Yine kul hakkıyla yakından alakalı olduğunu düşündüğüm bir hadis de şudur:
Ebu-Derdâ (r.a)' den rivayet edildiğine göre Hz. Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem şöyle buyuruyor:
"Her bir kişi ki, Allah' ın dininin ahkâmından dolayı bir kimse cezaya uğramış, ona hadd-i şer' i terettüb etmiş, şeriatin emrettiği ceza verilecek. Bunun engellenmesi için, Allah' ın hükmünden doğan cezanın yapılması önüne şefaatini koyarsa; bu işten kendisini geri çekinceye kadar Cenâb-ı Hakk' ın kızgınlığına, gazabına maruz olur. (Kızgınlığında olur, kahrı, gazabı içerisinde olur.)" [Taberânî]
Bu Hadis-i Şerif' de söz konusu olan mevzu her şeyden önce kul hakkını kapsar kanımca... Şimdi konuya başka bir açıdan bakalım.
Müslüman Allah' a iman edip teslim olmayı kabul etmiş kişidir. Mü' min ise, bu vaadini gerçekleştirmiş, yani Allah' a iman etmiş, teslim olmuş, Allah boyasıyla boyanmış ve korkulardan emin olup kurtuluşa ermiş kişi demektir. Allah' a teslim olmak ve Allah boyasıyla boyanmak, O' nun Esma-ül Hüsnâ' sına en kapsamlı şekilde mazhar olmak demektir. İnsan bu yönüyle yeryüzü halifesidir. Müslüman, buna inanıp bu açıdan kulluğunu hakkıyla yerine getirmeyi vaad eden kişidir. Mü' min ise, bu vaadini kapasitesi ölçüsünde yerine getiren kişidir. Yani Allah' ın en güzel isimlerine ayna olan ve O isimleri alemde seyredip değerlendirendir. Konuya bu açıdan bakılacak olursa, Allah' ın güzel isimlerinden biri de el-Hak' tır. Anlamı; Hak ve hakikatın kendisi, gerçeklerin gerçeği demektir. Hak, ayrıca doğruluğu ve adaleti, başka bir deyişle her şeyi yerli yerine koymayı, her şeyi yerli yerinde yapmayı da belirtir. Bu mânânın yokluğu, batılın ve zulmün açığa çıkmasıdır. Hak' ka teslim olan kişi, Hak' kı kendinde bulan kişi, Hak' kın gösterdiği biçimde doğruluk ve adalete yönelir, batılın ve zulmün karşısında yeralır. Bu nedenle müslüman/mü' min Hz. Rasûlullah (s.a.s)' in yaptığı ve tavsiye ettiği gibi "diğer müslümanlara eliyle ve diliyle zarar vermeyen" (Buhari, İman, 4,5), yani hiç kimseye hiç bir şekilde haksızlık etmeyen kişidir.
Ancak bir noktayı açıklığa kavuşturalım, ki biz de batıla ve zulme sapmayalım. Hakkı yenen ve zulme uğrayıp hakkını arayan kişi, hakkını aradığı süreçteki fiillerinden dolayı bu cezalardan müstesnâ kılınmıştır.
* "Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir." (4/148)
* "Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah' ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (26/227)
* İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir, sonra aleyhine ' azgınlık ve saldırıda' bulunulursa, Allah, mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. (22/60)