_YUSUF_
Yönetici
- Katılım
- 26 Haz 2008
- Mesajlar
- 4,070
- Tepki puanı
- 1,043
- Puanları
- 113
- Yaş
- 43
Selamun Aleykum Ve Rahmetullahi
Sevgili kardeşlerim...
Çok eksiğimizin olduğu ve bu eksiklikleri gidermek adına pek birşey yapmadığımız çok önemli bir konuda, Sayın Mehmed Alagaş hocanın fazla uzun olmayan ama çok faydasını görebileceğimiz bir kitabını inşaAllah kısa bir süre zarfında yayınlamaya çalışacağız.Faydalanmak dileği ile
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun
Değineceğimiz konular
1. İNSANIN YARATILIŞı
Yaratılışta Benzer ve Farklı Yönler
İnsan Bütününde Kadın Ve Erkek.
Kadın Erkek Eşitliği
İNSANLIK TARİHİNDE KADIN..
YAKIN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MODERN KADIN ANLAYIŞI
2. İSLAM GERÇEĞİNDE KADIN..
ÇOCUKLUK VE GENÇ KIZLIK ÇAĞLARI
Kız Evlada Bakış.
Yetiştirme.
Tesettür
1- Fuhşiyatı Önlemek İçin.
2- Nesli Ve Aile Kurumunu Korumak İçin.
3- Kadına Gerçek Bîr Kimlik Ve Kişilik Kazandırmak İçin.
EVLİLİK VE AİLE.
Evliliğe Hazırlık.
Eşlerin Seçimi Ve Uyumu.
Ailede Sevgi Ve Disiplin.
İslam'da Kadını Dövmek.
Çok Evlilik Üzerine.
İş Bölümü.
Müslüman Ailede Çocuk.
Çocuk Terbiyesi
Rahmet Evi
1- Temiz, Tertemiz Bir Ev.
2- Güven Ve Huzur Duyulacak Bir Mekan.
3- Birer İbadet Yeri
4- Bir Hidayet Mekanı
5- Kıyam Yeri
Anlaşmazlık Durumları Ve Talak.
3. SOSYAL DÜZLEMDE KADIN..
TEVHİDİ MÜCADELEDE KADIN VE ERKEK..
SONUÇ OLARAK..
Rahman ve Rahim olan Rabbimizin adıyla.
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)'a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetince sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya, a'line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmeti üzerine olsun.
Türkiye'de yepyeni bir vaka olan İslami uyanış, bu coğrafyada yaşayan müslümanlan hem olumlu gelişmelerle ve hem de bir an önce halledilmesi gereken acil sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. Bu sorunlardan gözardı edemeyeceğimiz önemli bir tanesi de, Türkiye'de yaşayan müslüman kadının sorunudur.
Yaşadığımız coğrafyadaki müslüman kadınımız, İslami uyarının bir gereği olarak kimlik ve varoluş problemiyle karşı karşıya gelmiştir.
Müslüman kadın kimdir?
Nasıldır?
Hangi düzlemde ve nasıl bir kimlikle varolacaktır?.. Ciddi kaygılarla sorulan bu gibi soruların, aynı ciddilikte ve yeterince cevaplandığını ne yazık ki söyleyemeyiz. Bu konuda kaleme alınan eserlerden bazıları, çağdaş sorunlara geleneksel din anlayışından cevap arama niteliği taşımaktadır. Geleneksel din anlayışında faydalanabileceğimiz görüşler ve örnek davranışlar olmakla beraber, tarihi süreçte yozlaştırılmış, asıl gaye ve amacından uzaklaştırılmış muhtelif görüşler de bulunmaktadır. Şablonik yaklaşımlarla günümüze adapte edilmeye çalışılan bu gibi görüşler, müslüman kadınımızı yaşadığı çağa yabancılaştırmakta ve sorunları daha karmaşık bir duruma getirmektedir.
Güncel olarak kaleme alınan bazı eserler ise, Kur'an-ı Kerim'i dikkate alarak müslümanlara cevap vermekten ziyade, batı kaynaklı eserleri dikkate alarak, batılılara cevap verme niteliği taşımaktadır. İslam'ın kadınlara tanıdığı hakkı, batının kadın haklan anlayışına göre tevil etmeye ve bu anlayışa göre savunmaya çalışan bazı kardeşlerimi, bu savunmayı gerçekleştirebilmek gayesiyle Kur'an ve sünnete yönelmektedirler.
Tabi ki yanlış bir gaye ile yanlış bir yöneliştir bu!.
Çünkü batıl istifhamları veya batıl ithamları dikkate alarak, her ne pahasına olursa olsun bu istifhamları giderebilmek ve batıl ithamlara karşı İslam'ı savunabilmek gayesiyle yapılan böylesi yönelişler, objektif yönelişler olmayacağı gibi böylesi yönelişlerle meseleyi net olarak değerlendirmek, değerlendirebilmek de mümkün olmayacaktır. Nitekim İslami kaynaklara bu savunma psikolojisi ile yönelen bu kardeşlerimizin, müslüman kadınla ilgili bazı istisnai tavır ve davranışları bile müslüman kadının genele davranışlarıymış gibi gündeme getirmeleri ve böylesi istisnai davranışlarla günümüzdeki müslüman kadını yüz yüze getirmeleri, İslami kaynaklara yanlış gaye ile yönelişin, yanlış tezahürleridir.
Oysa bu önemli mesele özelde müslüman kadınlarımızın, genelde bütün müslümanların ortak bir meselesidir. Batıkların şeytani önyargılarını dikkate alarak, meseleyi bu çarpık anlayışlara göre eğip-bükmeye, onlara hoş göstermek veya onlara hoş görünmek için olmadık yorumlara sapmaya ve meseleyi asıl mecrasından çıkarmaya hiç gerek yoktur. Hem bu önemli meselemizi onlara ve onların sapık anlayışlarına göre neden değerlendireceğiz ki!.
Bu konudaki ölçü veya mihenk taşı onlar mı?
Kadın ve kadın haklarından ne anlaşılması gerektiğini, onların batıl anlayışlarından etkilenerek mi belirleyeceğiz?
İslam'ın meşruluğu, gayriislami anlayışların lastiğine veya bu anlayışlara paralel olmasına mı bağlı?
Yoksa bütün bunlar İslam'ı onlara hoş gösterip, onları İslam'a kazandırmak için mi?
Oysa onlan İslam'a kazandırmak için, İslam'ı onların çarpık anlayışlarına göre makul veya hoş göstermeyi bir kenara bırakarak, önce kendimizi, kendi kimlik ve kişiliğimizi İslam'a göre kazanmalıyız. Aksi halde biz onları İslam'a kazandırmadan, onlar bizleri kendi dinlerine kazanacaklardır!..
Bu gibi hususlara yeterince dikkat etmeden Batı anlayışına reaksiyoner bir cevap niteliğinde kaleme alınan bazı eserler, yaşadığımız coğrafyadaki müslüman kadının kimlik ve varoluş meselesine değinmekte ve toplumsallık adına müslüman kadınımızı sokaklarda varolacak bir kimliğe davet etmektedir. Büyük bir cüretkarlık ile Allah adına yapılan bu gibi davetler, ne yazık ki Allah'ın hoşnutluğuna değil, gadabına yakın davetlerdir. Çünkü İslam'ın tertemiz öğretisine göre müslüman kadınımızın kimlik ve kişiliğini kazanacağı önce düzlem, sokaklar ve meydanlar değildir. Müslüman kadınımız öncelikle kendi beytinde, kendi evinde varolacaktır. Kimlik ve kişiliğini rahmeti bir derinlik ile kendi evinde, kendi beytinde kazanacaktır. İslami bir kimlik ve kendi evinde varolamayan bir kadının ise, özel veya istisnai durumlarda bile sokak ve meydanlarda yeri olmayacaktır.
Bunları söylememiz, kadınların evlere hapsolması anlamına gelmemesine rağmen, bazı batılı çevreler her zamanki üslupları ile sizler kadınlarınızı evlere hapsediyorsunuz!, diyebileceklerdir!. Dolayısıyla bu konuda hakkı gündeme getirecek olan kardeşlerimizin, böylesi vesveseleri kesinlikle ciddiye almamaları gerekir Çünkü ciddiye almamız gereken husus, daha önce de belirttiğimiz gibi batının şeytani vesveseleri veya önyargıları değil, konuyla ilgili İlahi hükümlerdir. Nitekim yaşadığımız coğrafyadaki müslüman kadının her sorununa değil, bazı Önemli sorunlarına genel olarak değinecek olan bu kitap çalışmasını, batılıların vesvesesini, kınayıcılann kınamasını hiç ka'le almadan, İlahi vahyin pak ve muhteşem görüşlerine sadık kalarak sürdürmek istiyoruz.
Hayra ve yardıma layık olabilmemiz duasıyla...
Sevgili kardeşlerim...
Çok eksiğimizin olduğu ve bu eksiklikleri gidermek adına pek birşey yapmadığımız çok önemli bir konuda, Sayın Mehmed Alagaş hocanın fazla uzun olmayan ama çok faydasını görebileceğimiz bir kitabını inşaAllah kısa bir süre zarfında yayınlamaya çalışacağız.Faydalanmak dileği ile
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun
Değineceğimiz konular
1. İNSANIN YARATILIŞı
Yaratılışta Benzer ve Farklı Yönler
İnsan Bütününde Kadın Ve Erkek.
Kadın Erkek Eşitliği
İNSANLIK TARİHİNDE KADIN..
YAKIN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MODERN KADIN ANLAYIŞI
2. İSLAM GERÇEĞİNDE KADIN..
ÇOCUKLUK VE GENÇ KIZLIK ÇAĞLARI
Kız Evlada Bakış.
Yetiştirme.
Tesettür
1- Fuhşiyatı Önlemek İçin.
2- Nesli Ve Aile Kurumunu Korumak İçin.
3- Kadına Gerçek Bîr Kimlik Ve Kişilik Kazandırmak İçin.
EVLİLİK VE AİLE.
Evliliğe Hazırlık.
Eşlerin Seçimi Ve Uyumu.
Ailede Sevgi Ve Disiplin.
İslam'da Kadını Dövmek.
Çok Evlilik Üzerine.
İş Bölümü.
Müslüman Ailede Çocuk.
Çocuk Terbiyesi
Rahmet Evi
1- Temiz, Tertemiz Bir Ev.
2- Güven Ve Huzur Duyulacak Bir Mekan.
3- Birer İbadet Yeri
4- Bir Hidayet Mekanı
5- Kıyam Yeri
Anlaşmazlık Durumları Ve Talak.
3. SOSYAL DÜZLEMDE KADIN..
TEVHİDİ MÜCADELEDE KADIN VE ERKEK..
SONUÇ OLARAK..
Rahman ve Rahim olan Rabbimizin adıyla.
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)'a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetince sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya, a'line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmeti üzerine olsun.
Türkiye'de yepyeni bir vaka olan İslami uyanış, bu coğrafyada yaşayan müslümanlan hem olumlu gelişmelerle ve hem de bir an önce halledilmesi gereken acil sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. Bu sorunlardan gözardı edemeyeceğimiz önemli bir tanesi de, Türkiye'de yaşayan müslüman kadının sorunudur.
Yaşadığımız coğrafyadaki müslüman kadınımız, İslami uyarının bir gereği olarak kimlik ve varoluş problemiyle karşı karşıya gelmiştir.
Müslüman kadın kimdir?
Nasıldır?
Hangi düzlemde ve nasıl bir kimlikle varolacaktır?.. Ciddi kaygılarla sorulan bu gibi soruların, aynı ciddilikte ve yeterince cevaplandığını ne yazık ki söyleyemeyiz. Bu konuda kaleme alınan eserlerden bazıları, çağdaş sorunlara geleneksel din anlayışından cevap arama niteliği taşımaktadır. Geleneksel din anlayışında faydalanabileceğimiz görüşler ve örnek davranışlar olmakla beraber, tarihi süreçte yozlaştırılmış, asıl gaye ve amacından uzaklaştırılmış muhtelif görüşler de bulunmaktadır. Şablonik yaklaşımlarla günümüze adapte edilmeye çalışılan bu gibi görüşler, müslüman kadınımızı yaşadığı çağa yabancılaştırmakta ve sorunları daha karmaşık bir duruma getirmektedir.
Güncel olarak kaleme alınan bazı eserler ise, Kur'an-ı Kerim'i dikkate alarak müslümanlara cevap vermekten ziyade, batı kaynaklı eserleri dikkate alarak, batılılara cevap verme niteliği taşımaktadır. İslam'ın kadınlara tanıdığı hakkı, batının kadın haklan anlayışına göre tevil etmeye ve bu anlayışa göre savunmaya çalışan bazı kardeşlerimi, bu savunmayı gerçekleştirebilmek gayesiyle Kur'an ve sünnete yönelmektedirler.
Tabi ki yanlış bir gaye ile yanlış bir yöneliştir bu!.
Çünkü batıl istifhamları veya batıl ithamları dikkate alarak, her ne pahasına olursa olsun bu istifhamları giderebilmek ve batıl ithamlara karşı İslam'ı savunabilmek gayesiyle yapılan böylesi yönelişler, objektif yönelişler olmayacağı gibi böylesi yönelişlerle meseleyi net olarak değerlendirmek, değerlendirebilmek de mümkün olmayacaktır. Nitekim İslami kaynaklara bu savunma psikolojisi ile yönelen bu kardeşlerimizin, müslüman kadınla ilgili bazı istisnai tavır ve davranışları bile müslüman kadının genele davranışlarıymış gibi gündeme getirmeleri ve böylesi istisnai davranışlarla günümüzdeki müslüman kadını yüz yüze getirmeleri, İslami kaynaklara yanlış gaye ile yönelişin, yanlış tezahürleridir.
Oysa bu önemli mesele özelde müslüman kadınlarımızın, genelde bütün müslümanların ortak bir meselesidir. Batıkların şeytani önyargılarını dikkate alarak, meseleyi bu çarpık anlayışlara göre eğip-bükmeye, onlara hoş göstermek veya onlara hoş görünmek için olmadık yorumlara sapmaya ve meseleyi asıl mecrasından çıkarmaya hiç gerek yoktur. Hem bu önemli meselemizi onlara ve onların sapık anlayışlarına göre neden değerlendireceğiz ki!.
Bu konudaki ölçü veya mihenk taşı onlar mı?
Kadın ve kadın haklarından ne anlaşılması gerektiğini, onların batıl anlayışlarından etkilenerek mi belirleyeceğiz?
İslam'ın meşruluğu, gayriislami anlayışların lastiğine veya bu anlayışlara paralel olmasına mı bağlı?
Yoksa bütün bunlar İslam'ı onlara hoş gösterip, onları İslam'a kazandırmak için mi?
Oysa onlan İslam'a kazandırmak için, İslam'ı onların çarpık anlayışlarına göre makul veya hoş göstermeyi bir kenara bırakarak, önce kendimizi, kendi kimlik ve kişiliğimizi İslam'a göre kazanmalıyız. Aksi halde biz onları İslam'a kazandırmadan, onlar bizleri kendi dinlerine kazanacaklardır!..
Bu gibi hususlara yeterince dikkat etmeden Batı anlayışına reaksiyoner bir cevap niteliğinde kaleme alınan bazı eserler, yaşadığımız coğrafyadaki müslüman kadının kimlik ve varoluş meselesine değinmekte ve toplumsallık adına müslüman kadınımızı sokaklarda varolacak bir kimliğe davet etmektedir. Büyük bir cüretkarlık ile Allah adına yapılan bu gibi davetler, ne yazık ki Allah'ın hoşnutluğuna değil, gadabına yakın davetlerdir. Çünkü İslam'ın tertemiz öğretisine göre müslüman kadınımızın kimlik ve kişiliğini kazanacağı önce düzlem, sokaklar ve meydanlar değildir. Müslüman kadınımız öncelikle kendi beytinde, kendi evinde varolacaktır. Kimlik ve kişiliğini rahmeti bir derinlik ile kendi evinde, kendi beytinde kazanacaktır. İslami bir kimlik ve kendi evinde varolamayan bir kadının ise, özel veya istisnai durumlarda bile sokak ve meydanlarda yeri olmayacaktır.
Bunları söylememiz, kadınların evlere hapsolması anlamına gelmemesine rağmen, bazı batılı çevreler her zamanki üslupları ile sizler kadınlarınızı evlere hapsediyorsunuz!, diyebileceklerdir!. Dolayısıyla bu konuda hakkı gündeme getirecek olan kardeşlerimizin, böylesi vesveseleri kesinlikle ciddiye almamaları gerekir Çünkü ciddiye almamız gereken husus, daha önce de belirttiğimiz gibi batının şeytani vesveseleri veya önyargıları değil, konuyla ilgili İlahi hükümlerdir. Nitekim yaşadığımız coğrafyadaki müslüman kadının her sorununa değil, bazı Önemli sorunlarına genel olarak değinecek olan bu kitap çalışmasını, batılıların vesvesesini, kınayıcılann kınamasını hiç ka'le almadan, İlahi vahyin pak ve muhteşem görüşlerine sadık kalarak sürdürmek istiyoruz.
Hayra ve yardıma layık olabilmemiz duasıyla...