Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ. (15 Kullanıcı)

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

Evet abi sevvalmina :)
İşleri yoğundu onun sanırım.Ben bi sou sorayım izin verirseniz kardeşimde geldiği zaman onaylasın cevabımı.
 

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

Teaddüd-ü Zevcat nedir?Kur'an-ı Kerimde hangi ayetlerde geçmektedir?
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

s.a.
Teaddüd-ü Zevcat : 4 kadınla evliliktir. ilgili ayeti kerime ise

Nisa 3- Eğer gözetiminiz altındaki yetim kızları ile evlendiğiniz takdirde onların haklarını gerektiği gibi gözetemeyeceğinizden korkarsanız size nikahı düşen kadınlardan ikisi, üçü ya da dördü ile evlenebilirsiniz. Ama eğer onlar arasında adil davranamayacağınızdan korkarsanız tek kadınla evleniniz, ya da eliniz altındaki cariye ile yetininiz Haksızlığa düşmemeniz için en uygun hareket budur.
 

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

Allah razı olsun abi.Sorunu alalım inşallah
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

s.a.

Kuşluk vaktine andolusun.

Durgunlaşan geceye andolsun ki,

Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı,

Andolsun senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır,

Rabbin sana verecek ve sen razı olacaksın.

bu ayetler hangi surede geçmektedir. lütfen sure hakkında genel bir bilgi alalım.
k.s.e.o.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

duha suresi Mekke'de nazil olmuştur. 11 âyettir. Duhâ, kuşluk vakti demektir. Sûre adını ilk ayette geçen bu kelimeden alır.
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

evet gülnur abla,
buyur sorunu sor o zaman
k.s.e.o.
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

selamun aleykum.3 gündür sınavlardan ve derslerden girmek nasib olmadı. ama inş. daha sık katılıp yararlanabilirim bundan sonra.hakkınızı helal ediniz lütfennB)B)
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

S.A. ARKADAŞLAR
HERKESE HAYIRLI SABAHLAR,
SEVVALMİNA KARDEŞİM SORU SIRASI SENİNMİŞ, HADİ BAKALIM SORUNU ALALIM.
K.S.E.O.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

HEMEN BULUP SORUYORUM ABİ
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

peygamberlerin ve müminlerin hangi konularda dua ettiklerinden bahsedilen ayetleri istiyorum çok uzun olcak ama ben bi yerden kopya çektim bu soruyu buldum demeden gecemiycem 32 ayet var.
 

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

mtekik yazdı:
sevvalmina yazdı:
abim bari cevaplayım mücadele suresi 22. ayet


22. Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavmi Allah'a ve Resulü'ne karşı düşmanlık eden kimselerle sevişir bir halde bulamazsın. Öyle kimselerle sevişmek Allah'a ve ahirete imanın gerekleriyle taban tabana zıttır. Zira, onlara o durumda dostluk yapmak küfre sevgi göstermektir. Çünkü Allah ve Resulü'ne düşmanlık etmek, küfrün en şiddetlisidir. Küfre muhabbet ise, iman ile bir arada bulunmaz. Âyetin zahirî anlamı için bu mânâ daha uygundur. Mamafih müfessirlerin bir çoğu kelâmi bir nükte üzerine oturtarak bunu şu mânâ ile tefsir etmişlerdir. "Sevmemeleri gerekir, sevmemelidirler." "İsterse onlar, babaları veya oğulları veya kardeşleri, yahut hısımları olsun..." Bu âyetin anlamı ile ilgili olarak Mümtehine Sûresi'nin "Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve âdil davranmanızı yasaklamaz.." (Mümtehine, 60/8), "Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa, işte zalimler onlardır." (Mümtehine, 60/9) âyetlerini de burada düşünmek gerekmektedir. İşte onlar, o Allah ve Resulü'ne karşı yarışa kalkışan kimseleri sevmeyen müminler yok mu Allah onların kalplerine iman yazmıştır. Yalnız lisanlarında değil, kalplerinde de tesbit etmiş ve yerleştirmiştir. Bundan anlaşılır ki asıl iman kalp işidir. Ve kendilerini tarafından bir ruh ile güçlendirmiştir. Kalplerine hayat veren ilâhî bir irfan nuruyla kuvvetlendirmiştir. Onun için Allah'ı unutmazlar. Ahiret yolunu görür, sevilecek ve sevilmeyecek kimseleri tanırlar. Allah ve Resulü'ne itaat eder ve Allah yolunda her fedakârlığa katlanırlar. Hem Allah onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. O suretle ki içlerinde sonsuza dek kalmak üzere öyle ki Allah onlardan hoşnut, onlar da Allah'tan hoşnut oldular, hem kendilerinden razı olunmuş hem de kendileri ondan razı olmuş olarak Allah'ın rızasına erdiler. İşte bu özelliklerini işittiğin müminler, Allah'ın partisidir. Allah'ın askerleri, Allah dininin yardımcıları ve Allah yolunda cihad eden mücahidlerdir. Uyanık ol ki Allah'ın partisi, taraftarları, muhakkak hep felah bulanlardır. Dünya ve ahirette hayır ve isteklerine kavuşanlar ancak onlardır. "Allah'ım bizi de onlardan kıl."

İşte Mücâdele Sûresi bu şekilde son bulmaktadır. Bunu aşağıda gelen Haşr Sûresi'nin tesbih ve tenzih ile başlayarak takib etmesi, ne kadar güzel ve ne kadar yerindedir. Bunu izah etmeye ihtiyaç bile yoktur. "Ey Allah'ım bizi de iyiler topluluğuna kat."

S.A. HOCAM,
KATILIMINIZ VE AÇIKLAMALARINIZ BİZİ ÇOK SEVİNDİRDİ. GÖNÜL İSTERDİ Kİ, DAHA BİR ÇOK ARKADAŞIMIZ BİRŞEYLER SÖYLESİNLER, AMA SADCE İKİ KİŞİ OLSUN İKİ BİRDEN ÇOKTUR.
K.S.E.O.

AVUKAT ABLA VE SİZDEN BİRER SORU ALALIM İNŞALLAH.


BEN ÇOK ÇOK ÖZÜR DİLEYEREK GEÇ GÖRDÜĞÜM BU SORU HAKKIMI EĞER KABUL EDERSENİZ KULLANAYIM.AHKAF SUERSİ 15.AYETİ KİMİ KİŞİLER ŞÖYLE DİYOR 40 YAŞINDAN ÖNCE HİDAYETE ERDİN ERDİN SONRASI HEM MAKBUL OLMAZ YA D A40 YAŞINDAN SONRA HİDAYETE EREN BULUNMAZ.BU AYETİN GERÇEK TEFSİRİ VE İŞARET ETTİĞİ OLAY YA DA DURUM NEDİR?ALLAH RAZI OLSUN.
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

Avukat yazdı:
mtekik yazdı:
sevvalmina yazdı:
abim bari cevaplayım mücadele suresi 22. ayet


22. Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavmi Allah'a ve Resulü'ne karşı düşmanlık eden kimselerle sevişir bir halde bulamazsın. Öyle kimselerle sevişmek Allah'a ve ahirete imanın gerekleriyle taban tabana zıttır. Zira, onlara o durumda dostluk yapmak küfre sevgi göstermektir. Çünkü Allah ve Resulü'ne düşmanlık etmek, küfrün en şiddetlisidir. Küfre muhabbet ise, iman ile bir arada bulunmaz. Âyetin zahirî anlamı için bu mânâ daha uygundur. Mamafih müfessirlerin bir çoğu kelâmi bir nükte üzerine oturtarak bunu şu mânâ ile tefsir etmişlerdir. "Sevmemeleri gerekir, sevmemelidirler." "İsterse onlar, babaları veya oğulları veya kardeşleri, yahut hısımları olsun..." Bu âyetin anlamı ile ilgili olarak Mümtehine Sûresi'nin "Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve âdil davranmanızı yasaklamaz.." (Mümtehine, 60/8), "Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa, işte zalimler onlardır." (Mümtehine, 60/9) âyetlerini de burada düşünmek gerekmektedir. İşte onlar, o Allah ve Resulü'ne karşı yarışa kalkışan kimseleri sevmeyen müminler yok mu Allah onların kalplerine iman yazmıştır. Yalnız lisanlarında değil, kalplerinde de tesbit etmiş ve yerleştirmiştir. Bundan anlaşılır ki asıl iman kalp işidir. Ve kendilerini tarafından bir ruh ile güçlendirmiştir. Kalplerine hayat veren ilâhî bir irfan nuruyla kuvvetlendirmiştir. Onun için Allah'ı unutmazlar. Ahiret yolunu görür, sevilecek ve sevilmeyecek kimseleri tanırlar. Allah ve Resulü'ne itaat eder ve Allah yolunda her fedakârlığa katlanırlar. Hem Allah onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. O suretle ki içlerinde sonsuza dek kalmak üzere öyle ki Allah onlardan hoşnut, onlar da Allah'tan hoşnut oldular, hem kendilerinden razı olunmuş hem de kendileri ondan razı olmuş olarak Allah'ın rızasına erdiler. İşte bu özelliklerini işittiğin müminler, Allah'ın partisidir. Allah'ın askerleri, Allah dininin yardımcıları ve Allah yolunda cihad eden mücahidlerdir. Uyanık ol ki Allah'ın partisi, taraftarları, muhakkak hep felah bulanlardır. Dünya ve ahirette hayır ve isteklerine kavuşanlar ancak onlardır. "Allah'ım bizi de onlardan kıl."

İşte Mücâdele Sûresi bu şekilde son bulmaktadır. Bunu aşağıda gelen Haşr Sûresi'nin tesbih ve tenzih ile başlayarak takib etmesi, ne kadar güzel ve ne kadar yerindedir. Bunu izah etmeye ihtiyaç bile yoktur. "Ey Allah'ım bizi de iyiler topluluğuna kat."

S.A. HOCAM,
KATILIMINIZ VE AÇIKLAMALARINIZ BİZİ ÇOK SEVİNDİRDİ. GÖNÜL İSTERDİ Kİ, DAHA BİR ÇOK ARKADAŞIMIZ BİRŞEYLER SÖYLESİNLER, AMA SADCE İKİ KİŞİ OLSUN İKİ BİRDEN ÇOKTUR.
K.S.E.O.

AVUKAT ABLA VE SİZDEN BİRER SORU ALALIM İNŞALLAH.


BEN ÇOK ÇOK ÖZÜR DİLEYEREK GEÇ GÖRDÜĞÜM BU SORU HAKKIMI EĞER KABUL EDERSENİZ KULLANAYIM.AHKAF SUERSİ 15.AYETİ KİMİ KİŞİLER ŞÖYLE DİYOR 40 YAŞINDAN ÖNCE HİDAYETE ERDİN ERDİN SONRASI HEM MAKBUL OLMAZ YA D A40 YAŞINDAN SONRA HİDAYETE EREN BULUNMAZ.BU AYETİN GERÇEK TEFSİRİ VE İŞARET ETTİĞİ OLAY YA DA DURUM NEDİR?ALLAH RAZI OLSUN.

S.A. ÇOCUKLARIMIN NİNESİ,
ARAMIZA TEKRAR HOŞ GELDİN.
SORUNUZUN CEVABINI MÜSADE EDERSENİZ ŞEHİD SEYYİD KUTUP HOCAMIZIN,FİZİLAL-İL KURAN ADLI TEFSİRİNDEN BİRALINTI İLE CEVAP VERELİM.

AHKAF 15- Biz insana, ana babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürdü. Nihayet insan güçlü çağına erip kırk yaşına varınca: "Ya Rabbi, dedi, beni, bana ve anama, babama verdiğin nimete şükretmeye razı olacağın yararlı işler yapmaya sevk eyle. Benim içinde zürriyetim içinde iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm ve elbette ki ben müslümanlar-danım."

O, insan olmanın ötesinde başka herhangi bir nitelik aranmaksızın, insan cinsinin tümüne yönelik, insanlık temeli üzerine oturan bir tavsiye. O hiçbir kayd ve şarta bağlamadan iyilik etmeyi öngören bir tavsiyedir. Başka bir niteliğe gerek olmaksızın salt annelik niteliği, kendisi bu iyiliği gerektirir. Bu o insanın yaratıcısından gelen tavsiye olup belki de sadece bu türe özgüdür. Nitekim; kuşlar veya hayvanlar ya da böcekler, haşereler dünyasında küçüklerin, büyüklerini koruyup gözetmekle yükümlü olduğu bilinmiyor. Gözlemlenen hayvanların, kimi türlerde bu yaratıkların fıtratının büyüklere küçükleri gözetip korumayı yüklemesinden ibarettir. Dolayısı ile bu tavsiyenin insan cinsine özgü olması muhtemeldir. .

Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin hadislerinde ana babaya iyilik emretme çokca yinelenir. Ana babaya çocuklara iyi davranmaları konusundaki tavsiyeler i e; özel durumlarla sınırlı olmak üzere pek nadir görülür. Çünkü fıtrat, ana babanın bir özendiriciye gerek olmaksızın özden kaynaklanan yapısal bir güdü ile çocukları koruyup gözetmelerini tek başına güvenceye alır. Onlar bu koruyuculuk görevini; sıkıntı çekmelerini geçin, çoğunlukla ölüm sınırına ulaşan ilginç mükemmel soylu bir özveri ile ikilemeden, karşılık beklemeksizin hatta teşekkür bile ummaksızın yerine getirirler. Doğmakta olan kuşak ise; arkada kalanlar ve tüm varlığını kurban edip yokolmaya yüz tutmuş olan kuşakla pek az ilgilenir. Çünkü o, ileriye itici rolü gereği varını yoğunu kurban ederek gözetip koruyacağı kendisinden oluşacak bir kuşak istediğindedir! Hayat sürecinin karakteri budur!

İslam aileyi; yapısının ilk kerpici, yeni yavruların adım adım gelişip büyüdükleri ve yapıları gereği beklentisi içinde oldukları sevgi, yardımlaşma, birlikte yaşama ve yapıcılık mefhumlarıyla karşılaştıkları yuva olarak görür. Aile yuvasından mahrum kalan çocuk -aile kapsamı dışında eğitim ve rahat etme olanakları ne derece sağlanırsa sağlansın- birçok yönden anormal olarak büyür. Aile yuvasının dışında hangi yuvada olursa olsun ilk kaybettiği de sevgi hissidir. Nitekim çocuğun fıtratı gereği, ömrünün ilk iki yılında annesine yalnız başına kendisi sahip olmak istediği kanıtlanmıştır. Onu başkasıyla paylaşmaya katlanama-maktadır. Çocuk yuvalarında bunun sağlanması mümkün değildir. Çünkü bir çocuk bakıcısı çok sayıda çocuğun bakımını yürüttüğünden, çocuklar çok çocuk bakıcı karşısında birbirlerine kinlenmekte kalplerine kin tohumları ekilmektedir. Dolayısıyla sevgi tohumu hiçbir zaman gelişememektedir. Ayrıca çocukta sarsılmaz kişilik oluşması için, hayatının bir bölümünde kendisini kontrol edecek değişmez bir yöneticiye ihtiyaç duyar. Bu ortam da doğal olarak aile yuvasının dışında sağlanamaz. Çocuk. yuvaları, çocuk bakıcılarının nöbetleşe değişmeleri zorunluluğundan ötürü değişmez yönetici sağlayamıyorlar. Bunun sonucu da çocukların kişilikleri sağlıksız gelişiyor, sarsılmaz kişilik oluşumu imkanından mahrum kalıyorlar. Çocuk yuvalarındaki deneyimler; islamın sağlam fıtrat temeli üzerine oturtmayı hedeflediği, tutarlı toplum yapısında ailenin ilk tuğla olarak görülmesinin üstün hikmetini günbe gün ortaya çıkarmaktadırlar.

Kur'an burada, analığın gerçekleştirdiği karşılık beklemeyen saygın soylu özveriyi tasvir ediyor. Öyle ki; çocuklar Allah'ın ana babaya ilişkin tavsiyesi konusunda ne ölçüde özen gösterirlerse göstersinler hiçbir şekilde onun karşılığım ödeyemeyeceklerdir:

"Anası onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürdü."

Kelimelerin dizimi ve verdiği ses neredeyse; zorluk çekme, emek harcama, zayıflık ve yorgunluğu somutlaştırmaktadır: "Anası onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu." Sanki, ağır bir yük yüklenmiş, zorlukla nefes alıp veren, nefes alıp vermeden ötürü dili dışarıya sarkmış gamlı bir çilekeşin ahları ile karşı karşıyayız! Başka değil, özellikle son günleri olmak üzere hamilelik, doğum ve doğum sancılarının görüntüsünün ta kendisi!

Döl bilimi ilerliyor. Hamileliğin içerdiği özveriye ilişkin verdiği bilgilere baktığımızda olayın insanı etkin biçimde duygulandırıcı görünümü ile karşılaşıyoruz. Yumurta sperme ile birleşir birleşmez, yeteneği ile donatılmış olarak çeperine tutunmak için döl yatağına koşuyor. Yapıştığı döl yatağının çeperini yiyerek deliyor, hemen o noktaya anne kanı akın ediyor. Öyle ki; bu döllenmiş yumurta, sürekli besleyici anne kanı bolluğu içinde yüzüyor ve canlanıp gelişmek için onu emiyor. O sürekli döl yatağı çeperini yemekte, hayat suyunu emmektedir. Zavallı anne ise; temiz besleyici olarak bu yeme hırslısı, doymaz, obur yumurtaya sunmak için yer içer sindirir ve özümler. Ceninin kemik oluşumu döneminde, anne kanından kireç alımının artmasından ötürü anne kireç açısından zayıflar. Çünkü o, bu küçüğün kemiklerinin oluşması için kemiklerinin eriğini vermektedir. Bütün bu söylediklerimiz söylenebileceklerin yanında az kalır.

Sonra doğum. O, zor ve yıpratıcı bir iş, fakat yolaçtığı korkunç ızdırapların tümü de ne fıtratın önüne geçebiliyor ne de anneye meyvenin çekiciliğini unutturabiliyor. Cazibesi unutulmayan meyve, fıtratın emrine uyma ve hayata yaşayan gelişen bir fidan vermeden ibarettir. Bu arada kendisi solup ölürken!

Sonra annenin süt içinde kemiğinin etinin öz soyunu sunduğu emzirme ve gönlünün sinirlerinin enerjisini sarfettiği koruyup gözetme. Bununla birlikte o ferah mesut olup merhamet ve sevgi doludur. Ne usanır ne de bu çocuğun verdiği zorluğu kötü görür. Yaptıklarına karşılık olmak üzere en büyük arzusu onu sağlıklı ve gelişir görmektir. Onun beklediği biricik sevgili karşılık işte budur!

İnsan bu özveriye karşılık verme ölçüsüne nasıl ulaşacak? Ne yaparsa yapsın, onun yapacağı azın azı olmanın ötesine geçemeyecektir.

Resulullah, -salât ve selâm üzerine olsun- annesini omuzunda taşıyarak tavaf ettiren biri gelip Hakkını ödedim mi?" diye sorduğunda; "Hayır bir nefes soluğun hakkını bile ödeyemedin" (Hafız Ebu Bekr El-Bezzaz, Bureyde'den ve babasından bu hadisi rivayet eder.) karşılığını verdiğinde ne kadar doğru söylemiş.

ANA-BABAYA SAYGI

Ana babaya iyi davranmanın emredilip, annenin ortaya koyduğu soylu özveride görülen özelliklerle vicdanların uyarıldığı bu bölümden, fıtratın dengelendiği ve kalbin doğru yolu bulduğu olgunlaşma aşamasına geçiyor:

"Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca: `Ya Rabb'i dedi; beni, bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmeğe, razı olacağın yararlı işler yapmağa sevkeyle Benim için zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm ve elbette ki ben müslümanlardanım".

Güçlü çağına erme otuzla kırk yaşlar arasında gerçekleşir. Kırk yaş olgunlaşmanın son sınırıdır. Ona ulaşıldığında tüm güçler tamamlanır; insan olgunluk ve dinginlik içinde ölçüp biçme ve düşünmeye hazır duruma gelir. Doğru yoldaki sağlam fıtrat bu yaşta, hayatın ötelerine, hayattan sonrası ve dönüp varacağı yeri araştırmaya yönelir.

Kur'an burada, ömrün arkasını dönüp giden yarısı ile başlamak üzere olan diğer yarasının ayrım noktasında bulunan, Allah'a yönelmiş doğru yolda olan nefsin içinden geçen duyguları tasvir ediyor:

"Ya Rabb'i beni, bana ve anama, babama verdiğin nimete şükretmeye sevk eyle."

Rabb'inin nimetini algılayan, o ve önceden de ana babasının nasiblenmesi dolayısı ile eski vefalısı olan bu nimeti büyük görüp onun şükrü konusundaki abasını küçük görüp azımsayan kalbin yakarışı. Tüm gücüyle O'na yönelmesi konusunda yardım etmesi için yakarıyor Rabb'ine: "Bana ilham et". Dileği; her şeyden soyutlanıp şükür görevine yönelerek güç ve dikkatini bu devasa görevin dışında başka bir uğraşa bölmemek.

"Ve razı olacağın yararlı iş işlememi..."

Diğer bir dileği... Görüldüğü gibi, mükemmellik ve iyilik açısından Rabb inin ondan razı olmasın sağlayacak düzeye ulaşan yararlı iş işlemede başarı elde etmesi için yardım diliyor. Yani istediği Rabb'inin rızası. Umulan sadece o.

"Benim zürriyetim içinde de iyiliği devam ettir."

İşte üçüncü dileği de bu. Mü'min kalbin, salih amelinin zürriyeti yoluyla etkisini sürdürmesi ve arkasında Allah'a kulluk eden, rızasını dileyenler olduğu konusunda içinde rahat olması arzusu. Salih zürriyet salih kulun amelidir, O, onun katında hazinelerden daha değerli ve dünyanın tüm güzelliklerinden daha çok huzur veren şeydir. Allah'a itaatin gelecek kuşaklarda da sürmesine yönelik ana babadan soya uzanan dua.

Dileğini Rabb'ine yöneltiyor. Bu içtenlikli duanın önüne aldığı dileğini. Ki o, tevbe ve teslimiyetten ibarettir:

"Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım."

İşte doğru yolda olan, sağlam fıtrat sahibi salih kulun tutumu. Rabb'inin ona olan tutumuna gelince Kur'an ona açıklık getiriyor:

 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

benim soru zor oldu dimi :)
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

sevvalmina yazdı:
peygamberlerin ve müminlerin hangi konularda dua ettiklerinden bahsedilen ayetleri istiyorum çok uzun olcak ama ben bi yerden kopya çektim bu soruyu buldum demeden gecemiycem 32 ayet var.

s.a. ablam,
ben bu soruyu görmemişim, hakkını helal et
birazda buna çalışalım inşallah.
k.s.e.o.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

mtekik yazdı:
sevvalmina yazdı:
peygamberlerin ve müminlerin hangi konularda dua ettiklerinden bahsedilen ayetleri istiyorum çok uzun olcak ama ben bi yerden kopya çektim bu soruyu buldum demeden gecemiycem 32 ayet var.

s.a. ablam,
ben bu soruyu görmemişim, hakkını helal et
birazda buna çalışalım inşallah.
k.s.e.o.

ESTAFURULLAH ABİ NE DEMEK.
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

mtekik yazdı:
sevvalmina yazdı:
peygamberlerin ve müminlerin hangi konularda dua ettiklerinden bahsedilen ayetleri istiyorum çok uzun olcak ama ben bi yerden kopya çektim bu soruyu buldum demeden gecemiycem 32 ayet var.

s.a. ablam,
ben bu soruyu görmemişim, hakkını helal et
birazda buna çalışalım inşallah.
k.s.e.o.

s.a

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." "Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." "Rabbimiz, biz: "Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür." "Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin." Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam…" (Al-i İmran Suresi, 191-195)

"Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz." (İbrahim Suresi, 38)

"(Süleyman) Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin. (Sad Suresi, 35)
"Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen." (Al-i İmran Suresi, 8)

(Musa yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın." (Araf Suresi, 151)

"Orada Zekeriya Rabbine dua etti: 'Rabbim bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen duaları işitensin' dedi." (Al-i İmran Suresi, 38)
"...Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum..." (Yusuf Suresi, 86)

"... Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)

Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen. Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va'dinden cayıp-dönmez." (Al-i İmran Suresi, 8-9)

"Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye uyduk. Böylece bizi şahidlerle beraber yaz." (Al-i İmran Suresi, 53)


"(Musa) Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (Kasas Suresi, 24)
Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna. Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi, 4-7)

Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben, yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al." (Kamer Suresi, 10)

Nuh: "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma." dedi. "Çünkü Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükte sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar. Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma." (Nuh Suresi, 26-28)

Nuh Rabbine seslendi: Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve Senin va'din de doğrusu haktır. Sen hakimler hakimisin." Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum." (Hud Suresi, 45-46

Dedi ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum." (Hud Suresi, 47)

İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin". (Bakara Suresi, 127)

Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o"demişti. (Bakara Suresi, 126)

Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin. (Bakara Suresi, 128-129)

Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)

Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler. Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir. Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla. (İbrahim Suresi, 37-41)

Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et." (Ankebut Suresi, 30)hz. Lut’un duası

Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." (Enbiya Suresi, 83)

Yusuf) Dedi ki:"Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum. (Yusuf Suresi, 33)

Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat. (Yusuf Suresi, 101)

Hz. Şuayb ise, Medyen halkının duyarsızlığı ve tehditkar tavrı üzerine Allah'a tevekkül ederek O'na dua etti:
Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın. (A'raf Suresi, 89)

"... Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19)

Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin. (Sad Suresi, 35)hz. Süleyman

Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman; Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım. Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et. Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu razı olunan kıl." (Meryem Suresi, 3-6)

Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi. (Al-i İmran Suresi, 38)
Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın." (Enbiya Suresi, 89)

Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." (Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: - Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım." (Meryem Suresi, 8-9)

Balığın karnında iken pişmanlık duyan Hz. Yunus, Allah'a şöyle dua etmiştir:
Senden başka ilah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum. (Enbiya Suresi, 87)

Meryem oğlu İsa: "Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Senden de bir belge olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (Maide Suresi, 114)

Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve anneni Allah'ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde (İsa şöyle dedi); "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sende olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sensin Sen."
"Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen herşeyin üzerine şahid olansın." Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hakim olan Sensin Sen." (Maide Suresi, 116-118)

Dedi ki: "Rabbim, gerçekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir. Dedi ki: "Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım." (Kasas Suresi, 16-17)

Dedi ki: "Rabbim, gerçekten onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldürmelerinden korkuyorum. Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha düzgün konuşmaktadır, onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gönder, beni doğrulasın. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum." (Kasas Suresi, 33-34

Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." Allah, Hz. Musa'nın duasına şöyle karşılık verdi: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın." (Yunus Suresi, 88-89)

"... Rabbim, bana göster, Seni göreyim"... (A'raf Suresi, 143)
Allah, Hz. Musa'nın bu isteğine şöyle karşılık verdi:
... (Allah:) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi. "Ey Musa" dedi. "Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol." (Araf Suresi, 143-144)

... Dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helâk ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım." (A'raf Suresi, 155-156)

doğru mudur acaba?
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

kardeşim emeğine sağlık canım benim çok güzel yazmışsın sorunu alalım inşallah cevaplıyalım.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

bide ben kısaltımışlarını yazıyım

-kendilerini doğru yola, nimet verdiklerinin yoluna iletmesi, gazaba uğrayanların ve sapmışların yolundan ayırması (Fatiha Suresi 1-7)

- yaşadıkları şehri güvenlikli bir yer kılması (Bakara Suresi, 126)

-yaşadıkları şehrin halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandırması (Bakara Suresi, 126)

-kendilerini Allah'a teslim olmuş müslümanlar kılması ve soylarından Allah'a teslim olmuş (müslüman) bir ümmet vermesi (Bakara Suresi, 127-129)

-ibadet yöntemlerini göstermesi (Bakara Suresi, 127-129)

-tevbelerini kabul etmesi (Bakara Suresi, 127-129)

-içlerinden ayetleri okuyan, kitabı ve hikmeti öğreten ve onları arındıran bir elçi göndermesi (Bakara Suresi, 127-129)

-dünyada ve ahirette iyilik vermesi (Bakara Suresi, 201-202)

-ateşin azabından koruması (Bakara Suresi, 201-202)

-üzerlerine sabır yağdırması, adımlarını sabit kılması (kaydırmaması) ve kafirler topluluğuna karşı yardım etmesi (Bakara Suresi, 250)

-unuttuklarından ve yanıldıklarından dolayı sorumlu tutmaması (Bakara Suresi, 286)

- önceki nesillere yüklediği gibi ağır yük yüklememesi ve güç yetiremeyecekleri şeyleri taşıtmaması (Bakara Suresi, 286)

-affetmesi, bağışlaması, esirgemesi (Bakara Suresi, 286)

-hidayete erdirdikten sonra kaplerini kaydırmaması ve katından bir rahmet bağışlaması (Al-i İmran Suresi, 8-9)

-günahları bağışlaması, kötülüklerini örtmesi (Al-i İmran Suresi, 193)

-elçilere vadettiklerini kendilerine de vermesi (Al-i İmran Suresi, 194)

- kıyamet gününde kendilerini hor ve aşağılık kılmaması (Al-i İmran Suresi, 194)

-aralarında hak ile hüküm vermesi (Araf Suresi, 89)

-canlarının Müslüman olarak alınması (A'raf Suresi, 126)

-kafirler topluluğundan kendilerini rahmetiyle kurtarması (Yunus Suresi, 86)

-katından yardımcı bir kuvvet vermesi (İsra Suresi, 80)

-namazlarında sürekli kılması ve dualarını kabul etmesi (İbrahim Suresi, 40-41)

-hesap gününde, kendisini, annesini ve babasını bağışlaması (İbrahim Suresi, 40-41)

-göğsünü açması, işlerini kolaylaştırması (Taha Suresi, 25-26)

-şeytanın kışkırtmalarından koruması (Müminun Suresi, 97-98)

-kendilerini takva sahiplerine önderler kılması (Furkan Suresi, 74)

-katından hüküm ve hikmet bağışlaması (Şuara Suresi, 83)

-nimetlerle donatılmış cennetin mirasçılarından kılması ve insanların dirilecekleri günde kendilerini küçük düşürmemesi (Şuara Suresi, 85-87)

-kendisine, anne ve babasına verdiği nimetlere şükretmeyi ve hoşnut olacağı salih bir amelde bulunmayı ilham etmesi ve rahmetiyle kendisini salih kullarının arasına katması (Neml Suresi, 19)

-katından kendileri için hayır indirmesi (Kasas Suresi, 24)

-kendilerini ve kendilerinden önce yaşamış olan müminleri bağışlaması ve iman edenlere karşı bir kin bırakmaması (Haşr Suresi, 10)

-katından mülk vermesi (Sad Suresi, 35)

-katından bir anlatım çarpıcılığı vermesi (Taha Suresi, 27-28)
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "KUR'AN-I KERİM'İ NE KADAR TANIYORUZ.

karedşim sorunu alamadık
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt