Kalp kıranlar bir daha düşünsünler..
İnsanın duygularıyla oynamak, ortada hiçbir şey yokken kalplerini kırmak o kadar basit bir hale gelmiş ki, artık kendi kendimizi tanıyamaz hale gelmişiz.
İnsanî değerlerden yoksun olmak mı bizi bu hale getirdi?
Ahlakî anlayıştan yoksun olmak mı bizi bu hale getirdi acaba?
Acaba aşırı kültür yozlaşması mı bizi bu hale getirdi?
Acaba aşırı gözüdoymazlık, menfaatpereslik, hırslarımız ve edinimlerimiz mi bizi bu hale getirdi?
Yoksa önlenemeyen sıkıntı içinde strese girmek mi insanların kalbini kırmamızı gerektirdi?
Doğrusu sebep ne olursa olsun, insanların kalbini kırdığımız, duygu ve düşünceleriyle dalga geçtiğimiz, etik olmayan bir sokak sablonu anlayışının her an bizleri pençesine aldığı bir gerçektir.
Benlik duyguları ve kendini kabullendirme, “ben biliyorsam doğrudur, ben yapıyorsam haklıyımdır..” gibisinden pek de tasvip edilmeyen hal ve hareketler insanları biribirinden uzaklaştırmaktadır.
Aşırı güvenin vermiş olduğu olumsuz sonuçlarla, insanlar arasına aşılması güç engeller ve geçilmesi zor uçurumlar koymaktadır.
İnsanların kalbini kırmak çok kolaydır. Bir an da önemsenmeyen duygular, rağbet görmeyen düşünceler, saygı duyulmayan hal ve hareketler insanları yanlızlığa itmekte, telâfisi zor olan ruh ve beden tahribatlarına sebebiyet vermektedir.
Kırılan bir cam misali kalplerde kırılmaktadır. Kırılmış bir cam parçasını en kuvvetli yapıştırıcılarla birleştimeye çalışsan da sonuçta orijinal halini alamamaktadır.Aynen kalpte, bir kere kırılmaya görsün, ne kadar tamir etmeye çalışsan, özür de dilesen artık olan olmuştur.Her halükarda karşındakine bir kırgınlık, bir sitem ve bir hayıflanma vardır.
Dıştan affedilmiş gibi görünse de aslında hiçbir zaman tamir olmayacak kadar büyük ve derin yaralar içten içe yiyip bitirmektedir öz benliğini.Yitirilmiş ve törpülenmiş duygu ve düşünceler darmadağın olmuş, afakanlarda her an tükenmekte insan. Birbir türlü kasavet içerisinde bıkkınlık, bezginlik, belâlara düçar vaziyette çaresizliğe ve geçimsizliğe yol açmaktadır olanlar. Ne kadar düzeltmeye çalışsan da bir türlü yakasını kurtaramaz insan.
“Kol kırılır yen içinde kalır” misali, dışarıdan görünmese de, içten içe volkanlar kaynamaktadır.Her an patlamaya hazır lavlar kendi kendini yakmakta, yıkmaktadır.
İnsan, yer, zaman ve mekân mefhumları içerisinde, konuştuklarına, yaptıklarına dikkat ederek, sebep olacağı muhtemel sonuçları idrak ederek, dalâlete sapmadan kendine çeki düzen vermelidir.
Yaşama, olaylara ve olanlara geniş bir pencereden bakarak, olumlu, güzel ve doğru bir bakış açısıyla ulaşabileceği sonuçların güzelliğini görebilmelidir. O zaman ne kimsenin kalbi kırılmış olur, ne de kimse kalplerini kırmış olur. Yaşamın olağan seyri içerisinde meydana gelenler, arzu edilen sonuca ulaşmada bir hamur gibi yoğrulup şekillenir.
Bazen istemeden de olsa yapılanların menfiî sonuçlarını görünce düzeltmek zor olduğu halde, hele bir de bilerek yapılan hal ve hareketler var ki, tamir etmek ve olağan haline getirmek ne kadar zordor tahmin edersiniz.Sonradan pişman olmamak, yaptığımız bir hatayı düzeltmek adına ezilip, büzülmemek için biraz daha dikkat etmeliyiz kendimize.
Bazen son pişmanlıklar fayda etmiyor.Çünkü yaptığımız hatayı düzeltmeye çalıştığımız, özür dilemek istediğimiz, kişi ve kişilere çoğu zaman ulaşma imkânımız olmayabilir.Kimsenin ne zaman nerede ve nasıl öleceğine dair bir garantisi olmadığı için, pişman olup affını istediğimiz kişiler için çok geç olabilir.Nedametler içinde, sonradan vicdan azabı çekmemek için, şimdiden kararımızı vermeliyiz.Kalbini kırdığımız insanlar varsa, belki eskisi gibi orijinal hale getiremeyiz; ama en azından vicdan azabından kurtulma adına kendisinden bizi affetmesini isteyebiliriz.
Ölüm gelmeden önce, ecel kapınızı çalmadan önce siz siz olun kalbini kırdığınız kişilerle irtibata geçerek gönüllerini alın, huzurlu, mutlu bir şekilde Hakim-i Mutlak’ın huzuruna varmayı hedefleyin.Çünkü orada en büyük ceza kul hakına verilen cezadır.Kul hakkını ancak kulun kendisi affedebilir.
Dünyevî, küçük maddî menfaatler yüzünden insanların kalplerini kırmaya değmez.Hele ki sonunda ölüm varsa!...Hiçbir şey insan kalbini kırmaya değmez, hiçbir şey insan kalbinden önemli olamaz.
Hadi artık kalbini kırdıklarınız varsa, düzeltmek adına ilk adımı atmaya ne dersiniz?
Bunun için azamî gayret ve çabayı göstermeye, insanın söylemekte zorlandığı kelime olan bir “özür dilemeye, özür dilerim demeye ” ne dersiniz?..
Unutmayalım!..Kalp kırıcı hiçbir şey paylaşılmaz ve vazgeçilmez değildir.
Henüz geç değil.
Zararın neresinden dönülürse kârdır,unutmayın!...
Beni Kimsenin Bilmesi Önemli Degil Rabb'im Bilsin , Yeter. Kim Ne Derse Desin
Bana
Rabb'im Kulum Desin Yeter...