TESETTÜR MODAYA ALET EDİLEMEZ
Kızlarımız yıllarca, örtülerini açmadan okuyabilmek için mücadele ettiler. "Örtümüz inancımızın gereğidir, engellenemez" dediler. Örtülerinden taviz vermemek için işinden ve okulundan atılanlar oldu. Mütesettir hanımlar sokaklarda aşağılandılar, yuhalandılar... Artık örtü konusunda kısmen de olsa bir rahatlama var. Sorun zaman zaman nüksetse de genç kızlar örtülü okuyabiliyor, başörtülü hanımlar iş sahasında önemli yerlere geliyorlar. Sokaklarda karşılaştığınız beş kişiden biri başörtülü. Fakat ne yazık ki örtülü hanımların sayıları arttıkça kalite düşüyor ve tesettürün içi boşaltılıyor. Eskiden olduğu gibi örtünün hakkını verenler ve tesettürü edep, adap ve ölçü dâhilinde kullananların sayıları gittikçe düşüyor. Eskiden kadınların bir kısmı, Allah'ın emrini yerine getirmek için örtünürlerdi ve bu hanımların yürüyüşlerinde, karşı cinsle ilişkilerinde hâl ve hareketlerinde de tesettürün yansımalarını görürdünüz. Bazı hanımlar da, geleneksel örgünün bir parası olarak örtünürlerdi, bu hanımlar da ölçülü ve temkinliydiler. Şu günlerde her iki kesimde de bir yozlaşmanın ortaya çıktığını görüyoruz. Bir de modaya uyum sağlamak için örtünenler ortaya çıktı ki, bunlar da yozlaşmayı yaygınlaştırarak örtüye leke getirmekteler.
Müslüman kadın, Allah'ın emrini yerine getirmek, haram bakışlardan korunmak için örtünür, bunu hâl ve hareketlerine de yansıtır. Mesela örtülü bir bayan erkeklerle ölçüsüz bir vaziyette konuşmaz, el kol hareketleri yapmaz, sınırlarını korur ve karşı cinsle sadece gerektiğinde ve ihtiyaç hâsıl olduğunda konuşur. Bu onu kem gözlerden ve bakışlardan korur. Tesettürü modaya alet edenleri sokaklarda gördüğünüzde ise içiniz acır. Bu hanımlar, karşı cinsle ilişkilerinde ölçülü değillerdir, gayri ciddi espriler, el kol hareketleri yaparak dikkat çekmeye çalışırlar. Hedefleri ise, örtüyü yozlaştırmak ve Müslüman kadına zarar vermektir ki, amaçlarına zaten ulaşıyorlar. Genellikler eşarpları renkli ve parlaktır, dar pantolon ya da kısa pardesü giyerler, giysiler vücut hatlarını belli eder ve kokular sürünerek dikkatleri üzerlerine çekmeye çalışırlar. Ekranlarda görünen tesettürlü hanımların bu konudaki tavizleri ise ne yazık ki gençleri etkiliyor. Rol modellerini ekrandan seçen kızlarımız ekranlarda gördüğü yarım yamalak örtüyü taklit ederek, taviz veriyorlar. Çocuklarımız artık örtülü okuyabiliyorlar diye gevşeyen anne babalar, çocuklarına niçin örtündükleri konusunda bilinç vermedikçe bu sorunu ortadan kaldırmamız mümkün olamayacaktır.
Avrupa müktesebatının imzalanması ile birlikte özellikle kadından başlayan ve hayatın bütün kesimlerine yayılan bir değişime tanıklık ediyoruz. Bu değişimin en önde gelen kısmı kadının toplumda daha görünür olması adına yapılan çalışmalardır. Bu sonuçlardan bazı kesimler memnun kalabilir, fakat dindar kesim kadının üzerinden yapılan her türlü çalışmaya karşı mesafeli kalmalıdır. Çünkü toplumun bozulması kadından başlar ve kadınla biter. Yani kadın ana olarak ve eş olarak toplumda önemli bir konuma sahiptir. Özünden uzaklaşan bir anne çocuğuna yol gösteremeyeceği gibi, eşinin de destekçisi olamaz.
Her ne kadar İslam ülkelerine iyimser mesajlar verilse de uzun yıllardan beri kültürel ve siyasal olarak Avrupa'ya yakınlaşırken, Ortadoğu ve İslam dünyasından uzaklaşıyoruz. Modern ve laik yaşam biçiminin resmi ve resmi olmayan yollardan insanlarımıza sunulması ise doğal olarak toplumun bakış açısını etkiliyor. Modernleşme projesinin aktarımını yapan medya bu konuda önemli bir rol oynuyor. Laik çevreler bunu iyi bir gelişme olarak görebilirler. Fakat bizler insanlarımızı özünden ve köklerinden koparan bu projeyi hiçbir zaman tasvip etmedik edemeyiz de.
Ekran kadını, moda sunumuyla öne çıkarak dindar kesimi de etki altına alıyor. Örtüyü, Allah'ın emri olarak görmeyip modanın bir parçası olarak algılayanların, güzel görünme ve dikkat çekme eğilimleri her şeyin önüne geçiyor. Yılın moda trendlerini kaçırmayan bu hanımlar, örtüyü güzelliklerini öne çıkaran bir objeye dönüştürüyorlar. Örtüyü özünden uzaklaştıran genç kızlarımızın bir kısmı ise erkek arkadaşlarıyla kol kola gezmekten, gayri ciddi ilişkiler kurmaktan kaçınmıyor, bu görüntüleriyle ne yazık ki camiamıza büyük zarar veriyorlar. Görüyoruz ki, yıllardan beri kültürümüze, inancımıza ve geleneklerimize yönelen tehdit unsurları artık sonuç vermiştir ve bizi en hassas noktamızdan vurmuştur. Namaz konusundaki hassasiyetini kaybeden genç kızlarımız, örtü konusunda da alabildiğince taviz veriyorlar. Yaşanan bütün dejenerasyonlara rağmen İslam kimliğinden ödün vermeyen kızlarımız müstesna tabi...
Başörtülü kadınlar, anne olarak, eş olarak ve çalışan kadın olarak hayatın içinde aktif olmalıdırlar. Ancak, karşılığında ne vaat edilirse edilsin Müslüman kimliğinden ve kişiliğinden ödün vermemelidir.
(Fatma Tuncer, Milli Gazete Yazarı)