sitemizde dinimizislam.com'un yegane destkçisi olan hanımefendi.. bu husus ta sizi ikinci defa uyarıyorum.. oradaki yazılarda bir kişinin fikirleridir.. itiraz edilemez görmeyin ve orda ne yazıyorsa vahiy gibi iman etmeyin..islamın tek yetkili mercii dinimizislam.com değil.. sizi teyid ederim ki ehli sünnet'e ters yazılarda var...geçmişteki büyük alimlerin sözlerini farklı boyutlarda kullanıyorlar.. imam'ı rabbani.. bunlardan sadece bir tanesi.. daha fazla açmak istemiyorum.. ve şimdiden söylüyorum.. bu hususta tartışmak istemiyorum..beni zorlamayın...
-----
Öncelikle hanımefendi değilim. Erkeğim. Oradaki yazılar hiç kimsenin fikri değildir. Sizden bunu beklemezdim inanın. Araştırmadan yazdığınız anlaşılıyor. Yaklaşık ondokuz tane fetva var, bu konuyla ilgili. Kütübhane numarasına kadar kaynak belirten, orjinal vesikarı bile gösteren bir siteye nasıl kendi fikirleri diyebiliyorsunuz. Seyyid Abdulhakim Arvasi Hazretleri 'kuddise sirruh ' gibi bir zat, haşa kendi fikrinimi söylüyor!!! Bu kadar kuvvetli deliller nasıl inkar edilebilir. Ehli sünnete ters yazıları var demişsiniz. Bunu ispat edemessiniz işte. İnsan neye saldırdığına dikkat etmesi gerekir !!! Bu siteyi hazırlayan insanların Resulullah efendimize 'aleyhisselam' kadar silsile yoluyla hocaları bellidir. Hiçbiri kendi kafasından birşey söylememiştir yazmamıştır. Hocalarından duyduklarını naklederler, hocalarıda kendi hocalarından duyduklarını tabiki. Bu sebeble bu sözünüzün nereye kadar gideceğini hesab etmenizi belirtmek istedim. Tartışmayı bende istemem. Ama sizin gibi birisinin bu siteye saldırması gerçekten çok üzücü. Lütfen aşağıdaki delillere tekrar bakınız. Kendi fikrini söyleyen kütübhane numarasına kadar belirterek kaynak gösterebilrimi ? Lütfen yapmayın.!!!
Orijinal Vesikalar - 1 .:.: www.dinimizislam.com :.:.
Orijinal Vesikalar - 2 .:.: www.dinimizislam.com :.:.
Orijinal Vesikalar - 3 .:.: www.dinimizislam.com :.:.
Bir iş için birkaç niyet .:.: www.dinimizislam.com :.:.
Sünnet terk edilmiş olmaz .:.: www.dinimizislam.com :.:.
Hazret-i Ali'nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Fütuh-ul-gayb m.48] (Bu hadisi açıklayan Hanefî âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri buyuruyor ki:
Bu hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz. Çünkü sünnetler de nafiledir. Bu hadis-i şerif, Zahire-i Fıkh kitabında da vardır.)
Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, 1313 [m. 1896] yılında Hindistânda basılan (Fütûh-ul gayb) kitâbının kırksekizinci makâlesinde diyor ki: Mü’minin, en önce farzları yapması lâzımdır. Farzlar bitdikden sonra, sünnetleri yapar. Ondan sonra, diğer nâfilelerle meşgûl olur. Farz borcu varken, sünnet ile meşgûl olmak, ahmaklıkdır. Farz borcu olanın sünnetleri kabûl olmaz. Alî ibni Ebî Tâlib “radıyallahü anh” bildiriyor: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Üzerinde farz nemâzı borcu olan kimse, kazâsını kılmadan nâfile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur. Bu kimse, kazâsını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile nemâzlarını kabûl etmez). Abdülkâdir-i Geylânînin yazdığı bu hadîs-i şerîfi şerh eden Hanefî mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî buyuruyor ki, (Bu haber, farz borcu olanların, sünnetlerinin ve nâfilelerinin kabûl olmıyacağını göstermekdedir. Sünnetlerin, farzları temâmlıyacağını biliyoruz. Bunun ma’nâsı, farzlar yapılırken, bunların kemâllerine sebeb olan birşey kaçırılırsa, sünnetler, kılınan farzın kemâl bulmasına sebeb olur. Farz borcu olanın kabûl edilmiyen sünnetleri bir işe yaramaz). (Fütûh-ul-gayb)ın bu şerhi fârisî olup, İstanbulda, Bâyezîd Devlet kütübhânesinde, 3866 numarada mevcûddur. İbni Âbidîn de, nâfile bahsinde buyuruyor ki, (Hadîs-i şerîfde, (Temâm yapılmamış olan nemâz, zekât ve başka farzlar, nâfileler ile temâmlanacakdır) buyuruldu. İmâm-ı Beyhekî, bu hadîs-i şerîf, yapılmış olan farzların içindeki sünnetler noksan kalırsa, nâfilelerle bu noksanların temâmlanacağını göstermekdedir. Yoksa, yapılmamış farzların yerine nâfilelerin geçeceğini bildirmiyor dedi. Çünki, başka bir hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, nemâzını temâmlamadı ise, o nemâzın üzerine, temâmlanıncaya kadar, nâfile nemâzları eklenir) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, nâfilelerin, terk edilmiş farzı değil, noksan olarak kılınmış farzı temâmlıyacağını göstermekdedir dedi. (İmdâd)ın (Tahtâvî) hâşiyesi ikiyüzkırkyedinci sahîfesinde de, bu hadîs-i şerîf zikr edilerek, sünnetlerin, kılınmış olan farzdaki kusûrları temâmlıyacağı bildirilmekdedir.
Seyyid Abdülhakim Arvasî hazretleri buyurdu ki:
(Yıllarca kaza borcu olanın, sünnetleri kılarken, kaza namazına da niyet etmesi, dört mezhepte de lazımdır) (S. Ebediyye)
Bunlar fikirmi nakilmi ?