Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

KADER ve ALIN YAZISI ? (1 Kullanıcı)

kadircan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
KADER VE ALIN YAZISI ?

54-el-KAMER:
49. Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
52. Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.
53. Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.


57-el-HADÎD
22. Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.


ARKADAŞLAR,

Kader,alın yazısı,irade,ruh ve vicdan gibi konular ,manevi yaşamımızla ilgili olması nedeniyle,bu konularda bilimsel veriler yoktur.Bu konulardaki tüm fikir ve görüşler şahsi ve kişisel görüşlerdir.

Kader ve alın yazısı konusu islami camiada ve literatürde çok geniş bir biçimde tartışılmış ve çok değişik fikir ve görüşler ortaya konmuştur.Bu konuda fikir üretilirken hareket noktalarını yukarıdaki ayetlerdende görüleceği üzre YÜCE YARATANIN GEÇMİŞ VE GELECEKTEKİ HER ŞEYİ BİLDİĞİ,ve insanın yaratılırken de kaderinin bilindiği ve bu kaderin değiştirilemeyeceği teşkil etmiştir.İnsanın belirli bir kaderle yaratıldığı,ve tüm yaşamında karşılaşacağı her şeyin ALNINA YAZILDIĞI düşüncesi tüm camiada geniş bir teyit kazanmıştır.

Ancak bu görüşlere eleştiriler ve karşı çıkışlar olmuş,bu konu da çeşitli sorular sorulmaya başlamıştır. Eğer bir insanın kaderinde varsa,belli ise ve alnına katil olacağı yazılmışsa, Yaratan onu nasıl suçlayabilir ki ?Kişi benim alnıma yazılmış,ben bunun dışına çıkamazdım,benim suçum değil demez mi? Eğer bir kişinin yaşamında tüm yapacakları,kaderinde var,ve alnına yazılmış ise hiç kimse amellerinden dolayı suçlanamaz,cehennem önerilemezdi,çünkü kişi tüm işlediği suç ve günahlar alnıma yazılı idi,kendi irademle,kendim karar vererek yapmadım diyecekti.

Bu sorular ve karşı görüşlerin haklılık payının gerçekliği, konuyu Yaratanın iradesi ve kulun iradelerinin incelenip düşünülmesine vesile olmuş ve bu farklı bir görüş yaratan ve kul iradelerinin ayrılmasını fikrini doğurmuş böylece Yaratan iradesi İRADE-İ KÜLLİYE ,kulun iradesi ise İRADE-İ CÜZİ olarak adlandırılmıştır.

İRADE-İ KÜLLİYE :

genel olarak kişinin yaratılışını,nerede,nasıl,hangi ailede hangi şartlarda meydana geleceğini tayin etmiş. Tüm yaşamı boyunca yaşayacağı tüm olay ve ortamlarda ona çok çeşitli alternatifler sunmuştur ve kişiyi bu çok çeşitli alternetifleri seçme konusunda serbest bırakmış ve kendi iradesini istediği yönde kullanmasına fırsat tanımıştır. Yani kişi TÜM YAŞAMI BOYUNCA İRADE-İ CÜZİ sini kullanabilir her istediği yolu seçer ,her istediğini yapabilir. Ancak yolun sonu her zaman İRADE-İ KÜLLİYE ye çıkar ta ki yazılı olan ECELE kadar.

İRADE-İ CÜZİ:

Kişinin hangi ülkede,hangi şehirde,hangi ailede,nasıl,hangişartlarda YARATAN TARFINDAN yaratıldığında şüphe yoktur.Kişi yaşamında kendini bilecek çağdan itibare görüyoruz ki her hareketini,her seçimini,her beğendiği işi yapmasında serbestçe kendi iradesini kullanmakta her istediğini yapabilmekte,her istediğini sınırsız düşünebilmektedir. Kişi yaşadığı sürece her istediğini yapabiliyor, her istediği yöne gidebiliyor,her istediğini düşünebiliyor,hatta o kadar ki isterse Yaratanını bile inkar edebiliyor. Bu durumda hani nerede izah edilen,kişinin yaptığı ve yapacağı ve yaşayacağı her şeyin YAZILI OLDUĞU ?

NEREDE BU LEVH-İ MAHFUZ ? VAR MI ?

EVET VAR . HER ŞEY LEVH-İ MAHFUZDA KAYITLIDIR,TÜM İHTİMALLERİYLE BİRLİKTE, KİŞİ DE TÜM İSTEDİKLERİNİ SEÇMEKTE SERBESTTİR.

Bu durumu daha iyi anlata bilmek için günlük hayattan bir örnekleme yapalım:
Bir kişi cuma akşamı,cumartesi ve pazar tatili için, diyelim ki Ankarada düşünüyor. Acaba iki günlük tatil için nereye gitse ?Alternatifleri düşünüyor,İstanbula gidebilir,Antalyaya gidebilir,Samsuna gidebilir, Akçakocaya gidebilirim diyor.Şüphesiz ki iradesini kullanmaya tam ve sınırsız olarak sahiptir,istediği,karar verdiği şehre gidecek,gidebilecektir.Kişi burada her istediğini seçebilir ve yapabilir, ancakBu yolculuklardan hangisini seçtiği zaman ertesi günü o yolda başına gelecekleri bilebilir mi, yani yarn ne olacağını ?? Şüphesiz HAYIR BİLEMEZ. İşte burada LEVH-İ MAHFUZ DEVREYE GİRER VE ORADA VARDIR. NASIL VAR?

O kişi İstanbula gitmeyi seçerse, ertesi gün İstanbula giderken, Bolu civarında, arabası bir tırla çarpışacak yaşamını kaybedecektir.
O kişi Antalyaya gitmeyi seçerse,ertesi günü yolda Afyonda yemek molasında güzel bir kızla tanışacak,ilerde onunla evlenecektir.
O kişi Samsun seçerse,ertesi gün Samsun yolunda arabası büyük bir arıza yapacak, arabasını bir tamirciye çekip,bir otobüsle geri dönecektir.
O kişi Amasrayı seçerse,ertesi gün Amasraya gidecek,nefis bir akşam yemeği ,taze balık, büyük bir iş adamıyla tanışacak ve onunla ortak büyük bir iş yeri açacaktır..
O kişi bunların hiç birini seçmedi evde oturmaya kara verdi...ne olacak ?( O DA YAZILI LEVH-İ MAHFUZDA) canı evde çok sıkılacak ani bir sinir kırizi geçirip intihar edecek.

EVET ARKADAŞLAR, kişi istediği her şeyi seçebilir, istediği her şehre ,her yöne gidebilir, ancak o yolda neler olacağını bilemez.İşte her yolun sonunda ne olacağı neyi bulacağı LEVH-İ MAHFUZ da kelime kelime kayıtlıdır.Bu meseleyi KİŞİNİN SALİH YOLU SEÇMESİ,GÜNAH YOLUNU SEÇMESİNİN DE KENDİ İRADESİNDE,

ANCAK YOLUN SONUNUN LEVH-İ MAHFUZDA OLDUĞUNU BELİRTEREK SÖZÜMÜZÜ TAMAMLAYALIM

Selam ve Dua ile...

Not: Arkadaşlar ,bunlar benim kişidel düşüncelerimdir, varsa hata ve kusurlarım,
eleştirilerinize açıktır....
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Arkadaşım bu konularda fikirler ortaya atılmış bunun sonucunda da mezhepler oluşmuş ve bu mezheplerde hak olanlar, dalalette olanlar ve batıl yani küfürde olanlar diye ayrılmıştır...

Siz önce hangi mezhepten olduğunuza karar verin, hangi mezhebin görüşlerine göre inanıyorsunuz (burada fıkhî mezheplerden söz etmiyorum, yanlış anlaşılmasın itikadî mezheplerden bahsediyorum) ona göre fikir beyan edin...

Bizler burada Ehl-i sünnet mensupları olarak İmam Maturidî'nin mezhebi doğrultuasunda itikadımızı yerleştirmiş durumdayız ve kaza, kader, külli ve cüzi irade hakkında kanaatlerimiz oluşmuş durumdadır...

Sizin itikadınızda şüphede kaldığınız yerler varsa Sorularla İslamiyet | Sorularlaislamiyet.com sitesine müracaat edebilirsiniz...

Ancak Tarih boyunca tartışılmış ve sonuçta bir karara bağlanmış bu tür tartışmaya açık konuları yayınlamakta ısrar ederseniz üyeliğinizin gözden geçirilmesi gerekebilecektir...

Bizler bu sitede kişisel görüşlerimizi tartışmak değil doğru kaynaklardan doğru bilgileri paylaşmak amacıyla bir araya geliyoruz...

Her birimizin kendi görüşleri doğrultusunda fikir ortaya atması demek, herkesin kendi kafasına göre bir din yazması anlamına gelir ki bu sitenin kuralları çerçevesinde buna izin veremeyiz...

Saygılarımla...
 

kadircan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
Ben aileden sünni ve hanefiyim....

Yukarıdaki yazımın benim mezhebimin itikatlarına uygun olduğunu biliyorum.

Eğer biz maturidiyiz, sitemizde hanefileri istemiyoruz diyorsanız, üyeliğimin silinmesini ben talep ederim.

Ancak yazımın sizin itikadınıza uymayan bölüm veya cümlelerini belirtebilirseniz ve de haklıysanız ,derhal yazımın silinmesini talep ederim.

Bu arada siz de bu konuda itikadi görüşlerinizi açıkça belirten bir yazı kalema alabilirseniz biz de kaderin ne olduğunu öğrenmiş oluruz...

Sevgi ve saygılarımla.....
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,142
Tepki puanı
7,437
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

Kadere İman ve Kader Risalesi
Risale-i NUR...26. SÖZ

Kader Risalesi, Bediüzzaman Hazretleri’nin asrımız Müslümanlarına, ALLAH’IN(CC) yardımı ile sunduğu en güzel hediyelerinden biridir

“Kader ve cüz-ü ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüzlerindendir Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir(1)

Evvelâ bundan önceki îman hakikatlerini tam öğrenip sindirmeden, islâmiyet ve îmanın son sınırı olan kader konusunu yeterince anlamakta zorlanırız Meselâ, Rabbimizin mutlak olan sıfatlarını yeterince bilmeyen, O’ nun ilmini kavrayamayan bu eksikliğini gidermeye çalışmalıdır Hâlî ve vicdanî bir îmanın cüzlerinden oldukları için , îlmi ve nazarî metotlarla kavranamazlar

“ KADER; ilim nevindendir İlm-i Îlâhî’nin bir nev’idir”(2)

“ CÜZ-İ İHTİYARÎ; Âdil-i Hakîm, insan için medar-ı sevap ve ikab olacak, mahiyeti meçhul bir cüz-ü ihtiyarî vermiştir” “herkes kendisinde bir ihtiyar hisseder, o ihtiyarın vücudunu vicdanen bilir Mevcudatın mahiyetini bilmek ayrıdır, vücudunu bilmek ayrıdır Çok şeyler var, vücudu bizce bedihî olduğu halde, mahiyeti bizce meçhul İşte, şu cüz-ü ihtiyarî, öyleler sırasına girebilir Her şey malûmatımıza münhasır değildir Adem-i ilmimiz, onun ademine delâlet etmez”(3)

Bu iki kavramı böylece tarif eden Üstadımız “ kader, nefsi gururdan; ve cüz-ü ihtiyarî, adem-i mes'uliyetten kurtarmak içindir ki, mesâil-i imaniyeye girmişler”(4) diyerek îman meseleleri arasına niçin girdiklerini de açıklamaktadır

“ Mânen terakkî etmeyen avam içinde, kaderin câ-yı istimâli var Fakat, o da mâziyat ve mesâibdedir ki, ye'sin ve hüznün ilâcıdır Yoksa, maâsî ve istikbaliyatta değildir ki, sefahete ve atâlete sebep olsun Demek, kader meselesi, teklif ve mes'uliyetten kurtarmak için değil, belki fahr ve gururdan kurtarmak içindir ki, imana girmiş Cüz-ü ihtiyarî, seyyiâta merci olmak içindir ki, akideye dahil olmuş; yoksa mehâsine masdar olarak tefer'un etmek için değildir” diyerek bir yanlış anlamayı da düzeltmektedir(5)

Bediüzzaman Hazretleri ,olmuş ve olacak herşeyi bilen İLM-İ EZELÎ’ yi de harika bir misal ile (ayna misali ile) bize anlatıyor Böylece zavallı insanların kendi ilimleri ile Ezelî ilmi karşılaştırıp hata yapmalarını önlüyor: “ Senin elinde bir ayna bulunsa, sağ tarafındaki mesafe mazi, sol tarafındaki mesafe müstakbel farz edilse, o ayna yalnız mukabilini tutar Sonra o iki tarafı bir tertiple tutar, çoğunu tutamaz O ayna ne kadar aşağı ise, o kadar az görür Fakat o ayna ile yükseğe çıktıkça, o aynanın mukabil dairesi genişlenir Git gide, bütün iki taraf mesafeyi birden, bir anda tutar İşte, şu ayna, şu vaziyette, onun irtisamında, o mesafelerde cereyan eden hâlât birbirine mukaddem, muahhar, muvafık, muhalif denilmez

İşte, kader, ilm-i ezelîden olduğu için; ilm-i ezelî, hadisin tabiriyle, manzar-ı âlâdan, ezelden ebede kadar herşey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihata eder bir makam-ı âlâdadır Biz ve muhakemâtımız onun haricinde olamaz ki, mazi mesafesinde bir ayna tarzında olsun(6)

Elbette bizi ve her şeyi yaratan HALIKIMIZ ezelî ilmiyle her şeyi bilir İşte bu noktada, küçük akılları karışan aciz insanların bir sorusuyla karşılaşırız, derler;

ALLAH(CC) her şeyi bilirse, bizim irademizin ne hükmü var, niçin işlediğimiz günahlardan dolayı suçlanalım?

Yirmi Altıncı Söz’de bu sorunun cevabı da ezberlememiz gereken bir güzellikte verilir;

“Kader, ilim nev'indendir İlim, malûma tâbidir Yani, nasıl olacak, öyle taallûk ediyor Yoksa, malûm, ilme tâbi değil Yani, ilim desâtiri, malûmu, haricî vücut noktasında idare etmek için esas değil Çünkü, malûmun zâtı ve vücud-u haricîsi, iradeye bakar ve kudrete istinad eder”(7)

İnsanlar sınırlı ilimleriyle ay ve güneş tutulmalarının zamanını bilip takvime yazarlar Vakti gelince tutulmalar gerçekleşir Elbetteki bilip takvime yazdığımız için tutulmalar olmaz Olacağı için biz takvime yazarız Kaderimiz de böyledir

Bu arada altın kıymetinde bir cümle daha gelir; “ Kisb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir”(8) Şerrin işlenmesi şer olup, yaratılması şer değildir Nasıl mı? Buyurun birlikte okuyalım;

“Evet, Kur'ân'ın dediği gibi, insan, seyyiâtından tamamen mes'uldür Çünkü seyyiâtı isteyen odur Seyyiat, tahribat nev'inden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahribat yapabilir, müthiş bir cezaya kesb-i istihkak eder: bir kibritle bir evi yakmak gibi Fakat hasenatta iftihara hakkı yoktur Onda onun hakkı pek azdır Çünkü hasenâtı isteyen, iktiza eden rahmet-i İlâhiye; ve icad eden kudret-i Rabbâniyedir Sual ve cevap, dâi ve sebep, ikisi de Haktandır İnsan yalnız dua ile, iman ile, şuur ile, rıza ile onlara sahip olur

Fakat seyyiâtı isteyen nefs-i insaniyedir: ya istidat ile, ya ihtiyar ile Nasıl ki, beyaz, güzel güneşin ziyasından bazı maddeler siyahlık ve taaffün alır O siyahlık, onun istidadına aittir Fakat o seyyiâtı, çok mesâlihi tazammun eden bir kanun-u İlâhî ile icad eden yine Haktır Demek, sebebiyet ve sual nefistendir ki, mes'uliyeti o çeker Hakka ait olan halk ve icad ise, daha başka güzel netice ve meyveleri olduğu için güzeldir, hayırdır

İşte, şu sırdandır ki: Kisb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir Nasıl ki, pek çok mesâlihi tazammun eden bir yağmurdan zarar gören tembel bir adam diyemez, "Yağmur rahmet değil"(9)

.....
.....
.....

KADERLE İLGİLİ AYETLERE DE BAKMALIYIZ

1-"Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın Herşeyi Biz belirli bir miktarla indiririz" Hicr Sûresi, 15:21

2-"Biz herşeyi İmam-ı Mübinde tek tek sayıp yazdık" Yâsin Sûresi, 36:12

3-"İnkâr edenler, 'Kıyamet başımıza gelmez' dediler Sen de ki: Evet, gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki başınıza gelecektir Ne göklerde ve ne de yerde zerre kadar birşey Ondan uzak kalamaz; bundan küçük veya büyük ne varsa hepsi ap açık bir kitapta yazılmıştır" Sebe' Sûresi, 34:3

4-"Yaş ve kuru ne varsa hepsi ap açık bir kitapta yazılmıştır" En'âm Sûresi, 6:59ayet, 5 )Nisa-79ayet,6)Yasin-12ayet, ,7)Ra’d -39 ayet,8) İsra-13ayet

ÖZET CÜMLELER;

1- “Kader ve cüz-ü ihtiyarî, İslâmiyetin ve imanın nihayet hududunu gösteren, hâlî ve vicdanî bir imanın cüzlerindendir Yoksa ilmî

ve nazarî değillerdir

2-“ KADER; ilim nevindendir İlm-i Îlâhî’nin bir nev’İdir”

3-“ kader, nefsi gururdan; ve cüz-ü ihtiyarî, adem-i mes'uliyetten kurtarmak içindir ki, mesâil-i imaniyeye girmişler”

4”- Kader, ilim nev'indendir İlim, malûma tâbidir Yani, nasıl olacak, öyle taallûk ediyor Yoksa, malûm, ilme tâbi değil”

5-” Kisb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir”

6-“ Bir şerr-i cüz'î için hayr-ı kesiri terk etmek, şerr-i kesir olur”

7-“ Maziye, mesâibe kader nazarıyla; ve müstakbele,meâsîye teklif noktasında bakmak lâzımdır”

8-“ Hakîm-i Mutlak, o zayıf, cüz'î iradeyi, irade-i külliyesinin taallûkuna bir şart-ı âdi yapmıştır”

9-“ Cenab-ı Hakkın atâ, kazâ ve kader namında üç kanunu vardır Atâ, kazâ kanununu; kazâ da, kaderi bozar”

10-“Çünkü , meşiet-i İlâhiye hâkim-i mutlaktır, o mahkûm olamaz”

11-“ Hadis-i sahihde vardır ki: Bazen belâ nazil olur karşısına sadaka gibi bir şey çıkar, mukabele eder”

12-“Hülâsa: Arının dimağını, mikrobun gözünü tanzim eden Zat, senin ef'âl ve a'mâlini mühmel, başıboş, hesapsız, kitapsız bırakmayarak İmâm-ı Mübînde yazar Ona göre muhaseben olacaktır”

Alıntı
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
501
Puanları
83
Yaş
43
selamün aleyküm...
ellerinize sağlık..
öncelikle çok güzel bir konu benim için. elbette islamiçerçeve içerisnde olması ve Kuran ve Peygamber sünneti dahilinde olması temennisidir bizimde.

yalnız kendi adıma söyleyeyim ben hep bu kader ve alın yazısı konusunu bir yerde anlamamışımdır. sübhanallah yanlış anlaşılmayalım. inanmıyorum demiyorum.kesinlikle amenna inançda zerrei miskal şüphe yok sadece belki biraz kıt bir anlama kapasştem var
yada şimdiye kadar iyice araştırmamışım yada anlayabileceğim türden bir açıklamaya rastlamamışım
ve eminimki vardırda öyle açıklamalar.
demek istediğim ben ve benim gibi bu konuda biraz bilgisi yetersiz kardeşlerimiz vardır.
o değerli bilgileriniz bizimle islami çerçevede anlatır paylaşırsanız mutlu edersiniz.
Allah celle celalüh sizden razı olsun.
selam ve dua ile
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
KADİRCAN bey kardeşim siz sünnilik nedir maturidilik nedir bunların hanefilikle ilgileri nedir bilmiyorsunuz...

Biz maturidiyiz burada hanefileri istemiyoruz ifadesi o kadar anlamsız ki, emin olun sizin bu konulardaki bilgi eksikliğini açıkça ortaya koyuyor...

Maturidilik sünniliğin iki kolundan biri olup diğeri de Eşariliktir ve bunlar itikadi mezheplerdir... Hanefilik ise fıkhi bir mezheptir ve Türkiye'deki her sünni müslüman (belki bazı istisnalar çıkabilir), itikatta Maturidi, fıkıhta Hanefidir zaten... Benim yazımda bu konuları bilmediğinizi anladığım için özellikle parantez içinde belirttim (burada fıkhî mezheplerden söz etmiyorum, yanlış anlaşılmasın itikadî mezheplerden bahsediyorum) diye... Ama gene anlamamışsınız... Bakın sizi eleştirmek için söylemiyorum ama çok ciddi anlamda bilgi eksikliğiniz var ki bunu da ilk tanışma mesajınızda sizde belirtmiştiniz zaten...
"Din eğitimi almadım" şeklinde beyanınızı hatırlıyorum...
Ancak buna rağmen girdiğiniz konular İslami ilimlerde temel kabul edilen Tefsir Usulü, Fıkıh Usulü, Hadis Usulü denilen ve kendi alanlarında uzmanlık gerektiren konulardır... Bu da yetmez, İslami ilimlerin orijinal kaynakları arapça olduğundan dolayı da ileri seviyede arapça bilmeyi gerektirir...

Siz gene de merak ettiğiniz konuları Sorularla İslamiyet | Sorularlaislamiyet.com sitesinden öğrenebilirsiniz...


Ben gene tüm iyi niyetimle ve sizin de iyi niyetli olduğunuzu düşünerek yeteri kadar bilgi sahibi olmadığımız konularda haddimizi aşmayalım diyorum...

Saygılarımla...
 

kadircan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Haz 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
SAYGIDEĞER KARDEŞİM,

Laf kalabalığı yapmayacağım... çok kısa olarak:

1)Nurcu değilim,Saidi Nursi nin yazıları çok arapçaya kaçtığı için anlayabilmek için habire osmanlıca lugate müracaat gerektirdiğinden okumam.yaptığınız alıntıyı okumadım, kimsenin de okuyacağını zannetmem.

2)Benim bir cümlem dikkatinizi çekmemiş anlaşılan:

Yukarıdaki yazımın benim mezhebimin itikatlarına uygun olduğunu biliyorum.

Burada önemli olan konu:

YAZIMDAKİ HANGİ CÜMLEM SÜNNİ İTİKADA AYKIRI ??

VEYA SİZ YAZIMDAKİ HANGİ FİKRİ SÜNNİ İTİKADA AYKIRI ZANNETTİNİZ..??
 

Mutlu Kul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Şub 2007
Mesajlar
1,006
Tepki puanı
0
Puanları
0
selam aleyküm benim bi sorum olacak peki evleneceğimiz kişiyi bizmi seçiyoruz yoksa alnımızda yazılımı...?çok araştırdım ben ama bazıları sen seçersin diyo bazıları alın yazızı diyo...bide rabbim bi bebeğin hangi anne ve babadan doğacağını belirliyo yani anne ve babamızı seçme hakkımız yok diye bişeyde duydum buna dayanaraktanda evleneceğimiz kişiyi biz seçemiyoruz anlamı çıkıyor...bilen biri beni aydınlatırsa sevinirim allah razı olsun...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt