Mezhep, İslam müçtehitlerinin Kuran ve hadislerden çıkardığı hükümlerin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan inanış ve uygulayış çizgisini ifade ediyor.
Mezhepler ikiye ayrılıyor: İtikatta mezhep, amelde mezhep. Namaz, oruç, zekat ve hacla birlikte çeşitli sosyal olaylarla ilgili konuları kapsayan ameli mezhepler hepimizin bildiği gibi Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli.
İtikatta tarih içinde ortaya çıkmış Ehli Sünnet ve Cemaat çizgisi ise hep fırkai naciye yani kurtulan fırka olarak adlandırılmıştır. Bu mezhep Peygamber Efendimiz (sas)in ve ashabı kiramın inanışı ve uygulamaları üzerine süregelen bir yoldur. Bunun dışında bazı fırkalar mezhepler de vardır ki, onlara da fırakı dâlle, yani hak yolu bulamamış, dalalette kalmış fırka denir. Ehli Sünnet ve Cemaatin itikattaki mezhep imamları ikidir. Birisi İmam Ebu Mansur Muhammed Maturidi ve diğeri ise İmam Ebül Hasanil Eşari Hazretleridir. Hanefilerin itikattaki mezhebinin imamı İmam Maturidi Hazretleridir. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebine mensup olanların ise Ebül Hasanil Eşari Hazretleridir.
İslamiyet bir olduğuna göre mezhep sayısı niye fazla?
Alimler, bu soruya, el bir tane olduğu halde, parmakların beş tane oluşu nasıl bizim iş görmemizi kolaylaştırıyorsa mezheplerin durumu da aynen böyledir diyor. Hepsi hükümlerini İslamın temeli olan Kuran ve hadise dayandırarak hüküm çıkardığı için biri diğerinden üstün ya da aşağıdır denilemez.
Bir mezhebe bağlanmalı mıyız?
Evet. İnanç ve amel açısından Kuran ve Sünnetten hüküm çıkaracak ilme sahip olmadığımız halde, kendi kendimize bir yol çizmeye kalkışmamız Allahın rızasına ulaşmamızı engelleyeceğinden, bir mezhebe bağlanmamak kalbi sürekli hakkı arayan bir Müslüman için düşünülemez. Bir o mezhebe bir bu mezhebe göre amel ederek çıkış aramak hoş karşılanmamıştır. Ancak, bir Müslüman samimi bir niyetle ve suiistimal etmemek şartıyla bazı çok sıkıştığı konularda diğer bir mezhebin herhangi bir hükmüyle geçici olarak amel edebilir.
İtikatta mezhebimiz hangisi?
Sorulduğunda itikattaki mezhebimiz olarak Ehli Sünnet ve Cemaatin Maturidi ya da Eşari güzel yollarını söyleyebiliyoruz. Ancak günlük hayatta dilimize yapışmış öyle cümleler var ki, bizi hem Cebriye hem de Mutezile yapabiliyor. Peki Cebriye ve Mutezile ne demek? Kulun iradesiyle ilgili olarak Mutezile özet olarak diyor ki, Kişi, yaptığı eylemin yaratıcısıdır. Mutlak irade kendisine aittir. Cenabı Hak karışmaz. Cebriye ise tam tersini söyleyerek, Kişinin bu konuda hiçbir iradesi yoktur. Rüzgarın önündeki yaprak gibi Cenabı Hakkın (külli) iradesi karşısında sürüklenmektedir. diyor. Bu iki görüşün aksine olarak Ehli Sünnet ve Cemaat diyor ki, Cenabı Hakkın iradesi küllidir. Her şeye kadirdir. Ancak imtihan sırrı olarak kişiye cüzi bir irade verilmiştir. Sonuçta cennet ve cehennemle muhatap olabilmesi için bu iradeyle tercihini yapabilmektedir.
Mezhepler nasıl ortaya çıktı?
Peygamber Efendimiz (sas) ve ashabi kiram (r.anhüm) döneminden sonra, Kuranı Kerim ve hadisi şeriflerden hüküm çıkarma kudretine sahip müçtehitler azalmıştı. İslam topluluklarına çeşitli dil, din, coğrafya ve inanışlardan insanlar kendi özel problemleriyle katıldılar. O dönemlerde yaşanan İslamın sıcaklığı ile Müslümanlar her işlerinde Allahın (cc) rızasını gözettikleri için her meselenin dindeki karşılığını, doğru olup olmadığını sordular. Allah sevgi korkusuyla bu konuda yanlış bir iş yapmamak için hassas oldular. Bunun üzerine Müslümanlar, içtihat kudretinde bulunan ve hayatlarını Kuranın ve hadislerin anlaşılmasına adayan yüksek zatlara tâbi olma yolunu tuttular. Gece gündüz ayet ve hadislerden Allah ve Resulünün muradını arayan, bu uğurda çile çeken bu büyük alimlerin derslerinde işledikleri konular, kendilerine sorulan sorulara verdikleri cevaplar ve fetvalar halkın huzurla takip ettiği bir yol ve fıkhî bir mezhep olarak doğmuş oldu. Ancak, bu alim ve imamlar hiçbir zaman, biz yeni bir mezhep ortaya koyuyoruz, hadi bize katılın sayımız artsın’ diye kesinlikle bir davette bulunmadılar. Peygamber Efendimiz, müçtehitlerin içtihatlarında isabet ederlerse on, hata ederlerse bir sevap alacağını müjdelediği için dönemlerinde yaşayan baskıcı yönetimlere direnip işkenceleri de göze alarak Hakkın rızasından bir an olsun bile vazgeçmediler.
BİR CİNAYETE MEZHEPLER NASIL BAKIYOR?
Mutezile:
Katil ateş edince ölen, ateş edilmeseydi kesinlikle ölmeyecekti.
Cebriye:
Ateş etse de etmese de o kesinlikle ölecekti. Ateş edenin ne günahı olabilir ki. Maktul zaten ölecekti. Çünkü Allah böyle
istedi, eceli
gelmişti.
Ehli Sünnet:
Ateş ettiğinde öldüyse, ölüme yol açtığı için katil cezaya
çarptırılır. Maktulün ateş edilmemesi halinde ölüp ölmeyeceğini ise sadece Allah bilir. Kullar olarak biz bir yorumda bulunamayız.KAYNAK:MUSTAFA AYDIN/ZAMAN AİLEM
Mezhepler ikiye ayrılıyor: İtikatta mezhep, amelde mezhep. Namaz, oruç, zekat ve hacla birlikte çeşitli sosyal olaylarla ilgili konuları kapsayan ameli mezhepler hepimizin bildiği gibi Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli.
İtikatta tarih içinde ortaya çıkmış Ehli Sünnet ve Cemaat çizgisi ise hep fırkai naciye yani kurtulan fırka olarak adlandırılmıştır. Bu mezhep Peygamber Efendimiz (sas)in ve ashabı kiramın inanışı ve uygulamaları üzerine süregelen bir yoldur. Bunun dışında bazı fırkalar mezhepler de vardır ki, onlara da fırakı dâlle, yani hak yolu bulamamış, dalalette kalmış fırka denir. Ehli Sünnet ve Cemaatin itikattaki mezhep imamları ikidir. Birisi İmam Ebu Mansur Muhammed Maturidi ve diğeri ise İmam Ebül Hasanil Eşari Hazretleridir. Hanefilerin itikattaki mezhebinin imamı İmam Maturidi Hazretleridir. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebine mensup olanların ise Ebül Hasanil Eşari Hazretleridir.
İslamiyet bir olduğuna göre mezhep sayısı niye fazla?
Alimler, bu soruya, el bir tane olduğu halde, parmakların beş tane oluşu nasıl bizim iş görmemizi kolaylaştırıyorsa mezheplerin durumu da aynen böyledir diyor. Hepsi hükümlerini İslamın temeli olan Kuran ve hadise dayandırarak hüküm çıkardığı için biri diğerinden üstün ya da aşağıdır denilemez.
Bir mezhebe bağlanmalı mıyız?
Evet. İnanç ve amel açısından Kuran ve Sünnetten hüküm çıkaracak ilme sahip olmadığımız halde, kendi kendimize bir yol çizmeye kalkışmamız Allahın rızasına ulaşmamızı engelleyeceğinden, bir mezhebe bağlanmamak kalbi sürekli hakkı arayan bir Müslüman için düşünülemez. Bir o mezhebe bir bu mezhebe göre amel ederek çıkış aramak hoş karşılanmamıştır. Ancak, bir Müslüman samimi bir niyetle ve suiistimal etmemek şartıyla bazı çok sıkıştığı konularda diğer bir mezhebin herhangi bir hükmüyle geçici olarak amel edebilir.
İtikatta mezhebimiz hangisi?
Sorulduğunda itikattaki mezhebimiz olarak Ehli Sünnet ve Cemaatin Maturidi ya da Eşari güzel yollarını söyleyebiliyoruz. Ancak günlük hayatta dilimize yapışmış öyle cümleler var ki, bizi hem Cebriye hem de Mutezile yapabiliyor. Peki Cebriye ve Mutezile ne demek? Kulun iradesiyle ilgili olarak Mutezile özet olarak diyor ki, Kişi, yaptığı eylemin yaratıcısıdır. Mutlak irade kendisine aittir. Cenabı Hak karışmaz. Cebriye ise tam tersini söyleyerek, Kişinin bu konuda hiçbir iradesi yoktur. Rüzgarın önündeki yaprak gibi Cenabı Hakkın (külli) iradesi karşısında sürüklenmektedir. diyor. Bu iki görüşün aksine olarak Ehli Sünnet ve Cemaat diyor ki, Cenabı Hakkın iradesi küllidir. Her şeye kadirdir. Ancak imtihan sırrı olarak kişiye cüzi bir irade verilmiştir. Sonuçta cennet ve cehennemle muhatap olabilmesi için bu iradeyle tercihini yapabilmektedir.
Mezhepler nasıl ortaya çıktı?
Peygamber Efendimiz (sas) ve ashabi kiram (r.anhüm) döneminden sonra, Kuranı Kerim ve hadisi şeriflerden hüküm çıkarma kudretine sahip müçtehitler azalmıştı. İslam topluluklarına çeşitli dil, din, coğrafya ve inanışlardan insanlar kendi özel problemleriyle katıldılar. O dönemlerde yaşanan İslamın sıcaklığı ile Müslümanlar her işlerinde Allahın (cc) rızasını gözettikleri için her meselenin dindeki karşılığını, doğru olup olmadığını sordular. Allah sevgi korkusuyla bu konuda yanlış bir iş yapmamak için hassas oldular. Bunun üzerine Müslümanlar, içtihat kudretinde bulunan ve hayatlarını Kuranın ve hadislerin anlaşılmasına adayan yüksek zatlara tâbi olma yolunu tuttular. Gece gündüz ayet ve hadislerden Allah ve Resulünün muradını arayan, bu uğurda çile çeken bu büyük alimlerin derslerinde işledikleri konular, kendilerine sorulan sorulara verdikleri cevaplar ve fetvalar halkın huzurla takip ettiği bir yol ve fıkhî bir mezhep olarak doğmuş oldu. Ancak, bu alim ve imamlar hiçbir zaman, biz yeni bir mezhep ortaya koyuyoruz, hadi bize katılın sayımız artsın’ diye kesinlikle bir davette bulunmadılar. Peygamber Efendimiz, müçtehitlerin içtihatlarında isabet ederlerse on, hata ederlerse bir sevap alacağını müjdelediği için dönemlerinde yaşayan baskıcı yönetimlere direnip işkenceleri de göze alarak Hakkın rızasından bir an olsun bile vazgeçmediler.
BİR CİNAYETE MEZHEPLER NASIL BAKIYOR?
Mutezile:
Katil ateş edince ölen, ateş edilmeseydi kesinlikle ölmeyecekti.
Cebriye:
Ateş etse de etmese de o kesinlikle ölecekti. Ateş edenin ne günahı olabilir ki. Maktul zaten ölecekti. Çünkü Allah böyle
istedi, eceli
gelmişti.
Ehli Sünnet:
Ateş ettiğinde öldüyse, ölüme yol açtığı için katil cezaya
çarptırılır. Maktulün ateş edilmemesi halinde ölüp ölmeyeceğini ise sadece Allah bilir. Kullar olarak biz bir yorumda bulunamayız.KAYNAK:MUSTAFA AYDIN/ZAMAN AİLEM