Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İŞTE MÜSLÜMANLARA YAPILANLAR...Guantamono.. (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Guantanamo ZINDANINDAN yeni Yayinlanan Görüntüler..

......
81684.jpg
81686.jpg

81688.jpg

81689.jpg
81690.jpg
81691.jpg
81692.jpg
81693.jpg
81694.jpg
81695.jpg
81696.jpg
81697.jpg



Bu; izin verilen iyi halli mahkumardan enstanteneler...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ABD katliam hazırlığında...

hCOYouoL.jpg

02 Mayıs 2010
General David Petraus, işbirlikçi Afgan ve ulusluslararası gücün direnişçilere yönelik yeni saldırı planladığı Afganistan'ın güneyindeki Kandahar'ın önünde "zor zamanlar" (!) olduğunu söyledi
İşgalci ABD'nin Irak ve Afganistan'daki güçlerinin komutanı General David Petraus, işbirlikçi Afgan ve ulusluslararası gücün direnişçilere yönelik yeni saldırı planladığı Afganistan'ın güneyindeki Kandahar'ın önünde "zor zamanlar" (!) olduğunu söyledi.

Merkez Kuvvetler Komutanı Petraus, daha önceden duyurulmayan ziyaretle gittiği Kabil'de gazetecilere yaptığı açıklamada, Kandahar saldırısının, geleneksel bir operasyon(!) olmayacağını ifade etti. Taliban'ı güneydeki karargahında bozguna uğratmayı hedeflediği kaydedilen askeri operasyona yönelik desteği artırmak amacıyla Kabil'e gittiği yorumları yapılan Petraus, askerlerin güya Kandahar çevresindeki bölgelerin güvenliğini (!) sağlayacağını kaydetti. Böylece Afgan hükümetinin Kandahar'da güvenli ortam elde edebileceğini iddia eden Petraus, uluslararası toplumun da halkın hayat kalitesini artırmak için yardımlara hız verebileceğini bildirdi.

Pakistan'da polise saldırı: 4 ölü
Öte yandan, Pakistan'ın güney batısındaki Belulçistan eyaletinde bir polis aracına yönelik bombalı saldırıda 4 polis öldü. Beluçistan'ın başkenti Ketta'nın Kambrani bölgesinde meydana gelen patlamada yoldan geçen çok sayıda sivilin de yaralandığı bildirildi. Bir polis yetkilisi, saldırının uzaktan kumandalı bombayla düzenlendiğini belirtti.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Bizi affedin Irak halkı!

abd+askerlerinin+%C4%B1rakta+yapt%C4%B1klar%C4%B1+zul%C3%BCm+-+01.jpg

03 Mayıs 2010
Amerikanın Irakı işgalinde iki asker, gözlerini kırpmadan nasıl da sivil halkı öldürdüğünü itiraf etti. Askerler Irak halkından özür diledi
Irak işgalinde görev alan ve görev süreleri bittikten sonra ülkelerine dönen iki ABD askeri sızlayan vicdanlarını daha fazla susturamayarak Irak halkından özür diledi. Irak halkını kendilerine verilen talimat gereğince nasıl da soğukkanlılıkla öldürdüklerini dile getiren iki asker, çok pişman olduklarını, sözlerinin ve amellerinin Iraklıların kayıplarını geri getiremeyeceğini bildiklerini buna karşın yapabilecekleri her şeyi yapmaya hazır olduklarını vurguladı. Askerler, Wikileaks sitesinde yayınlanan ve ABD askerlerinin sivil halkı öldürdüğünü gösteren video kasetin tamamen doğruyu yansıttığını söyledi. Amerika savunma bakanı Robert Gates ise aksini iddia etmişti.

İki Amerikan askeri Ethan McCord ve John Steeper Amerikan askerlerinin Iraklı sivilleri nasıl da büyük soğukkanlılıkla ve gelişigüzel öldürdüğünü itiraf etti. Böylece Washington'un ABD savunma bakanı Robert Gates'in diliyle doğruluğunu yalanladığı Wikileaks'in yayınladığı kasetin içeriğini onaylamış oldular.

İki asker Irak halkına gönderdikleri mesajda şöyle dedi: “Amerikan askerleri tarafından yakınları öldürülen ya da yaralanan tüm Iraklılara! Özellikle de 2007 yılında kendilerine Bağdat'ta ateş açılanlara…Kelimelerimizin ve yapabileceklerimizin kayıplarını geri getirmeyeceğini çok iyi bilmekle beraber buradan hepsine özürlerimizi sunuyoruz.”

İki asker şöyle devam etti: “Biz, ülkenizde ateş açılan sokağı işgal eden askerlerden Ethan McCord ve John Steeper. Elimizden ölen yakınlarınızı geri getirmenin imkanı olmadığını biliyoruz. Hedefimiz sadece hatalarımızdan öğrenmek ve bu acı tecrübeden başkalarını; özellikle de Amerikan halkını haberdar edebilmek için bir şeyler yapmak. Çünkü Amerikan halkının bu olayda neler olduğunu ve Amerikan Ordusu'nun neler yaptığını bilmesi gerekir.

Şu anda sizlere soruyoruz (Irak halkına)! Bu suçlarımızın kefareti olarak ve size verdiğimiz zararın karşılığı olarak ne yapabiliriz? Emin olabilirsiniz ki Wikileaks kasetinde gösterilenlerin doğru ve topraklarınızı işgal ederek size verdiğimiz sıkıntıların ortaya çıkarılmasının başlangıcı olduğunu bilmeleri için Amerikan halkına anlatıyoruz.”

Kasetteki her şey doğru

İki arkadaş, Wikileaks'in yayınladığı kasette gösterilen Iraklı sivillerin öldürülmesi sahnelerinin Irak'ta günlük olarak ABD askerleri tarafından gerçekleştirildiğini Irak'ta görev alan diğer askerlere de anlattıklarını açıkladı.

“Tanrı” ve “vatan” adına kendilerinin ve diğerlerinin ellerindeki “şüpheli görülen her hedefe ateş açın” talimatına dayanarak Iraklıları öldürdüklerini itiraf eden iki asker, temel aldıkları çatışma kurallarının saldırıya uğradıkları durumda aralarında siviller ölse bile karşı tarafa ateş açılmasını zorunlu kıldığını vurguladı.

Askerler, açtıkları ateş esnasında yaralananlar arasında yer alan iki çocuğu, acil yardım görüp ölümden kurtulmaları için kliniğe kaldırdıklarında liderleri tarafından azarlandıklarını dile getirdi. Aynı şekilde psikolojik tedavi görme taleplerinin komutanları tarafından reddedildiğine işaret etti.

Ardından Iraklılara, kendilerine yapılmasını asla istemeyecekleri şeyleri yaptıklarına dikkat çeken McCord ve Steeper, Amerikan hükümetinin bu gibi itirafları “anlamsız” olarak nitelendirip görmezden gelebileceğini, zira bundan önce de Irak'ta arkalarında felaketler ve insanlık trajedileri bırakıp ülkelerine dönen ve psikolojik rahatsızlıklar yaşayan askerleri görmezden gelmişti.

İki asker, Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates'in: “Amerika'nın itibarı bu tür filmlerin yayınlanmasıyla zedelenmeyecek” açıklamalarını da eleştirerek: “Bu, Amerikalıların tümünün görüşünü yansıtmamaktadır. Amerika'nın itibarı insanlığın önünde giderek kötüleşiyor.”

Askerler, yaptıklarından çok pişmanlık duyduklarını itiraf ederek Gates'ten Irak'taki ve diğer tüm savaş meydanlarındaki çatışma siyaseti kurallarını gözden geçirmeye çağırdı.

İki asker bununla birlikte Irak'ta görev almış askerleri ve Amerikalı sivil halkı Amerika'nın savaş siyasetine karşı toplamaya çalışıyor. Irak'tan dönen askerleri itiraflarda bulunmaya teşvik ediyor.

İki asker son olarak suçlarını itiraf ederek Irak halkının özürlerini kabul etmelerini talep etti. Amerikan saldırısının eserlerini ortadan kaldırabilmek için Irak halkından öneri istedi.

Gates, Amerikan askerlerinin Iraklı sivilleri öldürmediği sözlerini tekrar ederek “bu bir kasırgadır ve sona erecek” dedi.

Wikileaks Sitesi bir video görüntüsü yayınlayarak ABD askerlerinin Irak'ta sivilleri öldürdüğüne işaret etmişti. Videokasetinde, 2007 yılında bir Amerikan helikopterinin 50 dakikadan fazla Iraklı sivillerin üzerine ateş ettiği, bu saldırının aralarında çocuklar, Routers Haber Ajansı'nın muhabiri ve şoförü de olmak üzere birçok sivilin ölmesiyle sonuçlandığı hadise ortaya koyuluyor.

Timeturk
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Bagram, Guantanamo,İncirlik İŞKENCE hattı!

a623_guantanamo_prison_flight_2050081722-18996.jpg

21 Mayıs 2010
Ailesiyle birlikte 2001 yılında Afganistan'a giden ve burada bir okul projesi için çalışan Muazzem Begg, 2002 yılında Pakistan'da tutuklanıp, Afganistan'daki Bagram üssü ve Guantanamo'da devam eden kabus dolu günlerini Vakit'e anlattı.
Ailesiyle birlikte 2001 yazında Londra'da hazırladıkları bir okul projesini gerçekleştirmek için Afganistan'a gittiğinde, Amerika'nın 'Teröre Karşı Savaş' terörünün kurbanı olacağını bilmiyordu Muazzem Begg. İkiz Kule saldırılarından sonra Amerika, Afganistan'a saldırınca Begg de okul projesini yarıda bırakarak eşi ve çocuklarıyla birlikte Pakistan'a geçti. “Savaş bölgesinden” kurtulduğunu zanneden Begg için kabus 1 Şubat 2002 tarihinde başladı. “Bir gece evimin kapısı çalındı. Kapıyı açınca sivil giyimli birkaç kişi üzerime atladı ve beni yerlerde sürerek götürdü. Aralarında iki Amerikalı vardı. Beni Guantanamo'ya göndermekle tehdit ettiler” diyor Begg 3,5 yıllık çilesinin nasıl başladığını...

KABUS DOLU GÜNLERİNİ VAKİT'E ANLATTI
3,5 yıl boyunca Afganistan'daki Bagram hapishanesi ve Küba'daki Guantanamo üssünde tutulan İngiliz vatandaşı Muazzem Begg, Afganistan'da başlayan ve Bagram-Guantanamo'da devam eden kabus dolu günlerini Vakit'e anlattı. 2005 yılında hiçbir suçlamada bulunulmaksızın Guantanamo'dan Londra'ya gönderilen Begg, 'Teröre Karşı Savaş' kurbanlarının haklarını duyurabilmek için Londra'da Cageprisoners isimli bir insan hakları örgütü kurdu. Londra'daki dernek merkezinde görüştüğümüz Begg'in işkence dolu günleri 2002'de başlıyor.

DÜNYANIN EN BÜYÜK İŞKENCEHANESİ
Şubat 2002'de Pakistan'daki evinden alınarak Kandahar'a ve oradan da “dünyanın en büyük işkence merkezi” diye tanımladığı Bagram üssündeki hapishaneye getirilen Begg, Bagram'ın Guantanamo'dan çok daha kötü bir yer olduğunu söylüyor: “Bagram'da her birinde 10 kişinin kaldığı hücreler vardı ve burada konuşma, namaz kılma, yürüme, dua okuma yasaktı. Her hücreye bir isim verilmişt ve ilginçtir bu hücrelerin her biri Amerika'nın geçmişte saldırıya uğradığı yerlerin isimini taşıyordu. Mesela İkiz Kuleler hücresi, Libya hücresi, Mogadişu hücresi, Beyrut hücresi gibi isimler. Bu yerlerde Amerikalılar saldırıya uğramıştı ve bir tür intikam alınıyordu.”

İKİ KİŞİYİ DÖVEREK ÖLDÜRDÜLER
“Bagram'da iki kişinin dövülerek öldürüldüğünü kendi gözlerimle gördüm” diyen Begg, küçük yaştaki çocuklardan yaşlı insanlara kadar, dünyanın her tarafından Müslümanların buraya getirildiğini belirtiyor: “Endonezya'dan, Azerbaycan'dan bile getirilen tutuklular vardı. Burası adeta bir işkence merkeziydi. Guantanamo'dan daha kötüydü çünkü Guantanamo'da kimsenin dövülerek öldürüldüğünü görmedim. 11-13 yaşlarında çocuklar vardı burada. Buranın çok fazla bilinmemesinin sebebi savaş bölgesinde olmasından kaynaklanıyordu ve medyada burayı pek önemsemiyordu.”

İNCİRLİK ÜSSÜ'NDEN GUANTANAMO'YA
Bir yıla yakın bir süre Bagram'da tutulan Begg, ardından 50 tutukluyla birlikte Guantanamo'ya transfer edildi. “Bizleri döverek, ellerimizi ve ayaklarımızı zincirleyerek uçağa attılar” diyen Begg, uçağın Guantanamo'ya varmadan önce Adana'daki İncirlik üssüne indiğini kaydediyor. “Uçakta iki de Türk vardı” diyen Begg, Guantanamo'da eski bir gemiden dönüştürülmüş bir hapishanede iki yıl daha tutsaklık yaşaşayacaktı. Guantanamo'da üç adımlık bir alanı kapsayan küçük bir hücreye konulan Begg, hiçbir bir tutuklunun birbiriyle konuşamayacağı şekilde inşa edilmiş bu hücrelerin başlı başına birer işkence olduğunu kaydediyor.

İNGİLİZ İSTİHBARATI SUÇ ORTAKLIĞI YAPTI
Ocak 2005'te Amerikalılar kendisine “Serbestsin” denildiğinde tutukluğu kaldığı üç yıl için Begg'den ne özür dilediler ne de üzüntü duydular. Peki Begg'i neden tutuklamışlardı? Begg, tutuklanmasında İngiliz istihbarat servisi MI5'ın parmağı olduğunu düşünüyor. “İngiliz istihbaratı olmadan ABD birşey yapmazdı. Ben 90'lı yıllarda Bosna'ya yardım konvoyları taşıdım ve hayatımın büyük bölümünü savaş alanındaki insanlara yardım ederek geçirdim. 1998'de Dubai'de tutuklanan ve işkence gören bir arkadaşım bana mektup göndererek bir avukat bulmamı istemişti ve bu mektuptan sonra İngiliz istihbaratı sürekli beni takip etti.”

TUTUKLULARIN HAKLARI İÇİN MÜCADELE EDİYOR
Begg, haklarında hiçbir suçlama olmadan İngiliz istihbaratınca tutuklanan ve sorgulandıktan sonra Amerika'ya teslim edilenlerle ilgili şimdi mahkemede mücadele veriyor. İngiliz Hükümeti, Begg ve diğerlerinin açtığı davada şimdiye kadar 20 milyon Sterlin harcadı ve istihbarat elemanları hakkındaki polis soruşturması da sürüyor. Tutuklandıktan sonra dünyaya gelen Eyup ismindeki oğlunu üç yıl boyunca göremeyen Begg, Guantanamo'dan döndükten bir yıl sonra arkadaşlarıyla birlikte Cageprisoners isimli bir dernek kurdu ve 'Teröre Karşı Savaş” kurbanlarının hakları için çalıştı. Cageprisoners derneğinin direktörlüğünü yapan Begg, önceleri sadece Guantanamo'daki tutuklulara yoğunlaşırken şimdi Yemen, Somali ve diğer bölgelerde hiçbir suç isnat edilmeden tutuklanan ve işkenceye maruz bırakılanlar için mücadele veriyor.


VAKİT
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
halifelikingilizler.jpg




Afganistan'daki Savaşımız Hilafete Karşı







İngiliz Başbakanı David Cameronun askerî danışmanlığına atanan Gen. Sir Richard Dannatt Afganistan savaşının İslâm üzerine olduğunu itiraf etti.

Afganistan’daki İngiliz işgal güçlerinin komutanı Olan emekli Gen. Dannatt BBC Radyo ‘e verdiği bir demeçte “ Güney Afganistan’da, Afganistan’da veya Güney Asya’da, Bir İslâmi takvim var ve biz İslâmî takvime karşı muhalefet etmez ve yüzleşmesek, şayet samimi olmak gerekirse bu etki artarak büyüyecektir.
Bu ilerlemenin Güney Asya'dan başlayarak, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya ve 14. asır ile 15. asırdaki büyük İslâm Halifeliğinin ulaştığı (Tuna) çizgileri de aşacaktır.” Dedi.

Cameron’un askeri danışmanı Sir Gen. Dannatt açık bir şekilde, “Şayet Müslümanlar İslâmî politik ideallere kendilerine uyarlara ve Halife düzenini talep ederlerse, bu İngiltere açısından kabul edilemeyecek ve askerî operasyonların garantisi olacaktır.” İfadelerini kullandı.

Dannet, Batılı değerlerin politik hayatı tarafını kuşanmış, namaz kılan, veya manevî ibadetler yapan Müslümanlarla bir sorunlarının olmadığını da ifade etti.

Fazıl Duygun/TIMETURK
 

Zeynep..

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2009
Mesajlar
161
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Ve sadece Müslüman oldugumuz için :(
Allah hesabini verecektir elbet !
 

JessicaSporubuse

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Kimsenin amerikalıları suçlamaya hakkı yok bende benim annem amerikan (hıristiyan) babam türk (müslüman) bu
sitede sadece saçma şeyler suçlanıyor. ßende hıristiyanım ötesi yok

I LİKE AMERİCA <3

 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Batı Trakya'ya 'şeriat' müdahalesi

batitrakya.jpg

25 Mayıs 2010
Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Bakoyanni, Batı Trakya'da şeriatın getireleceğini öne sürüp, bölgede müdahil olma hakları olduğunu ileri sürdü
Yunanistan'ın Dışişleri eski Bakanı Dora Bakoyanni, Türk ve Yunan başbakanlarının son Atina ziyaretinde de ele alınan "azınlık hakları ve sorunlarıyla" ilgili TO VİMA gazetesine bir makale yazdı.

logo2cm6.gif
Sabah'tan Stelyo Berberakis'in haberine göre eski Bakan Bakoyanni, Batı Trakya'da halk tarafından seçilmiş, ancak Yunan devletinin resmen tanımadığı iki müftüyü de konu alan makalesinde Yunanistan'ın Batı Trakya azınlığının kendi müftüsünü seçmesine karşı olmadığını, ancak azınlık tarafından seçilecek müftülerin bölgede şeriat kanunları uygulamayacağına dair güvenceler istediğini ileri sürdü.


'BU KANUNLAR KALDIRILMALI'

Bakoyanni'nin makalesinden bazı iddialar şöyle: "Yunan hükümetleri 1990 yılından bu yana Batı Trakya'da yaşayan azınlıkların devlete karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmeleri karşılığında, onlara karşı eşit vatandaşlık haklarını uygulamaktadır. Ancak açık, demokratik ve çağdaş bir azınlık siyasetinin tamamlanabilmesi için Batı Trakya'da uygulanan şeriat kanunlarının kaldırılması gerekiyor.

Yunanistan, Müslüman vatandaşları arasında şeriat kanunları uygulayan tek Avrupa ülkesi haline geldi."
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Namaz kılan çocuğa Almanya'dan yasak...




Almanya'daki bazı Müslüman kuruluşları, başkent Berlin'deki Diesterweg-Gymnasium adlı okula giden Yunus M. adlı öğrenciye okulda namaz kılma yasağı getiren Berlin-Brandenburg Yüksek İdare Mahkemesinin kararına tepki gösterdi.





290520101952597645476_2.jpg







Aralarında Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DİTİB) de bulunduğu 4 büyük Müslüman çatı derneğinin oluşturduğu Almanya Müslümanlar Koordinasyon Kurulunun (KRM) sözcüsü Ali Kızılkaya, yaptığı yazılı açıklamada, Alman Anayasasının çoğulculuk ilkesine dayandığına, özellikle de okulların toplumsal çoğulculuğun en iyi şekilde yaşanabileceği yerler olduğuna dikkati çekerek, bir mahkemenin, çoğulculuk ve hoşgörüde neden bir kriz potansiyeli gördüğünü anlayamadığını ifade etti.

Kızılkaya, 'Okul yönetimi ve mahkeme kararı, maalesef hala herkesin, farklı dinlerin mevcudiyetinin Almanya'nın toplumsal gerçeği olduğunu idrak edemediğini gösteriyor. Mahkemenin tarafsızlık anlayışı da büyük sorun yaratıyor. Din ve dünyaya bakış açısından tarafsız olması gerekenler öğrenciler değil, okullardır. Ancak güncel tutumlarıyla bu tarafsızlığı asıl ihlal eden okul, okul yönetimi ve mahkemedir' şeklinde görüş belirtti.

Mahkeme kararının anayasadaki laiklik anlayışına aykırı olduğunu savunan Kızılkaya, 'Bu tür kararlarla sadece İslamiyet'in değil, tüm dinlerin gittikçe daha fazla bir şekilde kamu yaşantısından dışlanma tehlikesi bulunmaktadır. Hepimiz bu tehlikenin bilincinde olmalıyız' ifadesine yer verdi.

İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Derneği Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü de söz konusu mahkeme kararını talihsiz bir karar olarak nitelendirerek, bir öğrenciye, derslerini ihmal etmediği ve okul düzenini bozmadığı sürece namaz kılmasına izin verilmemesinin açıklanabilecek bir olay olmadığını belirtti.

Üçüncü, yaptığı yazılı açıklamada, bazı ön yargı ve endişelerle alındığını savunduğu mahkeme kararının, dini kamu yaşantısından uzaklaştırdığını, özgür hukuk anlayışını ihlal ettiğini ve çoğulculuk kültürü ile bağdaşmadığını ifade etti.

Mahkemenin çoğulculuğu bir zenginlik değil, bir kriz potansiyeli olarak gördüğünü kaydeden Üçüncü, 'Öğrenci, veli, öğretmenler ve okul yönetimi için de okul, çoğulculuğun yaşanılması gereken bir yerdir. Ancak bunun için çoğulculuğu bir zenginlik olarak görmek ve her bir anlaşmazlıkta hemen bir kriz potansiyeli görmemek gerekir' şeklindeki görüşe yer verdi.

Mahkemede davacının tutumunun siyasi amaçlı bile olduğunun iddia edildiğini, bu tür iddiaların başörtüsüyle ilgili olarak da kullanıldığını belirten Üçüncü, 'Okulun tutumu ve mahkemenin kararı, laik devlet anlayışımızı sarsıyor. Mahkeme kararıyla din biraz daha kamu yaşantısından uzaklaştırılıyor' ifadesini kullandı.

A.A.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Reziller...

57206.jpg

Mustafa ÖZCAN

Mavi Marmara gemisinde yaşananlarla alakalı olarak bazı reziller hafifliklerini sergilediler. Şamata ettiler. Bunlardan birisi hafiflikleriyle ünlü sözde Fransız filozof Bernard Henri Levi'den başkası değildi. Son çıkışıyla hafifliklerine tüy dikti. İlk tepkisinde İsrail'in meşru savunma yaptığını ve nefsi müdafaa pozisyonunda olduğunu ileri sürdü.

Bu adam hafiflikleriyle ve tutarsızlıklarıyla meşhur biri. Tutarsızlığı, Bosna savaşında haklı tarafı tutmasına rağmen Irak işgali sırasında haksız tarafın yanında yer almasıdır. Dolayısıyla, hakikat karşısında seçmece ve çifte standartçı bir tavır sergilemektedir. Bundan dolayı kesinlikle hakperest değildir. Adaleti tarafgirliğine kurban etmektedir. Bernard-Henri Levy, Fransa'da adının baş harfleriyle BHL olarak anılıyor. Aktris ve şarkıcı ve dansöz Arielle Dombasle ile evli... Sarkozy'lerin filozof timsali. Tasarım kıyafetler giyip poz vermekten çok hoşlanıyorlar. Geçmişte savaş muhabirliği de yapan Levy 1990'larda Bosna Savaşı'na müdahale edilmesi çağrısında bulunurken, 2003'te ise Irak Savaşı'na destek vererek tepki çekmişti. Velhasıl, Cem İpekçi ayarında bir filozof. Yahudi asıllı 'Fransız filozof' Bernard Henry Levy, Mavi Marmara gemisinde İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan Türk yardım gönüllülerinin, "AKP uzantısı Türk Müslüman Kardeşler üyeleri" olduğunu öne sürdü. Peki gayri Müslimler de aynı mıydı? Levy, İsrail'de yayınlanan Haaretz 'e yazdığı makalede, İsrail'in yardım konvoyuna karşı aldığı önlemi savunarak konvoyu "kışkırtıcılık yapmak"la suçladı. Levy, yazısına, "Bu provokasyonu başlatanların aslında Türkiye'deki hükümetin bir uzantısı olan Müslüman Kardeşler'in Türkiye kolu olduğuna inanıyorum" diye devam ediyor. Esasında bu sözleriyle birlikte Levy daha önce aynı ifadeleri kullanan eski bodyguard İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman'a derkenar olmuştur. Onun sözcülüğünü yapmıştır.

Adam zevkinin peşinde gününü gün etmek varken bakın nelerle uğraşıyor! Demek ki hakperestlik değil, kan çekiyor. Pekala, İsrailli yazar Omos Oz gibi daha hakperest davranamaz mıydı? Acaba bunun için İsrail'de yaşaması mı gerekiyor? Bilinmez.

İkinci rezil adam ise siyasetçi ve Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden'dan başkası değil. Arsız bir biçimde 2007 yılında kendisiyle yapılan bir mülakatta Siyonist olduğunu söyleyebilmiştir. Mavi Marmara yolcu gemisine yapılan hunharca saldırıyı da aynı zaviyeden değerlendirmiştir. PBS televizyonunda "Charlie Rose Show" adlı programda soruları cevaplayan Biden, İsrail'in, gemilerdeki malzemeyi arama hakkına sahip olduğunu ifade ederken, "İsrail, gemiye askerleri çıkarmalı mıydı, çıkarmamalı mıydı, bunu tartışabilirsiniz. Ama işin doğrusu, Hamas ile savaş halindeki İsrail'in, silah kaçırıp kaçırılmadığını bilmeye hakkı var. İsrail'in kendi güvenlik çıkarlarıyla ilgilenmeye kesin bir hakkı bulunuyor" diye konuştu. Biden, "İsrail, 'Buyurun, işte Akdeniz'desiniz. Birazcık kuzeye kırıp yükünüzü boşaltırsanız, biz bunları Gazze'ye sokacağız' dedi. Bunda ne sorun var? Doğrudan Gazze'ye gitmede ısrar etmenin ne anlamı var? İsrail'in, 'Gemide ne olduğunu bilmiyorum. Bu kişiler (Hamas) benim halkına 3 bin roket atıyor' demesi meşru" diye konuşmuştur.

Bu, adamın ilk rezilliği değil. ABD'de Mart ayında yürürlüğe giren ve sağlık sisteminde son 40 yılın en büyük değişikliklerini içeren tarihi reform paketinin imza törenine Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın küfürlü sevinci damgasını vurmuştu. Televizyonlarda canlı yayınlanan imza töreninde ABD Başkanı Barack Obama'yı takdim ettikten sonra Başkan'ın kulağına, İngilizce'de vurgu için kullanılan ve çoğu zaman Türkçe'ye 'lanet olası' şeklinde çevrilen ağır bir küfür kullanarak, "... büyük bir iş çıkardık (big f*cking deal)" dedi. Ancak Biden'ın bu sözleri mikrofonlardan da duyuldu. Sokakta dahi insanların bu küfrü ettiğinde hoş karşılanmadığı halde Başkan yardımcısının milyonların gözü önünde hem de Başkan'ın kulağına fısıldaması hemen her kesimde şaşkınlığa neden oldu.

Bu adamın Mavi Marmara yolcu gemisiyle alakalı söyledikleri de bu tarz bir şey. Gazze turnusol kağıdı veya mihenk taşı gibi. Sahte kahramanlarla gerçek kahramanları birbirinden ayırdı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
F_Intifada_Palestine_003.jpg

Siyonizm Vahşeti Sürüyor
Hasan Ahmet

Katil Devlet, Irkçı Siyonist Yahudiler, yeryüzünün en büyük katil ruhlu, insanlık haysiyetinden yoksun inanç ve davranışlarıyla vahşi hayvanlara rahmet okuturlar.

Gerçek mermilerle Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı ile İsrail gerçek yüzünü bütün dünyaya sergilemiştir. Başta İngiltere ve ABD olmak üzere bütün bir batının, Avrupa’nın artık İsrail konusunda daha duyarlı ve gerçekçi tavır almaları gereği ortadadır.

Gazze’de çoluk çocuk demeden katledenlerden başka ne beklenebilirdi ki… Şerefsiz Siyonistler ancak kuduz köpekler gibi insanlığa büyük bir tehdit olarak varlıklarını devam ettirmektedirler. Bunların dünya emperyalist çarklarını kırmak zamanı gelmiş geçmektedir. Ama Müslüman’ım diyen halkımızın Siyonistlerin destekçisi Dünya Yahudilerinin ürettiği ürünleri almamaları gerekmektedir. Yeniden daha sıkı bir boykota girmemiz lazım geliyor.

ABD’nin Jandarmalığı biterken bir avuç İsrail neyine güvenerek sivilleri vurmaktadır. İsrail’e gereken ders her alanda verilmelidir. Derhal büyükelçimizi çekmeliyiz. Vurulanlar, ayaklarından tarananlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Bu Türkiye’ye meydan okumadır. Bu Tarihte kendine kucak açan ülke insanlarının torunlarına karşı girişilen katliamdır.

Artık uyanma vaktimiz geçiyor. Avrupa ve onun bütün kurumlarının tek bir amacı olduğu gerçeğini görmemiz gerekmektedir. Bütün Avrupa kazanımlarımızı bir yana itmeliyiz. Gerçekçi Türk Milletinin özüne uygun tarihsel süreç göz önüne alınarak yeniden bir sistem yapılanması şart gözükmektedir.

İnançlarımız, örflerimiz ve adetlerimiz yeniden eğitim ve öğretim de gündeme alınmalı ve önemsenmelidir. Tehlike İsrail, bir gemi müdahalesi olarak görülmemelidir. Bu indirme gemiye değil, insanlık duygularına bir indirmedir, saldırıdır. İnsanlara insanlık yaparsanız, sonucuna katlanırsınız tehdididir.

İsrail yaptığı ayıbın faturasını derhal ödemelidir. Acımasızlığının sonucuna acımasız yaptırımlar uygulayarak gereği ortaya onulmalıdır. İsrail muharref Tevrat’ın emrettiği vahşi, insanlık dışı inançlarının gereğini yapmaktadır.

Bizler insanlık sahipleri olarak; artık İsrail’in hiçbir zaman yanında olmayacağımızı açıklamalıyız. Artık bilbordlarla Siyonizm’in destekçisi Yahudi mallarını boykota insanları çağırmalı ve en asgari tepkimizi vermeliyiz.

Bundan sonrası; Armegedon savaşını hızlandırmaktır. Kutsal günahlarını işleyen Siyonistler kurtarıcı (Maşiah=Mesih) larının gelmesini hızlandırmak adına her türlü ahlaksızlığı yapabilecektir. Bu Siyonist düşüncenin sahiplerinin ve kaynaklık eden düşüncelerin sahiplerinin de içimizde ki Sabetaist dönmeler olduğunu da bilmemiz gerekmektedir. Devletin yargı, asker, iç ve dış işlerinde ki, büyükelçiliklerimizde ki Yahudi kökenli Siyonist düşüncelerini gizleyen bütün bürokratlarımızı içten el çektirmeliyiz.

Tepkimiz çok büyük olmalıdır. Sadece büyükelçimizi çekmekle olmaz. Bütün Sabetaistleri bu yüzden sorumlu tutmalı ve gereken yaptırımı yapmalıyız. Bizim samimi saf duygularımızı kullana Yahudi Dönmelerin bize karşı gizli gündemlerini biliyoruz. Devletimizin bu ihanet şebekelerine gereken tepkiyi göstermemiz, ermeni tepkimizden daha büyük ses getirecektir.

Biz Ermeni’yiz diye yürüyenlerin çoğunun da Yahudi Sabateistler olduğunu da biliyoruz. Bunlar katil ruhlu içimizde gezen canavarlardır. Bunlara gereken tepkilerimizi vermeliyiz.

‘One minut’un intikamını aldıklarını sanacak kadar zavallılar. Silahlı orantısız güç kullanan korkak, peygamberlerini bile katletmekten çekinmemiş bir cani milletle karşı karşıyayız.

Twitter’den gelen bilgilerle dünyaya ne haltlar karıştırdıklarını duyurmaya devam ediyorlar.

Terörünle Kahrolman yakındır!
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Metin Kaplan'a 17, 5 yıl hapis cezası!

240897.jpg

02 Temmuz 2010
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yasa dışı cemaat yöneticisi olmakla suçlanan Metin Kaplan'a 17,5 yıl hapis cezası verdi
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yasa dışı ''Anadolu Federe İslam Devleti/İslami Cemaat ve Cemiyetler Birliği (AFİD/İCCB)'' yöneticisi olduğu iddia edilen Metin Kaplan'ı ''terör örgütü kurmak ve yönetmek'' suçundan 17,5 yıl hapis cezasına çarptırdı.

Anayasal düzeni değiştirmek suçundan müebbet hapse mahkum edildikten sonra hakkındaki bu karar Yargıtay'dan dönen Metin Kaplan hakkında, 5237 sayılı yeni TCK'nın 314/1. maddesinde düzenlenen 'silahlı örgüt kurmak veya yönetmek' suçundan yeni bir dava açılmıştı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ne demeli ne söz etmeli bunlara..

anlatsak anlamazlar derdimizi,bilmezler NASIL YANDIĞIMIZI.
hala canımızı yakmaktalar.hala devam etmekte zulümler.
içimizdeki yangın,size karşı nefrete dönüştü artık..
ama sevinmeyin.
canımız yandı diye kahkaha atmayın.
kırılan her kolun yerinde yeni kanatlar bitmekte..
sonunuz yakındır inşallah.
Rabbim bunları hidayete erdir.ıslah et.
eğer ki hidayete ermeyeceklerse onlrı kahret....!!!
tüm dualarımız müslüman kardeşlerimizledir.
unutmayalım

eceli gelen köpek cami duvarına i....r.
..........................................
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Afganlılardan işgalcilere:

Siz gidin Taliban gelsin...

54200.jpg

17 Temmuz 2010
Batılıların son yaptırdıkları halk araştırmasında Afganlılar yabancı askerlere öfkesini bir kez daha ortaya koydu.
NATO'nun Afganistan'da "kalpleri ve zihinleri kazanıp kazanmadığını" araştıran bir anket, ABD öncülüğündeki NATO güçlerinin canını sıkacak sonuçlara ulaştı. Ankete göre, Afgan halkının büyük çoğunluğı yabancı askerleri ülkede istemiyor, Taliban'ın hükümete katılması gerektiğine inanıyor.

Uluslararası Güvenlik ve Kalkınma Konseyi (ICOS) tarafından geçen hafta Kandahar ve güney Afganistan'daki Helmand eyaletinde 552 Afgan erkekler yapılan görüşmelere dayanan sonuçların ortaya koyduğu resim şöyle:

Halkın;
- Yüzde 75'i yabancıların kendi dinlerine ve geleneklerine saygısızlık yaptığını düşünüyor.
- Yüzde 74'ü işgal kuvvetleri ile çalışmanın yanlış olduğuna inanıyor.
- Yüzde 68'i NATO kuvvetlerinin onları korumak istediğine inanmıyor.
- Yüzde 65'i Taliban ve lideri Molla Muhammed Ömer'in Afgan hükümetine katılmasını istiyor.


"KENDİMİZİ AÇIKLAYAMADIK"

Araştırmanın sonuçlarını açıklayan ICOS Başkanı Norine MacDonald "Kendimizi ve hedeflerimizi Afgan halkına açıklamak konusunda başarısız olduk. Bu Taliban ve El Kaide'nin Batı'ya karşı propaganda yapması için net fırsatlar sunuyor" iddiasında bulundu.

Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlara göre, katılımcıların yüzde 70'i son askeri operasyonların Afgan halkı ve kendileri için için kötü olduğunu söyledi, yüzde 59'u da Kandahar'a yönelik NATO kuvvetlerinin yeni saldırı planlarına karşı çıktı.

Ankete katılanların yarısından fazlası, yabancı askerlerin Afganistan'a "kendi çıkarları" için, ülkeyi ve İslam'ı "yok etmek veya işgal" amacıyla geldiğine inanıyor.

Halkın yüzde 71'i ise, NATO'nun yetkileri kademeli olarak Afgan güçlerine devretmesiyle Taliban'ın geri döneceğini düşünüyor.

Ankete katılanların yüzde 61'i son bir yılda Taliban'a katılımların arttığını söylerken, 64'ü kendi bölgelerindeki Taliban ile hükümet yetkilileri arasında bağlantılı olduğuna inanıyor.

Anket, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve diğer dışişleri bakanlarının Kabil'de önümüzdeki hafta Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin planları, güvenlik ve ekonomik fırsatlar konusunda yapacağı görüşmeden hemen önce yayınlandı.

Afganistan'da 140 bin yabancı asker bulunuyor. Obama yönetiminin asker sayısını artırmasına rağmen ABD ve NATO güçleri 2001 yılından bu yana en ölümcül saldırılara bu yıl maruz kaldı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
250720101309022865314_2.jpg


Felluce da Isgalciler,Hirosimadan fazla kimyasal kullandilar


Felluce, Hiroşima'dan daha beter!




ABD’nin 2004 yılında fosfor ve diğer zehirli silahlarla bombaladığı Irak’ın Feluce kentinde bebek ölümleri, kanser ve lösemi oranlarındaki dramatik artışın 1945 yılında atom bombalarının atıldığı Hiroşima ve Nagazaki’den daha fazla olduğu bildirildi.





İngiliz The Independent gazetesinin geçtiği habere göre, Irak’ta yapılan yeni bir araştırmanın ortaya çıkardığı şok edici çocuk ölümleri ile kanser oranındaki artışın Feluce’deki savaş hakkında yeni soru işaretlerine neden olduğunu yazdı.

Feluce’daki doktorlar2005 yılından beri bunaltıcı düzeyde, aralarında iki başlıların da olduğu aşırı derece kusurlu çocuk doğumlarını gündeme getiriyorlar. Doktorlar, Feluce’deki çatışmadan sonra, öncesine göre çok daha fazla kanser oranıyla karşı karşıya olduklarını belirtiyorlardı.

URANYUM KULLANILDI


Iraklı doktorların bu şikayetleri aralarında Ulster Üniversitesi Profesörü Doktor Chris Busby’nin de bulunduğu 11 kişilik bir ekip tarafından Feluce’de yapılan yeni bir araştırmada da destekleniyor. Bu yılın Ocak ve Şubat aylarında gerçekleştirilen araştırmada kentte 711 eve gidilerek kanser ve çocuk doğum ve ölüm oranlarına ilişkin detaylı bilgiler toplandı. Araştırma, kente genel kanser oranlarında dört kat, 14 yaş grubu altındakilerde ise 12 kat artış olduğunu gösteriyor. Dr. Chris Busby, kanser ve kusurlu çocuk doğumlarının kesin nedeninin tam olarak bilinmediğini belirtmesine karşın, böyle bir etkinin açığa çıkması için, 2004 yılındaki saldırı ardından çok önemli mutajenik değişime maruz kalınmasını gerektirdiğini söyledi. Busby, bununla ABD’nin 2004 yılındaki Feluce saldırısında kullandığı silahlara dikkat çekiyor. Saldırıda tam olarak ne tür silahların kullanıldığını bilmemesine karşın Dr. Busby, mağdurlarda yol açan genetik zararlar göz önünde bulundurulduğunda çeşitli ölçüde uranyum kullanıldığının anlaşıldığını söyledi.

ABD ordusu, Nisan 2004’te 4 özel güvenlikçinin öldürülmesi ardından Feluce’yi bombaladı. 8 aylık bir bekleyiş ardından ise Feluce Kasım ayında tekrar sadece bir gecede 40’tan fazla 155mm tipi toplarla bombalandı. ABD ordusu sonradan, saldırı sırasında fosfor ve diğer yeni değişik silahlar kullandıklarını kabul etmişti. Yeni kullanılan silahların bazılarının uranyum içerikli olduğu ortaya çıktı.

Dr. Busby, Malak Hamdan ve Estenar Ariabi tarafından hazırlanan “Irak Feluce’de 2005-2009 arası kanser, çocuk ölümleri ve doğum oranları” başlıklı araştırmanın sonuç bölümünde, kanser ve kusurlu doğum oranlarında keskin bir artışın olduğu doğrulanıyor. Buna göre bebek ölümleri bin üzerinde 80 olarak tespit edildi. Bu oran Ürdün’de bin başına 17, Kuveyt’te ise 9.7 dolayında. Raporda Feluce’de rastlanılan kanser tiplerinin, Hiroşima’daki atom bombasının mağdurlarında görülenlerle benzer olduğuna dikkat çekildi.

LÖSEMİDE 38 KAT ARTIŞ


Araştırmada lösemi oranlarında 38 kat, kadın meme kanserinde 10 kat, yetişkinlerde beyin tümörlerinde ise önemli oranda artış olduğu kaydedildi. Hiroşima’da saldırı sonrası lösemi oranında 17 kat artış olduğunu belirten Dr. Busby, Feluce’de dikkat çekici olan sadece kanser oranında yaygınlığın fazla olması değil, ancak bunun insanları etkileme hızının olduğunu belirtti. Başka bir değişle İnsanlar Feluce’de Hiroşima’dan çok daha fazla ve hızlı şekilde kansere yakalanıyorlar.

Araştırmada ortaya çıkan bir diğer dikkat çekici olgu ise erkek ve kız çocuk doğumlarındaki oranda denge bozukluğu.

ÇOCUK DOĞUM ORANLARI DÜŞTÜ


Buna göre, normal bir toplulukta doğum oranları 1050 erkek çocuğa karşı 1000 kız çocuk iken Feluce’de ise 2005’ten bu yana erkek çocuk oranları yüzde 18 düşerek, 850’ye karşı 1000 oldu. Raporda, erkek ve kız çocukları arasındaki doğum oranlarının, erkek çocukların genetik yapılarının kız çocuklardan çok daha fazla etkilendiğini gösterdiği kaydedildi.

ABD ordusu, 2003 yılında işgal ettiği Irak’ta artan tepkiler üzerine 2007 yılından itibaren ağır silah kullanımlarını önemli oranda düşürdü. Ancak bununla beraber Irak’ta sağlık bakım ve koşullarında da düşüş oldu. 2004 yılındaki saldırı ardından yıllarca abluka altında tutulan Feluce, savaşta sivillerin en fazla etkilendiği kent oldu. Savaşın yol açtığı yıkımlar çok yavaş da olsa kentte onarılmaya başlanmasına karşın, saldırı sonucu artan hastalıklarla karşı karşıya kalan siviller her gün çok sıkı güvenlik noktalarını aşarak Bağdat’ta tedavi olmakla boğuşuyorlar.

ANF
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
280720101529473481922_2.jpg




İsrail'in gece baskını Filistinlileri vurdu





1.500 Silahlı İsrail askeri sabah ezanı öncesi dün Necef'te bir Filistin köyüne saldırdı. Dozerlerin yerlebir ettiği köyde 300 kişi evsiz kaldı.



İşgalci İsrail yönetimi Filisitinlilerin evlerini yıkmaya devam ediyor. Dün Necef’te bulunan onlarca Filistinlinin evi halkın direnişine rağmen dün yerle bir edildi. İsrail sabaha karşı 1.500’den fazla askeriyle birlikte al-Araqib girerek evleri yerle bir ederken yüzlerce zeytin ağacını da kökünden söktü.

İsrail askerlerinin sabahın erken saatinde yaptığı baskında, yüzlerce asker ve iş makineleri yerleşim yerine girerek halkı evlerinden zorla çıkarttı. Olayda Filistin halkı silahlı güçlere karşı kendilerini savunmaya çalışmalarına karşın evlerinin yıkılmasını önleyemediler. Ve 300 Filistinli evsiz bırakıldı.

Olayın ardından İsrail hükümeti bir açıklama yaptı. Yapılan bu açıklama ise daha önce öne sürdüğü sebeplerden farklı olmadı. İsrail kendini evlerin ‘illegal’ olduğunu iddia etti.

Yaşanan insanlık dışı olayın ardından Hamas yetkililerinin yaptığı açıklamada İsrail’in işgal politikası kınanırken, temeli ve hiçbir insani tarafı olmadan Filistin halkını ait olduğu topraklardan çıkarılmasının hiçbir şeklide savunulamayacağını belirtildi.

Yapılan açıklamada ayrıca İsrail’in yakın zamanda bölgede 45 evi yıkacağına dikkat çekilirken, halkın bu yıkımlar karşısında direnişe devam etmeleri çağrısında bulunuldu.

Hamas ayrıca İsrail’in yapmış olduğu ve sürekli tırmanan insanlık dışı girişimlerin durdurulması için Arap Birliği ve BM’yi konu ile ilgili olarak göreve çağırdı.

İsrail yaptığı işgallerden dolayı Uluslar arası Af Örgütü ve Uluslar arası İnsan Hakları Organizasyonları tarafından kınanmasına ve illegal yerleşimleri durdurmasının istenilmesine rağmen işgallere devam ediyorlar.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
NATO askerlerinden Kuran Kerim'e saldırı

images

30 Temmuz 2010 Anadolu Haber
Afganistanda NATO askerleri Kuran-ı Kerimi yırttı; halk meydanlara döküldü; Güvenlik güçleri Afgan halkının üzerine ateş açtı
Zafer ÇEBİ / TİMETURK
Afganistan güne protestolarla uyandı. Ülkede binlerce kişi kutsal kitap Kuran-ı Kerim’e karşı yapılan saldırıyı kınamak için sokaklara döküldü.
Afganistan’ın Trinkut şehrinde gerçekleştirilen gösteriye binlerce kişi katıldı. Afgan halkının amacı ise ABD’nin öncülük ettiği NATO kuvvetlerinin Kuran-ı Kerim’e karşı göstermiş oldukları insanlık dışı saldırıyı protesto etmekti.
Olay bir Afgan kadınının NATO askerlerinin kendilerine saldırmamaları için askerlere Kuran-ı Kerim’i uzatmasıyla meydana geldi. NATO’da görevli askerler kutsal kitabı alarak yırttı ve kadına hakaret etti.
Bu olayın hemen ardından sokaklara dökülen binlerce Afganistanlı Afgan Hükümetini göreve çağırarak Kutsal Kitap Kuran-ı Kerim’e karşı yapılan saygısızlık karşısında askerleri yargılamasını istediler ve işgale lanet yağdırdılar.
NATO kuvvetleri tarafından organize edilen Afgan polisi gösteriler sırasında halkın üzerine ateş açtı. Açılan ateş sonucunda yaralı yada ölü olup olmadığına dair kesin bir bilgiye ise ulaşılamadı
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
040820100955145733815.jpg


İşte Amerika'nın bıraktığı Irak...

ABD Iraktan Çekiliyor



Bu ay sonundan itibaren Irak'ta muharip Amerikan kuvveti kalmayacak. İşgalden geriye ise parçalanmış ve yoksul bir Irak kalıyor. ABD başkanı Barack Obama, Irak savaşının, en azından Amerika için, bitiş tarihini açıkladı: 31 Ağustos 2010.

Obama’nın açıklamasına göre, Ağustos sonundan itibaren Irak’ta muharip Amerikan kuvveti kalmayacak, eğitim amaçlı bırakılacak 50 bin kişilik kuvvet de gelecek yıl sonunda çekilecek.

İşgalin faturası ise oldukça ağır... Bush yönetimi 2003 yılında Irak’ı işgal ederken, 11 Eylül saldırılarını bahane olarak kullandı ve Irak’a demokrasi getirme vaadinde bulundu.

İşgal sırasında ne Saddam Hüseyin’in El Kaide ile bir ilişkisi olduğuna dair kanıta, ne de kitle imha silahlarına rastlandı.Emperyalist Güçler Irak'ta kurulu mevcut sistemi alaşağı ederek adına demokrasi dedikleri şartalatan bir sistem inşaa ettiler.

KAN GÖLÜ

Irak savaşı, ülkeye demokrasiden ziyade kan ve etnik bölünme getirdi. Önceleri kurtarıcı olarak karşılanan Amerikan askerlerinin işkence, tecavüz ve katliamları, Iraklının yüzüne tokat gibi indi.

Ebu Gureyb hapishanesindeki katliam ve işkence fotoğrafları, Iraklıların ve dünyanın zihnine kazındı.

İşgalde ülke kan gölüne döndü. Şiddet doruğa çıktı...Bazı kaynaklara göre 700 bin bazı kaynaklara göre de bir buçuk milyon Iraklı hayatını kaybetti.

5 MİLYON YETİM

Araştırmalar Irak’ta 5 milyon çocuğun öksüz veya yetim kaldığını gösteriyor. Şiddet yüzünden 2 milyon kişi ülkesini terketti, 2 buçuk milyon kişi de kendi ülkesinde mülteci konumuna düştü.

Irak’ta her 2 kişiden birinin işsiz olduğu tahmin ediliyor.

Irak’ın pek çok bölgesi, günde en fazla 6 saat elektrik alabiliyor. Su da çoğunlukla kesik oluyor. Savaş, Saddam Hüseyin döneminde ambargolar yüzünden zaten kötü durumda bulunan alt yapıyı büyük ölçüde çökertti.

Irak’ın en büyük gelir kaynağı petrol üretimi de işgal öncesi seviyenin çok altında. Petrol, çoğunlukla Amerikan şirketlerince işletiliyor.

ABD'nin el koyduğu Iraklılar'ın parasının yüzde 96'sının nereye gittiği de bilinmiyor.

KÜLTÜR KATLİAMI

Savaştan arihi ve kültürel değerler de payını aldı. İşgalin ilk günlerinde Irak'ın binlerce yıllık tarihinin sergilendiği müzeler yağmalandı, paha biçilmez eserler yurt dışına kaçırıldı.

Irak’ın 125 milyar dolar dış borcu olduğu tahmin ediliyor.

4 BİN 413 ABD ASKERİ ÖLDÜ

İşgalde Amerikan askeri kayıpları ülkede savaş aleyhtarlığını güçlendirdi. Irak’ta şimdiye kadar 4 bin 413 Amerikan askeri öldü, 32 bini yaralandı.

Irak savaşının Amerikan ekonomisine maliyeti konusunda da çelişkili tahminler yürütülüyor. Bazı kaynaklar 200 milyar dolardan bahsederken, bazı kaynaklar rakamı 2 trilyon dolara kadar çıkarıyor.

Obama’nın açıklamalarına göre gelecek yıl sonunda Amerikan askerlerinin tamamı Irak’tan çekilecek.

Ancak Irak’ta 5 aydır hükümetin kurulamadığına, şiddetin arttığına dikkat çeken uzmanlar, ülkeyi daha karanlık günlerin beklediğinden endişe ediyor. Irak'ta ABD işgalcileri adına demokrasi dedikleri kukla bir sistem inşaa ederek Iraktan çekiliyorlar.Kuzey Irak'ta oluşturulan ve Talabani,Barzani aşiretlerinin yönettiği Kürt bölgesi ve Şii'lere tanınan yüksek makamlarda ki başbakanlık ve benzeri görevlerin tamamen belirsizliğin nedeni olduğu biliniyor.

Bazı uzmanlar Irak'tan işgal güçlerinin çekilmesinin ardından yaşanacakları savaştan daha beter bir durum olarak yorumlarken ,Bazıları da ABD'nin hiç bir şekilde Irak'ta istediği bir planı yürürlüğe koyamadığını dillendiriyorlar.İşgalci güçlerin Irak'tan tamamen çekilmeyeceği ve Askeri Üslerin ABD denetiminde kalacağı ayrıca siyasi otoritenin ABD öncülüğünde gerçekleştirilecek denetimlerle sağlanacağı ve işbirlikçi zümrelerle Irak halkının yönetetileceği ise bilinen bir gerçek olarak önümüze çıkıyor.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
TÜRKİYE'NİN MISSOURI FACİASI

images

Amerika'nın Türkiye'de yer edinmesinin en önemli olaylarından birisi olarak kabul edilen ve belki de Tarihe Kara bir leke olarak geçen Missouri Felaketi hakkında aşağıda okuyacaklarınız Amerika'nın bu topraklarda neden bu kadar rahat dolaştığının birer belgesi adeta. Irak ve Afganistan'da bugün Amerikan askerleri vatanlarını savunan direnişçilere karşı hiç bir üstünlük elde edemediler. Amerikan işgaline karşı direnen güçler karşısında askerlerini geri çekmek zorunda kalan emperyalist güç 1946 Türkiye'sine hiç bir direnişle karşılaşmadan sokulmuştu. Bu silahlı bir mukavemet olmadan Amerikanın Anadolu'yu işgal hareketinin de başlangıcıydı.
Missouri ABD'nin Teslim Alma Gemisinin Adıydı... Türkiye’yi NATO’ya sokmaya karar verenler, bahane olarak, Stalin’in Türkiye’den, Kars/Ardahan ve Boğazlar’ı istediğini ileri sürerler…
Hızlanan Türk-Amerikan ilişkileri çerçevesinde, Türk halkına şirinlik yapmak isteyen Amerika, Washington’da ölen Türkiye’nin Amerika Büyükelçisi Münir Ertegün‘ün cenazesini, Türkiye’ye, , donanmasının en gözde zırhlısını Missouri’yle gönderdi. Japonya’nın teslim antlaşması da döneminin en büyük zırlısı olan bu gemide imzalanmıştı.
1 Nisan 1946 günü Missouri zırhlısı Cebelitarık Boğazı’ndan Akdeniz’e girdi... Zırhlının süvari kaptanı Rascol H. Hillenkolt’un yanında Truman’ın özel temsilcisi Alexander Weddel vardı…
İstanbul’da ise konukları iyi ağırlamak için hummalı bir çalışma sürmekteydi... PTT Missouri için seri bir hatıra pulu bastırmış, Tekel ise piyasaya Missouri adında bir sigara çıkartmıştı… Gazeteler bütün sayfalarını Missouri’nin ziyaretine ayırmıştı…
Gemi Dolmabahçeye yanaşacağı için Karaköy’den Beşiktaş’a kadar bütün evler aynı renge boyandı. Taksim alanında ampullerden kocaman bir Missouri maketi yapılmış, geceleri ışıl ışıl yanmaktaydı... Ayrıca camilerin minarelerine İngilizce “Well Come Missouri” yazan mahyalar asıldı…
Tramvaylar, otobüsler, taksiler gelen emirle yıkanıp temizlendi… Gazetelerde taksiciler, dolmuşçular röportajlar veriyor, dost Amerikan askerlerine bedava hizmet edeceklerini , hiç birinden para almayacaklarını söylüyorlardı.

Genelevler Bile Amerikan Askerleri İçin Onarıldı!
Türkiye’deki bütün genelevler taranarak en güzel kadınlar İstanbul genelevine taşındı… Ayrıca İstanbul genelevi en seçkin doktorların başkanlığında inceden inceye gözden geçirildi... Bütün kadınların temiz ve güzel elbiseler giyinmesi sağlandı… Missouri zırhlısı gidene kadar Türk erkeklerinin içeriye alınmaması emri verildi.
Esnaflar, zabıtalar tarafından tek tek tembih edilerek para vermek istemeyen Amerikan askerlerinin zorlanmaması istendi…
Ayrıca Emniyet Müdürlüğü Amerikan askerlerine yardımcı olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları konusunda bütün polis ve bekçilere kurs verdi. Amerikan askerlerine kolaylık gösterilecek, kesinlikle kötü davranılmayacaktı…
İstanbul’un hem valisi hem de belediye başkanı olan Lütfü Kırdar. Taksim Belediye Salonu’nda Amerikan Başkanı’nın özel temsilcisi ve gemi komutanları onuruna büyük bir ziyafet düzenlemek için çalışmalar yapıyordu. Ankara’dan gelen bir emirle konukların Dolmabahçe Sarayı‘nda ağırlanması daha daha uygun görülerek hazırlıklar saraya kaydırıldı…
5 Nisan 1946 Cuma sabahı Missouri Zırhlısı Dolmabahçe önünde demirledi… On binlerce İstanbullu ünlü zırhlıyı ve Amerikan askerlerini görebilmek için Dolmabahçe önüne gelmişti.

Elçi’nin cenazesi kimsenin umurunda olmamıştı.
Bu nedenle, ne zaman nasıl çıkartılıp nereye götürüldüğünü kimse göremedi... Ortalık bayram yeri gibiydi… Bu arada Amerikan başkanının özel temsilcisi ve komutanlar zırhlıdan çıkarak onurlarına düzenlenen yemeğe gitti…
Truman’ın özel temsilcisi Weddel, Dolmabahçe Sarayı’ndaki yemekten sonra Milli Şef İsmet İnönü ile görüşmek üzere Ankara’ya hareket etti…

Türk Kadının Namusuna Saldırdılar,
Bu arada binlerce Amerikan askeri İstanbul sokaklarına dökülmüştü… En kısa zamanda hepsi körkütük sarhoş olmuş, İstanbul tarihinde hiç yaşanmamış garip bir durum çıkmıştı ortaya... Önde sarhoş Amerikan askerleri, onların arkasında onların her istediklerini yerine getirmek için didinen görevliler... Barların, gece kulüplerinin önlerinde, yollarda “Yes! Yes!” diye bağıran muhabbet tellalları.
Amerikan askerleri güpegündüz yollarda, tramvaylarda, kızlara sarkıntılık emeye başladılar... Karşı koyan, kadın, kız, nişanlı, kardeş Amerikan askerlerinden dayak yemezse de, polisten azar işitiyordu.
Çok zaman geçmedi ki karakollar dolmaya başladı... Arcak karakolları dolduranlar sarkıntılık eden Amerikan askerleri değil, şikâyetçi olan İstanbullulardı. Polisler her ne olursa olsun Amerikan askerlerinin karakola getirlmemesi için emir almışlardı…
Missouri Zırhlısı 9 Nisan 1946 günü İstanbul’dan ayrıldı... Ancak yapılan anlaşma uyarınca daha fazla sayıda Amerikan askeri, uzmanı ve personeli Türkiye’ye gelecekti... Bu sayı, Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla birlikte 30 bin kişiyi aşacaktı.
Tuncay Aksoy/ Büyük Asya.net
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt