Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Güzel Gören Güzel Düşünür... (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Düşüncelerine dikkat et;
SÖZLERE dönüşüyorlar,
Sözlerine dikkat et;
Eyleme dönüşüyorlar,
Eylemlerine dikkat et;
Alışkanlıklarına dönüşüyorlar,
Alışkanlıklarına dikkat et;
Kişiliğine dönüşüyorlar,
Kişiliğine dikkat et;
* Kişiliğin kaderin oluyor! '*

Evet Kardeşim...
İnandığı gibi yaşamayanlar....Yaşadığı gibi inanmaya başlar....:(
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Karamsar Kalplere Şems-i Tebrizi’den Bir Müjde!







“Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma.

Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O, sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.

Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.

Şükret!

İstediğini elde edince şükretmek kolaydır.

Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.”
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
418212_10150575449472638_89361212637_9266085_840209500_n.jpg


Kâinâttaki herşey, her hâdise ya bizzat güzeldir,veya neticeleri itibariyle güzeldir...

Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakīkī bir hüsün (güzellik) ciheti vardır.
Evet kâinâttaki herşey, her hâdise ya bizzat güzeldir, ona hüsn-i bizzat denilir.
Veya netîceleri cihetiyle (yönüyle) güzeldir ki, ona hüsn-i bilgayr denilir.
Bir kısım hâdiseler var ki, zâhiri (görünüşte) çirkin, müşevveştir (karışıktır).
Fakat o zâhiri perde altında gāyet parlak güzellikler ve intizamlar var.


(Sözler, 18. Söz, 88)​
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
"Hodbin adam hem hodgâm, hem hodendiş, hem bedbin olduğundan, bedbinlik cezası olarak nazarında pek fena bir memlekete düşer. Bakar ki, her yerde âciz bîçâreler, zorba müthiş adamların ellerinden ve tahribatlarından vâveylâ ediyorlar. Bütün gezdiği yerlerde böyle hazin, elîm bir hali görür. Bütün memleket bir matemhane-i umumî şeklini almış. Kendisi şu elîm ve muzlim haleti hissetmemek için sarhoşluktan başka çare bulamaz. Çünkü herkes ona düşman ve ecnebî görünüyor. Ve ortalıkta dahi müthiş cenazeleri ve meyusâne ağlayan yetimleri görür. Vicdanı azap içinde kalır."

Mümin, her şeyi güzele ve imana uygun bir şekilde yorumladığı için, onun nazarında her şey güzel ve talihli oluyor. Kafir ise her şeyi kötüye ve inkara uygun bir şekilde yorduğu ve olaylara öylece baktığı için onun aleminde her şey kötü ve talihsiz oluyor.

Bedbinlik (karamsarlık) tabiri, uğursuz ve karamsar bakış ve yorum anlamındadır. Hodbin, her şeye kendi menfaat ve benliği penceresinden bakan demektir.

Hodgam, sadece kendi gamı ile kendi çıkarı ile tasalanan, başkalarının gam ve kederini hissetmeyen önemsemeyen adam demektir.

Hodendiş, sadece kendi ile ilgilenip kendi ile endişelenen demektir. Başkalarını hiç önemsemeyen ve onlar hakkında endişe duymayan bencil demektir.

Allah, böyle bencil ve kendine tapar derecede bağlı olan insanları cezalandırmak için alemin rengini siyahlandırıyor, her şeyi karanlık perdesine sarmalıyor. Bu yüzden kafir küfür gözlüğü ile aleme nazar ettiği için her şeyi çirkin ve zulümatlı görüyor.

Mesela ölüm mümin için ebedi saadetin başlangıcı ve kapısı iken, kafirin gözünde ebedi bir idam ve yok oluştur. Kabir, kafir için bir hiçlik kuyusu, Mümin için ebedi bir cennet bahçesidir. Daha buna benzer her olayda iman ve küfrün müthiş bir bakış farklılığı vardır.

Halbuki Üstad Hazretleri şu ibareleri ile aleme nasıl bakılması gerektiğine işaret ediyor:

Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüya görür. Güzel rüya gören hayatından lezzet alır."
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
485235_10150728700015890_249175290889_9501323_291863426_n.jpg


Bismillahirrahmanirrahim...
" İşte şimdi bak, Allah’ın rahmetinin eserine!
Yeri, ölümünden sonra nasıl
diriltiyor?
Şüphesiz ki O, ölüleri de diriltecektir. O her şeye
kadirdir.
"
RUM Suresi 50.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bakış açısı, derinlere dayalı bir felsefedir. İnsanların bakış açısı onların şahsiyet ve kimliklerini belirler. Yani bir meseleyle karşılaşılınca, onu değerlendirmesi, ona karşı gösterdiği tepki ve aksülamel, o meselenin fikir ve amel planında meydana getirdiği değişmeler, müspet veya menfi alınan tavırlar kişinin inanç, kültür ve tecrübe durumlarını ve bunların seviyelerini gösterir. Nitekim “medeniyet”in tarifini yapan düşünürler çoğunlukla “dünya görüşü”, “hayata bakış şekli” demekte ittifak ederler.

“Bakış açısı” tabirini biraz açmak için “Neye bakış açısı?” sorusunu cevaplayalım:
Her şeye!
Hayata, ölüme, başarıya, başarısızlığa, zenginliğe, fakirliğe, paraya, mevki ve makama, yetki ve salahiyete.
Dosta, düşmana.
Kadına-erkeğe, büyüğe-küçüğe.
Hatta zelzele, hastalık, savaş, kıtlık, bolluk-darlık, musibet... ve ekonomik krize bakış açısı.Nitekim aynı hâdise karşısında insanların tepkisi bir değildir. Sözgelimi ölüm hadisesi inanan insanla inanmayan insanın, iyi ve müttakî ile fâsık ve günahkar kimselerin üzerinde aynı tesiri hâsıl etmez.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Sözü fazla uzatmadan şunu demek istiyoruz: Hayatın her meselesinde olduğu gibi musibetler ve hususen şu ekonomik ve mâlî kriz karşısında bir Müslümanın takınması gereken tavır, gayr-ı müslimlerin tavrından farklı olmalıdır.

Acaba bunu hiç düşündük mü?
Düşündükse, kendimizi bir sigaya çekip muhâkeme ve muhâsebeden geçirdik mi: Değerlendirmelerimiz ve bu değerlendirmeler sonucu ortaya koyduğumuz tavırlarımız ve sarf ettiğimiz sözler ve yaptığımız fiillerin ne derece İslamî olduğu? sorusuna cevap verdik mi? Verdiğimiz cevaplar ayet ve hadislere mi dayanmakta yoksa çevremizden veya televizyondaki bir açık oturumda söylenenlerden duyduklarımıza, yada rast gele bir gazeteden okuduklarımıza mı dayanmakta!
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Eğer Müslümanlığımızın Allah nezdinde makbul olması, bir bakıma, bu çeşit durumlar karşısında ortaya koyacağımız, İslama uygun sağlıklı tepkiye bağlı ise bu soruya müspet cevap verebilmemiz gerekir.

Şu sahih hadis açısından, tepkimizin –bir sözle dahi olsa- hayatî önem taşıdığını bilmemiz gerekir:
“Muhakkak ki kul, Allahın rızasına uygun bir kelam sarfeder de bunun kazandıracağı dereceyi bilemez, halbuki Allah, o söz sebebiyle, kıyamete kadar kendisinden razı olur. Yine kul, bir kelam sarfeder de onun sebebiyle, Allahın kendisine gadab edeceğini hiç düşünemez. Halbuki Allah o sözü yüzünden, kavuşacağı güne kadar ona gadab eder”
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bu hadiste ifade edilen yasağın bir çerçevesi olmadığı için bütün konuşmalara şâmil olduğunu söyleyebiliriz. Hatta bir başka hadis, fitne sırasında başvurulması gereken tedbirlerden biri olarak sükûtu yani “konuşmama”yı tavsiye etmektedir. Yine Resulullah bir keresinde “Ya hayır konuş yada sus” derken
bir diğer seferinde de: “Emr-i bil-maruf ve nehy-i anil-münker ile zikrullah dışındaki bütün sözlerinin, kişinin lehinde değil aleyhinde olduğuna dikkat çeker.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Burada hassaten, asıl konumuz olan iktisadî kriz, deprem, fitne ve benzeri meselelerde uluorta konuşmalara çok dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekmek istiyoruz. Çünkü “kalbin tercümanı” durumunda olan sözümüz ve tavrımız, Kuran tarafından açık ve kesin bir üslupla belirtilen şu düstura ters düşebilir: “Allah ve Resûlünün beyanını olduğu gibi kabul etmek”. Bir müminin, olmazsa olmaz diye ifade edebileceğimiz temel vasfı “Allah ve Resulüne” itiraz etmemek, onlara muhalif düşmemektir. Çünkü doğrunun, gerçeğin ve hakikatin kaynağı onlardır. Bu hususu teyit eden sadece üç kısa ayetin mealini kaydediyoruz:
“Rabbine yemin olsun ki, onlar, aralarında çıkan ihtilafta seni hakem tayin edip, sonra da senin verdiğin hükme, içlerinde bir rahatsızlık hissetmeden tam bir teslimiyetle razı olmadıkça onlar mümin olamazlar”
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
“Allah ve Resûlü, müminleri ilgilendiren işlerden bir şey hususunda bir hükümde bulunduğu zaman, ne erkek ne de kadın hiçbir müminin, o meselede (bir başka hükmü tercih etmek) muhayyerliği yoktur. (Kim bu hükme uymayarak) Allah ve Resulüne âsi olursa, mutlaka, pek açık bir sapıklığa düşmüş olur” .

Üçüncü ayet, hem daha açık hem de daha kesin muhtevasıyla imanda sağlamlık arayan kalpleri “yanlış”a düşme endişesinden ürpertip teyakkuza sevk edecek mahiyettedir: “Aralarında hükmetmek üzere Allah ve Resûlüne (uymaya) çağrıldıkları zaman müminlerin sözleri “işittik ve itaat ettik” demekten ibâret olmalıdır. İşte gerçek mümin bunlardır”

. Söz ve tavırlarımızda böylesi bir hassasiyet ve itinaya yer vermediğimiz takdirde, yine Kuranın ifadesiyle “Kendi hevamızı (yani bir kısım arzu ve kaprislerimizi) kendimize ilah (tanrı) kılmak” gibi ciddi bir şirke düşme tehlikesiyle baş başa kalabiliyoruz.
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Teşekkürler değerli kardeşim...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,422
Tepki puanı
7,773
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
29
Abim Sana kurban olayım Abicğim Sen Allaha uydun çok teşşekür ederim Helal olsun İnşAllah Sevabın 1000 kat artsın :)
 

melek4545

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
3,460
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
31
Konum
İstanbul
…Skeçler…

Güzel Gören Güzel Düşünür


HULUSİ: Allah´ım bu ne sıkıcı bir hayat böyle! Her günüm adeta zehir, her akşamım cehennem gibi geçiyor. Ben artık dayanamayacağım. Bunca yıl çalışıp didindim, elde avuçta bir şey yok. Hala yamalı elbiselerle dolaşıyorum. Çorabımın ucu delik, gömleğimin düğmeleri yok. Allah´ım ölmek istiyorum artık!
CEVDET: Hayırlı sabahlar amca!
HULUSİ: Böyle hayırlı sabah mı olur be adam?
CEVDET: Niye, hayrola ne oldu? Canını sıkan olay nedir?
HULUSİ: Şu kılığıma kıyafetime bir bak. Dilenci gibiyim. Fakirlik beni kahrediyor. Çoraplarım bile yamalı, delik deşik
CEVDET: Üzüldüğün şeye bak! Haline şükretsene yahu. Bak benim ayaklarıma, çorapları bırak, ayaklarımda ayakkabım bile yok. Ama senin gibi halimden şikayetçi değilim.
HULUSİ: Peki niye mutlusun?
CEVDET: Ben halime şükrederim.
HULUSİ: Şükredecek neyin var ki, baksana bir ayakkabın bile yok.
CEVDET: Bak beyim şu gelen adamı görüyormusun? O benim kardeşimdir. Bak onun ayakkabıları değil, ayakkabı giyecek ayakları bile yok. En azından benim ayaklarım var. Ya ben de onun gibi olsaydım. Bu yüzden Allah´a şükrediyorum. Çünkü kardeşim gibi sürünerek yaşamıyorum.
ŞEHMUZ: Merhaba Abi!
CEVDET: Merhaba kardeşim. Hoş geldin.
ŞEHMUZ: Hoşbulduk abi. Ne o, arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?
HULUSİ: Şeey ben Hulusi. Duvar ustasıyım.
ŞEHMUZ: Memnun oldum. Ben Şehmuz. Ben de şu gördüğün tartı aletiyle geçinip gidiyorum işte.
Kazancım az-maz ama buna da şükür. Kimseye muhtaç olmadan yaşamam için yetiyor.
HULUSİ: Halinden memnun musun yani?
ŞEHMUZ: Niye memnun olmayacakmışım ki? Bak elim, kolum tutuyor. Ayaklarımdan başka bir eksiğim yok ki. Gerçi ayaklarım da olsaydı daha iyi olurdu ama, ne yaparsın işte kader. Trafik kazasında kaybettim onları. Yaşadığıma şükrediyorum.
HULUSİ: Yahu hala şükredecek neyin kalmış ki.
ŞEHMUZ: Aaa, öyle deme. İnsan şükretmek için hep daha aşağıdakilere bakmalı. Bak, bak, bak. Bizim Cemal de geliyor. Kör Cemal derler ona. Gözlerini daha 6 yaşındayken kaybetmiş. Anlıyacağm dünyası kapkaranlık. En azından benim dünyam aydınlık. Ya onun yerinde olsaydım.
HULUSİ: Pes doğrusu!
ŞEHMUZ: Heey Cemal, bu taraftayız! Direğe dikkat et. Gel, gel de seni yeni arkadaşla tanıştırayım.
CEMAL: Merhaba.
HULUSİ: Hoşgeldiniz, ben Hulusi.
CEMAL: Ben de Cemal. Kör Cemal derler bana. Üzülürüm öyle demelerine ama ne yaparsın, körüz işte. Adamlar haklı. Ama ben mi seçtim ki kör olmayı? Ben de istemez miydim dünyayı doyasıya seyretmeyi. Kuşları, böcekleri, insanları izlemeyi. Kimbilir şuradaki çiçekler ne kadar güzeldir. Öyle değil mi?
HULUSİ: Eee, evet gerçekten o çiçekler çok güzel ama nasıl farkettiniz o çiçekleri.?
CEMAL: İnsan sadece gözleriyle görmez dünyayı Hulusi bey. İşte ben bunun için halime şükrediyorum ya. Dokunabiliyorum, tadabiliyorum ve en önemlisi koku alabiliyorum. Orada çiçek olduğunu kokusundan anladım. Sahi sen farketmemiş miydin onları?
HULUSİ: Şeey, yani siz deyince farkına vardım tabi.
CEMAL: Yazık, çok yazık. Oysa Allah o güzelliği sizin gözleriniz için yaratmıştır. Siz gözleriniz sapasağlam olmasına rağmen farkedemiyorsanız hayattan nasıl lezzet alıyorsunuz peki?
HULUSİ: Be, be, ben evet ben mutsuz biriyim. En azından az öncesine kadar mutsuz biriydim. Mutsuz oluşumun sebebini fakirlik sanıyordum, oysa mutsuzluğumun sebebi kör olmammış.

CEMAL: Bakın beyefendi, kimse görmeyi bilmeyen kadar kör olamaz. Doğru, benim gözlerim görmez ama mantığımın gözleri çok keskindir. Asla, keskin sirke olup da küpüme zarar vermem. Ve halime şükrederim.
HULUSİ: Sen de mi haline şükrediyorsun, niye?
CEMAL: Niyesi var mı? Ya yatalak hasta olsaydım. Felçli olsaydım. Yoo, öyle bile olsam mutlu olmak için bir sebep bulurdum. Şimdi halime bir kere daha şükrediyorum. Çünkü ya sizin gibi olsaydım. O zaman benim halim ne olurdu? Bakar kör ve mutsuz biri.
CEVDET: Hulusi Bey, siz ağlıyorsunuz!
HULUSİ: Evet dostlarım, ağlıyorum. Bırakın ağlıyayım. Taşlaşmış kalbimin hamuru göz yaşlarımla yıkanıp yumuşar belki. Sizler bana mutluluğu öğrettiniz. Ne olur aranıza beni de alın.
ŞEHMUZ: O nasıl söz Hulusi Bey, biz kimiz ki seni de aramıza alalım?
CEMAL: Evet, biz üç garibanız sadece. Hergün bu parka gelir, bu banka oturur sohbet ederiz. Bundan sonra sen de gel. Daha mutlu oluruz.
HULUSİ: Evet dostlarım, daha mutlu oluruz, bizden daha mutlusu da olmaz hatta. Sizleri çok seviyorum.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt