Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Namaz Kilmaya Gidiyoruz.Gaflette Olan,Nefsine Yenik Düşen Kalmasın. (2 Kullanıcı)

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
En SEVGİLİYE yol alma vaktidir..
Vakit EN GERÇEĞE yok olma vaktidir...

ve gün öldü artık... şimdi EL HAKK'a Hakikatlenme vaktidir..
SEV bizi YA VEDUD
KORU bizi YA HAHAFIZ
KABUL eyle YA MUCİB
Birtek sana MUHTACIZ İhtiyaçsız sana MUHTACIZ YAZ SAMED...

Selam ve dua ile
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
safe_image.php


''Namaz

Kılmaya

Gidiyoruz

Gaflette


Olan

Nefsine

Yenik

Düşen

Kalmasın''




Vakit Akşam Namazı Vakti..

 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
'' Ailene ( ve ümmete ) Namaz kılmayı emret ve sende ona sabırla devam et. Biz senden rızık istemiyoruz (aksine ) biz sana rızık veriyoruz. Güzel akibet takva sahiplerinin ( Allah' ın emrine uygun yaşayanların / karşı gelmekten sakınanların) dır. '' (TAHA 132 )
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Her nefis kendi kazandığından dolayı rehindir. Ancak amel defterleri sağından verilenler müstesna. Onlar cennettedirler. Günahkârlara sorarlar: ‘Nedir sizi cehenneme sokan?’ Onlar der ki: ‘Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula da yedirmezdik. Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik. Ceza gününü de yalanlardık. Nihayet bize ölüm gelip çattı.” (Müddessir 38-47)

“Şüphesiz ben Allah’ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.” (Taha 14)

“Birtakım insanlar ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur 37)

“Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut 45)

“Sonra onların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular; onlar cehennemdeki “Gayya” vadisini boylayacaklardır.” (Meryem 59)

Kur’an, bu ve benzeri onlarca ayetiyle namazı emrediyor ve namaz kılmamanın acı neticesini insanlara ders veriyor
.
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
biraz uzun bir yazı biliyorum...
Ama okumaya değer diye düşünüyorum...
Bence zamanınız boşa gitmeyecektir...Fayda vermesi temennisiyle....


''Tanınmış akademisyen- yazar Prof. Dr. Mim Kemal Öke, namaza nasıl başladığını yazdı. İşte Prof. Dr. Öke'nin ilk kez Konya'da yerel bir gazete de yayımlanan ve her paragrafı anlam yüklü, düşündüren öyküsü…
"Mir'acın Senin!"
İmanı ibadetle tamamlamak gençlik yıllarıma nasip oldu. "Bu eşiği geçişim, gurbetteki eğitimim sırasında, kendimle yüzleşme ile başladı" gibime geliyor.
Avrupa'da Pazar günleri Hıristiyanların ibadet günleridir. Kilise çanlarıyla başlayan bu günde, Hıristiyanlar en temiz elbiselerini giyerek, ailece kiliselere koşarlar. O gün spor müsabakaları, hatta bazı yerlerde barlar, restoranlar bile kapalıdır. İşte böyle bir ortam da yedi yıl yaşadım ben...
***
Pazarları dinlenme günümdü. Ama yapacak bir meşgale bulamaz; kendimi bu
haftalık teneffüs sürecinde, yalnızlaş(tırıl)mış hissederdim. Hatta birazda galiba, Hıristiyanlara imrenirdim. Onların o günü ulvî bir atmosfer içinde geçirmelerini kıskanırdım. O zaman sormaya başladım kendime;
"Sen nesin?"
Dinin kişinin kimliğinde temel taşı olmasını kavramıştım çok şükür. Ama ya ben?
Evet, ailem daha küçükken bazı sure ve ayetleri ezberletmişti. Hatta yatmadan önce Allah'a dua etmem" de tembihlenmişti. İyi niyetli ebeveynlerim şehirli uygarlık içinde büyüttükleri evlatlarını, adeta "Protestanlaştırılmış bir din telâkkisi" içinde, "modern" Müslüman olarak görmeyi arzuladıklarından olsa gerek, "kabahat de ibadet de gizlidir" zihniyetiyle, Allah'a gecenin o ıssızlığında el açmamızın uygun düştüğünü belletmişlerdi bana. Din şahsi, belki de mahrem bir olguydu onlara göre... Üniversite ise sorgulama insiyakı açar insanda. Benim okulum da dünyanın en saygın üniversitesiydi. Kuruluşu XII. Yüzyıla inen bir müessese. Akademik hayatın gerçekleştiği bir âlem vardı, birde günlük yaşantının geçtiği müstakil kolejler...
Her biri bir Hıristiyan azizin ismini taşıyan bu kolejlerden birinde kalıyordum. Kolejlerin her birinin bünyesinde "chapel" dedikleri kilisecikler bulunuyordu. Bu kiliseler tarihi özellikleriyle hem bir turist uğrağı, hem de öğrencilerin ibadetlerine tahsis edilmiş tapınaklardı. Üniversite açıldıktan sonra, kolej yetkilileriyle öğrencilerin tanışma çaylarından birinde, kolejin papazı yanıma geldi.
"-Siz kimsiniz?" dedi. "Biz sizinle chapel'de hiç karşılaşmadık."
Doğrusu endişelenmiştim. Olur ya, Papaz efendi;
"bu üniversitede kiliseye devam etmeyenleri dışlarız." Derse ne yapardım? Yani onca zorlukla girdiğim üniversiteyi bırakıp, Türkiye'ye mi dönecektim?
Papaza biraz da mahcup bir tavırla; "Affedersiniz, ben Türk ve Müslüman'ım..."
diyebildim,o kadar...
Ürkek halimi gören papaz, derhal özür dilercesine sözü değiştirdi.
Ve sudan konulara doğru bir gedik açtı.
Birkaç hafta geçti oradan. Bu kez bir arkadaşım, kolej bahçesinde beni görünce; "Hey, papaz seni çağırıyor." Demez mi! Korktuğum başıma geldi, diye iç geçirdim. Oysaki papaz beni güler yüzle karşıladı. "Otur!" dedi.
"Bu ülkede siz Müslümansınız. Sizin de ibadet etmeye hakkınız var.
O nedenle ben üniversite yetkilileriyle görüştüm. Müslüman öğrencilerin de, ibadetlerini aksatmamaları için, bir oda tahsis etmeye karar verdik. Gelin o odayı gezelim. Uygun olup olmadığını söyleyin bize. Uygunsa o zaman tefrişi için ne gerekiyorsa temin ederiz. Tabii, üniversite bütçesinden ."
Şaşırmıştım. O günden itibaren Aziz Rasmus'un odası bir mescide çevrildi. Hem de aynı mahalde bir Türk Cemiyetinin temelleri atılarak. Papazın bu jestine karşılık;
"-Biz Müslümanlar namazımızı, her yerde, odamız da kılarız" diyemedim. Hem toplu halde kılınan namazlar için böyle mekân bulunmaz bir nimetti...
Herhangi bir Müslüman Derneğinin bulunmadığı bu küçük üniversitede, namaz bile kılmak alışkanlığı olmayan benim üzerime kalmıştı. İmamlık...
Türkiye'den uzaktım. Kime yazıp, bana malzeme gerek diyecektim. İmdadıma üniversite kütüphanesi yetişti.
Türk-İslam Literatürünün, hem de orijinal dillerinde bolluğu, bu üniversitenin şarkiyat fakültesinde ne kadar vukufla öğretildiğini anlamamı sağladı.
İlmihale dalıp, neredeyse bütün derslerimi bıraktım. Üstelik İbrani, İsevi başlangıcıyla... Hepsini taradıktan sonra;
"-İyi ki Müslüman'ım" dediğimi hatırlıyorum.
Taklidi-i imandan, tahkik-i imana o safhada geçmiştim herhalde. Toparlandığım bilgiler ile hem kendi namazlarımı kılıyor, hem de öğleleri üniversitenin Müslüman asıllı öğrencilerini, duvarlara yapıştırdığım ilânlarla mescide çağırabiliyordum.
O günlerde kolejde aynı süiti paylaştığım arkadaşım temiz bir İngiliz idi. Bir gün ibadet için yatak odama çekilip, kapıyı da kilitlemiştim. Bizim ki kapıyı vuruyor, bir daha... Dışarı çıkıp, sarmaşıklara tutunarak, balkona tırmanıyor. Oradan girmek isterken, kolej yetkililerine yakalanıyor. Vaziyeti anlatıyor. Onlarda şüphelenerek, bir yedek anahtarla cümbür cemaat kapıyı açıyorlar ve görüyorlar ki, adam namaz kılıyor.
Binlerce defa özür dilediler. Ama arkadaşım o gün hayli sitem etti bana. "Niye kapıyı kilitledin? Ben seni rahatsız mı edecektim? Kınayacak mıydım? O kadar kalpsiz ve imansız biri miyim ben? Sana bir şey oldu zannedip, telâşlandım" dedi.
O gün ibadetten utanılmaması gerektiğini öğrenmiştim.
***
Noel tatilinde. Türkiye'deydim. Aileme kavuşmak çok güzeldi. İlk gün namazımı aksatmamak için odama çekildim. Hani o eski alışkanlığım var ya, kapıyı da kapamıştım. Bu kez kilitlemedim.

Namazım sırasında annem bir şey söylemek için odama girdi. Durakladı, çıktı. Sonra babamla fısır fısır konuştuklarını duydum. Ses etmediler. Sorgulamadılar. Birkaç namaz daha geçti. Annem devamlı kılıp, kılmayacağımı sordu. Başımı salladım. Üstünde durmayacaklar sandım.
Ertesi gün sanki benimle ciddi bir şey konuşmak ister gibi karşıma dikildiler. Bu kez babam sordu.
"-Evladım, sakın ola ki, İngiltere'de bu aşırı İslâmcı gruplara falan takılmış olmayasın? Bu değişiklik niye?"
Güldüm. Anlatmaya çalıştım onlara. Dinlediler. Ne onay, ne itiraz... Nötr bir ifade ile...
Bir gün sabah namazına kalkmıştım. Gürültülerden anladım ki, onlarda ayaklanmış, odama girmiş, arkamda duruyorlar. Seyrediyorlar beni...
Selâmlarımı verdim. Seccadeyi katılıyordum ki, babam "Dur" dedi. Meraklı gözlerimi onlara çevirince, annemin başındaki başörtüsünü fark ettim.
"-Biz sana bir şey söylemek istiyoruz"
Bir anlık sessizlik; "-Bize de kılmayı öğretsene..." Annem de "hem de hemen" dercesine başını sallıyordu. İşte o günden sonra namazlarını hep kıldılar. Üstelik bunu benden imrendiklerini iftiharla söyleyerek... Hatta babam zaman zaman yanıma gelip, nafile namazlarının o gün kırklı, ellili, yüzlü rakamlara vardığını müjdeledi bana...
***
Çocuklarıma yaşları gelince hiçbir şeyi empoze etmedim. Bu, onların inisiyatifi ile gelişmeliydi. Ancak bizi görüyorlardı. Oğlumun ne zaman namaza başladığını hatırlamıyorum. Lise yıllarında Ramazan'da teravihe ve bayram namazına gidişimiz dışında belleğim bir şeyi kaydetmemiş. Ergenlik çağında bile edepli olan oğlum, arada bir yanıma gelir, dini meselelerden söz eder, daha doğrusu sorardı. Ben de dilim döndüğünce anlatırdım ona..
Sonra, o da babası gibi üniversiteyi yurt dışında okumaya başladı. Ramazan'a yakın seccade istedi bizden. Kargo ile hemen gönderdik. Beş vakit namaz kılmaya başladığını söylüyordu.
Orucunu ise ortaokuldan itibaren, aksatmadan tutmuştu. Erken yattığımız bir gün telefonumuz çaldı. Oğlumdu. Telâşlı, hatta biraz korkmuş bir ses tonu vardı. Titrediğini hissettim. Ağlamaklıydı. Ya da ağlama sonrası bir hal. Benimle konuşmak istiyordu.
"-Baba, ne oldu biliyor musun?"
Eyvah, diye iç geçirdim. (O saatte kötü bir haber alma endişesiyle...)
"-Namaz kılıyordum. Kapım kapalıydı. Bir anda bir rüzgâr doldu içeri. Oda da dolaştıktan sonra adeta bir hortum gibi beni odakladı. İçime girdi sanki. Ve o anda sanki arkamda biri ile birlikte namaz kılmış gibi olduk. Sonra aynı rüzgâr perdeleri yalayarak, pencereden çıktı, gitti. Bir ağlama tuttu beni. Gözlerimden yaşlar boşaldı. Vücudumu titreme aldı. Hâlâ o halin içindeyim. Bana ne oldu baba?"
Ne dersiniz? Ne anlatırsınız? Tefsir edecek ehil de değiliz ki !...
—Mübarek olsun oğlum. Bir ikram sunulmuş olmalı sana..."
Bu sözlerimin ne manaya geldiğini anladı mı, kavrayabildi mi, bilmiyorum. Zaten ben de anlayamamıştım ki zuhuratı. Ne var ki, ben; evet ben !...
Gıpta ettim herhalde oğluma. Bana öyle bir hâl nasip olmamıştı. Yani açıkçası onu hem kıskandım. Hem de telâffuzu imkânsız bir hoşnutluk içine girdim.
***
Oğlumdan on yaş küçük kızıma gelince... Yaradılışın efsanesi çeşitliliğin bir nişanesi olarak, sıra dışı bir çocuktu o... Ve daha yürüyemeden namazını kıldı yavrum.
Onu kucağımıza alıp, bir Allah dostunu ziyarete gitmiştik eşimle birlikte. Allah dostunun hane-i saadeti kalabalıktı. Hepsi de "gözyaşı uygarlığının" fertleri. Sessizliğin konuştuğu, ruhaniyetin sarmaladığı o atmosferde talimat uyarınca çocuğu Allah fakirinin önüne bıraktık. Eller açıldı Yaradan'a... Dudaklar kıpırdadı. Ve kızımız, herkesin yaşaran gözleri şahit olduğu gibi, sanki Yüce Efendisi'nin huzurundaymışçasına kendi safiyeti içinde ilk namazına başladı.
Hayır, bu " halisünasyon " olamazdı. Göz yanılması hiç değildi. Yürekler kabarıp, taşacak gibi olmuştu. O anda bebeğime doğru hamle yapıp, yanık bağrıma basmak istedim onu... Ama kıpırdayamıyordum. Bir el kolumu tuttu. Hıçkıran annesiydi bu.. Anı el ele paylaşmak istemişti benimle. Gözyaşların adeta hicap perdesi oluşturmuş, hakikati gizler bir görev yüklenmişlerdi. Bu "türbülans" ne kadar sürdü, nasıl ölçeyim.
Bir süre sonra Allah dostuna çevrildi gözlerim. Avuçları yüzünü sıvazlarken, ter boncukları da silmiş oluyordu. Gözlerini açtığında cemalden, celâle geçişinin bariz hatları yüzünde şekillenmişti.
"-Haydi, geçmiş olsun, artık gidin!" dedi. "Gelmemeniz de olurdu. Gıyabınızda okurduk. Biz de merasim yoktur. Bu iş kalp işidir." Biz de sessizce kapının yolunu tuttuk. Teşekkür etme nezaketi gösterebildik mi, hatırlamıyorum. Ama bir daha o kapıdan ayrılmadım.
***
Kızımız bize bereket getirmişti. Yürüdü, büyüdü. Okula başladı. İşlerim açıldı. Yeni bir sitede ev almak istedik. Seçenekler kondu önümüze. Birini beğendik. Biraz ufak ama kaliteliydi. Ödeme plânımız ev sahibinin beklentisinin gerisinde kalıyordu.
Yeni evin içinde dolaşıyor, hanımla hesap yapıyorduk. Hülyanın maddi bedeli yok ya, geziniyorduk işte... Bir ara kızımız yokluğunu fark ettik. Acaba kapıyı açıp, dışarı mı çıkmıştı? Aman kaybolmasın diye kapıya doğru hamle yaptım. Salona girdiğimde rükûdaydı. Namaz kılıyordu.
Gözlerim beni aldatıyor olmalıydı. Takla mı atacak oyun mu oynuyor dememe kalmadı. Namazına devam etti. O günlerde beş yaşındaydı. Ve namaza durmuştu. Kıblesi de doğruydu, hareketlerinin insicamı da...
Durdum, onu seyrettim. Arkadan emlâk danışmanı ve hanım da aynı sahneyi hayretle izlediler. Şaşkınlık sükûnetini ben bozdum.
"-Burayı alıyorum !..." demiştim.
***
O daireyi aldık. Sıkışmadan da ödedik. Şimdi ben, her gün beş vakit kızımın o namaz kıldığı yerde, ibadetimi yapıyorum. Yine günlerden bir gün, namazımı yeni bitirmiştim ki, anaokuluna giden kızım yanıma geldi. Şöyle bir baktı bana ve dudaklarından;
"-MİR'ACIN SENİN!" sözleri döküldü.
Önce tam duyamadığımı sandım. Tekrarlattım.
"-MİR'ACIN SENİN!"
Sonra çocuksu bir ifade ile uzaklaştı yanımdan. Bir şarkı mırıldanıp, bebekleriyle oyuna daldı.
Belki namaz en ulvî manasıyla, en güzel böyle anlatılabilirdi.
"Bu sözü oğluma, o gece telefon edişinde niye söyleyemedim." Diye hayıflandım kendi kendime...
O anda; ilk namazı anne ve babama nasıl ben öğretmişsem, benim çocuklarımda bana bir şeyler öğretiyorlar gibime geldi.
Geriye doğru bakınca sadece ilk namaz hadisesi "şahdamarından YAKIN’IN" esrarını, bir hardal tanesi kadar bile olsa anlamaya başladığımı hissettim.

(Alıntı)

Selam ve dua ile
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
Vakti kaçırma..

Gölgen uzadığında yeryüzündeki varlığının da azaldığını hatırla. Ne çok hatıran varsa, o kadar az ömrüm kalmış demektir... Gölge gibidir yaşanmışlıklar; onlar ardın sıra uzanıp çoğalırken ömürden nasibinin azaldığını haber verirler. Gölgelerin uzadığı ikindinin hüznüne, ihtiyarlığın habercisi gibi bak.. Şakaklarına kar yağan adamların toprağa yönelen yüzlerini giyin... Bedenini taşıyamayan acuzelerin kalplerine devşirdiği tesellilerin ardına düş. Hüsrana uğrayanların en sonunda yaşayacağı pişmanlığı düşür göğsüne..




Vakit Akşam..

Akşam Namazı Vakti..
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Haydi akşam namaz vakti,.
Rabbim kabul etsin.
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
(KaLBuN KeSİR)
SÜBHÂNE RABBİYEL-AZÎM "Büyük olan Rabbimi tesbih ve tenzih ederim .''

SEMİALLAHÜLİMENHAMİDE '' ALLAH kendisine Hamd edenin Hamdını işitir. ''

RABBENAVELEKELHAMD ''Rabbimiz hamd yalnız sana aittir. ''

SÜBHÂNE RABBİYEL-ALA '' En yüce olan rabbimi tenzih ederim ''


VaKiT Namazı vaktidir.
NAMAZIMIZI eda edelim.
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Burda AKŞAM ezanı okundu...
Allah celle celalüh namazlarımı kabul eylesin...

Haydi YA ALLAH:...
Nefsine yenik düşen kalmasın...

Vakit AKŞMA NAMAZI VAKTİ....
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
( berat05 )
'' Dinin direği ''
'' Cennetin anahtarı ''
'' Müminin miracı ''
'' Gözümün nuru ''

Haydi kıralım gafletin zincirlerini,
sökelim Günah tahtasına çakılmış tüm çivileri...
Bir el uzanmakta uzaklardan en yakına...
bir elki Şefkat Merahamet saçıyor etrafa...

Ya bütün maneviyatları feda ettiğime tapacağım...
Ya da Kulluk edilmeye bir tek layık olan ve Hiç birşeyi karşılıksız bırakmayan RABBİME adayacağım herşeyimi...

Ben ALNIMI SECDEYE KOYMAKLA ...RABBİMİ SEÇTİM...

HAYDİ NAMAZA....
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Allah c.c. kabul eylesin kıldığımız namazları...amin...

Selam ve dua ile
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........

Namazın içindeki sözlerin ve hareketlerin dile getirdiği manalar

EY BİRADER! Benden, namazın şu muayyen beş vakte hikmet-i tahsisini soruyorsun. Pek çok hikmetlerinden yalnız birisine işaret ederiz.
Evet, herbir namazın vakti, mühim bir inkılâp başı olduğu gibi, azîm bir tasarruf-u İlâhînin âyinesi ve o tasarruf içinde ihsânât-ı külliye-i İlâhiyenin birer mâkesi olduğundan, Kadîr-i Zülcelâle o vakitlerde daha ziyade tesbih ve tazim ve hadsiz nimetlerinin iki vakit ortasında toplanmış yekûnuna karşı şükür ve hamd demek olan namaza emredilmiştir
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
ESSELATÜ HAYREN MİNNENNEVM....Haydi ya ALLAH. Güne namaz ile başlayalım. Vakit sabah NAMAZI VAKTİ...
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
24
Kuşluk (duha) namazı vakti sanırım. :)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Geçtiğimiz günlerde Maya takvimine göre 21 Aralık 2012′de dünyanın sonunun geleceği söylentileri tüm dünyayı sardı. Sümerler tarafından bulunduğu öne sürülen Nibiru adlı bir gezegenin Aralık ayında Dünya ile çarpışacağı, kıyametin kopacağı ve Dünya’nın sonunun geleceği iddiaları gündemi belirledi.
İddiaya inanan insanların kimileri endişe içinde bu tarihi bekledi, kimileri Hz. Nuh(as)’ın gemiye sığınmak yerine yüksek dağlara sığınan oğlu gibi Şirince Köyü’ne akın etti, kimileri için ise bu tarih hiçbir şey ifade etmedi, hatta kimileri alaya aldı.
Nasa Uzay Dairesi ise, 23-25 Aralık arası tüm Dünya’nın karanlıkta kalacağı, gezegenlerin belirli bir hizada sıralanacağı, kutupların değişeceği, devasa bir göktaşının Dünya’ya çarpacağı, Dünya’nın manyetik alanının tersine döneceği ve gezegenin uzayda 30 bin ışık yılı gidip Samanyolu Galaksisi’nin merkezindeki kara deliğe düşeceği gibi diğer kıyamet senaryoları ile ilgili hiçbir bilimsel kanıt bulunmadığı açıklaması yaptı.
Samimi inananlar, Allah’a güvenip dayanmaktan kaynaklanan, hayatın her anında tevekkülü yaşama sonucu gelişen sağlam bir karakter özelliğine sahiptirler. Onlar her dönem olduğu gibi bugün de insan ruhunu endişeye, korku ve karmaşaya sürükleyen felâket senaryolarından etkilenmediler.
Çünkü “Allah’dan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir, eşi yoktur, mülk O’ nun dur. Hamd O’ na mahsustur ve O’ nun her şeye gücü yeter.”
Bediüzzaman’ın ifadesiyle bu kelâm-ı tevhidînin on bir kelimesinin her birinde birer müjde vardır. Her müjdede birer şifa ve o şifada da birer mânevî lezzet…
“Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. Onlara tezellül(kendini küçük düşürüp) edip minnet çekme. Onlara temelluk(dalkavukluk) edip boyun eğme. Onların arkasına düşüp zahmet çekme. Onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kâinat birdir. Herşeyin anahtarı Onun yanında, herşeyin dizgini Onun elindedir. Herşey Onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu(istek duyulanı) buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.”
Bediüzzaman şöyle devam ediyor; “Ey insan! Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. O yük ağırdır; kendi başına muhafaza edemezsin, belâlardan sakınıp levazımatını yerine getiremezsin. Öyle ise, beyhude ıztıraba düşüp azap çekme. Mülk başkasınındır. O Mâlik hem Kadîrdir, hem Rahîmdir. Kudretine istinad et; rahmetini ittiham etme. Kederi bırak, keyfini çek. Zahmeti at, safâyı bul.” (20. Mektup)
Akılları hayrete düşüren şu kâinat, Hakîm, Rahîm olan, mülkünde istediği gibi tasarruf eden Kadîr-i Rahîmin mülküdür. Mümin, mülkü sahibine teslim eder, O’na bırakır. İbrahim Hakkı gibi “Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler” der…
‘Kıyam’
Gerçekte Mayaların bildirdikleri kıyamet ruhların ve akılların kıyamıdır. Mayalara göre bu yıllar insanlığın yükselişinin başlangıcı olacak, bu çağ fiziksel değişimlerle birlikte ruhsal değişimleri de kapsayacak, içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacak, bu aşamaların ardından büyük bir çöküş yaşanacak.
Mayaların, ‘zamanların sonu’ tanımını kullandıkları bu tarihe dair çeşitli teoriler de ileri sürüldü. Maya takvimi gibi Hint Takvimi de 21 Aralık 2012’nin yeni bir çağa giriş dönemi olduğuna işaret ediyordu.Kâhin Nostradamus’un da yaşanan ekonomik krizin ardından 2050 yılında dünya devletler federasyonu kurulacağı kehanetinde bulunmuş olduğu söylendi.
Bir kısım görüş bu tarihte insanlığın büyük bir atılım yapacak olduğu yönünde. Bazı kaynaklarda da foton çağına geçiş olarak adlandırıldı.
Sınırların kalkacağı, insanların bütün ihtiyaçlarının karşılanacağı muhteşem bir çağın başlangıcı olduğu yine farklı kesimlerin teorileri. Dünyanın tek devlet olacağı, insanların “ben, sen, o” değil “biz” diyeceği, barış ve kardeşliğin hakimiyetinin gerçekleşeceği, yeni bir çağ olan Altınçağ’ın yaşanacağı iddia ediliyor.
Benzer bir görüşe göre; 21 Aralık’la birlikte tüm dünyada televizyon, radyo, gazete, internet gibi iletişim araçlarını kullanarak insanlara sürekli olarak dünya hayatına yönelik telkinlerde bulunan, onları âdetâ büyüleyen ve farkına varmadan hipnoz eden Deccaliyetin manevi etkisi sona eriyor ve Mehdiyet’in manevi iklimine geçiş yapılıyor. Allah, Hadî ismini tecelli ettiriyor ve insanların dalga dalga Allah’ın dinine girmeleri hızlanıyor.
Bütün iddiaların birbiriyle paralellik gösteriyor olması gerçekten ilginçtir. Ve hepsi Peygamberimiz(asm)’ın bu döneme işaret eden hadisleri ile de örtüşüyor. Peygamberimiz(asm)’ın Ahir Zaman’a dair hadislerinde söz ettiği Ay ve Güneş tutulmalarının, Lulin kuyruklu yıldızının görünmesi ve diğer onlarca olayın aynen gerçekleşmiş olması çok olağanüstü müjdelerdir.
Bilimsel gelişmeler, Peygamber(asm)’ın da hadisinde söz ettiği gibi zamanın kısaldığını gösteriyor. Dünyanın yüzeyi ve iyonosfer tabakası arasında meydana gelen doğal titreşim (Schumann Rezonansı), hızla artıyor. Son raporlara göre, 1980′den itibaren hızla artış gösteren bu değer, bugün yaklaşık 11 devir. “2012′ye Doğru İnsanın Uyanışı” başlıklı bir makalede Schumann Rezonansının 12 Hertze yükselmesinin insanın beyin dalgalarında değişme ve gelişmelere neden olacağı ve böylece insanların uykulu halden uyandırılarak bilinçli hale geleceği tezi ileri sürülüyor.
Dilerim bu yıl insanlık manevî anlamda ‘kıyam’ etsin. Önümüzdeki dönem, insanlığın yükselişinin başlangıcı olsun. Kur’an ahlâkının sıcaklığı yeryüzünü sarsın. İslam ahlâkının gerçekleştireceği sosyal adalet hakim olsun. Ve yaşanacaklara Allah hepimizi şahit kılsın.
“Ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr Suresi, 2-3)Fuat Türker
Dilerim bu yıl insanlık manevî anlamda ‘kıyam’ etsin. Önümüzdeki dönem, insanlığın yükselişinin başlangıcı olsun. Kur’an ahlâkının sıcaklığı yeryüzünü sarsın. İslam ahlâkının gerçekleştireceği sosyal adalet hakim olsun. Ve yaşanacaklara Allah hepimizi şahit kılsın.

Kıyam Et!
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Selamun Aleykum
ben bisey sorcamda bu bolume sadce namaz vakitleri yaziyor namazin onemi ile veya namaz ait sair yazilar yazilmiyor..yani pek olmuyor...
acaba buraya sadece namaz vakitlerinimi yazmamiz gerekiyor yanlis yere mi yaziyorum?
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
x1pN1mp8dKYgTEOo8Nl7Cxhzmf6pewFA5iPUu7YayiQj5HuenM0tG7OugRmJUrZlWCnWM--Dn2RIPzwWSVYgyuHKckDmfnOk63xvZEmq6nKPaCC2qDVzF2ROw


Sabahın buğusunu değdir göğsüne,
yapraklarında taze şebnemler ağırlayan bir gül gibi aydınlığa uyan.
Göz kapaklarını araladığında seni nice aldanışlara düşüren düşlerden uyandığın gibi
gönlünü de aç ki kalbinin ufkuna nice muştu güneşleri doğsun.
Ellerinde dualar kelebekler gibi uçuşsun.
Kimliksiz, isimsiz, önemsiz bir nutfenin ana rahmine tutunup insan olmaya yolculanması gibi,
sen de var-yok arası varlığını, vefasız dudaklar arasında silinmeye ayarlı adını,
bir mezar taşının insafına kalacak hatırını, Rabbinin rahmet kucağına bırak...



SABAH NAMAZI VAKTİ..
SABAH NAMAZI NI EDA EDELİM.


Ezan Duası
"Allahumme Rebbe hazihi'd-da'veti't-tamme. Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîate. vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü'l-mîâd.


Hayırlı Sabahlar, hayırlı cuma'lar..

 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
namaz.jpg


Vakit, Öğle Namazı (Cum'a) Vakti..
Rabbim kabul etsin, dualarda buluştursun inşaAllah..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt