Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kapanmak isteyipte kapanamayan arkadaşlar haydi buyrun... (1 Kullanıcı)

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
35
Konum
.........
Deccal, ahir zamanda ortaya çıkacak ve insanların elinden imanı, sevgiyi alacak kişi ve ideolojilerdir. İçinde bulunduğumuz bu ahir zamanda yaşanan zulüm, baskı, sevgisizlik, savaş ve nefretin sebebi, Deccal ve taraftarlarınınsistemli çalışmalarıdır. Deccal’in çalışmalarından biri, başörtülü ve başörtüsüz kardeşlerimizin arasını açma ve tarafların birbirine nefret duyması üzerine gelişmektedir. İnsanlar arasında ayrılık ve nefret oluşturmak fitnedir. “...Fitne, katilden beterdir...” (Bakara Suresi, 217)
 

hicri1428

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 May 2012
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
kapali ve kapanmayi dusunen bacilarimin sakin kapali ama ciplaklardan olmayin. giysileriniz rengarenk olmasin. bas ortunuz omuzlarinizdan sarksin.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
35
Konum
.........
Modern dünyanın insanlara bir günlük değer biçme gibi güzel bir hasleti (!) var. En kıymetli varlık olan anneye bile yılın koskoca bir günü ayrılmış haklarını yememek lazım. Maddi bir çıkar elde etmeyi umdukları şahıslar üstünden mübarek günler üretmişler. Geri kalmış toplumlar da sahiplenmiş bu kutsal günleri, unutmamış sevdiklerini ,hediyelere boğmuş, zoraki sevgi sözcükleri söylemiş. Yapmayanlar sabıkalanmış, ayıplanmış. 8 mart 1857’de ABD ‘de çıkan olaylar neticesinde bizim dünyanın merhametli insancıkları da kadınlara hak verme yarışına girip 8 Mart’ı dünya kadınlar günü ilan etmiş.

Kadına değer vermek nedir peki? Reklamlarda boy boy afişe etmek mi? Bütün sanayi ürünleri için denek tahtası yapmak mı? Reklamları izleyin , yüzde doksan kadınlar için piyasaya sürülmüş ürünleri göreceksiniz. Kozmetik , giyim , gıda , temizlik, ayakkabı, çanta , cüzdan , başörtüsü vs. Hepsi kadınlara hitap eder . Erkelerin traş bıçağı reklamında bile kadınlar boy gösterir. Son model araba reklamlarında arzı-ı endam eder kadın. Kadına değer vermek bu değildir bizim kitabımızda .Kadın; annedir, bacıdır, evladdır. Kapı ardında bekleyen, değer verilmeyen, sözü dinlenmeyen , ağzını açtığında bir yumrukla bertaraf edilmeyendir.

Bediüzzaman Said Nursî“ Kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezaket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir.” der. Buna binâen Bediüzzaman Hazretlerinin kadın konusuna bakış açısı asra damgasını vuracak şekildedir. Bir çok erkeğin gözünü sakınamadığı göz önüne alınırsa onun bu bakış açısı çok manidârdır. Hislerin galeyanda olduğu gençlik yıllarında bile, Van’da misafir olarak kaldığı Vali Ömer Paşanın konağında ya da İstanbul’un meşhur Kâğıthane gezintilerinde cins-i lâtif olan kadınlarla ilgilenmemiş “İlmin izzeti mani oluyor!” diyerek kadınlara bakmamıştır.

Ama hiç kimse kadınlara Efendimiz kadar kıymet vermemiştir. Minicik kız çocuğunu toprağa acımasızca gömen, bir kız çocuk müjdesi aldığında yüzü öfkeden simsiyah kesilen adamcağızlara “dur bir dakika" diyen bir MERHAMET SULTANIYDI O (sav).

Bana dünyadan 3 şey sevdirildi bunlardan biri de kadındır der EFENDİMİZ (sav). Bu birtakım akl-ı nâkısların anladığı gibi farklı mecralara çekilecek bir “kelam-ı kibar” değildir. Canavarca, kendi evladını öldürecek kadar gözü dönmüş bir topluma inceden ayar verme, elden kaçırılan değere dikkat çekme ,ezilen ,horlanan insana yani kadına karşı merhamet duygusunun izhârıdır.

Kadının insan olup olmadığı ,ruhunun var olup olmadığı konusunda koca koca adamların kavga ettiği bir devirde bütün zırvaları elinin tersiyle çöplüğe yuvarlayan ,adamlığı bilmeyenlere adamlık dersi veren, hâd bildiren bir Râsul vardır. Kadına miras hakkını veren , dizinin dibinde çağlara hitap edecek fakihe, muhaddise, müfessire , şaire bir kadını, Aişe anamızı yetiştiren ve başlı başına bir sûreye ad olacak kadar değer verilen kadını dinleyen onlara zaman ayıran, develerin üzerinde kadınlar olduğu halde onları hızlıca yürütenlere karşı “dikkat edin kırarsınız” diyen, kızı Fatıma geldiğinde oturduğu minderi ona veren, teheccüd namazına kalktığında Sevgilisiyle buluşmak için bile eşinden izin alan, haftanın bir gününü Mescid-i Nebevi’de kadınların sorularına ayıran, elinden tutan aklî melekesi olmayan yaşlı kadının işini halletmek için Medine-i Münevvere sokaklarında kavurucu sıcağın altında saatlerce dolaşan emsal bir baba, eş, elçi, kardeş yani ekmel insan modeliydi . “ Sizin en hayırlınız eşlerine karşı en merhametli olanınızdır , ehline karşı en hayırlı olanınız benim” diyen bir elçiydi O (sellallahu aleyhi ve sellem). Allah hakkından sonra ana hakkını zikreden, hayır yapmaya en layık olanın bir kadın olan anne olduğunu vurgulayan kız çocuklarına Allah’ın emaneti olarak bakan bir Nebi.

Şimdi ise kadın bir metâdır artık. Hem başkaları harcar onu hem kendisi kendisini harcar Allah’ın ona verdiği kıymeti çok ucuza düşürerek. Bugün hangi kıyafeti giysem diye kıvranan , hangi makyaj malzemesi saçımın ,kıyafetimim rengine uyar diye uykuları kaçan , geç saatlere kadar arkadaşlarına takılan, maneviyat dışında her şeye sahip olan , odasına çekilip kendi yavan dünyasıyla başbaşa kalan, tesettürden nefret eden , erkek arkadaşları kapısını aşındıran bir kadın profili durur önümüzde. Ve İNSAN ALDANMIŞTIR artık. Sözü dinlenmeyen , huzurevi köşelerinde huzursuz ölen tesirsiz duâların sahibi anneler var. Sanal alemde ucuzca kurulan dostlukların sahte kahramanı , podyumları sokaklara taşıyan , tornadan çıkmışgibi tek tip başörtü modellerinin hedef kitlesi ve bunlara özenen özendiğini de yüzüne gözüne bulaştıran fakir fukaranın özgüven fukarası cahil kızları.

Kadına büyük payelerin verildiği kutsal günlerin üretcisi ,savunucusu , fedaisi olan ve kadına hakettiği değeri biz verdik diyen çağdaş ülkelerde (!) kim demiş ki babalar artık evlatlarını diri diri gömmüyor toprağa. Yanında gururla gezdirdiği, kimselerden kıskanmadığı açık saçık ,nâmahreme süslenmiş, namazdan niyazdan bîhaber yetiştirdiği kızını kendi eliyle atmıyor mu ateşlere . Hâl diliyle feryat eden bu kadar kız çocuğunun sesini duymuyor musunuz ALLAH aşkına. Artık erkek çocukları da gömülüyor bataklıklara. Kim diyor ki iffet insanlarda baş tacı, her şey onun etrafında dönüyor. Kim diyor ki anneler ve bablar evladlarının eğitim hayatını düşündüğü kadar cennetini düşünüyor merhametkârâne.

Modernite , sekülerleşme emziriyor (!) anneler evlatlarına. ALLAH 'ı Peygamberi bilmeden kaç çocuk büyüyor bu diyarda ve kaç anne ölüyor O'nu anlatamadan. Ve mezarlar cennet bahçesi olmaktan çok uzak görünüyor şimdi.

Hadi şimdi gel de kutla “mübarek 8 Mart Kadınlar Gününü”. Eğer bir Rasulullah yoksa hayatımızda ne kadın ne çocuk ne anne ne baba kıymetlidir aslında. Değil mi ki tüm değerleri bana Allah vermişse o yoksa olmasın kıymeti ve kerameti kendinden menkul yavan , ruhsuz ve riya kokan kutsal günler de hayatımızda.

 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
56
Konum
istanbul
Es selamu aleykum kardelelem.. Hayırlı sabahlar..
Rabbim razı olsun.. Güzel gönlüne bereket..

Zaman hızla akıp gitmekte..
Kapanmak isteyip de kapanamayan tüm hanım kardeşlerimiz..
Rabbimizin bu nurlu, güzel emrini; hakkıyla, seve seve, can-ı gönülden isteyerek yapabilmeyi,
Rabbim cümle mü'min hanım kardeşlerimize naip eylesin inşaAllah..

aleyküm selam canım kardeşim.
dualarına yürekten amin amin amin.
ALLAHA EMANET OL.
selametle kal canım .
dualarım seninle.
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Ben sana yuzunu bir kilo boyayla boyayasin,
Goz alici renklerle "deve horgucunu" susleyesin,
Topuk ayakkabilarla "ben buradayim" diyesin diye degil ;

"Rabbin emretti! " diye kapanmani arzulamistim kardesim...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
35
Konum
.........
İslâm temiz bir toplum inşa arzusundadır; bunu
gerçekleştirmenin ön şartı da temiz bireyi inşadır. Şüphesiz İslâm
medeniyeti bu temel üzeirne yükselmiştir; bu medeniyet kendisini yine
bu temel üzerinde yeniden inşa gayretindedir. Lokal ve global bazda
medeniyetler arası bir çatışmadan sık sık bahsedilmesinin altında,
bu yeniden inşa gayretlerinin ete ve kemiğe bürünmeden sabota edilmesi
artniyeti yatar.

Bu yazıda, temiz toplumu birey ekseninde kurma gayretlerinden
biri olan ve dinde gerektiği gibi örtünme manasına gelen "tesettür"ün
taşıdığı ruh ele alınacaktır


Modernitenin icad ettiği yeni paganizmin ilahı modacılar,
dayattıkları "moda" diniyle tesettüre de yeni mana ve biçim verme
gayretkeşliğine soyunmuş, sözüm ona bazı islamcılar da tesettürü şirin
göstermek, tesettür üzerinde ki baskıları azaltmak gerekçesiyle bu
modacılara alkış tutmaktadır. Daha sık görmeye başladığımız "tesettür
defileleri" anlaşılan artarak devam edeceğe benziyor! First Lady
Erdoğan'ın Malezya ve Pakistan resmi ziyaretlerinde ki varlığı medya
da sadece tesettürünün şıklığı, Kanal 7'nin ifadesiyle "göz
doldurması" hasebiyle yeralmış, modacılar Sayın Erdoğan'ın tesettürüne
yine medya da not verme yarışına girerek estetiğin ölçüsünün yalnız ve
yalnız kendileri olduğu iddasını birkez daha yinelemişlerdir.


Açıkça görmek gerekir ki, "tesettüre davet" "davetkâr
tesettür"e dönüştürülerek Müslüman hanımın tesettürü hedef alınmıştır.
Hernekadar biz konuyu Türkiye bağlamında ele alıyorsak da bu olgu
sadece Türkiye'ye has birşey de değil. Arap ve Arap olmayan İslâm
coğrafyasına ait tv'lere ve özellikle dini programları sunan
hanımların tesettürüne baktığımızda ne demek istediğimiz daha açıkça
anlaşılacaktır. Ziynetleri teşhir ederek örtünme yolları en ince
şekilde öğretilmekte, sanki Müslüman hanıma; "aynı zamanda hem örtülü
hem de seksi olabilirsin" telkinleri yapılmaktadır. Postmodernizmin
helal ve haram koalisyonu anlayışı oteki olan herşeyi aslında bozarak
kabullenme eğilimindedir.


İslami tesettürü "davetkâr tesettür"e dömüştürme çabası
İblis'in dahi şapka çıkartacağı bir hinliktir. Böylece "tesettür"den
ruhu çekip alınarak "tesettür ahlâksızlaştıralmak istenmektedir. Her
Müslüman -hanım ve erkek- tesettüre kurulan tuzağın farkında olmak ve
bu komployu geçersiz kılma direnişinde olmalıdır, gerekirse bedelini
de ödeyerek. Yapılması gereken ilk iş özillikle de genç dimağlarda
tesettürün taşıdığı ve ma'şeri vicdanda da kabul görmüş vechiyle;
ahlâki boyutuna, diğer bir ifadeyle tessettüre hayat veren, onu o
yapan ruhuna dikkat çekmektir.


İBADETLERİN BİRER RUHU VARDIR!


Allah'ın (C.C), insanlara ittiba etmeleri için gönderdiği
şer'î hükümler sadece şeklî talepler değildir. Şer'î hükümlerin
konulmasında birey ve toplum için hayatî gâye ve maksatlar vardır. Bu
gâye ve maksatlar yerine getirilmiyorsa yahut eda edilen ibâdetler
sonuçta bu gâyelere götürmüyorsa o ibadetlerin Allah katında
makbuliyeti en iyimser yaklaşımla tartışmalıdır. Nasıl ki insan madde
ve ruhtan murekkep ise ibâdetler de böyledir; bir zâhirî bir de bâtıni
boyutu vardır. Bunlardan birisini hangi ibâdetten çekip alırsanız o
ibâdet istenilen gâye ve maksada götürmeyecektir. Bu hususu şöyle
açabiliriz:


Mesela Namaz, metafizik konsantrasyon keyfiyetinde mü'minin
daimi miracı olma özelliği taşıyan bir ibâdettir. Kur'an'ı Kerim
namazı emrederken şöyle der :
" Namazı kıl. Muhakkak ki namaz, fahşâdan (hayâsızlıktan, çirkin
işlerden) ve münkerden (kötülüklerden) alıkoyar." (Ankebut : 45 )
Bu husus hadislerde çok daha detaylı açıklanmış hatta yukarıda ayetin
zikrettiği sıfatları barındırmayan namazların şeklen namaz olsa da
keyfiyet olarak namaz olmadığı vurgulanmıştır. Namaz bireye ruhî ve
ahlâkî bir olgunluk kazandırmıyorsa yine en hafif ifadeyle eksiktir.


Oruç ibâdeti için de Kur'an'ı Kerim şöyle buyurur :


" Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz
kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz, takvâ
sahibi olursunuz." (Bakara : 183 )
Korunmak ve takvâ sahibi olmak, böylece; ahlâk ziynetini kuşanan
tutarlı ve kıvamlı bireyler oluşturmak bu ibâdetin gâyesi olduğu
açıktır. Hadislerde de bu gâyeyi yerine getirmiyen Oruç ibâdetinin o
insana aç kalmaktan ziyade bir şey kazandırmayacağı özellikle
vurgulanmıştır.


Bu husus İslâm'ın emrettiği bütün ibâdetlerde, emir ve
yasaklarda da böyledir. Yine Kur'an-ı Kerim'in ibâdetin ruhuna vurgu
yaptığı Allah'a kurban adama emri çok çarpıcıdır. Şöyle buyurur Yüce
Mevlâ:


"Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na
sizin takvanız –samimiyetiniz, hâlis niyetiniz, içten bağlılığınız-
ulaşacaktır" (Hac: 37)


Bu âyette bir ibâdetin ancak samimiyet ve takva ile yapılmışsa
Allah tarafından kabul edileceği bildirilmiş ve mü'minler bu konuda
uyarılmıştır. Görüldüğü gibi şekli ibâdet önemli olmakla beraber asıl
önemli olan husus insanın iç dünyasında Allah'a olan samimiyeti,
teslimiyeti, takvası ve huşûsudur. İşte bunlar bir ibâdetin özüdür;
ruhudur. Bunlarsız bir ibâdetin ruhsuz bir bedenden ne farkı vardır?


Maksadımızı biraz daha açabilmek için İslâm'da hicret
mefhumuna baş vurabiliriz:
Hicret, İslâmı daha iyi yaşayabilmek için bir yerden başka bir yere
göç etmektir. Hicretin dindeki yeri, Peygamber Efindimizin bir
medeniyet kuran o muhteşem hicreti hepimzce malumdur. Burada gözden
kaçmaması gereken durum maddi âlemde yapılan hicretin öcelikle manevi
alemde gerçekleştirilmesi zaruretidir. Bu hakikati ilk nâzil olan
âyetlerde görebiliriz:


"Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)! Kalk artık uyar. Sadece
Rabbini yücelt. Elbiseni temizle. Pislikten sakın, ondan hicret et."
(Müddessir: 1-5)
Âyeti kerime maddi anlamda elbiseyi temiz tutmak ve pislikten
sakınmayı emrettiği gibi iç dünyada ki temizliğe ve hicrete de işaret
eder. Nitekim merhum Elmalılı bu âyetin tefsirinde şöyle der: "siyab"
(giysi) kelimesi nefisten veya kalpten kinaye olmak üzere birçok
tefsirci âyetini "kendini veya kalbini günahtan, haksızlıktan temiz
tut, yaptığın uyarıları kabule engel olacak kirli huylardan sakın,
öğütlerinin kabul edilmesini sağlayacak olan güzel ahlâk ile ahlâklan"
diye manevî ve ahlâkî temizlik ile tefsir etmişlerdir."


Özellikle beşinci âyette "ver'Rücze fehcür" pislik ve
azaptan uzak dur, onlardan hicret et, emri, insanın metafizik âlemde
hicretine vurgu yapar. Zaten gerçek tevbe ve teslimiyet bu ilk
hicretle başlar.


İç dünyasında şirkten; fısk-fucûrdan, tevhîde; rizayı ilâhiye
hicret edememiş bir kişinin maddi dünyada da hicret etmesi ve hicret
niyetine farklı hedefler de katmaması oldukça güçtür. Bu yüzden olacak
ki Hz. Ömer'in rivayet ettiği bir hadis de Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse
kimin hicreti Allah'a ve Resülüne ise, onun hicreti Allah ve
Resülünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya
nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği
şeyedir." [1]


Takva Örtü İlişkisi


Yukarıda anlatılanların ışığında şöyle dersek yanılmış
olmayız: Tesüttürü testtür yapan onu giymiş bedenin taşıdığı ruhun
kalitesidir, takvasıdır, vakarıdır. Bütün ibâdet ve davranışlarda
olduğu gibi tesettürün ruhu da budur. Tesettürü podyumlar da mankenler
de giyiyiyor; ancak, dikkat ettiyseniz tesettür o bedenleri örtmüyor,
birkaç metre kumaştan başka birşey ifade etmiyor. Manken tesettürü,
"lütfen bana bak" etiketi gibi durmaktadır. Kadının kişiliğini değil
dişiliğini öne çıkarmakta ve malesef kadını cinsel bir obje olarak
sunmaktan geri durmamaktadır.
Modernitenin kadına kurduğu en büyük tuzak, sözümona "özgürlük"
kurmacasında onu soyup erkeğin cinsel objesi kılmasıdır. Modernitenin,
koyduğu ölçülere göre, güzel olmayan ve cinsel obje olmaktan çıkmış
yaşlı kadınlara tahammülsüzlüğünün sebebi de burada yatmaktadır. Bunun
farkında olan Batı kadını ilerleyen yaşına rağmen genç ve güzel
kalabilmek için estetik ameliyatlara, güzellik salonlarına servetler
harcamaktadır. Zira, yine Batı'da ortaya çıkmış aydınlanma paradigması
olan "düşünüyorum ohalde varım"ın yerini "soyunuyorum, tüketiliyorum,
ohalde varım" almıştır. Ben varım diyen kadının varlığını özellikle
bedeni üzerinden isbatlaması gerekmektedir. Sanatcı kişiliğinden daha
fazla seksi özellikleriyle öne çıkmış güya sanatçılar ideal modeller
olarak toplumun önüne konmuştur.
Genç nesillere Madonna'yı sorsak bilmeyen çıkar mı acaba? Ya da
artist, şarkıcı vb. taifeden isim sorulsa kaç isim bir çırpıda
sayılabilir? Peki, akıl kalitesiyle, insanlığın yararına
ürettikleriyle "ben varım" demiş hanım ismi sorulsa acaba aynı
insanlar isim verebilirler mi? Neden keyfiyet sahibi hanımlar model
olarak sunulmaz? Neden; estetik, cazibeli, soyunan kadın genç
dimağlara model olarak sunulur? Bir Hz. Meryem, bir Hz. Aişe, acaba
nekadar modeldir? Bu pörsümüş zihniyetin şimdiler de tesettüre el
atmasının aceb sebebi ne ola? Bu soruları çoğaltarak kendimize sormalı
değilmiyiz?


ÖRTÜLÜYKEN ÇIPLAK OLMAK


Örtülüyken çıplak olmak mümkünmüdür? İlginçtir, bu soru
İslâm'ın ilk dönemlerinden beri tartışılır olmuştur. Böyle bir vakıa
olduğundan değil elbette. Peygamber Efendimizin bir hadislerinde fitne
tezahürlerinden olan; "örtülüyken çıplak kadınlar" zümresini
zikrettiğinden, hadis şârihleri de bu konuyu vuzûhata kavuştrmaya
çalışmış, bu nasıl mümkün olacak, hem örtülü hem de çıplak? haberini
ümmete bir uyarı da olması sebebiyle de tartışmışlardır.
Öncelikle bu garabeti haber veren hadisi şerifi zikredelim:


Ebu Hureyra (r.a) Peygamber Efendimiz (a.s)'ın şöyle
buyurduğunu rivayet etti : "Cehennem halkından iki sınıf var ki ben
onları görmedim: 1) Yanlarında bulunan, sığır kuyruğu gibi kırbaç
(cop)larla insanları döven bir topluluk, 2) Başları (saçları) deve
hörgücü gibi olan, zarif ve cazibeli, giyinik oldukları halde çıplak
kadınlar. Ki bunlar cennete giremeyecekleri gibi onun kokusunu bile
alamayacaklardır. Oysa cennetin kokusu nice uzak mesafelerden alınır."
[2]


Hadis şârihlerinin bu hadisi anlamlandırmada zorluk çekmeleri hadisi
anlamlandıramadıkları manasına gelmez. Ancak, bu garabetin yani
örtünme ve çıplaklığın aynı anda birarada olması tezatların birarada
olması manasına geldiğinden şerhte zorlandıkları âşikârdır. Eğer Hadis
şârihleri bizim gördüklerimizi görselerdi: "Ya rab! Habibine
bahşettiğin bir mucize herkese âşikâr oldu. Giyinik ama çıplak
kadınlar zümresi bu asırda olduğu kadar başka hiçbir asırda tezahür
etmedi!" derlerdi.


Söz Hadis şârihlerinden açılmışken onların mezkur hadis üzerine
söylediklerinden bir nebze de olsa zikretmek sanırım yararlı olur:


Örtülüyken açık olma hali genel olarak; bedeni yahut bedenin tenini
hissettirecek tarzda şeffaf giyisilerle örtünmek [3], yahut kokular
sürerek topluma çıkmak, kırıtarak yürümek, haramlara meyletmek vb.
fitne tezahürleri tarzında anlaşılmıştır. [4]
Bu yorumlara, örtüyü bedene yapışacak, beden hatlarını belli edecek
tarzda dar ya da pantlon giyinme, tesettürü; bedeni teşhir eden,
zararlı okları –yabancı bakışı- celbeden bir araç kılma halleri de
katılabilir. Benim öncelikle bu hadisten anladığım, "Hicab'ı
hicapsızlaştırmak" alarmıdır.


Kendisiyle roportaj yapan gazeteye, nargile içerken ve burnundan duman
çıkarırken poz veren, toplum içinde elinde sıgarayla tafra atan,
Tarkan'ın konserine gidip en ön safta: "Tarkan! Senin için
çıldırıyorum!" çığırtkanlığı yapan tesettürlü acaba ne kadar kendinde?
Ve ne kadar tesettürünün bilincinde? Bu tür görüntüler tesettürün,
metafizik alemle ilişkisini nasıl koparacağının alametidir;
sekülerleşmesidir.


Son Söz
Takvâ, Allah Teala karşısında ruhun tüm samimiyetiyle saygı duruşudur.
Amele yansıması da O'nun buyruklarını sevgi ve korku dengesinde eda
etmektir. Kur'an'ı Kerim de şöyle buyurulmuştur:
Allahü Teala o takvâ sâhiplerini sever. (Âl-i İmrân sûresi: 76)
Zira, Allah'a itaatin ve butün güzel davranışların temelidir takvâ.
Takvâsız tesettür vakarsızdır; işte bu nokta, tesettür özelinde ibâdet
ve geleneğin ayrıştığı noktadır.
Tesettürden takvâ çalınmak isteniyor; yani tesettürün ruhu isteniyor;
sözün özü, tesettür katledilmek isteniyor. Bu cinâyete dur diyelim.
Suskunluğumuzla, tepkisizliğimizle bu cinâyete ortak olmayalım.
Tesettürü, üniversite kapısandaki yasakcı zihniyet ruhsuzlaştıramaz.
Tesettürü ancak bizim duyarsızlığımız ruhsuzlaştırır,
ahlâksızlaştırır. O zaman üniversite kapısında ki yasakcı zihniyet
ruhsuzlaştırılmız tesettüre geçit verir. Şu bilinmelidir ki, yasak
birkaç metrelik kumaş parçasına değildir, yasak o kumaşta ki ruhadır;
ahlâkadır; özedir.
Davetkâr bir bakış İslâm'da nasıl reddedilmişse, davetkâr bir
tesettürün de reddedileceği izahtan varestir. Tesettür herşeyden önce
ruhsal bir edeptir; bu onun bedensel bir edep olduğunun inkarı değil
bilakis gerekçesidir.
Nur Suresi'ne iman etmiş bir tesettür bu edebi en güzel şekil de
temsil edecektir!
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Ya Hu kardesim, madem kapalisin (!) ne diye saci acik fotograflarin ortada fink atiyor!
Yanip sonen misin? Rabbimin askiyla..
Donup duran misin? Seytan sofrasinda ?

Karar ver ya Hu ! Hakkiyla kapanan kardeslerimle seni ayni kategoriye koyuyorlar !
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
56
Konum
istanbul
Kim ne dersee desinn
GURURLUYUM, MUTLUYUM...
ÇÜNKÜÜÜ TESETTÜRLÜYÜM...!!!
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Ben Tesettüre bürüdüm gözlerimi.
savaş açtım şeytanlara.
Savuruyorum elimdeki zincirleri.
Ben ÖMERi ruha bürünüyorum...
Aşkım Allaha.
Aşkım ResullAllaha.
yaklaşın yaklaşabildiğiniz kadar.
sokulun gücünüz yettiğince,
Giyinin dilediğinizce..
İşte AVAZIMCa haykırıyorum
Ben KAPADIM gözlerimi.
ve ..
BEN TESETTÜRE BÜRÜDÜM GÖZLERİMİ...
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Çekinerek, korkarak, utanarak değil.
Başını dimdik tutarak, örtünle övünerek, gururlanarak yürümelisin.

Çünkü Sen Zelil değil, AZİZSİN..!
Değersiz değil DEĞERLİSİN..!
Şerefsiz değil ŞEREFLİSİN..!
Onursuz değil ONURLUSUN..!


Hep Birlikte

Tebliğ
ve
Desteğe

Devam

Öğrenmeye
ve
Öğretmeye Devam
İnşaAllah..

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
35
Konum
.........
İslâm temiz bir toplum inşa arzusundadır; bunu
gerçekleştirmenin ön şartı da temiz bireyi inşadır. Şüphesiz İslâm
medeniyeti bu temel üzeirne yükselmiştir; bu medeniyet kendisini yine
bu temel üzerinde yeniden inşa gayretindedir. Lokal ve global bazda
medeniyetler arası bir çatışmadan sık sık bahsedilmesinin altında,
bu yeniden inşa gayretlerinin ete ve kemiğe bürünmeden sabota edilmesi
artniyeti yatar.

Bu yazıda, temiz toplumu birey ekseninde kurma gayretlerinden
biri olan ve dinde gerektiği gibi örtünme manasına gelen "tesettür"ün
taşıdığı ruh ele alınacaktır


Modernitenin icad ettiği yeni paganizmin ilahı modacılar,
dayattıkları "moda" diniyle tesettüre de yeni mana ve biçim verme
gayretkeşliğine soyunmuş, sözüm ona bazı islamcılar da tesettürü şirin
göstermek, tesettür üzerinde ki baskıları azaltmak gerekçesiyle bu
modacılara alkış tutmaktadır. Daha sık görmeye başladığımız "tesettür
defileleri" anlaşılan artarak devam edeceğe benziyor! First Lady
Erdoğan'ın Malezya ve Pakistan resmi ziyaretlerinde ki varlığı medya
da sadece tesettürünün şıklığı, Kanal 7'nin ifadesiyle "göz
doldurması" hasebiyle yeralmış, modacılar Sayın Erdoğan'ın tesettürüne
yine medya da not verme yarışına girerek estetiğin ölçüsünün yalnız ve
yalnız kendileri olduğu iddasını birkez daha yinelemişlerdir.


Açıkça görmek gerekir ki, "tesettüre davet" "davetkâr
tesettür"e dönüştürülerek Müslüman hanımın tesettürü hedef alınmıştır.
Hernekadar biz konuyu Türkiye bağlamında ele alıyorsak da bu olgu
sadece Türkiye'ye has birşey de değil. Arap ve Arap olmayan İslâm
coğrafyasına ait tv'lere ve özellikle dini programları sunan
hanımların tesettürüne baktığımızda ne demek istediğimiz daha açıkça
anlaşılacaktır. Ziynetleri teşhir ederek örtünme yolları en ince
şekilde öğretilmekte, sanki Müslüman hanıma; "aynı zamanda hem örtülü
hem de seksi olabilirsin" telkinleri yapılmaktadır. Postmodernizmin
helal ve haram koalisyonu anlayışı oteki olan herşeyi aslında bozarak
kabullenme eğilimindedir.


İslami tesettürü "davetkâr tesettür"e dömüştürme çabası
İblis'in dahi şapka çıkartacağı bir hinliktir. Böylece "tesettür"den
ruhu çekip alınarak "tesettür ahlâksızlaştıralmak istenmektedir. Her
Müslüman -hanım ve erkek- tesettüre kurulan tuzağın farkında olmak ve
bu komployu geçersiz kılma direnişinde olmalıdır, gerekirse bedelini
de ödeyerek. Yapılması gereken ilk iş özillikle de genç dimağlarda
tesettürün taşıdığı ve ma'şeri vicdanda da kabul görmüş vechiyle;
ahlâki boyutuna, diğer bir ifadeyle tessettüre hayat veren, onu o
yapan ruhuna dikkat çekmektir.


İBADETLERİN BİRER RUHU VARDIR!


Allah'ın (C.C), insanlara ittiba etmeleri için gönderdiği
şer'î hükümler sadece şeklî talepler değildir. Şer'î hükümlerin
konulmasında birey ve toplum için hayatî gâye ve maksatlar vardır. Bu
gâye ve maksatlar yerine getirilmiyorsa yahut eda edilen ibâdetler
sonuçta bu gâyelere götürmüyorsa o ibadetlerin Allah katında
makbuliyeti en iyimser yaklaşımla tartışmalıdır. Nasıl ki insan madde
ve ruhtan murekkep ise ibâdetler de böyledir; bir zâhirî bir de bâtıni
boyutu vardır. Bunlardan birisini hangi ibâdetten çekip alırsanız o
ibâdet istenilen gâye ve maksada götürmeyecektir. Bu hususu şöyle
açabiliriz:


Mesela Namaz, metafizik konsantrasyon keyfiyetinde mü'minin
daimi miracı olma özelliği taşıyan bir ibâdettir. Kur'an'ı Kerim
namazı emrederken şöyle der :
" Namazı kıl. Muhakkak ki namaz, fahşâdan (hayâsızlıktan, çirkin
işlerden) ve münkerden (kötülüklerden) alıkoyar." (Ankebut : 45 )
Bu husus hadislerde çok daha detaylı açıklanmış hatta yukarıda ayetin
zikrettiği sıfatları barındırmayan namazların şeklen namaz olsa da
keyfiyet olarak namaz olmadığı vurgulanmıştır. Namaz bireye ruhî ve
ahlâkî bir olgunluk kazandırmıyorsa yine en hafif ifadeyle eksiktir.


Oruç ibâdeti için de Kur'an'ı Kerim şöyle buyurur :


" Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz
kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz, takvâ
sahibi olursunuz." (Bakara : 183 )
Korunmak ve takvâ sahibi olmak, böylece; ahlâk ziynetini kuşanan
tutarlı ve kıvamlı bireyler oluşturmak bu ibâdetin gâyesi olduğu
açıktır. Hadislerde de bu gâyeyi yerine getirmiyen Oruç ibâdetinin o
insana aç kalmaktan ziyade bir şey kazandırmayacağı özellikle
vurgulanmıştır.


Bu husus İslâm'ın emrettiği bütün ibâdetlerde, emir ve
yasaklarda da böyledir. Yine Kur'an-ı Kerim'in ibâdetin ruhuna vurgu
yaptığı Allah'a kurban adama emri çok çarpıcıdır. Şöyle buyurur Yüce
Mevlâ:


"Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na
sizin takvanız –samimiyetiniz, hâlis niyetiniz, içten bağlılığınız-
ulaşacaktır" (Hac: 37)


Bu âyette bir ibâdetin ancak samimiyet ve takva ile yapılmışsa
Allah tarafından kabul edileceği bildirilmiş ve mü'minler bu konuda
uyarılmıştır. Görüldüğü gibi şekli ibâdet önemli olmakla beraber asıl
önemli olan husus insanın iç dünyasında Allah'a olan samimiyeti,
teslimiyeti, takvası ve huşûsudur. İşte bunlar bir ibâdetin özüdür;
ruhudur. Bunlarsız bir ibâdetin ruhsuz bir bedenden ne farkı vardır?


Maksadımızı biraz daha açabilmek için İslâm'da hicret
mefhumuna baş vurabiliriz:
Hicret, İslâmı daha iyi yaşayabilmek için bir yerden başka bir yere
göç etmektir. Hicretin dindeki yeri, Peygamber Efindimizin bir
medeniyet kuran o muhteşem hicreti hepimzce malumdur. Burada gözden
kaçmaması gereken durum maddi âlemde yapılan hicretin öcelikle manevi
alemde gerçekleştirilmesi zaruretidir. Bu hakikati ilk nâzil olan
âyetlerde görebiliriz:


"Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)! Kalk artık uyar. Sadece
Rabbini yücelt. Elbiseni temizle. Pislikten sakın, ondan hicret et."
(Müddessir: 1-5)
Âyeti kerime maddi anlamda elbiseyi temiz tutmak ve pislikten
sakınmayı emrettiği gibi iç dünyada ki temizliğe ve hicrete de işaret
eder. Nitekim merhum Elmalılı bu âyetin tefsirinde şöyle der: "siyab"
(giysi) kelimesi nefisten veya kalpten kinaye olmak üzere birçok
tefsirci âyetini "kendini veya kalbini günahtan, haksızlıktan temiz
tut, yaptığın uyarıları kabule engel olacak kirli huylardan sakın,
öğütlerinin kabul edilmesini sağlayacak olan güzel ahlâk ile ahlâklan"
diye manevî ve ahlâkî temizlik ile tefsir etmişlerdir."


Özellikle beşinci âyette "ver'Rücze fehcür" pislik ve
azaptan uzak dur, onlardan hicret et, emri, insanın metafizik âlemde
hicretine vurgu yapar. Zaten gerçek tevbe ve teslimiyet bu ilk
hicretle başlar.


İç dünyasında şirkten; fısk-fucûrdan, tevhîde; rizayı ilâhiye
hicret edememiş bir kişinin maddi dünyada da hicret etmesi ve hicret
niyetine farklı hedefler de katmaması oldukça güçtür. Bu yüzden olacak
ki Hz. Ömer'in rivayet ettiği bir hadis de Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse
kimin hicreti Allah'a ve Resülüne ise, onun hicreti Allah ve
Resülünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya
nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği
şeyedir." [1]


Takva Örtü İlişkisi


Yukarıda anlatılanların ışığında şöyle dersek yanılmış
olmayız: Tesüttürü testtür yapan onu giymiş bedenin taşıdığı ruhun
kalitesidir, takvasıdır, vakarıdır. Bütün ibâdet ve davranışlarda
olduğu gibi tesettürün ruhu da budur. Tesettürü podyumlar da mankenler
de giyiyiyor; ancak, dikkat ettiyseniz tesettür o bedenleri örtmüyor,
birkaç metre kumaştan başka birşey ifade etmiyor. Manken tesettürü,
"lütfen bana bak" etiketi gibi durmaktadır. Kadının kişiliğini değil
dişiliğini öne çıkarmakta ve malesef kadını cinsel bir obje olarak
sunmaktan geri durmamaktadır.
Modernitenin kadına kurduğu en büyük tuzak, sözümona "özgürlük"
kurmacasında onu soyup erkeğin cinsel objesi kılmasıdır. Modernitenin,
koyduğu ölçülere göre, güzel olmayan ve cinsel obje olmaktan çıkmış
yaşlı kadınlara tahammülsüzlüğünün sebebi de burada yatmaktadır. Bunun
farkında olan Batı kadını ilerleyen yaşına rağmen genç ve güzel
kalabilmek için estetik ameliyatlara, güzellik salonlarına servetler
harcamaktadır. Zira, yine Batı'da ortaya çıkmış aydınlanma paradigması
olan "düşünüyorum ohalde varım"ın yerini "soyunuyorum, tüketiliyorum,
ohalde varım" almıştır. Ben varım diyen kadının varlığını özellikle
bedeni üzerinden isbatlaması gerekmektedir. Sanatcı kişiliğinden daha
fazla seksi özellikleriyle öne çıkmış güya sanatçılar ideal modeller
olarak toplumun önüne konmuştur.
Genç nesillere Madonna'yı sorsak bilmeyen çıkar mı acaba? Ya da
artist, şarkıcı vb. taifeden isim sorulsa kaç isim bir çırpıda
sayılabilir? Peki, akıl kalitesiyle, insanlığın yararına
ürettikleriyle "ben varım" demiş hanım ismi sorulsa acaba aynı
insanlar isim verebilirler mi? Neden keyfiyet sahibi hanımlar model
olarak sunulmaz? Neden; estetik, cazibeli, soyunan kadın genç
dimağlara model olarak sunulur? Bir Hz. Meryem, bir Hz. Aişe, acaba
nekadar modeldir? Bu pörsümüş zihniyetin şimdiler de tesettüre el
atmasının aceb sebebi ne ola? Bu soruları çoğaltarak kendimize sormalı
değilmiyiz?


ÖRTÜLÜYKEN ÇIPLAK OLMAK


Örtülüyken çıplak olmak mümkünmüdür? İlginçtir, bu soru
İslâm'ın ilk dönemlerinden beri tartışılır olmuştur. Böyle bir vakıa
olduğundan değil elbette. Peygamber Efendimizin bir hadislerinde fitne
tezahürlerinden olan; "örtülüyken çıplak kadınlar" zümresini
zikrettiğinden, hadis şârihleri de bu konuyu vuzûhata kavuştrmaya
çalışmış, bu nasıl mümkün olacak, hem örtülü hem de çıplak? haberini
ümmete bir uyarı da olması sebebiyle de tartışmışlardır.
Öncelikle bu garabeti haber veren hadisi şerifi zikredelim:


Ebu Hureyra (r.a) Peygamber Efendimiz (a.s)'ın şöyle
buyurduğunu rivayet etti : "Cehennem halkından iki sınıf var ki ben
onları görmedim: 1) Yanlarında bulunan, sığır kuyruğu gibi kırbaç
(cop)larla insanları döven bir topluluk, 2) Başları (saçları) deve
hörgücü gibi olan, zarif ve cazibeli, giyinik oldukları halde çıplak
kadınlar. Ki bunlar cennete giremeyecekleri gibi onun kokusunu bile
alamayacaklardır. Oysa cennetin kokusu nice uzak mesafelerden alınır."
[2]


Hadis şârihlerinin bu hadisi anlamlandırmada zorluk çekmeleri hadisi
anlamlandıramadıkları manasına gelmez. Ancak, bu garabetin yani
örtünme ve çıplaklığın aynı anda birarada olması tezatların birarada
olması manasına geldiğinden şerhte zorlandıkları âşikârdır. Eğer Hadis
şârihleri bizim gördüklerimizi görselerdi: "Ya rab! Habibine
bahşettiğin bir mucize herkese âşikâr oldu. Giyinik ama çıplak
kadınlar zümresi bu asırda olduğu kadar başka hiçbir asırda tezahür
etmedi!" derlerdi.


Söz Hadis şârihlerinden açılmışken onların mezkur hadis üzerine
söylediklerinden bir nebze de olsa zikretmek sanırım yararlı olur:


Örtülüyken açık olma hali genel olarak; bedeni yahut bedenin tenini
hissettirecek tarzda şeffaf giyisilerle örtünmek [3], yahut kokular
sürerek topluma çıkmak, kırıtarak yürümek, haramlara meyletmek vb.
fitne tezahürleri tarzında anlaşılmıştır. [4]
Bu yorumlara, örtüyü bedene yapışacak, beden hatlarını belli edecek
tarzda dar ya da pantlon giyinme, tesettürü; bedeni teşhir eden,
zararlı okları –yabancı bakışı- celbeden bir araç kılma halleri de
katılabilir. Benim öncelikle bu hadisten anladığım, "Hicab'ı
hicapsızlaştırmak" alarmıdır.


Kendisiyle roportaj yapan gazeteye, nargile içerken ve burnundan duman
çıkarırken poz veren, toplum içinde elinde sıgarayla tafra atan,
Tarkan'ın konserine gidip en ön safta: "Tarkan! Senin için
çıldırıyorum!" çığırtkanlığı yapan tesettürlü acaba ne kadar kendinde?
Ve ne kadar tesettürünün bilincinde? Bu tür görüntüler tesettürün,
metafizik alemle ilişkisini nasıl koparacağının alametidir;
sekülerleşmesidir.


Son Söz
Takvâ, Allah Teala karşısında ruhun tüm samimiyetiyle saygı duruşudur.
Amele yansıması da O'nun buyruklarını sevgi ve korku dengesinde eda
etmektir. Kur'an'ı Kerim de şöyle buyurulmuştur:
Allahü Teala o takvâ sâhiplerini sever. (Âl-i İmrân sûresi: 76)
Zira, Allah'a itaatin ve butün güzel davranışların temelidir takvâ.
Takvâsız tesettür vakarsızdır; işte bu nokta, tesettür özelinde ibâdet
ve geleneğin ayrıştığı noktadır.
Tesettürden takvâ çalınmak isteniyor; yani tesettürün ruhu isteniyor;
sözün özü, tesettür katledilmek isteniyor. Bu cinâyete dur diyelim.
Suskunluğumuzla, tepkisizliğimizle bu cinâyete ortak olmayalım.
Tesettürü, üniversite kapısandaki yasakcı zihniyet ruhsuzlaştıramaz.
Tesettürü ancak bizim duyarsızlığımız ruhsuzlaştırır,
ahlâksızlaştırır. O zaman üniversite kapısında ki yasakcı zihniyet
ruhsuzlaştırılmız tesettüre geçit verir. Şu bilinmelidir ki, yasak
birkaç metrelik kumaş parçasına değildir, yasak o kumaşta ki ruhadır;
ahlâkadır; özedir.
Davetkâr bir bakış İslâm'da nasıl reddedilmişse, davetkâr bir
tesettürün de reddedileceği izahtan varestir. Tesettür herşeyden önce
ruhsal bir edeptir; bu onun bedensel bir edep olduğunun inkarı değil
bilakis gerekçesidir.
Nur Suresi'ne iman etmiş bir tesettür bu edebi en güzel şekil de
temsil edecektir!
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Çekinerek, korkarak, utanarak değil.
Başını dimdik tutarak, örtünle övünerek, gururlanarak yürümelisin.

Çünkü Sen Zelil değil, AZİZSİN..!
Değersiz değil DEĞERLİSİN..!
Şerefsiz değil ŞEREFLİSİN..!
Onursuz değil ONURLUSUN..!


Hep Birlikte

Tebliğ
ve
Desteğe

Devam

Öğrenmeye
ve
Öğretmeye Devam
İnşaAllah..


eyvALLAH Kardeşim..Ellerine yüreğine sağlık...
Allah celle celalüh razı olsun...

selam ve dua ile
 

MELEK48

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Haz 2012
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
selamünaleyküm arkadaşlar..sizlere marmaristen yazıyorumm...çok kapanmak istiyorum ki bunu nasıl istediğimi anlatamam sizlere..sizden istediğim lütfen Allah rızası için dua edin bana..bende çok ediyorum.Allah nasip ederse şu ramazanda kapalı bi insan olmak istiyorumm..burası çok zor bi yerr..buraya gelen hocalar burası için cehennemden bir çukur diyorlarr yaşaması zor diyorlar ..ben çok açık biri değilim zatenn ama kapansam çok güzel olacak..sizin gibi insanların duaları kabul olurr..Allah razı olsun hepinizdenn..
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
selamünaleyküm arkadaşlar..sizlere marmaristen yazıyorumm...çok kapanmak istiyorum ki bunu nasıl istediğimi anlatamam sizlere..sizden istediğim lütfen Allah rızası için dua edin bana..bende çok ediyorum.Allah nasip ederse şu ramazanda kapalı bi insan olmak istiyorumm..burası çok zor bi yerr..buraya gelen hocalar burası için cehennemden bir çukur diyorlarr yaşaması zor diyorlar ..ben çok açık biri değilim zatenn ama kapansam çok güzel olacak..sizin gibi insanların duaları kabul olurr..Allah razı olsun hepinizdenn..

Ve aleykum selam :)
Hocalariniz cok dogru soylemis. Ben de Antalya'ya gitmistim. Amcam da orda imamlik gorevini yapiyor. Onun da yorumu ayni..
Plajlar pislik kokuyor..
Denizi kirletiyorlar kirli emelleriyle, tenleriyle..


Ne guzelki bu ucurumdan bir gelincik cikmis. O da sen ve senin gibi kardeslerim...

Senin icin dua edecegim.

Aramizdasin ama, tesetturumuz de ortak olarak insaAllah.
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
selamünaleyküm arkadaşlar..sizlere marmaristen yazıyorumm...çok kapanmak istiyorum ki bunu nasıl istediğimi anlatamam sizlere..sizden istediğim lütfen Allah rızası için dua edin bana..bende çok ediyorum.Allah nasip ederse şu ramazanda kapalı bi insan olmak istiyorumm..burası çok zor bi yerr..buraya gelen hocalar burası için cehennemden bir çukur diyorlarr yaşaması zor diyorlar ..ben çok açık biri değilim zatenn ama kapansam çok güzel olacak..sizin gibi insanların duaları kabul olurr..Allah razı olsun hepinizdenn..

Aleyküm Selam Melek kardeşim.
Hayırlı olur gelişiniz inşallah...
bazı yerler vardır namaz kılmak ibadet etmek çok kolaydır.
Ama sizin bahsettiğiniz yerlerde namaz kılabilmek adabınca giyinmek her gün oruç tutmaya benzer.
Allah teala kime hidayet edeceğini kimi seçip seveceğinin Anak O Celle celalüh bilir.
İnşallah dualarımız hep senin için olacaktır.
Ben size Sevgili Kardeşimiz KATREPARE'nin çok hoşuma giden bir sözünü paylaşmak istiyorum...
''Ben onların Yüreğine Dokunacağım Allah ın izniyle...demişti...

Bende inanıyorum ki Siz bu işi zaten başaracaksınız Allah tealanın izniyle.
Bununla kalmayıp oralarda BİRİLERİNİN YÜREĞİNE DE DOKUNACAKSINIZ...
İnşallah Bizim Aşkımız Allaha
Sevdamız Resulünedir...
Bize emanet edileni Peşkeş Çekmekte nedendir.
Herkes Sevdiğinin Yolunu takip etsin. Ona benzesin...
İnşallah bizim yolumuz da bir Önderimiz de Rehberimizde....
Rabbimiz bu yolda seni muvaffak kılsın inşallah..

selam ve dua ile
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
Ve aleykum selam :)
Hocalariniz cok dogru soylemis. Ben de Antalya'ya gitmistim. Amcam da orda imamlik gorevini yapiyor. Onun da yorumu ayni..
Plajlar pislik kokuyor..
Denizi kirletiyorlar kirli emelleriyle, tenleriyle..


Ne guzelki bu ucurumdan bir gelincik cikmis. O da sen ve senin gibi kardeslerim...

Senin icin dua edecegim.

Aramizdasin ama, tesetturumuz de ortak olarak insaAllah.

EyvALLAH koca yürekli kardeşim.
Allah teala kalemine yüreğine imanına kuvvet versin inşallah...
Güzel yazılarınını takipçisiyim :)

Selam ve dua ile
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
selamünaleyküm arkadaşlar..sizlere marmaristen yazıyorumm...çok kapanmak istiyorum ki bunu nasıl istediğimi anlatamam sizlere..sizden istediğim lütfen Allah rızası için dua edin bana..bende çok ediyorum.Allah nasip ederse şu ramazanda kapalı bi insan olmak istiyorumm..burası çok zor bi yerr..buraya gelen hocalar burası için cehennemden bir çukur diyorlarr yaşaması zor diyorlar ..ben çok açık biri değilim zatenn ama kapansam çok güzel olacak..sizin gibi insanların duaları kabul olurr..Allah razı olsun hepinizdenn..

Ve aleykum selam kardeşim.. İnşaAllah en yakın zamanda hayırlı haberlerini duyarız..
Rabbim çok büyük.. Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.. Ben de Mersin'de yaşıyorum..
Burasının da hiçbir farkı yok.. İmtihan dünyası.. Rabbim yar ve yardımcın olsun kardeşim..
Dualarımızda olacaksın inşaAllah..
 

MELEK48

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Haz 2012
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allah hepinizdenn razı olsun ..benim tek isteğim bu..Allaha yakışır bir kul olmak..şu aralar burda çok depremler oluyo hemen hemen hergün oluyoo..Allah yardımcımız olsun insan herşeyi düşünüyo..26yaşındayım biraz geç kaldım sanki ama olsun varsın zararın neresinden dönsen kardır..sizin bu güzel yorumlarınızla insan hep şarj olur..burdada sohbetler var ama benim vaktim olmuyo çalıştığım için..onun yerine sizler varsınız.Allah razı olsunn..
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Allah hepinizdenn razı olsun ..benim tek isteğim bu..Allaha yakışır bir kul olmak..şu aralar burda çok depremler oluyo hemen hemen hergün oluyoo..Allah yardımcımız olsun insan herşeyi düşünüyo..26yaşındayım biraz geç kaldım sanki ama olsun varsın zararın neresinden dönsen kardır..sizin bu güzel yorumlarınızla insan hep şarj olur..burdada sohbetler var ama benim vaktim olmuyo çalıştığım için..onun yerine sizler varsınız.Allah razı olsunn..

Rabbim cümlemizden razı ve hoşnut olsun kardeşim, inşaAllah.. Rabbim O'na (celle celaluhu) hakkıyla kul olabilenlen kulları arasına bizleri de dahil eylesin.. Rabbim Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yolundan bizleri ayırmasın.. An bu an kardeşim.. Hiçbirşey için geç kalınmış değildir.. Yeter ki isteyelim.. Israrla isteyelim.. Rabbim nelere Kadirdir.. Hayırlı işlerde acele edelim inşaAllah..
Burada hepimiz birbirimizden birşeyler öğreniyoruz.. Zaman buldukça foruma girersiniz inşaAllah.. Rabbim hakkında herşeyin en hayırlısını nasip etsin. Rabbim yar ve yardımcınız olsun inşaAllah.. HAYIRLA KALIN..
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
56
Konum
istanbul
Rabbim kalplerimize şifa nasip etsin ki..nefse ve şeytana uymayalım....
Biraz güçlenir ve kendinize güvenirseniz başaramayacağınız bir şey kalmaz inşallah

hayırlı cumalar diliyorum.
ALLAHA EMANET OLUN.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt