Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İŞTE MÜSLÜMANLARA YAPILANLAR...Guantamono.. (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
29vi61j.jpg
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
bizxler evvela bu HAÇLI SÖMÜRGECİLERİN buradan çekilirken başımıza braktıkları İŞBİRLİKÇİ VE DEVŞİRMELERDEN kurturalım ülkemizi ve insanımızı gerisi kolaydır ...
.....İNŞAALLAH..Allahcc yar ve yardımcın olsun GÖNÜLDAŞ...BESMELE...SELAM...DUA...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
selam
ey nazımın nazı
davud taşlı çocuk
selam
intifadasw0.jpg

toprağa
yalnızken düşene
Ve oradan çıkana
kırılana
yerilene
Ve kovulana
ffoe7.jpg

.....
bir ömür boyu
bir dava boyu
Çöle vurana
39013129sx7ir1.jpg

arkasında kudüs’ü
gazze’yi
Ve seni bırakana
ey gözümün nuru
hazanımda beni
hüzne makber eden davetçi
Ve doğurgan analar
Ve eli taşlı çocuklar
olacak olan oluncaya kadar
iz koyana selam
iraq3145mfjn8qa9.jpg

selam
göğümden ip salan kuşa
mescide
beşiğe
Ve ondaki halid’e
atıldığı zaman taşa
gönlüme
Islık çalan yaşa
düşerken yaprağa
yaşına ve kurusuna
hurmaya
dabbe için damlaya
düştüğü ana
görünmeyen hüdhüd’e
küsüp giden bülbüle
yasin’e
bahara ve güle
selam
sdsssdfsny6.jpg

.....
selam filistin
selam intifada
selam davud taşlı çocuk
selam ibrahim sözlü can
iffeti meryem olan anam
Ve bacım selam
filistinma7.jpg

.....

bir gazze sokağında
ah! Çocuğum
bir muhammed halid yüreği
bir şekaki yüreği
olabilseydim keşke
toplayıp kavgamı
yaralı göğsüme değil
gözlerime
en gören yerine
intifada diye
koyabilseydim
alıp filistin’i
batan bir iğne gibi
ümmetin gözüne
sokabilseydim keşke

filistin2sj5.gif


ey yüreği
yüreğim olan arkadaş
bunu yapabilseydim keşke
adszmt9.png

ama
bir filistindir bu sabah yüreğim
orası kadar
yetim bir duygu taşıyorum şimdi
ellerim sapanda
gözlerim yollarda
ömer bekliyorum
bir de

1filistinqr6.jpg

bedir’de gelen dostların
bir kez daha gelmesini
Çünkü sözleri vardı
geleceğiz dediler
Ve ben
geleceklerine inanıyorum
ümidim
şu gezen bulutlar kadar
rahmet dolu
ümidim
şu doğan güneş kadar
hayat dolu
sdsdfxq4.jpg

sahi!
sen de böyle
benim gibi misin?
ey timsah gözyaşlarında
yüzen dostum!
kizrg1yo0.jpg

dedim ya
ben
şu gezen bulutlar kadar
rahmet doluyum
hayat doluyum
Çünkü kitapta
konuşurken
duydum
bahar yarındır, dedi
yarın
Çiçekler gülecek
yarın
yasinler büyüyecek
Ve hurmalar
esmer olacak
“sabah yakın değil mi? dedi.
foto922mc8.jpg


-ALINTI-
http://www.inzardergisi.com/newsite/filistinagliyor.asp
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Hindistan'da Müslümanlar'a İşkence! Hindistan’ın en büyük camisi Jama İmamı Seyid Ahmed Bukhari, Hintli Müslümanların işkence ve adaletsizlik kurbanı olduğunu söyledi.
12/04/2009
1881.jpg
Gelecek hafta yapılacak olan genel seçimler öncesinde ulusalcı Hintli partilerin Müslümanlara yönelik şiddet söylemlerine başkent New Delhi’de bulunan ülkenin en büyük camisi olan Jama İmamı sert tepki gösterdi. Müslümanların sistematik bir şekilde işkenceye tabi tutulduğunu ve kendilerine karşı adaletsizlikler uygulandığını söyleyen Jama İmamı Seyid Ahmed Bukhari, Müslümanların siyasi partiler tarafından görmezden gelindiğini söyledi. ”Barışçıl, güvenli ve mutlu bir yaşam hayali bize çok uzak” diyen Bukhari, Cuma namazındaki hutbesinde, Hindistan’ın siyasi partilerinin ya mezhepçi olduğunu ya da Müslümanların oyunu almak için sahte sözlerde bulunduğunu kaydetti. Bukhari, “Etrafınıza bakın. Bazı partiler, gündemlerini Müslüman karşıtlığı üzerine kuruyor, bazıları ise bize sempati duyarken hiçbir zaman bizim için iyi olamayacaklar” dedi.

