Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kısa - Kısa - Kısa - Kısa (2 Kullanıcı)

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Allah razı olsun arkadaşlar
Tabi ekleyebilirsiniz
Bu form biraz nükte ağırlıklı
Menkıbelerin yoğun olduğu form
Binbir Damla (Allah Dostları) formudur
Allah hepinizden razı olsun
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Kanuni Sultan Süleyman avlanmaya çıktığı bir gün sağanak yağmura yakalanınca o civardaki evlerden birine sığınır.

Sıcak ateşin karşısında ıslanan elbiselerini kuruturken:

Gerçekten şu ateş bin altına bedel, der.

Padişah geceyi geçirdikleri evden ertesi gün ayrılırken ev sahibi olan köylüye:

Borcumuz ne kadar? diye sorar.

Uyanık köylü: Bin bir altın yeter, diye cevap verir. Padişahın hayretler içerisinde kaldığını gören köylü, onun soru sormasına fırsat vermeden sözüne devam eder:


Akşamki ateşin bin altın değerinde olduğunu zaten siz söylemiştiniz.

Konaklama ücreti için ise bir altın çok mu fazla?
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Osmanlı tarihinin en renkli simalarından biri de Mehmet Paşadır.

Onu çekemeyenler tarafından Öküz lakabı yaygınlaştırılmıştır.

Günün birinde Öksüz Mehmet Paşanın çadırında çok sayıda insanın olduğu bir zamanda bir öküzün içeri bakıp böğürdüğü görülmüş.

Orada bulunanlar bu tablo karşısında gülünce Paşa, şöyle demiş:

Biliyor musunuz, o, bana ne dedi?

Hiç kimse bir şey demeden meraklı bakışlarla Mehmed Paşaya bakmaya devam etmişler.

Paşa, şöyle sürdürmüş sözlerini:


Bana, bu eşeklerle burada ne yapıyorsun, dedi.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Bir Ramazan günü III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Paşa Şair Haşmet'e hitaben:

Senin de borcun var mı Haşmet, diye sormuş ve ondan şu cevabı almış:

Evet Efendim, var.

Ne kadar? diye sorunca da:

Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz kuruş... şeklinde cevap almış.

Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarlamış sorusunu:

Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı onu soruyorum

Şair Haşmet, bu soruyu da şöyle cevaplamış:


Paşam oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız kul borcudur.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Muzaffer Ozak Hocanın sahaflar çarşısındaki dükkanına giren bir genç:

- Selâmunaleyküm babalık... diye selâm verince, hazret selâmı alır:

- Aleykümselâm kurukalabalık...


B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)

Abartıcı bir kişi olarak tanınan hattat İzzet Efendi bir dostuna:

- Dün gece sabaha kadar oturdum, bir Kuran yazıp bitirdim, demiş.

Az sonra dostu söze girmiş :

- Geçen Ramazanda Kandilliye, bir iftar yemeğine gidiyordum. Boğaziçinde öyle bir fırtına çıktı ki... Dalgalar bindiğim kayığı sahildeki minarelerin şerefelerine kadar çıkardı. Kayık dalgalar arasında sallanırken iftar oldu, toplar atıldı. Ben de sigaramı kandillerden yakıp orucumu bozdum.

Mustafa İzzet Efendi bağırmış:


-Yalan !..

-Yalansa, senin dün gece yazdığın Kuran-ı Kerim çarpsın.
 

desertrose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
3,480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Abartıcı bir kişi olarak tanınan hattat İzzet Efendi bir dostuna:

- Dün gece sabaha kadar oturdum, bir Kuran yazıp bitirdim, demiş.

Az sonra dostu söze girmiş :

- Geçen Ramazanda Kandilliye, bir iftar yemeğine gidiyordum. Boğaziçinde öyle bir fırtına çıktı ki... Dalgalar bindiğim kayığı sahildeki minarelerin şerefelerine kadar çıkardı. Kayık dalgalar arasında sallanırken iftar oldu, toplar atıldı. Ben de sigaramı kandillerden yakıp orucumu bozdum.

Mustafa İzzet Efendi bağırmış:

-Yalan !..

-Yalansa, senin dün gece yazdığın Kuran-ı Kerim çarpsın.

:):):):)Selamun aleykum Allah c.c. razı olsunB)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Rusya'nın istekleri karşısında Padişah II. Mahmut, Divan şairi Keçecizade İzzet Mollanın fikrini öğrenmek ister.

Keçecizade, düşüncelerinin yer aldığı bir tasarıyı Padişaha sunar. Bunun sonucunu öğrenmek amacıyla da sık sık saraya gidip gelir.

Yine bir gün böyle bir maksatla saraya geldiğinde, cahil olan Kızlarağası ona şöyle der:

Molla Efendi, o Rus Çarına tacı biz vermedik mi? Sen niye endişe ediyorsun ki;
padişahımız ondan tacı almasını da bilir.

Adamın bu tavrı karşısında, İzzet Molla, ellerini havaya kaldırıp şöyle dua eder:


Allahım, şu adamın aklını bir gece olsun bana versen de, hiç değilse rahat bir uyku uyusam.

:p:p:p:p:p:p
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderilen İncili Çavuşun elbisesinin bazı yerlerinde yama varmış.

Kral kıyafetinden dolayı yadırgadığı İncili Çavuşa:

Bana senden başka gönderecek adam bulamamışlar mı? diye sormuş.

Bu soruya İncili Çavuş şu cevabı vermiş:


Osmanlılar, adama göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin sebebi bu olsa gerek.

B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)

Padişah IV. Murat, Bağdatı almayı düşündüğü sıralarda devletin ileri gelenleriyle bir toplantı yaptı.

Bu toplantıda Padişah ve yakın çevresi Bağdatı almak fikrinde birleşmişlerdi.

Ordu komutanlarından biri ise kesinlikle savaştan vazgeçilmesini istiyordu.

Tam o esnada dışarıdan bir merkep sesi gelmeye başladı.

İşte bu anda IV. Murat, sesini yükselterek şöyle dedi:


Hep bir ağızdan konuşmayın, ne dediğiniz anlaşılmıyor.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendiden şu beyitle fetva istemiş:

Dırahta ger ziyân etse karınca
Zararı var mıdır ânı kırınca

(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)

Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:

Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Sen niçin ağlıyorsun?

Hasan-ı Basri hazretlerine bir zat gelip, "Benim bir kızım var, gece gündüz ağlamaktan gözleri kör oldu. Çaresi yok mu?" diye yalvarıp ağladı. Hasan-ı Basri hazretleri üzüldü, kalkıp eve geldiler. Kıza niye ağladığını sordu. Kız dedi ki:


-Efendim, ben Rabbime aşığım. Ona aşkımdan ağlıyorum. Dilimden ve halimden anlayan yok. Siz olmasaydınız bunu yine söylemezdim. Kör olan gözlerim için de üzülecek bir durum yok. Eğer bu gözler yarın ahirette Allahü teâlâyı görebilecekse Ona binlerce göz feda olsun, hiç kıymeti yok. Eğer ahirette bu gözler yüce Rabbimi görmeye layık değilse, ben onları niye göz diye taşıyayım? Ahirette de kör olacaklarsa, dünyada iken de kör olup gitsinler.)

Hasan-ı Basri hazretleri, -Aynen devam evladım, hiç üzülme, Peygamber efendimiz "Kişi sevdiğiyle beraber olacaktır" müjdesini verdi deyip ayrılırken,

"Biz buraya nasihatçi ve hekim olarak geldik, şifa telkin edecektik. Halbuki nasihatçi ve hekimi bulmuş olarak gidiyoruz dedi.."
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Bir gün bir adam gelip Resulullahtan devesine bindirmesini istedi.

Resulullah ise:

Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim. deyince,

Adam şaşkınlıkla, Ya resulullah ben devenin yavrusuna nasıl bineyim? dedi.


Peygamberimiz de:

Bütün develeri dişi deve doğurmamış mıdır?
diye karşılık verdi.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

İki büyük düşünür ve şair Fuzuli ve Ruhi devrin padişahının sarayında bir davete icabet etmişler. Eften püften şeylerle kopmayacak dostlukların adamı olan bu iki arkadaş, cennetten bi köşevari sarayın muhteşem güzel bahçesinde dolaşırlarken; Şair Ruhi 'nin aklına muziplik gelmiş;

RUHİ :

Ya Fuzuli dostum, şu cennet gibi bahçenin, şu güzel çiçeklerin içinde, şu gözalıcı işlemeli duvarların dibindeki o uyuz it 'i görüyormusun?

FUZULİ :

Görüyorum ya Ruhi ?!

RUHİ :

İşte o it bu sarayda fuzuli !!!

atılan taşı tekrar gediğine koymak için bir an düşündükten sonra;

FUZULİ :

Doğru söylersin ya Ruhi...
Sıkacaksın şu itin bogazını çıkacak içinden ruhi !!!
 

fa_tih

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Haz 2007
Mesajlar
124
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

YİRMİ SANİYEDE

Şeytan hizmetçi kılığına girmiş ve yirmi sene Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri'nin yanına gidip gelmişti. Bir türlü gönlüne vesvese vermeye, ona istediklerini yaptırmaya muvaffak olamamıştı. Birgün:
- Ey Üstad! Yoksa siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? dedi.
Hazreti Cüneyd:
- Sen lanetli İblissin. İlk geldiğin andan beri seni tanıyorum, buyurdu.
Şeytan:
- Ey Sultanü'l Muhakkikin! Sizin kadar yüksek dereceye ulaşan başka bir büyük zat tanımıyorum. Yirmi senedir size hiçbir isteğimi yaptırmaya muvaffak olamadım, dedi.
- Defol mel'un! Şimdi de beni kendini beğenme hastalığına düşürerek mahvetmek mi istiyorsun! Yirmi senede yapamadığını yirmi saniyede mi yapacaksın? Yıkıl karşımdan! diye bağırdı.

(İnsanın en zayıf damarı "Sensin!" denilerek, koltuğunun altına girmektir. Nice cahil, günahkar, kendisini alim ve faziletli zannederek bu şekilde İslam'a zarar vermiş, verdirilmiştir. Günümüzün de en teklikeli hastalıklarından da birisi budur.)
 

efsude

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2006
Mesajlar
671
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

selamunaleykum mustafa kardesım
Allah razı olsun.cok guzel kıssalardı hemen hemen hepsını okudum.emegıne saglık.
selam ve dua ıle...
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

mustafa_xtar yazdı:
İki büyük düşünür ve şair Fuzuli ve Ruhi devrin padişahının sarayında bir davete icabet etmişler. Eften püften şeylerle kopmayacak dostlukların adamı olan bu iki arkadaş, cennetten bi köşevari sarayın muhteşem güzel bahçesinde dolaşırlarken; Şair Ruhi 'nin aklına muziplik gelmiş;

RUHİ :

Ya Fuzuli dostum, şu cennet gibi bahçenin, şu güzel çiçeklerin içinde, şu gözalıcı işlemeli duvarların dibindeki o uyuz it 'i görüyormusun?

FUZULİ :

Görüyorum ya Ruhi ?!

RUHİ :

İşte o it bu sarayda fuzuli !!!

atılan taşı tekrar gediğine koymak için bir an düşündükten sonra;

FUZULİ :

Doğru söylersin ya Ruhi...
Sıkacaksın şu itin bogazını çıkacak içinden ruhi !!!



ELLERİNE SAĞLIK ASLINDA HEPSİDE ÇOK GÜZEL
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

ve aleykümselam kardeşlerim Allah razı olsun
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

Evi hırsızlar tarafından soyulmuş olan bir kadın, Kanuni Sultan Süleymana gelerek şikayette bulunur.

Padişah kadını dinledikten sonra ona şöyle sorar:

Hırsızların evini soyduğunu duymayacak kadar da insan derin uyur mu?

Evi soyulan kadın, Padişahın sorusuna şu ilginç cevabı verir:

Biz sizi uyanık bildiğimiz için o kadar derin uykuya dalmıştık.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kısa - Kısa - Kısa - Kısa

İbrahim b. Edhem k.s. bir gün bir su kuyusunun yanına geldi. Namaz vakti girdiğinde su çıkarmak için kovayı kuyuya sarkıttı. Yukarı çektiğinde tamamen altınla doluydu. Kovanın içindekilerini kuyuya boşalttı, tekrar sarkıttı. Bu sefer de kova çeşitli mücevherlerle doluydu. Yine geri döktü ve şöyle niyaz etti:

- Ey Allahım, bana hazinenden sunarsın. Fakat bana abdest için su lazım.

Yeniden kovayı sarkıttı, bu defa kova suyla dolu çıktı. Abdest alıp, namazını kıldı.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt