karşısında kendimle yarışıyorum.Hani derler ya: ''Mevsimler, birbirini kovalamakta'' ama ben hep içimde baharı yaşıyorum.Beni üzecek, canımı sıkacak ne varsa;
- ''Sen duur! Burda sana yer yok!'' demeyi de beceriyorum artık.Dalsam da zaman zaman derine, vurgun korkusundan geri çekiliyorum.
Birden yan tarafımdan isyana bürünmüş bir ses yankılanıyor:"Hayat ne kısa!" diyor."Daha bir hafta önce saçlarımı okşamıştı pamuk elleriyle, şefkat dolu gözleriyle daha bir hafta önce 'kızım yoruldun yat artık' demişti buraya kadardı herşey! Bu kadarcıktı!
Belki de hayatın ilk sillesiydi bu onun için, babasını kaybetmek fena yakmıştı içini; ama elden ne gelirdi ki? Hayat işte, kaldığı yerden devam ediyordu.Zaman neler getirir ilerde bilinmez ama; rahlemin üzerindeki şu kutsal mucize olmasa bu acıya yürek dayanmazdı...
"Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o mü'minler için bir şifa ve rahmettir. Zalimlerin ise yalnızca hüsranını artırır."(İsra: 82)
Bela ve musibetler, Allah'a birer yaklaşma vesilesi olduğunda değer kazanır.Hani Sahabenin başlarına bir sıkıntı gelmeyince kendilerini kötü hissedermiş ya,
kendilerini terk etmiş, unutmuş gibi çünkü sıkıntı beraberinde
'ı da hatırlatmalı onlara göre...Sanki Rabb'leri onlara ismini zikretmesin diye dert ve musibet vermemiş gibi...O zaman dertler ve tüm bu darlıklar bir rahatlama müjdeleyicisi gibi gelir insana, bu yürek darlığında da ancak böyle bir düşünce rahata erdirebilir bizi...Nitekim bela ve musibetleri,
'a yakınlaşma vesilesi olarak algılıyorsak, kulluğun en önemli sırrını yakalamışız demektir.
Ben de bir hoş oldum bugün ve bir kez daha şükrettim Rabbime... Hala dertler benimle ve hala zikri dilimde... {..}
PAZAR
Kalem nedir? Kalem, gönle düşman bence...
Ne zaman sıkılsak, bunalsak, dar gelse bulunduğumuz mekan, hele ruh çıkmak için sayısız hamleler yapsa... Kalem yetişir imdada...Yahu yazma, bırak n'olur, kalsın içinde...
Şu an yaptığın nedir peki? Yazıyorsun...
Galiba kaleme düşman olan benim, gerçekleri duymaktan korkan benim, peki yazmazsa kalem n'olur? Bi deneyelim...
- Müslümanlara yapılan zulmün haddi hesabı belli değil...
-?
- Yine karikatür krizi, bu sefer neyi dillerine doladılar?...
-?
- Bu sabah belediyenin parkında bir bank üzerinde, terk edilmiş yenidoğan bir bebek bulundu...
-?
- Filistin'de bir katliam daha...
-?
---
Yok!!! Olmayacak, darlık geldi yine içime, ne kadar sessiz kalabilirim ki,
Yaz Ey Kalem!
Sende hikmet olmasaydı Rahman, üzerine yemin etmezdi. Sen yazdıkça ben "Amin" diyeceğim...Yaz ki, bebeğini terk eden anne utansın..Yaz ki, dinine söven millet utansın... Yaz ki, tetiğe basan eller kırılsın... Yaz ki, sessiz kalan milletin sesi duyulsun..
Vicdanın üzeri neyle örtülür ki, ne zaman devekuşunu oynamaktan vazgeçeceğiz? Bize dokunmasın diye nereye kadar yılanları besleyeceğiz, onlara şirin gözükeceğiz.. Yılan, şirinlikten ne anlar?!...Sabrediyoruz değil mi? Doğru, başka türlü nasıl susacak vicdan, tam haykıracakken doğruları... Ağzını kapattık vicdanların, ''Karışma herkesin işine dedirttik, sen sus başkaları konuşsun dedirttik, suskunluğunun adını da "Sabır" koyduk."
Zalime yardın etmeyin" buyuruyor Efendimiz (s.a.v).. "Zalime yardım mı, nasıl olur Ya Rasulallah?" "Zalime yardım, zulmünü kesmemektir, zulmüne engel olmamaktır." Burada dahi sabır yok, haksızlığın sabrı olmaz vicdan! Kandırma kendini...
Yazmayı öğreneceksin, doğruyu yazan kaleme düşman olunmaz, ses çıkar biraz konuşsun yüreğin, nefsinle yazma, vicdanın karşında olsun, onu hiç susturma, bu kadar da sabırlı olma(!)
Kalem sana niye düşmanım biliyor musun, çünkü doğru yazıyorsun.. Sen bilmez misin, doğru söyleyen dokuz köyden kovulur... Ben sana düşman olsam da sen bakma bana!! Hadi
işini rast getire..
-Alıntı-
Hava soğuk, dışarda yağmur yağıyor.. Ruhum sanki sıtmaya tutulmuş titriyor.Ruh kabım daraldıkça daraldı, sanki yokluğa gidiyor gibiyim, karanlıklar içindeyim, belki de yolumu kaybettim ama dışarıda yağmur yağıyor..Bu havada dışarı çıkılmaz, zemin kaygan, ya birden ayaklarım kayarsa hak yoldan.. İşte bu duygular esir almışken beni, bir gökgürültüsüyle kurtuldum esaretimden...
Bir anda karanlık da bitti, yağmur da kesildi.Huzur sardı tüm benliğimi ve Rahmani bir sesle irkildim birden.Hitap, sanki sadece banaydı...
"O, size korku ve ümit içinde şimşek gönderendir.O, yağmur yüklü bulutları yaratır.Gök gürültüsü, O'nu hamd ile anarak tesbih eder.Melekler de korkularından tesbih eder.Yıldırımlar gönderir, onunla dilediğine çarpar.Onlarsa O'nun hakkında tartışıp duruyorlar.O, azabı çok şiddetli olandır."(Ra'd suresi:12-13)
Amennâ billah...Semiğnâ ve edağnâ...

CUMA
Şafak söktü, gün ağardı...Lâkin içimde bir sıkıntı tüm bedenimi sardı.Sonbahar, hüznü de beraberinde getirdi anlaşılan.O severek seyre daldığım, ruhumu okşayan yemyeşil ağaçlar, yapraklarını birer birer toprağa veriyor.Toprak cömerttir ya, onları da incitmeden bağrına basıyor.
Bir an kurumuş bir yaprak olduğumu düşündüm...Ağaçta asılıyım ama zayıflamış, yorgun ve çaresiz...Arkadaşlarımın, gözümün önünden teker teker gidişine şahitlik ediyorum.Engel olamıyorum... Nihayetinde ben de kurumuş bir yaprağım, kaçınılmaz son beni de aynı girdabın içine sürüklüyor.Birden sert bir rüzgar esiyor, haykırmak istiyorum...
-Esme rüzgar! Dayanamam ben, eski canlılığım yok artık, senin esişin benim sonum olur.
Neden birden korkuyorum ve dalımdan ayrılıyorum? Sonsuz bir boşlukta savruluyorum ama hiçlik değil...Herşey üstüme üstüme geliyor, en son ben de ölümün kucağına düşüyorum yani toprağa dönüyorum...
Ve dilimde tekrarladığım beni can evimden vuran o ayet, gizliden fısıldıyor:
"KÜLLÜ NEFSİN ZÂ İGATÜL MEVT"
"Her canlı ölümü tadacaktır."
Al-i İmran:185.ayet
Enbiya:35.ayet
Ankebut:57.ayet
Enbiya:35.ayet
Ankebut:57.ayet

CUMARTESİ
Zamanın gözlerine esirim, teslim oldum bilerek.. Söyleyecek sözüm yok aslında.Kalbimi de kendi ellerimle prangaya vurdum, herşey kontrolüm altında...Artık daha düzenli, daha seviyeli, daha özverili herşey...
Zamana karşı yarışıyorum, ya da zamanın karşısında kendimle yarışıyorum.Hani derler ya: ''Mevsimler, birbirini kovalamakta'' ama ben hep içimde baharı yaşıyorum.Beni üzecek, canımı sıkacak ne varsa;
- ''Sen duur! Burda sana yer yok!'' demeyi de beceriyorum artık.Dalsam da zaman zaman derine, vurgun korkusundan geri çekiliyorum.
Birden yan tarafımdan isyana bürünmüş bir ses yankılanıyor:"Hayat ne kısa!" diyor."Daha bir hafta önce saçlarımı okşamıştı pamuk elleriyle, şefkat dolu gözleriyle daha bir hafta önce 'kızım yoruldun yat artık' demişti buraya kadardı herşey! Bu kadarcıktı!
Belki de hayatın ilk sillesiydi bu onun için, babasını kaybetmek fena yakmıştı içini; ama elden ne gelirdi ki? Hayat işte, kaldığı yerden devam ediyordu.Zaman neler getirir ilerde bilinmez ama; rahlemin üzerindeki şu kutsal mucize olmasa bu acıya yürek dayanmazdı...
"Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o mü'minler için bir şifa ve rahmettir. Zalimlerin ise yalnızca hüsranını artırır."(İsra: 82)
Bela ve musibetler, Allah'a birer yaklaşma vesilesi olduğunda değer kazanır.Hani Sahabenin başlarına bir sıkıntı gelmeyince kendilerini kötü hissedermiş ya,



Ben de bir hoş oldum bugün ve bir kez daha şükrettim Rabbime... Hala dertler benimle ve hala zikri dilimde... {..}

PAZAR
Kalem nedir? Kalem, gönle düşman bence...
Ne zaman sıkılsak, bunalsak, dar gelse bulunduğumuz mekan, hele ruh çıkmak için sayısız hamleler yapsa... Kalem yetişir imdada...Yahu yazma, bırak n'olur, kalsın içinde...
Şu an yaptığın nedir peki? Yazıyorsun...
Galiba kaleme düşman olan benim, gerçekleri duymaktan korkan benim, peki yazmazsa kalem n'olur? Bi deneyelim...
- Müslümanlara yapılan zulmün haddi hesabı belli değil...
-?
- Yine karikatür krizi, bu sefer neyi dillerine doladılar?...
-?
- Bu sabah belediyenin parkında bir bank üzerinde, terk edilmiş yenidoğan bir bebek bulundu...
-?
- Filistin'de bir katliam daha...
-?
---
Yok!!! Olmayacak, darlık geldi yine içime, ne kadar sessiz kalabilirim ki,
Yaz Ey Kalem!
Sende hikmet olmasaydı Rahman, üzerine yemin etmezdi. Sen yazdıkça ben "Amin" diyeceğim...Yaz ki, bebeğini terk eden anne utansın..Yaz ki, dinine söven millet utansın... Yaz ki, tetiğe basan eller kırılsın... Yaz ki, sessiz kalan milletin sesi duyulsun..
Vicdanın üzeri neyle örtülür ki, ne zaman devekuşunu oynamaktan vazgeçeceğiz? Bize dokunmasın diye nereye kadar yılanları besleyeceğiz, onlara şirin gözükeceğiz.. Yılan, şirinlikten ne anlar?!...Sabrediyoruz değil mi? Doğru, başka türlü nasıl susacak vicdan, tam haykıracakken doğruları... Ağzını kapattık vicdanların, ''Karışma herkesin işine dedirttik, sen sus başkaları konuşsun dedirttik, suskunluğunun adını da "Sabır" koyduk."
Zalime yardın etmeyin" buyuruyor Efendimiz (s.a.v).. "Zalime yardım mı, nasıl olur Ya Rasulallah?" "Zalime yardım, zulmünü kesmemektir, zulmüne engel olmamaktır." Burada dahi sabır yok, haksızlığın sabrı olmaz vicdan! Kandırma kendini...
Yazmayı öğreneceksin, doğruyu yazan kaleme düşman olunmaz, ses çıkar biraz konuşsun yüreğin, nefsinle yazma, vicdanın karşında olsun, onu hiç susturma, bu kadar da sabırlı olma(!)
Kalem sana niye düşmanım biliyor musun, çünkü doğru yazıyorsun.. Sen bilmez misin, doğru söyleyen dokuz köyden kovulur... Ben sana düşman olsam da sen bakma bana!! Hadi

-Alıntı-
