Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
28 Şubat'ın YAŞ mağduru emekli binbaşı o döneme ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı. İrtica ile suçlanarak Etimesgut'ta sorgulanan binbaşı, yalan makinesine bağlandığını açıkladı.
Ülke Tv Ana Haber’de M. Mustafa Yıldız’ın konuğu olan 28 Şubat’ın YAŞ mağduru Emekli Binbaşı Mustafa Hacımustafaoğulları çarpıcı açıklamalar yaptı. İrtica ile suçlanarakAnkara Etimesgut’ta bir sorgu merkezine götürüldüğünü anlatan Hacımustafaoğulları, kendisine psikolojik işkence yapıldığını öne sürdü. ‘YALAN MAKİNASINA BAĞLADILAR’
Emekli Binbaşı Hacımustafaoğulları illegal sorgu merkezinde üstleri tarafından yalan makinesine bağlandığını söyledi. Yalan makinasında kendisine “dini yaymak için uğraşıyor musun? Namaz kılıyor musun?” gibi sorular sorulduğunu anlatan Hacımustafaoğulları kendisinin Binbaşı rütbesinde olduğunu ama er muamelesi gördüğünü söyledi.
Hacımustafaoğulları ayrıca bazı astsubayların bu sorgular sırasında dayak yediğini de iddia etti.
İBDA-C lideri olduğu gerekçesiyle 1998 yılından bu yana cezaevinde tecritte bulunan Salih Mirzabeyoğlu'nun dosyası Adalet Bakanlığı'nın gündemine geliyor. Mirzabeyoğlu ile cezaevinde görüşen CHP'li Veli Ağbaba, 'İzlenimlerimle ilgili rapor hazırlayıp Adalet Bakanlığı'na sunacağım' diye konuştu.
24 Mayıs 2012 İBDA-C örgütü lideri olduğunu gerekçesiyle 28 Şubat sürecinde tutuklanıp 1998 yılından beri Bolu F tipi Cezaevi'nde tecritte tutulan Salih Mirzabeyolu'nun dosyası Adalet Bakanlığı'nın gündemine geliyor. Son 6 ay boyunca Türkiye genelinde 17 F tipi cezaevinde kalan hasta mahkumları ziyaret eden CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Bolu F tipi Cezaevinde Salih Mirzabeyoğlu ile de görüştü. Ziyaret izlenimlerini Yeni Şafak'a anlatan Ağbaba, Mirzabeyoğlu'nun tek başına bir hücrede tutulduğunu ve yaşadığı sıkıntıların yüzüne ve haline yansıdığını söyledi. Mirzabeyoğlu'nun kendisine gördüğü işkenceyi anlattığını ifade eden Ağbaba, 'Mirzabeyoğlu'nun iddia ettiği telegram işkencesinin (manyetik alan oluşturarak zihin kontrol yöntemi) ortaya çıkarılmalı mutlak surette tecritine son verilmeli. İzlenimlerimle ilgili rapor hazırlayıp Adalet Bakanlığı'na sunacağım' diye konuştu.
DURUMU VE GÖRÜNÜMÜ KÖTÜ
Ağbaba, cezaevlerinden kendisine mektup yazan kişilerin hangi davadan tutuklu veya hükümlü olmasına bakmadığını belirterek, 'Ayırt etmiyoruz. Siyasi görüşleri bizi ilgilendirmiyoruz. Bizi ilgilendiren siyasi görüşleri değil, yaşadığı hastalıklar' şeklinde konuştu. Mirzabeyolu, duyarlılıkları nedeniyle memnun olduğunu ifade eden Ağbaba, 'Ağır bir telegram işkencesi gördüğünü ifade ediyor. 2000 yılından beri ağır bir telegram işkencesi altında olduğunu söylüyor. 'Ben hasta değilim zaten' diyor. Bundan dolayı tedaviyi de kabul etmiyor. 'Telegram işkencesi yapanları bulabilirlerse o zaman tedavi olurum' diyor' ifadelerini kullandı. Ağbaba, Mirzabeyoğlu'na ağırlaştırılmış müebbet cezası aldığı için tecrit uygulandığını söyledi. 'Durumu ve görünümü kötü, konuşması normal ama tecrit üzerine sinmiş' diyen Ağbaba, izlenimlerini şöyle aktardı: 'İşkenceden dolayı son derece muzdarip olduğunu söylüyor. İşkenceyi devlet içinden bir gücün yaptığını iddia ediyor. Kendisi gibi İBDA-C'den mahkum insanlarla kalabilir aslında ama sanırım onu da yönetim istemiyor.'
İnsan Hakları Örgütleri'nden İBDA lideri Salih MİRZABEYOĞLUNA ziyaret
İnsan Hakları Örgütleri yaklaşık 14 yıldır ceza evinde bulunan İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu'nu ziyaret etti.Heyet üyeleri Mirzabeyoğlu ile birlikte cezaevinde kalan diğer Müslümanlarla da görüşerek dertlerini dinledi
05 Haziran 2012 Salı
Aralarında İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve aktivist Erdinç Trabzon gibi isimlerin bulunduğu insan hakları örgütleri üyeleri, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan ve kamuoyunda “Salih Mirzabeyoğlu” olarak bilinen İBDA-C lideri Salih İzzet Erdiş’i ziyaret etti.
Cezaevinde yaklaşık üç buçuk saat kalan heyet üyeleri Mirzabeyoğlu ile birlikte İrfan Çağırıcı, Rıdvan Çağırıcı, İsmail Şahbalta, Can Özbilen ve Osman Erdemir ile de görüşerek, sorunlarını dinledi...
Ziyaretin amacının, haksız 28 Şubat yargı kararlarına dikkat çekmek ve bunun üzerinde de haksızlığa uğrayan Salih Mirzabeyoğlu’nun durumuna dikkat çekilmesi olduğu ifade eden heyet üyeleri, daha sonra gözlemlerini kamu oyu ile paylaşacaklarını ifade ettiler.
Mirzabeyoğlu’nu daha önce ziyaret eden CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’de yaptığı açıklamada: "Eğer DGM'ler hukuksuz mahkemelerse, 1990'lı yıllarda mağdur olmuş bütün kişilerin sorunlarına çözüm bulunması gerekir. Mirzabeyoğlu da bunlardan biridir. Yıllardır tecritte tutulmaktadır. Hükümet bir taraftan 28 Şubat'la, darbelerle hesaplaştığını iddia ediyor, diğer yandan tecrit, işkence ve çeşitli mağduriyetlerin sürmesi karşısında ses çıkarmıyor. Mirzabeyoğlu davası, 28 Şubat'la hesaplaşma konusunda hükümetin samimiyetsizliği hakkında bilgi vermektedir." Demişti
Erdiş, DGM'de "mevcut anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" suçundan idam cezası istemiyle yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırıldı. Mirzabeyoğlu yaklaşık 14 yıldır hapiste.
İnsan Hakları Örgütleri yaklaşık 14 yıldır ceza evinde bulunan İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu'nu ziyaret etti.Heyet üyeleri Mirzabeyoğlu ile birlikte cezaevinde kalan diğer Müslümanlarla da görüşerek dertlerini dinledi
MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL, İHH Genel Başkanı Bülent YILDIRIM, ÖZGÜRDER Genel Başkanı Rıdvan KAYA, ve aktivist Erdinç TRABZON'un bulunduğu insan hakları örgütleri üyelerinin 5 Haziran 2012 tarihinde Bolu F Tipi Cezaevinde hükümlü bulunan 28 Şubat mağdurlarından Salih İzzet ERDİŞ’i ziyaretleri sonucunda hazırladıkları gözlem raporu:
09 Haziran 2012, 22:47
"Türkiye tarihine büyük bir hukuksuzluk ve utanç sayfası olarak geçen 28 Şubat darbesi her alanda büyük acılara ve ağır mağduriyetlere yol açtı. Bu süreçte askeri ve sivil bürokrasi içinde örgütlenmiş cunta toplumu sindirip, baskı ve dayatmayla ülkeyi yaşanmaz hale getirdi.
Bugüne geldiğimizde ise, o meşum sürecin kendilerini “la yüsel” zanneden ve adeta zulümde sınır tanımayan sorumlularından hesap sorulmaya başlandığı görülüyor. Şüphesiz bu gelişme adaletin tecellisi ve toplumun zedelenen adalet duygularının tamiri yönünde atılmış büyük bir adımdır. 28 Şubat azgınlığından hesap sorulması ülke için, toplum için, gelecek nesiller için büyük bir kazanımdır. Mamafih, bir yandan bu sevindirici adımlar atılırken, malum sürecin sebebiyet verdiği hak ihlallerinin, mağduriyetlerin belli alanlarda sürüyor olması da dikkat çekicidir.
Yargı eliyle gerçekleştirilen zulümler, 28 Şubat darbe sürecinin yol açtığı haksızlıkların, mağduriyetlerin başında gelmektedir. Cezaevleri bu hukuksuzluk sürecinin yol açtığı mağduriyetlerin en yoğun yaşandığı mekânlar olma özelliğini sürdürmekte, hâlen bu kirli sürecin sayısız mağdurunu barındırmaktadır.
28 Şubat’ta başta yüksek mahkemelerin üye ve başkanları olmak üzere yargı mensuplarının brifing tezgahından geçirilmesi neticesinde yargı, despotizmin sopası işlevini yüklenmiştir. İslami kimliğinden ve faaliyetlerinden ötürü “irticai örgüt” suçlamasının muhatabı olarak yargılanan kişiler bu süreçte akıl almaz haksızlıklara uğratılmıştır.
Bu tür davalara ilişkin süreç şöyle işletilmiştir: Eğer daha önceden açılmış ve yargılanması devam eden bir dava söz konusuysa, yani henüz dava süreci bitmemişse; suç vasfı değiştirilmiş, istenen cezalar ağırlaştırılmış ve mahkûmiyet kararları en üst sınırdan verilmiştir. Eğer yargılanan kişiler hakkında daha önce alt mahkemelerde ceza verilmiş de, dosyaları temyiz aşamasına gelmiş ise, Yargıtay'da bu kararlar bozulup, dosyalar geri gönderilmiş ve cezaların katlanarak yeniden tesis edilmesi sağlanmıştır.
Bolu Cezaevi Ziyaretimiz ve Gözlemlerimiz:
Sözü geçen hukuksuzluk sürecinin bazı mağdurlarıyla yüz yüze görüşmek ve taleplerini öğrenmek amacıyla biz aşağıda imzası bulunan ve insan hakları ihlalleri konusunda çalışma yürüten kuruluşlar olarak 5 Haziran 2012 tarihinde Bolu F Tipi Cezaevine bir ziyaret gerçekleştirdik. Adalet Bakanlığı’ndan alınan özel izinle yaptığımız bu ziyarette Salih Mirzabeyoğlu müstearıyla tanınan Salih İzzet Erdiş, İrfan Çağrıcı, Rıdvan Çağrıcı, Can Özbilen, Osman Erdemir ve İsmail Şah Balta ile görüştük.
Görüşmelerimiz neticesinde cezaevlerinde fiziki koşulların düzeltilmesi noktasında geçmişe nazaran olumlu bir takım adımlar atılmakla birlikte, insani ilişkiler bağlamında bir dizi sorunun adeta görmezden gelindiğine dair güçlü bir kanaat oluştu. Bu bağlamda öne çıkan şikayetler ve talepler olarak şunları sıralayabiliriz:
→ Tecrit gayrı insani, gayrı fıtri bir dayatma olarak cezaevlerinde en temel sorundur. Zaten dört duvar arasına kapatılmış ve toplumdan izole edilmiş insanların cezaevleri duvarları içinde de ayrıca diğer insanlardan yalıtılmaları kabul edilemez. Özellikle de ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmış mahkumların maruz kaldığı muamele ise bütünüyle zulümdür. Tek kişilik hücrelerde tutulan ağırlaştırılmış müebbet mahkumlarının aile bireyleriyle görüşmelerinde de akıl almaz dayatmalara başvurulmakta, örneğin görüşmeye gelen her bir aile bireyiyle ayrı ayrı görüştürme uygulaması dolayısıyla zaten sınırlı ziyaret saati adeta selamlaşmadan ibaret bir prosedüre dönüşmektedir.
→ Hasta mahkumların tedavi süreçlerinde sıkıntılar yaşanmaktadır. Cezaevleri şartlarının sağlıksızlığına ilaveten tedavi prosedüründe karşılaşılan zorluklar dolayısıyla mahkumlar ağır sağlık sorunları ile karşılaşmaktadırlar.
→ Cezaevlerinde yatmakta olan kişilerin kendileriyle birlikte ailelerinin de cezalandırılması anlamına gelen bir dayatma olarak, mahkumların ailelerinden çocuklarının ya da eşlerinin cezaevinde tükettiği yiyecek bedeli olarak maliye aracılığıyla para tahsiline gidilmektedir. Bu uygulama açıkça mahkumun ailesini de cezalandırmak demektir.
→ Yüksek güvenlikli olarak bilinen F Tipi Cezaevlerinde güvenlik durumunun abartılması neticesinde en basit ihtiyaçların dahi karşılanmamakta, örneğin sakal tıraşında kullanılmak için talep edilen basit bir tıraş makinasının içeri girmesine izin verilmemektedir.
Şüphesiz burada sayılanlar, birkaç saatlik görüşme ve gözlemlerle sınırlı biçimde ifade edilme imkanı bulunan şikayet ve taleplerdir. Cezaevlerinde daha fazla sayıda insanla ve daha ayrıntılı görüşme imkanı bulunduğunda dile getirilecek şikayet ve taleplerin artacağı kesindir.
"Asıl Sorun: Hukuksuz Mahkûmiyetler"
Burada heyetimizin Bolu Cezaevinde yaptığı görüşmeler neticesinde elde ettiği verilerden yol çıkarak sıraladığı şikâyet ve talepler acilen düzeltilmesi gereken konular olarak görülmelidir. Bunlar Adalet Bakanlığının inisiyatif kullanması yeterli olacaktır.
Ne var ki, cezaevlerinde karşılaştığımız asıl sorun buradaki uygulamalar değil, bizatihi bu insanların burada tutulmalarıdır. Şöyle ki, olağanüstü bir dönemde, 28 Şubat darbe sürecinde, hukukun üzerinden tankların geçtiği ve yargının brifinglerle hizaya sokulduğu bir konjonktürde, olağanüstü şartlarda yargılanan ve somut verilere dayanmaksızın mahkum edilen sayısız insan şu anda cezaevlerinde çürütülmektedir. Bilhassa İslami kimlik ve faaliyetleri dolayısıyla yargılanan kişilerin malum süreçte sanık olarak değil düşman şeklinde algılanarak haklarında hüküm kurulduğu ve adeta imha siyaseti güdüldüğü bilinmektedir. Bu yaklaşımın sonucu olarak beraat etmesi gereken ya da basit cezalara çarptırılabilecek pek çok kişi “28 Şubat hukuku”nun bir neticesi olarak en ağır cezalara çarptırılmıştır.
Talebimiz:
Ne enteresandır ki, bir yandan 28 Şubat hukuksuzluğunun sorumlarından hesap sorulduğu bir süreci yaşıyoruz. Zulmün zalimlerin yanına kâr kalmadığını görüyoruz. Bu gerçekten çok sevindirici bir durumdur.
Mamafih bu dönemde işlenen hukuk katliamının mağdurlarının mağduriyetlerini gidermeyi, süregelen haksızlık ve adaletsizliğe son vermeyi gündemine almayan bir adalet teşebbüsünün kesinlikle eksik kalacağını da vurgulamakta yarar görüyoruz. Bu noktada 28 Şubat sürecinde verilmiş tüm yargı kararları yeniden gözden geçirilmeli, 28 Şubatta verilen siyasi yargı kararlarının yok hükmünde sayılması için TBMM yasa çıkarmalı, öncelikle de İslami yapılara mensubiyetle suçlanan şahıslarla ilgili yargılamalar tekrarlanmalı ve bu kişilerin tüm aile fertleriyle birlikte yaşadıkları mağduriyetlere son verilmelidir."
F.Bülent Yıldırım (İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı)
Ahmet Faruk Ünsal (MAZLUMDER Genel Başkanı)
Rıdvan Kaya (ÖZGÜRDER Genel Başkanı)
Erdinç Trabzon (Büyük Doğu Fikir Ocakları Yönetim Kur. Üyesi)
Resmi ideolojinin canı kurban mı istedi, al sana Mirzabeyoğlu...
28 Şubat mağduru.
Fikri söndürdün mü zikir de kendiliğinden söner.
Rabbim sebepler kılmasaydı bilesiniz ki ülke ya Suriye olacaktı veya Cezayir.
Değneksiz gezen yüzlerce eli kanlı Lavrens, ve de onun ırkçısı, mezhepçisi, cemaatçisi, işbirlikçisi Hüseyin Şerif'ler aramızda...
Şu anda 18 askeri casus tutuklu, veya yakalanan canlı bombalar...
Neyi ifade ediyor bunlar?
Veya Silivri neyin sonucudur?
Mirzabeyoğlu olayı ile 40 bin insanı öldürten İmralı'yı yan yana getirin.
Hangisi daha feci? Tespih çeken elle silah çeken el...
Slogan malum: Cumhuriyet tehlikede!
Cumhuriyeti kuran ittihatçı irade halkı hesaba katmayınca, bu işin bir gün bamtelinden kopacağını biliyordu. O yüzden İç Hizmet yasası dedikleri 35. madde ile bir kesime hem kollamacılık hem de "kavurmacılık" görevi verildi...
Kavurdular, kolladılar astılar kestiler...
Tilkinin tuzağı... Kim ki bu tilkileri eleştirdi; ya dilini yargı dedikleri kerpetenle çektiler, veya bileklerini bağladılar. Mirzabeyoğlu bunlardan sadece bir tanesidir. El Kaideci olarak yakalanıp gavurun servislerine teslim edilen binlerce Müslüman Ortadoğu projesi kapsamında zindanlarda çile çekiyor...
Bosna'yı canları pahasına savunan mücahitler tutsak.
Başı dumanlı Suriye'de lavrens'in müritleri işbaşında.
Mirzabeyoğlu kalemi ile yazdı kitabı ile okudu...
Dava dosyasının okuma imkanı elde edemedim, ama takip ettiğim kadarı ile bu dosya 28 Şubat ruhu ile hazırlandığından yeniden ele alınarak adalet terazisi ile tartılmalı.
Verilen ölçüsüz ceza yeniden sorgulanmalı. Evet ne yaptı Mirzabeyoğlu?
Öldürdüğü adam sayısı kaç?
Kaç yeri bombaladı?
Kaç banka soydu, veya posta aracını gasbetti?
Hangi karanlık projede, hangi karanlık planda eli var?..
Bunlar yoksa, ağırlaştırılmış hapis cezası ne için?
Mirzabeyoğlu, eskiden savcı olarak çalıştığım Bolu ilinin kapalı cezaevinde yatıyormuş. İsterdim ki dosyasını bir cezacı olarak okuyabileyim.
En azından mahkumiyet kararını.
Hatta cezacılardan müteşekkil bir komisyon kurulsa.
Bir yerden başlansa...
Fikir Özgürlüğü Platformu bu işe soyunmuş.
İsterdim ki bizler de soyunalım... Herkes soyunabildiği kadar soyunsun.
Platform gazeteye kadar giderek Mustafa Karahasanoğlu ile görüşmüş.
Güzel bir başlangıç.
Görev düşecekse Allah (c.c) rızası için ben de varım.
Mirzabeyoğlu olayı çok yalnız kaldı...
İşkenceler, sürgünler...
Bu dava bir şike kadar olamadı, tutuklu milletvekilleri kadar ilgi göremedi.
Yine nemelazımcılığımız mı tuttu ne oldu?
O halde...
En azından suçumuzu affettirelim...
Miskin hesaplar peşinde bize yanaşan veya miskin bahaneler ve hesaplarla yanımızdan sıvışanlar, yekpare ve asla bölünmez dünya görüşümüzden en küçük bir taviz vermeyeceğimizi bilmelidirler.
|Salih MİRZABEYOĞLU - İdeolocya ve İhtilâl - syf. 173 |