Allah c.c razı olsun...anneme babama anlattım allah emrettiği için kapandığımı, kuranda geçtiğini,kmsenin beni kapanmaya zorlamadığını kendi rızamla isteyerek bilinçli bir şeklde kapandığımı onlara defalarca anlattım..her tartışmada söyledim..lakin beni anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar..annem babam 5 vakit namaz kılan insanlar anne babaları da hacca gitmiş kişiler babamın ve annemin sülalesi de kapalı namazında niyaznda insanlar..anlayamıyorum neden krşı çıkıyorlar nye böyleler vlla üzülüyorum..hadi annem babam namaz kılan biri olmasa dicem tmam bişi blmiyolar ama herşeyi bldikleri halde kapnmama kızıyorlar daha da bşkalarına arkdaş cvresine anlatıo annem ağlayarak sylüo kapandı diye ağladım üzdü beni, beni dnlemedi falan dio iyice sinirleniyorum...elimden ancak namaz kılıp onlar icin dua etmek geliyor..ne diyelim bnda da vardır bir hayır deyip sabrediyorum..brde babamın akrabalarında amcamın kızı var başörtüsü yüzünden doğuda kaldı öğretmendi orda evlendi..babamda bana bunu sylüo snde dio kapalılar gibi kalacan el memleketinde başörtün yüzünden gelemiceksin dio..istemiyorum kapanmanı diyor.. sizden de allah bin kere razı olsun..öyle rahatladım öyle huzurlu oldum ki burda içimi döküp paylaşmak cok iyi geldi bana..beni dinleyen destekleyen dua eden herkese rabbim ne dileği isteiği varsa kabul etsin.. Selam ve Dua ile
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark
Kapanmak isteyipte kapanamayan arkadaşlar haydi buyrun... (8 Kullanıcı)
- Konuyu başlatan -Burcu-
- Başlangıç tarihi
Allah c.c razı olsun...anneme babama anlattım allah emrettiği için kapandığımı, kuranda geçtiğini,kmsenin beni kapanmaya zorlamadığını kendi rızamla isteyerek bilinçli bir şeklde kapandığımı onlara defalarca anlattım..her tartışmada söyledim..lakin beni anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar..annem babam 5 vakit namaz kılan insanlar anne babaları da hacca gitmiş kişiler babamın ve annemin sülalesi de kapalı namazında niyaznda insanlar..anlayamıyorum neden krşı çıkıyorlar nye böyleler vlla üzülüyorum..hadi annem babam namaz kılan biri olmasa dicem tmam bişi blmiyolar ama herşeyi bldikleri halde kapnmama kızıyorlar daha da bşkalarına arkdaş cvresine anlatıo annem ağlayarak sylüo kapandı diye ağladım üzdü beni, beni dnlemedi falan dio iyice sinirleniyorum...elimden ancak namaz kılıp onlar icin dua etmek geliyor..ne diyelim bnda da vardır bir hayır deyip sabrediyorum..brde babamın akrabalarında amcamın kızı var başörtüsü yüzünden doğuda kaldı öğretmendi orda evlendi..babamda bana bunu sylüo snde dio kapalılar gibi kalacan el memleketinde başörtün yüzünden gelemiceksin dio..istemiyorum kapanmanı diyor.. sizden de allah bin kere razı olsun..öyle rahatladım öyle huzurlu oldum ki burda içimi döküp paylaşmak cok iyi geldi bana..beni dinleyen destekleyen dua eden herkese rabbim ne dileği isteiği varsa kabul etsin.. Selam ve Dua ile
Selamun aleykum kardesim,
öncelikle sana sunu söylemek isterim ki biz engelleri kendi kendimize koyuyoruz. cevreyle yasayip onlarla kalkiyoruz, halbuki asil sahibimiz O degilmidir? bende su aralar kendimi kapanmaya hazirliyorum. bol bol kapanma hakkinda kitap okuyorum ve ufaktan alisverisimede basladim cok sükür. Elbetteki aileden kapali yetistirilip ibadetlerini yerine getirmesi icin örnek olan ailelerin cocuklari icin bu durum daha "normal" ve "engelsiz" geciyordur, fakat bu örnegi ailesinde göremeyen veya benim gibi yurt disinda yasayan bayanlar icin kapanmak cok daha mühimdir. Elbetteki zor cünkü kapaliligi hakkiyla yasamaktir bu karari almak, yasam tarzini buna göre derleyip toplamaktir kapanmanin hakki. uzun yillarimi hep komuslara alman arkadaslara okuldaki alman ögretmene sonra ileride is yerine ne cevap verecegimi düsünmekle gecirdim, ama simdilerde diyorum ki kendi kendime "ölüm yaslanmayi beklemez, ve ben Rabbim bana Kulum niye kapanmadin derse ne cevap verecegimi bilemiyorum. Su satirlari yazarken inan gözlerimden yaslar akiyor, keske aileden gelen daha bir islama dönük bir yasantimiz olsaydida bende daha erken vakitte kapansaydim. Ama hic bir zaman gec degildir ve ben her "ben kapanacagim" dedigimde tüylerim diken diken oluyor aglayacaksi oluyorum, inan asil mutluluk bu ve bu yolda...
Dilerimki Allah´tan bende buna dahil olmak üzere tüm müslüman kardeslerim dünya hayatlarinda her an "ben Allaha ne cevap verecegim..?" sözünü aklinda tutar ve bu sekilde hayatina yön verir insallah..
Rabbim yardımcın olsun kardeşim.. Seneler önce ben de aynı sorunla karşı karşıya gelmiştim.. Ne kadar zor olduğunu ben de çok iyi biliyorum yaşamış biri olarak.. Sıkıntılarını at bir kenara.. Rabbime dayan, O'na güven.. Hakkında söylenen tüm olumsuzlukları at bir kenara.. Sabretmeye çalış.. Söylenilenler seni üzecektir.. Belki de dünya dar gelmeye başlayacaktır.. Bunun da bir imtihan olduğu bilinciyle hareket etmelisin.. Rabbime ne kadar yaklaşırsan o kadar huzur alacaksın emin ol.. Söylenenler ve yaşanılanlar da zamanla Rabbimin izniyle bitecektir.. Bu yolda çektiğin sıkıntılar karşına ecir olarak dönecektir Rabbimiz izniyle.. Tavizsiz ol, kararlı ol, güçlü ol, tevekkül et, sabret, çok dua et inşaAllah.. Sıkıldığında buraya içini dök, rahatlarsın inşaAllah.. Dualarımızdasın inşaAllah, diğer kardeşlerimiz gibi.. Rabbim bu mübarek yolda, yolunu sabit kılsın.. İçine ferahlık nasip etsin.. Huzurun daim olsun inşaAllah..
Es selamu aleykum kardeşim. Gönlüne bereket, hisseden yüreğine..
MaşaAllah SubhanaAllah hissettiklerine ve söylediklerine..
Dediğin gibi engelleri biz koyuyoruz.. Rabbimin yardımını, bu yolda çekilen cefanın ecrini unutuyoruz..
İstediğimiz gibi olamıyor maalesef herşey.. Bu da imtihanın bir sırrı işte.. Rabbim yardımcın olsun kardeşim.
Hayırlı haberlerini bekliyoruz inşaAllah..
Rabbim tüm kapanmak isteyip de kapanamayan kardeşlerimize hakkıyla kapnmayı nasip etsin inşaAllah..
Her daim dualarımızdasınız..
Sizi örtünmeye çağırıyoruz!
Sizi tesettüre bürünmeye davet ediyoruz!
Sizi tesettüre bürünmeye davet ediyoruz!
Sizi örtünmeye çağırıyoruz!
Sizi tesettüre bürünmeye davet ediyoruz!
allah razı olsun salavatgetir kardeşim.. babam benmle oturup konuştu son söylediği kapanırsan ben seninle ilgilenmem yok eğer acınırsan her türlü imkanı desteği sağlarım dedi..sabaha kadaar iyi düşün taşın kararını ver dedi..bnde kararlı olduğum için acınmayacağım..lakin dğru mu yapıyorum blmiyorum..
Selamun aleykum kardesim,
önceki yazimdada belirttigim gibi kimimiz ailesinden gördügü islami sartlara uygun sekilde yetisiyor ve bunu cocuk yasta benimsiyorlar, ve kimimizde farkli ailelerde yetisiyoruz. benim ailem hamd olsun az cok ibadetlerini yerine getiren ailelerden, ama bu ibadetlerin artmasi yaslandikca cogalmistir. yani tipik artik yaslaniyoruz durumu ne yazikki. seninle hemen hemen yasitiz, sen anladigim kadariyla kapanmisin ve babanin rizasi olmadigi icin acilsam mi diye düsünüyorsun. Canim kardesim babana su dünya halinde verecegin cevabin belli, fakat ya Rabbimiz sana sorarsa? Bizler Rabbimiz icin kapanmaya calisiyoruz, kapaliligi seciyoruz, ki bunda Rabbimizin bi cikari yok bizim kapanmamiz O´nu ne eksiltir hasa nede cogaltir. Bizim örtünmemizi bizim icin isteyendir Rabbimiz. Sen simdi baban icin acilirsan Allaha verecegin cevabin kalmayacak kardesim. Benim meslegim pedagog, yani az bucuk cocuk gelisimi egitimi psikolojisi ve aile egitimini biliyorum. Sana sunu söyleyebilirim ki her anne "anne" ve her baba "baba" degildir. bu sana lütfen agir gelmesin kardesim, babani kötüleyemem asla! demek istedigim her ne kadar büyüklerimiz olsalarda dedikleri hersey dogru olmaya biliyor. Hos ben hayatim boyunca hep anne ve babamin hakli ciktigini görmüsümdür, fakat hakli olmadiklari ara ara nefisleriyle konustuklarida olmustur. Yani senin sectigin yl kesinlikle dogru olan yoldur, kesinlikle haklisin. Yasamadan inanmasi zor ama belkide senin kapali kalman ailende bilhassa babanda öyle kapilarin acilmasina sebep olacakki sen sebeb oldugun icin kat ve kat sevap kazanacaksin. Insallah kisa zamanda babanin icinede bu ASK düser ve seni anlamaya baslar. Senin icin dua edecegim güzelim. Allah´a sigin ve kesinlikle senin gururun, iffetin olan örtünden vazgecme ne olur bak bende kapanmaya calisiyorum kendimi hazirliyorum senin acildigini duymam beni cok üzer. KApali kalarak nasip olacaklari bir düsün ve birde acilarak belkide sebep olacaklarini düsün kardesim...
Allaha emanet ol ve duani eksik etme
allah razı olsn lakin mecbur kalarak bugün acnmak zornda kaldım...şu an yazarken bile ağlıyorum kndimi zor tutuyorum..ve karar verdim..yarın bu evden ayrılıyorum kmseye birşey sylemeyecegm dışarı ckar gibi ckıcam snra otobüse binip istanbula gidicem.. bndan snra böyle bi ailem yok benim...
Kesinlikle yanlis bir karar kardesim, kacmak cözmeyecek aksine aileni bas örtüne karsi dahada kiskirtacak! Duasiz yola cikmak, silahsiz savasa gitmek gibidir, ben bunu bilir bunu derim ha bunu derkende inan bunu simdi simdi hayatima gecirdigimden ve etkisini, acilan kapilari ve kolayliklari gördügüm icindir. ben suan alisverisimden geldim ve direk senin yazin icin girdim internete. bak ben yurt disinda yasiyorum burda zaten ikinci sinif insan muamelesi görürken ben birde kapanmaya calisiyorum. kardesim hic birsey kolay degil, aklini basina topla gidersen malup olucaksin. bilemiyorum istanbulda kimin var nerde kalacaksin ne yapacaksin fakat kacayim derken Allah göstermesin daha büyük ve farkli sorunlarla karsilasabilirsin. Allah rizasi icin bol bol " La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim" de ve Rabbine inan suan sinaniyorsun kardesim, sinavini böyle sonuclayamazsin. Bak ben genclikte bilhassa blue caginda cok dik basliydim ailemi cok üzdüm cok tartismalar yarattim her seferinde gidecegim bu evden dedim ama insan ailesiz kanatsiz kus gibi yapamiyor. Ailen senin kökün sen kökün olmadan mutlulugu yakalayamazsin. Allah rizasi icin evinde kal belki bir ay belki 5 ay bilemedin bir seneye ailende kabullenicektir insallah, ve inan onlara örtüyle dahi is bulabilecegini gösterebilirsin. biz insanoglu birseyi elde etmek icin birseyleri yikmaya bile razi oluruz bazen fakat hakiki dogruluk hakiki mutluluk bu degil, aileni ezemezsin ezmemelisin ya sabir diyip evinde kalmalisin. inan öfkenle konusuyorsun, yapmamalisin böyle birsey.
Onlara sinirlendimm hırsımı alamadım bileğimi kestimm şu an acıyorr..az bi kanama oldu onun dışında birşey yok..(niyetim ölmek falan değildi sadece o anlık sinirle yaptım))bnde söyledim annemin yüzüne krşı dedim benim böyle bi ailem yok başörtüsü sorn oluyorsa bnde ceker giderim gelmem bu eve dedim..bn kararlıyım dedim..beni bu şeklde kabul etmek zorndasınız dedim..bn başımı acmam dedim..annem biraz saç baş yoldu kzdı bana snra sözüme geldi..çnkü ilk kapnmak istediğimde evden kçmştım gitmştim şmdi de kaçar giderim deyince mecburen lafıma gelmek zıornda kldı..bakalım inşallah bi sorun olmaz..duanızı eksik etmeyin olur mu? bnde sizler için dua ediyorum..rabbim cümlemize yardım etsin hyrlısını versin..
Arkadaşlar ben sözümün arkasındayım ve de kararlıyım acınmayacağım lakin bundan sonraki hayatımda babam olmayacak çünkü kapandığım için beni evlatlıktan sildi..benimle knşmayacakmış bana baba deme dedi bnden birşey de isteme dedi..ne yapalım hyrlısı olsun diyorum..bnde kararımdan vazgeçmediğimi söylüyorum..arşın oraysa halepte burası..
"De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana emrolunan budur ve ben teslim olanların ilkiyim." 6/En‘âm, 162-163
Örtünme Emrinin Allah'ın namaz, oruç, hac, zekat ve gibi farz olduğu babanız biliyor mu ?
Bile bile mi bunları söylüyor ?
Örtünme Emrinin Allah'ın namaz, oruç, hac, zekat ve gibi farz olduğu babanız biliyor mu ?
Bile bile mi bunları söylüyor ?
Söylediği tek şey biz bu dünyada köleyiz tc cmhuriyeti bizim nasıl olmamızı istiyor acık öyleyse acık olmamz gerekir diyor..
SORUMLULUK
Kişinin kendi istek ve iradesi ile yaptığı ve yüklendiği işlerin hesabını vermesi bundan dolayı hesaba çekilmesi, İslâm, her insanın bir iradesi ve seçme hürriyeti bulunduğunu ve bu iradesini kullanmak suretiyle yapacağı işlerin tamamından sorumlu olduğunu bildirmiştir Bundan dolayı insanlar ve özellikle müslümanlar, yapacakları her işte söyleyecekleri her sözde dikkatli olmak durumundadırlar Kur'ân-ı Kerîm'de Yüce Rabbımız şöyle buyurur: "De ki; herkes kendi (hali) ne uygun yolda hareket eder Rabbımız, kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir" (el-İsrâ, 17/84)
Şayet insan yaptığı her işten ve davranıştan, söylediği her sözden sorumlu olmasaydı, dinimizdeki farzlar, haramlar, mübahlar olmaz ve emirlerle yasakların bir anlamı kalmazdı İyi işler yapanlarla, kötü işler yapanların aralarında bir fark olmazdı İslâmda insan, kendi hür iradesini kullanarak yapacağı işlerden sorumlu tutulmuştur:
"Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür" (Zilzâl, 99/7-8); "O (Allah) yaptığından sorumlu değildir Onlar ise, sorumlu tutulacaklardır" (el-Enbiyâ, 21/23)
Dînimiz, insanlara iyi yolu da kötü yolu da göstermiştir (el-Beled, 90/10) İnsan kendi yolunu kendisi seçer ve belirler Fakat yapacağı her iyi ve kötü hareketin sorumlusu kendisidir Çünkü, yaptığı her fiili kendi niyeti, ve isteğiyle yapmıştır İnsanları hayvanlardan ayıran başlıca fark, insanların akıl sahibi oluşu, bunun tabii neticesi olarak da sorumluluk yüklenmiş olmasıdır Çünkü Cenabı Allah, verdiği akıl sayesinde insanları diğer varlıklardan üstün ve güçlü kılmış, onların idaresini insanlara vermiştir İdareci durumunda sorumlu olması ise kaçınılmazdır
Dünya ve âhiret sorumluluğu:
İslâm hem dünya ve hem de âhiret nizamı olduğu için insanların, yaptıkları işlerinden dolayı yalnız bu dünyada değil, âhiret hayatında da sorumlu olacaklarını bildirmiştir Ölmekle her şeyin sona ermeyeceğini, aksine yeni ve sonsuz bir hayatın başlayacağını ve Allah'ın huzurunda hesaba çekileceğini düşünen ve buna inanan bir insan, dünyanın geçici zevklerine kanmaz Ahiret için hazırlığını, dünyada iken yapar Çünkü o, ahiret hayatında yalnız kendi çalışma ve gayretinin karşılığını bulacağına inanır İyi ve kötü yapacağı her işten sorumlu olacağını aklından çıkarmaz
İslamın sorumluluk anlayışına göre her insan, hattâ peygamberler bile yaptıklarından sorumludurlar Kur'ân-ı Kerim'de Yüce Rabbımız buyuruyor ki: "Ândolsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız Peygamberlere de soracağız" (el-A'raf, 7/6) Peygamber Efendimiz ise, Vedâ hutbesinde yer yer konuşmasını keserek, kendisini dinleyen Ashabına üçer defa: "Tebliğ ettim mi?" diye sorarak, her defasında "Evet!' cevabını aldıkça: "Şahid ol yâ Râb! " demiştir Peygamber Efendimiz bu ifade ve tavrıyla, âyette belirtilen sorumluluktan kurtulma arzusunu izhar etmiştir
Dînimize göre insan bir imtihan dünyasındadır Başıboş ve sorumsuz olarak bırakılmamıştır Dünyada ektiğini, âhirette biçecektir Sağlığından, gençliğinden, gücünden, güzelliğinden, zenginliğinden, fakirliğinden kısaca her şeyinden sorumluluk altındadır Kendisine bahşedilen nimetleri nerelerde ve nasıl kullandığından, elde ettiği serveti nereden ve nasıl elde ettiğinden, nerelere ve nasıl sarfettiğinden sorguya çekilecektir (Tirmizi, Kıyame, 9) Onun için sorumluluk, bir bütün olarak düşünülmelidir Çünkü İslâm hem dünya, hem âhiret nizamı olmakla birlikte bir bütün teşkil etmekte ve dünya hayatıyla, ahiret hayatı birbirlerinden ayrı düşünülmemektedir
Hz Peygamber (sas)'in: "İnsan öldüğü zaman amelinin arkası kesilir; yalnız şu üç şeyden dolayı kesilmez: Biri; sadaka-i câriye (yani uzun süre ayakta kalan bir hayır eseri), diğeri; kendisinden faydalanılan ilim, üçüncüsü ise; kendisine hayır duâ eden sâlih bir çocuk" (Müslim, Kitâbül-Vasıyye, 3) hadisi önemli bir gerçeği yansıtır Demek ki, bu dünyada yapılan işlerin sorumluluğu, ahiret aleminde de devam edecektir O halde dünya sorumluluğu ile ahiret sorumluluğunu kesin çizgilerle birbirinden ayırd etmek mümkün değildir
İnsanın dünya ve ahiretteki sorumluluğu birkaç yönde olur: İnsan, yaratanına karşı, kendi cinsine yani insanlığa karşı, emri altındakilere, âmirlerine ve topluma karşı sorumluluklar yüklenen bir yaratıktır Bu durumu Peygamber Efendimiz şöyle açıklar:
Her biriniz bir yöneticisiniz ve her biriniz yönetiminizdekilerden sorumlusunuz: Devlet adamı bir yöneticidir ve halkından sorumludur; erkek, ailesinin yöneticisidir ve onları gözetmekten sorumludur; kadın, kocasının evinin muhafızıdır ve bundan sorumludur; hizmetçi efendisinin malının bekçisidir ve bundan sorumludur Her biriniz bir yöneticisiniz ve yönetiminizdekilerden sorumlusunuz " (Buhârî, Cenâiz, 32; Ahkam, 1)
Kişisel ve toplumsal sorumluluğa gelince; İslâm dini, öncelikle şahsî (kişisel) sorumluluğu benimseyen bir dindir İslâm dinine göre her fert, kendi yaptıklarından sorumludur Başkalarının yaptıklarından sorumlu değildir Halbuki Hıristiyanlık inancına göre, "bütün insanlar Hz Âdem'in işlediği ilk suçun cezasını çekecektir Hz İsa kendi kanını feda etmek suretiyle bu lanet ve azaptan insanları kurtarmıştır" İşte İslâm dîni, atalarının günâhlarından çocuklarını sorumlu tutan bu Hıristiyanlık inancını red ederek ortadan kaldırmış, onun yerine şahsi sorumluluk prensibini koymuştur
"Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez Eğer yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkalarını çağırsa) onun yükünden hiç bir şey (alınıp) taşınmaz Akrabası dahi olsa (kimse onun yükünü taşımaz)" (Fâtır, 35/18)" De ki; Âllah'a itaat edin! Peygambere itaat edin! Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o peygamber; kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz" (en-Nûr, 24/54); "Ey iman edenler! Rabbınıza karşı gelmekten sakının! Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun!" (Lokman, 31/33) hükümleri bu sorumluluk prensiplerini yansıtmaktadır
Ancak bazı durumlarda sorumluluğun -iyilik yahut kötülük olsun- başkalarına da geçtiği olur Yapılan amel (iş) hayır ve iyilik ise, bunun sevabı; şer veya kötülük ise, günâhı, hem o işi yapana, hem de onu yapmasına sebep olduğu kimselere ulaşır Bir âyette Yüce Rabbımız (cc) şöyle buyuruyor: Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını (ise) kısmen yüklenirler Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!" (en-Nahl, 16/25)
Peygamber Efendimiz ise, hadislerinin bazılarında şöyle buyuruyor: Her kim İslam içinde güzel bir çığırı açarsa ve bu güzel çığır kendisinden sonra da tatbik edilip sürdürülürse, kendi sevaplarından hiç birşey eksilmeksizin, onu sürdürenlerin sevaplarının benzeri, kendisi lehine yazılır Ve her kim de İslâm içinde kötü bir âdet çıkarır ve bu kötü âdet kendisinden sonra da sürdürülürse, kendi günahlarından hiçbir şey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarının benzeri de o kimse üzerine yazılır" (Müslim, İman, 15; Tirmizi, İlm, 14) İslâmi anlayışta sorumluluk her yaş, her mevki ve seviyedeki insan için söz konusudur
Demek ki, İslâma göre insanların yaptıkları işler, ya sadece kendilerini ilgilendirmekte veya yapılan işin özelliğine ve mahiyetine göre, o işten başkaları da faydalanmakta veya zarar görmektedirler Bu duruma göre, başkalarının yaptıkları işlerden sevap veya günâh kazanacak kimselerin olması da tabiidir Çünkü bu şahıslar, her şeyden önce kendi sorumlulukları altında kalan iyilik veya kötülük cinsinden bir şeyler yapmaktadırlar Yapılan bu işlerin etkileri ise, bazan uzun süre devam etmektedir
İşte bu anlayış doğrultusunda hareket eden mü'min, bütün organları ile yaptıklarından sorumlu tutulacağını bilir Bu inancı, onu daha kontrollü bir hayat yaşamaya zorlar Nitekim Hz Peygamber (sas) şöyle buyurur: "Mü'min, günahı tepesine çökecek bir dağ gibi hisseder; münafığa gelince, o da günahını, burnunun üzerine konmuş ve hemen uçabileceği bir sinek gibi kabul eder" (Tirmizi, Kıyâmet, 9)
Mustafa ÖCAL
Kişinin kendi istek ve iradesi ile yaptığı ve yüklendiği işlerin hesabını vermesi bundan dolayı hesaba çekilmesi, İslâm, her insanın bir iradesi ve seçme hürriyeti bulunduğunu ve bu iradesini kullanmak suretiyle yapacağı işlerin tamamından sorumlu olduğunu bildirmiştir Bundan dolayı insanlar ve özellikle müslümanlar, yapacakları her işte söyleyecekleri her sözde dikkatli olmak durumundadırlar Kur'ân-ı Kerîm'de Yüce Rabbımız şöyle buyurur: "De ki; herkes kendi (hali) ne uygun yolda hareket eder Rabbımız, kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir" (el-İsrâ, 17/84)
Şayet insan yaptığı her işten ve davranıştan, söylediği her sözden sorumlu olmasaydı, dinimizdeki farzlar, haramlar, mübahlar olmaz ve emirlerle yasakların bir anlamı kalmazdı İyi işler yapanlarla, kötü işler yapanların aralarında bir fark olmazdı İslâmda insan, kendi hür iradesini kullanarak yapacağı işlerden sorumlu tutulmuştur:
"Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür" (Zilzâl, 99/7-8); "O (Allah) yaptığından sorumlu değildir Onlar ise, sorumlu tutulacaklardır" (el-Enbiyâ, 21/23)
Dînimiz, insanlara iyi yolu da kötü yolu da göstermiştir (el-Beled, 90/10) İnsan kendi yolunu kendisi seçer ve belirler Fakat yapacağı her iyi ve kötü hareketin sorumlusu kendisidir Çünkü, yaptığı her fiili kendi niyeti, ve isteğiyle yapmıştır İnsanları hayvanlardan ayıran başlıca fark, insanların akıl sahibi oluşu, bunun tabii neticesi olarak da sorumluluk yüklenmiş olmasıdır Çünkü Cenabı Allah, verdiği akıl sayesinde insanları diğer varlıklardan üstün ve güçlü kılmış, onların idaresini insanlara vermiştir İdareci durumunda sorumlu olması ise kaçınılmazdır
Dünya ve âhiret sorumluluğu:
İslâm hem dünya ve hem de âhiret nizamı olduğu için insanların, yaptıkları işlerinden dolayı yalnız bu dünyada değil, âhiret hayatında da sorumlu olacaklarını bildirmiştir Ölmekle her şeyin sona ermeyeceğini, aksine yeni ve sonsuz bir hayatın başlayacağını ve Allah'ın huzurunda hesaba çekileceğini düşünen ve buna inanan bir insan, dünyanın geçici zevklerine kanmaz Ahiret için hazırlığını, dünyada iken yapar Çünkü o, ahiret hayatında yalnız kendi çalışma ve gayretinin karşılığını bulacağına inanır İyi ve kötü yapacağı her işten sorumlu olacağını aklından çıkarmaz
İslamın sorumluluk anlayışına göre her insan, hattâ peygamberler bile yaptıklarından sorumludurlar Kur'ân-ı Kerim'de Yüce Rabbımız buyuruyor ki: "Ândolsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız Peygamberlere de soracağız" (el-A'raf, 7/6) Peygamber Efendimiz ise, Vedâ hutbesinde yer yer konuşmasını keserek, kendisini dinleyen Ashabına üçer defa: "Tebliğ ettim mi?" diye sorarak, her defasında "Evet!' cevabını aldıkça: "Şahid ol yâ Râb! " demiştir Peygamber Efendimiz bu ifade ve tavrıyla, âyette belirtilen sorumluluktan kurtulma arzusunu izhar etmiştir
Dînimize göre insan bir imtihan dünyasındadır Başıboş ve sorumsuz olarak bırakılmamıştır Dünyada ektiğini, âhirette biçecektir Sağlığından, gençliğinden, gücünden, güzelliğinden, zenginliğinden, fakirliğinden kısaca her şeyinden sorumluluk altındadır Kendisine bahşedilen nimetleri nerelerde ve nasıl kullandığından, elde ettiği serveti nereden ve nasıl elde ettiğinden, nerelere ve nasıl sarfettiğinden sorguya çekilecektir (Tirmizi, Kıyame, 9) Onun için sorumluluk, bir bütün olarak düşünülmelidir Çünkü İslâm hem dünya, hem âhiret nizamı olmakla birlikte bir bütün teşkil etmekte ve dünya hayatıyla, ahiret hayatı birbirlerinden ayrı düşünülmemektedir
Hz Peygamber (sas)'in: "İnsan öldüğü zaman amelinin arkası kesilir; yalnız şu üç şeyden dolayı kesilmez: Biri; sadaka-i câriye (yani uzun süre ayakta kalan bir hayır eseri), diğeri; kendisinden faydalanılan ilim, üçüncüsü ise; kendisine hayır duâ eden sâlih bir çocuk" (Müslim, Kitâbül-Vasıyye, 3) hadisi önemli bir gerçeği yansıtır Demek ki, bu dünyada yapılan işlerin sorumluluğu, ahiret aleminde de devam edecektir O halde dünya sorumluluğu ile ahiret sorumluluğunu kesin çizgilerle birbirinden ayırd etmek mümkün değildir
İnsanın dünya ve ahiretteki sorumluluğu birkaç yönde olur: İnsan, yaratanına karşı, kendi cinsine yani insanlığa karşı, emri altındakilere, âmirlerine ve topluma karşı sorumluluklar yüklenen bir yaratıktır Bu durumu Peygamber Efendimiz şöyle açıklar:
Her biriniz bir yöneticisiniz ve her biriniz yönetiminizdekilerden sorumlusunuz: Devlet adamı bir yöneticidir ve halkından sorumludur; erkek, ailesinin yöneticisidir ve onları gözetmekten sorumludur; kadın, kocasının evinin muhafızıdır ve bundan sorumludur; hizmetçi efendisinin malının bekçisidir ve bundan sorumludur Her biriniz bir yöneticisiniz ve yönetiminizdekilerden sorumlusunuz " (Buhârî, Cenâiz, 32; Ahkam, 1)
Kişisel ve toplumsal sorumluluğa gelince; İslâm dini, öncelikle şahsî (kişisel) sorumluluğu benimseyen bir dindir İslâm dinine göre her fert, kendi yaptıklarından sorumludur Başkalarının yaptıklarından sorumlu değildir Halbuki Hıristiyanlık inancına göre, "bütün insanlar Hz Âdem'in işlediği ilk suçun cezasını çekecektir Hz İsa kendi kanını feda etmek suretiyle bu lanet ve azaptan insanları kurtarmıştır" İşte İslâm dîni, atalarının günâhlarından çocuklarını sorumlu tutan bu Hıristiyanlık inancını red ederek ortadan kaldırmış, onun yerine şahsi sorumluluk prensibini koymuştur
"Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez Eğer yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkalarını çağırsa) onun yükünden hiç bir şey (alınıp) taşınmaz Akrabası dahi olsa (kimse onun yükünü taşımaz)" (Fâtır, 35/18)" De ki; Âllah'a itaat edin! Peygambere itaat edin! Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o peygamber; kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz" (en-Nûr, 24/54); "Ey iman edenler! Rabbınıza karşı gelmekten sakının! Babanın oğlu, oğulun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun!" (Lokman, 31/33) hükümleri bu sorumluluk prensiplerini yansıtmaktadır
Ancak bazı durumlarda sorumluluğun -iyilik yahut kötülük olsun- başkalarına da geçtiği olur Yapılan amel (iş) hayır ve iyilik ise, bunun sevabı; şer veya kötülük ise, günâhı, hem o işi yapana, hem de onu yapmasına sebep olduğu kimselere ulaşır Bir âyette Yüce Rabbımız (cc) şöyle buyuruyor: Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını (ise) kısmen yüklenirler Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!" (en-Nahl, 16/25)
Peygamber Efendimiz ise, hadislerinin bazılarında şöyle buyuruyor: Her kim İslam içinde güzel bir çığırı açarsa ve bu güzel çığır kendisinden sonra da tatbik edilip sürdürülürse, kendi sevaplarından hiç birşey eksilmeksizin, onu sürdürenlerin sevaplarının benzeri, kendisi lehine yazılır Ve her kim de İslâm içinde kötü bir âdet çıkarır ve bu kötü âdet kendisinden sonra da sürdürülürse, kendi günahlarından hiçbir şey eksilmeksizin onu sürdürenlerin günahlarının benzeri de o kimse üzerine yazılır" (Müslim, İman, 15; Tirmizi, İlm, 14) İslâmi anlayışta sorumluluk her yaş, her mevki ve seviyedeki insan için söz konusudur
Demek ki, İslâma göre insanların yaptıkları işler, ya sadece kendilerini ilgilendirmekte veya yapılan işin özelliğine ve mahiyetine göre, o işten başkaları da faydalanmakta veya zarar görmektedirler Bu duruma göre, başkalarının yaptıkları işlerden sevap veya günâh kazanacak kimselerin olması da tabiidir Çünkü bu şahıslar, her şeyden önce kendi sorumlulukları altında kalan iyilik veya kötülük cinsinden bir şeyler yapmaktadırlar Yapılan bu işlerin etkileri ise, bazan uzun süre devam etmektedir
İşte bu anlayış doğrultusunda hareket eden mü'min, bütün organları ile yaptıklarından sorumlu tutulacağını bilir Bu inancı, onu daha kontrollü bir hayat yaşamaya zorlar Nitekim Hz Peygamber (sas) şöyle buyurur: "Mü'min, günahı tepesine çökecek bir dağ gibi hisseder; münafığa gelince, o da günahını, burnunun üzerine konmuş ve hemen uçabileceği bir sinek gibi kabul eder" (Tirmizi, Kıyâmet, 9)
Mustafa ÖCAL
Sevgili kardeşimiz.
Ellerine yüreğine kalemine sağlık...
o güzel yazılarınız ile hepimize ayrı ayrı bir ışık yakıyorsunuz...
Güzel haberinizi ve paylaşımlarınızın devamını dileriz.
Allah celle celalüh sizden razı olsun.
selam ve dua ile
Selamün Aleyküm...
Sevgili Deniz kardeşimiz.
yazdıklarınızı üzüntü içerisinde okuyor takip ediyor dualarımızda avuç avuç dileniyoruz senin için..
Allah celle celalüh sana hayırlı kapılar açsın...ve senin gibi kardeşlerimize...
Ben de Ülkü Kardeşime katılıyorum...
Kesinlikle kaçmak gitmek hiç bir zaman çözüm değildir. Bunu en en sona bırakmalısınız.
Tabiki içerisinde olduğunuz durumu en iyi siz biliyorsunuz.
Müminler şunu anlıyor en kısa zamanda. İman lezzetine kavuştuklarında bu lezzeti herkesle paylaşmak istiyor
Bu güzel lezzeten kimsenin mahrum olmasını istemiyor...
Sanırım sizin mücadeleniz ailenizle başlıyor. ve siz onlarada bir ışık yakabilir.
Pes etmeden onları ikna edebilir hatta onları da bu Cehaletten kurtarabilirsiniz.
Peygamber efendimiz Başta Ebu cehil olmak üzere bir insanı imana getirmek için bazen onlarca kere tebliğde bulunmuş...
...
Rasul-i Ekrem aleyhisselam öyle bir peygamberdi ki , Taif'te mubarek yüzüne taşlar fırlatan nasibsizler için Cibril-i Emin yeryüzüne inerek
-''Emret ya Rasulullah ,onların altını üstüne getireyim ''deyince
-''Hayır,Onlar bilmiyorlar, Bilselerdi böyle yapmazlardı '' diyebilecek kadar fazilet sahibiydi...
Ve dönüp Alemlerin Rabbine Şua Duayı ediyor...
ALLAH’ım !
kuvvetimin tükendiğini Sana arzediyorum...
gücümün azaldığını,
insanların gözünde küçük düştüğümü Sana şikayet ediyorum...
Ey Merhametlilerin En Merhametlisi..!
Sensin ezilmişlerin Rabbi..!
Sensin benim RABBİM..!
beni kimlerin eline bıraktın?
bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi?
yoksa, davamı ipotek edecek bir düşmana mı?
eğer Sen bana gücenmedinse,
kesinlikle bunlara aldırmıyorum...
lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır...
Senin nuruna sığınırım;
karanlıkları aydınlatan nuruna,
dünya ve ahiretimi kurtaracak nuruna...
gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden
kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum...
Sana sığındım, yeter ki razı ol...
güç ve kuvvet Sendendir,
yalnız Senden...
Sevgili Deniz kardeşimiz.
yazdıklarınızı üzüntü içerisinde okuyor takip ediyor dualarımızda avuç avuç dileniyoruz senin için..
Allah celle celalüh sana hayırlı kapılar açsın...ve senin gibi kardeşlerimize...
Ben de Ülkü Kardeşime katılıyorum...
Kesinlikle kaçmak gitmek hiç bir zaman çözüm değildir. Bunu en en sona bırakmalısınız.
Tabiki içerisinde olduğunuz durumu en iyi siz biliyorsunuz.
Müminler şunu anlıyor en kısa zamanda. İman lezzetine kavuştuklarında bu lezzeti herkesle paylaşmak istiyor
Bu güzel lezzeten kimsenin mahrum olmasını istemiyor...
Sanırım sizin mücadeleniz ailenizle başlıyor. ve siz onlarada bir ışık yakabilir.
Pes etmeden onları ikna edebilir hatta onları da bu Cehaletten kurtarabilirsiniz.
Peygamber efendimiz Başta Ebu cehil olmak üzere bir insanı imana getirmek için bazen onlarca kere tebliğde bulunmuş...
...
Rasul-i Ekrem aleyhisselam öyle bir peygamberdi ki , Taif'te mubarek yüzüne taşlar fırlatan nasibsizler için Cibril-i Emin yeryüzüne inerek
-''Emret ya Rasulullah ,onların altını üstüne getireyim ''deyince
-''Hayır,Onlar bilmiyorlar, Bilselerdi böyle yapmazlardı '' diyebilecek kadar fazilet sahibiydi...
Ve dönüp Alemlerin Rabbine Şua Duayı ediyor...
ALLAH’ım !
kuvvetimin tükendiğini Sana arzediyorum...
gücümün azaldığını,
insanların gözünde küçük düştüğümü Sana şikayet ediyorum...
Ey Merhametlilerin En Merhametlisi..!
Sensin ezilmişlerin Rabbi..!
Sensin benim RABBİM..!
beni kimlerin eline bıraktın?
bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi?
yoksa, davamı ipotek edecek bir düşmana mı?
eğer Sen bana gücenmedinse,
kesinlikle bunlara aldırmıyorum...
lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır...
Senin nuruna sığınırım;
karanlıkları aydınlatan nuruna,
dünya ve ahiretimi kurtaracak nuruna...
gelecek gazabın, bana ulaşacak öfkenden
kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum...
Sana sığındım, yeter ki razı ol...
güç ve kuvvet Sendendir,
yalnız Senden...
Bizler farklı olmalıyız.
Yaptığımız işin bilincinde olup,
temsil ettiklerimizi savunduklarımızı bilerek yapmalıyız.
Öyleki;
gittiğimiz heryere barış götürelim
Bölücü değil bağdaştırıcı birleştirici olabilelim
Nefret ve kuşku olan yere sevgi ve inanç ,
Ümitsizlik olan yere ümit ,
karanlık olan yere aydınlık ,
üzüntü olan yere sevinç götürebilelim..
kusurlar gören değil kusurları örtenlerden ,
Teselli arayan değil teselli edenlerden ,
Anlayış bekeleyenlerden değil anlayış gösterenlerden ,
Yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil sevenlerden olamlıyız.
Yağmur gibi hiçbir yeri ayırt etmeyip aktığı heryere canlılık bahşedenlerden ,
Güneş gibi hiçbir yeri ayırt etmeyipışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan ,
Toprak gibi herşey üstüne bastığı halde hiçbir şeyi esirgemeyip nimetlerini herkese verenlerden olmalı...
Alan değil veren ellerin ,
affedici olduğu için affedilenlerin ,
hakk ile doğan hakk için yaşayan ,
hakk ile ölenlerin ve sonsuz yaşamında yeniden doğanların safına katılardan olmalıyız bizler...
Allah Celle celalüh YARDIMCIMIZ olsun amin..
Selam ve dua ile
Yaptığımız işin bilincinde olup,
temsil ettiklerimizi savunduklarımızı bilerek yapmalıyız.
Öyleki;
gittiğimiz heryere barış götürelim
Bölücü değil bağdaştırıcı birleştirici olabilelim
Nefret ve kuşku olan yere sevgi ve inanç ,
Ümitsizlik olan yere ümit ,
karanlık olan yere aydınlık ,
üzüntü olan yere sevinç götürebilelim..
kusurlar gören değil kusurları örtenlerden ,
Teselli arayan değil teselli edenlerden ,
Anlayış bekeleyenlerden değil anlayış gösterenlerden ,
Yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil sevenlerden olamlıyız.
Yağmur gibi hiçbir yeri ayırt etmeyip aktığı heryere canlılık bahşedenlerden ,
Güneş gibi hiçbir yeri ayırt etmeyipışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan ,
Toprak gibi herşey üstüne bastığı halde hiçbir şeyi esirgemeyip nimetlerini herkese verenlerden olmalı...
Alan değil veren ellerin ,
affedici olduğu için affedilenlerin ,
hakk ile doğan hakk için yaşayan ,
hakk ile ölenlerin ve sonsuz yaşamında yeniden doğanların safına katılardan olmalıyız bizler...
Allah Celle celalüh YARDIMCIMIZ olsun amin..
Selam ve dua ile
Yorumların icin çok teşk ederim..sizler olmasanız başka derdimi anlatacak kimsem yoktu..burası çok iyi geldi bana...Allah razı olsun sizlerden..Babama gelnce konuşmuyoruz. Çnkü babam inatcı biridir..brşey söylerse o sözünün arkasında durur asla kararından vazgeçmez..ne yapalım hkkımzda hayırlısı buymuş diyorum..bunada şükür diyorum en azndan başörtümü alıp kesip yakmadığı için..