Arapça "Başyücelik Devleti"
Dr. Sabri T. Hammâm "Başyücelik Devleti Benzeri Bulunmayan Bir Eser"
Mısır Suhac Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü Türk Dili Hocası Dr. Sabri Tevfîk Hammâm:
“Başyücelik Devleti, benzeri bulunmayan ve her Müslüman’ın temel bilgi kaynağı sayılabilecek türden bir eser”
Röportaj: Osman Akyıldız
oakyildiz@furkandergisi.com
TAKDİM
Mısır Suhac Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü Türk Dili Hocası Dr. Sabri Tevfîk Hammâm ve yardımcısı Dr. Ahmed Abdulhalim, İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun “BAŞYÜCELİK DEVLETİ” isimli eserini Arapça’ya tercümesini gerçekleştirdiler.
İki akademisyeni bu değerli çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, çalışmalarının devamını bekliyoruz. Kontrol ve basım için İbda yayınevine teslim edilen çalışma inşallah yakın zamanda okuyucusuyla buluşacaktır.
Bu vesileyle, mütercimlerden Dr. Sabri Tevfîk Hammâm ile eser üzerine yaptığımız röportajı takdim ediyoruz.
Osman Akyıldız: Mısırlı bir akademiysen olarak neden Türkçe’yi mevzu edindiniz? Sizi Türkçe öğrenmeye iten sebepler ne idi? Türkçe öğrenimi için Türkiye’de bulundunuz mu, yoksa tamamen Mısır’da mı öğrendiniz? Ve şu anki vazifeniz nedir?
Dr. Sabri Tevfîk Hammâm: Gerçekten Türk dili, her Arap için sonsuz bir ışık ve örneklik teşkil ediyor. Çünkü Araplar ve Osmanlılar uzun dönemler birlikte yaşamış ve her şeylerini paylaşmışlardır. Köklü bir medeniyete sahip olan Osmanlılar, İslam dünyasının her bölgesine iz bırakmışlardır. Bu izleri hilafet dönemi boyunca ve Yavuz Sultan Selim iktidarı döneminde açıkça görülür. Yavuz Selim Memluklarla savaşıp onların Mısır’daki varlıklarına son vermiş ve Safevileri durdurmuştu. Bu yüzden pek çok konuda Osmanlı devletinin Mısır üzerinde büyük iyilikleri vardır.
Bu nedenle Türk dili, genel olarak bütün Mısırlılar için özel olarak da Türkiye üzerine araştırma yapan uzmanlar için büyük bir öneme sahiptir. Fakat bu önemi Mısır üniversiteleri ancak son dönemlerde kavrayabilmiş; buna bağlı olarak Mısır üniversitelerinin büyük çoğunluğunda Türk Dili bölümleri kurulmuş ve eğitime başlamıştır. Bununla birlikte Mısır devleti de Türkiye ile karşılıklı ticari ilişkilere önem vermiş; bütün bu gelişmeler Türkçe öğrenme isteğini arttırmıştır. Bundan daha önemlisi, Mısır ve Türkiye iki Müslüman ülkedir; ikisi de İslâmî bir çevre ve iklimde yaşamaktadır.
Mısır’da Türk dili artık doğu dillerinin en önemli dili haline gelmiştir. Çünkü onu öğrenmek isteyenlerin sayısında görülen artış ve iki ülke arasında karşılıklı akademik yardımlaşmaların geliştirilmesi bu önemi göstermektedir. Öyle ki Türkiye, Mısır üniversitelerinin Türk Dili bölümlerinde Türk Dili ve Edebiyatı derslerini vermeleri için Mısır’daki konsolosluğu vasıtasıyla öğretmenler göndermekte; yaz aylarında Türkiye’deki TÖMER kurslarında Türk Dili eğitimi almak isteyen yabancı öğrencilere eğitim bursu vermekte; Türk üniversitelerinde mastır ve doktora yapmaları için Türkiye’ye öğrenci göndermektedir.
Şu an Suhac Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü Türk Dili kısmında iki çevirmen çalışmaktadır. Bu çevirmenler şunlardır:
1- Dr. Sabri Tevfik Hammâm – Türk Dili Öğretmeni. (yani ben)
2- Dr. Ahmed Abdülhalim - Türk Dili bölümü Yardımcı Öğretmen.
O. A: Türkiye’den uzakta bir araştırmacı olarak neden Başyücelik Devleti’ni tercüme etmeye karar verdiniz? Bu kitabı öğrenciyken mi, yoksa sonradan mı gördünüz? Kitabı ilk okuduğunuzda sizdeki tesirini öğrenebilir miyiz?
“Her Müslüman aydının aradığını bulabileceği bir eser”
Dr. S.T. Hammâm: Biz “Başyücelik Devleti” adlı eseri tercüme etmeyi uygun gördük. Çünkü bu eser benzeri bulunmayan ve her Müslüman’ın temel bilgi kaynağı sayılabilecek türden bir eserdir. Farklı özellikleri olan, her Müslüman aydının aradığını bulabileceği bir eserdir. Yaşanan olaylara bir cevap niteliğinde olan bu eser, dünyadaki güç paylaşımı ve neredeyse yaşanan olayların merkezi haline gelen Ortadoğu bölgesinin rolünü belirleme konularında eser sahibinin görüşlerini açıklamaktadır. Dolayısıyla kitap, yaşanan ve her gün yaşamakta olduğumuz olaylar çerçevesinde Doğu ve Batı sorunlarıyla ilgili gerçekçi çözümler bulmaya çalışıyor. Dünyada iktisadi kaynaklara hakim olmak için büyük güç olmanın önemini vurguluyor. Avrupa ve Rusya’nın bu çatışmadaki rolüne, Amerika’nın dünyada karşılaştığı sorunlara ve hatta saldırılara değiniyor; İslam ülkelerinin eli bağlı şekilde durmasından söz ediyor. Yazar, İslam dünyasının kendi topraklarında yaşanan bu savaşa seyirci kalışını eleştiriyor; Batı’nın Doğu’ya, Doğu’nun da Batı’ya bakışını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yazar, yaşanan savaşın inanç savaşı olduğunu vurguluyor ve toplumunu hatta tüm İslam dünyasını, Batı’nın İslam’a karşı yürüttüğü bu saldırılara karşı koymaya teşvik ediyor.
O. A.: Kitabı tercüme ederken zorlandığınız yanları oldu mu? Mirzabeyoğlu’nun üslubu konusunda ne düşünüyorsunuz?
“Çağının en kültürlü, zarif ve derinlikli bir yazarı”
Dr. S.T. Hammâm: Çevirmenler olarak bu eseri tercüme ederken pek çok zorluklarla karşılaştık. Yazarın girift üslubu, pek çok yabancı sözcük ve batılı terimler kullanması, uzun cümleler, birçok cümlede sembol ve gizemli kelimeler kullanması, karşılaşılan bu zorluklara örnek verilebilir. Biz böyle bir kitabın bu şekilde olması gerektiği için belki yazarı mazur görebiliriz. Çünkü yazar bu eserde bütün kültürlü seçkinlere hitap ediyor. Bu yüzden birçok meselede ima, açık konuşmadan daha zarif olabilir. Bunun yanında yazar, kendi kültürel derinliğini ve yaratıcı gücünü göstermek istemiş olabilir. Çünkü yazar ve edebiyatçı Necip Fazıl ile Sezai Karakoç da bunu, zarif ve derinlikli bir edebi üslub olarak kullanmışlardır. Bizim yazarımız da kendi çağının en kültürlü, zarif ve derinlikli bir yazarıdır ve bu alanda ün salmıştır. Yazarın sözünü ettiği sorunların ve meselelerin son derece önemli ve hassas oluşu, onun bu üslubu kullanmasını gerektirmiş olabilir.
O. A.: Kitabın yazarı Salih Mirzabeyoğlu’nun Üstadı Necib Fazıl Kısakürek Arab dünyasında da tanınan bir mütefekkir. Necib Fazıl’ı hiç okudunuz mu? Necib Fazıl’ın şu ana kadar Arapça’ya hangi kitapları tercüme edildi?
Dr. S.T. Hammâm: Salih Mirzabeyoğlu’nun fikrî kişiliğinin oluşmasında Necip Fazıl’ın büyük etkisi vardır. Necip Fazıl ki Türkiye’nin ve İslam dünyasının en büyük düşünürlerinden biri olarak kabul edilir. Necip Fazıl’ın çalışmaları hem Arap dünyasında hem de İslam dünyasında büyük ilgi görmüştür. Çünkü Üstad Necip Fazıl, gerçekten büyük bir edebiyatçı ve düşünürdür. Bu yüzden o, Türkiye’de İslami eğilimin köklerini sağlamlaştıran bir fikir okulu olmayı hak ediyor.
Necip Fazıl’ın yaptığı çalışmaların büyük çoğunluğu Arap diline tercüme edilmiştir. Eserlerini tercüme edenlerin çoğu değerli hocalardır. Mesela Aynüşşems Üniversitesi Türk Dili bölümü öğretim üyesi olan ve doktorasını “Necip Fazıl’ın şiirinde İslami eğilim” adıyla Necip Fazıl üzerine yapan Prof. Dr. İzzet Abdurrahman es-Savi bu hocalardan biridir. Yine Aynüşşems Üniversitesi Türk Dili bölümü öğretim üyesi olan Dr. Abdürrezzak Berekat, Necip Fazıl’ın Çile, Kaldırımlar gibi bir çok şiirlerini Arapça’ya çevirmiştir.
Yine Prof. Dr. Muhammed Abdüllatif Hüreydi, Türk-İslam edebiyatı üzerine bir kitap hazırlamış; kitapta Necip Fazıl’a geniş yer ayırarak birçok şiirini tercüme etmiştir. Yine benim, Necip Fazıl’ın şiirleri üzerine Türkçe bir araştırmam 2006 yılında Yedi İklim dergisinde yayımlanmıştır.
O. A.: Sizce Başyücelik Devleti’nin Arap dünyasına veya genel olarak İslam dünyasına ne gibi faydası olabilir?
Dr. S.T. Hammâm: Bize göre “Başyücelik Devleti” adlı eser Arap dünyasında, Doğu ve Batı ile ilgili birçok sorun ve Ortadoğu bölgesinde yaşanan olaylar hakkında çeşitli görüşler ileri sürmüştür. Bu kitap bize göre çok önemli bir şeyi açıklıyor; ihtilafın nedenlerini düşünce ve aksiyon bakımından izah etmek. Herkes yaşanan olayları işitiyor ve görüyor, ama gerçekleri bilmiyor. İşte bu eser Arap dünyasına gerçekleri açıklıyor ve sorulara cevap veriyor. İhtilafın, Batı’nın Doğu’ya göz koymasının ve sömürmesinin nedenlerinden birinin petrol olduğunu söylüyor. İslam dünyasındaki fikrî sömürünün inançtan kaynaklandığını ve yaşanan savaşın inanç savaşı olduğunu, bunun apaçık ortaya çıktığını belirtiyor. Amacın, Müslümanların gücünü zayıflatmak, Batılılara boyun eğdirmek ve her alanda Batı sömürgeciliğine bağlı kalmalarını sağlamak olduğunu söylüyor.
O. A.: Mühim bir eseri tercüme ederek güzel bir hizmette bulundunuz. Bundan sonra da Salih Mirzabeyoğlu’nun diğer eserlerini çevirmeyi de düşünüyor musunuz?
Mirzabeyoğlu’nun bütün eserleri Arapça’ya tercüme edilmeli
Dr. S.T. Hammâm: Salih Mirzabeyoğlu’nun bu eserinin Arapça’ya tercüme edilmesi bizi mutlu etti. Ancak diğer çalışmaları da tercüme edilirse bu bizi daha çok mutlu edecektir. Çünkü Salih Mirzabeyoğlu, ansiklopedik düzeyde bilgiye sahip büyük bir İslam düşünürüdür. Onun, doğuda ve batıda yeryüzündeki bütün Müslümanları ilgilendiren özel düşünceleri vardır. Bu yüzden o, İslam dünyasındaki çağdaş düşüncenin öncülerinden biri sayılır ve tüm çalışmaları bütün dillere özellikle de Arap diline tercüme edilmelidir.
O. A.: Salih Mirzabeyoğlu’nun eserleri Üstad Necip Fazıl’ın eserleriyle birlikte bir bütün olarak “İslama Muhatap Anlayış”ı temsil ediyor. Sizce, bir dünya görüşü olarak iddia sahibi olan İbda Diyalektiği’nin bir kitapla İslâm âlemine takdimi, anlaşılmasına ne derece katkıda bulunabilir?
Dr. S.T. Hammâm: Üstad Necip Fazıl –Allah kendisine rahmet etsin- aklımızdan kaybolması mümkün olmayan gerçek bir ansiklopedi idi. Çünkü o, bir düşünür, bir edebiyatçı ve yazdıklarında dürüst olan bir yazardı. Herhangi bir makam peşinde değildi, geçici mevkilerde gözü yoktu. Salih Mirzabeyoğlu da onun bu yolunu izlemektedir. Ağırlığı olan bir düşünür olarak Mirzabeyoğlu, üstadı Necip Fazıl’ın elinde yetişmiş ve onun düşüncelerini iyi özümsemiştir. Bu yüzden çağdaş Türkiye’de düşünsel bir ses olabilmiştir. Mirzabeyoğlu, Arap diline tercüme edilen eserlerinin okunmasından sonra –Allah’ın izni ile- Arap dünyasında da büyük bir yer edinecektir. Üstad Necip Fazıl, diyalektik materyalizm, komünizm, sosyalizm ve ateizm karşısında, yani İslam karşıtı akımlar karşısında sağlam bir duruş sergilemiş ve onlarla mücadele etmiştir. Mirzabeyoğlu da üstadının bu yolunda yürümekte...
Furkan Dergisi, s. 30, Aralık 2008