Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Fâsık (2 Kullanıcı)

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Fâsık: bulunduğu yerden zarar vermek için ayrılan demektir.

Fâsık lügatte itaatten çıkan demektir. Nitekim bunun için deliğinden çıkan fareye de fuveysıka denmiştir. Fâsık büyük günahları işleyerek Allah’a itaatten çıkan kişi demektir.
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bakara sûresinin anlattığına göre fısk şu anlamlara gelmektedir:
Allah’la yaptıkları anlaşmayı bozmak.
Allah’la anlaşma metinlerini imzaladıktan sonra bozmak, bozmaya çalışmak. Yâni Allah’la anlaşma yapıyorlar: Ya Rabbi
ben senin kulunum,
sen benim Rabbimsin,
sadece senin dediğini yapacağım!
Senden başkasının dediklerine gitmeyeceğim!
Sen ne istersen tamam!
Benim hayatıma sadece sen program çizeceksin !
Ben de bu anlaşmaya sâdık kalacağıma ve karşılığında cennet bulacağıma inanarak söz veriyorum ya Rabbi !değilse cehennem konusunun farkındayım! diyerek Allah’a söz veriyor adam, ondan sonra da nakzediyor.
Antlaşma konusuna aykırı hareket ediyor.Evet demek ki fâsıkın birinci sıfatı Allah’la ahdini bozmakmış. Bu ahdi şöyle de anlamaya çalışmışlar.
2- Emirlerine itaat, nehiylerinden kaçınmak hususunda Allah'ın kitaplarında açıkladığı konulara ait ahitlerini bozmak demektir bu.
Allah’ın dediklerini yapmamak, demediklerini, haram kıldıklarını yapmak gibi.
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
s a eline sağlık kardeşim .güzel bir paylaşım lakin hiçbir kimse allah ile antlaşma yapamaz.yanlızca ona kulluk yapabilir şayet onuda yapabilirse ne mutlu ona bir insan cennete gideceğini asla bilemez heleki antlaşma karşılığında her şeyi allah bilir..selametle...
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
birde allahın kimseyle antlaşma yapmasına gerek yoktur .zaten insan oğlunu yaratan allah değilmidir.neden allah yarattığı insan ile antlaşma yapsınki....
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Sen şimdi namaz kılarken ALLAH(C.C.) la ANLAŞMA yapmadığınımı söylüyosun yani...?
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
kardeşim allah ile nasıl antlaşma yapabilirsinki onun sana ihtiyacı olamaz .ama senin ona ihtiyacın var anca kendine söz verebilirsin ve namaza başlarkende allah rızası için diyerek niyete başlarsın ne diyorum niyet deyilmi demekki biz insanoğlu onun rızası ile yani onun kabuletmesi dileği ile namaza dururuz yani rabbimiz bileceği bir şeydir senin kıldığın namazın kabul olması .onun için sen namaza dururken asla allah ile antlaşma yapamazsın.
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
birde Allahın Kimseyle Antlaşma Yapmasına Gerek Yoktur .zaten Insan Oğlunu Yaratan Allah Değilmidir.neden Allah Yarattığı Insan Ile Antlaşma Yapsınki....



La Ilahe Illallah Muhammeden Resurullah

ALLAH bu SÖZLE CENNETE GİDİLİR DEMİŞTİR.

BUNU SÖYLEMEK DEMEK BİR ANLAŞMA YAPMAK DEMEK DEĞİLMİDİR YANİ..
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
önce antlaşma ne dir onu açalım.

her iki tarafın birbirlerinden bazı istekleri nin kabul olması karşılıklı olarak değilmi.

peki sen nasıl olurda allah ile antlaşmaya durabilirsinki yani onunla pazarlıkmı yapacaksın .

yani senin deyiminle.
madde 1:ben namazımı kılarım ama sen bana cenneti vereceksin

aman aman haşa rabbim sen bizi affet bunu yazmamız bile şirke girerki sen bizi koru yarabbi.bilmem biraz olsun anlatabildimmi kardeşim...
 

ahit25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Haz 2008
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
birde allahın kimseyle antlaşma yapmasına gerek yoktur .zaten insan oğlunu yaratan allah değilmidir.neden allah yarattığı insan ile antlaşma yapsınki....

s.a. mustafa kardeşimizin dediğine katılıyorum
neden Allah bizle anlaşma yapsın ki
bu konuda biraz daha açıklayıcı olurmusun
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
bak kardeşim asla insan oğlu böyle bir şeyi yapamaz .anca ve anca allaha kulluk yapabilir yani onun emrettiğini yapmak yasakladığı şerlerdende uzak olmaktır işte insan oğlu anca bu şekilde yaşar.ve cennete veya cehenneme kimin gideceğinide yine o rabbimiz bilir...
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
La Ilahe Illallah Muhammeden Resurullah

ALLAH bu SÖZLE CENNETE GİDİLİR DEMİŞTİR.

BUNU SÖYLEMEK DEMEK BİR ANLAŞMA YAPMAK DEMEK DEĞİLMİDİR YANİ..

değildir kardeşim .allah bunu biz insan oğluna doğruyu bulmak ve ona kulluğumuzu daha kolay yapabilmemiz için yol gösterici olarak bize kuranı kerimi vermiştir.ama sen ister uyarsın ister uymassın o senin bileceğin bir şeydir .ama ben derimki rabbimizin her söylediğini kendine bir yol olarak gör ve rabbimizin bizden istediği şekilde kul olmaya gayret gösterelim..


bak gördünmü ne kadar güzel bir haber değilmi sana cennetin bir yolunuda bu şekilde gösteriyor.
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
SEVİLİ KARDEDŞLERİM ANLAŞILMAYACAK Bİ ŞEY YOK..

BEN HAŞA ALLAH(C.C.) ANLAŞAMAYA İHTİYACI VAR FALAN DEMEDİM.

ALLAH RAHMAN SIFATININ TECELLİSİ OLARAK KURAN 'I KERİMİ MÜSLÜMANLAR
İÇİN BİR ANLAŞMA. BİR AHİTLEŞME BİR SÖZ ALMA ŞEKLİNDE VAHYETMİŞTİR

BAKARA SURESİ İLK 5 AYET
Dünyada herkesi, ahirette sadece mü’minleri rahmetine alan Allah adına.



/ 1 Elif, Lâm, Mîm.


2 Anlattığı konularda hiçbir şüpheye yer bırakmayan bu kitap; yolunu Allah’ın kitabıyla bulmak isteyenlere cennet yolunu gösterir.


3 Onlar ki, akıl ve duyularla değil ancak vahiyle, bilinen gerçeklerin varlığına inanırlar ve hayatlarını düzenleyen namazlarına dikkatli ve devamlıdırlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah rızasını kazanmak için başkalarına harcarlar.


4 Ve onlar ki, sana ve senden önce indirilene de inanırlar. Onlar öteki dünyanın varlığından da kesin bir bilgiyle emindirler.



5 İşte Rablerinin gösterdiği cennet yolunda yürüyen ve gerçek mutluluğa erecek kimseler de onlardır.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm.
Allah c.c ile kullar antlaşma yapabilirler.. Buna en ezeli ve en büyük kanıt da KALU BELA'DA Allah'a verdiğimiz sözdür..Kur'an'ın birçok yerinde de Rabbimiz c.c bizleri belli şartları yaşadığımız takdirde cennetle ödüllendirmektedir.. O antlaşmanın dışında kalanlar rahmetten nasiplerini alamazlar..Zira Allah c.c karşılıksız nimetler vermemiştir bizlere..Her birinden sorulacak olmamız bile, kulluğumuzun bir antlaşmasıdır.. Konuya acizane bir katkısı olması açısından kaynaklı bir yazı paylaşmak istiyorum..Açıklayıcı olur inşallahü Teala..Haklarınızı helal ediniz..Selam ve dua ile.
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
SEVİLİ KARDEDŞLERİM ANLAŞILMAYACAK Bİ ŞEY YOK..

BEN HAŞA ALLAH(C.C.) ANLAŞAMAYA İHTİYACI VAR FALAN DEMEDİM.

ALLAH RAHMAN SIFATININ TECELLİSİ OLARAK KURAN 'I KERİMİ MÜSLÜMANLAR
İÇİN BİR ANLAŞMA. BİR AHİTLEŞME BİR SÖZ ALMA ŞEKLİNDE VAHYETMİŞTİR

BAKARA SURESİ İLK 5 AYET
Dünyada herkesi, ahirette sadece mü’minleri rahmetine alan Allah adına.



/ 1 Elif, Lâm, Mîm.


2 Anlattığı konularda hiçbir şüpheye yer bırakmayan bu kitap; yolunu Allah’ın kitabıyla bulmak isteyenlere cennet yolunu gösterir.


3 Onlar ki, akıl ve duyularla değil ancak vahiyle, bilinen gerçeklerin varlığına inanırlar ve hayatlarını düzenleyen namazlarına dikkatli ve devamlıdırlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah rızasını kazanmak için başkalarına harcarlar.


4 Ve onlar ki, sana ve senden önce indirilene de inanırlar. Onlar öteki dünyanın varlığından da kesin bir bilgiyle emindirler.


5 İşte Rablerinin gösterdiği cennet yolunda yürüyen ve gerçek mutluluğa erecek kimseler de onlardır.

bak kardeşim yine hala anlaşmadan söz ediyorsun .allah kuranı kerimi senin dediğin şekil de anlaşma bir söz alma için göndermedi .

kuranı kerimi insanlara uymaları için onlara doğru yolu bulmaları için insanlarla anlaşma yapmak için göndermedi .

önce bunu iyice öğrenmen gerek senin kitabın kuranı kerimdir ona uyman gerekir onun emirlerine göre yaşaman gerekir .peki şimdi senin anlaşman ne oldu..hala da anlayamadın sen .belkide sizler böyle düşünenlerden olabilirsiniz .o zaman sözüm yok siz bilirsiniz....ama yinede derimki bu konuları bilmeden yazmayın önce öğrenmeniz gerekir .....
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
2. Kur’ân’da Ahit Kelimesiyle Eş Anlamlı Olarak Kullanılan Terimler

Kur’ân’da ahit kelimesiyle çok yakın anlama sahip başka terimler de mevcuttur: Mîsâk, yemin, akt, zimmet ve ill.

a) Mîsâk: Bu sözcük, Kur’ân’da 25 yerde geçer.[5] Mîsâk, güvenmek ve inanmak anlamındaki “sika” kökünden türemiş bir isimdir. Terim olarak ise, “yeminle pekiştirilerek verilen söz” anlamında olup ahitten daha kuvvetlidir.[1][vi][6] Kur’ân, bu kavramla, Allah’la kulları arasındaki antlaşmayı anlatır. Mîsâk kavramı, ahit sözcüğü ile içiçe girmiş bulunduğundan, mîsâkla ilgili âyetleri, ahit bağlamı içerisinde işleyeceğimizi belirtmek isteriz.

b) Yemîn: Kur’ân’da çokça geçen bir kavram olup, “sağ el, âzâ, bereket, güzel mevki, güç, kuvvet, kasem, ant, mîsâk, yaralayıcı”[1][vii][7] gibi oldukça zengin anlama sahiptir. Terim olarak ise, kişinin bir haberi kuvvetlendirmek veya bir işi yapıp yapmamak hususundaki azim ve iddiaya güç vermek için Allah’a ant ya da boşama ve köle azadı gibi bir şeye bağlamak suretiyle akit etmesi anlamındadır. Fîrûzâbâdî (ö. 817/1428), yemin teriminin Kur’ân’da on anlamda kullanıldığını söyler.[8]

c) Akt: Çeşitli türevleriyle Kur’ân’da 7 yerde geçen[1][ix][9] bu kavram, “bağlamak, düğümlemek, bir şeyi diğerine sağlamca tutturmak, sağlamlaştırılmış sözleşme, ipi bağlamak, alış-verişi bitirmek, taahhütte bulunmak”gibi anlamlara gelir. Bu sözlük anlamı aynı zamanda terim anlamını da içerir. Çoğul formu “ukûd”dur.[10] “Ey imân edenler! Antlaşmaları yerine getirin...”[11] âyetindeki “evfû bi’l-ukûd” ifadesini Zemahşerî (ö. 538/1144) “verilen sağlam söz, ahit” şeklinde yorumlar.[12]

d) İll ve zimmet: Bu terimler, iki âyette birlikte kullanılmaktadır.[13] İll ve zimmet sözcükleri “ahd, yakınlık, yemin, antlaşma, ittifak, eman, hak, hurmet”[14] gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise, “bir sözleşmeden ya da kan bağından doğan ve her iki tarafı birbirini koruma yükümlülüğü altına sokan bir bağlanmayı” ifade etmektedirler.[15] Sözcüklerin geçtiği âyetlerde “ant ve antlaşma” anl----- gelmektedir.[16]

3. Allah-İnsan İlişkisinde Ahit

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah ile insan arasında birçok ahdin gerçekleştiğini, bunlardan bazısının genel bir kısmının da özel ahitler olduğunu ilgili âyet ve âyet pasajlarından öğrenmekteyiz. Genel ahitle, Allah’ın belirli bir toplulukla değil, bütün insanlıkla yaptığı antlaşmayı kastetmekteyiz. Özel ahite gelince, Allah’ın peygamberlerle ve Ehl-i Kitap’la yaptığı ahittir.

a) Genel Ahit: Allah’ın insanları yaratırken aldığı genel ahit şu âyette ifadesini bulmaktadır: “Kıyamet günü: ‘Bizim bundan haberimiz yoktu’ veya ‘Daha önce babalarımız ortak koşmuşlardı, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik, (hakkı) batıl sayanların yaptıklarından ötürü bizi yok mu edeceksin?’ demeyesiniz diye, Rabbin Ademoğullarının bellerinden soylarını alıp onları kendilerine tanık tutmuş ve: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ (demişti). Onlar da: ‘Evet (biz buna) tanığız’ demişlerdi. (Hakka) dönsünler diye âyetleri böyle açık açık anlatıyoruz.”.[17]

Bu âyetin yorumunda temelde iki görüş ileri sürülür. Birincisi, halk dilinde “kâlû belâ’dan beri müslümanım” şeklinde kullanılan ve daha sonraları Elest Bezmi veya Bezm-i Elest şeklinde formüle edilen bu olay bizzat ayniyle gerçekleşmiştir. Diğer bir ifadeyle, âyetin zahirî manası ve mîsâk ile ilgili rivâyetlerin delâletine göre [18] Allah, bütün insan neslini Adem’in sırtından çıkararak söz almıştır. Bu olay, Hz. Adem’in yaratılışı esnasında olmuştur. Allah, başlangıçtan kıyamete kadar doğacak olan bütün insanları bir kerede ve bir yerde toplamış, akletme yetkilerini kendilerine vererek Allah’ın huzurunda O’nun kendilerinin Rabbi olduğunu itiraf etmelerini istemiştir.[19] Ancak bu yorumun Platoncu felsefenin ruh-beden ayırımına dayandığını söyleyebiliriz.[20] Çünkü, Kun’ân’a dayanarak ruh-beden ayırımı yapmak pek mümkün gözükmemektedir. Ayrıca, âyet dikkatlice incelenecek olursa, insanların ruhları alınıp ta onlara hitap edilmediği, bellerinden soyları alınıp, onlara hitap edildiği açıkça görülmektedir.Diğer görüşe göre ise, bu âyet gerçekleşmiş bir olayı değil, temsilî/sembolik bir anlatım tarzıdır. Diğer bir ifadeyle, Allah, insan nesillerinin, atalarının bellerinden alındığını, bundan sonra insanların fıtratına Allah’ı tanıma duygusunun yerleştirildiğini, insanın fıtratından[1][xxi][21] gelen bu duygu ve sezgi ile Allah’ın varlığını ve birliğini kabul ve itiraf ettiğini anlatmaktadır. Buna göre, her insanda Allah inancı vardır.[22] Hz. Peygamber’in “her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar” [23] hadisi de bu inancın insanın doğasında olduğunu gösterir. [24] Bu olayın temsilî bir tarzda anlatıldığı hususu Kur’ân’a aykırı bir durum olmadığı gibi, aksine Kur’ân’da sık sık görüldüğü üzere, Allah’ın “konuşması, söylemesi ya da sorması” insanın da “cevap vermesi” gerçekte Allah’ın yaratıcılığını ve insanın da buna ontolojik cevabını, tepkisini dile getirmek için kullanılan temsilî ifadedir.

Aslında bu âyette, her insanın yaratılışı sırasında böyle bir ahdin söz konusu olduğu bildirilmektedir. Ayetteki “Adem oğullarının bellerinden” ifadesindeki çoğul formları bunu göstermekte olup, yaratma eyleminin tekerrür ettiğini bildirmektedir. Zira Hz. Adem’in bizzat kendisinden bahsedilmemektedir.[25]

Bu âyet pasajının vermek istediği mesaj şu olabilir: İnsanoğlu Allah’ın varlığını ve birliğini bilme, kısaca, tevhidî bir inanca sahip olabilme ve en temel ahlâkî gerçekleri görebilme yetisine sahiptir. Allah insana bu yetiyi yaratılıştan vermiştir. Dolayısıyla, peygamberlerle karşılaşmasa da, her insan imtihanın konusu olan en temel hakikatleri aklı ve vicdanıyla görebilecek donanıma sahiptir ve bunlardan âhirette hesaba çekilecektir.

Sonuç olarak, Allah’ın insanlardan aldığı bu mîsâk, insanın kendisine yaratılıştan verilen aklî ve fıtrî nimetleri Allah’ın istediği şekilde kullanması yolundaki ahlakî sorumluluğuna işaret etmektedir. Ayrıca bu ifadenin herhangi bir şekilde açıklanmaması, insanın hem bilinçli tecrübe yoluyla hem de içgüdüsel olarak bunu algılayabileceğini gösterir.[26]

Kur’ân’da geçen genel ahitlerden biri de insanoğlunun yaratıcısını bilmesi ve ona yönelip ibadet etmesidir: “Ey Adem oğulları! Ben sizinle, Şeytan’a tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır. Ve bana kulluk edin, bu dosdoğru yoldur diye sözleşmedim mi?”.[27]

Bu âyet, kıyamet günü Allah ile insan oğlu arasında olacak olan bir diyalogdan bahsetmektedir. Çünkü bu âyetin öncesinde “Ey suçlular, siz bugün şöyle ayrılın!”[1][xxviii][28] buyrulmaktadır. Allah Teâlâ, insanoğlunun kendisini Rabb olarak kabul ettiği halde Allah’a verdikleri söze sadık kalmadıklarını ve insanoğlunun apaçık düşmanı olan şeytanın yolundan gittiklerini yüzlerine vuracaktır. Bu ifade, genel insan cinsine özgü olup, onun bütün fertlerinin mutlaka böyle olduğu anl----- gelmez. “Şeytana tapma” ifadesi, dolaylı olarak Allah’tan başka varlıklara tanrısal vasıflar yakıştırmaktaki akıl dışı davranışın, Allah’a karşı benimsenen bütün akıl dışı ve nankörce tutum ve davranışların sembolü olarak, Yaratıcı’sına baş kaldıran Şeytan’a tapınmakla aynı anlama geldiği belirtiliyor.[29]

Râğıb Isfehânî (ö. 502/1108), yukarıdaki âyettten de hareketle Allah’ın ahdinin şu üç şekilde olabileceğini söyler: a) Yaratılışta akıllarımıza yerleştirmekle b) Kitap ve peygamberler aracılığı ile bize emretmekle c) Dinin aslında olmadığı halde kendi üzerimize gerekli kıldığımız bir şeyle (Adaklar gibi). [30]

Kur’ân’da genel ahitler bağlamında değerlendirebileceğimiz bir başka husus ta, “emanet”in insan oğlu tarafından alınması, yüklenilmesidir. Allah Teâlâ, ilahi mesajında bu hususa ilişkin olarak şöyle buyurmaktadır: “Doğrusu, Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif etmişizdir de, onlar bunu yüklenmekten çekinmiş ve ondan korkup titremişlerdir. Onu insan yüklenmiştir. Gerçekten insan pek zâlim ve çok cahildir.”[31] Bu âyet hakkında çeşitli yorumlar yapılmış ve buradaki “emanet”e, “farzlar, namazları kılma, zekatı verme, ramazan orucunu tutma, haccetme, borcu ödeme, ölçü ve tartıyı tam yapma, ruhî ve bedenî yetenekler, akıl, sorumluluk, taat, mârifetullah, dinî vecibeler, uzuvlar” gibi anlamlar yüklenmiştir.[32] Taberî (ö. 310/922), âyetteki emanetin Allah’ın insanlara gönderdiği hak din, bu dinin yüklediği vecibe ve hükümler olduğunu ifade eden bir çok rivâyet naklettikten sonra âyetteki emanetle hem dinî vecibe ve yükümlülüklerin hem de insanlar arasındaki emanetlerin, daha açık ifadeyle, bütün emanet çeşitlerinin kastedildiğini belirten görüşün en isabetli yorum olduğunu ifade etmiştir.[33] Zemahşerî ve F. Râzî (ö. 606/1209) gibi bazı müfessirler buradaki emanetin “yükümlülük” (teklif) anl----- geldiği görüşündedirler. Çünkü onlara göre, birini yükümlü kılmak demek ondan kendi doğasına aykırı davranmasını istemek demektir. Ayette göklerin, yerin ve dağların kabul etmediği emanet budur. Zira insan dışındaki varlıklar yaratıldıkları amaç doğrultusunda hareket etmek durumundadırlar. Mesela, meleklerin ibadetleri bile bir yükümlülük sonucu olmayıp insandaki yeme-içme gibi kendi doğalarının bir gereğidir.[34]

KAYNAKLAR
[5] Bkz: Abdulbâkî, M. Fuâd, el-Mu’cemü’l-Müfehres, İstanbul 1984, s. 741.
[6] Râğıb, age., s. 804; Kurtubî, Abdullah Muhammed b. Ahmed, el-Camiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, Beyrut 1996, I, 171; Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetü’t-Tefâsîr, İstanbul, tsz., I, 44.
[7] Fîrûzâbâdî, age., V, 406.
[8] Fîrûzâbâdî, age., V, 409-410.
[9] Bkz: Abdülbaki, M. Fuad, Mu’cemü’l-Müfehres, İstanbul 1984, s. 468.
[10] İbn Manzûr, age., III, 296 vd.; Cevherî, age., II, 510-511.
[11] 5. Mâide 1.
[12] Zemahşerî, Mahmud b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki Ğavâmizi’t-Tenzîl, Baskı yeri ve tarihi yok, I, 600.
[13] Bkz: 9. Tövbe 8, 10.
[14] İbn Manzûr, age., XII, 221-222.
[15] Beydâvî, Abdullah b. Ömer, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl, Beyrut 1988, I, 396; Esed, Muhammed, Kur’ân Mesajı Meâl-Tefsîr, (çev: Cahit Koytak-Ahmet Ertürk), İstanbul 1996, I, 348-349.
[16] Bkz: Kurtubî, age., VIII, 51; Beydâvî, age., I, 396-397.
[17] 7. A’râf 172-174. Ayrıca bkz: 57. Hadîd 8.
[18] Bu rivâyetlerden bazısı için bkz: İbn Kesîr, İsmâil b. Ömer, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, İstanbul 1984, II, III, 501-506.
[19] Elmalılı, M. H. Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul 1979, IV, 2327-28; Mevdûdî, Ebu’l-Al’a, Tefhîmü’l-Kur’ân, (çev: Muhammed Han Kayanî ve arkadaşları), İstanbul 1991, II, 112-113.
[20] Daha geniş bilgi için bkz: Yar, Erkan, Ruh-Beden İlişkisi Açısından İnsanın Bütünlüğü Sorunu, Ankara 2000, s. 66.
[21] İnsanın özgün yaratılışı olan fıtratın geniş bir tahlili için bkz. Kılıç, Sadık, Fıtratın Dirilişi, İstanbul 1991, s. 13-30; Kılıç, Sadık, İslam’da Sembolik Dil, İstanbul 1995, s. 133-149.
[22] Zemahşerî, age., II, 176; Beydâvî, age., I, 367; İbn Kesîr, age., III, 500; Nesefî, Ebu’l-Berekât, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, İstanbul 1984, II, 85; Elmalılı, IV, 2323-28; Ateş, Süleyman, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsîri, İstanbul 1988, III, 413;
[23] Müslim b. Haccâc, Ebu’l-Hüseyin, Sahîhu Müslim, İstanbul, tsz, “Kader”, 25; Ahmed b. Hanbel, Müsned, İstanbul 1981, IV, 24.
[24] İman’ın epistemolojik akt’ın iki ucu olarak suje ve objenin birbirinin ürünü olmadığına ilişkin olarak bkz: Özcan, Hanifi, Epistemolojik Açıdan İman, İstanbul 1997, s. 23.
[25] İbn Kesîr, age., III, 506.
[26] Esed, age., I, 9-10 (dipnot: 19). Ayrıca bkz: Ateş, I, 124.
[27] 36. Yâsîn 60-61.
[28] 36. Yâsîn 59.
[29] Esed, age., II, 615.
[30] Râğıb, age., s. 523.
[31] 33. Ahzâb 72.
[32] Beydâvî, age., II, 254; Kurtubî, age., XIV, 162-163; Bursevî, İsmâil Hakkı, Tefsîru Ruhi’l-Beyân, İstanbul 1389, VII, 249 vd.; Alûsî, Şihâbuddîn Mahmud, Rûhu’l-Meânî, Beyrut 1994, XI, 276.
[33] Taberî, Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’ân, Beyrut 1992, X, 339-342.
[34] Zemahşerî, age., III, 564-565; Râzî, Fahruddîn, Mefâtîhu’l-Ğayb, (et-Tefsîru’l-Kebîr), Baskı yeri ve tarihi yok, XXV, 234-237; Nesefî, age., III, 315-316.
 

ahit25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Haz 2008
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Selamün Aleyküm.
Allah c.c ile kullar antlaşma yapabilirler.. Buna en ezeli ve en büyük kanıt da KALU BELA'DA Allah'a verdiğimiz sözdür..Kur'an'ın birçok yerinde de Rabbimiz c.c bizleri belli şartları yaşadığımız takdirde cennetle ödüllendirmektedir.. O antlaşmanın dışında kalanlar rahmetten nasiplerini alamazlar..Zira Allah c.c karşılıksız nimetler vermemiştir bizlere..Her birinden sorulacak olmamız bile, kulluğumuzun bir antlaşmasıdır.. Konuya acizane bir katkısı olması açısından kaynaklı bir yazı paylaşmak istiyorum..Açıklayıcı olur inşallahü Teala..Haklarınızı helal ediniz..Selam ve dua ile.

s.a. bu kalu bela hususunda bilgi verebilirmisin
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
peki kardeşim iyi yazdında sen anlaştın daha sonra caydın sen kaybettin peki allah ne kazandı haşa ama demeden duramadım .peki sen anlaşmaya uydun cenneti kazandın allah neyi kaybetti haşa .sizlerin anlaşma dediğiniz olay farklı siz anca allaha söz verebilir ve ona kulluk yapabilirsiniz.işte sizin anlaşma dediğiniz budur. haşa allahın anlaşma yapmaya ihtiyacımı vardırki siz bunu direttiniz...



sizler bu antlaşma yı bu şekilde açıklarsanız o zaman insanlar ararlar en kolay hangi anlaşmayla cennete gidilişyorsa hepsi o anlaşmayı yapmak için kuyruğa girerler ....şimdi zaten insanlar bahane arıyorlar kestirmeden nasıl cennete gideriz diye devam edin o düşüncelerde olan insanlara ışık olursunuz.....
 

osmanyusuf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ara 2007
Mesajlar
387
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konuyu bilen değerli kardeşim ALİYE Emegine sağlık..Bu kaDAR güzel yazılabilir..

bu bilmeyen değerli kardeşlerimiz umarım daha iyi anlamıştır...



EEE bilmememek değil öğrenmemek ayıp...


emeğine sağlık kardeşim
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
Konuyu bilen değerli kardeşim ALİYE Emegine sağlık..Bu kaDAR güzel yazılabilir..

bu bilmeyen değerli kardeşlerimiz umarım daha iyi anlamıştır...



EEE bilmememek değil öğrenmemek ayıp...


emeğine sağlık kardeşim


ahir zaman haberleri insanlar kuranı ve haşa allahı kendi çıkarlarına göre yorumlayacaklar .evet bunu bize kitabımız diyor zaten işte demek ahir zaman dayız artık.....
 

mustafa11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
3,063
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
Konum
istanbul-maltepe
Web Sitesi
www.mobilyaonarim.com
günümüz müslümanlığı işte bu olsa gerek evet ben artık korkar oldum .demek insanlar allah ile anlaşma yapabiliyor vaybe eee artık cennettede ön sıradan bilet almak için nasıl bir anlaşma var bunuda bir açıklarsanız sevinirim herkese faydası olur.kestirmeden gitmek için....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt