Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kıyametin alametleri (1 Kullanıcı)

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Bazı Müslümanların Durumu



Evet nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz o fitne zamanında yükselip birbirinizin boyunlarını buran yılanlar haline döneceksiniz, buyurdu.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 368, no. 672)



Peygamberimiz (sav) yukarıdaki hadisinde bir kısım Müslümanların kendi aralarındaki ayrılığa dikkat çekmiştir. Ahir zamanda makam, mevki, güç elde edip sonra birlik olmak yerine birbirlerine karşı düşmanca tavırlar göstereceğine işaret etmektedir. Peygamberimiz (sav) başka hadislerinde de kimi Müslümanlar arasında yaşanacak olan haset, çekememezlik, düşmanlık gibi tehlikelere dikkat çekmiştir:



Fitne işte şuradan, şeytanın iki boynuzunun doğacağı yerden gelecektir. Halbuki sizler birbirinizin boyunlarını vuruyorsunuz...
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 369, no. 675)





... birbirinizle nefsaniyet yarışına düşersiniz, birbirinize haset edersiniz, birbirinize sırt çevirip ayrılırsınız ve birbirinize düşman olursunuz. (Sahih-i Müslim, 4/2274)





Ümmetim üzerine bir zaman gelir ki, fukaha birbirlerini çekemez. Tekelerin birbirlerini kıskandığı gibi, birbirlerini kıskanırlar. (Hatim, Hatib; Geleceğin Tarihi 1, s.28)
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




İslam Dünyasının Mevcut Konumu



Beni Hak ile baas eden Allah'a yemin ederim ki, benden sonra ümmetimin içinde fetret devri olacak. O devirde herkes helali aramadan mal talebinde bulunacak, kanlar akıtılacak ve şiir Kuran'a bedel tutulacak. (Deylemi; Geleceğin Tarihi I, s.50)



İslam dünyası, geçmişte tarihin en büyük ve ihtişamlı medeniyetlerinden birini inşa etmişti. 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla birlikte, İslam dünyasının 20. yüzyıldaki konumu derinden etkilendi. İslam Birliği dağıldı. 21. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde İslam dünyasının pek çok bölgesinde çözüm bekleyen sorunlar, üzerinde uzlaşma sağlanması gereken çeşitli anlaşmazlıklar halen devam etmektedir. Müslüman ülkelerden bazıları bilim, teknoloji, ekonomi gibi alanlarda büyük atılımlar yapmaları gereken bir konumdadırlar. Hadiste belirtilen Müslümanların yaşayacağı "fetret" devriyle, bazı Müslümanların bugün içinde bulundukları bu duruma işaret ediliyor olması muhtemeldir.

Ancak unutmamak gerekir ki, İslam dünyasının geçmişte olduğu gibi bugün de tüm dünyaya ahlakı, huzuru, güvenliği ve bolluğu ile örnek teşkil edecek ihtişamlı bir medeniyet kurmaları son derece kolaydır. Bunun için yapılması gereken; Kuran ahlakının ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin eksiksiz olarak yaşanması ve bu ahlakın bir gereği olan İslam Birliği'nin sağlanmasıdır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Müslümanların Birbirleri ile Savaşmaları



İki büyük İslam ordusu birbirleriyle harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 454, no.831)





O günlerde araları bozuk olan müminler Deccalin hedefi olmaktan kurtulamazlar. (Hakim, Müstedrek, 4:529-530; Mehdi ve Deccal, s. 93)





Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Müslümanlardan iki grup aralarında savaşmadıkça Kıyamet kopmaz. Bunlar aralarında büyük bir savaş yaparlar, fakat dâvaları birdir." (Buhari, Fiten: 24, Menakıb: 25, İstitabe: 8; Müslim, İman: 248, Fiten: 17)



Peygamberimiz (sav) 1400 sene önce bildirdiği bu hadislerinde günümüzde yaşanacak olan bazı olaylara dikkat çekmiştir. Nitekim hadislerde haber verildiği gibi Hicri 1400 yıllarının başından itibaren bazı Müslüman ülkeler arasında savaş ve çatışmalar yaşanmıştır. İran-Irak savaşı, Irak'ın 1990 yılında Kuveyt'i işgali bu savaşlara örnektir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Müslümanların Maruz Kaldıkları Şiddetli Belalar



Ahir zamanda ümmetimin başına sultanlarından şiddetli belalar gelir, öyle ki yerler Müslümanlara dar gelir. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12)





Vay bu ümmete, o öldüren zalim meliklerden dolayı. Bu zalimler, kendilerine itaat edenler hariç, sessiz mutileri (itaatkar insanları) bile korkuturlar. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.13)





Liderlerin zulmetmesi… kıyamet alametlerindendir. (Kıyamet Alametleri, s.143)





... Fitnenin girmediği hiçbir ev ve dokunmadığı hiçbir Müslüman kalmaz. Bu hal soyumdan bir kişi çıkana kadar devam e-der. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.25)





(Kıyametin bir alameti) Mescitler içerisinde günahkarların seslerinin yükselmesi ve günahkarların dinin emrettiklerini yerine getiren samimi müminler üzerine galip gelip onlara tahakküm etmeleridir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 450)





Yemin ederim ki bu ümmete öyle (şiddetli) belalar gelecek de, kişi zulümden, gaddarlıktan kurtulmak için sığınacak bir yer bulamayacaktır. Öyle sıkıntılı bir sırada Allah Teala akrabamdan, benim hanedanımdan bir kimseyi gönderecek. (Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 437)



Bu hadisler, Mehdi gelmeden önce bazı Müslüman ülkelerde, din ahlakından uzak, zalim ve acımasız karakterli kişilerin iktidarda olacaklarına işaret etmektedir. Bu durum Mehdi ve Hz. İsa'nın gelişlerinin yaklaştığını gösteren alametlerden biridir.

Peygamberimiz (sav) bir başka hadisinde de ahir zamanda samimi müminlerin tüm bu baskılar nedeniyle inançlarını saklamak ve ibadetlerini gizli sürdürmek zorunda kalabileceklerini şöyle haber vermiştir:

Bugün sizin aranızda münafıkların gizli yaşadıkları gibi bir zaman gelir ki mümin olanlar da diğerlerinin arasında gizli olarak dini hayatlarını sürdürmeye çalışırlar. (İbni Sünni; Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 12)


Der Spiegel, 16 ocak 2003, Almanya'nın ünlü Der Spiegel dergisi 16 Haziran 2003 tarihli sayısında Saddam ve ailesini Cinayet Klanı olarak isimlendirmişti.
Sabah, 25 Eylül 2000, "Vicdansız Saddam"
Radikal 12 Nisan 2003, "Yağma... Kaos...Sefalet"
(Sol alt) Aksiyon, 14 Nisan 2003


Gerçekten de bugün İslam dünyasının bir bölümünde iktidarda olan yöneticiler, Müslüman halka eziyet etmekte, baskıcı ve despot rejimleri ile insanları ezmektedirler. Müslümanların dinlerini özgürce yaşamaları ve ibadetlerini yerine getirmeleri engellenmekte, ekonomik sıkıntılar yaşamı zorlaştırmaktadır. Bir kısmında ise, ehil olmayan yöneticiler nedeniyle halk çeşitli belalara maruz kalmaktadır. Bu ülkelerden bazılarında yaşanan olayların örnekleri şunlardır:

İran ile yaptığı savaşta 3 milyonluk nüfusunun yaklaşık bir milyonunu kaybeden Irak'ta, faşist diktatör Saddam Hüseyin halkına dayanılmaz işkenceler ve zulüm uygulamıştır.

1979 yılında Sovyet Rusya tarafından işgal edildiği günden itibaren Afganistan'da, istikrarsızlık ve kargaşa hakim olmuş, gerçek İslam ahlakını hiçbir şekilde temsil etmeyen bazı Afganistan iktidarları, son derece baskıcı, acımasız ve hoşgörüsüz bir sistem kurmuşlardır.

Suriyeli Müslümanlar Hafız Esad'ın 30 yıl süren diktatörlüğü boyunca çeşitli acımasızlıklara maruz kaldılar. Kadınlara tecavüz edildiği, erkeklere her türlü işkencenin uygulandığı katliamlarda bazı şehirler tamamen ortadan kalktı.

Afrika'nın en küçük ülkelerinden biri olan Cibuti, 1977 ve 1991 yılları arasında, yaklaşık 2 bin Müslümanın katledildiği, 7 bin kişinin de hiçbir mazeret gösterilmeden tutuklanıp işkence gördüğü katı bir rejimle yönetildi.

Somali'de 1969 yılından 1991 yılına kadar yaklaşık 20 yıl boyunca doğrudan Müslümanları hedef alan, Tümgeneral Muhammed Siad Barre'nin liderliğinde baskıcı bir rejim uygulandı.

Tunus, 31 yıl boyunca Habib Burgiba'nın dikta rejimi altında yönetildi. Kendisini "hayat boyu cumhurbaşkanı" ilan eden Burgiba, iktidarda olduğu müddetçe Müslüman halkı baskı altında tuttu.

Şunu da belirtmek gerekir ki, bazı Müslüman ülkelerde yaşanan bu durum gerçek İslam ahlakının tam anlamıyla bilinmiyor olmasından kaynaklanmaktadır. Müslümanlara baskı uygulayan rejimlerin ortak yönlerinden biri, bu rejimlerin temellerinin din ahlakına uygun olmayan baskıcı, kaba kuvvete dayalı ideolojileri benimsemeleridir. Dolayısıyla, yapılması gereken söz konusu ideolojilerle fikri alanda mücadele yürütmektir. Fikren yenilgiye uğrayan bir ideolojinin ayakta kalması mümkün değildir. Müslümanların yapması gereken, bir yandan bu ideolojilerin çarpıklıklarını ve yanlışlarını gözler önüne sermek, bir yandan da gerçek din ahlakını anlatarak insanları en güzel şekilde doğru yola davet etmek olmalıdır. Kuran ahlakına ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetine uygun olan bu yöntemle, Allah'ın izniyle, tüm bu zulümler sona erecek, Müslüman dünyası aydınlık bir geleceğe kavuşacaktır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Masum İnsanların Öldürülmesi



Masum insanlar katloluncaya kadar Mehdi çıkmayacak ve katliamlara yerde ve göktekiler, artık tahammül edemez bir hale geldiğinde zuhur edecektir...
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 37)





Mehdi her dokuzdan yedi öldürülünceye kadar çıkmaz. Günahsız insanların öldürülmesi onlardandır.
(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.35)





Günahsız insanlar öldürülmeden Mehdi çıkmaz. Günahsızlar öldürüldüğünde, onları öldürenlere yer ve gök ehli buğz ederler... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 35)



Mehdi'nin çıkışı ile ilgili hadislerde katliamların yaygınlaşmasından bahsedilirken, bu katliamların masum insanları hedef alacağına özellikle dikkat çekilmiştir. Daha önce de ele aldığımız gibi, günümüzde hemen hemen tüm savaşlarda asıl hedef sivil halk olmaktadır. Katliamlar da asıl olarak sivil ve masum halka yönelik olarak gerçekleştirilmekte, çoğunlukla çocuklar, yaşlılar ve kadınlar katledilmektedir. Özellikle kendilerini savunma imkanı olmayan bu insanların seçilmiş olması katliamların çapının geniş, hayatlarını kaybeden insanların sayısının yüksek olmasına neden olmaktadır.

Savaşlar veya çeşitli çatışmalar sırasında gerçekleştirilen katliamların yanı sıra özellikle son yıllardaki terörist eylemler de halkın toplu olarak imha edilmesi ile neticelenmektedir. Terörizmin amacı halk arasında korku ve dehşet yaymak olduğundan, bu tür saldırıların asıl yöneldiği kesim çoğunlukla sivil halktır. Alışveriş merkezleri, restoranlar, kafeteryalar, okullar gibi savunmasız kadınların, gençlerin ve çocukların bulunduğu yerleri hedef alan bu eylemler nedeniyle dünyanın farklı ülkelerinde pek çok insan hayatını kaybetmektedir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




İnsanların Sebepsiz Yere Öldürülmesi



Ebu Hureyre (ra)anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek."
(Müslim, Fiten: 56, (2908))



Cinayetlerdeki artış ahir zaman alametlerinden biridir. Gazetelerde, çok küçük bir tartışma nedeniyle veya karşısındaki kişinin tepkisinden hoşlanmadığını, dinlediği müzikten rahatsız olduğunu öne sürerek, çok az bir miktar para elde edeceğini düşünerek adam öldürenlerin haberlerine sıkça rastlanmaktadır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Her Yerde Kargaşaya Sebep Olan Fitneler



Şu muhakkak ki, yakın gelecekte (birbirini takip eden) birtakım fitneler olacaktır. Sonra tekrar fitneler olacaktır. Sonra yine fitneler olacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 375, no.684)





... Sonunda da belalar, fitneler ve hoşlanmayacağınız birçok kötü işler isabet edecektir. Arka arkaya öyle fitneler gelir ki, sonra gelen gittikçe daha büyük olduğu için önce geleni ince ve hafif bırakır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 394-395, no. 733)



Yukarıdaki hadislerde, dünyaya sürekli olarak yayılan ve uzun süreler devam eden bir fitneden söz edilmektedir. "Fitne" kelimesi ise daha önce belirtildiği gibi "savaş, karışıklık, kavga, ihtilaf" gibi anlamlara da gelmektedir. Kelimenin bu anlamları düşünüldüğünde özellikle son bir asırdır, hadiste de ifade edildiği gibi arka arkaya hiç bitmeden süren savaşlar, iç çatışmalar, kargaşa olayları dünyanın dört bir yanında bitip tükenmeden devam etmektedir. Özellikle geride bıraktığımız 20. yüzyıl "Savaşlar Yüzyılı" olarak anılmaktadır. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda yine savaşlar ve terör olayları ile başlamıştır ve halen de bunlar dünyanın dört bir yanında devam etmektedir.


Cumhuriyet, 16 Temmuz 2001, "Dünya ateş ve gözyaşına boğuldu"
Zaman, 4 Ekim 2002, "191 milyon kişi savaşlarda öldü"
Cumhuriyet, 3 Ocak 2000, "Savaşla başladı, savaşla bitti"
Milli Gazete, 22 Aralık 2000, "Umutlar Yeni Asra"



20. yüzyıl savaşlarında yaklaşık 180 milyon insan hayatını kaybetti. İnsanlık tarihinde ilk kez, bir yüzyıl içinde bu kadar çok sayıda insan savaşlar nedeniyle hayatını kaybetmiş oldu. Yine 20. yüzyılda, her biri en az 6000 kişinin ölümüne neden olan yaklaşık 165 savaş ve çatışma meydana geldi.1

Son dönemde dünyanın hangi bölgelerinde savaş ve iç karışıklık yaşandığına baktığımızda, dünyanın bir yerde bitip diğer yerde başlayan fitnelerden kurtulamadığını görmek mümkündür. Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, İran, Irak, Afganistan, Çeçenistan, Filistin, İsrail, Kuzey Kore, Kamboçya, Etiyopya, Somali, Yemen, Uganda, Cezayir, Ruanda, Mozambik, Angola, Kongo, Liberya, Burundi, Sudan, Lübnan, Arjantin, Kuzey İrlanda, El Salvador, Nikaragua savaşların ve iç çatışmaların yaşandığı ülkelerden sadece bazılarıdır.



Dünya tarihi savaşlar ve çatışmalarla doludur, ancak 20. yüzyılda ve 21. yüzyılın başlarında meydana gelen savaşlar, terör eylemleri ve katliamlar, tüm dünya tarihinde meydana gelenlerden birçok özelliği ile ayrılmaktadır. Daha önce de söz edildiği gibi, bu savaşlardaki ölü sayısı, tüm savaşların toplamından çok daha fazladır. Ayrıca, tarih boyunca savaşlar hep bölgesel olarak kalmış, bir yerden diğerine sıçrayarak tüm dünyaya yayılmamıştır. Ancak 20. yüzyıldan başlayarak bu çatışmalar tüm dünyaya yayılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda savaş veya çatışma görmemiş, terör olaylarını yaşamamış tek bir ülke dahi yok gibidir.

20. yüzyıl savaşlarını diğerlerinden ayıran bir başka özellik ise, kullanılan silahların gücüdür. Tanklar, ağır toplar, bombardıman uçakları, bu yüzyılda ortaya çıkmış ölüm makinalarıdır. Öte yandan nükleer silahların kullanılmasıyla çok daha dehşet verici katliamlar yaşanmış, atom bombaları ile yok edilen Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde sadece o savaşı gören nesiller değil, bir veya birkaç nesil sonrası da büyük zararlar görmüştür.


(sağ üst resim) Time, 03 Nisan 1995
Evrensel, 02 Ekim 2001, "Kirli savaş yöntemleri"
Akit, 15 Ekim 2001, "Şarbon yayılıyor"



Günümüzde biyolojik savaş en büyük tehlikelerden biri olarak görülmektedir. Nitekim, 11 Eylül terör saldırılarının ardından ABD'de önemli adreslere mektuplarla gönderilen şarbon bakterisi bunun bir örneğidir. 2001'in Ekimi'nde, ABD'de basın kuruluşları ve politik örgütlere mektupla gönderilen şarbon sporları, ikisi ölümle sonuçlanan 10 şarbon vakasına neden olmuştur.2 Sonuç olarak, hadiste sözü edilen ve dünyanın birçok yerine yayılan fitnenin, 20. yüzyılda başlayan ve 21. yüzyılda devam eden savaşlar, çatışmalar, kargaşa ve terör olayları olması ihtimali çok yüksektir. Tüm bunlar Mehdi ve Hz. İsa ile birlikte kurulacak olan Altınçağ döneminin yaklaştığının ve ahir zamanın yaşanmakta olduğunun alametleri olabilir.


Atom bombaları ile yok edilen Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde sadece savaşı gören nesiller değil, birkaç nesil sonrası da büyük zararlar görmüştür.
Zaman, 10 Ekim 2001, "ABD'de biyolojik silah kabusu"
Milliyet, 19 Eylül 2001, "Yoksulların atom bombası"
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Mehdi'den Ümit Kesilmesi



İnsanların ümitsiz olduğu ve "Hiç Mehdi falan yokmuş" dediği bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir... (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)



Yukarıdaki hadiste ahir zaman alametlerinden birinin insanların "Mehdi'nin gelmeyeceği yönünde" bir ümitsizliğe kapılmaları olduğu bildirilir. Bu ümitsizliğin yaygınlaşması Hz. İsa'nın da geliş alametlerinden biridir.

Ahir zamanda, savaşlarla, yoklukla, açlıkla, adaletsizliklerle, ahlaki çöküşle ve çeşitli salgın hastalıklarla içiçe yaşayan insanlar tüm bu olumsuzlukların ortadan kalkabileceğine dair inançlarını yitirirler. Müslümanlar arasında da pek çok kişi, Altınçağ'ın başlayıp, İslam ahlakının dünya üzerinde hakim olacağı yönündeki beklentilerini kaybeder ve fitnelerin artarak devam edeceğine inanır.

Nitekim günümüzde de bu ruh halinin örnekleri sık sık görülmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in Mehdi'nin gelişi, Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden dönüşüyle birlikte yaşanacak olan güzelliklerle ilgili çok sayıda hadisi olmasına rağmen birçok kişi böyle bir dönemin yaşanmayacağını zannetmektedir. İşte bu zan da ahir zaman alametlerinden biridir. Gerçek din ahlakının hakimiyeti, bu ümitsizlik halinin insanlar arasında yaygınlaştığı bir zamanda, Allah'ın insanlara olan rahmeti sayesinde başlayacaktır.

Oysa Allah'ın izni ile Hz. İsa tekrar dünyaya dönecek ve gerçek din ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır. Yeryüzü o gelmeden önce nasıl zulüm ve haksızlıkla doluysa, o geldikten sonra, Rabbimiz'in izniyle, adalet, barış, güvenlik ve bereketle dolacaktır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Fakirlik ve Açlık



Fakirler çoğalacak.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 455)





Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 440)





Deccal'in zuhurundan üç yıl önce, son derece buhranlı günler olacak, açlık hüküm sürecektir… (Kıyamet Alametleri, s. 220)



Mehdi öncesinde yaşanacak olan açlık ve fakirlikle ilgili olarak Peygamber Efendimiz (sav)'in yukarıdaki hadislere benzer pek çok hadisi bulunmaktadır. Hiç şüphesiz tarih boyunca açlık ve sefalet hep var olmuştur. Ancak ahir zamanda fakirlik tüm dünya genelinde çok büyük bir artış gösterecektir. Ve bu durum Hz. İsa'nın gelişinin habercisidir.


Yeni Çağ, 7 Şubat 2003, "AB'nin sefil yüzü"
Radikal, 1 Haziran 2002, "Küreyi saran yoksulluk"
Özgür Gündem, 17 Ekim 2002, "Günde 25 bin kişi açlıktan ölüyor"
Vatan, 13 Şubat 2003, "Kavganın ardında yoksulluk da var"
Tercüman, 12 Mart 2003, "K.Kore'de çocuklar açlıktan ölüyor"



Bugün dünyanın dört bir yanında yiyecekten ve içecekten mahrum, sağlıksız koşullar altında yaşayan, barınacak bir yer bulamayan insanlar bulunmaktadır. Bu durum Afrika, Asya, Güney Amerika başta olmak üzere Amerika ve Avrupa ülkelerinde de yoğun olarak sürmektedir. İnsanların küçük bir bölümü çok büyük bir refah içinde yaşarken, 2 milyara yakın insan açlık sınırında yaşamaktadır. 2000'li yıllara girerken yazılan bir makalede dünyanın içinde bulunduğu durum şu şekilde açıklanmaktadır:

Yeni bin yıla adım atarken, her gün yoksullukla ilgili sebeplerden dolayı 35.000 çocuğun hayatını kaybettiği bir dünya ile karşı karşıya geliyoruz. Bu da her 2.5 saniyede bir çocuk öldüğünü gösteriyor. Öyle bir dünya ile karşılaşıyoruz ki yoksulluk sınırının altındaki insan sayısı gün geçtikçe artıyor ve son zamanlarda bu sayı 1.5 milyar. Bu, Çin'in nüfusundan daha fazla, Avrupa Birliği'nin toplam nüfusunun dört katına eşdeğerdir.

Dünyanın en zengin üç ailesinin varlıkları birleştirildiğinde en az gelişmiş ülkelerdeki 600 milyon insanın yıllık gelirlerinden daha fazla etmektedir. Bunun yanı sıra, dünyanın en fakir ülkelerinin 80 tanesinden fazlasının kişi başına yıllık geliri 10 yıl öncekine göre daha düşüktür.1

Günümüzde dünya genelinde fakirlik çok ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. UNICEF'in son raporları göz önünde tutulursa, dünya nüfusunun dörtte biri "tasavvur edilemez sıkıntı ve yokluk koşullarında" yaşamaktadır.2 Bir milyar üç yüz milyon kişi günde 1 dolar, üç milyar kişi de günde 2 dolar ile geçinmektedir.3 Yaklaşık bir milyar üç yüz milyon insan temiz sudan, iki milyar altı yüz milyon insan temel sağlık hizmetlerinden yoksundur.4

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) 2000 yılı raporuna göre, 826 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Diğer bir ifadeyle her altı kişiden biri açlık çekmektedir.5


Başta Afrika kıtası olmak üzere dünya genelinde açlık ciddi boyutlara ulaşmıştır. Time dergisi 1 Ağustos 1994 tarihli sayısında, Zaire-Ruanda sınırında açlık ve şiddet nedeniyle ölen insanları kapak konusu yapmıştı.
Yukarıda sağda görülen kapakta şunlar yazılıdır:
Time, 01 Ağustos 1994, "Bu son günlerin başlangıcıdır. Bu kıyamettir."
(Sağ alt resim) Time, 14, Aralık 1992


Gelir dağılımındaki adaletsizlik de son birkaç on yıl içinde aşırı derecede, düşünülenin çok ötesinde büyümüştür. Birleşmiş Milletler kaynakları göstermektedir ki 1960 yılında dünya nüfusunun en fakir %20'si ile en zengin %20'si arasındaki gelir oranı 1'e 30 iken, 1995'te 1'e 82 olmuştur.6 Sosyal adaletteki çöküşe bir örnek de dünyanın en zengin 225 şahsının servetinin dünya nüfusunun %47'sinin senelik gelirine eşit hale gelmesidir.7

İstatistiklerin ortaya koyduğu bu güncel veriler aynı zamanda, Peygamberimiz (sav)'in sözünü ettiği fakirliğin artacağı haberinin de göstergeleridir. Peygamberimiz (sav)'in işaret ettiği dönemin günümüz koşullarını tasvir ettiği açıktır. Geçmiş yüzyıllara bakıldığında kuraklık, savaşlar veya felaketler gibi nedenlerle zorluk ve sıkıntılar yaşandığı fakat bunların geçici ve bölgesel boyutlarda kaldığı görülmektedir. Oysa içinde bulunduğumuz çağda yaşanan fakirlik ve geçim zorlukları kalıcı, düzenli ve büyük ölçekli bir yapı taşımaktadır.


Şüphesiz Rabbimiz sonsuz şefkat ve merhamet sahibidir; insanlara zulmedici değildir. Elbette böyle haksız durumlar dini, ahlaki ve vicdani değerlerden yoksun, bencillik ve çıkar ilişkileri üzerine kurulu bir dünya düzeninin kaçınılmaz sonucudur. Nitekim "İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır" (Rum Suresi, 41) ayetinde dünyadaki fitnenin nedeninin insanların Allah'ın dininden yüz çevirmeleri olduğu haber verilmektedir.

Altınçağ'ın başlamasıyla birlikte tüm bu zorluklar ortadan kalkacaktır. Açlık, yoksulluk ve sefalet yerini bolluğa, berekete ve zenginliğe bırakacaktır. O dönemde ihtiyaç ve yokluk içinde hiçbir insan kalmayacak, din Allah'ın Kuran'da tarif ettiği şekliyle yaşanacak ve insanlar "Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı." (Zariyat Suresi, 19) ayetinde bildirildiği gibi mallarını ihtiyaç içinde olanlarla paylaşacaklardır. Zaten İslam ahlakının yaşandığı bir toplumda bazı insanların zengin, bazı insanların yoksul olması da mümkün değildir. Çünkü eğer bir insan iman ediyorsa Allah'ın "Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı. Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur." (Hakka Suresi, 34-35) ayetlerinde bildirdiği duruma düşmekten korkar. Bu da toplumda büyük bir sosyal adalet, refah ve bereketin oluşmasına vesile olur.

--------------------------------------------------------------------------------

1. http://www.oxfam.org.hk/english/resource/document/millennium.shtml
2. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000,http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
3. Manufacturing Dissent, "World Statistics - The Rich and the Poor", 1999,http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
4. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000,http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
5. FAO, "The state of food insecurity in the world", 2000,http://www.fao.org/FOCUS/E/SOFI00/sofi001-e.htm
6. Human Development Report 1998, United Nations Development Programme, New York, Eylül 1998- www.oneworld.org/ni/issue310/facts.htm
7. Manufacturing Dissent, "World Statistics - The Rich and the Poor", 1999,http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Kuraklık



Deccal'ın çıkmasından önce gökyüzü üç sene yağmurunu tutar. Birinci senede normal yağmurun üçte birini tutup üçte ikisini yağdırır. Yeryüzü bitkisinin üçte birini bitirmez. İkinci yılda gökyüzü normal yağmurunun üçte ikisini yağdırmaz. Yeryüzü de bitkisinin üçte ikisini bitirmez. Üçüncü yılda ise gökyüzü yağmurunun tamamını keser, yeryüzü de bitkisinden hiçbirini bitirmez. (Ebu Davud, İbni Mace, Taberani; Geleceğin Tarihi 3, s.241)



Hadiste haber verildiği gibi yeryüzünde yaşanacak olan kuraklık Deccal'in çıkışından önce gerçekleşecek olaylardan biridir. Nitekim günümüzde küresel ısınma tehdidinin neden olduğu kuraklık dünyanın pek çok ülkesini etkilemektedir. Birleşmiş Milletler'in 2001 tarihinde yayınladığı bir raporla ilgili aşağıdaki haber, durumun ciddiyetini açıklamaktadır:

'Açlık yüzyılı' kapımızda

Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişiklikleri, 21. yüzyılı 'açlık yüzyılı' yapacak. İnsanoğlunu belki en çok tehdit eden ancak hala bu tehlikenin farkına yeteri kadar varılmayan küresel ısınmanın tehlikeli boyutları 21. yüzyılda tırmanacak. Birleşmiş Milletler'in (BM) yayımladığı son raporda bilim adamları, küresel ısınmanın 21. yüzyılı aynı zamanda 'açlık yüzyılı' da yapacağını gözler önüne serdi. Raporda yer alan bilgilere göre, küresel ısınma Asya'da tarım ürünlerinin üretiminde düşüşe neden olacak...



Radikal, 25 Nisan 2003, "Hindistan yaprak gibi kuruyor"
Vakit, 7 Ağustos 2003, "Dünya kavruluyor"
Sabah, 22 Aralık 1999, "Barajlar kurudu!"
Hürriyet, 23 Mart 2002, "Dünyadaki su krizleri"
Radikal, 03 Mayıs 2001, "Kuruyoruz"
Sabah, 8 Aralık 2000, "Kuraklık korkusu"
(En alt, sağ resim) Alem, 27 Ağustos 2003



Raporda, küresel ısınma sonucunda yağışların azaldığı, çöllerin genişlediği, bazı bölgelerde yağışların sellere yol açtığı ve tarım ürünlerinin azaldığı belirtilerek, küçük ada ve ülkelerin küresel ısınmadan ciddi anlamda payını alacağı konusunda uyarıda bulundu."1

Kuraklık konusunda son yıllarda gazetelerde yer alan haberlerden bazıları ise özetle şöyledir:

Her yıl 100 milyon hektar verimli alan yok oluyor

Çölleşmenin, 110 ülkede bir milyardan fazla kişiyi tehdit ettiği vurgulanırken, daha fazla gecikmeden, etkili bir mücadele program uygulanması isteniyor. (02.09.2003 ntvmsnbc)

Dünya Çevre Günü'nün bu yılki teması 'su'

Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Çevre Günü'nde su sıkıntısına dikkat çekerek, su sorunu yüzünden 2 milyar kişinin ölümle karşı karşıya olduğunu bildirdi. (05.06.2003 ntvmsnbc)

Amerika'nın batısı, kuraklık tehlikesi altında

Küresel ısınma yüzünden Amerika kıtasının batı kesiminin, ciddi bir kuraklık tehdidi altında bulunduğu bildirildi. (22.11.2002 ntvmsnbc)

'2025'e kadar su sıkıntısı baş gösterebilir'

Dünyada 2025 yılına kadar insanlığın su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulunuldu. (17.10.2002 ntvmsnbc)

Dünyada kuraklık alarmı

2025'e kadar susuzluğun, dünyada her 3 insandan birini tehdit edeceği belir
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Belirli Senelerde Bozulan Ekonomi



İnsanlar 95. seneye kadar malik olacak, yani işleri iyi gidecek, 97 veya 99. senede mülkleri zail olacak... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 54)



Bu hadiste ahir zamanda nasıl bir ekonomik durum olacağı ile ilgili daha detaylı bilgiler verilmektedir.

Hadisteki "95. sene" şeklindeki ifade ile 1995 yılına dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. 1995 yılı insanların nispeten daha müreffeh bir yaşam sürdükleri, yaşam koşullarının çok zorlaşmadığı bir dönemdir. Nitekim hadiste bu yıl içinde "işlerin iyi gideceği" haber verilmektedir. Yani bu dönemde insanlar yaşamlarını idame ettirebilecek bir gelire sahiptirler ve hala mülk edinebilecek kadar zengindirler. Ancak 1997-1999 yılları ekonominin çok kötüleştiği, fakirliğin ve yokluğun arttığı bir dönemdir. Bu yıllar arasında malın ve mülkün değeri kalmayacaktır. Yakın geçmişte Arjantin örneğinde de görüldüğü gibi bu olay gerçekleşmiştir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Ticaretin ve Yolların Kesilmesi



Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.52)





Mehdi çıkmadan önce, milletler arasında ticaret ve yollar kesilecek, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 39)



Günümüzde ülkeler arasında yapılan ticari ve ekonomik iş birliği anlaşmalarına rağmen, güvenlik endişesi kimi zaman ticari faaliyetlere engel olmaktadır. Örneğin, Hazar bölgesindeki yeraltı zenginliklerinin diğer bölgelere taşınması konusunda yaşanılan sorunların önemli bir kısmı güvenlik kaynaklıdır. Bu konuda daha pek çok örnek vardır. Dünyanın farklı köşelerinde de çatışmalar ve gerginlikler ekonomik iş birliklerini engellemekte, toplumlar arası ticari faaliyetler çok sınırlı miktarda gerçekleşebilmektedir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri

Kazancın Azalması



Herkesin az kazançtan yakınması... Paraları için zenginlerin saygı görmesi... (Kıyamet Alametleri, s. 146)




Piyasanın durgun olması, kazançların azalması...
(Kıyamet Alametleri, s. 148)




İşlerin kesad gitmesi. Herkes "satamıyorum, alamıyorum, kazanamıyorum!" diye yakınacak. (Kıyamet Alametleri, s. 152)



Ekonomik sıkıntılar bugün pek çok ülkenin en önemli sorunlarından biridir. İnsanlar geçimlerini sağlayacak geliri elde edememekte, kimi zaman ürünlerini satacak alıcı dahi bulamamaktadırlar. Yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlikle mücadele etmek zorunda kalan bazı ülkelerde de bu durum, toplumsal düzeni sarsmakta, kargaşaya neden olmaktadır. Arjantin'de ekonomik çöküntü nedeniyle yaşanan çatışmalar bu durumun örneklerinden biridir.


Sabah, 27 Aralık 2002, Borç çıldırttı"
Star, 18 Ağustos 2003, "California eyaleti iflas etti"
Gözcü, 23 Temmuz 2002, "Dev şirket iflas etti"
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Milli Servetlerin Zenginler Arasında Bölüşülmesi



"...Onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler:) "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı: "Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir metâ haline gelirse."
(Tirmizi, Fiten: 39, (2211))



Peygamberimiz (sav)'in kıyamet alameti olarak haber verdiği bu durum günümüzde dünya genelinde yoğun olarak yaşanmaktadır. Bugün dünyanın en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken, milyarlarca insan da fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır. Yalnızca Afrika kıtasındaki milyonlarca insanın yaşadığı açlık ve sefalet tüm dünyanın gözleri önünde sürmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü 2003 senesinde yaptığı açıklamada, 2 milyar insanın günde 2 dolar, 1 milyar insanınsa yaklaşık 1 dolarla geçinmek durumunda kaldığını belirtti. Örgütün basın açıklamasında,dünyanın en yoksul yüzde 20'siyle en zengin yüzde 20'si arasındaki uçurumun, son 40 yılda iki kat derinleştiği de vurgulandı.1


Fakir-zengin ayrımının günümüzdeki kadar büyük olması, ahir zaman alametlerindendir. Hz. İsa'nın gelişi tüm bu sorunların çözümü olacaktır.
Vatan, 6 Ağustos 2003,"Özel Jet lüks olmaktan çıktı"
Özgür Gündem, 4 Ağustos 2003, "Hindistan; hem zengin, hem fakir ülke"
Milliyet, 14 Mart 2001, "Zengin-fakir uçurumu büyüyor"
Yeni Şafak, Ağustos 2000, "Biri yer, biri bakar"



Radikal gazetesinin 23 Eylül 2000 tarihli sayısında ise Forbes dergisinin en zengin 400 ABD'li listesindeki kişilerin 1.2 trilyon doları bulan servetlerinin, Türkiye'nin milli gelirinin altı katına denk geldiği açıklandı. 'ABD'nin en zengin adamı' unvanını uzun süre elinde tutan Microsoft Başkanı Bill Gates'in 63 milyar dolar olarak tahmin edilen servetinin, 25 milyon nüfuslu Peru'nun milli gelirinden daha fazlayken Türkiye'nin 200 milyar dolarlık milli gelirinin üçte birine tekabül ettiği bildirildi. Haberde ABD'nin en zengin dördüncü adamı Warren Buffet'ın 28 milyar doları aşan kişisel servetinin, nüfusu 2 milyondan fazla olan petrol zengini Kuveyt'in milli gelirini geride bırakırken, listede 21. sırada bulunan Ted Turner'in 9.1 milyar dolarlık servetinin 2.7 milyon nüfuslu Panama'nın milli gelirine eşit bir büyüklükte olduğu açıklandı. Ortaya çıkan tablo, ulusal ve uluslararası ölçeklerde yoksulların oranı artarken, zenginlerin giderek daha da zenginleştiğini, en zenginler listesini oluşturan 400 kişinin toplam servetinin bir yılda yüzde 20 arttığını gösteriyordu.2

Akşam gazetesinin 2 Şubat 2003 tarihli sayısında ise dünya genelinde yaşanan gelir dağılımındaki eşitsizlik şöyle ifade ediliyordu:

İnsanlığın en önemli sorunu: 2003 Dünya Kalkınma Raporu'na göre, ülkelerarası gelir eşitsizliği giderek daha da derinleşmektedir. Rapor, dünya gündemindeki en önemli kalkınma sorununun, geliri günde 2 doların altında olan üç milyar insana üretime katkı yapabileceği bir iş imkanı ve çok daha iyi bir hayat kalitesi sağlamak olduğuna işaret etmektedir. Bugün dünya barışını tehdit eden faktörlerin başında küresel yoksulluk ilk sıralarda gelmektedir.


Bugün dünyanın en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken, milyarlarca insan da fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır.


Dünyanın durumu: Bugün en zengin 20 ülkedeki ortalama gelir, dünyanın en yoksul 20 ülkesindeki ortalama gelirin 37 katıdır. En zenginlerin yüzde 20'sinin yaşadığı gelişmiş ülkeler dünya Gayri Safi Milli Hasılası'nın (GSMH) yüzde 86'sını, ihracat pazarlarının yüzde 82'sini, tüm yabancı yatırımların yüzde 68'ini, tüm telefon hatlarının yüzde 74'ünü ellerinde bulundururken, tüm bu alanlarda en yoksul yüzde 20'nin payı ise hiçbir zaman yüzde 1.5'i geçmemektedir.

Diğer yandan en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki fark 1960 yılında 30'a 1 iken, 1990 yılında 60'a 1, 1997 yılında 74'e 1, 2000 yılında da 79'a 1 olmuştur. Aşırı yoksulluk içinde yaşayanların, yani günlük geliri bir doların altında olanların sayısı 1 milyar 200 milyonu aşmıştır.Bugün dünyadaki en zengin 3 kişinin servetleri 600 milyon insanın yaşadığı en yoksul ülkelerin toplam GSMH'sinin üstündedir...

Dünyadaki doğal kaynakların yüzde 80'i dünya nüfusunun yüzde 16'sınca tüketilirken, dünya nüfusunun 5'te biri de sağlıklı su kaynaklarından bile mahrum bulunmaktadır. Sadece ishalden ölenlerin sayısı yılda 50 milyonu aşmaktadır. Gelişmemiş ülkelerde nüfusun büyük bölümü kırsal kesimde yaşarken, bu topraklardaki doğal kaynakların azalması sonucu bu ülkeler daha da yoksulluğa gitmektedir. O kadar ki, yoksulluk tabanının altında yaşayan ülkelerdeki kadın ve çocukların 4-5 saati yakacak odun arayarak, 4-6 saati ise su bulmak ve taşımak için zamanını harcamaktadır."3


Radikal, 19 Ocak 2002, "Birileri yiyor, birileri bakıyor"
Sayım Özel, 221, "Zengin ve Yoksul"
Damga, 1 Eylül 2002, "Silaha 800 milyar $"
Yeni Mesaj, 17 Mart 2002, "Çin'de zengin-fakir uçurumu genişledi"
Radikal, 26 Ağustos 2002, "Zenginler ve Yoksulllar"



Bu durum Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde açıkça bildirdiği gibi bir ahir zaman alametidir. Rabbimiz'in izniyle bu, Mehdi ve Hz. İsa'nın gelişlerinin yakın olduğunun ve insanların bu yoksulluk ve sıkıntılardan kurtulacağı altınçağın da bir müjdecisidir. Altınçağ'da dünyanın içinde bulunduğu bu durum tamamen değişecektir. Çünkü bu dönemde Kuran ahlakı eksiksiz olarak yaşanacaktır ve Allah Kuran'da insanlara şöyle emretmiştir:



... Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 7)
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Depremlerin Artması

Hiç şüphesiz tarih boyunca çok az doğa olayı depremler kadar insanlığı etkilemiştir. Her an, her yerde meydana gelebilen depremler yüzyıllar boyunca çok sayıda kişinin ölümüne ve astronomik boyutlarda maddi zarara yol açmış, bu özellikleri nedeniyle insanlar için korku kaynağı olmuştur. 20. ve 21. yüzyılın teknolojik koşulları bile depremlerin verdiği hasarı ancak belirli ölçülerde engelleyebilmiştir.

Teknolojinin, kendilerine doğaya hükmetme olanağı sağlayacağı yanılgısına kapılan bazı insanlara ise daha önce belirttiğimiz gibi, 1995 Kobe depremi anlamlı bir ders vermiştir. Hatırlanacağı gibi, Japonya'nın büyük endüstri ve ulaşım merkezinde yaşanan deprem hiç beklenmedik bir zarara yol açmıştır. Bu deprem sadece 20 saniye sürmesine rağmen, Time dergisinde belirtildiğine göre, 100 milyar dolar civarında zarara neden olmuştur.1

Tüm bu olaylar Peygamberimiz (sav)'in 1400 yıl önce söylediği şu sözleri akıllara getirmektedir:



Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak… (Ramuz-El Ehadis, 476/11)





Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar. (Ramuz-El Ehadis, 187/2)





Barınacak evler, sizi taşıyacak hayvanlar bulamayacağınız günler yaklaşmıştır. Çünkü evlerinizi depremler yıkacak…
(Kıyamet Alametleri, s. 146)





Anlaşmazlıklar ve sık sık depremler vaki olacak….
(Kıyamet Alametleri, s.166)



Son birkaç yıl içinde meydana gelen büyük ve sürekli depremler, dünya kamuoyunun gündeminde devamlı olarak ilk sıralarda yer almaktadır. Amerikan Ulusal Deprem Enformasyon Merkezi verilerine göre 1999 yılında, yeryüzünde küçük veya büyük şiddette 20.832 deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerde resmi açıklamalara göre tahmini olarak 22.711 insan hayatını kaybetmiştir.2



1995 yılında gerçekleşen Kobe depreminde şehir yerle bir olmuştu.



Geçmişe baktığımızda deprem sayısının çok az olduğunu görürüz. ABDJeolojik Araştırma Kurumu (USGS)'nin raporlarına göre 1556-1975 arasındaki yaklaşık 400 yılda meydana gelen 5.0 ve daha büyük şiddetteki depremlerin sayısı sadece 110'dur. Aynı kurumun açıklamasına göre, 1980-2003 yılları arasında sadece 23 sene içinde meydana gelen 6.5 ve daha büyük şiddetteki depremlerin sayısı ise 1685'tir.3 Kuşkusuz bu rakamlar Hicri 1400 yılının başından itibaren depremlerin sayısındaki artışı çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kuran'da da deprem ile kıyamet arasındaki ilişkiye işaret eden ayetler bulunmaktadır. Kuran'ın 99. Suresi'nin adı Zelzele (büyük sarsıntı, deprem) Suresi'dir. Sekiz ayetten oluşan bu surede yerin şiddetli sarsıntısı tasvir edilmekte, bunun ardından da kıyamet günü insanların diriltilecekleri ve Allah'ın huzurunda hesap verecekleri, zerre ağırlığınca da olsa yaptıkları işlerin karşılığını alacakları anlatılmaktadır:

Yer, o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı,

Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı,

Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman,

O gün (yer) haberlerini anlatacaktır.

Çünkü senin Rabbin ona vahyetmiştir.

O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye bölük bölük fırlayıp-çıkarlar.

Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 1-8)
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Yer Çökmeleri



(Kıyamet) alametlerinin ilki yer çökmeleridir…
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.518)





Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgarları, yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) veya gökten taş yağmasını (kazfi) bekleyin.
(Tirmizi, Fiten: 39, s. 2211; Kütüb-i Sitte, Cilt 14, s. 341)





Ahir zamanda eğlencelerin ve çengilerin meydan aldığı ve içkinin de mubah addolunduğu zaman yere batma, taş yağma zuhur edecek ve insan kılığından çıkma olacaktır. (Ramuz El Ehadis, cilt 2, s. 302/8)
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Evlerin Mezar Olması



"İnsanlara ölüm gelip evler mezar olduğu zaman halin nice olur", buyurdu? (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 392, no. 726)





Günümüzde doğal afetler sonucu evlerin yıkılması ve insanlara mezar olması -kitabın birçok bölümünde gördüğümüz gibi- çok sık rastlanan bir durumdur. Hadisteki haberin işaret ettiği bir diğer yön ise, günümüzde Filistin'de yaşanan ev yıkımları olabilir. Bilindiği gibi İsrail, Filistinlilere ait evleri sık sık imha etmekte ve bu yıkımlar sırasında pek çok insan da canını kaybetmektedir.
Bu insanlara, hadiste bildirildiği gibi "evleri mezar olmakta"dır.
Akşam, 29 Araklık 2002,"Filistin'de ev kalmayacak"
Milli Gazete, 18 Ekim 2003, "Bir haftada 1240 Filistinlinin evi yıkıldı"
Tercüman, 27 Ekim 2003, "Evleri imha ettiler"
Radikal, 28 Ocak 2001, "Her yer dümdüz oldu"
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Rüzgar ve Kasırgalar



Kıyametten önce on alamet görmeden O, kopmayacaktır. Onuncusu, insanları denize atacak olan kasırga… (Kıyamet Alametleri, s.288)





Onuncusu insanları denize atacak olan rüzgardır...
(Kıyamet Alametleri, s.288)



"Şehirlerin yok olmasına" neden olan bir diğer etken de doğal afetlerdir. Doğal afetlerin içinde bulunduğumuz çağda hem sayısal hem de büyüklük olarak arttığı istatistiksel bir gerçektir. Son on yılda baş gösteren iklim değişikliklerinin yol açtığı felaketler bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Sanayi, zararlı ve istenmeyen bir yan ürün olan küresel ısınmaya sebep olmakta, giderek ısınan dünya atmosferindeki dengeler bozulmakta ve böylece iklim değişiklikleri meydana gelmektedir. Amerika Ulusal İklimsel Veri Merkezi'nin kayıtlarına göre 1998 yılında çok sayıda iklimsel afet meydana gelmiştir.1 Örneğin gözlemciler, 1998'deki Mitch Kasırgası'nın Orta Amerika'nın tarihinde meydana gelen en kötü felaketlerden biri olduğunu belirtmişlerdir.2 26 Ekim 1998 tarihinde meydana gelen Mitch Kasırgası Honduras ve Nikaragua'da 10.000'den fazla insanın ölümüne neden olmuştur.3




Geçtiğimiz yüzyılın son yıllarında meydana gelen en önemli hava olaylarından birkaçı şöyledir:

1987 yılının Ekim ayında Güneydoğu İngiltere 1703 yılından beri meydana gelen en büyük fırtına ile karşılaştı. Fırtına nedeniyle yaklaşık 15 milyon ağaç devrildi ve ormanların büyük bir kısmı yok oldu. Yalnızca 16 insanın öldüğü fırtınada binalar büyük hasar gördü, gemiler sahile sürüklendi.4

20 Mart 1998'de Georgia'da meydana gelen tornado sebebiyle 12 kişi ölmüştür.

27 Mayıs 1997'de Teksas'ta meydana gelen tornado nedeniyle ölen kişi sayısı 27'dir.

13 Mayıs 1996'da Bangladeş'in batısında meydana gelen fırtınalarda tahminen 500 ile 1000 kişi arasında ölüm meydana gelmiştir. Aynı fırtınalar 30.000 kişinin yaralanmasına ve 100.000 kişinin evsiz kalmasına neden olmuştur.



Takvim, 14 Eylül 2003, "Tayfun yüz kişiyi yuttu"
Hürriyet, 17 Eylül 2003, "Isabel paniği"
Türkiye, 20 Eylül 2003, "Isabel yıkıp geçiyor"



1992'de Andrew kasırgasının neden olduğu hasar yalnızca Meksika Körfezi'nde yaklaşık olarak yarım trilyon dolardır. Andrew Kasırgası, Bahamalar'da ise yaklaşık 250 milyon dolar hasara neden olmuştur.ABD'nin doğusunda 2 milyona yakın insan kasırga nedeniyle evlerinden tahliye edilmiştir.5

Ağustos 2002'de Avrupa'nın orta ve doğu bölgelerinde etkili olan sellerde ölenlerin sayısı 114'ü bulmuştur. 21 Eylül 2003'de Güney Kore'de, son 40 yılda meydana gelen en şiddetli kasırgada ise 2 günde yaklaşık 200 kişi ölmüştür.6


(Sol üst resim), Marty kasırgası binlerce Meksikalı'yı evsiz bıraktı"
(Sol alt resim) Radikal, 15 Eylül 2003, "Asya'da asrın tayfunu"


Son yıllardaki kasırga, fırtına, tayfun ve hortum gibi felaketler de başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın birçok yerinde yıkıcı zarara neden olmuştur. Bunlara ek olarak seller de bazı yerleşim merkezlerinin sular ve çamur altında kalmasına yol açmıştır. Ayrıca depremler, volkanlar ve tsunami dalgalarının yaptığı büyük tahribatlar da unutulmamıştır. Sonuç olarak, tüm bu afetlerin "büyük şehirlerde" sebep olduğu yıkımlar önemli birer işaret olmuşlardır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Şiddetli Bir Yağmurun Yağması



Ev ve kulübe bırakmayan şiddetli bir yağmur yağıncaya kadar kıyamet kopmaz. (Kıyamet Alametleri, s. 253)





"Yağmurun çoğalması, otların azalması... kıyametin yaklaşmasındandır." (Kıyamet Alametleri, s.137)





Gökten şiddetli yağmur yağıp taş binalar hariç bütün ker**** evler yıkılmadıkça kıyamet kopmaz.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned 13/291, hadis no. 7554)



Şiddetli yağmur ve sonucunda oluşan sel baskınları, insanların hayatlarını ve mallarını kaybetmelerine neden olan büyük doğal felaketler arasındadır. Özellikle son dönemlerde sel baskınları, dünyanın çeşitli bölgelerinde önemli oranda can ve mal kaybına neden olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa'da meydana gelen sel baskınları bunun bir örneğidir. Neredeyse tüm Avrupa'yı etkisi altına alan şiddetli yağmurlar, nehirlerin taşmasına neden olmuş, büyük Avrupa şehirlerinde dahi pek çok bölge sular altında kalmıştır.



2002 senesinde Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te iki ay etkisini sürdüren mevsimsel muson yağmurlarının yol açtığı felaketlerde ölenlerin sayısı ise yaklaşık 900 olmuştur. Çin'de ise Ağustos 2002'de şiddetli yaz yağmurlarının yol açtığı sel ve toprak kaymalarında ölenlerin sayısı 1000'e ulaşmıştır.1
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Yıldırımların Çoğalması



Kıyametin yaklaştığı sırada yıldırımlar o kadar çoğalacak ki, insanlar (birbirlerine şöyle) diyecekler: "Dün kime yıldırım isabet etti?" Onlar da (şöyle) cevap verecekler: "Dün falan ve filan (kimseleri) yıldırım çarptı." (El-Hakim, Müstedrek, 4/444)





Evlerinizi depremler yıkacak, hayvanlarınızı yıldırımlar yakıp kömüre çevirecektir. (Naim bin Hammad; Geleceğin Tarihi 4, s. 69)



Hadislerde yıldırımların artmasının da kıyametin alametlerinden biri olduğu haber verilmiştir. Tam da hadiste belirtildiği gibi, yıldırım düşmesi nedeniyle can ve mal kaybının artması son yıllarda sıkça rastlanılan bir durum olmuştur. Bu kayıplar çoğu zaman haberlerde yer almaktadır. 1998 yılında Kongo'da futbol sahasına düşen yıldırım neticesinde, sahada maç yapan 11 futbolcunun ölümü bu örneklerden biridir. Benzer bir şekilde 2001 yılında Meksika'da futbol sahasına düşen yıldırım nedeniyle de 6 kişi hayatını kaybetmiştir. Bunlar dışında da yıldırım düşmeleri pek çok insanın hayatını kaybetmesine ve hayvanların telef olmasına neden olmaktadır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt