_YUSUF_
Yönetici
- Katılım
- 26 Haz 2008
- Mesajlar
- 4,070
- Tepki puanı
- 1,043
- Puanları
- 113
- Yaş
- 43
Çok Evlilik Üzerine
Çok Evlilik Üzerine
Bu başlığı zamanımız müslümanlarına gerekli olduğu için değil, üzerinde çok tartışılan ve özellikle İslam düşmanı merciler tarafından sık sık suistimal edilen bir mesele olduğu için açıyoruz. Bu konuyla ilgili daha önceki bir yazımızdan da alıntılar yaparak, bu meseleyi kendi tabiatına ve kendi ortamına göre kısaca değerlendireceğiz.
İslam'a göre çok evlilik meselesi, müslümanlar arasında dahi yeterince açıklık kazanan bir mesele değildir. Meselenin günümüz cahili toplumlanndaki pratiği ve yansıması ile gerçek İslam'ın hakim olduğu toplumlardaki pratiği ve yansıması hiç şüphesiz ki birbirinden farklı olacaktır. Dolayısıyla meseleyi öncelikle İslam'ın hakim olduğu toplumlara göre değerlendirecek ve bu İslam toplumlarındaki pratiğine açıklık getirmeye çalışacağız.
Çok evlilik meselesini İslami toplumda ve İslami ölçülere göre kadın ve erkek boyutundan ayrı ayrı değerlendirdiğimiz zaman, birden fazla evliliği genel olarak iki ayrı başlıkta ele alabiliriz..
Bunlardan birincisi dünyevi sıkıntıları gidermek, fıtri ihtiyaçları karşılamak ve sosyal problemleri halletmek için yapılan çok evliliklerdir. Savaş, ölüm veya belli bir sayısal dengesi olmayan doğum gibi nedenlerle erkeklerin kadınlara nazaran az olduğu dönemlerde (ki genel olarak tarihin her döneminde ve günümüzde de durum aynıdır), kadınları gayrimeşru bir yola itmeden onlara meşru bir statü kazandıran bu hüküm, yeterince ve iki taraflı düşünüldüğü zaman erkeklerden ziyade kadınların maslahatını gözeten bir hükümdür. Yaşanması zorunlu olmayan, tarafların kendi tercihleriyle gerçekleşen bu çok evliliklerde, kadınlardan ziyade erkeklerin sorumlulukları artmaktadır.
Karşılaşılan sosyal problemleri, fıtri İhtiyaçlan veya dünyevi sıkıntıları çözümlemek için yapılacak olan bu gibi evliliklerde gerek duyulabilecek maddi potansiyelin kadında veya erkekte bulunması ve ayrıca erkeğin adil olması gerekmektedir. Çünkü konuyla ilgili ayet-i kerimelerde şöyle buyurulmaktadır.
“Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikalılayın. Şayet, adalet yapamıyacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır.”
Bu ayet-i kerimedeki İlahi vahyin öngördüğü ve teşvik ettiği adalet vasfı, gücü nisbetince adil olmaya cehdeden ve bu cehdi ile zulümden uzaklaşıp, adalete yaklaşabilen müslümanların vasfıdır. Çünkü hiçbir müslümanın en ufak bir zulümden dahi müstağni olan adil bir kimliğe tam manasıyla ulaşabilmesi mümkün değildir. Nitekim aşağıdaki ayet-i kerimede bu durum dikkate alınmakta ve müslümanlara şu nasihat yapılmaktadır.
“Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”
Dünyevi sıkıntıları gidermek, fıtri ihtiyaçları karşılamak ve sosyal problemleri halletmek için yapılan bu gibi çok evliliklerde; bir hanımının şer'i ihtiyaçlarını karşılarken zorlanan bir erkeğin, ihtiyaç sahibi ikinci bir hanımı alması, bu sosyal dertlerin çözümlenmesi değil daha da büyütülmesidir. Dolayısıyla ihtiyaç sahibi mü'mine bir kadını nikahlama sorumluluğu, adil olmak veya adil olmaya çalışmak vasfıyla birlikte bu kadının ihtiyaçlarını giderebilecek güçte olan müminlerin öncelikli sorumluluğudur. Daha açık ve genel bir ifadeyle, evliliğe neden olan beklentilerin, söz konusu evlilikte karşılığını bulabilecek beklentiler olması gerekmektedir.
İkinci başlıkta ele alacağımız çok evlilikler ise, dünyevi ihtiyaçların veya fıtri beklentilerin fevkinde, İslami hareketin maslahatı için yapılan çok evliliklerdir. Efendimiz (s.a.v.)'in sosyal kariyeri bulunan veya kişisel özellikleri yüksek olan annelerimizle evliliği, bu başlığa örnek gösterebileceğimiz evliliklerdir. Bu evliliklerde İslami hareketin maslahatına öncelik verilmekte ve buna paralel olarak kadın dünyasıyla ilgili birçok boşluklar, diğer kadınlara örnek olabilecek yetkinlikteki böylesi mü'minelerin yetiştirilmesiyle doldurulmaktadır. Nitekim hem kendi çağdaşlarının ve hem de günümüz kadınlarının birçok sorusuna cevap veren ve bütün müslüman kadınlara örnek olan annelerimiz, Resulullah (s.a.v.)'e eş olan, kendi kişisel gayretleriyle beraber Efendimiz (s.a.v.)'in kutlu öğretisiyle bu aşamaya yükselen annelcrimizdir.
İslami hareketin maslahatıyla ilgili olan bu evliliklerde, maddi konumdan ziyade ilim ve kişisel özellikler esas alınmaktadır. Dolayısıyle bu gaye ile yapılabilen çok evlilikler, özellikle ilmi yetkinlikteki dava adamlarının ve bazı konumlara talip olmakla birlikte, bunun gereğini de yapabilecek hasletlere sahip olan mü'minelerin gerçekleştirebildikleri evliliklerdir. İslami düzlemde ve İslami gayelerle yapılan bu evlilikler ile, kadın ve erkek dünyaları arasında ciddi ve bilinçli köprüler kurulabilmektedir. Yaş durumunun pek önemsenmediği veya ön plana çıkarılmadığı bu gibi evliliklerde, hanımından daha yaşlı bir müminin veya kocasından daha yaşlı bir mü'minenin uzun yıllar yaşayarak ve düşünerek kazandığı olgunluk, kendileriyle evlenen gençlere ve dolasıyla genç nesillere daha aktif ve daha pratik bir yolla intikal edebilmektedir.
Günümüzdeki anlayışlara göre yukarıdaki ifadelerin anlaşılabilmesi ve toplumsal yaşantıda yerine oturtulabilmesi tabi ki mümkün değildir. Fakat bu ifadeler anlaşılsın veya anlaşılmasın, müslüman toplumbilimciler tarafından dikkate alınsın veya alınmasın özellikle asr-i saadet döneminde açıkça müşahade edilen bu toplumsal gerçeklikleri tekzip edecek değiliz.
Çünkü asr-ı saadet döneminde, günümüzde olduğu gibi kadın dünyası ile erkek dünyası arasında önemli bir yabancılaşma ve gençlerin dünyası ile yaşlıların dünyası arasında kutuplaşmaya varan bir uzaklaşma yoktu. Toplumsal ahengi ve toplumsal olgunluğu engelleyen bu gibi olumsuzlukların olmayışında ise, yukarıda anlatmaya çalıştığımız yönelişlerin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Genelde değil, özelde dikkate alınması gereken ve yetkin insanlarca özelde dikkate alınan bu gibi yönelişlerin rahmeti, sonuç olarak özelle birlikte genele de yansıyan rahmetlerdir.
Çok evlilikle ilgili olarak kısaca ifade ettiğimiz bu değerlendirmeler, meselenin başında da belirttiğimiz gibi çok evliliğin İslami düzlemde değerlendirilmesidir. Günümüz toplumunda ise yaşanan şartlar ve anlayışlar oldukça farklıdır. Hiç şüphesiz ki bir müsiüman olarak bu farklılıkları ileri sürerek “Birden fazla evlilik hükmü neshedilmiştir veya birden fazla evlenmek haramdır” diyemeyiz.
Ancak söz konusu farklılıklar, mutlaka ve mutlaka dikkate alınması gereken farklılıklardır. Dolayısıyle böylesi evliliklere niyet eden ve bunu gerçekleştirmek isteyen kimselerin; iyimser temennileri veya nefsi temayülleri bir kenara bırakarak yukarıda belirttiğimiz hususlarla birlikte içinde yaşadığımız cahili toplumun yadırgayıcı baskısını da dikkate almaları ve karşılaşabilecekleri sorunların üstesinden gelip-gelemeyeceklerini gerçekçi olarak tesbit etmeleri gerekir. Kaldı ki İslam'a göre çok evlilik, müslümanların teşvik edildikleri bir eylem değildir. Yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerimeden de anlaşılacağı gibi, müslümanlar adalete daha yakın olan tek evliliğe teşvik edilmektedirler.
İslam'daki çok evlilikten ziyade bizatihi İslam'ı yadırgayan ve her fırsatta “İslam gelirse, erkekleriniz üç-dört evlilik yapabilecek!” diyerek kadınları İslam aleyhine kışkırtmaya çalışan küfür odakları ise küfrün tabiatında bulunan sahtekarlığı yaşamaktadırlar. Satılmış sanatkarlarca kaleme alman yazılarda “Erkek iki-üç kadın alabilir. Ama kadın iki-üç koca alamaz. Bu nasıl eşitlik?” sorusunu devamlı gündemde tutan resmi ideoloji, günümüzdeki uygulaması ile acaba kadınlara ve erkeklere eşit mi davranıyor?
Resmi uygulamaya göre kadınlar ve erkekler sadece bir evli mi?
Hepsi birden ağzını açacak ve hepsi birden “Tabi ki bir evli!.” diyeceklerdir.
Peki, şu Genelevler kimlerin hizmetinde!. Resmi olarak bir evli gözüken T.C’nin erkek vatandaşları, kapılarından istedikleri zaman girecekleri resmi veya gayriresmi Genelevler ile, tuttukları garsoniyerler ile üç-beş evli olmuyorlar mı?
Kadın erkek eşitliğini savunanlara soruyoruz, bu nasıl eşitlik? Resmi ideoloji, kendisini benimseyen kadın vatandaşlarına da bu hizmeti neden götürmüyor?
Diyelim ki götüremiyorsunuz!. O halde sadece erkeklere açık olan ve erkekleri birden fazla evli durumuna getiren Genelevlerini de kapatmanız gerekmez mi?
Kapatmanız gerekir, gerekir ama, siz kapatmazsınız. Çünkü ahlaki değil ekonomik nedenlerle iki-üç evliliğe karşı çıkan sizler, evlenmeden, kadınların geçimini ve sorumluluğunu üzerinize almadan, yüzlerce kadından, yüzlerce kızdan faydalanmak isteyen namussuzlarsınız!. İhtiyaç içersindeki bir kadını nikahınıza alıp, onun geçimini tek başınıza karşılamak erkekliği yoktur sizlerde. Sizlerin eline düşen böyle bir kadının aç kalmaması ve karnını doyurabilmesi için, sizlerden birisine değil, hepinize karılık yapması ve hepinizi memnun etmesi gerekir.
Cevap verin beyler!. İslam'daki çok evlilik hadisesi mi yadırganacak bir şey, yoksa sizlerin bu iğrenç uygulamalarınız mı?
Garsoniyerlerde metres hayatı yaşayan, erkekler arasında paslaşılan, düştükleri genelevlerde binlerce erkeğin maskarası olan kadınlara mı acımak gerekir, yoksa,
İslam toplumundaki bir müslümana kendi isteği ile ikinci hanım olup, tertemiz bir yaşantı süren kadınlara mı?
Çok Evlilik Üzerine
Bu başlığı zamanımız müslümanlarına gerekli olduğu için değil, üzerinde çok tartışılan ve özellikle İslam düşmanı merciler tarafından sık sık suistimal edilen bir mesele olduğu için açıyoruz. Bu konuyla ilgili daha önceki bir yazımızdan da alıntılar yaparak, bu meseleyi kendi tabiatına ve kendi ortamına göre kısaca değerlendireceğiz.
İslam'a göre çok evlilik meselesi, müslümanlar arasında dahi yeterince açıklık kazanan bir mesele değildir. Meselenin günümüz cahili toplumlanndaki pratiği ve yansıması ile gerçek İslam'ın hakim olduğu toplumlardaki pratiği ve yansıması hiç şüphesiz ki birbirinden farklı olacaktır. Dolayısıyla meseleyi öncelikle İslam'ın hakim olduğu toplumlara göre değerlendirecek ve bu İslam toplumlarındaki pratiğine açıklık getirmeye çalışacağız.
Çok evlilik meselesini İslami toplumda ve İslami ölçülere göre kadın ve erkek boyutundan ayrı ayrı değerlendirdiğimiz zaman, birden fazla evliliği genel olarak iki ayrı başlıkta ele alabiliriz..
Bunlardan birincisi dünyevi sıkıntıları gidermek, fıtri ihtiyaçları karşılamak ve sosyal problemleri halletmek için yapılan çok evliliklerdir. Savaş, ölüm veya belli bir sayısal dengesi olmayan doğum gibi nedenlerle erkeklerin kadınlara nazaran az olduğu dönemlerde (ki genel olarak tarihin her döneminde ve günümüzde de durum aynıdır), kadınları gayrimeşru bir yola itmeden onlara meşru bir statü kazandıran bu hüküm, yeterince ve iki taraflı düşünüldüğü zaman erkeklerden ziyade kadınların maslahatını gözeten bir hükümdür. Yaşanması zorunlu olmayan, tarafların kendi tercihleriyle gerçekleşen bu çok evliliklerde, kadınlardan ziyade erkeklerin sorumlulukları artmaktadır.
Karşılaşılan sosyal problemleri, fıtri İhtiyaçlan veya dünyevi sıkıntıları çözümlemek için yapılacak olan bu gibi evliliklerde gerek duyulabilecek maddi potansiyelin kadında veya erkekte bulunması ve ayrıca erkeğin adil olması gerekmektedir. Çünkü konuyla ilgili ayet-i kerimelerde şöyle buyurulmaktadır.
“Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikalılayın. Şayet, adalet yapamıyacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır.”
Bu ayet-i kerimedeki İlahi vahyin öngördüğü ve teşvik ettiği adalet vasfı, gücü nisbetince adil olmaya cehdeden ve bu cehdi ile zulümden uzaklaşıp, adalete yaklaşabilen müslümanların vasfıdır. Çünkü hiçbir müslümanın en ufak bir zulümden dahi müstağni olan adil bir kimliğe tam manasıyla ulaşabilmesi mümkün değildir. Nitekim aşağıdaki ayet-i kerimede bu durum dikkate alınmakta ve müslümanlara şu nasihat yapılmaktadır.
“Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”
Dünyevi sıkıntıları gidermek, fıtri ihtiyaçları karşılamak ve sosyal problemleri halletmek için yapılan bu gibi çok evliliklerde; bir hanımının şer'i ihtiyaçlarını karşılarken zorlanan bir erkeğin, ihtiyaç sahibi ikinci bir hanımı alması, bu sosyal dertlerin çözümlenmesi değil daha da büyütülmesidir. Dolayısıyla ihtiyaç sahibi mü'mine bir kadını nikahlama sorumluluğu, adil olmak veya adil olmaya çalışmak vasfıyla birlikte bu kadının ihtiyaçlarını giderebilecek güçte olan müminlerin öncelikli sorumluluğudur. Daha açık ve genel bir ifadeyle, evliliğe neden olan beklentilerin, söz konusu evlilikte karşılığını bulabilecek beklentiler olması gerekmektedir.
İkinci başlıkta ele alacağımız çok evlilikler ise, dünyevi ihtiyaçların veya fıtri beklentilerin fevkinde, İslami hareketin maslahatı için yapılan çok evliliklerdir. Efendimiz (s.a.v.)'in sosyal kariyeri bulunan veya kişisel özellikleri yüksek olan annelerimizle evliliği, bu başlığa örnek gösterebileceğimiz evliliklerdir. Bu evliliklerde İslami hareketin maslahatına öncelik verilmekte ve buna paralel olarak kadın dünyasıyla ilgili birçok boşluklar, diğer kadınlara örnek olabilecek yetkinlikteki böylesi mü'minelerin yetiştirilmesiyle doldurulmaktadır. Nitekim hem kendi çağdaşlarının ve hem de günümüz kadınlarının birçok sorusuna cevap veren ve bütün müslüman kadınlara örnek olan annelerimiz, Resulullah (s.a.v.)'e eş olan, kendi kişisel gayretleriyle beraber Efendimiz (s.a.v.)'in kutlu öğretisiyle bu aşamaya yükselen annelcrimizdir.
İslami hareketin maslahatıyla ilgili olan bu evliliklerde, maddi konumdan ziyade ilim ve kişisel özellikler esas alınmaktadır. Dolayısıyle bu gaye ile yapılabilen çok evlilikler, özellikle ilmi yetkinlikteki dava adamlarının ve bazı konumlara talip olmakla birlikte, bunun gereğini de yapabilecek hasletlere sahip olan mü'minelerin gerçekleştirebildikleri evliliklerdir. İslami düzlemde ve İslami gayelerle yapılan bu evlilikler ile, kadın ve erkek dünyaları arasında ciddi ve bilinçli köprüler kurulabilmektedir. Yaş durumunun pek önemsenmediği veya ön plana çıkarılmadığı bu gibi evliliklerde, hanımından daha yaşlı bir müminin veya kocasından daha yaşlı bir mü'minenin uzun yıllar yaşayarak ve düşünerek kazandığı olgunluk, kendileriyle evlenen gençlere ve dolasıyla genç nesillere daha aktif ve daha pratik bir yolla intikal edebilmektedir.
Günümüzdeki anlayışlara göre yukarıdaki ifadelerin anlaşılabilmesi ve toplumsal yaşantıda yerine oturtulabilmesi tabi ki mümkün değildir. Fakat bu ifadeler anlaşılsın veya anlaşılmasın, müslüman toplumbilimciler tarafından dikkate alınsın veya alınmasın özellikle asr-i saadet döneminde açıkça müşahade edilen bu toplumsal gerçeklikleri tekzip edecek değiliz.
Çünkü asr-ı saadet döneminde, günümüzde olduğu gibi kadın dünyası ile erkek dünyası arasında önemli bir yabancılaşma ve gençlerin dünyası ile yaşlıların dünyası arasında kutuplaşmaya varan bir uzaklaşma yoktu. Toplumsal ahengi ve toplumsal olgunluğu engelleyen bu gibi olumsuzlukların olmayışında ise, yukarıda anlatmaya çalıştığımız yönelişlerin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Genelde değil, özelde dikkate alınması gereken ve yetkin insanlarca özelde dikkate alınan bu gibi yönelişlerin rahmeti, sonuç olarak özelle birlikte genele de yansıyan rahmetlerdir.
Çok evlilikle ilgili olarak kısaca ifade ettiğimiz bu değerlendirmeler, meselenin başında da belirttiğimiz gibi çok evliliğin İslami düzlemde değerlendirilmesidir. Günümüz toplumunda ise yaşanan şartlar ve anlayışlar oldukça farklıdır. Hiç şüphesiz ki bir müsiüman olarak bu farklılıkları ileri sürerek “Birden fazla evlilik hükmü neshedilmiştir veya birden fazla evlenmek haramdır” diyemeyiz.
Ancak söz konusu farklılıklar, mutlaka ve mutlaka dikkate alınması gereken farklılıklardır. Dolayısıyle böylesi evliliklere niyet eden ve bunu gerçekleştirmek isteyen kimselerin; iyimser temennileri veya nefsi temayülleri bir kenara bırakarak yukarıda belirttiğimiz hususlarla birlikte içinde yaşadığımız cahili toplumun yadırgayıcı baskısını da dikkate almaları ve karşılaşabilecekleri sorunların üstesinden gelip-gelemeyeceklerini gerçekçi olarak tesbit etmeleri gerekir. Kaldı ki İslam'a göre çok evlilik, müslümanların teşvik edildikleri bir eylem değildir. Yukarıda zikrettiğimiz ayet-i kerimeden de anlaşılacağı gibi, müslümanlar adalete daha yakın olan tek evliliğe teşvik edilmektedirler.
İslam'daki çok evlilikten ziyade bizatihi İslam'ı yadırgayan ve her fırsatta “İslam gelirse, erkekleriniz üç-dört evlilik yapabilecek!” diyerek kadınları İslam aleyhine kışkırtmaya çalışan küfür odakları ise küfrün tabiatında bulunan sahtekarlığı yaşamaktadırlar. Satılmış sanatkarlarca kaleme alman yazılarda “Erkek iki-üç kadın alabilir. Ama kadın iki-üç koca alamaz. Bu nasıl eşitlik?” sorusunu devamlı gündemde tutan resmi ideoloji, günümüzdeki uygulaması ile acaba kadınlara ve erkeklere eşit mi davranıyor?
Resmi uygulamaya göre kadınlar ve erkekler sadece bir evli mi?
Hepsi birden ağzını açacak ve hepsi birden “Tabi ki bir evli!.” diyeceklerdir.
Peki, şu Genelevler kimlerin hizmetinde!. Resmi olarak bir evli gözüken T.C’nin erkek vatandaşları, kapılarından istedikleri zaman girecekleri resmi veya gayriresmi Genelevler ile, tuttukları garsoniyerler ile üç-beş evli olmuyorlar mı?
Kadın erkek eşitliğini savunanlara soruyoruz, bu nasıl eşitlik? Resmi ideoloji, kendisini benimseyen kadın vatandaşlarına da bu hizmeti neden götürmüyor?
Diyelim ki götüremiyorsunuz!. O halde sadece erkeklere açık olan ve erkekleri birden fazla evli durumuna getiren Genelevlerini de kapatmanız gerekmez mi?
Kapatmanız gerekir, gerekir ama, siz kapatmazsınız. Çünkü ahlaki değil ekonomik nedenlerle iki-üç evliliğe karşı çıkan sizler, evlenmeden, kadınların geçimini ve sorumluluğunu üzerinize almadan, yüzlerce kadından, yüzlerce kızdan faydalanmak isteyen namussuzlarsınız!. İhtiyaç içersindeki bir kadını nikahınıza alıp, onun geçimini tek başınıza karşılamak erkekliği yoktur sizlerde. Sizlerin eline düşen böyle bir kadının aç kalmaması ve karnını doyurabilmesi için, sizlerden birisine değil, hepinize karılık yapması ve hepinizi memnun etmesi gerekir.
Cevap verin beyler!. İslam'daki çok evlilik hadisesi mi yadırganacak bir şey, yoksa sizlerin bu iğrenç uygulamalarınız mı?
Garsoniyerlerde metres hayatı yaşayan, erkekler arasında paslaşılan, düştükleri genelevlerde binlerce erkeğin maskarası olan kadınlara mı acımak gerekir, yoksa,
İslam toplumundaki bir müslümana kendi isteği ile ikinci hanım olup, tertemiz bir yaşantı süren kadınlara mı?