Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kabirden yardım istemek faydalanma şekilleri (11 Kullanıcı)

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum,

Okan Demir abim sen insanın ölümünden sonra kendisinden geri kalan şeylerin çöp olduğu fikrini güdüyorsun ,ölen insanın ruhu berzah alemine geri kalanı kurda kuşa gider diyorsun,ancak bilirsin ki Peygamberlerin,Evliyaların,şehitlerin (yani şefaatcilerin) bedenleri çürümez ve bir çok Hadisi şerif de belirtildiği gibi insanlar kabirlerinde ,adı üstünde ''Kabir azabı '' denen bir azab ile cezalandırılırlar (Yoksa sende bu hadisleri inkar eden mezheblerdenmisin) yada cennetlik olanlar da ''Kabirleri cennet bahçesi '' olur da Kıyamete kadar orada kalırlar gibi rivayetler mevcuttur.
Biz insanların acaba berzah aleminde başka kabirlerimiz mi var ? burada bahsedilen kabir azabı ve niğmetleri hangi boyutta oluyor?
Ya kardeş birde şunu bir anla istersen kimse kabir ehlinden birşey istemiyor,kabirde yatan kişilerin hürmetine ki-bunlar ya Peygamberler a.s ecm. yada Evliyala dır ,ALLAH TEALA dan dua ile istekte bulunmaktır,evet haklısın ALLAH c.c benden dua ile isteyin diyor bir ayeti kerimede ama başka birinde bana yaklaşmak için vesile arayın da diyor !!!
Sence en güzel vesile en çok sevdikleri değilmidir ? ahirette olanları peygamberler dünyada olanları evliyalar değilmidir ?
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
esselamu aleykum,

VE ALEYKUM SELAM VE RAHMETULLAHU VE BERAKATÜHÜ


okan demir abim sen insanın ölümünden sonra kendisinden geri kalan şeylerin çöp olduğu fikrini güdüyorsun ,
evet kardeşim ölen canlıların bedeni toprak olur zaten; beden fani ruh bakidir.
ölen insanın ruhu berzah alemine geri kalanı kurda kuşa gider diyorsun,ancak bilirsin ki peygamberlerin,evliyaların,şehitlerin (yani şefaatcilerin) bedenleri çürümez

biliyorum sevgili kardeşim benim..EFENDİMİZİN peygamberlerin bedenini toprak yemez dediğini benim bedenim toprağa haramdır dediğini, bunu inkar ettiğim yok zaten.Evliyaların veya şehitlerin bedenlerinin çürümediğine dair hadis hatırlamıyorum ama buna benzer menkıbeler okumuştum lakin bir insanın bedeninin kabirde çürümesi onun allah katında değerli bir insan olmadığını da göstermez tekrar etmekte fayda görüyorum bedenin fani ruhun baki olduğunu.

ve bir çok hadisi şerif de belirtildiği gibi insanlar kabirlerinde ,adı üstünde ''kabir azabı '' denen bir azab ile cezalandırılırlar (yoksa sende bu hadisleri inkar eden mezheblerdenmisin)

hanefiyim ,hanefilere hadis inkarı isnat edildiğini hatırlamıyorum ,bahsettiğim selefiler vahhabiler ise onlardan değilim.

yada cennetlik olanlar da ''kabirleri cennet bahçesi '' olur da kıyamete kadar orada kalırlar gibi rivayetler mevcuttur.
Biz insanların acaba berzah aleminde başka kabirlerimiz mi var ? Burada bahsedilen kabir azabı ve niğmetleri hangi boyutta oluyor?

hz. Aişe (r.ah) validemiz anlatıyor: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: "kim allah'a kavuşmayı severse, allah da ona kavuşmayı sever. Kim allah'la buluşmayı hoş görmezse allah da onunla buluşmayı hoş görmez." ben bunu duyunca: "ey allah'ın rasülü! Bu bahsettiğiniz durum ölümü hoş görmemek midir? Halbuki bizim hiçbirimiz ölümden hoşlanmaz." diye sordum; rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "hayır durum o değil. Fakat mü'mine ölüm geldiğinde melekler tarafından kendisine allah'ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelenir. Işte o zaman mümin allah'a kavuşmayı sever, allah da ona kavuşmayı sever.
ölen kafir ise ona allah'ın azabı ve gazabı haber verilir. O zaman kafir allah'a kavuşmayı hoş bulmaz, allah da ona kavuşmaktan hoşnut olmaz."(hadir muttefekun aleyhtir)
"kulumun kitabını (ismini ve amelini) "illiyyin"e yazın ve sonra onu bedeninin olduğu yeryüzüne götürün." buyurur. Ruh bedenle kabirde buluşur. O anda iki melek gelir. Bunlara "münker ve nekir" melekleri denir. Melekler ölüyü kabrin içinde oturturlar ve ona:
"rabbin kim?" diye sorarlar. O:
"rabbim allah'tır." diye cevap verir. Melekler:
"dinin nedir?" diye sorarlar. O:
"dinim islam'dır" diye cevap verir. Melekler:
"size gönderilen şu kimse (muhammed (s.a.v) kimdir, onun hakkında ne diyorsun?" diye sorarlar. O:
"o, allah'ın peygamberidir." diye cevap verir. Melekler:
"amelin nedir?" diye sorarlar. O:
"allah'ın kitabını okudum, ona inandım, içindekileri tasdik ettim." diye cevap verir. Bunun üzerine, gökten bir münadi şöyle seslenir:
"kulum doğru söyledi. Ona cennet'ten güzel düşekler hazırlayan, rahat ettirin, kendisine cennet elbiseleri giydirin. Onun için cennet'e bakan bir kapı açın." denir. Hepsi yapılır, kendisine cennetin güzel kokuları gelir. Sonra kabri gözünün görebildiği kadar genişletilir. O arada ölen kimsenin yanına güzel yüzlü birisi gelir, kendisine güzel müjdeler verir. Vefat eden kimse: "sen kimsin? Yüzün hayır getiren bir yüz" der. O da:
"ben senin güzel amelinim" diye cevap verir. Bunun üzerine vefat eden kimse:
"ya rabbi! Kıyameti kopar da aileme ve malıma kavuşayım." der.
Kafir veya münafık bir kimse de dünyadan işi bitip ahi-rete yönelince kendisine siyah yüzlü ve ellerinde kalın çullar bulunan melekler gelir. Gözünün gördüğü kadar geniş bir alanı doldururlar. O arada ölüm meleği gelir, başında durup:
"ey küfür ve isyanla kirlenmiş habis ruh! Allah'ın gazap ve azabına çık!" diye seslenir. Ruh cesetten ayrılır, zorla çıkar. ölüm meleği ruhu eline alır. Bu arada diğer melekler çıkan ruhu ölüm meleğinin elinden kaparak getirdikleri kaim kirli çullara sararlar. Ondan, dünyadaki en kötü leşten beter bir koku çıkar. Melekler onu alıp yükselirler. Yanlarından geçtikleri melekler: "kim bu pis kokulu" diye sorarlar. Onlar da onun dünyadaki en kötü ismini vererek: "falan oğlu filandır" diye tanıtırlar. Dünya semasına gelirler, göğün kapısının açılmasını isterler, açılmaz" hz. Rasulullah (s.a.v) burada şu ayeti okudular:
"ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenen ve imana yanaşmayanlar var ya, onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğnenin deliğinden geçmedikçe cennet'e giremeyeceklerdir. Biz suçluları işte böyle cezalandırırız."( a'raf, 40.) efendimiz (s.a.v) bu ölünün halini anlatmaya şöyle devam etti:
"yüce allah meleklerine: "onun kitabını yerin en alt tabakasındaki "siccîn"e=cehennem'liklerin isim ve amellerinin yazıldığı deftere yazın." emrini verir. Ruhu şiddetli bir şekilde atılır. Ruh bedenle kabirde buluşur. Yanına iki melek gelir, onu oturturlar. Kendisine:
"rabbin kimdir?" diye sorarlar. O:
"ne! Ne! Bilmiyorum!" diye cevap verir. Melekler:
"dinin nedir?" diye sorarlar. O:
"ne! Ne! Bilmiyorum!" diye cevap verir. Melekler:
"(hz. Muhammed'i (a.s) kasdederek): şu size gönderilen şahıs hakkında ne diyorsun? Diye sorarlar: O:
"ha, ha! Bilmiyorum" diye cevap verir. Bu arada semadan bir münadi şöyle seslenir:
"hep yalanladı. Ona ateşten bir döşek serin. Kendisi için cehennem'e açılan bir kapı açın." denir. Hepsi yapılır, açılan kapıdan kabrine cehennemin sıcaklığı ve zehirli alevleri ulaşır. Kabir onu öyle bir sıkar ki, kaburga kemikleri biribirine geçer. Karşısına çirkin yüzlü pis kokulu birisi gelir ve: "bu sana va'dedilen gündür; seni üzüntüden perişan edecek akıbeti bekle." der. Adam: "sen de kimsin, bu ne uğursuz yüz" diye sorar. O çirkin suratlı kimse: "ben senin çirkin, kötü amelinim." diye cevap verir. Adam: "ya rabbi! Sakın kıyameti koparma, helak olurum." der.( ahmed, müsned, ııı, 3; ıv, 287; ebu davud, no: 4753; hakim, müstedrek, l, 37-40; acurri, eş-şeriatu, no: 879.)

sanırım burdaki hadis hem kabir hem de berzah alemi ile ilgili sorularına cevap niteliği taşımaktadır.


ya kardeş birde şunu bir anla istersen kimse kabir ehlinden birşey istemiyor,kabirde yatan kişilerin hürmetine ki-bunlar ya peygamberler a.s ecm. Yada evliyala dır ,allah teala dan dua ile istekte bulunmaktır,

biliyorum zaten kabirde bulunan zat tan isteseler tartışmasız şirk olur.

evet haklısın allah c.c benden dua ile isteyin diyor bir ayeti kerimede ama başka birinde bana yaklaşmak için vesile arayın da diyor !!!

sanırım bahsettiğin nisa 64 .ayet orda ifade edilmek istenen anlam çok açık. Gidip kabirlerden bana yaklaşmak için vesile arayın demiyor bu ayet ten bu anlamı çıkaran bir tefsir varsa bana da bildirirsen sevinirim.
sence en güzel vesile en çok sevdikleri değilmidir ?


Ahirette olanları peygamberler dünyada olanları evliyalar değilmidir ?

kimi şefaatçi tayin edeceği yalnız allah ın hükmündedir ,senin benim veya başkasının onun yerine fikir yürütme haddimiz yoktur.
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
kimi şefaatçi tayin edeceği yalnız allah ın hükmündedir ,senin benim veya başkasının onun yerine fikir yürütme haddimiz yoktur.

Muhakkak yoktur bizde haşa bir dayatma yapmıyoruz bu konuda, ancak ''Ben ümmetime şefaatçi olacağım '' diyen Efendimiz s.a.v mi ve yine ''Her peygamberde ümmetine şefaatci olacak '' diyen hadisi şerifler ile Efendimizin sözlerini de yalancı çıkarmamalıyız değilmi?

Hayır kardeşim bahsettiğim ayeti şerif Nisa 64 değil ,

Nisa 64 de Yüce ALLAH '' Biz hiç bir peygamberi ALLAH ın izniyle kendisine itaat olunmasından başka bir şey için göndermedik!Eğer gerçekten onlar nefislerine zulmettikleri zaman gelseler ve ALLAH tan mağfiret dileseler O rasulde kendileri için bağışlanma talebinde bulunsa elbette ALLAH ı Tevvab ve Rahim olarak bulur '' diye buyururlar.
Bizim işaret ettiğimiz maide 35 dir burada Hak Teala '' Ey iman etmiş kimseler ALLAH tan hakkı ile sakının Ona vesile arayın ve onun yolunda cihat edin,taki siz felaha kavuşabilesiniz!.'' ayeti kerimenin sonunda tefsir yazısı bulunan günümüz Alimlerinden Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) kazretleri şöyle yazarlar.
''Bu ayeti kerime müminlere,kulu rabbine yaklaştıracak vesile emretmektedir.bu tevessül,kişinin namaz oruç gibi,ALLAH rızası için sevdiği Nebiler ve Velilerin ALLAH indindeki makamları hürmetiyle de yapılabilir zaten ''ALLAH için olan sevginin amellerin en üstünü olduğu''(Ebu Davud Sünnet:3,No:4599,2/609) hadisi şeriflerinde bildirdiği için bu tevessül yine kişinin kendi salih amelleri ile yapılmış olmaktadır.Nitekim Adem a.s ın Rasulullah s.a.v hürmetine mağfiret istemesi de sahih hadisi şerfilerde zikredilmiştir.(Hakim el müstedrek No:4228,2/672)Rasulullah s.a.v in sağlığında ve vefatından sonra sahabenin ve salih zatların onun kıymetli şahsı ile ayrıca sakalı şerif ve hırka-i şerif gibi mübarek eşyaları ile tevessül ve teberrüklerinin tafsilatlı delilleri için bakınız Ruhul Furkan :7/13-66
Bu arada bizde biliyoruz canlıların vücudu ölünce toprak olur geriye kemikler ve saçlar kalır ama sen bilmediğin şeylere menkıbe der geçersen bilenlerin bildiklerini küçümsersin,
Babam anlatır Erzurumda Leblebiciler yokuşu denen yer üzerinden gidiyordum bir kalabalık gördüm gittim baktım ki harfiyat işleri yapan bir kepçe ve kepçenin başında ne oluyor diye hayretle toplanmış insanlar var kendi gözlerimle gördüm ki elinde tüfeği ile sanki oracığa yeni yatmış bir asker elbisesinden kolları dirseklerinden azıcık çürümüş bütün bedeni sapa sağlam orada yatıyor,kimse elinden silahını alamadılar,hemen askeriyeyi aradılar kısa süre sonra bir binbaşı yanında birkaç askerle geldi askere ricada bulundu ''Evladım silahını temizleyip sana geri vereceğiz '' diyerek elinden aldılar yoksa bırakmıyordu o ana kadar,daha sonra öğrendikki Erzurum-Rus harbinde şehit düşmüş vatan evladı''

Başka bir olayda ise Ankarada bir yol yapımı çalışması yol güzergahı üzerinde zamanın evliyaların dan Yunus Emrenin (ks) türbesine denk gelir her ne kadar yöre halkı biz yol için türbeyi yıktırmayız desede zamanın din bilmez hükümeti türbenin yıkılmasına ve başka yere nakline karar verir,türbeyi dolayısı ile kabri açanların şehadeti ile '' Sanki şimdi gömülmüş gibi bütün organları üzerinde zerre kadar çürüme yok ...'' şaşkın sözleri hala kitaplarda yer alır.

Bana yazdığın hadisi şeriflerin hepsini onaylıyorum yanlış bir fikir içinde olduğunu da düşünmüyorum senin hatta hakkında suizannım da yok ancak bazı konuları eksik bildiğin kanaatindeyim.
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Muhakkak yoktur bizde haşa bir dayatma yapmıyoruz bu konuda, ancak ''Ben ümmetime şefaatçi olacağım '' diyen Efendimiz s.a.v mi ve yine ''Her peygamberde ümmetine şefaatci olacak '' diyen hadisi şerifler ile Efendimizin sözlerini de yalancı çıkarmamalıyız değilmi?

Hayır kardeşim bahsettiğim ayeti şerif Nisa 64 değil ,

Nisa 64 de Yüce ALLAH '' Biz hiç bir peygamberi ALLAH ın izniyle kendisine itaat olunmasından başka bir şey için göndermedik!Eğer gerçekten onlar nefislerine zulmettikleri zaman gelseler ve ALLAH tan mağfiret dileseler O rasulde kendileri için bağışlanma talebinde bulunsa elbette ALLAH ı Tevvab ve Rahim olarak bulur '' diye buyururlar.
Bizim işaret ettiğimiz maide 35 dir burada Hak Teala '' Ey iman etmiş kimseler ALLAH tan hakkı ile sakının Ona vesile arayın ve onun yolunda cihat edin,taki siz felaha kavuşabilesiniz!.'' ayeti kerimenin sonunda tefsir yazısı bulunan günümüz Alimlerinden Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) kazretleri şöyle yazarlar.
''Bu ayeti kerime müminlere,kulu rabbine yaklaştıracak vesile emretmektedir.bu tevessül,kişinin namaz oruç gibi,ALLAH rızası için sevdiği Nebiler ve Velilerin ALLAH indindeki makamları hürmetiyle de yapılabilir zaten ''ALLAH için olan sevginin amellerin en üstünü olduğu''(Ebu Davud Sünnet:3,No:4599,2/609) hadisi şeriflerinde bildirdiği için bu tevessül yine kişinin kendi salih amelleri ile yapılmış olmaktadır.Nitekim Adem a.s ın Rasulullah s.a.v hürmetine mağfiret istemesi de sahih hadisi şerfilerde zikredilmiştir.(Hakim el müstedrek No:4228,2/672)Rasulullah s.a.v in sağlığında ve vefatından sonra sahabenin ve salih zatların onun kıymetli şahsı ile ayrıca sakalı şerif ve hırka-i şerif gibi mübarek eşyaları ile tevessül ve teberrüklerinin tafsilatlı delilleri için bakınız Ruhul Furkan :7/13-66
Bu arada bizde biliyoruz canlıların vücudu ölünce toprak olur geriye kemikler ve saçlar kalır ama sen bilmediğin şeylere menkıbe der geçersen bilenlerin bildiklerini küçümsersin,
Babam anlatır Erzurumda Leblebiciler yokuşu denen yer üzerinden gidiyordum bir kalabalık gördüm gittim baktım ki harfiyat işleri yapan bir kepçe ve kepçenin başında ne oluyor diye hayretle toplanmış insanlar var kendi gözlerimle gördüm ki elinde tüfeği ile sanki oracığa yeni yatmış bir asker elbisesinden kolları dirseklerinden azıcık çürümüş bütün bedeni sapa sağlam orada yatıyor,kimse elinden silahını alamadılar,hemen askeriyeyi aradılar kısa süre sonra bir binbaşı yanında birkaç askerle geldi askere ricada bulundu ''Evladım silahını temizleyip sana geri vereceğiz '' diyerek elinden aldılar yoksa bırakmıyordu o ana kadar,daha sonra öğrendikki Erzurum-Rus harbinde şehit düşmüş vatan evladı''

Başka bir olayda ise Ankarada bir yol yapımı çalışması yol güzergahı üzerinde zamanın evliyaların dan Yunus Emrenin (ks) türbesine denk gelir her ne kadar yöre halkı biz yol için türbeyi yıktırmayız desede zamanın din bilmez hükümeti türbenin yıkılmasına ve başka yere nakline karar verir,türbeyi dolayısı ile kabri açanların şehadeti ile '' Sanki şimdi gömülmüş gibi bütün organları üzerinde zerre kadar çürüme yok ...'' şaşkın sözleri hala kitaplarda yer alır.

Bana yazdığın hadisi şeriflerin hepsini onaylıyorum yanlış bir fikir içinde olduğunu da düşünmüyorum senin hatta hakkında suizannım da yok ancak bazı konuları eksik bildiğin kanaatindeyim.

menkıbe;Dini şahsiyetlerin meziyetlerini ve din uğrunda yaptıklarını anlatan eserlere denir.

Bunun neresinde küçümseme var ben pek anlamadım senin anlattığın olay hadis e dayanmadığına göre en iyi ihtimalle menkıbe olur zaten.

Efendi Hazretlerinin yorumuna saygı duyarım ..lakin o ayet i kerimedeki vesile ile ilgili ;



35- Ey Allah'a ve Resulüne iman edenler! Siz o sözleşmelerini bozanlara, o kâfirlere, o fâsıklara, o bozgunculuğa koşanlara benzemeyiniz de, Allah'dan layıkıyle korkunuz. Allah'ın cezasından, azabından korkunuz, çirkinliklerden sakınınız, şayet bir günaha düştünüzse hemen tevbe ediniz. Zira anladınız ki gafûr (çok affedici), rahîm (çok acıyıcı) olan Allah'ın azab ve cezası da pek büyüktür. Fakat takva (Allah'tan gereğince korkma)yı yalnız fenalık yapmamaktan ve yalnız kaçınmaktan ibaret menfi (olumsuz) bir huy kabul etmeyiniz. Kıssada dinlediniz ki muttakî âdem oğlunun kardeşinin karar verdiği cinayete karşı bile Allah korkusuyla elini uzatmak istememesi ve yalnız öğüt ile yetinmesi, kendisini öldürülmeden kurtarmaya yetmedi. Şu halde kötülüklerden kaçınmakla yetinmeyip, tam mânâsıyla korununuz da Allah'ın korumasına girmek ve affına ve rahmetine ermek için Allah'dan vesile de isteyin. Boş durmayıp, yalnız iman ve korku ile yetinmeyip, Allah'a yakınlık için vesile de arayınız. En uygun sebeplere teşebbüs etmek suretiyle Allah'ın sevgisine layık güzel ameller yapmaya iradenizi sarfediniz de ve Allah yolunda, İslâm dini uğrunda, doğru yol üzerinde gücünüzü bolca kullanmakla mücalede ediniz, dahilî ve haricî engel ve zorluklara göğüs gerip hak düşmanlarını yeniniz.

Dilimizde bilindiği üzere "vesile", kendisiyle bir gayeye ulaşılan, yani yaklaşılan sebep, yaklaşma sebebi demektir ki "mâbihittakarrub" (kendisiyle yaklaşılan şey) mânâsına, sadece "kurbet" (yaklaşma) da denilir. Nitekim Hasen, Mücahid, Atâ, Abdullah b. Kesir gibi bir çok selef tefsircileri "yani yakınlık" diye tefsir etmişlerdir. Katâde, Allah'a itaat ve hoşnut olacağı amel ile yaklaşınız, diye anlatmış; Sûddî de: "yani istemek ve yakınlık" diye ifade etmiştir ki, hem "ibtiğâ" (isteme)yi, hem "vesile"yi açıklamaktır. İbnü Zeyd de, "muhabbet (sevgi) ile Allah'a kendinizi sevdirmeye çalışınız" demiş ve, "Onların taptıkları da Rab'lerine bir yol arar, her biri Allah'a daha çok yaklaşmak için çalışır" (İsrâ, 17/57) âyetini okumuştur. Şu halde mânânın özeti: "Biz müminiz, Allah bizi yalnız iman ile sever deyip de ciddiyetsiz olmayınız, Allah'dan korkunuz, kötü ahlâktan ve çirkin amelden sakınınız sonra yalnız korkmak ve sakınmakla da kalmayınız, iradenizi sarfedip gerekli sebeplere de teşebbüs ediniz, Allah'ın emirlerini yerine getiriniz ve bununla da kalmayınız, Allah'a yaklaşmak için daima vesile arayınız, her fırsattan istifade ile kendi gönlünüz ve isteğinizle farzlar ve vacipler dışında güzel güzel işler, Allah'ın rızasına uygun ameller yaparak kendi tarafınızdan da kendinizi Allah'a sevdirmek isteyiniz, isteyerek, yalvararak çalışınız ve uğraşınız" demektir. Ve bunda "Mümin kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder" kudsî hadisinin mânâsının yerleştirilmiş bulunduğu açıktır. "Vesîle cennette bir makamdır" hadis-i şerifi vesilenin ahirete ait önemini anlatır. Kısaca vesile, lazımdır. Ve onu bulmak için isteyip aramak ve başvurmak da gereklidir. Çünkü vesilenin vesilesi de iman ve ittika (korunma) ile istek ve iradedir. Ve şu halde asıl vesile Allah'a yaklaşma kasdı ve sevme arzusudur. Ve işte bu kast ve niyet ile sebepleri araştırma, güzel ahlâk ve güzel amel gibi Allah'ın rızasına uygun hoş vesileler hazırlamakla kulluk için koşmayı emretmektedir. Ve bunun içindir ki, buna, mücahede emri katılmıştır. İman, ittikâ ile; ittikâ, vesileyi aramakla; vesileyi arama da, mücahede ile tamam olur.

bu açıklamanın gerek kaynakları bakımından gerekse bilgi bakımından sizi ikna edeceğini umarım .


Eksik bilgim olduğunu inkar etmek kibir olur öyle bir iddiam yok düzeltirseniz bilgilendirirseniz ALLAH razı olsun ..şüphesiz hepimizin eksiklikleri bilgisinde yetersizlikler mevcut zaten forum un amacı da bu değil mi ?

Son olarak şefaat konusunda yukarıda bir arkadaşa cevaben bir link verdim sizin de göz atmanızı tavsiye ederim ..Saygılar.

 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Bu muhabbet uzar gider birileri de fayda görürmü bilmiyorum kendi adıma birkaç satır birşeyler yazarak son noktayı koymak istiyorum.

Bugün Bursaya gelen Efendi babam Mahmud Efendi hazretlerini (k.s) görmeye gittim en fazla 3 metre önümde idi O bakışları yokmu bedenimi deldi geçti,malum yaşlılık ihvanlar 2-3 dk gördükten sonra gittiler İstanbula,Oradan Emir Sultan Hazretlerine gittik arkadaşlarla aynı 2 yıl önce Mevlana Hazretlerini ziyaret ettiğim ve kendisini duamda sebeb-vesile yani aracı kıldığım gibi Emir Sultan Hazretlerini de aracı kıldım Mevlama ve aynı Mevlana Hazretlerinin Huzurunda manevi bir haz ve zevk ile eridiğim gibi eridim mübareğin kabri şerifinde.
Ben yaşantımdan emin olmadığım birşey hakkında üstüne basa basa buraya birşey yazmam,Hak Teala ya sonsuz hamdler olsun ki elimizden tutan diri ruhlar vesilesi ile ayağımız kaymaktan müstağni olmuştur,hiç bir zamanda ne inat ederim ne körlük.
Bilmeden ve de istemeden kalbini (zi) kırdı isem hakkını (zı) helal edin.
Selamlar...
 

Selçuk_lu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Haz 2008
Mesajlar
161
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Ölüden maddi olarak birşey beklenmez..Ama manen, ölü diriden, diride ölüden istifade eder..

Sebebini bilmem saymaya gerek varmı?

Diri ölünün cenaze işlemleri, namazı kılarak sevaba girer,


Ölü olan ise dirilerin duasını alarak istifade eder..
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bu muhabbet uzar gider birileri de fayda görürmü bilmiyorum kendi adıma birkaç satır birşeyler yazarak son noktayı koymak istiyorum.

Bugün Bursaya gelen Efendi babam Mahmud Efendi hazretlerini (k.s) görmeye gittim en fazla 3 metre önümde idi O bakışları yokmu bedenimi deldi geçti,malum yaşlılık ihvanlar 2-3 dk gördükten sonra gittiler İstanbula,Oradan Emir Sultan Hazretlerine gittik arkadaşlarla aynı 2 yıl önce Mevlana Hazretlerini ziyaret ettiğim ve kendisini duamda sebeb-vesile yani aracı kıldığım gibi Emir Sultan Hazretlerini de aracı kıldım Mevlama ve aynı Mevlana Hazretlerinin Huzurunda manevi bir haz ve zevk ile eridiğim gibi eridim mübareğin kabri şerifinde.
Ben yaşantımdan emin olmadığım birşey hakkında üstüne basa basa buraya birşey yazmam,Hak Teala ya sonsuz hamdler olsun ki elimizden tutan diri ruhlar vesilesi ile ayağımız kaymaktan müstağni olmuştur,hiç bir zamanda ne inat ederim ne körlük.
Bilmeden ve de istemeden kalbini (zi) kırdı isem hakkını (zı) helal edin.
Selamlar...

Efendi hazretlerine selamımızı iletirsiniz.Yüce ALLAH ondan ve onun gibilerden razı olsun

Varsa hakkım helal olsun sizde helal ederseniz sevinirim.Her tartışmada mutlaka bir kesin sonuca gidilmesi gerekmiyor bazen bu sayede bilgilerimize birşeyler daha ekleme daha fazla araştırıp öğrenme şansına sahip oluyoruz, bence bu gözle bakmak lazım .. amacımız yarışmak değil paylaşmak ... ALLAH a emanet olun.
 

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
selamun aleykum kardeşler


OkanDemir kardeş


1.....

HTML:
kardeşim aslında biraz daha araştırırsan bu konuyla ilgili eleştrilere de ulaşabilirsin zaten aynı sitelerde beraber mevcut bulunuyor.Bir de nakil yaparken naklettiğin yazının bütünlüğü kayboluyor sadece bir kısmı kopyaladığın için devam edilecek kısım senin naklinde bulunmuyor



CEVAP



OkanDemir kardeş LÜTFEN SAMİMİ OLUN siz benden sahabenin yaptığına dair delil istedin verdim


siz bu sefer demogoji yapmaya başladın MUMSEMA.COM.... kabir ehlinden yardım

konusunu bilakhattab açmıştı O HADİSİN TAMAMINI ELİMDEKİ KİTAPTAN TAMAMI O SİTEDE DEĞİŞİK KONULARDA DEFALARCA YAZILDI

SİZİN a b c yazdığınız elbani nin tahriçini yazanda benim cevamını da yazan benim o sitede cevabı var istersen bidaha buraya yazım kabul edeceksen



BİLALHATTAB BU HADİS karşı elbaniden alıntı yaparak karşı reddiye yazdı

sonra o reddiyeyi BİZ TEK TEK TEK CEVAPLADIK BUNUN SONUNDA

BİLAL HATAB BENİ YEN DİNİZ DAHA ÇOK EKMEK YEMEM GEREKTİĞİNİ ÖĞRETTİNİZ DEYİP HELALLIK İSTEYİP Bİ ZAMAN YAZI YAZMADI


HANGİ DEVAM EDİLECEK NAKLİ İSTİYOSAN YAZIM İSTERSEN İKİ TARAFIN HADİS HAKKINDAKİ YAZILARININ HEPSİNİ YAZIM



2...

HTML:
Sözümün arkasındayım ölülerimizin böyle bir hasasiyet içinde olduklarının belirtilmesi bizim için şefaatçi oldukları anlamına gelmez



CEVAP



RESULLAHIN HADİSİNİN ZAHİRİ ORTADA SENİN YORUMUN SENİ BAĞLAR


sefaat dieyerek konuyu baska yere çekip kendini kandırma hadisin zahiri ortada



Bekr İbn Abdillah (RadiyALLAHu Anh)’dan rivâyet edi¬len bir hadis-i şerifte Resûlüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
.

.“Benim hayatım, sizin için hayırlıdır (benim sağlığımda bir takım işler) yaparsınız, size (onlarla ilgili hükümler) bildirilir.

Ben öldüğümde ise vefatım sizin için hayırlı olur, çünkü amelleriniz bana (kabrimde) arz edilir, hayır görürsem, ALLAH’a hamdederim, şer görürsem ALLAH’tan sizin için af dilerim.”

[15]İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ: 2/194, İbn Hacer Askalânî, Metâlibu’l-Aliye, no: 3853, 4/22, Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, no: 14250, 8/594.


.......Bu hadis-i şerif Resûlüllah (sav)’in âlem-i berzah’da ümmeti için istiğfar ettiğini açıkça ifâde etmektedir, istiğfar da bir nevi duâ olduğu için ümmet bundan faydalanmaktadır.


Büyük hadis âlimi Ebû Dâvûd (ö.275/888) et-Tayâlisî’nin Müsned’inde Cabirden rivâyet ettiğine göre

Peygamber (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

إن اعمالكم تعرض على اقاربكم من الأموات فإن كان خيرا استبشروا به وإن كان غير ذلك قالوا اللهم لا تمتهم حتى تهديهم الى ما هديتنا

“Yaptığınız işler, mezardaki yakınlarınıza ve tanıdıklarına gösterilir.

İşleriniz iyi ise sevinirler, iyi değilse ya Rabbi iyi işler yapmaları için kalplerine ilham eyle derler.”[6]


Bir hadis-i şerif te Peygamberimiz (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“Mezardaki kardeşlerimiz için ALLAH (Celle Celalühü)’ü Teala’dan korkunuz: Yaptığınız işler onlara gösterilir.”[7]







HTML:
Malik ed dar olayı ile ilgili kişisel yorumumu sorarsanız bu tip bir eylem caiz olsa ve de uygulanıp kanıtlansa Hz.Ömer efendimiz daha sonra bunu defalarca uygulamaz mıydı ?



CEVAP



HZ ÖMER BU OLAYI YANİ SAHABENİN RASULULLAHIN KABRİNDEN YARDIM İSTEMESİNİ TENKİT ETMEYEYİP YAĞMUR DUASINA ÇIKMASI




TEK BİR DEFADA OLSA MÜSLÜMANLAR İÇİN DELİLDİR
.

SEN KABUL ETMEYE BİLİRSİN






AYRICA MÜSLÜMANLARIN % 90 ININ DUASI KABUL OLUNMAYA BİLİR ÇÜNKÜ


YALAN SÖYLİYENİN HARAM YİYEN HARAMA BAKAN ZÜLME KARŞI SESSİZ KALANIN

DUASININ KABUL EDİLMİYECEĞİNİ RESULULLAH VE ALLAH cc SÖYLÜYOR
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
selamun aleykum kardeşler
ve aleykum selam ve rahmetullah ve berakatühü

OkanDemir kardeş


1.....

HTML:
kardeşim aslında biraz daha araştırırsan bu konuyla ilgili eleştrilere de ulaşabilirsin zaten aynı sitelerde beraber mevcut bulunuyor.Bir de nakil yaparken naklettiğin yazının bütünlüğü kayboluyor sadece bir kısmı kopyaladığın için devam edilecek kısım senin naklinde bulunmuyor



CEVAP



OkanDemir kardeş LÜTFEN SAMİMİ OLUN siz benden sahabenin yaptığına dair delil istedin verdim
Verdim dediğiniz delil sadece Malik ed dar a isnat edilen hadis başka bir delil verdin de ben mi görmedim ?

siz bu sefer demogoji yapmaya başladın MUMSEMA.COM.... kabir ehlinden yardım

konusunu bilakhattab açmıştı O HADİSİN TAMAMINI ELİMDEKİ KİTAPTAN TAMAMI O SİTEDE DEĞİŞİK KONULARDA DEFALARCA YAZILDI

kardeşim ben sitedeki bütün konularla mı ilgili bu başlığa yazı yazıyorum yoksa sadece bu konuyla mı ilgili? Verdiğin bilgilerin hiçbiri kendi bilgin değil 50 tane sitede sırf senin yazdığının aynısı var bunu dile getirmek mi samimiyetsizlik oldu ?tabi, 50 değişik isimle farklı sitelere yazıyorsan onu bilemem.

SİZİN a b c yazdığınız elbani nin tahriçini yazanda benim cevamını da yazan benim o sitede cevabı var istersen bidaha buraya yazım kabul edeceksen
kabul edilmesine gerek yok madem savunmayı nakledeceksin önce eleştriyi nakil et ki millet neden kritik edilidğini de anlasın ? Ya da sen bu konuda bir yerde naklettin de ben mi görmedim ?


BİLALHATTAB BU HADİS karşı elbaniden alıntı yaparak karşı reddiye yazdı

sonra o reddiyeyi BİZ TEK TEK TEK CEVAPLADIK BUNUN SONUNDA

BİLAL HATAB BENİ YEN DİNİZ DAHA ÇOK EKMEK YEMEM GEREKTİĞİNİ ÖĞRETTİNİZ DEYİP HELALLIK İSTEYİP Bİ ZAMAN YAZI YAZMADI


HANGİ DEVAM EDİLECEK NAKLİ İSTİYOSAN YAZIM İSTERSEN İKİ TARAFIN HADİS HAKKINDAKİ YAZILARININ HEPSİNİ YAZIM

bilalkhattab kim üye mi ? yani onu yenmeniz beni niye bağlasın ki ?

2...

HTML:
Sözümün arkasındayım ölülerimizin böyle bir hasasiyet içinde olduklarının belirtilmesi bizim için şefaatçi oldukları anlamına gelmez



CEVAP



RESULLAHIN HADİSİNİN ZAHİRİ ORTADA SENİN YORUMUN SENİ BAĞLAR


sefaat dieyerek konuyu baska yere çekip kendini kandırma hadisin zahiri ortada




Bekr İbn Abdillah (RadiyALLAHu Anh)’dan rivâyet edi¬len bir hadis-i şerifte Resûlüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
.

.“Benim hayatım, sizin için hayırlıdır (benim sağlığımda bir takım işler) yaparsınız, size (onlarla ilgili hükümler) bildirilir.

Ben öldüğümde ise vefatım sizin için hayırlı olur, çünkü amelleriniz bana (kabrimde) arz edilir, hayır görürsem, ALLAH’a hamdederim, şer görürsem ALLAH’tan sizin için af dilerim.”

[15]İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ: 2/194, İbn Hacer Askalânî, Metâlibu’l-Aliye, no: 3853, 4/22, Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, no: 14250, 8/594.

hadis ortada Efendimizin sadece şükr ve istiğfar etmesi de ortada .. yoksa ben sizin mal mülk sahibi olmanızı hayırlı eşlere sahip olmanızı isterim gibi bir ifade vardı(!) da hadis te ben mi göremedim .. okuduğunuzu yorumlamak bu kadar zor olmasa gerek ..

.......Bu hadis-i şerif Resûlüllah (sav)’in âlem-i berzah’da ümmeti için istiğfar ettiğini açıkça ifâde etmektedir, istiğfar da bir nevi duâ olduğu için ümmet bundan faydalanmaktadır.


Peygamber efendimizin bizim için mağfiret etmesine kimsenin bir söz ettiği yok .Zaten şefaatçi olması da bizim günahlarımızın affedilmesi için .. burda nasıl bir konuyu başka tarafa çekmek var acaba ?
Büyük hadis âlimi Ebû Dâvûd (ö.275/888) et-Tayâlisî’nin Müsned’inde Cabirden rivâyet ettiğine göre

Peygamber (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

إن اعمالكم تعرض على اقاربكم من الأموات فإن كان خيرا استبشروا به وإن كان غير ذلك قالوا اللهم لا تمتهم حتى تهديهم الى ما هديتنا

“Yaptığınız işler, mezardaki yakınlarınıza ve tanıdıklarına gösterilir.

İşleriniz iyi ise sevinirler, iyi değilse ya Rabbi iyi işler yapmaları için kalplerine ilham eyle derler.”[6]


Bir hadis-i şerif te Peygamberimiz (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“Mezardaki kardeşlerimiz için ALLAH (Celle Celalühü)’ü Teala’dan korkunuz: Yaptığınız işler onlara gösterilir.”[7]







HTML:
Malik ed dar olayı ile ilgili kişisel yorumumu sorarsanız bu tip bir eylem caiz olsa ve de uygulanıp kanıtlansa Hz.Ömer efendimiz daha sonra bunu defalarca uygulamaz mıydı ?



CEVAP



HZ ÖMER BU OLAYI YANİ SAHABENİN RASULULLAHIN KABRİNDEN YARDIM İSTEMESİNİ TENKİT ETMEYEYİP YAĞMUR DUASINA ÇIKMASI




TEK BİR DEFADA OLSA MÜSLÜMANLAR İÇİN DELİLDİR
.

SEN KABUL ETMEYE BİLİRSİN




Konuyu sadece alıntı yapmakla bırakmayın ;yani Hz.Ömer zamanında başka kıtlık olmamış mı ya da İslam coğrafyasında olmamış mı ? Bakın Yağmur duasına çıkmak farklıdır ki bunu Resulullah zamanından da örnekleyebilirsin ,yağmur için bir kişinin kabrinde dua etmek farklıdır.İkisi fakrlı şeylerdir ben hala sözümün arkasındayım hangi Sahabe dünyevi bir istek için Resulullah ın kabrine gitmiş ondan bir dilekte bulunmuş ?

İstiğfar konusunda bizden bağışlanmamız için aracı olma konusunda zaten kimsenin itirazı yok ki olamazda.
Hz.Adem bile mağfiret edilmesi için ALLAH a Peygamber Efendimizin hürmetine bağışlanma talep ediyor ;

[Hâkim, “Müstedrek” adlı eserinde Hz. Ömer (Radıyallâhü Anh)’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir.

Resûlüllah Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu ki: Âdem Aleyhisselam zellesi sebebiyle Cennet’ten çıkarılınca; “Yâ Rabbi! Beni Muhammed hürmetine affetmez misin” dedi. Allâh-ü Teâlâ’da ona; “Ya Âdem! Sen Muhammed’i nasıl bildin. Ben daha onu yaratmadım?” dedi.

Âdem Aleyhisselam dedi ki: “Yâ Rabbi! Beni yaratıp, bana ruh verdiğin zaman gözümü açıp arşına doğru baktığımda ‘La ilâhe illallah Muhammedün Resûlüllah’ yazılı olduğunu gördüm. İsmini isminle yazdığına göre yarattıklarından en çok sevdiğin O’dur.

Allâh-ü Teâlâ; “Doğru söyledin ey Âdem. Mahlukatımdan en çok sevdiğim O’dur. O’nun hürmetine af dilediğin için seni affettim” buyurdu]

sağdan soldan bilgi toplamak yerine bunları nakil etseniz biraz da yazdığnız yazının parça bütünlüğünü korusanız daha anlaşılabilir olursunuz bizi de bulmaca çözmek zorunda bırakmazsınız .
[/B]





AYRICA MÜSLÜMANLARIN % 90 ININ DUASI KABUL OLUNMAYA BİLİR ÇÜNKÜ


YALAN SÖYLİYENİN HARAM YİYEN HARAMA BAKAN ZÜLME KARŞI SESSİZ KALANIN

DUASININ KABUL EDİLMİYECEĞİNİ RESULULLAH VE ALLAH cc SÖYLÜYOR

Müsaade edin de kimin duasını kabul edeceğini ve red edeceğine yüce ALLAH karar versin.Rahman ve Rahim olan ALLAH günahkar bile olsa kullarına karşı çok merhametli çok bağışlayıcıdır.Siz dualarınızda aracı kullanarak kendi içinizi rahat hissediyorsanız ben dua edersem olmaz ama o aracı kişileri aracı edersem kesin kabul olur gibi bir inanca sahipseniz o sizi bağlar ..

Ben şahsen ellerimi açıp Rabbime yalvarmaktan mutluluk ve huzur duyuyorum .Siz istediğiniz gibi yapın kimsenin elinizi dilinizi bağladığı felan yok ama bunu bir gelenek haline getirip insanları da bu yola sevketmeye çalışırsanız, türbeler önüne doluşan insanları görmekten zevk alıyorsanız kusura bakmayın benden daha niceleri size karşı çıkacaktır.



SON OLARAK KİŞİSEL FİKRİMİ BELİRTEYİM YAZILAR GENELDE UZUN OLDUĞU İÇİN ANLAŞILABİLİR OLMAKTAN UZAK KALIYOR.BENİM ARAŞTIRDIĞIM VE ÖĞRENDİĞİM KADARIYLA GÜNAHLARIMIZIN BAĞIŞLANMASI -BİZE ŞEFAATÇİ OLMASI -HARİÇ DİĞER KONULARDA DÜNYEVİ VE MADDİ MESELELERDE GEREK RESULULLAH IN GEREK SE EVLİYAULLAH IN ARACI YAPILMASINI DOĞRU BULMUYORUM .BU YÜCE ŞAHSİYETLER ARACI YAPILIRKEN DE KESİNLİKLE KABİRLERİNİ GİDİP DUA EDİLMELİ MUTLAKA KABİRLERİNDE DUA EDİLMELİDİR DİYE DE BİR KURAL YOKTUR.NERDE OLURSANIZ SALAVATINIZ BANA ULAŞIR DİYEREK EFENDİMİZ BİZE GEREKEN BİLGİYİ VERMİŞTİR.


fikrim budur eleştriye de açığım .. Yüce ALLAH ın merhameti hepimizin üzerine olsun .
 

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
Malik ed Dar hadisinin tahriçi

Malik ed Dar hadisinin tahriçi

[SIZE="4"]selamun aleykum kardeşler



OkanDemir kardeş LÜTFEN SAMİMİ OLUN siz benden sahabenin yaptığına dair delil istedin VERDİK

ŞİMDİ TAHRİÇİN HER İKİ TARAFA GÖRE TAM TAHRİÇİ AKTARICAM

ARKADAŞLAR BİRAZ UZUN OLUCAK BU HADİS TAHRİÇİ BİZİM YAZMAMIZDAN SONRA SİTELERE YAYILMIŞTIR


OkanDemir kardeş AÇIKLIYICAM HADİSE


HTML:
Bakın Yağmur duasına çıkmak farklıdır ki bunu Resulullah zamanından da örnekleyebilirsin ,yağmur için bir kişinin kabrinde dua etmek farklıdır.İkisi fakrlı şeylerdir ben hala sözümün arkasındayım hangi Sahabe dünyevi bir istek için Resulullah ın kabrine gitmiş ondan bir dilekte bulunmuş ?


kusura bakma kardeş gözünmü kör görmezdenmi geliyon yoksa inadi bir sululukmu


SEN HALA MALİK ED DAR HADİSİNDEN SONRA Sahabe dünyevi bir istek için Resulullah ın kabrine gitip ..... BİR DİLEKTE BULUNMAMIŞTIR DİYOSUN



AYRICA ÖRNEKLİYE BİLİRİM AMA BURDA KONU BU HADİSİ ÖRNEKLEMEYİ GEREKTİRİYOR TEVESSÜL KONUSUNDA DEDİĞİNİZ OLAYIN HER İKİ TARAFA GÖRE TAHRİÇİNİ YAZARIZ SONRA


sen hadise inanıyonmu ??

ŞİMDİ DEMOGOJİ LAF EBELİĞİNİ BIRAK İLMİN VARSA HADİSİN TAHRİÇİNE VEYA HADİSE KARŞI OLDUĞUN İLMİ REDDİYENİ YAZ



HTML:
BENİM ARAŞTIRDIĞIM VE ÖĞRENDİĞİM KADARIYLA GÜNAHLARIMIZIN BAĞIŞLANMASI -BİZE ŞEFAATÇİ OLMASI -HARİÇ DİĞER KONULARDA DÜNYEVİ VE MADDİ MESELELERDE GEREK RESULULLAH IN GEREK SE EVLİYAULLAH IN ARACI YAPILMASINI DOĞRU BULMUYORUM




CEVAP


BU SİTEDE AŞAĞIDAKİ KONU BAŞLIĞI OLANI OKUYUNUZ DAHA SONRA BURAYA TEKRAR YAZICAM


Selefilerin Şirk dediği tevessülü ibn teymiyye , mesheb imamlari kabul ediyor




selamun aleykum kardeşler



HADİS

Mâlik ed-Dâr anlatıyor: “Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) devrinde halk şiddetli bir kıtlığa maruz kal*mıştı. Derken bir adam Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabrine gele*rek:

-Ya Rasulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldular! dedi. Bunun üzerine rüya*sında adama şöyle denildi:
Ömer’e git, ona selâm götür, halkın suya kavuşaca*ğını haber ver ve ona şunu söyle:

“Senin vazifen, iyi muame*lede bulunmak, dengeli ve güzel hareket etmektir”. Adam derhal giderek durumu Ömer’e bildirdi. Bunun üze*rine Ömer ağladı ve sonra da:
Rabbim! Üstesinden gelemediğim şeyler hariç, çaba sarfetmekten geri durmuyor ve elimden geleni yapıyo*rum!” dedi.[1]

İbn Hacer (ö.852/1448), ibn Ebî Şeybe’nin (ö.235/849) ri*vâyet ettiği bu hadisin is*nadının sahih olduğunu zikretmek*tedir.[2] Hadis, aynı isnadla Beyhakî (ö.458/1065) ve İbn Asâkir (ö.571/1175)[3] tarafından da rivâyet edil*mektedir.


………………………Hadise zayıf diyenlerin görüşü:



Elbânî, hem metin hem de isnad bakımından rivâye*tin sahih olmadığını söylemektedir. Bu hususta onun ileri sürdüğü üç gerekçeyi burada nakletmek ve so*nunda bir değerlendirme yapmak uygun olacaktır:

a) Râvî Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaleti maruf değil*dir; o meçhul bir râvîdir. Nitekim İbn Ebî Hâtim[4], senedde adı geçen Ebû Salih’in dışında, ondan rivâyette bulunan bir râvî zikretmemiştir. Bu da onun meçhul oldu*ğunu göster*mektedir. Ayrıca hadis ilminde otorite olan İbn Ebî Ha*tim’in, onun hakkında bir tevsik ifâdesi nakletme*mesi de bunu desteklemektedir. O halde râvî Mâlik ed-Dâr meç*hul kalmaktadır. Hafız İbn Hacer’in, “Ebû Salih es-Semman’ın Mâlik ed-Dâr’dan sahih bir isnad ile…” tarzın*daki ifâdesi, bizim tesbitimizle çelişmez. Çünkü biz İbn Hacer’in söz konusu ifâdesinin, senedin tamamının sahih olduğu konusunda değil, yalnız Ebû Salih’e kadar olan kısmı hakkında bir açıklama olduğunu, kabul ediyo*ruz. Aksi halde o, isnada Ebû Salih’ten itibaren başlamaz ve doğrudan “Mâlik ed-Dâr’dan… ve isnadı sahihtir” derdi… Böyle yapmakla İbn Hacer, râvî Mâlik’in durumu karşı*sında dikkatli olunması gerektiğine veya onun meçhul olduğuna işâret etmektedir.


b) Hadisin metni, şeriatta müstehap olarak sabit olan istiska namazına hatta: “Dedim ki, Rabbinizden mağfiret dileyin, çünkü O, çok bağışlayıcıdır. (Mağfi*ret dileyin ki) O üzerinize bol bol yağmur göndersin!” (Nuh, 71/10-11) gibi âyetlerin ifâde et*tiği duâ ve istiğfara aykırı düşmektedir. Bu yüzden Hz. Ömer, Ab*bas’ın duâsıyla tevessül ve istiskada bulunmuş*tur. Selef de hep öyle yapmıştır. Onların hiçbirinden, Pey*gamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabrine iltica ederek yağmur için ondan duâ talep ettiğine dair bir rivâyet gelme*miştir. Eğer böyle bir şey meşru olsaydı, bir defa olsun bunu yapar*lardı. Onların böyle bir şeyi yapmama*ları, söz konusu rivâye*tin meşru/makbul olmadığını göster*mektedir.


c) Rivâyetin sahih olduğu farzedilse bile, konu hak*kında hüccet olamaz. Çünkü rivâyet, ismi zikredilmeyen bir adama dayanmaktadır. O da meçhuldür. Seyf’in rivâye*tine dayanarak onun adının Bilal olduğunu söyle*mek de hiçbir şey ifâde etmez. Çünkü Seyf b. Ömer et-Temimi’nin zayıf oluşu da ittifak konusudur. Hatta İbn Hibban onun hakkında şöyle demektedir: “O, sebt râvîlerden mevzu hadisler rivâyet ederdi. Ayrıca onlar onun hadis uydurduğunu da söylerlerdi” demiştir. O halde böyle bir adamın rivâyeti, özellikle muhâlefet söz konusu olduğunda kabul edilemez”[5].


…………………Hadise sahih diyenlerin görüşü:


Bahse konu olan rivâyetin delil olarak kullanılma*sına musamaha göstermeyen Elbânî’nin en önemli gerekçesi*nin, Mâlik ed-Dâr’ın meçhul bir râvî olduğu görül*mekte*dir.

Ancak biz, Elbânî’nin iddia ettiği gibi Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaleti maruf olmayan (meçhul) bir şa*hıs değil, aksine onun maruf bir râvî olduğunu tesbit etmiş durumda*yız.

İbn Sa’d, onu şöyle tanıtmaktadır: “Mâlik ed-Dâr, Ömer b. el-Hattab’ın azatlısıdır. Hımyer kabilesinden ve Cüblanlıdır. Ebû Bekir ve Ömer’den hadis rivâyet etmiştir. Kendisinden de Ebû Salih es-Semman rivâyette bulunmuş*tur. O maruf idi”.[6]İmâm Buhârî, Tarihi Ke*bir’inde onu zikrettiği halde aleyhine bir şey dememiştir.


İbn Hibban (ö.354/965) onu es-Sikat’ında zikret*mekte ve hak*kında menfi bir söz söylememektedir.

İbn Hacer ise bunlara ilaveten şu bilgileri vermekte*dir: “Mâlik ed-Dâr diye bilinen zat, Mâlik b. Iyad’dır ve (asr-ı saadet’e) yetişmiştir. Muaz ve Ebû Ubeyde’den rivâyet*leri vardır.

Kendisinden iki oğlu; Avn ve Abdullah rivâyette bulunmuştur. Buhârî, Târîh’inde[7] Ebû Salih Zekvan tarikiyle Mâlik ed-Dâr’dan Hz. Ömer (Radıyallahu Anh)’ın kıtlık senesin*deki sözünü (muhtasar olarak) rivâyet etmiştir.

Aynı rivâyeti tafsilatlı olarak İbn Ebî Hayseme de tahric etmiştir… İbn Sa’d onu Medineli tabiilerin ilk taba*kası içinde zikretmiştir. Hz. Ömer(Radıyallahu Anh) ve Hz. Osman (Radıyallahu Anh) onu mali iş*lerde görevlendirmiş ve bu yüzden de ona Mâlik ed-Dâr adı verilmiştir. Ali İbnu’l-Medini’den rivâyet edildiğine göre o, Hz. Ömer’in haznedarı idi”.[8]


Ebû Ya’la el-Halili el-Kazvînî de, Mâlik ed-Dâr’ın sika oluşunda ittifak edilen kadim bir tabii olduğunu ve tabii*nin ondan övgüyle bahsettiklerini ifâde etmektedir.
Hatırlanacağı üzere Elbânî, bahse konu olan rivâyet hak*kında ibn Hacer’in “Ebû Salih es-Semman’ın Mâlik ed-Dâr’dan sahih bir isnad ile…” diyerek kullandığı ifâde*den onun, râvî Mâlik ed-Dâr’ın meçhul olduğuna işâret ettiği şeklinde yorumlamıştı.

Halbuki İbn Hacer’in Mâlik ed-Dâr’ı tanıtıcı mahiyette verdiği bilgiler, böyle bir yo*ruma mahal bırakmayacak kadar açıktır. Şüphesiz İbn Hacer’in söz konusu açıklaması, Elbânî’nin yaptığı yo*rumu anlamsız kılmaktadır.

Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) gibi, rivâyet konusunda tesebbüt ve ihtiyat sa*hibi bir zatın, resmi veya özel mali işlerde onu istihdam et*mesi, râvî Mâlik ed-Dâr’ın zabt ve adaletinin bir göster*gesi sayılmalıdır. Bu tesbit bizi Elbânî’nin, Mâlik ed-Dâr hakkında İbn Hacer’in verdiği bi*yografik bilgiyi görmediği veya görmezlik*ten geldiği kana*atine götürmektedir.

Bu detaylı bilgiden sonra, Elbânî’nin Mâlik ed-Dâr hakkında Münzirî (ö.656/1258) ile Hey*semî’den (ö.807/1404) naklettiği, “onu tanımıyorum” sözü*nün artık bir kıymet ifâde etmediği de anlaşılmakta*dır.

c)

Elbânî’nin rivâyete yönelttiği tenkitlerden birisi de vaka*nın, adı zikredilmeyen bir adama dayandığı ve İbn Hacer’in, Seyf b. Ömer’in Futuh’undan naklen söz ko*nusu meçhul adamın Bilal b. El-Haris olduğunu söyle*mesi[9] idi.

Seyf b. Ömer et-Temîmî el-Esedî el-Kûfî (ö.180/796), Elbânî’nin de ifâde ettiği gibi ittifakla zayıf bir râvîdir/ahbaridir[10]. Görebildiğimiz kadarıyla onunla ilgili eniyimser değerlendirme şudur: “Seyf’in bazı hadisleri meşhur (ve maruf)dur. Ekseriyeti ise münkerdir. O, sıdk*tan ziyade za’fa yakındır.”[11]


Rasulü Ekrem’in kabrine gelen zatın, isim olarak tesbiti konusunda ibn Hacer tarafından Seyf’in kaynak gösterilmesi, kanaatimizce yadırganacak bir durum değil*dir. Çünkü asıl itibariyle, rivâyetin İbn Hacer’in tesbitine göre sahih bir isnadla sübutu, tamamen Seyf’in dışında meydana gelen bir gelişmedir.

Seyf, sadece gelen zatın kim olduğu sualine cevap ararken devreye girmektedir. Bu merhalede Seyf kaynaklı bir bilginin malzeme olarak kullanılması, tenkid mevzuu olmasa gerekir. Üstelik söz konusu malzemeyi kullanan İbn Hacer, Seyf’in zayıf oluşu*nun farkındadır ve onun hakkında teferruatlı bilgiye sa*hip bulunmaktadır[12].


İbn Hacer, İbn Hibbân’ın Seyf hakkında konuştu*ğunu O’nun hadiste zayıf, tarih konusunda ise sağlam dayanıklı olduğunu söylemiştir. Takrib: 262 Bu hadisimiz*deki gelen adamın

Bilal İbn Hâris el-Muzenî (ö.60/680) olduğunu söylemesi ta*rihi meselelerden olduğundan İbn Hacer Tahzib-ut-Tehzib’de tarihi meselelerde bilinmeyen bir kişiyi tayin ederken Seyf’e itibar etmiştir.


Kaldı ki, yer ve tarih itibariyle Seyf’in verdiği bilgiyle çeli*şen bir durum da varid değildir. Çünkü adı geçen Bilal b. El-Haris el Müzeni Medinelidir ve Rasülullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke fethi öncesinde Me*dine’ye gelmelerini temin etmek üzere Müzeyne kabilesine haberci olarak gönderdiği ve Mekke fethine bin kişilik bir kuvvetle katılan Müzeynelilerin üç sancaktarından biri olan sahabidir.[13]


(Yağmur) isteyen kişinin kim olduğu belli olmasa bile mühim değildir. Mühim olan Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) ve diğer Ashab radıyallahu anhumun tavrıdır

. Hz. Ömer’e (Radıyallahu Anh) haber verildiğinde bu işe karşı çıkma*ması, aksine ağlaması ve Yâ Rab'.. Ancak aciz kaldı*ğım şeylerde eksiklik yapmaktayım, demesidir. Ömer ve diğer Sahâbe (Radıyallahu Anhum) efendilerimizin şirk vesile*sine veya bir şirk çeşidine sessiz kalmaları düşünebili*nir mi?