140 MİLYON MÜSLÜMAN YAŞIYOR
Bukhari, 1.1 milyarlık nüfusa sahip Hindistan’da 140 milyondan fazla Müslüman yaşadığını ve Müslümanların en büyük dini azınlığı teşkil ettiğini belirterek, Hintli Müslümanların yıllardan beri dini ayrımcılığa tabi tutulurken, adaletsizliğe uğradığını ifade etti.

“MÜSLÜMANLARIN KAFASINI KESECEĞİZ”
Hindistan’da geçtiğimiz ay Müslümanlara yönelik yaptığı açıklamalarla milliyetçi Hindu partisi Bharatiya Janata’nın üyesi ve bir suikasta kurban giden eski Başbakan Indira Gandi’nin torunu Varun Gandi büyük tepki toplamıştı. Gandi, partisinin “Müslümanların kafasını keseceğini” belirterek, “Bunlar Kerimullah ya da Mazullah gibi korkunç isimler taşıyor. Eğer bunlardan biriyle gece vakti karşılaşırsanız, korkarsınız” ifadelerini kullanmıştı
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Guantanamo'dan El Cezire'yi aramayı başardı Gardiyanları atlatarak, El Cezire televizyonuna telefon etmeyi başaran Çadlı tutsak, sürekli dövüldüğünü söyledi.
15/04/2009
1908.jpg
Guantanamo'daki Amerikan hapishanesinde bulunan Çadlı Muhammad Garani, El Cezire'yi arayarak dövüldüğünü ve yüzüne göz yaşartıcı gaz sıkıldığını söyledi. El Cezire'yi telefonla arayan Garani, işkencelerin Barack Obama'nın başkan olmasından yaklaşık 20 gün önce başladığını belirterek "O günden beri hemen her gün işkence görüyorum. Obama göreve başladıktan sonra bize hiç bir şeyin değişmeyeceğini göstermeye çalışıyorlar." dedi.
Obama, göreve geldiğinin ikinci gününde Guantanamo hapishanesinin kapatılması emrini vermişti. Tutuklulara boğulma hissini veren suda boğma tekniği dahil sorgulamalarda işkenceye son verilmesi ile ilgili kararı da imzalamıştı.
Guantanamo hapishane kampı "teröre karşı savaşta ele geçirilenlerin" gözaltında tutulması, sorgulama ve işkence edilmesi için Bush yönetimi tarafından 2002'de kuruldu. Guantanamo hapishanesinden şu ana kadar yüzlerce tutuklu suçlu olduklarına dair hiç bir delil bulunmamasından serbest bırakıldı ancak 240'tan fazla kişi hala tutuklu bulunuyor. Bunlardan çoğu ABD dışında gönderilecek bir başka ülke bulunamadığından suçlu olmadıkları bilinmesine rağmen hala hapishanede işkence görüyorlar.
Tutuklular arasında 11 Eylül 2001 saldırılarını planladığı ileri sürülen Halid Şeyh Muhammed de bulunuyor.
Guantanamo'dan serbest bırakılmak üzere hapishane kampında başka bir yere nakledilen Garani'nin ailesine telefon etmesine izin verildiği, o da gardiyanları atlatarak, telefon hakkını, bir süre Guantanamo'da beraber yattığı El Cezire kameramanı Sami el Hac'ı aradığı sanılıyor.
ABD'de yönetim değişikliği olmasına rağmen Guantanamo yönetiminde bir değişikliğin meydana gelmediğini söyleyen Sami el Hac, "Tutuklulara hiç bir şeyin değişmediği izlenimini veriyorlar. Bush'lu yıllarda görev yapanlar yine orada ve aynı metodları uygulamaya devam ediyorlar" şeklinde konuştu.
Obama yönetiminin ABD'de iş başına gelmesinden sonra yaşanan bir olayı anlatan Al Garani, "Yürüyüş yapabilmek, diğer tutuklularla konuşmak ve normal yiyecek gibi haklarımı garanti etmedikleri için hücremden çıkmayı reddettim. Korunma elbise, techizat ve başlıklarını giyen 6 askerden meydana gelen bir grup, elinde bir kamera olan bir başka askerle ve göz yaşartıcı gaz bulunan bir diğer askerle birlikte hücreme geldiler. Kalın lastik veya plastik bir copla beni dövdüler. İki kutu göz yaşartıcı gazı üzerine sıktılar. Konuşmam durunca, gözlerimden yaşlar boşandı. Çevremi zor görebiliyor ve nefes alabiliyordum. Sonra tekrar yere düşene kadar dövdüler. Biri başımı tuttu ve yere vurdu. Orada bulunan komutanlarına feryat etmeye başladım. 'Ne yaptığını görüyorsun. Bak ne yapıyor' dedi. Fakat komutan gülmeye başladı ve 'sadece işini yapıyor' dedi" şeklinde konuştu.
Kendisini döven askerlerden birinin ön dişlerinden birini kırdığını söyleyen Al Kurani, "Şüphesiz kanı filme almadılar, sadece beni arkadan çektiler böylece bir şey görünmedi" dedi.
El Cezire, el Garani'ye işkence yapıldığı ile ilgili iddiayı detaylı olarak Pentagon ve ABD Adalet Bakanlığı'na bildirdi. Fakat sadece Guantanamo sözcüsü donanma binbaşısı Brook DeWalt'tan bir cevap geldi.
El Garani'nin suçlamaları ile ilgili olarak Binbaşı DeWalt, El Cezire'ye, "Böyle bir olay kayıtlarımda yok. Bu bir telefon konuşmasında söylenenler. Bu iddiaları destekleyen ya da doğrulayan herhangi bir delil yok" iddiasında bulundu.
Bazı Guantanamo tutuklularını temsil eden bir insan hakları grubu olan Reprieve'den bir avukat olan Ahmed Ghappour, geçen ay El Cezire'ye yaptığı konuşmada, Guantanamo'daki şartların daha da kötüleşmeye başladığını söyleyerek "Guantanamo Körfezi'ndeki Camp Five'da bildirilen olayların sayısında bir artış evar. 22 Aralıktan'dan beri ABD ordusuna en az 3 defa şikayette bulundum. Şikayetlerin incelenmesini istedim. Olayların sorumlularını ve tarihlerini belirttim. Şikayetlerimin hiç birine cevap alamadım." dedi.
El Cezire, Garani'ye telefonla nasıl ulaşmayı başardığını söylemezken tutukevi yetkililerinden Yüzbaşı Brook DeWalt, Miami Herald gazetesine verdiği demeçte, Garani'nin büyük ihtimalle, haftalık telefon hakkını ailesini aramak yerine El Cezire'yi aramak için kullandığını ifade etti. ABD, Gitmo tutsaklarla röportaja izin vermiyor.

Muhammed Garani, yedi yıldan bu yana Guantanamo'da bulunuyor. Şu anda 21 yaşında olan Garani, 14 yaşında iken Amerikalılar tarafından Guantanamo'ya atılmış. Garani'nin, altı sene Guantanamo'da tutulan El Cezire kameramanı Sami el Hac'dan El Cezire'nin telefonunun aldığı ve bunu aklında tuttuğu sanılıyor.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
AMERİKAN DEMOKRASİSİ VE İŞKENCE SANATI
Leyla Enver*
525lynndieenglandleashi.jpg
Daha önce bahsetmiştim, bu sıralar epey TV seyrediyorum, hiç de alışkanlığım değildir hani.

Kaçırmamaya çalıştığım bir program Sami El-Hac’cın Guantanamo’daki detaylı çilesini anlatıyor.
Her Salı var. İlk bölümü kaçırmıştım fakat 2 ve 3’ü seyretmeyi başardım. Arapça anlayan herkese şiddetle izlemesini tavsiye ederim.
Program, Sami’nin Amerikan demokrasinin yer altına doğru kabus yolculuğunun nasıl başladığını anlatan canlı röportaj serilerinden oluşuyor
Özetle, Kabil’de yakalanıp gözaltına alınır, daha sonra Kandahar’a götürülür ve tutuklanır. Arkasından da Guantanamo’ya uçar. Esir 345’in ömrünün 7 senesi Amerikan demokrasisinin zindanlarında geçer. Tanıklık etmek için hayatta kalır. Bir amacı vardı yani öyle sanıyorum. Fakat hangi bedele karşılık?
Onu konuşurken izlemek, toplama kampından kurtulan bir soykırım kurbanını izlemek gibi. Hayır, soykırım kurbanından çok daha kötü. Bu adam Amerikan demokrasisi tarafından tutuklandı, aşağılandı, işkence gördü, hayatı boyunca taşıyacağı yara aldı.
Bu adam Afgan zindanlarında yüzlerce defa sorgulandı ve Amerikan sorgucuları onun MASUM olduğuna ikna oldu. El-Kaide’yle hiçbir bağı olmadığına dair yeterince kanıtı vardı. Serbest kalacağının garantisini verdiler. Ve ona sordular:
“Seni bırakırsak, bizim hakkımızda ne diyeceksin?”
Cevabı:
“Gerçeği söyleyeceğim”.
Bir hafta sonra Guantanamo’ya getirildi. Guantanamo’ya Türkiye üzerinden uçtu.
Sami’nin davar gibi Guantanamo’ya transfer edilmeden önce Afganistan’daki Amerikan hapishanelerinde geçirdiği günlerle ilgili anlattıklarının hepsinin tek tek saymam mümkün değil. Fakat önemli noktaları nakledeceğim.
Sami’ye hafızasından çıkmak istemeyen şeyin ne olduğu sorulduğunda, “fiziksel işkence, kişi fiziksel acı gidince unutabilir fakat akli/psikolojik aşağılama/işkence bu asla geçmiyor” diye cevaplıyor.
Diğer 40 kişiyle birlikte tutulduğu iğrenç şartları ayrıntılı olarak anlatıyor. Aşırı soğuk- sadece bir battaniye izin veriliyormuş. Günde 3 defa ve 2 dakika olmak dışında tuvalete gitmesi yasak. Bu nedenle bir şey yemeyi ve içmeyi kesmiş. Yerdeki bir delik olan tuvalette herkesin gözü önünde, tavandan iki Amerikalı kadın asker izlerken ve küçümseyen yorumlar yaparken ihtiyacını gidermesi gerekiyormuş. İçme suyu çok kısıtlıymış. Bir şişe 40 kişi tarafından paylaşıyormuş. Yıkanma ve abdeste izin verilmiyormuş. Dişlerin fırçalanması yasak. Afganistan’da tutukluyken, “bitler derisinde süründüğünü” görene kadar 4 ay boyunca duş alamamış.
Yiyecek plastik bir torbada veriliyormuş ve içinden “bir köpek gibi… elleri kelepçeli” yemeleri gerekiyormuş. Amerikalılar sıklıkla onlara yemeleri için domuz eti veriyormuş.
O ve diğer esirler sürekli olarak alay edilmiş, tacize uğramış, dövülmüş, yumruklanmış, aşağılanmış…
Kandahar’da tuvalet bir kovaymış ve ihtiyaçlarını gidermesi için diğerleri arasında dolaştırılıyormuş. Esirin sonrasında kovayı elleri ve ayakları bağlıyken taşıması gerekiyormuş. Birçoğu, tökezlemiş, düşmüş ve üzerleri dışkıyla kaplanmış. Yıkamalarına bile izin verilmemiş.
Amerikalılar esirlerin ibadet etmezlerine izin vermemiş. İzin verdiklerindeyse içeri dalıp secde edenlerin kafaları üzerine botlarıyla basmışlar. Esirlere Kur’an ve İncil verilmiş. Kur’an düzenli olarak Amerikan askerleri tarafından dışkı kovalarına atılmış.
Amerikalılar esirlerini eğlenmek için de kullanmış. Sami’nin saçını kazımış ve kafatası üzerinde bir haç işareti bırakmış. Bazı zamanlar bir kaşını tıraşlayıp diğerini bırakıyorlarmış, bazen de bıyıklarının yarısını kesip sivri sakal yapıyorlarmış.
Bazı sorgucular Arap hainleriymiş, eminim bunların benzerlerini blog dünyasında da bulabilirsiniz. Amerikalılar her tür Arap hainini sorgu amacıyla kullandı. Mısırlılar, Kuzey Afrikalılar, Iraklılar ve diğerleri… Tıpkı Ebu Gureyb’de yaptıkları gibi. Umarım Bağdat’taki Ebu Gureyb’i hatırlıyorsunuzdur. Ben hatırlıyorum ve asla Ebu Gureyb’i unutmayacağım.
Masum olduğu için serbest bırakılacağına inanan Sami, onun yerine Guantanamo’ya götürülmüş. Belini saran ayaklarına uzanan bir zincirin bağlı olduğu elleri kelepçeli şekilde uçuş 16 saat sürmüş.
Gitmo’daki esirlerin sonradan çekilen resimlerde yürürken eğilmelerinin nedeni bu olsa gerek. İki Amerikan askeri, demokrasinin askerlerinin etrafını sardığı o uçakta, uçağın tabanında oturmuş.
Her birinin parmağı çenesinin altında, şah damarının olduğu yere sabitlenmiş. Eğer uyurken başı düşerse, parmağı her şah damarından onu dürtecek şekilde. Ya da eğer başı bir an süren özgürlük uyuklamasında düşerse kafasına vurulacak.
Programın üçüncü bölümü yayınlandı. Fakat “demokrasi”nin doğum sancıları Guantanamo’da 6 yıl daha sürmeye devam etti. (devamı gelecek… Önümüzdeki Salı yeni bölümü izledikten sonra.)
Gitmo’daki diğer bir esir Bünyam Muhammed’in tenasül organları İngilizlerin yardımıyla Amerikan demokrasisi tarafından doğrandı. (Telegraph)
punch_gitmo.JPG
Uzun lafın kısası, Gitmo’da bulunan 700’den fazla esirin MASUM olduğu, diğer bir ifadeyle SUÇLANMADIĞI. Sadece 250’si kaldı. Amerikan Demokrasi tarafından hayatları sonsuza kadar değiştirilmiş daha fazla masum. Onları kim geri alacak? Bazıları Türkmen, bazıları Yemenli, bazıları Çinli. Bu adamlar, ilave işkence korkusuyla ülkelerine geri dönemezler. Onlara ne olacak? Kim onlara sığınma sağlayacak?

Tanrım, Amerikan Demokrasisi adına harcanmış, mahvolmuş ne kadar çok hayat.
Amerikan tarzı İşkence Sanatı konusuna gelmişken, demokratik olarak işgal altındaki Irak’ta yapılan ve devam eden işkenceden de bahsetmeliyim. Kesinlikle bunu yapmalıyım.
Demokratik olarak işgal edilmiş Irak’ta keyfi tutuklamalar hala çok yaygın. İnsanlar zindanlarda kaybolur. Ekserisi Sünni Araplardan oluşan esirler yargılanmaz ve en rezil şartlara tıkılır. Gözaltı merkezlerinde kadınlara tecavüz edilir. Çocuklar hala esirdir. İşkence normal karşılanır. Yargılama yoktur.
Akrabam Kamel, yine nakledildi. Amerikan gözaltından Irak gözaltına, oradan tekrar Amerikan gözaltına ve yine Irak gözaltına. Ömer, Ömer’e ne oldu, diğer akrabam? Neredeler? Suçlamalar ne? Milyonlarca Dinar ödendi, hademelere, hapishane yöneticilerine, yargıçlara, avukatlara, polislere ve diğerlerine… Hiç biri Kamel’i ve Ömer’i bırakmak istemiyor. Onlar ARAP SÜNNİ. Bu kadar basit. Bunlar Amerikan Demokrasi’sinin meyveleri.
Ebu Gureyb’e ve tenasül organlarının kesilmesine geri dönelim, daha doğrusu tenasül uzvunun baltayla koparılmasına. İngilizlerin bu bölgede de, yani Güney’de gayet iyi iş çıkarttığına size hatırlatırım.
Bu resmi (yukarıdaki) unutmak istemiyorum. Bu resim, İşkence, Irkçılık, Sadizm, Kıskançlık, Nefret, Garez, İntikam, Kincilik … ve “insanlar”da ikamet eden diğer tüm şeytaniliklerin anlamak için ihtiyaç duyduğunun her şeyi içeriyor. Hepsi de Demokrasiyle taçlanmış. Demokrasi adına. Masum bir halka karşı, hem de kendi ülkelerinde.
Nereye gittiğimizi fark ediyor musunuz? Bence zaten çoktan vardık. Bu demokrasi benim nutkumu tutuyor ve aptallaştırıyor.
Efendilerinin ayak izini takip eden sadık şu anki Bağdat’taki, Güney’deki, “Kürdistan”daki Irak hükümeti Amerikalılardan miras kalan tıpatıp aynı teknikleri kullanıyor. Amerikalılar da bunu İsraillilerden öğrenmişti. Size hatırlatmak zorundayım. Amerikalıların Irak’taki işkence sanatının “danışılan uzmanları” İsraillilerdi.
Bir İşkence Sanatı, “önde gelen” Amerikan “entelektüelleri” tarafından desteklendi. Bunlar sanatı arıtmak ve daha etkin kılmak için ideolojik, kültürel ve psikolojik arkaplanı/çatıyı sağladı. Bernard Lewis, Vali Nasr, Fuat Ajami, R. Patai, bunlardan birkaçı… (isimlere ve onların dini/mezhebi ilişkilere dikkat edin)
Bunu Amerikan “akademisyenleri”nin tefsir ettiği şekilde işkence sanatında pratik yapan diğer uzmanların bir numara çok-satanlar izledi ve “Bir terörist nasıl çökertilir?-How to break a terrorist?”i üretti.
Milyonlar Amerikan demokrasisi için kırıldı. Yenidünya düzenin doğum sancılar, arızalı ve deforme canavarları doğurmak için dinmedi… Zindanları ve mezarları mesken tutan hayaletlere ve avare ruhları doğurdu. Bunu göremiyor musunuz?
Bunu görememeniz komik. Kendinize, “birkaç çürük elma”, “biraz abartı” gibi cümlelerle hala kendinize yalan söyleyebilmeniz ve hala demokrasi olduğunuzu zannetmeniz komik.
Komik… Hiç de bile.
Kesilmiş tenasül uzvuna ne oldu? Onu nereye attınız? Ya da nerede saklıyorsunuz? Iraklıların beyinlerini zafer andaçları olarak gizlediğinizi ve kavanozlarda sakladığınızı anımsıyorum, ta 1991’den beri hatta.
Yani konu olan esir hala hayattaysa ve tenasül organını geri istiyorsa, hangi kavanoza ve çöp kutusuna bakması gerekiyor? Onu da mı Guantanamo’ya naklettiniz, gözleri ve kulakları örtülü olarak? Onu da metalle mi zincirlediniz? Yoksa onu pleksi cam bir kap içine koyup New York’taki çağdaş sanat müzesinde mi saklıyorsunuz?
Sorular, sürekli kendime sorduğum… Demokrasi hakkında kafa patlatırken… Sizin demokrasiniz.
*Iraklı bayan yazar. (Kaynak:UrukNet, Çev:Oğuz ESER/TIMETURK)
Leyla Enver’in diğer yazısı:
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Haber Merkezi / TIMETURK
“ÖZGÜRLÜK” TARAFINDAN ÇARMIHA GERİLENLER
Leyla ENVER*
Size anlatmak üzere olduğum, gerçek bir hikâye. Detayları olduğu gibi korudum ancak isimleri, yerleri ve tarihleri kurbanların kimliklerini saklamak için değiştirdim.
Ahmet, Suriye’de sağlıksız, köhne bir apartmanda karısı ve beş çocuğuyla birlikte yaşıyor. Zorla sürülüşünden önce, saygın bir mahallede ailesinin ve ebeveynlerinin sığabileceği geniş bir evi varmış.
İşgalden sonra ve olağan Amerikan gece baskınları sırasında, tüm Iraklılarınki gibi Ahmet’in hayatı da onulmaz bir şekilde yön değiştirmiş.
Evi Amerikan barbarları, tankları ve silahları tarafından kuşatılmış. Geldiklerinde gece yarısıymış, herkesi yere yüzüstü yatırıp, yaşlı ana ve babası dahil tüm aileyi, boyunlarında ve kafalarında dinlendirdikleri botlarıyla tekmeleyip dövmüşler.
Sonrasında her kapıyı baltalarla kırmaya başlamışlar, kapıları kilitli olmayan odaların. Kitle imha silahları aramışlar açtıkları ve ardından ateşe verdikleri dolaplarda.
Ahmet ve ailesini evinin önüne çıkarmışları ve sonrasında Ahmet ve ailesi seyrederken sizin cesur çocuklarınız evi havaya uçurmuş.
Ahmet’le beraber birkaç kişiyi daha tutuklamışlar, gözlerini bağlayıp onları Bağdat’taki bir Amerikan kampına götürmüşler. Toplama kampı yolunda, yaklaşık 20 asker Ahmet ve diğerlerini tüfeklerinin dipçikleriyle dövmeye devam etmiş.
Vardıklarında onları bir hücrenin köşesine koymuşlar ve yaralı bedenlerinin üzerlerine işerken histerik kahkahalar atmışlar. Sadece bunla tatmin olmayan Amerikan askerleri, mobil tuvalet pisliklerini topladıkları tekneleri getirip Ahmet ve diğerlerinin kafaları üzerine boşaltmış.
Ahmet ve arkadaşları Amerikan toplama kampında birkaç ay kalmış. Sorgulamalarının ilk günleri duvardaki posterleri tanımadan ibaretmiş. Resim Saddam Hüseyin’inmiş. Tabi ki Ahmet Saddam Hüseyin’in resmini tanıyacaktı. O ve diğerleri onayladıklarında, Amerikalılar tarafından vahşice dövülmüşler çünkü bu Amerikan ampulleri için onların (tutukluların) Saddam’ı şahsen tanıdıklarının kanıtıymış.
Birkaç gün sonra sorgulama şekil değiştirmiş. Ahmet, bunun sahip dahi olmadığı bilgiyi almayla ilgili olmadığına inanıyor. Ona göre bu sorgulamalar, mahpusların aşağılanması ve askerlerin “Eğlenme” yöntemi, Amerikan tarzı eğlence.
Ahmet, bir Amerikalı subayın yanı başındaki bir sandalye elinde bir şişe viskiyle oturup ona “Sebzelerinizi nereden alıyorsunuz? Berberinin adı ne?” gibi sorular sorduğunu anımsıyor. Diğer aşağılayıcı sorular: “Karınla kaç defa ilişkiye giriyorsun?” Hangi pozisyonlarda? …” Bazı zamanlarda, bir kadın ve erkek asker soyunup tutuklulara “sataşan” askerlerinin önünde bu hareketlerin taklidini yapıyorlarmış.
Ahmet ve diğer esirler güneyde resmen İngiliz gözetimi anlamına gelen başka bir kampa transfer edilmişler. Fakat kampta İngilizlerin yanında Amerikan ve Avustralyalı askerler de bulunuyormuş.
Kampa vardıklarında İngilizler de Ahmet ve diğerlerini benzer şekilde karşılamışlar, ahbap Amerikalıların daha önce yaptıkları gibi dipçikleriyle vurup tekmelemişler. Ahmet’in ilk tutuklanmasında yaralanan başı tekrar açılmış ve kanamaya başlamış.
Hapishane hücresinde askerler dikmeye çalışmışlar ancak bunun için eğitilmedikleri için becerememişler. Onu askeri bir hastaneye götürmek zorunda kalmışlar. X-Ray, kafatasının kırılmış olduğunu göstermiş. Birkaç gün önceki fiziksel darptan kaynaklanan kırıklar. Ameliyata almak zorunda kalmışlar ve ardından hapishane geri götürmüşler.
Ahmet, akla gelebilecek her tür aşağılama ve işkencenin kamptaki mahpuslara acı vermek için kullanıldığını hatırlıyor. Birini sorgulamaya almak istediklerinde onu çırılçıplak soyup kafasına bir kukuleta geçirip yaklaşık 3 km’lik yolu çıplak olarak tüm mahkumların önünde ve araçlardaki askerlerin eşliğinde yürümeye zorluyorlarmış.
Sorgulama yine “sebzelerinizi nereden alıyorsunuz, saçlarını nereden kestiriyorsun?” gibi sorulardan oluşuyormuş. Tüm bu süre boyunca, hakaretin ve dayağın bin bir türü tutuklunun üzerine yağıyormuş.
Bu sorgulama celseleri hapishanenin en yüksek subayının varlığından gerçekleşiyormuş. Ahmet tüm bu sorgulamaların ve işkencelerin Amerikalıların rol kestikleri gibi güvenlik bilgisi almak için değil sırf “ASKERLERE EĞLENCE” olsun diye yapıldığına yürekten inanıyor.
Ancak bir yıl geçtikten sonra Ahmet’e ailesinden birinin ziyaretine izin verilmiş. Ailesi hapishanenin önünde günler, haftalar geçirmiş, onu görmek için yalvararak…
Hapishanedeki yiyeceğin kendisi bile bir hakaret ve bir işkence türüymüş.
Askerler mahpusları sabah 8’de “kahvaltı” için geniş bir alanda topluyorlarmış. Güneşin alnında onları 11’e kadar oturtarak…
Mahpuslar “stres pozisyonu”nda oturmaya zorlanıyormuş, yani elleri başları üzerinde bağlı eklemlerini zorlayan bir pozisyonda oturuyorlarmış böylece “kahvaltıları”nı edebilsinler!
Eğer mahpus vücudunu bir nebze dinlendirmek için ellerini oynatırsa, gardiyanlar onu plastik mermiyle yüzünden vuruyormuş. Bazı mahkumlar böyle olaylarda gözlerini kaybetmiş. Diğerleriyse aylarca şiddetli ağrı ve mor yüzlere sahip olmuş. Bu stres pozisyonunda oturamayanlar genelde yaşlılar oluyormuş, bazıları 70’lerinin bile üzerinde yaşlılar…
Aynı prosedür “öğle yemeği” zamanı 1 ile 5 arasında da tekrarlanıyormuş. “Kahvaltı” için yiyecek şekerli bezelye, “öğle” içinse çok acılı bir pilav.
Bir yıl olmuş ya da olmamış Ahmet ve arkadaşları Ebu Gureyb’e transfer edilmiş.
Ahmet bu hapishaneye özgü olan şeyin cinsel taciz ya da işkence olmadığı ve şu an artık alıştığı ve ona aşina gelen onlarla (erkeklerle) beraber kadın mahpusların varlığı ve bu cesur kadınlara onların gözleri önünde uygulanan işkenceler olduğunu hatırlıyor.
Bu tekniklerden biri kadınının iki bacağını farklı iplerle bağlayıp çıplak vücudu farklı yönlere çekmekmiş. Bazıları bu metodun acısından ölürken ve diğerleri ya ikiye bölünmüş ya da kalçaları eklemlerinden ayrılmış.
Amerikan cesur çocukların eğlenebilmeleri diğer bir “spor” da, erkek mahkumu boğazından bir ilmikle bağlayıp diğer ucu da bir askerin beline bağlamakmış. Asker hücrenin bir köşesinden diğer köşesine yerde boğulan esirle koşarken izleyiciler de zamanı tutuyorlarmış. Sonra diğer askerler aynı şeyi daha kısa zamanda yapmaya çalışıyormuş. Diğer bir ifadeyle, bir koşu yarışı/müsabakası. Mahkumlar genelde bu “eğlence” yarışında tüm vücutları yara bere içinde ve yüzleri boğulmaktan koyu mavi halde çıkıyorlarmış.
Ahmet sonunda hiçbir suçlama olmadan salıverilmiş. Bağdat’taki evini kaybettiğinden ve gideceği yeri olmadığından Suriye’ye göçmüş. Oraya varışından bir yıl sonra, vücudunun bir tarafında hissizlik ve zayıflık hissetmiş, konuşmasını ve yutmasını zorlaştıran bir şey. İlk başta inme olduğunu düşünmüş ancak sonrasında bir uzmana göründüğünde bu travmatik olayın nedenin ölü beyin hücreleri olduğunu öğrenmiş.
Bugün Ahmet ayaklarını sürüyor ve kollarını, başını kullanamıyor. Ahmet sadece herkesin göreceği sadece fiziksel travmayı değil asla iyileşemeyecek psikolojik yıkımı da üzerinde taşıyacak.
Suriye’deyken Ahmet, Basra kampında olan bir başka arkadaşla tanışmış. Bu arkadaş ona Amerikalıların mahpusların gözlerine sıcak sıvı biber damlattıklarını anlatmış. Aynı arkadaş bu cesur çocukların (Amerikalıların) ona diğerlerinden daha sık yaptıklarını söylemiş ve bugün Ahmet’in o arkadaşı tamamen KÖR.
Ahmet, Ebu Gureyb’de işkence gördükten sonra kalçaları “tutmaz olmuş” ve artık yürüyemeyen bir yargıcın kızıyla da tanışmış.
Birçok hikaye daha var, anlatılacak gerçek hikayeler… “Özgürlük” Hikayeleri. “Uygar” Batı, “İnsan Hakları ve Demokrasi’nin Batı’sı tarafından dokunmuş hikayeler…
Bazı kötü inançlı, kirli, yozlaşmış, ikiyüzlüler bunun “birkaç çürük elmanın” işi olduğunu iddia edecek.
Amerikalı ve İngiliz “idealleri” – Evet bu daha doğru.
Batı’nın “Özgürlük” idealleri.

*Iraklı bayan yazar.
 
N

nefs-i mutmainne

GEBERSİN BUNCA ZULMÜ YAPANLAR..
GEBERSİN CAN YAKANLAR..
GEBERSİN AĞLATANLAR,VURANLAR,KIRANLAR.. elime bi verseler o işkence yapanları .. sinirimden ağlıorum biz burda böle rahat rhat oturalım o insanlar eziyet görsnn ... Affffffffff Allahım afffffff
 
N

nefs-i mutmainne

off bide etrafımda abd yi seven insanlar yok mu kafayı yicem ..
 

Islamasigi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2006
Mesajlar
128
Tepki puanı
0
Puanları
0
"EFENDİMİZ(S.A.V.) buyurduğu gibi,dünya onların olsun ahiret bizim....
"ALLAH C.C." razı olsun kardeşim,emeğine sağlık...
dua ile....
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
GEBERSİN BUNCA ZULMÜ YAPANLAR..
GEBERSİN CAN YAKANLAR..
GEBERSİN AĞLATANLAR,VURANLAR,KIRANLAR.. elime bi verseler o işkence yapanları .. sinirimden ağlıorum biz burda böle rahat rhat oturalım o insanlar eziyet görsnn ... Affffffffff Allahım afffffff
....ALLAHCC yar ve yardımcınız olsun...ALLAHCCE emanet olasınız kardeşimiz...BESMELE...SELAM...DUA...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt