Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kıyametin alametleri (1 Kullanıcı)

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Ramazan Ayı'nda Ay ve Güneş Tutulmaları



Mehdi için 2 alamet vardır ki...Bunun birincisi, Ramazan'ın birinci gecesi Ay'ın ikincisi de ortasında Güneş'in tutulmasıdır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)





Ramazan'ın birinci gecesi Ay, ortasında Güneş tutulacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 199)





Onun saltanatı zamanında, Ramazan Ayı'nın on dördünde Güneş tutulacaktır, o ayın ilkinde ise Ay kararacak... (Mektubat-ı Rabbani, 380. Mektup, 2/1163)





Mehdi'nin çıkmasından önce bir Ramazan içinde Güneş iki defa tutulacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 440)





... Güneş'in oruç ayının ortasında, Ay'ın ise sonunda tutulması... (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 37)





Ramazan'da iki defa Ay tutulması olacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 53)





Mehdi'nin gelişi Razaman ayında Ay'ın iki kere tutulmasına sebep olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 200)



Yukarıdaki rivayetlerde dikkati çeken en önemli noktalar Ramazan Ayı'nın ortasında hem Güneş tutulması, hem de bir ay içinde Ay'ın ve Güneş'in iki kere tutulmasıdır.

Eğer bu hadislerde tarif edilen olaylar dikkatle incelenirse, rivayetler arasında çeşitli farklılıklar olduğu göze çarpar. Yukarıdaki 1, 2 ve 3. rivayetlerde Ay, Ramazan'ın birinci günü, 4. rivayette ise sonuncu günü tutulacaktır. Böyle bir durumda yapılacak en doğru şey, aynı olaya bakan farklı rivayetlerin ittifak ettikleri ortak yönleri tespit etmek olacaktır. Buna göre, yukarıdaki hadis rivayetlerinin toplamından çıkan ortak sonuçlar şunlardır:

1. Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulmaları olacaktır.

2. Bu tutulmalar ortalama 14-15 gün arayla olacaktır.

3. Bu tutulmalar iki kere tekrarlanacaktır.

Bu tespitlere uygun olarak, 1981 yılında (Hicri 1401'de) Ramazan Ayı'nın 15. günü Ay, 29. günü de Güneş tutulmuştur. Yine "ikinci olarak", 1982 yılında (Hicri 1402'de) Ramazan Ayı'nın 14. günü Ay, 28. günü de Güneş tutulmuştur.

Ayrıca bu hadisede Ay'ın Ramazan'ın tam ortasında DOLUNAY halinde tutulması ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak belirmesi de son derece anlamlıdır.

Bu olayların Mehdi'nin diğer çıkış alametleriyle aynı dönemde meydana gelmesi ve Hicri 14. yüzyıl başlarında, üst üste iki yıl (1401-1402) mucizevi bir tarzda tekrarlanması rivayetlerin işaretinin bu olaylar olabileceğini kuvvetlendirmektedir.

Üstelik hayret uyandıracak şekilde benzer bir tutulma olayı 2002 ve 2003 senelerinde de gerçekleşmiştir.

GERÇEKLEŞEN TUTULMA TARİHİ

Ay Tutulması 20 Kasım 2002
1423 ‘te Ramazan’ın ortasında


15 gün sonra

Güneş Tutulması 4 Aralık 2002

1423'te Ramazan'ın sonunda




Ay Tutulması 9 Kasım 2003
1424 ‘te Ramazan’ın ortasında


15 gün sonra

Güneş Tutulması 23 Kasım 2003

1424'te Ramazan'ın sonunda






(üst küçük resim) 1981 yılında yaşanan Ay tutulmasının Sky Telescope dergisinin Temmuz 1999 tarihli sayısında yayınlanan resmi.
(üst resim) 31 Temmuz 1981 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulmasının resmi. Takvim yapraklarında 1981 ve 1982 yıllarında gerçekleşen Ay ve Güneş tutulmalarının tarihleri görülüyor,
Vatan, 08 Kasım 2003, "Sahurdan önce ay tutulması"
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Kuyruklu Yıldızın Doğması



O gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 53)





O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)





... Ne zaman ki Melikler seyahat, zenginler ticaret, fakirler dinlenmek, hafızlar gösteriş yapmak için hacca giderler; işte o zaman, kuyruğu bulunan bir yıldız zuhur edecektir. (Kıyamet Alametleri, s.123)




Hadislerde belirtildiği gibi:

- 1986 yılında (Hicri 1406'da) yani 14. yüzyıl başlarında "Halley" kuyruklu yıldızı Dünyamız'ın yakınından geçmiştir. Bu kuyruklu yıldız parlak ışıklı bir yıldızdır.

- Hareket yönü doğudan batıya doğrudur.

- 1981 ve 1982 (Hicri 1401-1402) yıllarında meydana gelen Ay ve Güneş tutulmaları olayından sonra ortaya çıkmıştır.

Bu yıldızın doğuşunun da diğer çıkış alametleri ile aynı zamanda meydana gelmesi, Halley kuyruklu yıldızının hadiste işaret edilen yıldız olduğunu doğrular niteliktedir.



İmam Rabbani de Mehdi'nin alametlerinden olan kuyruklu yıldız hakkında şu bilgileri vermiştir:



Şark tarafından bir kuyruklu yıldız doğup aydınlık verecektir. Onun her günkü irtifi (geçiş yönü) meşrıktan mağribedir (doğudan batıya doğrudur). (Mektubat-ı Rabbani, 2/258)



Tarih boyunca bu kuyruklu yıldızın geçtiği zamanlarda Müslümanlar açısından çok önemli hatta dönüm noktası sayılabilecek olaylar meydana gelmiştir. Bunlardan bir kısmı Peygamberimiz (sav)'den aktarılan rivayetlerde de bildirilmiştir:



Bu yıldız ilk çıktığında;
Hz. Nuh kavmi helak olmuştur.
Hz. İbrahim ateşe atılmıştır.
Hz. Musa ile uğraşan Firavun ve kavmi yok edilmiştir.
Hz. Yahya öldürüldüğünde de görülmüştür.
Siz o yıldızı gördüğünüzde fitnenin şerrinden Allah'a sığınınız.
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)



Bu yıldız geçtiğinde meydana geldiği rivayet edilen diğer önemli olaylar da şunlardır:

Hz. İsa doğmuştur.
Peygamber Efendimiz (sav)'e ilk vahiy gelmeye başlamıştır.
Osmanlı Devleti tarih sahnesinde yer almaya başlamıştır.
İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğinde de bu yıldız görülmüştür.
Halley Kuyruklu Yıldızı Hakkında Bazı İlginç Rakamlar


Cronicle 20th, Mart 1986, s.1278
Halley kuyruklu yıldızı ile ilgili bazı sayıların "19" sayısının tam katları olması da oldukça dikkat çekicidir:

Halley Kuyruklu Yıldızı 76 yılda bir geçiyor 76 = 19 x 4

Bu yıldız en son Hicri 1406'da görüldü 1406 = 19 x 74

Bu konuyla ilgili bir diğer ilginç durum da şudur: Yukarıda da hesapladığımız gibi Halley yıldızının geçmiş olduğu Hicri 1406 yılı 19'un tam 74 katıdır. "74" sayısı ise aynı zamanda Kuran-ı Kerim'de 19 mucizesine işaret edilen MÜDDESSİR Suresi'nin sıra numarasıdır.

Kuran'ın Müddessir Suresi'nin (74. sure) 30. ayetinde "19" sayısının müminler için bir rahmet, inkar edenler için ise bir fitne vesilesi olduğu bildirilmektedir.

Halley kuyruklu yıldızının 19 ile olan bu dikkat çekici bağlantısı da, inkar edenler üzerine bir fitne, müminlere ise bir rahmet müjdelediğine işaret ediyor olabilir.

Müddessir Suresi'nin 1. ve 2. ayetlerinde Hz. Muhammed (sav)'e "EY ÖRTÜNEN! KALK VE KORKUT" şeklinde buyurulmaktadır. Bu, ayetlerin açık anlamıdır. Fakat bu ayetlerin ahir zamana yönelik ikinci bir örtülü, gizli işaretleri de bulunabilir. Belki de "EY GİZLENEN" denilerek Resulullah Efendimiz'in soyundan gelecek olan ve Hicri 1406'da çıkış alametlerinden biri (Kuyruklu Yıldızın doğuşu hadisesi) belirecek olan Mehdi'ye işaret ediliyor olabilir.

Müddessir Suresi

1. Ey örtüsüne bürünen

2. Kalk ve korkut (uyar)

Müddessir: örtünen-bürünen-gizlenen demektir.

Bir başka mucizevi işaret ise Halley yıldızının, 1986 (Hicri 1406)'daki geçişinin, Hz. Muhammed (sav)'in peygamberlikle vazifelendirildiği MS. 607'den bu yana 19. geçişi olmasıdır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Kabe Baskını ve Kabe'de Kan Akıtılması



Onun çıkacağı yıl, insanlar hacca, başlarında bir emir bulunmadan gidecekler... Hep birlikte Beyt-i Şerif'i tavaf edecekler, sonra Mina'ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldıracak, hacılar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak.
(Kıyamet Alametleri, s. 168-169)





İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler. Mina'ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 35)



Yukarıdaki hadislerde "onun çıkacağı yıl" cümlesi ile, Mehdi'nin çıkış tarihinde Hac sırasında meydana gelecek bir katliama dikkat çekilmektedir. 1979 yılında, Hac sırasında gerçekleşen Kabe baskınında aynen böyle bir katliam yaşanmıştır. Bu kanlı Kabe baskını da ahir zamanın başlangıcının ve Mehdi'nin çıkışının diğer alametlerinin gerçekleştiği dönemin tam başında yani Hicri 1400 yılının ilk gününde, 1 Muharrem 1400 (21 Kasım 1979) tarihinde meydana gelmiştir.

Yine hadis-i şerifte kanların akacağından bahsedilerek öldürme olaylarına dikkat çekilmiştir. Baskın sırasında Suudi askerleri ile militanlar arasında meydana gelen çarpışmada 30 kişinin öldürülmesi bu rivayetin kalan kısmını da doğrular.

1979 (Hicri 1400)'de gerçekleşen bu Kabe baskınının ardından 7 sene sonra Hicri 1407 yılında, Hac sırasında çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu olayda caddelerde gösteri yapan hacılara saldırılarak 402 kişi katledilmiş, çok fazla kan akıtılmıştır. Beyt-ül Muazzama'nın yanında, Müslümanların (Suudi Arabistan askerleri ile İran'lı Hacıların) birbirlerini öldürmeleri ile bir hadiste haber verildiği gibi "büyük günahlar işlenmiştir". Bu kanlı olaylar ilgili hadislerde tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır:



Resulullah buyurdu: Ramazan'da bir seda, Şevval'de bir ses, Zilkade'de kabileler arasında savaş olur. Hacılar talana uğrar. Mina'da ölülerin çok olacağı bir savaş olur, öyle ki orada taşları kan gölü içinde bırakacak kadar kan akar. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 31)





Ramazan'da bir seda olur. Şevval'de de bir seda olur. Zilkade'de kabileler birbiriyle çarpışır. Zilhicce'de hacılar talana uğrar. Muharrem'de gökten şöyle nida olur. "Dikkat ediniz. Filan kimse Allah'ın halkının hayırlılarındandır. Onu dinleyiniz ve ona uyunuz." (Ramuz El Hadis, 2/518-5)





Şevval ayında ayaklanma, Zilkade'de harb konuşmaları, Zilhicce'de ise harb vaki olacak. Hacılar soyulacak, kanları (Cemretül Akabe) üzerine akacak. (Kıyamet Alametleri, s. 166)





Zilkade ayında kabileler savaşır, hacılar kaçırılır, melhameler (kanlı harpler) olur. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 34)





Şevval'de savaş naraları, Zilhicce'de harb ve kıtal (muharebe, kavga) olur, yine Zilhicce'de Hacı talana uğrar, hatta caddeler kandan geçilmez ve haramlar çiğnenir. Beyt-ül Muazzama'ın yanında büyük günahlar işlenir. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 37)




1979 yılında gerçekleşen Kabe baskınında bir katliam yaşanmıştır. Bu olayın ahir zaman alametlerinin ardı ardına çıktığı dönemin tam başında yani Hicri 1400 yılının ilk gününde meydana gelmesi dikkat çekicidir. Bundan 7 sene sonra Hac sırasında çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu kanlı olaylar, hadislerde tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır.
(sol resim) Türkiye Gazetesi, 21 Kasım 1979
(sag resim) Türkiye Gazetesi, 2 Ağustos 1987


Hadislerde geçen ifadeleri incelediğimizde de aynı dönemle ilgili önemli olaylara işaretler bulunduğu görülecektir:

Beyt-ül Muazzama'nın yanında büyük günahlar işlenir.

Yukarıdaki hadiste, Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) içinde değil, yanında çıkacak olaylara dikkat çekilmektedir. 1407 yılının Zilhicce Ayı'nda (Hac mevsiminde) meydana gelen olaylar da ilkinden farklı olarak Kabe'nin içinde değil yanında gerçekleşmiştir. En başta anlattığımız olay ise 1 Muharrem 1400'de Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) bizzat içerisinde olmuştur. Her iki olay da rivayetlerin işaretine uygun bir şekilde gerçekleşmiştir.

Kabe'de kan akıtılması, hacıların katledilmesi gibi, hadislerde haber verilen böyle önemli iki büyük hadisenin Mehdi hakkında bildirilen tüm alametlerin çıktığı dönemde birbiri ardına gerçekleşmesinin bir rastlantı olamayacağı açıktır.

... Zilhicce'de harb ve kıtal (muharebe, kavga) olur.

Hadislerde, bu savaş ve çatışmalardan, hacıların öldürülmesi konusu ile birlikte bahsedilmesi söz konusu olayların aynı zaman diliminde meydana geleceklerini göstermektedir. Aynı dönem, İran-Irak Savaşı'nın çıktığı, Ortadoğu ülkelerinde çatışma ve karışıklıkların en yoğun yaşandığı bir dönemdi.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Doğu Tarafından Bir Ateşin Görünmesi



Doğudan üç veya yedi gün ardı ardına büyük bir ateş zuhur edecek, gökte karanlık görülecek, gökte alışılmış olan kırmızılığın aksine bambaşka bir kızıllık yayılacak. Yeryüzünün duyup anlayabileceği bir dille nida edilecek. (Kıyamet Alametleri, s. 166)



"İkdiddurer" isimli kitapta Mehdi'nin zuhur alametleri bahsinde geçiyor:



Doğuda, semada üç gece görünen büyük bir ateşin çıkması. Mutad (alışılmışın dışında) şafak kızıllığı gibi olmayan bir kırmızılığın semada görülüp ufukta yayılması. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)





Ebu Cafer b. Muhammed b. Ali (r.a.)'dan rivayet edildi. Siz üç veya yedi gün, doğudan bir ateşi gördüğünüz zaman Al-i Muhammed'in çıkmasını bekleyiniz, inşaAllah-ü Teala, bir münadi Mehdi'nin ismi ile semadan nida edecek ki, doğuda batıda olan herkes bu sesi işitecek.(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)





Yemin ederim ki bir ateş sizi saracaktır. O ateş bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ateş içinde müthiş azap olduğu halde insanları kaplar. O ateş insanları, malları yakıp bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır. Geceki sıcağı gündüzki hararetinden daha şiddetlidir. O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 461)




Mehdi'nin çıkış öncesi alametlerinden olan bu ateş hakkında kısa bir açıklama yapmak yerinde olacaktır.

Bazı kişiler bu ateşi; sebepsiz yere birdenbire ortaya çıkan, sönme nedir bilmeyen, hatta herkesin bulunduğu yerden mutlaka göreceği tarzda bir alamet olarak beklemektedir. Halbuki kıyamet alametlerinin meydana gelişi sırasında imtihan devam ettiğinden onların anlaşılması, herkesin mecburen kabul edeceği bir açıklıkta olmaz. Böylece insanlar akıllarını, vicdanlarını, iradelerini kullanarak karar verirler. Şayet kıyamet alametleri ile ilgili hadisler en ince ayrıntısına kadar (mesela; hangi şehirde, kaç tarihinde, ne şekilde çıkacağı) anlatılsaydı, daha önce de belirttiğimiz gibi herkes mecburen kabul eder, insanlar arasında derece farkı kalmazdı. Bu sebeple kıyamet alametleri ile ilgili hadisler özellikle yarı kapalı bir şekilde bildirilmiştir.

Ateş alametini de bu şekilde değerlendirmek gerekmektedir. Bir ateş sebepsiz yere çıkmaz; ya bir kaza ile ihmal neticesinde veya kasıtlı bir olay ile çıkar. Mehdi'nin çıkış alameti olarak söylenmesi, onun çok garip ve olağanüstü bir alamet şeklinde çıkmasını gerektirmez. Önemli olan bu ateşin, hadiste tarif edilen ateşin özelliklerine ve ortaya çıkış vaktine uygun olmasıdır. Bu ateşi tanımak ve tespit edebilmek için yapılacak ilk iş, özelliklerinin ortaya çıkartılmasıdır.

Bilindiği gibi Temmuz 1991 yılında Irak'ın, Kuveyt'i işgali sonrasında, Kuveyt'e ait petrol kuyularını ateşe vermesi sonucunda Kuveyt ve Basra Körfezi'ni çok büyük bir ateş sarmıştı. Bu ateşle ilgili o dönemdeki yazılı kaynaklarda yer verilen bazı açıklamalar şöyledir:

- Kuveyt'de yanan petrol, insan ve hayvanlar arasında ölüme sebep oldu. Uzmanlara göre günde yarım milyon ton petrol duman olarak atmosfere karıştı. Her gün 10 bin tondan fazla is, kükürt, karbondioksit ve büyük miktarda, kanser yapıcı özelliği olan hidrokarbonlar bulut gibi körfez üzerinde asılı durdular... Yalnız Körfez değil, onun şahsında Dünya yandı. (M. Necati Özfatura, Kurtlar Sofrasında Ortadoğu, s. 175)

-Ateşe verilen iki kuyu, Türkiye'nin bir günde çıkarabildiği kadar petrol veriyordu ve dumanlar 55 km. uzaklıktaki Suudi Arabistan'dan bile görülebiliyordu. (Hürriyet, 23 Ocak 1991)

-Kuveyt'te ateşe verilen yüzlerce petrol kuyusu alev alev yandı. Uzmanların "söndürmek son derece zor" dedikleri petrol kuyularındaki yangının Türkiye'den Hindistan'a kadar olan geniş bir bölgeyi en az 10 yıl süreyle etkileyebileceği bildirildi.

Ateşe verilen petrol kuyularında çıkan alev ve dumanlar atmosferi devamlı kirlettiler. Kuveyt gündüzleri gece manzarası arz ediyordu. Alevlerle birlikte yükselen füme rengi duman, Kuveyt semalarında sonbahardan kış mevsimine geçişi hatırlattı... Kuveyt'in tamamının yaşanılır hale gelmesi için en az bir senelik bir zamana ihtiyaç olduğu açıklandı. Kilometrelerce uzaktan görülen alevlerle birlikte yükselen dumanlar, Kuveyt semalarını tamamen kaplayarak ülkeyi yaşanmaz hale getirdi ve varlıklı olanlar Kuveyt'i terk ettiler.

Dahran'daki araştırma merkezi müdürü Abdullah Dabbag'ın New York Times'da çıkan açıklamasına göre, Basra Körfezi'ndeki kirlenme neticesinde 106 tür balık, 180 tür yumuşakça ve bölgede yaşayan 450 tür hayvan yaşama savaşı verdi. 600 petrol kuyusundan yükselen dumanların komşu ülkelere yayıldığı, ayrıca kükürt gibi kanserojen maddeler ihtiva eden dumanların asit yağmuruna dönüşerek tarımda verimi azalttığı açıklandı. (M. Necati Özfatura, Kurtlar Sofrasında Ortadoğu, s. 171)



Yemin ederim ki bir ateş sizi saracaktır. O ateş bugün Berehut* denilen vadide sönük vaziyettedir... (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s.461)
* Berehut: Bir vadi veyahut bir kuyu adıdır. (Kamus Tercemesi, 1/550)




1991 yılının Temmuz ayında Irak'ın, Kuveyt'i işgal etmesi ve Kuveyt'e ait petrol kuyularını ateşe vermesi sonucunda Kuveyt ve Basra Körfezi'ni çok büyük bir ateş sarmıştır.
Saddam'ın emriyle askerler Kuveyt'teki petrol kuyularını ateşe verdi.


Önceki sayfalarda yer verdiğimiz hadis-i şerifin yukarıdaki ilk kısmında, ateş için "sönük bir vaziyettedir" denmektedir. Ateş, yanıcı bir maddenin yanmasıyla meydana geldiğine göre burada sönük vaziyette bekleyen ateşin kendisi değil, ateşin yakacağı hammaddedir. O halde burada toprak altından çıkarılan petrole işaret ediliyor olabilir. Nitekim hadisteki Berehut denilen yer, bir kuyunun adıdır. Bu kuyu petrol kuyusu olarak düşünülebilir. Zamanı gelince bu kuyulardan çıkarılan petrol, yanmaya hazır bir ateş haline gelmektedir.

"O ateş müthiş azap olduğu halde insanları kaplar." O ateş, sadece yanan bir ateş değil, aynı zamanda insanları canından, malından ederek azap içinde, elem-üzüntü içinde bırakacak ve bütün doğayı kirletecek olan bir ateştir.

"O ateş insanları, malları yakar bitirir." O ateş bir kısım insanların ölümüne sebep olmaktadır. Bunun yanında malları yakarak, maddi zarara sebebiyet verdiği gibi, tüm çevreyi ve doğayı kirleterek de insanların geçim kaynaklarını yok etmektedir.

"Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır." O ateşin, "rüzgar ile bulut gibi uçan" kendisi değil dumanıdır. Burada benzetme yapılarak dumanın bulutlara kadar yükseleceği de anlatılmıştır. Bu duman rüzgarın etkisiyle her yöne doğru yayılmaktadır.

"Geceki sıcağı, gündüzki hararetinden daha şiddetlidir." O ateşin hem gündüz, hem gece devamlı yandığı anlaşılmaktadır.

"O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak, yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur." O ateşin çok yükseklere kadar tırmandığına ve bu ateşten gökgürültüsü gibi pek şiddetli bir gürültü ile patlamalar meydana geldiğine işaret edilmektedir.

"Gökte alışılmış olan kırmızılığın aksine bambaşka bir kızıllık yayılacak." Hadisin bu kısmında, olayın gece vakitlerinde meydana geleceğine işaret edilmiştir. Gece vakti meydana gelen büyük infilakın alevleri çok şiddetli bir aydınlanma yapar. Bu kızıl alevlerin meydana getirdiği kızıl aydınlanma, halkın alışık olduğu kırmızı "tan" aydınlanmasından çok ayrıdır. Çünkü gece vakti böyle gündüz gibi aydınlanma olağanüstü bir olaydır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Güneş'ten Bir Alametin Belirmesi



O, (Mehdi), Güneş'ten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)





Güneş alamet olarak doğmadıkça Mehdi çıkmayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)



Kıyametin alametlerinden biri de Güneş'te meydana gelecek olağanüstülüklerdir. 20. yüzyılda Güneş'te büyük bir patlama yaşanmış ve Dünya bu patlamadan çok etkilenmiştir. Hadiste yer alan Güneş'te belirecek söz konusu alamet, 20. yüzyılda görülen bu büyük patlama olabilir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Güneş Tutulması



Güneş alamet olarak doğmadıkça Mehdi çıkmayacaktır.
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)






Güneş'te oluşacak alamet, 20. yüzyılda yaşanan patlamanın yanısıra, geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük Güneş tutulmasına da işaret ediyor olabilir. 11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulması 20. yüzyılın son tam Güneş tutulmasıdır. İlk kez bu kadar çok insan Güneş tutulmasını, hem de bu kadar uzun bir süre izleyebilmiş, inceleme fırsatı elde etmiştir. Bu tutulmada dikkat çeken bir nokta da Türkiye'nin de bu tam tutulmanın en iyi izlendiği ülkelerden birisi olmasıdır. Bartın'dan Silopi'ye kadar, yaklaşık olarak 12 şehir ve 100 ilçe tutulmayı gözleyebilmiştir.
Bu kadar işaretin birarada ve çok kısa bir zaman dilimi içinde ardarda gerçekleşmiş olması elbette tesadüf değildir. Bu işaretler Allah'ın inanan kullarına birer müjdesidir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Sistemlerin Değişmesi



Zamanın inkitaa uğradığı (zamanın kesildiği) bir dönemde Mehdi denen bir adam gelecek... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)



Bu hadiste Peygamber Efendimiz, Mehdi'nin "zamanın kesildiği" yani birçok hadis yorumcusunun da ifade ettiği gibi "zamanın farklılaştığı", "sistemlerin değiştiği" bir dönemde geleceğini bildirmiştir. Bu hadiste işaret edilen "sistem değişikliği" ile kast edilenin, 20. yüzyılda dünyanın dört bir yanında hakim olan komünist rejimlerin yüzyılın sonlarına doğru yıkılması olması muhtemeldir.

20. yüzyıla damgasını vuran kanlı savaşların ve katliamların en büyük nedenlerinden biri, materyalist felsefenin ürünü olan komünist ideolojinin hakimiyetidir. Bu ideoloji, Avrupa'dan Asya'ya, Güney Amerika'dan Afrika'ya kadar dünyanın büyük bölümünde etkili olmuş, birçok ülke on yıllar boyunca komünist rejimler tarafından yönetilmiş veya komünist örgütler tarafından hedef alınmıştır. 1990'lı yıllara kadar devam eden soğuk savaşın ve en acımasız katliamların nedeni komünizm olmuştur.

Komünist rejimler diğer ülkelerle savaşarak ideolojilerini yaymaya çalışmanın yanında, kendi halklarına da büyük bir zulüm uygulamışlar, çok geniş kitleleri idamlar, toplu katliamlar, toplama kamplarındaki ağır koşullar ve kıtlıklar gibi yöntemlerle öldürmüşlerdir.
Komünist rejimler, tarihçilerin hesaplamalarına göre, 20. yüzyıl boyunca 120 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. Bunların çoğu, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. On milyonlarca erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece komünist rejimlerin, katı ve vahşi özellikleri nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Bunun dışında milyonlarca insan, komünistlerin zulmüne uğramış, bu yüzden göçe zorlanmış, ellerinden malları, tarlaları alınmış ve her an öldürülme, suçsuz yere tutuklanma veya zulüm görme korkusu altında yaşatılmışlardır.

Ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru, çok güçlü ve sarsılmaz sanılan bu ideolojiye sahip rejimler birer birer çökmeye, güç kaybetmeye başlamışlardır. Bu çöküşün en belirgin sembolü, 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılmasıdır. İki yıl sonra, dünyanın en büyük ve en güçlü komünist devleti olan Sovyetler Birliği yıkılmış ve Doğu Bloku tamamen parçalanmıştır. Afrika'dan Hindiçini'ne kadar uzanan bir coğrafyada farklı komünist rejimler birbiri ardına çökmüş, 1945'ten beri dünyanın sabit uluslararası sistemi olan "iki kutuplu dünya düzeni" ortadan kalkmış, siyasi yorumcuların deyimiyle yeni bir dünya düzeni kurulmuştur. Son derece şaşırtıcı bir şekilde sonuçlanan bu gelişmeyle, hadiste dikkat çekilen "sistem değişikliği" gerçekleşmiştir.

Günümüzde ise, komünizmin son fikri ve siyasi kalıntıları da yok olmakta, dünya bu kanlı ideolojiden tamamen temizlenmektedir. İslam ahlakının dünyaya yayılması ile bu sistemlerin dünyanın dört bir yanına getirdiği zulüm, acı, karanlık ve yokluk yeryüzünden gerçek anlamda silinecek, insanlar güzelliğe, zenginliğe, refaha ve huzura kavuşacaklardır. Allah, zorlukların, karanlıkların, savaş, katliam ve acıların ardından, rahmetinin ve ihsanının bir tecellisi olarak insanlara eşsiz nimetler sunacaktır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Tozlu Dumanlı Bir Fitne



Tozlu dumanlı, karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takip edecek...(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)



Bu hadiste ise, Mehdi'nin çıkışından önce, tozlu ve dumanlı, karanlık bir fitnenin görüleceğinden söz edilmektedir. Fitne, "insanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya hak ve hakikatten saptıracak şey, savaş, azdırma, karışıklık, ihtilaf, kavga" gibi anlamlara gelen bir kelimedir.* Hadiste bu fitnenin ardında toz ve duman bırakacağı belirtilir. Ayrıca bu fitnenin"karanlık" olarak nitelendirilmesi, nereden geldiği belli olmayan, umulmadık bir olay olduğuna işaret kabul edilebilir.

Bu açılardan bakıldığında söz konusu hadisin, 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'nin New York ve Washington şehirlerinde meydana gelen, dünya tarihinin en büyük terör olayı olarak nitelendirilen saldırıya işaret etmesi muhtemeldir. Televizyon ekranlarında ve gazetelerde de şahit olunduğu gibi, bu iki büyük terör olayının ardından büyük bir toz bulutu ve duman çevreyi sarıp kuşatmıştır.



New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Washington'da Pentagon binasına çarpan uçakların yakıtlarının sebep olduğu patlamalar sonucunda büyük bir duman oluşmuş ve bu duman tüm şehirden ve hatta civar kentlerden görülebilecek kadar yükselmiş ve yayılmıştır. Patlamalar sonucunda çöken binalar ise, daha büyük bir toz bulutunun oluşmasına neden olmuş, hatta çevredeki insanların üzerleri tamamen bu tozla kaplanmıştır.

Bu olay, hem dünya tarihinin en büyük terör saldırılarından biri olması, hem diğer alametlerle yakın dönemlerde vuku bulması ve ayrıca hadiste yapılan tarife benzer özellikler taşıması sebebiyle son derece önemlidir. Dolayısıyla binlerce masum insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan, insanlık tarihinin bu en elim terör olaylarından biri, hadiste haber verilen ve Mehdi'nin çıkışının bir alameti olarak bildirilen "tozlu dumanlı, karanlık fitne" olabilir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Yaygın Katliamların Meydana Gelmesi



Mehdi'den önce, yaygın katliamların vuku bulacağı büyük bir fitne görülecektir.(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 37)





Çok acıklı durumlar ve elim manzaralar görülür. Fitneler arka arkaya devam eder... Ana, baba, kız, erkek herkesi öldürür... Bunların arasında fitne, şiddet, helak ve kaçmalar olur. Ne zaman bitti denilir, gene de devam eder gider. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 36)



Peygamberimiz (sav)'in Mehdi'nin gelişi ile ilgili bildirdiği hadislerin büyük bir kısmında, Mehdi gelmeden önce dünyada karmaşa, güvensizlik ve huzursuzluğun hakim olacağı üzerinde durulmaktadır. Savaşlar ve çatışmaların yanı sıra, toplu katliamların yaşanacak olması da bu dönemin belirgin özellikleri arasındadır. Ayrıca hadiste katliamların yaygın olacağına, yani tüm dünya çapında yaşanacağına dikkat çekilmektedir.

Geçtiğimiz yüzyılda iki büyük dünya savaşı yaşanmış ve sırf bu savaşlarda 65 milyon insan hayatını kaybetmiştir. 20. yüzyıl boyunca siyasi nedenlerle katledilen sivillerin sayısının 180 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Bu, daha önceki yüzyıllarla kıyaslandığında olağanüstü derecede yüksek bir rakamdır. Gerçekte 20. yüzyıla dek dünya üzerindeki savaşlar çoğu zaman bir cephe savaşı şeklinde yaşanır, yani belirli bir hat üzerinde savaşan ordular arasında geçerdi. Oysa 20. yüzyıldaki silah teknolojisi ve buna bağlı olarak geliştirilen askeri stratejiler, "topyekün savaş" kavramını ortaya çıkarmış, savaşlar sadece cephedeki askerleri değil, cephe gerisindeki sivilleri de büyük ölçüde hedef almıştır. Şehirlerin bombalanması, kimyasal, biyolojik veya nükleer silahlar, soykırım, toplama kampları gibi kavramlar, ilk kez 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Söz konusu vahşet sürmekte, bugün 21. yüzyılda hala dünyanın dört bir yanında kanlı savaşlar ve çatışmalar devam etmektedir. Bu savaşların ortak özelliği ise, yukarıdaki hadiste de belirtildiği gibi toplu katliamların yaşandığı savaşlar olmasıdır. Bir yandan kitle imha silahlarının kullanılmaya başlanması, diğer yandan da çatışmayı ve kan dökmeyi teşvik eden ideolojilerin fikri egemenliği, katliamların çok geniş kapsamlı olmasına neden olmaktadır.

Yakın tarihe bakıldığında pek çok insanın hayatını kaybettiği çeşitli katliam örnekleri görülecektir. Örneğin Bosna Savaşı, ağırlıklı olarak sivil halkın hedef alındığı, kadın, çocuk, yaşlı denmeden binlerce insanın katledildiği bir savaş olarak tarihe geçmiştir. Savaş sonrasında ortaya çıkarılan toplu mezarlar ise katliamın boyutlarını gözler önüne seren çarpıcı bir delil olmuştur.

Filistin halkına karşı 1940'lardan beri yürütülen bir diğer "etnik temizlik" operasyonu ise, daha uzun vadeli bir katliam politikasıdır. Bu politikanın Sabra ve Şatilla katliamları gibi örnekleri, yaşanan dramın boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Afrika kıtasında da sık sık çeşitli farklı etnik kökenler arasında şiddetli çatışmalar yaşanmakta ve binlerce insan hayatını yitirmektedir. 1997 yılının ilkbaharında 5 büyük ülkeyi, Zaire, Ruanda, Uganda, Burundi ve Tanzanya'yı içine alan bir bölgeyi etkileyen bir savaş, iki büyük kabile arasında yaşandı: Hutu ve Tutsi kabileleri. Bu etnik savaşta yarım milyona yakın insan hayatını yitirdi. On binlerce kişi ormanlarda açlıkla, sefaletle, salgın hastalıklarla mücadele etti ve çok büyük bir bölümü öldü. Küçük çocuklar ve bebekler bile sırf başka bir kabileden oldukları için vahşice öldürüldüler.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Şam ve Mısır Meliklerinin Öldürülmesi



Ondan önce Şam ve Mısır melikleri (hükümdar, memleket sahibi) öldürülecektir...(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)



Bu hadiste Mehdi'nin gelişinden önce Şam ve Mısır yöneticilerinin öldürüleceklerine dikkat çekilmektedir.

Mısır'ın yakın tarihi incelendiğinde hadiste de belirtildiği gibi bir "meliğin" öldürüldüğü görülmektedir: 1970 yılında Mısır'ın başına geçen ve 11 yıl iktidarda kalan Enver Sedat.

Enver Sedat 1981 yılında bir resmi geçit sırasında muhalifleri tarafından düzenlenen bir suikast sonucunda hayatını yitirmiştir. Mısır tarihinde öldürülen yöneticilerden diğerleri de, 1910 yılında suikaste uğrayan Başbakan Butros Gali, 1945 yılında öldürülen Mısır Başbakanı Ahmed Maher Paşa ve 1948'de yine bir suikast sonucu öldürülen Mısır Başbakanı Mahmoud Nukrashy Paşa'dır.
Şam kelimesi ise, yalnızca Suriye'deki Şam şehri için kullanılmaz. Şam, Arapça'da kelime anlamı olarak "sol" anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder.1 Şam bölgesi yöneticilerinden de suikaste uğrayan çok sayıda kişi olmuştur. Bunlardan birkaç örnek şöyledir;

1920'de öldürülen Suriye'nin eski Cumhurbaşkanı Salah Al-Deen Beetar,
1921'de öldürülen Suriye Başbakanı Droubi Paşa,
1949'da suikaste uğrayan Suriye Başbakanı Muhsin al-Barazi,
1951'de öldürülen Ürdün Kralı Abdullah,
1982'de bombalı suikaste uğrayan Lübnan'da Falanjist Lideri Beşir Cemayel...2
--------------------------------------------------------------------------------------
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Eski Ürdün Kralı Abdullah'ın Öldürülmesi



Mehdi'nin çıkış alametlerinden birisi de, Haşimiler'den üst düzey birinin öldürülmesidir. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, s.12)



Bilindiği gibi Ürdün, Haşimi Krallığı olarak anılmaktadır. Ürdün, Osmanlı'dan ayrıldıktan sonra bir dönem İngiltere'nin kontrolü altında idi. İngiltere 1946 Londra anlaşması gereğince Ürdün'ün bağımsızlığını tanıdı. Ve Ürdün emirliğinin başındaki Abdullah'a da Ürdün Krallığı payesi verildi. Kral Abdullah, daha sonra, 1951'de yine İngilizler taraf?ndan öldürtüldü. Hadis'te dikkat çekilen olay da böylece gerçekleşmiş oldu.


Ürdün Kralı Abdullah 1951'de Mescid-i Aksa'da ibadet ederken suikaste uğramıştı.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Mısırlıların Esir Alınması



"Şam ehli, Mısırlı kabileleri esir alacaklardır." (El Kavl-ul Muhtasar Fi Alamat-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)



Daha önce de belirttiğimiz gibi, Şam bölgesi, Hicaz (Mekke-Medine'nin olduğu bölge)'nin sol tarafında kalan bölgedir. Bugün sözkonusu bölgede yer alan devletler arasında İsrail de bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hadisle İsrail Devleti'nin Mısır ile olan savaşlarına ve Mısır topraklarını işgaline işaret ediliyor olabilir.

26 Ekim 1956 tarihinde İsrail Mısır'a saldırdı ve Sina Yarımadası'nı işgal etmeye başladı. Birleşmiş Milletler'in araya girmesiyle sıcak çatışmalar bir süre sona erdi ve İsrail sınırına BM Barış Gücü yerleşti. 1967 yılındaki 6 Gün Savaşı ise İsrail-Mısır arasındaki başka bir savaştı. 5 Haziran'da İsrail Hava Kuvvetleri, Mısır'ın bazı hava üslerine saldırılarda bulundu. Bu saldırılar nedeniyle çok büyük zarar gören Mısır Hava Kuvvetleri 5 Haziran'ı takip eden günlerdeki çatışmalarda hiçbir etkinlik gösteremedi. Sina'daki Mısır birlikleri geriçekildi. 9 Haziran'da İsrail, Golan tepelerine saldırdı ve bölgeye egemen oldu. Bu arada Batı Şeria ve Kudüs'ü de yavaş yavaş ele geçiriyorlardı. Bu savaşın sonunda İsrail, Gazze Şeridi ile Sina Yarımadası'nın tümünü, Şeria akarsuyunun Batı yakasını (Batı Şeria), Kudüs kentini ve Golan tepelerini ele geçirdi. Daha sonra yapılan anlaşmalarla İsrail Sina'dan tamamen çekildi. Ancak bugün halen Batı Şeria, Golan tepeleri ve Kudüs İsrail işgali altındadır.

Bu savaşlar sırasında oldukça fazla sayıda Mısırlı, İsrail askerleri tarafından esir alındı. Pek çok Mısırlı da hayatını kaybetti.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Şehirlerin Yok Olması



"Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur." (Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 38)





Mamur beldeler harab edilince... kıyametle senin aranda şu iki parmak arası kadar bir mesafe kalmış demektir. (Kıyamet Alametleri, s. 143)





Yeryüzünün etrafından harab olmalar başlayacak. Nihayet Mısır da harap olacak, ancak Basra harab oluncaya kadar Mısır harab olmadan emin olacak. Basra'nın harabı Irak'ın harab olmasından olacak. Nitekim Mısır'ın harabı da, Nil kurumasından kaynaklanacak... (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s.530)



Hadislerde belirtilen büyük şehirlerin, mamur beldelerin helak oluşu ve harab edilmesi, savaşlar ve çeşitli doğal afetler sonucunda meydana gelen yıkımları akla getirmektedir. Bunların yanısıra yakın geçmişte geliştirilen nükleer silahlar, uçaklar, bombalar, füzeler ve benzeri silahların savaşlarda kullanılması da büyük tahribata neden olmuştur. Bu tahrip gücü yüksek silahlar tarihteki benzerleriyle kıyaslanmayacak düzeyde yıkımlara yol açmıştır. Elbette hedef konumundaki "büyük şehirler" de bu yıkımlardan birinci derecede etkilenen yerler olmuştur.



II. Dünya Savaşı'nın benzersiz sonuçları buna bir örnek olarak verilebilir. Dünya tarihinin en büyük savaşında, atom bombasının kullanılmasıyla Hiroşima ve Nagasaki şehirleri tamamen yerle bir olmuştur. Avrupa'nın başkentleri ve önemli şehirleri de ağır bombardımanlar neticesinde büyük ölçüde yıkılmıştır. Britannica Ansiklopedisi II. Dünya Savaşı'nın Avrupa şehirlerinde neden olduğu hasarı şöyle anlatır:

Meydana gelen tahribat Avrupa'nın büyük bölümünü Ay'ın yüzeyine dönüştürmüştü: Şehirler bombardımanlar sonucunda harap oldu, sayfiye yerleri kavruldu ve simsiyah oldu, yollar bombaların açtığı çukurlarla kaplandı, demiryolları kullanılamaz hale geldi, köprüler yıkıldı, limanlar batık gemilerle doldu. Savaş sonrası Almanya'nın Amerikan Bölgesi askeri valisi General Lucius D. Clay'in dediği gibi, "Berlin sanki ölülerin şehri gibiydi."*

Kısacası, II. Dünya Savaşı'nın tarihte benzeri görülmeyen genişlikteki tahribatı hadisin işaret ettiği olayla birebir uyuşmaktadır.

1945 yılında Amerika'nın Hiroşima'ya attığı atom bombasının patlama anında ve hemen sonrasında yaklaşık 100.000 kişi ölmüştür. Hiroşima felaketinden 3 gün sonra yine Amerika'nın Nagasaki'ye attığı bir diğer atom bombası yüzünden patlama anında yaklaşık 40.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Bombalar bir yandan insanların ölümüne sebep olurken, diğer yandan çok büyük bir yerleşim alanı harap olmuş, hayatta kalan bölge halkında ise radyasyon nedeniyle nesiller boyu düzeltilemeyecek genetik ve fizyolojik bozulmalar meydana gelmiştir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Harap Olmuş Yerlerin İmarı



Dünyanın harap olmuş yerlerinin imarı, imar edilmiş yerlerinin tahribi kıyametin şart ve alametlerindendir.(Kıyamet Alametleri, s.138)



Harap olan yerlerin imarı da ahir zaman alametlerindendir. Bir önceki bölümde ele aldığımız gibi, savaşlarla geçen 20. yüzyılda pek çok şehir yerle bir olmuş ve yeniden inşa edilmiştir. Berlin, Leningrad (St. Petersburg), Dresden gibi II. Dünya Savaşı sırasında tanınmayacak hale gelen büyük Avrupa şehirleri, savaş sonrasında yeniden inşa edilmiş ve bugünkü görünümlerini almışlardır.





1995 yılında gerçekleşen deprem Kobe'yi tamamen harabeye çevirmişti. Sayfanın en sağ kısmındaki resimlerde görüldüğü gibi, kısa bir süre içinde şehir yeniden inşa edildi.




Benzer bir örnek olarak Japonya'nın Kobe şehri 1995 yılının Ocak ayında büyük bir deprem sonucu harap olmuştur. Japon hükümeti ve üniversiteleri, depremleri önceden haber veren bir yönteme sahip olabilmek için, yaptıkları sayısız araştırmalara 30 yıl içinde bir milyar dolar (yaklaşık 1.5 katrilyon lira) yatırmışlardı. Ama başarılı olamadılar, çünkü yerkabuğundaki sarsıntıları tanıyıp sınıflandırmak için yüzde yüz geçerli modeller geliştirmek olanaksızdır. Depremin gerçekleştiği Kobe ve Osaka kentlerinin bulunduğu bölge, Japonya'nın önde gelen sanayi ve ticaret merkezlerindendi. Bu yüzden deprem sonrasındaki maddi zarar milyarlarca dolar oldu.* Ama tüm bu zarara rağmen Japonlar kısa bir süre içinde Kobe şehrini tekrar inşa ettiler.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Dördüncü Sulh ve Arap-İsrail Barışı



Ebu Naim, Ebu Umameden tahric etti, Resulullah (sav) buyurdu: Sizinle insanlar (bir nüshada Rumlar deniyor) arasında dört sulh olacak, dördüncü sulh, Heraklius ehlinden bir adam vasıtası ile olur ve bu yedi sene devam eder. Denildi ki: "Ya Resulullah, o gün insanların imamı kimdir?" Buyurdu ki: "Evladımdan kırk yaşında Mehdi'dir." (Kıyamet Alametleri, Osman Çataklı, 299/8)



Hadiste Hz. İsa ile birlikte yeryüzünde bulunacak olan Mehdi'nin alametlerinden biri haber verilmiştir. Bu alamete göre Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında 4. kez bir barış anlaşması yapılacak, bu anlaşma 7 yıl sürecektir.

Bu sürenin sonunda ise Mehdi gelecektir. İslam aleminden birçok kimsenin kanaati, hadiste geçen "4. Sulh"un, 1979'da ABD-İsrail ve Mısır arasında Amerika'da Camp David'de yapılan anlaşma olduğudur. (En doğrusunu Allah bilir.)
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Bir Ordunun Kaybolması



Mehdi'nin beş alameti bulunur. Bunlar Süfyani, Yemani, semadan bir sayha (çağrı, nara), Beyda'da bir ordunun batışı ve günahsız insanların öldürülmesidir. (Naim Bin Hammad)





...Kendisine bir ordu gönderilecek. Bunlar yerin bir çölünde iken yere batırılacaklardır. (Müslim'den; Geleceğin Tarihi 4, s.31)





Bir ordu savaş için gelir, çöle girdiğinde baş ve sonundakileri batar, ortadakiler de kurtulmaz. (Hanbel, Tirmizi, İbni Mace, Ebu Davud'dan; Geleceğin Tarihi 4, s.30)2003 yılında gerçekleşen Irak Savaşı sırasında Irak ordusunun büyük bir kısmının neredeyse birden bire ortadan yok olması savaşın en dikkat çekici olaylarından biriydi. Birçok gazete ve televizyonda, Cumhuriyet Muhafızları olarak bilinen yaklaşık 60.000 kişilik ordunun ve Fedailer olarak bilinen yaklaşık 15.000 Iraklı askerin kaybolması haber olarak yer aldı. Yukarıdaki hadislerde bu konuya dikkat çekilmesi, Mehdi'nin ve dolayısıyla Hz. İsa'nın geliş alametlerinden biri olan "bir ordunun batması" olayının gerçekleşmiş olabileceğini göstermektedir. (En doğrusunu Allah bilir) Nitekim ilerleyen günlerde de savaş uçaklarının bir kısmının çöl kumları altına gömülmüş olarak bulunması, hadiste bahsedilen çölde bir ordunun batması olayının Irak ordusu ile ilgili olma ihtimalini güçlendirmektedir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Iraklıların Parası Kalmayacak



"Iraklıların elinde ölçecekleri bir tartı aleti ve alış-veriş yapabilecekleri bir para hemen hemen kalmayacak." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 45)



Ahir zaman ve dolayısıyla Hz. İsa'nın çıkış alametlerinden biri de Iraklıların parasının değer kaybetmesidir. Bu hadis iki ayrı duruma işaret ediyor olabilir. Bunlardan birincisi, İran-Irak ve Körfez Savaşı sonrasında Irak'da yaşanılan ekonomik çöküntüdür. Savaş dolayısıyla büyük zarar gören Irak ekonomisi, savaş sonrası devam eden ambargolar nedeniyle bir türlü düzelmemiştir. Halkın alım gücü düşmüş, yokluk ve fakirlik en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir.

Hadisin işaret ettiği bir diğer durum da, Irak Savaşı sonrasında Irak dinarının tedavülden kaldırılmasının söz konusu olmasıdır. Son savaşla birlikte Irak dinarının hızla değer kaybetmesi ve tedavülden kalkması ihtimali, 2003 tarihli gazete haberlerinde geniş yer almıştır.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Bağdat'ın Alevlerle Yok Edilmesi



Ahir zamanda Bağdat alevlerle yok edilir...
(Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, Cilt 3, sf. 177)



2003 Irak Savaşı'nda, savaşın ilk gününden itibaren Bağdat, en yoğun bombardımana tutulan şehirlerden biri olmuştur. Ağır bombardıman, geceleri Bağdat'ın tıpkı hadiste haber verildiği gibi alev alev yanmasına neden olmuştur. Bağdat'ın gazete ve televizyon haberlerine yansıyan görüntüleri, yukarıdaki hadiste dikkat çekilen olayla tam olarak mutabıktır. Bu da ahir zamanda bulunduğumuzu gösteren açık alametlerden biridir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




İsrail-Filistin Barış Görüşmeleri



Beyt-i Makdis'de barış anlaşması olacaktır.
(Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, cilt 3, s. 184)



Beyt-i Makdis Mescid-i Aksa'nın bir ismidir. Bu hadiste de Beyt-i Makdis denilerek Kudüs'te gerçekleşecek bir barış anlaşmasından bahsediliyor olabilir. Nitekim Filistin topraklarında çatışma ve gerilim elli yılı aşkın bir süredir devam etmektedir. Ancak 1993 yılında Oslo'da yapılan barış görüşmeleri bu topraklara huzur ve güvenliğin gelmesi için önemli bir adım olmuştur. Her ne kadar Oslo'da alınan kararların bazıları adil olmasa ve bazıları da tam anlamıyla uygulamaya geçirilemese de, iki tarafın belli konular üzerinde mutabakata varması önemli bir gelişmedir. 2003 yılında da başta "Yol Haritası" girişimi olmak üzere iki taraf arasında barış müzakereleri devam etmiştir.
 

remi7781

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2007
Mesajlar
449
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kıyametin alametleri




Irak ve Şam'a Ambargo



Ebu Nadre (r.a.) dedi ki; Cabir (r.a.)'ın yanında idik, şöyle dedi: "Öyle bir zaman yaklaşıyor ki, Irak ahalisine bir kafiz (ölçek), bir dirhem (bir ağırlık ölçüsüdür) sevk olunmayacak". Dedik ki: "Bu kimden dolayı olur." Dedi ki: "Acemler ('Arap olmayanlar) bunu men' ederler." Sonra dedi: "Şam ahalisine bir dinar, bir müdy (kile, bir ölçü birimidir) sevk olunmayacak". "Bu kimden dolayı olur" dedik. "Rumlar'dan dolayı" dedi. (Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseyni)






Hz. Ebu Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Irak'a ölçeği ve dirhemi verilmeyecek. Şam'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Mısır'a ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Başladığınız yere döneceksiniz" buyurdu ve üç kere tekrar etti."
(Müslim, Fiten: 33, (2896); Ebu Davud, Harac: 29, (3035))



Irak ve Şam'a ambargo uygulanacak olması kıyamet öncesinde yaşanacağı bildirilen olaylardan, yani Hz. İsa'nın geliş alametlerden biridir. Irak'a, hadiste haber verildiği gibi, on yılı aşkın bir süredir ambargo uygulanıyor olması dikkat çekicidir. Bununla birlikte, Suriye'ye de ambargo uygulanması ihtimali sıkça gündeme gelmektedir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt