Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurdular:
"-Ölümü çok düşünen ve ona karşı hazırlığını tamamlamakla meşgul olan kimsedir. İşte onlar zekî insanlardır..."
Nefsine mağlûb gâfil insanların dünyâlık evleri, âdetâ yaşayan ölülerin âile kabristanıdır. Düşünmezler ki ölüm, ne gecinden ne de erkeninden gelir. Ancak ve ancak vaktinde gelir.
Ölümden kaçmak isteyenlere Kur'ân-ı Kerîm şöyle buyurur:
"(Ey Rasûlüm!) De ki: Kaçmakta olduğunuz ölüm size erişecek; sonra da görünür ve görünmezi bilen Allâh'ın huzûruna çıkarılacaksınız! Ne yaptınız ise, size bildirilecektir." (el-Cum'a 8)
İnsan, kendi zâtî varlığı ile birlikte bütün bir kâinâtın yaradılış hikmetine ulaşamaz ise, süfliyyat onu yutar. Dünyâya geliş ve dünyâdan gidiş idrâk ve tefekkürüne vâkıf olamayan insan, kendi varlığının hakîkatinden bile gâfil demektir!. İnsan, hikmetsiz bir mâcerânın tesâdüfü değildir...
Bu gerçeğe ulaşan mü'minler için ölüm, beşerî nasîblerin en büyüğü olan ilâhî vuslatın ilk merhalesidir.
(Osman Nuri Topbaş Efendiden Alıntı)