İşkence mevzuunda verdiğim bu inceliğe dikkat ediyorsanız, –ne kadar açık konuşuyorum–, eğer kanun maddesinde “işkence yapılır” derse, hiç kimse “işkence hukuka aykırıdır!” filân diyemez, hukuka uygundur... O zaman mesele şuraya varır: Acaba bu hukuk iyi bir hukuk mudur?.. Mevzuların nereye kıvrıldığına dikkat ediyor musunuz?.. “Acaba bu hukuk iyi bir hukuk mudur?”... Bunu sorunca şöyle bir tesbit çıkıyor karşımıza: Hukukla-vakıa, metinle-ruh, mevzuatla-tatbikat arasındaki fark, bugün bütün dünyada genişlemektedir... Dünyada birçok anayasa tamamen göstermeliktir; ve tarif ettikleri rejimin, memlekette olanla hiçbir alâkası yoktur, anayasa adeta mevcut rejimi gizleyen bir paravanadır... Burada da dava şuraya geliyor; bugün dünyanın hiçbir yerinde anayasalar vakıaya uygun değil... Bunun sebebi de nihayetinde, –mantığını yürüttüğümüz zaman–, “Mutlak Fikrin Gerekliliği” davasına çıkar... İzâh edebiliyor muyum?.. El yordamıyla hukuk olmaz!.. Bir zamanlar belirttikleri gibi, Roma Hukuku materyalist dünya görüşüne hizmet eder; bundan dolayı Almanlar, Almanlara has bir genel hukuk geliştirilmesini istemişlerdir... Bugün dünyadaki hukuksuzluk, hukukun tabiî yapısı içinde mevcut; bunu haber vereyim! Bunun tabiî izâhı şudur: İşi nihayetine yürüttüğünüz zaman görülecektir ki, ahlâk oluşmuyor... Hukuk ahlâkın pıhtılaştırılması ise, müeyyidelere bağlanması hadisesi ise, ahlâk oluşmuyor; ahlâkın oluşmadığı yerde, hukukun oluşmaması gayet tabiî birşey... Ahlâkın oluşmaması da, insanların, eşya ve hâdiseler karşısında ruhun “nasıl” tavrını temsil edici hâkimiyetlerini yitirmiş olmasıdır... Netice, “Mutlak Fikrin Gerekliliği” davasına gider dayanır. Biz, işkenceye karşı olma naraları atanlara da burada hitab etme durumundayız: Bugün işkenceye karşı çıkarken eğer bunun hukuka aykırı olduğundan dolayı karşı çıkıyorsanız, haber verelim ki, biz doğrudan doğruya mevcut hukuka karşıyız... Bütün mevcut hukuklara!.. Biz “hangi hukuk?” sorusunun da cevabını bilenleriz!.. Öyle değil mi?.. Siz de bu düşünceye mensupsunuz zaten.