aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com
RE: NEFSİN ESİRİ OLMAMAK
B)
B)
eminkms yazdı:
S. A. NEFSİM SEN ÖLMEZMİSİN ÖLENİ GÖRMEZMİSİN DAMSIZ EVLER(mezar)YAPILMIŞ ORAYA GİRMEZMİSİN. (ALINTI) İNŞAALLAH ALLAH TÜM İNANANLARI NEFSİNE HAKİM OLAN KULLARINDAN EYLESİN. GÜZEL BİR KONU EMEĞİNİZE SAĞLIK SAĞOLUN..
Allah razi olsun emeğine sağlık
ALLAH RAZI Olsun kardeşim paylaşımın için
ellerine
emegine
yüregine saglık...
Nefs
Geceler toprağa benimle inmiş.
Kasırga benimle kopmuş denizde.
Sanırım vebalı elim gezinmiş,
Çürüyen ağaçta, hasta benizde.
Cinnet, şüphe, korku benim eserim;
Sıcak kalbinizde gizlidir yerim,
Bir kurdum ki, sizi hep diş diş yerim
Ve gezerim her gün elbisenizde...
Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.
Allah razı olsun kardeşim, Emeklerinize sağlık,
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.
Bu yol uzun, bu yol dikenli
Sonu Cennette bir köşke hedefli.
Vazgeç gönlüm bu dünya fani,
Dur deyip eyleyebilsem nefsimi.
Aşkını dilenmeye geldim kapına Ya Rabbi !...
Ölüm bir nefes Kadar Yakın ...
Kurban Ettim Nefsimi ...
Af eyle Ya Rabbi . ...
İyi bir Okçu’nun gücü, yayı ne kadar gerdiği ile değil,
Oku ne zaman atacağı ile ölçülür.
Allah razı olsun. Paylaşım için tşkler.
Gözün kör olsun nefis, beni yakıyorsun
Rabbim için yaptım, hepsini yıkıyorsun.
Nefsim Sana Uya Uya Eğri Düştüm Doğru Yola
Sürükledim Cahil Ömrüm Bir O Yana Bir Bu Yana
"... Nefs olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir muhakkak..." (Sure-i Yusuf 53).
Lügat bakımından ruh, can, ceset, hevâ, heves ve bir şeyin hakikatı manalarında kullanılan nefs, dini bakımdan "şehvetin, gadabın ve kötü duyguların mebdei" diye tarif edilmiştir.
Yaratılmışların faziletçe en üstünü bulunan insanın benliğine meleki haslet olarak akıl; behimi sıfat olarak nefs dürülüp yoğrulmuş ve bu keyfiyet üzere yaratılmıştır.
Nefs, ıslah edilmediği zaman insan için en büyük düşman olur. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu ciheti bir hadis-i şeriflerinde şöyle açıklamıştır:
"Düşmanlarının adavette en ileri olanı iki yanın (iki kaşın) arasındaki nefsindir" (Keşfül-Hafâ c. 1, s. 143).
Nefsin nevasını, aklın muhtevası içinde kontrol altına almak ve murakabe etmek, dinimizin kesin emirlerindendir.
Nefsin zulmâniliği iman ve ibadetlerin nurları içinde temizlenerek giderilebilir. Nefs ejderi, "akıl" zinciriyle bağlanıp İslami usulle ıslah edilmelidir.
Dünyanın mimarı olarak yaratılan insan, yapacağı hizmetin ehemmiyetiyle mütenasip meziyetlerle ve meleki hasletlerle bezendiği gibi, emrine râm edeceği canlılarda bulunan bazı sıfat ve ihtiyaçlarla da donatılmış bulunmaktadır. Tâ ki onlarla olan alâkasını bilerek ve hissederek devam ettirebilsin.
İslami kıstaslara göre "insan" diyebileceğimiz bir kimse aklını, düşünme melekesini ve meleki hasletlerini ön planda tutarak, gerek insanlara ve gerekse diğer yaratılmışlara bu hasletlerle yaklaşmak zorundadır.
Öldürücü zehirden ağrılar teskin edici ilaç imal edilebilmektedir. "İslâm laboratuvarı" en zararlı bir kuvvet olan "nefs"ten faydalanma imkanı bulmuş ve yolunu göstermiştir.
İnsan, nefsani arzularını, ağrı kesici ilaç yapımında kullanılan bazı zehirli maddeler gibi, dikkatli ve ölçülü olarak ayarlayacak olursa, nefsin zararından sakınmış ve hatta bazı faydalar elde etmiş olur. Bu hevesleri asgari hadde indirerek melekî hasletlerine ağırlık verecek olursa, takva kanatlarıyla lâhûti fezada yükselme imkanı bulur ve sonunda melekî birkeyfiyet kazanır. Fakat bunun aksine bir yol tutarak nefsanî heveslerine mağlup olursa, hayvani sıfatları öne almış ve melekî meziyetleri geri plana atmış olur.
Şeytan ile fikir birliği yapan nefs, insanı iki cihanda rezil etmek için her kötülüğü yapar. Nefsi ıslah etmek için dinimizin koyduğu müdâfaa usulleri ile ona karşı koymak, nefse hâkim olmanın hem ilk, hem son şartıdır. O, yola gelmiş gibi mûnis bir tavır takındığı zamanlarda bile, birçok tuzak hazırlamakla meşguldür. Nefse karşı açılacak mücâhede de, ömrünün sonuna kadar devam edecektir.
Esasen dini vazifeler, nefsani hevesleri ortadan kaldırmak için emredilmiş değildir. Bir şey ne zaman dinimizin gerektirdiği şekilde yapılacak olursa onun kadar nefsani hevâ uzaklaşmış olur. Bu sebeple nefsin hevâsını giderme hususunda dini hükümlerden bir şeyi işlemek, nefis canibinden gelen bir arzu ile yapılan bir senelik riyazattan daha faziletlidir (Bakınız; İmam Rabbani, Mektûbât 52. Mektup).
Dini ilimlerde ve nefis ile mücadele sahasında geniş bilgi ve tecrübe sahibi bulunan büyüklere İslâmdan sorulduğunda şu hakikati ifade etmişlerdir: "İslâm, muhalefet kılıcı ile nefsin (hevâ ve heveslerinin) kesilmesidir" (Risale-i Kuşeyriye s. 84).
Nefs, insana dediklerini yaptırdıkça daha büyük arzuların peşinde koşar. Bunların hepsinde muradına erecek olursa, son olarak kendisinin ilâh olarak kabul edilmesini ister ve sahibini "nefsperest" yapar. Onunal mücadelede ayaklarımızın kaymaması için Rabbimiz biz kullarını uyarmakta ve "gördün mü o hevâ (ve hevesini Tanrı edinen kimseyi? Şimdi onun üzerine (Habibim) sen mi bir bekçi olacaksın" buyurmaktadır (Sure-i Furkân 43).
Nefisle mücadelede güvenilir bilgi ve tecrübeye sahip bulunan Nasrâbâdi, şu sözlerle bizi uyarmaktadır: "Senin zindanın nefsindir. Oradan çıktığın zaman ebedi bir rahata ermiş olursun" (Risale-i Kuşeyriye s. 59).
İmam Rabbani (k.s.) bu hakikati şöyle dile getirmektedir: "İnsan üzerine inen belaların her çeşidi ancak nefisle ilgi kurmaktan ileri gelmektedir. Nefisten kurtuluş hasıl olursa, Hak'tan gayri şeylerden kurtuluş tahakkuk eder" (Mektûbât c. 1, 154. Mektup s. 135).
Nefs, edepsizlik üzerine yaratılmıştır. Halbuki kul, edebe devamla mükelleftir. Nefs, serbest bırakılacak olursa muhalefet sahasında kendi tabiatıyla dolaşır. Kul da çalışmasıyla onu kötü isteklerden geri çevirmeye çalışır. Kim onun yularını bırakacak olursa, nefsin yapacağı kötülüklerden sorumlu olur. Bu hususta bizleri uyaran Rabbimiz; "Hevasına uyandan daha sapık kim vardır? Şüphe yok ki Allah, zalimler güruhunu asla muvaffak etmez" buyurmaktadır (Sûre-i Kasas 50).
Nefs, dünyadan ahirete giden yolun üzerinde durup, bir harami gibi insanların yolunu kesmek ister. Serveti renkli, şehveti cazip hale getirip tuzağa düşürdüğü kimseyi hak yolundan ayırmak ister. "Hevâ ve hevese tabi olma. Zira bu hâl, seni Allah yolundan saptırır. Allah yolundan ayrılanlar, hesap gününü unuttukları için, kendilerine pek çetin azap vardır" (Sûre-i Sâd 26).
Rahmetine sınır tayin edilemeyen Rabbimizin uyarılarından anlamış oluyoruz ki, "en büyük nimet, nefisten kurtulmaktır. Zira nefs, senin ile Aziz ve Celil olan Allah arasındaki perdelerin en büyüğüdür" (Risale-i Kuşeyriye s. 84).
Nefsin hevâ ve heveslerine muhalefet etmek kadar hiçbir şeyle Allah'a ibadet edilmemiştir. Çünkü nefsin heveslerine muhalefet ettiğin zaman, onun hastalığı kendisinin ilacı olur" (Risale-i Kuşeyriye s. 84).
Bu sahada başarıya ulaşacak kimselere Cenâb-ı Hak, ilâhi va'dini şöyle açıklamaktadır. "Kim Rabbinin makamından korktu, nefsini hevâ (ve hevesin)den alıkoydu ise, işte muhakkak ki cennet onun varacağı yerin ta kendisidir" (Süre-i Nâziat 40-41).
Nefs, insanı hevesâtına tâbi olmaya ve düşmanlara yardımcı olan tehlikelere davet eder. Bu itibarla nefsini daima töhmet altında tutmayan ve her hâlinde ona muhâlefet etmeyen kimse, muhakkak aldanmıştır. Bu endişeyi gözlerimizin önüne seren bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Üzerinize endişe ettiğim şeylerin en şiddetlisi iki haslettir. Hevâ (ve heves)e tâbi olmak ve tûl-i emel (peşine takılmaktır. Hevanın peşine takılmak, seni Hakk'a tâbi olmaktan meylettirir. Tûl-i emel ise, dünyayı sana sevgili kılar" (Berika c. 2, s. 93).
Nefsinin heveslerine tâbi olmuş kimsenin sohbeti, zehirli bir havayı teneffüs etmek gibidir. Onlara yanaşmak ateşe sokulmaya benzer. Aradaki mesafe korunmayacak olursa, ateşin içine düşme tehlikesi vardır. Bu gibi kimselerin peşine takılmak, kişiyi hüsranı ebediye sürükler. Akılların muallimi ve vicdanların mürebbisi olan Resûl-i Ekrem (s.a.v), bizleri nefse karşı uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır: "Pehlivanlıkta güçlü olan hakiki güçlü değildir. Esas güçlü, öfkelendiğinde nefsine hakim olandır." (Feyz'ül-Kadir c. 5, s. 358).
"Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz (idrâki kıt) olanda nefsini hevasına tâbi kılan, sonra Allah'tan olmayacak şeyler temenni edendir" (İbni Mâce c. 2, s. 1423).
Nefsimin istek ve arzularından Allah'a Sığınırım.
Allahcc razı olsun GÖNÜLDAŞ VE KARDEŞİM...
Selamün Aleyküm Mücahide Kardeşim.
Emeğine, Yüreğine sağlık; ALLAH Razı Olsun.
Selam ve dua ile...
A'lamenittebeğalhüda.
selamun aleyküm Rabbimiz razı olsun değerli kardeşim Rabbimiz nefsimizin şerrinden cümlemizi korusun...