ÖNEMLİ :..ELBANİN ÇELİŞKİLERİNDEN BİR TANESİ






Burada bir not düşelim: Elbânî'nin Mâlik ed-Dâr hadîsini zayıf göstermeye çalışırken yaptığı tahrif ve Mâlik ed-Dâr hakkında hadîs âlimlerinin verdikleri bilgileri okuyucularından saklaması,

Elbânî'nin güvenilmez olduğuna delâlet eden tek olay değildir

Meselâ, Prof Dr Zekeriya Güler başka bir hadîsi ele alırken şu tespitleri yapıyor:

"Görüldüğü üzere Elbânî ["Râvîlerden Saîd b Zeyd’de zayıflık vardır" iddiasına delil olarak], Saîd b Zeyd’in zayıf bir râvî olduğu fikrinde olanları söz konusu ederken,

onun sika olduğunu ifade eden [İbn Maîn, İbn Sa’d, Buhârî, Iclî, Ebû Ca’fer ed-Dârimî, Ahmed b Hanbel ve İbn Hıbbân gibi] otoriteleri âdeta görmezlikten gelmektedir


Aslında Elbânî’nin, senedinde Saîd b Zeyd’in bulunduğu başka bir hadis için şu değerlendirmeyi yaptığını da görmekteyiz:

“Hadisin isnadı hasendir Râvîlerin hepsi de sikadır Saîd b Zeyd hakkında söz söylenmiştir ama bu, onun hadisini hasen derecesinden aşağı düşürmez… İbnu’l-Kayyim de hadisin isnadının ceyyid (sahih, makbül) olduğunu söylemektedir”
 

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
..............ÜSTEKİ YAZININ DEVAMI


b)

Diyorlar ki; Sahih olduğu takdirde de (onda bu işin câiz*liğine dâir) hiçbir hüccet yoktur. Çünkü Sahâbe (Radıyallahu anhum)'un ameli buna ters düşmektedir.

Hâl*buki onlar Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i en iyi bilen kimselerdir. Allah en iyi bilir.


Cevap:….. Bu delilsiz bir biçimde Sahâbe'yi şirk ile suçla*maktır.

Hâlbuki onlar Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i en iyi bilen kimselerdir denilmesine rağmen, zımmen ben onlardan daha iyi bilirim demektir.

Bilal İbnü Hâris ve Hz. Ömer, yaptıkları işin sahâbenin ameline ters düştüğünü anlayamadı ve haşa şirke girdi; ama bunlar anladı. El-Futuh sahibi Seyf'ler ve İbnü Hacer'ler anlaya*madı ama bunlar anladı!.. Hasbünallahi ve ni'mel ve*kil..[14]


Netice itibariyle, vefatından sonra Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile tevessül ve istiskanın cevazını gösteren ilgili rivâyet [15], İbn Hacer’in de ifâde ettiği üzere sa*hih olmalıdır.

Nakledi*len vaka, rüyanın delil olarak kullanıl*dığı ileri sürülerek tenkid mevzuu da yapılmamalı*dır. Çünkü rüya ile ahka*mın sabit olmadığı bilinen bir husus*tur. Bu vakayı önemli kılan nokta, Bilal b. el-Hâris’in uyanık olduğu halde yap*tığı tatbikattır. Bu da onun, Ravzayı Mudahharaya gelerek Rasulü Ekrem’den ümmeti için Allah Teala’dan yağmur niyazında bulunma talebidir.

Bazıları, İbn Hacer’in hadisi “Sahih” kabul ettiğini in*kâr etmişlerdir. Bu iddiada bulunan bu şahıslar, birde hakikatın tarafında olduğunu iddia ederler. Bu ölçüsüz*lüğü, İbn Hacer’in “Fethu’l-Bari”deki sözlerine rağmen yapmaları anlaşılır gibi değildir. İbn Hacer’in bu rivâyeti İbn Ebî Şeybe (ö.235/938) “Sahih bir senetle yapmıştır” şeklin*deki sözlerini, sonrasında da aktardığı bu kıssayı acelecilikten mi göremediler acaba?
Sonra İbn Hacer Seyf’in, “Fütüh” adlı eserinde Allah Rasulünü rüyada gören sahâbeden Bilal bin Haris’tir. Sö*zünü aktarmıştır. İbn Şeybe’den burada aktarılan kıssa ve se*net aynıdır. Dolayısıyla bu “bu rivâyetin senedi sahih*tir” hükmü hem Beyhakî’nin hem de İbn Ebî Şeybe’nin rivâyet*leri için geçerlidir.

İnsaf sahipleri artık durumun farkına varmalıdırlar. İbn Hacer’in “isnat sahih*tir” sözleri “Hayır! İbn Hacer bu rivâyeti sahih görmemiştir diyenlerin yüzüne bu gerçeği haykırmaktadır.

Bir de kalkıp İbn Hacer’in bazı sözlerini rivâyetin sa*hih olduğunu ispatlamak için kullanmaya kalkarlar. Bu hususta İbn Hacer’in sözlerinden medet umanlar ne olurdu diğer meselelerde de İbn Hacer gibi düşünseydi*ler.

İbn Hacer, tevessülü ve Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kabrine ziyaret için yola çıkmayı kabul eden bir kimsedir. Hadis ilminden nasibi olmayanlar inkâr et*seler de, İbn Hacer’in “isnat sahihtir” sözleri aynı za*manda “me*tin sahihtir” anlamına da gelmektedir.


İbn Hacer’in rivâyeti “Sahih” kabul etmediğini iddia eden bu adamlar bir yandan da sanki eğer İbn Hacer ha*disi “Sahih” görse idi onu kabul edeceğini ve aslında ona itimat ettiklerini ima etmeye çalışırlar.


Bu iddialarına rağmen kalkıp hadisin tenkidini kendi*leri yapmaya kalka*rak rivâyet zincirinde Âmeş’in (lakaplı) bulunduğunu ve onunda

“Müdelles” rivâyetler yaptığı için hadisin zayıf kabul edilmesi gerektiğini iddia ederler.

Hale bakınız ki bunlara “Âmeş’in “Müdelles” rivâ*yet yaptığını nerden biliyor*sunuz?” diye sorsanız, onlarda yine İbn Hacer’den ve onun “et-Takrip ve’t-Tehzib” gibi kitabından diyecekler*dir. Hem İbn Hacer’e itimat ettiğini söyleyecek*sin, hem de onun “Âmeş’i “müdelles” rivâyet*ler yaptığı” hükmünü yine ona karşı kullanarak onun “Sa*hih” dediği rivâyeti reddetmeye çalışacaksın. Bu açık bir çelişkidir. Üstelik bunlar, daha bu ilmin müptedilerinin bile yapma*ması gereken bir hata yapmaktadırlar. Nerede kaldı ki hadislerin “Sahih” ya da “Zayıf olduğunu tespit edebile*cek birinden böyle bir hata beklensin. Şöyle demektedir*ler:

“Hadisin senedinde “”Âmeş’in Ebû Sâlih es-Si*mân’dan ri*vâyeti vardır. Âmeş’in “müdelles” rivâyetler yaptığı ittifakla sabittir. “Müdelles rivâyet yapan kişi, sika ve güveni*lir de olsa rivâyeti makbul değildir. Rivâyetin mak*bul olabilmesi için açıkça kimden işittiğini söylemesi lazım*dır.”

Bu kaideyi aktaranlar maalesef bir hata yapmıştır. Bu kaideden İbn Müseyyeb ve Âmeş gibi “müdelles” ve “mürsel” rivâyetler yapanlar ulema tarafından istisna edilmiş*tir. Hafız Zehebî (ö.748/1374) “Mizanü’l-İhtidal” adlı eserinde bunu şu şekilde izah etmiştir:

A’meş’in, bazen kim oldu*ğunu bilmediği zayıf bir râvîden gelen rivâyeti tedlis ettiği olmuştur. Eğer “o bize anlattı” gibi râvîden bizzat duydu*ğunu ifâde eden bir cümle kullanırsa bir so*run yoktur.

Ama eğer “ondan bana geldi” gibi kapalı bir ifâde kulla*nırsa orada tedlis ihtimali var demektir. Eğer “ondan bana geldi” ifâdesi onun çokça rivâyet yaptığı İbrahim, İbn Ebî Vail, Ebû Salih es-Simân gibi hocaların*dan biriyse, burada tedlis olmadığına ve rivâyetin muttasıl olduğuna hükmedi*lir.”


Zat ile tevessülü kabul etmeyenler. Ne Peygamber ne de sahâbe böyle duâ etmemiştir. Bize ulaşan bir haber de yok, diyorlardı. İşte haber işte sahâbe sahihliğini zayıflı*ğını tartışıyoruz. Sizin zayıflamadaki eksiklikte ortada. Ama o kadar taklit ediyorsunuz ki; bunları görmemek için gözleri*nizi ve kulaklarınızı kapatıyorsunuz. Sizin âlimleriniz hiç hata etmez mi el insaf.

Elbânî diyor ki: Hadis'in sahih olduğunu kabul etsek bile Peygamberin Zâtı ile değil duâsı ile tevessül olur. Hz. Abbas (Radıyallahu Anh)’ta olduğu gibi.
Bu sözle, Elbânî vefat etmiş olan Peygamberimizin me*zardan bizim için Allah'a duâ edeceğini kabul etmiş olur.


Ölüden bana çocuk ver, evlendir, iş ver diye, bizzat ölü*den istenmez. Ruhlar ölmez ölünün ruhundan bizim için Allah’a duâ etmesi istenir. Kabul edecek veya etmeye*cek dileği yerine getirecek olan Allah (Celle Celalühü) dür. Başka türlüsü câiz değildir.


Vefat etmiş bir Allah dostunun mezarında yapılan duâ*ları doğru bulmayan İbn teymiyye şu gerçeği itiraf ediyor.



Büyük hadis âlimi Ebû Dâvûd et-Tayâlisinin Müsnedin’de Câbirden rivâyet ettiğine göre Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:


Yaptığınız işler, mezardaki yakınlarınıza ve tanıdıkla*rına gösterilir. İşleriniz iyi ise sevinirler, iyi değilse ya Rabbi! İyi işler yapmaları için kalplerine ilham eyle, der*ler.[19]


Allah (Celle Celalühü) şehitler için ölü demeyin onlar diri diyor. Peygamberler kabirlerinde diri oldukları sahih hadislerle bildirilmiştir. Bizi duyan şehitlerin bizim için Allah (Celle Celalühü) duâ etmelerine engel olacak veya yasakla*yan zayıf dahi olsa bir delil yoktur.


Peygamberimiz ve Allah dostlarının hayatta iken Allah katındaki ruhların değerleri neyse, vefatlarından sonra da ruhlarının değeri aynıdır. Bu haberlerden sonra, söz konusu dileklerde bulunmanın mutlaka kötü bir davranış olduğunu göstermez. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ümmetine mensup salih insanlar yaşarken ve vefatlarından sonra da devamlı müs*lümanların iyiliğini isterler. Bir müslüman hayattayken bir başka müslü*mandan kendisi için Allah’a (Celle Celalühü) duâ etme*sini isteyebilir. Bunu her iki tarafta kabul ediyor. Bu de*lillere dayanarak, bir müslüman da

Peygamber*lerden, şehit*lerden ve vefat etmiş salih kulların ruh*larından, ken*disi için Allah’a(Celle Celalühü) duâ etmelerini isteyebilir. Allah (Celle Celalühü) ister kabul eder isterse kabul etmez. Sahâbeden biri Nisâ, 64 âyeti okuyarak Peygamberimizin kabrinde müslümanlar için duâ etmesini istemiştir.

Bu delillere zayıf demeniz yeterli değildir. Çünkü sizin elinizde bunu yasaklayan zayıfta olsa bir delilinizi yok. “İyyake’nabüdü ve İyyake’nestaıyn” âyetini bu ko*nuyla bağdaştıramazsınız. Çünkü duâ edilen, istenilen ve yardım edecek olan Allah’tır.


Eğer derseniz ki, niye Allah’tan direkt istenmiyor? Bizde deriz ki; sizinde kabul ettiğiniz gibi, bir müslüman diğer bir müslümandan kendisi için Allah’a (Celle Celalühü) duâ etmesini hangi sebepten dolayı aracı kılıp isitiyorsa, burada da yukarıda geçen hadislerden dolayı aracı kılıp, ruhundan istenmiştir.

İbn Teymiyye: Peygamberlerin ve örnek davranış*ları ile tanınmış, salih kişilerin mezarlarında zaman zaman görüldüğü söylenen diğer bazı kerâmetler ve olağanüstü tezahürler de böyledir.

Mesela; bu mezarlara gökten ışık veya melek inmesi, şeytanların veya hayvanların buralara yanaşmaktan kaçınmaları, bu mezarlardan veya çevrelerin*deki diğer mezarlardan ateş fışkırması, bu mezar*larda yatanların, bazı komşu ölülere şefaâtçi olma*ları, bazı kimselerin ölünce onların yanı-başında gömül*meyi istemeleri, bazı mezarların yanında insanın içinde huzur ve sükun hissetmesi ve bazı ölülere dil uzatanların çeşitli cezalara çarptırılmaları gibi önemli tezahürler, konumu*zun kapsamına girmeyen gerçeklerdir.


Başka bir deyimle; gerek Peygamberlerin ve ge*rekse yaşarken iyi davranışları ile tanınmış salih şahsiyetlerin mezarlarında belirebilecek Allah’ın kerâmetleri ile buraların Allah (Celle Celalühü) ka*tında taşıdıkları saygınlık ve değer, çoğu kimsele*rin tasavvurunun üzerindedir.

Fakat ısrarla söylediği*miz şudur ki, bütün bu tezahürler söz konusu mezarları, namaz yeri edinmeyi veya tercihli duâ ve ziyaret yeri ola*rak seçmeyi gerektirmez.[20]

Teymiyyenin sözünü burada noktalıyoruz. Dikkat eder*seniz bu gibi olaylar şeytandandır, demiyor. Ama şimdi*kiler kraldan daha kralcı olmuşlar, bu gibi şeyler şeytan*dandır, diyorlar.

Yaşarken hayırlı bir insana beşeriyet halleri galip gelebi*lir. Ölmüş bulunan kimsede ise sadece hususiyet kalır. Hayırlı insanlar vefat ettikleri zaman, onların ancak âyânı ve sûretleri kaybolur. Hakikatleri mevcuttur. Onlar Kabirlerinde diridirler.

Bir veli, kabrinde hayata erdiğinde ilminden, aklından ve ruhânî kuvvetlerinden bir şey kaybol*maz. Bilakis onların ruhları; ölümlerinden sonra basiret, ruhânî hayat ve Allah’a yönelmede bir artış göste*rir. Onların ruhları bir şey talep etmek için Allah’a yönele*cek olsa, noksanlıktan münezzeh bulunan Allahü Teala, onlara ikram için, o şey’i verebilir.

Evliyaullah’dan bir Berzah ehli, Allah’ın huzurunda*dır. Kim onlara teveccüh eder ve tevessülde bulunursa onlar bu kimsenin arzusunun verilmesi için Allahü Tealaya yönelirler. Vefat etmiş velilerden hasıl olan tasarruf, ruhla*rıyla Allahü Tealaya yönelmekten ibarettir. Yaratmayı gerekti*ren hakiki tasarruf ise, müstakillen Allah’a mahsus*tur.

Onlardan sudur edene teveccüh adet kabilinden olan sebebler cümlesinden olup, yaratmada tesiri yoktur. Allahü Teala’nın yürüttüğü esas üzerine, onların yanında yaratılır amma, onlar tarafından icad ve halk edilemez.
Bir Müslüman bunları bildikten sonra, geride geçen ha*dis ile biraz sonra zikredilecek olan hadisi öğrenip anla*yınca, ölmüş bir salih insanın ruhunun Allah katındaki değerini de bilir. Böylece Allâh’tan bir şey isterken o zatın Allah katındaki makamını gözeterek, duâsında câiz olan tevessülle tevessülde bulunabilir.

Yalnız burada dikkat edilmesi gereken husus Allah katın*daki makamından dolayı tevessül edilen zata ya*ratma, icat etme, ibadete layık görme, herhangi birşey üzerinde tesir etme gibi Allah’a ait vasıflarla vasıflandırma*mak kaydıyla zat ile tevessül yapılabilinir.

Ayrıca o zatlar*dan harikulâdelikler görüldüğü taktirde bunun Allah’tan olduğu bilinmelidir. O zata Allah’a yapılması gereken iba*det ve ta’zimin yapılmaması gerekir. Eğer tevessül böyle yapılırsa hiçbir sakınca olmaz.


Tevessülü kabul etmeyenlerin yaptıkları ise; hadisleri zanlarla, ithamlarla, yorumlarla, zayıflatmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. İşin tuhaf tarafı, bizim bunca delili*mize rağmen diyorlarki:
Tevessülü kabul edenlerin elinde, sahâbeden bir tek kişi*nin zat ile tevessülün yapıldığına dair delil bulunmamakta*dır.


Halbuki tevessülü kabul etmeyenlerin elinde, zat ile ya*pı*lan tevessülü yasaklayan zayıf ve uydurma dahi olsa bir delil yok. Ellerinde olan sadece yorum.


Vahhâbî ve Selefîler diyorlar ki; İslâm’ın özünde aracı yoktur. Bizde deriz ki Nisa sûresi 64. âyetinde

“Eğer on*lar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelse*ler de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasul de on*lar için istiğfar etseydi, Allah’ı ziyadesiyle affe*dici esirgeyici bulurlardı.”(Nisa 64)

Allah (Celle Celalühü) Rasu*lünü aracı kılıyor. Allah (Celle Celalühü) bana gelselerdi, diyebi*lirdi. Ayrıca vahiy*lerde Cebrail (Aleyhisselâm) aracı olarak kullanılmıştır. Allahü Teala istese direkt olarak Peygamberi*mize âyetleri indire bilir ve belletirdi. Buna benzer birçok örnekler sunula*bilir.


..KAYNAK ...SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ




[1] İbn Ebi Şeybe, Musannef, VII, 482-483; İbn Abdilberr, İstiab, II, 464; Halili, İrşad, I, 313-314; Beyhakî, Delâil, VII, 47.

[2] İbn Hacer, Fethu’l-Bari, II, 495.

[3] İbn Asakir, Tarihu Medineti Dımaşk (tercemetü Ömer b. El-Hattab), LIII, 294

[4] İbn Ebi Hatim, Cerh, VII, 213

[5] Elbânî, Tevessül, s. 131-133

[6] İbn Sa’d, Tabakat, V, 12

[7] Bkz. Buhârî, et-Tarihu’l-kebir, VII, 304-305

[8] İbn Hacer, İsabe, Iıı, 484

[9] İbn Hacer, Fethu’l-Bari, II, 496, Kş. Elbânî, Tevessül, s. 131

[10]Bkz. İbn Ebi Hatim, Cerh, IV, 278; İbn Adiyy, Kamil, III, 435-436; Safedi, Vafi, XVI, 66; Zehebî, Kaşif, I, 476; İbn Hacer, Tezhib, II, 470.

[11] İbn Adiyy, Kamil, III, 436.

[12] Bkz. İbn Hacer, Tezhib, Iı, 470

[13] İbn Sa’d, Tabakat, I, 291-292; Hâkim, Müstedrek, Iıı, 592-593; İbn Asâkir, Tarihu Madineti Dımaşk (tercemetü Abdillah b. İmran) XXXVII, 216; İbn Hacer, İsabe, I, 164.

[14] Bu hadisin tahric ve değerlendirmeleri, Zekeriya Güler ve Hüseyin Avni Hocanın a.g.e. ve Seyyid Muhammed el-Alevî el-Mâlikî el-Hasenî’nin Mefâhim adlı eserinden alıntı yapılmıştır.

[15] Kevserî (bkz. Makalat, s. 452-453, 461) bu rivâyetin, vefatından sonra Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile istiska konusunda sahâbe tatbikatını ortaya koyduğunu, onların hiçbiri tarafından yadırganmadığını ve bunun, tevessülü kabul etmeyen muhâlifleri susturacak kadar kesin bir delil olduğunu zikreder.

[16] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz.

[17] Sırat-ı Müstakim, İbn Teymiyye, Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme, Pınar Yay. s.494, bsk, 2004.

[18] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ: 2/194, İbn Hacer Askalânî, Metâlibu’l-Aliye, no: 3853, 4/22, Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, no: 14250, 8/594.

[19] Minha 1/156 dan naklen Hamza Ahmed ez-Zeyn Müsned-i Ahmed Ta’lik-i 10/532 ez-Zeyn hadis sahihdir diyor aynı yer.

[20] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Mustekîm, s: 372-373, Dârul Marife, Beyrut, tsz.
Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yayınları s.494-495

.
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
s.a

kardeşim laf kalabalığı yapıp insanların aklını bulandırma;

şuraya bir tane hadis nakletsene ;

Hz.ebubekir in Hz.Ömer in Hz.Osman ın Hz.Ali nin Hz.Bilal ı Habeşi nin Hz. Amr bin As ın Hz.Zeyd in Halid Bin Velid in Sad bin Ebu Vakkas ın Abdurrahman bin Avf ın Hz.Hasan ın Hz.Hüseyin in Efendimizin kabrine gidipte bu tip bir eylem gerçekleştirdiğine dair bir hadis naklet tamam ben sözlerimin hepsini geri alacağım .

Senin Naklettiğin Hadise gelelim ;



Mâlik ed-Dâr anlatıyor: “Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) devrinde halk şiddetli bir kıtlığa maruz kalmıştı. Derken bir adam Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabrine gelerek:

-Ya Rasulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldular! dedi. Bunun üzerine rüya*sında adama şöyle denildi:
Ömer’e git, ona selâm götür, halkın suya kavuşaca*ğını haber ver ve ona şunu söyle:

“Senin vazifen, iyi muamelede bulunmak, dengeli ve güzel hareket etmektir”. Adam derhal giderek durumu Ömer’e bildirdi. Bunun üzerine Ömer ağladı ve sonra da:
Rabbim! Üstesinden gelemediğim şeyler hariç, çaba sarfetmekten geri durmuyor ve elimden geleni yapıyorum!” dedi


ALLAH aşkına şu hadis olduğu rivayet edilen olayı iki gözünüzü açıp bir okuyun tekrar etmek adına bir defa daha okuyun,Sonra da bu hadise dair eleştri ile rivayete savunma olarak yazılan yazıyı okuyun (tabi savunmanın içinde kaybolmazsanız ) kendi yorumunuzu kendiniz yapın..
 

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
selamun aleykum kardeşler

TEBİYESSİZLİK YAPMA HEM KARŞI TARAFIN İTİRAZINI YAZINKİ MİLLET GÖRSÜN DİYON

BİZ UZUNCA AÇIKLAYINCA İLİMSİZ OLDUĞUNDAN MANTIKLA CEVAP VERİCEN YA BU SEFERDE ŞÖYLE DİYON

HTML:
kardeşim laf kalabalığı yapıp insanların aklını bulandırma;



OkanDemir sözlerinle ilimden nasipsiz cahil olduğunu ilan ettin


Resululah (sav) benden sonra iki kişiye uyun hz Ebu Bekir ve hz Ömer (ra)

bu olayda hz Ömer sahabenin yaptığı olayı inkar veya ret etmeyip onunla amel etmesi şeriatta delildir.


AYRICA


HTML:
Hz.ebubekir in Hz.Ömer in Hz.Osman ın Hz.Ali nin Hz.Bilal ı Habeşi nin Hz. Amr bin As ın Hz.Zeyd in Halid Bin Velid in Sad bin Ebu Vakkas ın Abdurrahman bin Avf ın Hz.Hasan ın Hz.Hüseyin in Efendimizin kabrine gidipte bu tip bir eylem gerçekleştirdiğine dair bir hadis naklet tamam ben sözlerimin hepsini geri alacağım [/HTML


CEVAP


demek sana göre yukarıda saydığın sahabeden başkaları sahabe deyilmi



BU OLAYI YAPAN  SAHEBE KARDEŞİM


Çünkü adı geçen Bilal b. El-Haris el Müzeni Medinelidir ve Rasülullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke fethi öncesinde Medine’ye gelmelerini temin etmek üzere 

Müzeyne kabilesine haberci olarak gönderdiği ve Mekke fethine bin kişilik bir kuvvetle katılan Müzeynelilerin üç sancaktarından biri olan  SAHABEDİR .[13]


Hanefîler  Hatta bazı rivâyetlerde, bunu, İslâm âlimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder. 

Yalnız bir sahabi kavline ters, başka bir sahabi kavli varsa tercihe gidilir, birisi alınır. 

(Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine (mesela, Fethu'l-Gaffar'a:347-348 ve İ'la mukaddimesi Kavâid Fi Ulûmi'l-Hadis (85-86-87'e) bakılsın.


BURDA TERS BİR SAHABİ GÖRÜŞÜDE YOK


yazık sana OkanDemir işte senin gibiler yüzünden müslümanlar arasındaki fitne ateşi düşmüyo  senin gibi hem cahil hemde nefsinin ve mantığının esiri olmuşların yüzünden bu haldeyiz  [/SIZE]
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
[sıze="4"]selamun aleykum kardeşler

tebiyessizlik yapma hem karşı tarafın itirazını yazınki millet görsün diyon



biz uzunca açıklayınca ilimsiz olduğundan mantıkla cevap vericen ya bu seferde şöyle diyon
kardeşim sen anlama özürlüsün galiba aynı şeyleri 5 kere kopyalayıp yapıştırmaktan başka bu başlık altına eklediğin fikir mi varda kimse görmüyor ? Sen kendini komedyen mi sanıyorsun ben pek anlamadım ?


HTML:
kardeşim laf kalabalığı yapıp insanların aklını bulandırma;



okandemir sözlerinle ilimden nasipsiz cahil olduğunu ilan ettin


resululah (sav) benden sonra iki kişiye uyun hz ebu bekir ve hz ömer (ra)

bu olayda hz ömer sahabenin yaptığı olayı inkar veya ret etmeyip onunla amel etmesi şeriatta delildir.

OKUYAN DA HZ.ÖMER GİTTİ EFENDİMİZİN KABRİNDE DUA ETTİ SANACAK KONUYU SAPTIRMADAKİ CİNLİĞE BAKAR MISIN !

Ayrıca


HTML:
hz.ebubekir in hz.ömer in hz.osman ın hz.ali nin hz.bilal ı habeşi nin hz. Amr bin as ın hz.zeyd in halid bin velid in sad bin ebu vakkas ın abdurrahman bin avf ın hz.hasan ın hz.hüseyin in efendimizin kabrine gidipte bu tip bir eylem gerçekleştirdiğine dair bir hadis naklet tamam ben sözlerimin hepsini geri alacağım [/html


cevap


demek sana göre yukarıda saydığın sahabeden başkaları sahabe deyilmi




bu olayı yapan  sahebe kardeşim

[font="trebuchet ms"][color="blue"]biradr lafı kıvırma bu üste saydıklarımdan başkalarıda sahabe benim söylediklerimden öyle bir anlamı nasıl çıkarmayı başardın bilemedim.benim cümlemdeki ifade çok açık var mı kardeşim başka herhangi bildiğimiz bir sahabe nin bu tip bir rivayeti veya eylemi bir tane daha örnek ver diyorum sana ısıtıp ısıtıp aynı şeyleri önümüze koyuyorsun ..[/color][/font]

çünkü adı geçen bilal b. El-haris el müzeni medinelidir ve rasülullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) mekke fethi öncesinde medine’ye gelmelerini temin etmek üzere 

müzeyne kabilesine haberci olarak gönderdiği ve mekke fethine bin kişilik bir kuvvetle katılan müzeynelilerin üç sancaktarından biri olan  sahabedir .[13]

[font="trebuchet ms"][color="blue"]sen daha buraya naklettiğin yazıyı okumamışsın bu kişinin kim olduğu belli değil ,bilal b el haris olduğuna dair rivayet eden seyf in rivayetini ibn hacer bile zayıf buluyor ve seyf i zayıf ravi olarak zikrediyor kendi yazdığın yazıyı oku.

[quote]çünkü rivâyet, ismi zikredilmeyen bir adama dayanmaktadır. O da meçhuldür. Seyf’in rivâye*tine dayanarak onun adının bilal olduğunu söyle*mek de hiçbir şey ifâde etmez. çünkü seyf b. ömer et-temimi’nin zayıf oluşu da ittifak konusudur[/quote]

 yani neymiş sözde bu duayı eden kişinin kim olduğu belli değilmiş.zayıf bir raviye dayanan bir isim isnadı sözkonusu sadece.![/color][/font]



hanefîler  hatta bazı rivâyetlerde, bunu, islâm âlimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder. 

Yalnız bir sahabi kavline ters, başka bir sahabi kavli varsa tercihe gidilir, birisi alınır. 

(geniş bilgi için menar ve şerhlerine (mesela, fethu'l-gaffar'a:347-348 ve i'la mukaddimesi kavâid fi ulûmi'l-hadis (85-86-87'e) bakılsın.


Burda ters bir sahabi görüşüde yok

[font="trebuchet ms"][color="blue"]buna ters bir sahabenin görüşü yok dediğin olguyu uygulayan tek bir sahabe bile yok !!![/color][/font]


yazık sana okandemir işte senin gibiler yüzünden müslümanlar arasındaki fitne ateşi düşmüyo  senin gibi hem cahil hemde nefsinin ve mantığının esiri olmuşların yüzünden bu haldeyiz 


[font="trebuchet ms"][color="blue"]asıl senin gibilere yazık bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışıyorsunuz ,cehaletiniz cesaretinizi geçiyor maalesef bana iftira atmayı da kendine bir beceri mi sanıyorsun bilmiyorum ama cahilin üzerimize attığı çamurdan üstümüzde toz bile kalmaz sen dert etme  .. 

       Cin olmadan adam çarpmaya çalışma arkadaş oku araştır çeşitli kaynaklardan ortaya koy savını destekle aynı yerden kopyala yapıştır yaparak ucuz kahraman olmaya çalışma insanları sadece kendine güldürmekten öteye gidemiyorsun ...

    

      [/color][/font] [/sıze][/quote]

[font="trebuchet ms"][color="blue"]son söz olarak sen becerip akıl edememişsin , naklettiğini sandığın yazıda melik ed dar ın kıtlık hakkındaki hadisini buhari nin de naklettiği yazıyor bilmem dikkatini çekebildimi .

    Bir araştır bakalım buhari tarihu kebir  eserinde bu konusu geçen hadisin hangi kısımları kabul etmiş hangi bölümlerini reddetmiş ve nasıl nakletmiş..

    Biraz araştır sadece gördüklerini nakletme önce okumaya anlamaya çalış inanıyorum becerebilirsin  ..(inşallah )[/color][/font]
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Buhari’nin Tarihul Kebir’de Ebu Salih Zekvan tarikiyle Malik ed Dar’dan rivayetinde sadece; Ömer radıyallahu anh’ın kıtlık senesinde; “Rabbim! Üstesinden gelemediğim şeyler hariç, çaba sarfetmekten geri durmuyor ve elimden geleni yapıyorum!” dediğini rivayet etmiş, kıssadan bahsetmemiştir. (Buhari Tarihu Kebir(7/304)

Rivayet sahih olsa bile ileri sürdükleri görüşler için delil olmaz. Çünkü hadiste mezkur şahsın Peygamber(s.a.v.) den yağmur duası istediğini Ömer (r.a.)a bildirdiği yer almamaktadır.

Söz konusu kıssa , kabirperestlerin kendi aleylerine delildir. Çünkü kıssada zikredilen şahıs, Peygamber s.a.v.den ümmeti için dua istediğinde "ben sizin için dua edeceğim " dememiş (!), aksine meşru ve sünnet kılmış olduğu bir uygulamayı, yani Allaha dua edip yağmur yağdırmasını dilemeyi emretmiştir.
 

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
selamun aleykum kardeşler


1.....

OkanDemir


HTML:
kabul edilmesine gerek yok madem savunmayı nakledeceksin önce eleştriyi nakil et ki millet neden kritik edilidğini de anlasın ? Ya da sen bu konuda bir yerde naklettin de ben mi görmedim ?



CEVAP


sen eleştiriyi nakil et millet anlasın dedin bende naklaettim


HTML:
kardeşim laf kalabalığı yapıp insanların aklını bulandırma


kardeşim sen anlama özürlüsün galiba aynı şeyleri 5 kere kopyalayıp yapıştırmaktan başka bu başlık altına eklediğin fikir mi varda kimse görmüyor ? Sen kendini komedyen mi sanıyorsun ben pek anlamadım ?


senin dediğini yaptım yanlışlık nerde

senin gibi hadise ben niye yorum yapım hadis ortada İSTEYEN İSTEDİĞİ GİBİ ANLAR



2.....


HTML:
OKUYAN DA HZ.ÖMER GİTTİ EFENDİMİZİN KABRİNDE DUA ETTİ SANACAK KONUYU SAPTIRMADAKİ CİNLİĞE BAKAR MISIN !



CEVAP


HZ ÖMER BU OLAYI YANİ SAHABENİN RASULULLAHIN KABRİNDEN YARDIM İSTEMESİNİ TENKİT ETMEYEYİP YAĞMUR DUASINA ÇIKMASI



burda cinlik nerde yazı net hz ömer o sahabenin yaptığı olayı senin gibi tenkit etmiyo ve sahabenin rüyasında gördüğü resulullahın sözünü yerine getiriyor

BURDA NE CİNLİK VAR

YOKSA SENİN HİÇ İLMİN OLMADIĞINDAN LAF SALATALIĞI İLE ÜSTE ÇIKMAK İÇİN YAPTIĞIN CİNLİK OLMASIN



Bilal İbnü Hâris ve Hz. Ömer, yaptıkları işin sahâbenin ameline ters düştüğünü anlayamadı ve haşa şirke girdi; ama bunlar anladı. El-Futuh sahibi Seyf'ler ve İbnü Hacer'ler anlayamadı ama bunlar anladı!.. Hasbünallahi ve ni'mel vekil..[14]


Hanefîler Hatta bazı rivâyetlerde, bunu, İslâm âlimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder.

Yalnız bir sahabi kavline ters, başka bir sahabi kavli varsa tercihe gidilir, birisi alınır.

(Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine (mesela, Fethu'l-Gaffar'a:347-348 ve İ'la mukaddimesi Kavâid Fi Ulûmi'l-Hadis (85-86-87'e) bakılsın.


BURDA TERS BİR SAHABİ GÖRÜŞÜDE YOK ORTADA SAHABENİN BİRİNİN YAPTIĞI VARKEN BAŞKA SAHEBE YAPMASA BİLE YETERLİDİR



3.....


HTML:
sen daha buraya naklettiğin yazıyı okumamışsın bu kişinin kim olduğu belli değil ,bilal b el haris olduğuna dair rivayet eden seyf in rivayetini ibn hacer bile zayıf buluyor ve seyf i zayıf ravi olarak zikrediyor kendi yazdığın yazıyı oku.



....CEVAP




OkanDemir yazacaklarımdan sonra onurlu bir müslüman gibi ibn hacerden benden ve burdaki insanları saf yerine koymaktan dolayı özür dilemen gerekir ama nerdeee bu ilimsizlik ve yüzsüzlük sende olduğu müddetçe şimdi dinle

BİR DELİLİN BİR KISMINI YAZIP DİĞERİNİ GİZLEYENLERE NE DENİR


İŞTE SEN BUNU YAPTIN OKAN DEMİR



..............BİZ TAMAMINI YAZALIM ŞİMDİ



Rasulü Ekrem’in kabrine gelen zatın, isim olarak tesbiti konusunda ibn Hacer tarafından Seyf’in kaynak gösterilmesi, kanaatimizce yadırganacak bir durum değildir.

Çünkü asıl itibariyle, rivâyetin İbn Hacer’in tesbitine göre sahih bir isnadla sübutu, tamamen Seyf’in dışında meydana gelen bir gelişmedir.

Seyf, sadece gelen zatın kim olduğu sualine cevap ararken devreye girmektedir.

Bu merhalede Seyf kaynaklı bir bilginin malzeme olarak kullanılması, tenkid mevzuu olmasa gerekir. Üstelik söz konusu malzemeyi kullanan İbn Hacer, Seyf’in zayıf oluşunun farkındadır ve onun hakkında teferruatlı bilgiye sahip bulunmaktadır[12].


İbn Hacer, İbn Hibbân’ın Seyf hakkında konuştuğunu

O’nun hadiste zayıf, tarih konusunda ise sağlam dayanıklı olduğunu söylemiştir. Takrib: 262 Bu hadisimiz*deki gelen adamın

Bilal İbn Hâris el-Muzenî (ö.60/680) olduğunu söylemesi tarihi meselelerden olduğundan

İbn Hacer Tahzib-ut-Tehzib’de tarihi meselelerde bilinmeyen bir kişiyi tayin ederken Seyf’e itibar etmiştir.


Kaldı ki, yer ve tarih itibariyle Seyf’in verdiği bilgiyle çelişen bir durum da varid değildir. Çünkü adı geçen Bilal b. El-Haris el Müzeni Medinelidir ve Rasülullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke fethi öncesinde Medine’ye gelmelerini temin etmek üzere Müzeyne kabilesine haberci olarak gönderdiği ve Mekke fethine bin kişilik bir kuvvetle katılan Müzeynelilerin üç sancaktarından biri olan sahabidir.[13]


(Yağmur) isteyen kişinin kim olduğu belli olmasa bile mühim değildir. Mühim olan Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) ve diğer Ashab radıyallahu anhumun tavrıdır

. Hz. Ömer’e (Radıyallahu Anh) haber verildiğinde bu işe karşı çıkma*ması, aksine ağlaması ve Yâ Rab'.. Ancak aciz kaldığım şeylerde eksiklik yapmaktayım, demesidir. Ömer ve diğer Sahâbe (Radıyallahu Anhum) efendilerimizin şirk vesilesine veya bir şirk çeşidine sessiz kalmaları düşünebili*nir mi?



4.....


HTML:
Buhari’nin Tarihul Kebir’de Ebu Salih Zekvan tarikiyle Malik ed Dar’dan rivayetinde sadece; Ömer radıyallahu anh’ın kıtlık senesinde; “Rabbim! Üstesinden gelemediğim şeyler hariç, çaba sarfetmekten geri durmuyor ve elimden geleni yapıyorum!” dediğini rivayet etmiş, kıssadan bahsetmemiştir. (Buhari Tarihu Kebir(7/3




.............CEVAP


Bahsetmemiş ise ne olmuş?!İlim sâhibleri, hattâ yeni talebeler dahi bilirler ki, bu “bahsetmemek” her zaman “olmadığı” için değil, aksine bazen öyle bir şey “bulunmadığı”ndan, bazen de “meşhûr olduğu”ndan ve “kısa kes mek” maksadıyla olur ki, buna ilim adamlarının dilinde “hazif” veya “ihtisâr îcâzı” derler

Hâdise ile asıl umde olan râviler aynı olunca ve Buhârî’nin hocası İbnü Ebî Şey be ile başkaları kıssayı zikredince ikinci ihtimâl, yani hazif ve ihtısar ihtimali kesinleş miş olur Asıl olan budur; aksi ise delîl ve isbât ister
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum,

Arkadaşlar bu son paylaşımlarınızdan ben birşey anlamadım kavga gürültü ile yürümeye başladı bu sebeple bundan sonra okumama kararı aldım,sanırım sizde bir yerlerde tıkandınız artık tavsiyem bir birnize yanlış sözler sarfetme durumuna düşmeden evvel burada bu konuyu kapatın daha derin araştırmalara kaynakları geniş ulaştığınız vakitte tekrar konuyu açarsınız bizde katılırız ,ancak rica ediyorum lütfen yazılarınızı kısa tutun çok uzun oldumu yoruluyorum okumak için kendi adıma .
Selam ve dualarımla ...
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Arkadaş keşke ismindeki gibi mücahit olsan da MüCAHİL olmasan ..Acaba hangimiz başlığın başından beri delilleri saklamış eleştrileri nakletmemiş , sadece kendi hoşuna giden fikirleri buraya yansıtmış ilk konuyu açtığın yazılara bir bak istersen !

1)Öncelikle sitelerden ve her sitede aynı ifadelerle mevcut bulunan bilgiyi kopyalayıp yapıştırmakla ilim sahibi olunmaz.Tıpkı bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağı gibi .


2)Hadis e dikkat edilirse şahıs ın Hz.Ömer e durumu anlattı ifadesiyle rüya nın nakli sözkonusudur.Dolayısıyla gidip Kabir e dua ettiğini Hz.Ömer e ifade ettiğine dair bir delil bulunmamaktadır.

3)Olaydaki şahsın kimliği zayıf olmasa hadis alimi olan gerek İbn Hacer naklettikleri hadis te şahsın ismini kullanırdı.Kendisi bile naklederken ismin güvenilir olduğuna kanaat getirmediği için bu kişinin ismini zikretmemiştir, bu açık veya net laf kalabalığına hiç gerek yok.Hadis olduğu iddia edilen rivayet ortada.

4)Buhari rivayetin zayıf olduğunu düşündüğü kısımlarını kendi eserine almamıştır.Bunun hadisin meşhur olması ile alakası yoktur ,asıl meşhur olduğunu iddia eden ispat etmekle yükümlüdür.Bu gibi önemli bir konuda Buhari nin hadis in asıl bütünlüğünü oluşturan giriş kısmını nakletmemesi düşünülemez.Çünkü rivayet edilen Hadis ile Buhari nin naklettiği hadis arasında anlam bakımından büyük farklılık vardır.




Şimdi hadis i biraz inceleyelim ;

Mâlik ed-Dâr anlatıyor: “Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) devrinde halk şiddetli bir kıtlığa maruz kalmıştı. Derken bir adam(DİKKAT EDİLİRSE İSİM ZİKREDİLMİYOR ) Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabrine gelerek:
-Ya Rasulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste.(ÜSLUBA BİRAZ DİKKAT EDELİM RESULULLAH A KARŞI KULLANILAN ÜSLUBA ) Zira onlar helak oldular!(BUNDAN RESULULLAH IN BİLGİSİ YOK MU ? ) dedi. Bunun üzerine rüyasında adama şöyle denildi:
Ömer’e git, ona selâm götür, halkın suya kavuşacağını haber ver ve ona şunu söyle: “Senin vazifen, iyi muamelede bulunmak, dengeli ve güzel hareket etmektir”. (İFADE DE DİKKAT EDİLİRSE KABİR İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR İFADE BULUNMAMAKTADIR.)Adam derhal giderek durumu Ömer’e bildirdi.(NEYİ BİLDİRDİĞİ NET DEĞİL, RÜYAYI MI YOKSA KABİR E GİDİP DUA ETTİĞİNİ Mİ YOKSA HER İKİSİNİ DE Mİ ) Bunun üze*rine Ömer ağladı ve sonra da:
Rabbim! Üstesinden gelemediğim şeyler hariç, çaba sarfetmekten geri durmuyor ve elimden geleni yapıyo*rum!”(BURDA DA HZ.ÖMER İN KABİR İLE KABİRE GİDİP DUA EDEN KİŞİYE KARŞI DOĞRU YAPTIĞINI ONAYLADIĞINA DAİR BİR KELAMI BULUNMAMAKTADIR.) dedi.[1]




5) Ben Malik Ed Dar ın bu rivayet haricinde rivayet ettiği bir hadis e rastlamadım ve de bu uygulama ya benzer bir uygulama içinde bulunan bir sahabeye dair rivayet görmedim.Sizce böyle bir uygulama sahih olsa ve bilinse Sahabe tarafından daha sonraları uygulanmaz mı ?


6) Son söz olarak menfi tartışma ortamı içine çekilmek istendiğim ortada ,cahille bir olmaktan ALLAH a sığınırım.İlim sahibi oldum demek ispat ister insanın kibirini bırakarak önce kendi yazdıklarına kendi çelişkilerine göz atması gerek ,özeleştri insanı yüceltir küçültmez.İlim sahibi olan öncelikle araştırmayı tek bir kaynağa takılıp kalmadan laya farklı bakış açılarını da değerlendirmeyi onların neden bu perspektiften baktığını neye dayanarak sav ortaya attıklarını öğrenmesi gerekir.

Hadis olarak nakledilen rivayetle ilgili ,Ben İmam ı Buhari Hz. lerinin kabul ettiği kısmı kadarını kabul ediyorum ,isteyen istediği kadarını kabul edebilir o benim sorunum değil.Buraya uzun uzadıya yazarak arkadaşları yorgun bırakmayı doğru bulmuyorum ,(ERZURUMLU kardeşimin uyarısını dikkate alarak)konu ile ilgili daha detaylı bir çalışma için ;

Kabirperest Vesveselerine İlaç - islami forum, islami sohbet, dini sohbet , ilahiler, ilahi dinle, islami site,

ve hadislerin zayıflığına dair ortaya konulan eleştriler için ;

Bazı Önemli Konularda Zayıf ve Asılsız Rivayetler

Bu tartışma ortamında her kime karşı benim hakkım varsa HELAL ETTİM

Saygılarımla..
 

mucahid_tr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
47
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
selamun aleykum kardeşler


1......



okandemir kardeş sen bana ilimsiz cahil diyon

ben SANA İLİMSİZ ,YORUM,,MANTIKLA KONUŞUYOSUN DİYOM

benim ilmim çok az fakat alıntı yaptığım eser ve alimler dalında prof . doç dok. mevkindeler onların ilmi yazılarını buraya aktardım

GERİYE BAKILDIĞINIDA BU GÖRÜLÜR



AMA SENİN TÜM YAZILARIN İÇİN LÜTFEN GERİYE BAKILDIĞINDA

İLİM ADINA BİR NAKİL YOK TAMAMEN YORUM YORUM MANTIK MANTIK VARSAYIM VARSAYIM

ne var benim aktardığım tahriçin içinden aldığın bir ilmi yazıyı yorumunla birleştirmen var

YANILIYOSAM GERİDE BU KONU İÇİN ŞİMDİYE KADAR YAZDIĞIN YAZILARDAKİ İLMİ KAYNAKLARI YAZDA BU SİTEDEKİ İNSANLAR GÖRSÜN BUYUR YAZ BEKLİYORUM



2.....



HTML:
Olaydaki şahsın kimliği zayıf olmasa hadis alimi olan gerek İbn Hacer naklettikleri hadis te şahsın ismini kullanırdı.Kendisi bile naklederken ismin güvenilir olduğuna kanaat getirmediği için bu kişinin ismini zikretmemiştir, bu açık veya net laf kalabalığına hiç gerek yok.Hadis olduğu iddia edilen rivayet ortada.





...........CEVAP


PES DOĞRUSU NEDENMİ YAZIYIMDA GÖRME BİR KILIF BUL İMİ


İbn Hacer’in, Seyf b. Ömer’in Futuh’undan naklen söz konusu meçhul adamın Bilal b. El-Haris olduğunu söylemesi[9] idi. (İbn Hacer, Fethu’l-Bari, II, 496, Kş. Elbânî, Tevessül, s. 131)


YUKARIDA SEN NE DEDİN OKAN İbn Hacer bu kişinin ismini zikretmemiştir


BU YAPTIĞINA NE DENİR


İbn Hacer :Seyf b. Ömer’in Futuh’undan naklen söz konusu meçhul adamın Bilal b. El-Haris olduğunu SÖYLÜYOR

SEN VERDİĞİM TAHRİÇİ EKSİK OKUYUP İBN HACER GÜVENMEDİĞİ İÇİN İSMİNİ ZİKRETMEDİ DİYON


BU YAPTIĞINA NE DERLER




3.....



HTML:
Ben Malik Ed Dar ın bu rivayet haricinde rivayet ettiği bir hadis e rastlamadım ve de bu uygulama ya benzer bir uygulama içinde bulunan bir sahabeye dair rivayet görmedim.Sizce böyle bir uygulama sahih olsa ve bilinse Sahabe tarafından daha sonraları uygulanmaz mı ?




............CEVAP


okandemir kardeş ilk başta siz benden sahabenin yaptığına dair delil istedin VERDİK her iki tarafa göre tahriçini yazdık sende yorumunu anlattın



ŞİMDİ BU SEFER ŞÖYLE DEDİN



HTML:
Ben Malik Ed Dar ın bu rivayet haricinde rivayet ettiği bir hadis e rastlamadım ve de bu uygulama ya benzer bir uygulama içinde bulunan bir sahabeye dair rivayet görmedim.Sizce böyle bir uygulama sahih olsa ve bilinse Sahabe tarafından daha sonraları uygulanmaz mı ?



.....CEVAP




VAR KARDEŞİM varda senin derdin üzümü yemek deyil bağcıyı dövmek



........İbni Teymiyye'nin bir başka yakınından bir nakil yapalım:

İçlerinde eş-Şâmil isimli eserin müellifi Şeyh Ebu Nasr îbn es-Sabbâğ'ın bulunduğu bir grup âlim Utbâ'dan şu meşhur olayı naklederler ; Utbâ şöyle anlatmıştır :

Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) in kabri yanında oturuyordum. Bir bedevî gelerek: Selâm sana ey Allah'ın Rasûlü, AllahüTeâlâ'nın :

«Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve peygamberleri de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah'ı Tevvâb ve Rahîm olarak bulacaklardı.» buyurduğunu işittim. İşte günâhlarımdan mağfiret dileyerek ve Rabbıma benim hakkımda şefaatte bulunmanı isteyerek sana geldim, dedi ve şu şiiri söyledi:

«Ey yeryüzündeki efendilerin en hayırlısı ve en büyüğü; onların güzel kokularıyla yeryüzünün alçak ve yüksek yerleri hep güzelleşmiştir.
Senin bulunduğun kabre benim nefsim feda olsun. Orada iffet, orada cömertlik ve şeref vardır.»

Sonra Bedevi ayrılıp gitti ve bana bir uyku hali geldi. Rü'yâmda Hz. Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüm. Şöyle buyurdular: Ey Utbâ, Bedevi'ye var ve Allah'ın kendisini bağışladığını ona müjdele.

İbni Kesir, Nisa/64 tefsiri.

İmam-ı Kurtubi'nin tefsirindeki şu rivayet de konuyla alakalıdır:

Ebû Sadık, Hz. Ali'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah'u (sallallahü aleyhi ve sellem) defnettiğimizden üç gün sonra bir bedevi Arap yanımıza çıkıp geldi. Kendisini Rasûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kabri üzerine attı. Toprağından başının üzerine saçmaya koyuldu.

Şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü, sen söyledin biz de senin söylediğini dinledik. Sen Allah'tan belledin biz de senden belledik. Allah'ın sana indirdiği buyruklar arasında da: ''Şayet kendilerine zulmettiklerinde..." âyeti de vardır. Ben kendime zulmettim. İşte sana, bana mağfiret dilemen için gelmiş bulunuyorum. Kabirden ona: Sana mağfiret olundu, diye seslenildi.

Kaynak: Kurtubi Tefsiri, Nisa/64.



GÖRMEDİM DİYODUNUZ ALIN BİR ÖRNEK DAHA



EN AZINDAN ŞUNU KABUL EDİN BEN SİZDEN DAHA ÇOK ARAŞTIRMA YAPIYOM DİMİ SİZİN GÖRMEDİĞİNİZİ BULDUM BURAYA KOPYALADIM

BUYUR ŞİMDİ KENDİ KAFANA GÖRE HADİSEYİ YORUMLA


SORUN ŞUYDU VARMI BEN GÖRMEDİM BİZDE SORUNU CEVAPLADIK YANLIŞ YAPMADIK İNŞAALLAH
 

OkanDemir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Eyl 2008
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
1)Mücahil şu alıntılarını HTML kod ile değil QUOTE ile yap ki yaptığın alıntılar bişeye benzesin yazdığın yazı aşure gibi oluyor.

2)
benim ilmim çok az fakat alıntı yaptığım eser ve alimler dalında prof . doç dok. mevkindeler onların ilmi yazılarını buraya aktardım

Biz de Haydar Baş tan Zekeriya Beyaz da Yaşar Nuri Öztürk ten alıntılar yapsak sen kabul eder misin ? Onlar da dallarında prof mevkindeler hatta ilahiyat bölüm başkanlığı yapmışlar sana o zatların fikirleriden bir demet sunsam referans kabul eder misin yoksa gülüp geçer misin ..?

3)Kaynak takıntılı pek anlayamadım Buhari nin Kıssası kabul etmeyip Tarihu Kebir(7/304) te nakil etmemesi senin için gerçekten yeterli kaynak değil mi ? Kaldı ki verdiğim linklerde ve de senin alıntı yaptığın yerlerde zaten eleştrinin dayandığı kaynaklar teker teker yazıyor ne diye ajitasyon yapıyorsun anlam veremedim bana damı kopyala yapıştır ı öğreteceksin :a35:

4)
İbn Hacer’in, Seyf b. Ömer’in Futuh’undan naklen söz konusu meçhul adamın Bilal b. El-Haris olduğunu söylemesi[9] idi. (İbn Hacer, Fethu’l-Bari, II, 496, Kş. Elbânî, Tevessül, s. 131)


YUKARIDA SEN NE DEDİN OKAN İbn Hacer bu kişinin ismini zikretmemiştir

Eserin orjinaline de bakarsan Bilal isminin Hadis in içinde zikredilmediğini hadis in sonuna eklendiğini görürsün.Nakil edilen rivayetin içinde şahsın ismi geçmez.Bunda İbn Hacer in Seyf konusundaki tereddütleri bulunduğunu ikimiz de biliyoruz niye inkar etme ihtiyacı hissediyorsun anlamadım.


5)
İçlerinde eş-Şâmil isimli eserin müellifi Şeyh Ebu Nasr îbn es-Sabbâğ'ın bulunduğu bir grup âlim Utbâ'dan şu meşhur olayı naklederler ; Utbâ şöyle anlatmıştır :

Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) in kabri yanında oturuyordum. Bir bedevî gelerek: Selâm sana ey Allah'ın Rasûlü, AllahüTeâlâ'nın :

«Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve peygamberleri de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah'ı Tevvâb ve Rahîm olarak bulacaklardı.» buyurduğunu işittim. İşte günâhlarımdan mağfiret dileyerek ve Rabbıma benim hakkımda şefaatte bulunmanı isteyerek sana geldim, dedi ve şu şiiri söyledi:

«Ey yeryüzündeki efendilerin en hayırlısı ve en büyüğü; onların güzel kokularıyla yeryüzünün alçak ve yüksek yerleri hep güzelleşmiştir.
Senin bulunduğun kabre benim nefsim feda olsun. Orada iffet, orada cömertlik ve şeref vardır.»

Sonra Bedevi ayrılıp gitti ve bana bir uyku hali geldi. Rü'yâmda Hz. Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüm. Şöyle buyurdular: Ey Utbâ, Bedevi'ye var ve Allah'ın kendisini bağışladığını ona müjdele.

İbni Kesir, Nisa/64 tefsiri.

İmam-ı Kurtubi'nin tefsirindeki şu rivayet de konuyla alakalıdır:

Ebû Sadık, Hz. Ali'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah'u (sallallahü aleyhi ve sellem) defnettiğimizden üç gün sonra bir bedevi Arap yanımıza çıkıp geldi. Kendisini Rasûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kabri üzerine attı. Toprağından başının üzerine saçmaya koyuldu.

Şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü, sen söyledin biz de senin söylediğini dinledik. Sen Allah'tan belledin biz de senden belledik. Allah'ın sana indirdiği buyruklar arasında da: ''Şayet kendilerine zulmettiklerinde..." âyeti de vardır. Ben kendime zulmettim. İşte sana, bana mağfiret dilemen için gelmiş bulunuyorum. Kabirden ona: Sana mağfiret olundu, diye seslenildi.

Kaynak: Kurtubi Tefsiri, Nisa/64


Anlamakta zorluk çekersin diye daha önceki sayfada yazdığım kendi yazımı nakletme gereği duydum;

Evliyaullah tan kiralık ev,dizel otomobil bu gibi dünyalık işleri istemek en basitinden o yüce zatların manevi varlığına düpedüz saygısızlıktır.Manevi konularda duacı olmasını istersiniz sizin bağışlanmanız için dua istersiniz bunları kabul ederim saygı da duyarım ama dünyevi varlık için bu tip örneklemeler...!

İstiğfar ve şefaat için dua edene kimsenin sözü yok ,Bana daha önce istiğfar için dua edilmesini reddettiğim bir yazımı naklet ben de görmek istiyorum.Elektriği yeniden icat etmeye gerek yok, Efendimiz zaten şefaatçi olacağını belirtmiş sana daha önceden ilettiğim şefaat ile ilgili linkte zaten gereği kadar bilgi var.Belli ki okuma gereği bile duymamışsın..


6)
GÖRMEDİM DİYODUNUZ ALIN BİR ÖRNEK DAHA



EN AZINDAN ŞUNU KABUL EDİN BEN SİZDEN DAHA ÇOK ARAŞTIRMA YAPIYOM DİMİ SİZİN GÖRMEDİĞİNİZİ BULDUM BURAYA KOPYALADIM

BUYUR ŞİMDİ KENDİ KAFANA GÖRE HADİSEYİ YORUMLA


SORUN ŞUYDU VARMI BEN GÖRMEDİM BİZDE SORUNU CEVAPLADIK YANLIŞ YAPMADIK İNŞAALLAH

Kafama göre hadise yi yorumlamıyorum senin gibi kafama göre de nakil yapmıyorum.Ateistler agnostikler de çok araştırma yapıyor hatta dünya da en çok bilimsel araştırma ve makale yazan günümüzdeki bilim adamı Richard Dawkins evrimci bir ateist.Önemli olan çok araştırma yapmak değil -ki yapmıyorsun yazdıklarının %90 ı aynı-doğru bilgiyi insanlar ile konuyu saptırmadan paylaşmak ..






Sana tavsiyem daha önceki cevapta verdiğim linkleri incelemen ,orda yeterince doyurucu açıklama yapılmış;buraya yazmamı istediğin kaynaklar da linklerin ait olduğu sayfaların dipnotunda mevcut bulunuyor, sen veya siteden herhangi bir arkadaşımız göz atabilir.

Üslubunu düzeltmişsin bu iyi olmuş,doğruları bulmana da fazla kalmadı biraz da araştır biraz daha emek sarfet başarabilirsin,,saygılar ...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt