Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Fâsık (Günahkar) olmak... (2 Kullanıcı)

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum,


Allah'ın emirlerine aykırı davranan, günahkâr, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren kimseya fasık denir.

Arapça "Fe-Se-Ka" kökünden gelmekte olup ism-i fâil kalıbındandır.

Lügatta, çıkmak manasına gelir. Daha özel bir anlam ile "olgun hurmanın kabuğundan dışarı çıkmasına" denir. Istılahta ise, Allâh'a itâati terkedip O'na isyâna dalmaktır. Yani kısaca ilâhı emirlerin dışına çıkmaktır.

Biraz daha geniş anlamıyla büyük günâh işleyerek veya küçük günâhta ısrar ederek hak yoldan çıkan, dinin hükümlerine bağlanıp onları kabul ettikten sonra o hükümlerin tamamını ya da bir kısmını ihlâl eden anlamına gelmektedir (Fahrüddin er-Râzî, Tefsîru'l-Kebîr, II, 91; Râgıb el-İsfahânı, el-Müfredât, 572; Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I, 282).
Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de Kehf Sûresinin 50. âyetinde Allah'ın emrinden çıkarak O'na secde etmeyen şeytan için "Feseka an emri Rabbih: Şeytan Rabbinin emrinden çıktı" buyrulmaktadır. Genel olarak fıskı üç grupta toplamak mümkündür:

a. Günâhı çirkin olarak kabul etmekle beraber bazan günâh işlemek.

b. Yapılan bir günâhı ısrarla yapmak.

c. Günâhın çirkin olduğunu inkâr ederek bu günâhı işlemek; bu küfrü gerektiren bir durumdur; bu noktada kişinin iman ile, din ile ilişkisi kesilmiş olur (Elmalılı, a.g.e., I, 282).

Kur'an'da fısk genellikle küfür ile eşanlamda kullanılmıştır. Ancak bazı ayetlerde fısk mutlak anlamıyla zikredilmektedir. Meselâ hacc'da yapılan fısk (el-Bakara. 2/197) veya Allah'ın adı anılmaksızın boğazlanan hayvanları yemek (el-En 'âm, 6/12 1), yahut müslümanlara iftirâ edenlerin içine düştükleri fısk (en-Nûr, 24/4) gibi hususlar helâl görülmediği müddetçe sadece günâh işlenmiş kabul edilir. Ama bu durumlarda işlenen fısk ve yapılan iş helâl kabul edilirse küfrü gerektirir.

Bunların dışında genellikle Kur'an-ı Kerîm'de geçen fısk ve fâsıklar tâbiri küfür ile eşanlamlı olarak kullanılmıştır:

"Andolsun ki biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fâsıklardan başkası inkâr etmez" (el-Bakara, 2/99);
"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler fâsıkların tâ kendileridirler"(el-Mâide5/47);
"İşte Rab olmaya en lâyık olan Rabbinin şu sözü (azâbı) küfür ve inat içinde olan o fâsıklar için öyle sâbit olmuştur. Gerçekten onlar iman etmezler"(Yûnus, 10/33);

"Eğer Allah'a, Peygamberine ve ona indirilene iman ediyor olsalardı, onları (kâfir ve müşrikleri) veli edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fâsık (Allah'ın emrinden ve imandan çıkmış) kimselerdir'' (el-Mâide, 5/81).

Mu'tezile'ye göre fâsık, ne mümin ne de kâfirdir, ikisi arası bir durumdadır. Onların bu anlayışı aynı zamanda beş prensiplerinden birisini teşkil eder ve bu prensip "el-Menzile Beyne'l-Menzileteyn" olarak bilinir. Bunlara göre fâsık eğer tövbe ederse imana döner, yok eğer tövbe etmeden ölürse ebedî olarak cehennemde kalır. Burada şu hususa dikkat çekmek gerekir: Mu'tezilece ifade edilen bu "el-Menzile Beyne'l-Menzileteyn" anlayışı bu dünya içindir, yani o kişinin iman açısından bu dünyadaki durumunu ifade eder, yoksa bu anlayış ahirete atfedilerek o kişilerin cennet ile cehennem arasında bir yerde kalacakları anlamında değildir. Hâriciler ve ameli imanın esasından bir şart olarak görenlere göre ise, fâsıkın yukarıda sayılan her üç derecesi de küfür noktasındadır ve ebedî cehennemde kalacaklardır. Fısk ve fâsıklık bu derece kötü ve tehlikeli bir durum olunca insanlara düşen bu durumdan mümkün olduğu ölçüde kaçınmak, gerek diliyle ve gerekse fiiliyle mümkün olduğu ölçüde fıskdan uzak durmaktır. Günâhın büyüğünden olduğu gibi küçüğünden de kaçınmalı, bu küçüktür zarar vermez diyerek onun işlenmesinde ısrar edilmemelidir. Zira sözü geçtiği üzere küçük günâhta ısrar etmek de fıskın derecelerinden birisidir.

Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da, hiçbir kimseye fısk isnadıyla bir söz söylememek gerekir. Bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.)'in, "Hiçbir kişi başka bir kimseye fısk (sapıklık) isnadıyla 'ya fâsık ' diye söz atamaz, atmaya hakkı yoktur. Yine böyle küfür de isnad edemez. Şayet atar da attığı kimse atılan fıskın veya küfrün sahibi değilse bu sıfatlar muhakkak atan kimseye döner, fâsık veya kâfir olur'' (Sahîh-i Buhâri Muhtasar Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, XII, 137).
Bu hadis-i şerif aynı zamanda bir ahlâkı prensibi ortaya koymaktadır. Zira kişiyi ayıplamak, onun ayıbını teşhir etmek, hele hele böyle güzel olmayan bir şeyle ayıplamak ahlâki bir tavır olmadığı gibi isnad ettiği şey, o kişide mevcut değilse zikredilen lâfız gereğince kendisini de tehlikeye düşüren bir durumdur.
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
öncelikle Allah razı olsun konu hakkındakı bilgiler için...

anlamadığım nokta şurası oldu :"... ve ameli imanın esasından bir şart olarak görenlere göre ise, fâsıkın yukarıda sayılan her üç derecesi de küfür noktasındadır ve ebedî cehennemde kalacaklardır. " İmam Ebu Hanife sanırım ameli imandan saymamışdır... benim akidemde amel imandandır ve hiç bir yerde ameli imandan sayanların faıklar cehennemde ebedi kalacaklardır gibi bir söze rastlamadım...benim bildgim fasık gunahı nisbetinde cehennemde kalır sonra cennete girer... burasını anlayamadım bir az...

ve sonda şunu diyeyim ki, ne yazık ki, kardeşler bole konulara önem vermneyip, yok hikaye, yok şiir, yok dogum gunu kutlaması ve s gibi konulara önem gösteriyorlar...bu da uzuyor insanı..sonucta bilmedgimiz şeyleri bole azcık bilgi toplayıp araştırp ogrene biliriz...ama nedense herkes oyun eglence peşinde...üzülüyor insan..

salam aleykum
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
öncelikle Allah razı olsun konu hakkındakı bilgiler için...

anlamadığım nokta şurası oldu :"... ve ameli imanın esasından bir şart olarak görenlere göre ise, fâsıkın yukarıda sayılan her üç derecesi de küfür noktasındadır ve ebedî cehennemde kalacaklardır. " İmam Ebu Hanife sanırım ameli imandan saymamışdır... benim akidemde amel imandandır ve hiç bir yerde ameli imandan sayanların faıklar cehennemde ebedi kalacaklardır gibi bir söze rastlamadım...benim bildgim fasık gunahı nisbetinde cehennemde kalır sonra cennete girer... burasını anlayamadım bir az...

ve sonda şunu diyeyim ki, ne yazık ki, kardeşler bole konulara önem vermneyip, yok hikaye, yok şiir, yok dogum gunu kutlaması ve s gibi konulara önem gösteriyorlar...bu da uzuyor insanı..sonucta bilmedgimiz şeyleri bole azcık bilgi toplayıp araştırp ogrene biliriz...ama nedense herkes oyun eglence peşinde...üzülüyor insan..

salam aleykum



Ve aleykum selam kardeşim,


Dikkat ederseniz anlayamadığınız yer için,yazının başında şöyle yazar...

Hâriciler ve ameli imanın esasından bir şart olarak görenlere göre ise, fâsıkın yukarıda sayılan her üç derecesi de küfür noktasındadır ve ebedî cehennemde kalacaklardır.

Burada ebedi cehennemde kalacaklardır diyenlerin,hariciler ve mutezile gibi iman ile küfür arasında bir üçüncü halin yani fasıklığın olduğunu söyleyenlerin olduğunu belirtiyor...

Ehli sünnet inancına göre müslüman yani iman etmiş olan kişi ebedi cehennemde kalmayacaktır,ancak bu tip harici görüşler müslümanda olsa insanın iman ile amelini bir tutması gerektiğini,eğer emrolunduğu amellerini yerine getirmez ise cehenneme gireceğini ve cehenneme girenlerinde orada ebedi kalıcılar olduğunu beyan etmelerinden kaynaklanıyor...
İmam azam hazretleri buna karşıdır...
Ona göre müslüman cezası kadar yanar sonra cennete gider,çünkü hiç bir müslüman ebedi cehennemde kalıcı değildir...
Ancak fıskı yani günahı hakkında ileri derecelere varan alışkanlıklar göz önüne alınınca,insan günahını sık yapması sonucu bu günahları arık benimseyip,ne vicdan azabı duyuyor nede yaptığına bir son vermiyorsa yani kendine bir yaşam şekli olarak görüyorsa bu kişinin günahkarlığı artık haddini aşarak BELKİDE fısk işleyenlerin yukarıda belirtilen 3 gruptan cehennemde ebedi kalıcılar arasına gireceğini düşünmek gerekecektir,bu vesile ile fıska alışmamak ve bu durumlarla itham olmamak için kendimize dikkat etmekte fayda vardır,ve bütün günahları terk etmek en doğrusu olacaktır...
Zaten bir müslümana yakışanda bu olmalıdır...
Misal geçen gün faizli kredi ile ev almak konusunda bir kardeşimiz,kendisine fetva vermiş ve ben faiz ile para alanın değil verenin günahkar olduğunu ve haram işlediğini düşünüyorum bana göre faizli para almak haram değildir diyerek,kendi kendini büyük bir şer altına atmıştır,bu kişinin fıskın yani günahkarlığın kulağından azıcık tutsam birşey olmaz lafları kendisine fetva vermeye ve yanılmaya gitmesine sebep olmuştur,halbuki faizin bütün herkesi alan veren ayırmadan kapsadığını bilmekteyiz,bana göre haram olmaz demesi ise günahta aşırıya kaçması sonucu dilim varmıyor söylemeye FISK'ını hem açık etti hemde KÜFRE düşme tehlikesine girdi...

Bundan gayrı senin akidenin ne olduğunu bilmiyorum,ama herkes bilirki ehli sünnet inancına göre bir kimse küfrünü açık edecek bir amel işlemedikçe,yukarıda yazan sebeplerde de malum olduğu gibi devamlı tekrar eden günahlarında hatalı olduğunu bilip birgün terk edeceğine inandığı müddetçe sadece günahı kadar yanması gerektirir...

Senin akiden iman eden kişi haram bir iş yaparsa cehenneme girer ve orada ebedi kalır diyorsa bu ehli sünnet görüşü değildir,bir daha düşünmekte fayda vardır...
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Ve aleykum selam kardeşim,



Senin akiden iman eden kişi haram bir iş yaparsa cehenneme girer ve orada ebedi kalır diyorsa bu ehli sünnet görüşü değildir,bir daha düşünmekte fayda vardır...


estagfurllah...zaten ben bildirdim ya, bir kiçi bir fısk işlerse açıktan bir gunah ve haram olduguna inanırsa, bu işledigi günahlar nisbetinde azap görür ..ki bu da benim görüşüm degil, şuana kadar bundan farklı bir şey okumadım...

ama dediginiz gibi mesela faiz yemekle kişi ebedi cehennemlik olmaz...ama derse ki, faizi alan degil, veren günahkardır ve bu kardeşe durum detaylatıyla açıklanır mkardeş tevbe ederse Allah"a kalmış işi..ama yok benim kesin kanatim, faiz alan muslumandır ona helaldir derse...burda sizin dediginiz gibi haramı helal gördügü için...sonu zaten belli oldugu için yazmıyorum inşallah...

ve elhamdulillah ben Ehli sünnet vel cemaatim ve bu konuda ve bir çpk konuda sizden farklı düşünmüyorum...zaten yazımda da farklı düşündügümü belirten bir şey oldgunu göremedim...Allah dogrusunu bilir...
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
estagfurllah...zaten ben bildirdim ya, bir kiçi bir fısk işlerse açıktan bir gunah ve haram olduguna inanırsa, bu işledigi günahlar nisbetinde azap görür ..ki bu da benim görüşüm degil, şuana kadar bundan farklı bir şey okumadım...

ama dediginiz gibi mesela faiz yemekle kişi ebedi cehennemlik olmaz...ama derse ki, faizi alan degil, veren günahkardır ve bu kardeşe durum detaylatıyla açıklanır mkardeş tevbe ederse Allah"a kalmış işi..ama yok benim kesin kanatim, faiz alan muslumandır ona helaldir derse...burda sizin dediginiz gibi haramı helal gördügü için...sonu zaten belli oldugu için yazmıyorum inşallah...

ve elhamdulillah ben Ehli sünnet vel cemaatim ve bu konuda ve bir çpk konuda sizden farklı düşünmüyorum...zaten yazımda da farklı düşündügümü belirten bir şey oldgunu göremedim...Allah dogrusunu bilir...



Şimdi bakalım kardeşim,

Sen yukarıda dedinki İmamı azam ameli imandan saymamış,
İmamı azam hazretleri diyorki,Bir kişi işlediği günah fiilin haramlığını bilsede yine yapsa imanına zarar vermez Mesela;Namaz kılmamak,oruç tutmamak,malı varken zekat vermemek veya zina etmek,faiz almak vermek v.s,ancak haram olduğunu bildiği halde bu yaptığım iş haram değildir helaldir derse işte o kişi cehennemde ebedi kalıcıdır...
Çünkü şöyle bir hadisi şerif vardır...

Güzide sahabîden Ebu Zerr el-Gifârî (r.a.) anlatıyor: “Ben, bir keresinde Rasulullah (s.a.s.)'ı ziyarete gel*dim. O, üzerinde beyaz bir elbisesi olduğu halde uyuyor*du. (Döndüm) sonra yine geldim. Bu defa uyanmıştı.

Rasulullah: "Lâ ilahe illallah, deyip de sonra bu ikrar ve iman ü-zere vefat eden her kul, muhakkak cennete girecektir" bu*yurdu.

Ben: O kul, zina etse, hırsızlık yapsa da mı?, diye sor*dum.

O: "Zina etse, hırsızlık yapsa da girecektir" buyurdu.

Ben: Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?, diye tekrar sor*dum, O:

"Zina etse de, hırsızlık yapsa da", buyurdu.

Ben (üçüncü defa):

Zina etse, hırsızlık yapsa da mı?, diye sordum.

Rasulullah: "Evet, Ebu Zerr'in burnu toprakta sürünmesine rağ*men o kul, zina etse de, hırsızlık yapsa da (cennete gire*cektir)” buyurdu. ( Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Libâs, Bab 24, Hadis No: 44)


Bunun gibi bir çok hadisi şerif vardır,ALLAH Rasulu s.a.v iman ile amel konuları hakkında net konuşmuştur,iman eden günah işlese bile cennete girecektir...
Ancak hiç günah işlememek bir müslümana yakışan olacaktır,hatta günah kokusu olan şeyden hemen kaçmalıdır,acaba günahsız tarafından yada şeri olarak bana zarar vermeyecek tarafından nasıl faydalanırım diye zorda kalmadıkça bakınmayacaktır,günümüzde insanlar ne günah ne sevap biliyorlar,bu nedenle geçmişte yaşayanlar buna riayet edermişler...
Bizlerinde günah sevap ayıranlardan olmamız dualarımla...
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
ben sizi anladım ama Selef alimlerinin neredeyse tamamı ameli imandan saymıştır...zaten aye de var.. Kible mescidi aksadan Mescidi haram donunce sahabeler düşündüler bundan önce Mescidi Aksaya doğru namaz kılanların durumu ne olacak dige..ve ayet indi Allah sizin imanlarınızı boşa çıkarmaz...yani namaz (amel) iman kapsamına girdi...ama İmam Ebu hanfie )rahimehulla) Öle demiştir...delile dayanarak...bunu tartışacak ilme sahip degilim...zaten ordatda tarışlacak şey de yok ta..

benim anlamadığım..siz diyorsunuz ki, ebu zer hadisini yazarak, kişi işledigi gunahlar onun imanına zarar vermez...ve kişi imanı varsa mutlaka cennete girer...

şimdi benim aklıma soru geliyor..İman artar ve ya azalır mı?...ki Allah rasulu "lee ilehe illallah diyerek imanınızı tazeleyin buyuruyor"..demek ki, artip azaliyor iman..şimdi ben gunah ilşlemem nasil benim imanıma etki etmiyor bunu anlamadım...(amacım tartışma degil, ilminizdeen istifade etmek ve bir lşeyi bileceksem daha iyi bilmektri yalnış anlamayın sorularımı)

ve bir anlamadığım da, kişi günah işliyor mesela faiz, içki, zina ...İmanı varsa bunlar onu hiç azap gormeden mi cennete sokar...yoksa işledigi gunah nisbetinde cehennemde azap gordukten sonra mı cennete girer?... ki bence o hadisden anlaşılan odur...Tevhid kelimesini bilerek ve amelinde gosteren bir kimse, yani şirk koşmadan olen bir kimse, cennete girer..ve gunahları varsa bile, Allah dilerse bağışlar ve dilerse gunahları nisbetinde azap gordukten sonra cennete girer..siz de ole mi düşünuyorsunuz..yoksa imanı olduktan sonra ne gunah işlerse işlesin, zaten imanı varsa mutlaka cennete girecektir mi dige düşünuyorsunuz burasını anlayamadım.. ki oleyse bu apacik gunahlara kapı açak olur ki, bir kimse diliyle iman ettim der ve gunahlara dalar ve sen gunahı terk et dedigin zaman sana ne Allah rasulu sen cennete gireceksin dedi yeterki iman ettigini sole diyemez mi?...aydınlatırsanız sevinirim..
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
ben sizi anladım ama Selef alimlerinin neredeyse tamamı ameli imandan saymıştır...zaten aye de var.. Kible mescidi aksadan Mescidi haram donunce sahabeler düşündüler bundan önce Mescidi Aksaya doğru namaz kılanların durumu ne olacak dige..ve ayet indi Allah sizin imanlarınızı boşa çıkarmaz...yani namaz (amel) iman kapsamına girdi...ama İmam Ebu hanfie )rahimehulla) Öle demiştir...delile dayanarak...bunu tartışacak ilme sahip degilim...zaten ordatda tarışlacak şey de yok ta..

Esselamu aleykum,

Bu yazınızı,daha henüz yeni yazmıştınız ki gördüm,ama acilen çıkmam gerekti cevap yazamadım özür dilerim,nasip şimdi yazmakmış diyelim...
Ayeti kerimeleri veya hadisi şerifleri her alim az bir fark ile yorumlayabilir,bunlarda rahmet vardır,çünkü ALLAH Rasulu s.a.v ''Benim ümmetimin alimlerinin içtihatında rahmet vardır,doğruyu bulan iki,hatalı içtihad yapan bir rahmet ile ödüllenir...'' diye hatırladığım bir mübarek söz söylemiştirler,ayrıca bu mevzu bir çok delillerle karşılıklı konuşulması ve geniş bir ortamda konuşulması gerektiği için burada detayına girmemek ve bütün alimlerimize rahmet dilemek en güzeli olur...


benim anlamadığım..siz diyorsunuz ki, ebu zer hadisini yazarak, kişi işledigi gunahlar onun imanına zarar vermez...ve kişi imanı varsa mutlaka cennete girer...

Ebu zer hadisinde ALLAH Rasulu diyorki,Ya Eba Zer haram olan günahları işlesede ümmetimden bir kişi ,işlediği harama helal demedikçe imanına bir zarar gelmez,bu sebeple bu işlediğinden dolayı bir ceza vuku bulur,ALLAH TEALA ise Kur'anı keriminde bu haramların cezalarını açıkca belirtmiştir,kısas,had,recm,kol kesme v.s v.s...
Buna göre bir kişi bu suçları işleyip sonra cezasını dünyada çekerse,ahirete götürecek bir günahı olmaz,dolayısı ile dünyada çektiği ceza için ahirette tekrar yanmasına gerek varmıdır ?
Tekrar başka cezalar işlerse yine cezasına çarptırılır şayet dünyada bir yolunu bulup cezadan kaçarsa bu ceza ahirete intikal eder,işte o zaman ahirette cezasını çeker,çünkü ALLAH TEALA adil olarak herkese hakkını verecektir,kul hakları kullar arasında olacaktır,ancak kendi haklarını ister affeder,isterse affetmez...





şimdi benim aklıma soru geliyor..İman artar ve ya azalır mı?...ki Allah rasulu "lee ilehe illallah diyerek imanınızı tazeleyin buyuruyor"..demek ki, artip azaliyor iman..şimdi ben gunah ilşlemem nasil benim imanıma etki etmiyor bunu anlamadım...(amacım tartışma degil, ilminizdeen istifade etmek ve bir lşeyi bileceksem daha iyi bilmektri yalnış anlamayın sorularımı)

Bu dediğiniz mevzu ayrı bir konudur,konumuzla alakası yoktur ancak yine aydınlanma babında konuşmakta fayda vardır,bazı alimler iman artmaz,eksilmez der,bazıları ise iman artar,eksilir der,iman bu kardeşinin anladığına göre sabit bir şeydir...
ALLAH TEALA ya inanmak,artmaz yada eksilmez birşeydir,çünkü ALLAH TEALA ben varım ve tekim diye buyurmuş,bu aciz kulu buna inanmıştır,melekler,n varlığına inanmak,peygamberler,kitaplar,ahiret ve diğer inanılması emredilen şeylerde keza aynıdır.Bir müslüman ben bunların varlığına inandım demekle iman eder,sadece mahiyetleri konusunda bilgisizliğinden dolayı kaynaklanan bazı sorunlar yaşar,misal verirsek,melekler vardır ama neye benzerler,kaç kanatları var,peygamberler vardır ama sayıları kaç,kaç yaşına kadar yaşadılar,kaç çocukları vardı,ahiret vardır ama nerede,orada ne olur gibi...
Ancak fark etti isen,bunlar hakkında artan veya azalan düşünceler,iman ettiğimiz şeyler hakkında birşey eksiltmez,birşey artırmaz,hala aynı inanırız,çünkü öğrenmemiz istendiği kadarı ile iman ettik ve bizden sadece iman etmemiz beklenir daha fazlası istenmez...
Buna rağmen hiç islamı bilmeyen ile islamın her yönünü bilen arasında fark çoktur,hatta din hakkında güzel sözler söyleyen için ''Ne imanlı bir adam '' veya ''İmanı kuvvetli birisi'' diyede tabirler kullanılır...
Ancak bu tabirlerden de nlaşılacağı gibi,iman ancak kuvvet ve sıhhat bulur,artıp yada eksilmez...
Ben ALLAH TEALA ya inanıyorum demek ile artık ALLAH TEALA ya daha çok inanıyorum arasında ki farkta işte bu iman kuvvetinden gelir,yoksa ALLAH TEALA ya inanmak arasında başka bir farklılık yoktur,çünkü dünde varlığına ve birliğine inanılıyordu,bugünde varlığına ve birliğine inanılıyor,aradaki fark imanın şiddeti oldu...


ve bir anlamadığım da, kişi günah işliyor mesela faiz, içki, zina ...İmanı varsa bunlar onu hiç azap gormeden mi cennete sokar...yoksa işledigi gunah nisbetinde cehennemde azap gordukten sonra mı cennete girer?... ki bence o hadisden anlaşılan odur...Tevhid kelimesini bilerek ve amelinde gosteren bir kimse, yani şirk koşmadan olen bir kimse, cennete girer..ve gunahları varsa bile, Allah dilerse bağışlar ve dilerse gunahları nisbetinde azap gordukten sonra cennete girer..siz de ole mi düşünuyorsunuz..yoksa imanı olduktan sonra ne gunah işlerse işlesin, zaten imanı varsa mutlaka cennete girecektir mi dige düşünuyorsunuz burasını anlayamadım.. ki oleyse bu apacik gunahlara kapı açak olur ki, bir kimse diliyle iman ettim der ve gunahlara dalar ve sen gunahı terk et dedigin zaman sana ne Allah rasulu sen cennete gireceksin dedi yeterki iman ettigini sole diyemez mi?...aydınlatırsanız sevinirim..

Şimdi bu kısımda şunu açıklamakta yarar vardır,aslında sizinde inandığınız ve anladığınız gibi,bir müslüman iman meselelerinde küfre düşmediği müddetçe ahirete müslüman olarak intikal eder...
Fakat bir namaz kılanın önünden bile bile geçmek 80 ahiret yılı yanmaya bedel iken,bile bile bir vakit namazı kazaya bırakmak 80 yıllık yanmaya bedel iken,nasıl olsa ebedi cehennemde kalmayacağım şirk koşmadan öleyimde ne günah işlersem işleyeyim gibi düşünmek,akibetlerin en kötüsüne hazırlanmaktır...
ALLAH Rasulu s.a.v bu hususda biz ümmetini çok uyarmış,kuran-ı kerimde adları ve kötülükleri yazan günah çeşitlerini bizler için sınıflandırmış hatta şu günah şu kadar yanmayı gerektirir diye de buyurmuştur,zaten şeytanın en kıymetli silahı yine ALLAH TEALA ya ait olan şeydir,HAK TEALA ''Şeytan sizi benim rahmetimle kandırmasın...'' Mealindeki ayeti kerimesi ile bizleri uyarmıştır...
Peygamberler hariç insan beşeriyetinden herkes günah işleyebilir,ancak ALLAH TEALA sonsuz rahmetini bizlere tanıtma şerefini yine günahlardan tevbe etmemiz ile olacağını kerim kelamında sıkça buyurur...
Müslümana yakışan,yaratanına en üstün liyakatla kulluk etmek olacaktır,bunun en güzel yapılma şekli ise bütün emirlere tam riayettir,ancak herkes nefsi ile savaşacak gücü bulamaz kendinde bu sebeple bazen sıkılır,günah işler,tevbe etmesi ve tekrar dönmemesi en güzelidir...
Ve ALLAH TEALA dünyada helalliği alınmış işlerin hesabını ahirette sormayacaktır,ancak ahirete intikal eden her hak muhakkak sorulacaktır,kendine iman etmiş bir kulunun yine kendine ait olan hakkını dilerse affeder dilerse azab eder...
Ancak kullar arasındaki hak dağılımını ALLAH Rasulunun bizlere haber verdiği gibi,hakkı geçene hakkını haksızın sevabından vererek,yetmezse haklının günahlarından hakkı nisbetinde haksıza vererek adaleti ile görecektir,birbirlerini affederlerse ne âla...
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
42
Allah razı olsun abi güzel paylaşımınız için..

yalnız öyle bir zamanda yaşamaktayız ki Allah bizi korusun
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Yararlı ve faydalı konu.
Allah(c.c.) Razı olsun kardeş.
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
imanın artıp eksilmesi konusunda sizinle aynı görüşte degilim...bu başka bir konu da...

ben gene şöle anladım...yalnış anlamış ola bilirm ..vakit geç oldu burda baya...

insan günah işler bundan dönerse iyi...dönmezse de iman etmişdir ve Allah rahmetiyle onu bağışlar...

ve ebu zer hadisinde işledigi harama helal demedikçe imanına zarar gelmez diyorsunuz...zaten hiç bir kafir bile olsa bit kotuluk işlerse kalbinde bunun rahatsızlığını duyar...begenmez...yani sizin degiminize kalırsa bugun yer yuzunde olan tum kendine müslümanım diyenler cennetliktir...çünki hepsi iman ettik diyor ve hiç bir günahı helal saymıyor ... ee ALlah rasulu demiyor mu ummetim 73 firkaya bolunecek bir tanesi kurtulacak dige...demek bu bolunenlerin hepsi ben müslümanım diyenler... yani insan ancak ben şunu inkar ettim, demekle mi kafir olur?... kusra bakmayın görüşleriniz çok karışık...yani tamam dinimiz kolaylik dini ama bu kadar da olmaz..bir tane inandım demekle insan cennete girmez ki degil mi?...ki günümüz insanları inandım diyor ama inanclarını yalanlayacak ameller işliyor tevhidi bozan ameller gibi..ama yien de cevap vermek zorunda degilsiniz konu uzuyor ..
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
imanın artıp eksilmesi konusunda sizinle aynı görüşte degilim...bu başka bir konu da...

ben gene şöle anladım...yalnış anlamış ola bilirm ..vakit geç oldu burda baya...

insan günah işler bundan dönerse iyi...dönmezse de iman etmişdir ve Allah rahmetiyle onu bağışlar...

ve ebu zer hadisinde işledigi harama helal demedikçe imanına zarar gelmez diyorsunuz...zaten hiç bir kafir bile olsa bit kotuluk işlerse kalbinde bunun rahatsızlığını duyar...begenmez...yani sizin degiminize kalırsa bugun yer yuzunde olan tum kendine müslümanım diyenler cennetliktir...çünki hepsi iman ettik diyor ve hiç bir günahı helal saymıyor ... ee ALlah rasulu demiyor mu ummetim 73 firkaya bolunecek bir tanesi kurtulacak dige...demek bu bolunenlerin hepsi ben müslümanım diyenler... yani insan ancak ben şunu inkar ettim, demekle mi kafir olur?... kusra bakmayın görüşleriniz çok karışık...yani tamam dinimiz kolaylik dini ama bu kadar da olmaz..bir tane inandım demekle insan cennete girmez ki degil mi?...ki günümüz insanları inandım diyor ama inanclarını yalanlayacak ameller işliyor tevhidi bozan ameller gibi..ama yien de cevap vermek zorunda degilsiniz konu uzuyor ..


Selamun aleykum

Akhi burda İmana zarar gelmezden kasıt, onun imanı gitmez yani.İşlediği haramdan dolayı küfre girmez...
İnşallah bu sefer doğru anlamışındır akhi.
Tabiki dediğin gibi kişi günahlara dalarsa haramlarla iştigal ederse İmanına etki eder,Lakin imanından etmez yani helal görmedikçe küfre düşmez...

Anlatabilmişimdir inşallah.
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,036
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde
vealeykümselamveRahmetullahiveBerakatuh

vealeykümselamveRahmetullahiveBerakatuh

Allah celle celaluhu razı olsun değerli kardeşim

Bu konuların üzerinde durduğunuz vesile olduğunuz için



Rabbim Bizleri idrak edenlerden olmayı nasip eyler inşallah
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
imanın artıp eksilmesi konusunda sizinle aynı görüşte degilim...bu başka bir konu da...

Esselamu aleykum,

Sen imanın artıp eksilmesi konusunu bildiğin gibi inanabilirsin bunda bir mahsur yoktur,ama sana küçük bir misal vereyim...
Sen azerbaycanı benden daha iyi bilirsin,bana azerbaycanın rusya sınırında bir yer olduğunu söylesen ben buna iman ederim,ama rusya sınırının neresinde olduğunu bilemem,içindeki halkın yaşama şeklini bilemem,nüfusunu bilemem,gücünü bilemem,ancak birgün azerbaycana gelirsem,bilemediklerimi bilirim,şimdi gelelim bu misalin mevzumuza katkısı ne oldu...
Dün bana azerbaycanın varlığına inan dedin iman ettim ama hakkında birşey bilmiyordum,şimdi hakkında herşeyi biliyorum ama azerbaycan hala aynı azerbaycan benim onun varlığına inanmam konusunda nasıl bir iman artışı oldu...

Şayet iman artsa azalsa idi,ALLAH TEALA bana inanın dediğinde Ona c.c şartlı iman etmemiz gerekirdi,çünkü seni tanımıyoruz,bilmiyoruz bir araştıralım sonra iman edelim dememiz gerekirdi...
Eğer ki bizler ALLAH TEALA ya ilk duyduğumuzda nasıl tereddüt etmeden inandı isek,son duyduğumuzda da aynı şekilde inandık iman ettik,şayet senin imanını artıran şeyin ne olduğunu bir bilsem bu konu hakkında daha detaylı bir konuşma yapabilirdim...


ben gene şöle anladım...yalnış anlamış ola bilirm ..vakit geç oldu burda baya...

insan günah işler bundan dönerse iyi...dönmezse de iman etmişdir ve Allah rahmetiyle onu bağışlar...

Açık hadisler vardır ''Kimin kalbinde hardal tanesi kadar iman varsa,zerre kadar iman varsa,hatta kim ki ömründe bir kere La ilahe İllallah,Muhammedurrasulullah demişse o kişi cennete girer...'' diye buyurmuştur ALLAH RASULU s.a.v,şimdi ben kalkıpta yok giremez deyip Allah'ın Peygamberinin sözünü çiğneyemem,şeriat benim değil,Hz.Peygamberindir,Oda asla kendi hevasından konuşmaz...
Ebu Zer hadisi hakkında manası oldukça açık kardeşim,yukarıda dediğim gibi buyuran ALLAH Rasulu s.a.v dir,ne diyor günahta işlese bir insan iman etmişse Allah'a Allah Teala ister bağışlar ister günahı nisbetince yakar ama muhakkak cennete gider,çünkü cehennem müminlerin son durağı değildir...



ve ebu zer hadisinde işledigi harama helal demedikçe imanına zarar gelmez diyorsunuz...zaten hiç bir kafir bile olsa bit kotuluk işlerse kalbinde bunun rahatsızlığını duyar...begenmez...yani sizin degiminize kalırsa bugun yer yuzunde olan tum kendine müslümanım diyenler cennetliktir...çünki hepsi iman ettik diyor ve hiç bir günahı helal saymıyor ... ee ALlah rasulu demiyor mu ummetim 73 firkaya bolunecek bir tanesi kurtulacak dige...demek bu bolunenlerin hepsi ben müslümanım diyenler... yani insan ancak ben şunu inkar ettim, demekle mi kafir olur?... kusra bakmayın görüşleriniz çok karışık...yani tamam dinimiz kolaylik dini ama bu kadar da olmaz..bir tane inandım demekle insan cennete girmez ki degil mi?...ki günümüz insanları inandım diyor ama inanclarını yalanlayacak ameller işliyor tevhidi bozan ameller gibi..ama yien de cevap vermek zorunda degilsiniz konu uzuyor ..


Bak ama burada bir hata yapıyorsun,ALLAH TEALA ne buyuruyor,''Benim indimde din islamdır.Bana başka dinle gelen kabul görmeyecektir...'' ayeti kerime gereği islam dini ile gelmeyen bir kimse asla ve asla kabul görmeyecektir,ama şu bir gerçekki müslüman olmayan kullarınıda yaratan yine ALLAH TEALA dır,ve onlarada yeme,içme,ağlama,sevinme ve hatta günah olunca pişman olma duygularınıda veren odur,ancak onlara hata işleyince de putlarına diz çöküp,yada rahiplerini ilah edinip tevbeyide onlara yaparlar,halbuki tevbe nin sahibi ALLAH TEALA dır,bu sebep ile asla ve asla mümin olmayan yani ALLAH TEALA ya gerektiği gibi inanmayan bir insanla,müslüman birisi kıyaslanamaz...
Evet daha önceki yazımda da demiştim,hadisi şerifler,zina etsede,hırsızlık yapsada,iman eden kişinin cennete gireceğini bizlere buyuruyor,ama yine anlatmaya çalıştığım bir mevzu varki,yanmanın bedelini bilmeyen cahil bir müslüman kesim var,bakınız bile bile bir vakit namazı kaza etmek 80 yıla bedel,buna göre diğer günahları siz düşünün,size kolay geliyor galiba bu söylediklerim,bir ahiret yılı dünya ile özdeş 100 dünya ylına bedel deniyor,yani bir kişi kaza ettiği bir namaz için 8 bin yıl yanacak,bu sadece bir vakit namaz,zinanın hükmü belkide bir milyon yıl,bukadar zaman cehennemde kalmak dile kolay geliyor,ama bu suçları işleyen kişi,dünyada tevbe ederse,rahnetin sahibi ALLAH TEALA zavallı kuluna acır dünyada affederse,ALLAH TEALA nın affettiğini kim yakabilir...
Son olarak 73 fırka mevzusuna gelince,evet hepsi ben müslümanım diyor,ama sadece birisi hariç diğerleri,gizli veya açık islama,şeriata ters işler yapıyorlar,vakit kısıtlı sadece bir örnek vereyim...
Aleviler biz cennetliğiz diyorlar,sizin orada alevi varmı hiç,bunlarda kensi aralarında 23 fırkalar,en azılıları Hz.Ali ilahtır diyorlar,en hafifleri (Caferileri saymıyorum) ALLAH TEALA ya ve Hz.Muhammede iman ediyorlar ama Hz.Ali yi ALLAH TEALA ile eş tutuyorlar nasılmı ?
Ali şehit olurken sizden namazı kaldırdım! dedi,diyerek,şeriatın bir emri olan namazı ancak ALLAH c.c kaldıracakken Ali kaldırdı diyerek ALLAH TEALA ya şirk koşuyorlar,bunun yanı sıra bakınız Dürzilik fırkası bizler müslümanız derler,ama ALLAH TEALA şeyhimiz Hakim'in bedenine girdi derler,misaller çoğalır gider,aman dikkat edelim fırka-i naciyede olalım,sakın ehli sünnetten çıkmayalım...
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
imanın artıp eksilmesi konusunda sizinle aynı görüşte degilim...bu başka bir konu da...

Esselamu aleykum,

Sen imanın artıp eksilmesi konusunu bildiğin gibi inanabilirsin bunda bir mahsur yoktur,ama sana küçük bir misal vereyim...
Sen azerbaycanı benden daha iyi bilirsin,bana azerbaycanın rusya sınırında bir yer olduğunu söylesen ben buna iman ederim,ama rusya sınırının neresinde olduğunu bilemem,içindeki halkın yaşama şeklini bilemem,nüfusunu bilemem,gücünü bilemem,ancak birgün azerbaycana gelirsem,bilemediklerimi bilirim,şimdi gelelim bu misalin mevzumuza katkısı ne oldu...
Dün bana azerbaycanın varlığına inan dedin iman ettim ama hakkında birşey bilmiyordum,şimdi hakkında herşeyi biliyorum ama azerbaycan hala aynı azerbaycan benim onun varlığına inanmam konusunda nasıl bir iman artışı oldu...

Şayet iman artsa azalsa idi,ALLAH TEALA bana inanın dediğinde Ona c.c şartlı iman etmemiz gerekirdi,çünkü seni tanımıyoruz,bilmiyoruz bir araştıralım sonra iman edelim dememiz gerekirdi...
Eğer ki bizler ALLAH TEALA ya ilk duyduğumuzda nasıl tereddüt etmeden inandı isek,son duyduğumuzda da aynı şekilde inandık iman ettik,şayet senin imanını artıran şeyin ne olduğunu bir bilsem bu konu hakkında daha detaylı bir konuşma yapabilirdim...


ben gene şöle anladım...yalnış anlamış ola bilirm ..vakit geç oldu burda baya...

insan günah işler bundan dönerse iyi...dönmezse de iman etmişdir ve Allah rahmetiyle onu bağışlar...

Açık hadisler vardır ''Kimin kalbinde hardal tanesi kadar iman varsa,zerre kadar iman varsa,hatta kim ki ömründe bir kere La ilahe İllallah,Muhammedurrasulullah demişse o kişi cennete girer...'' diye buyurmuştur ALLAH RASULU s.a.v,şimdi ben kalkıpta yok giremez deyip Allah'ın Peygamberinin sözünü çiğneyemem,şeriat benim değil,Hz.Peygamberindir,Oda asla kendi hevasından konuşmaz...
Ebu Zer hadisi hakkında manası oldukça açık kardeşim,yukarıda dediğim gibi buyuran ALLAH Rasulu s.a.v dir,ne diyor günahta işlese bir insan iman etmişse Allah'a Allah Teala ister bağışlar ister günahı nisbetince yakar ama muhakkak cennete gider,çünkü cehennem müminlerin son durağı değildir...



ve ebu zer hadisinde işledigi harama helal demedikçe imanına zarar gelmez diyorsunuz...zaten hiç bir kafir bile olsa bit kotuluk işlerse kalbinde bunun rahatsızlığını duyar...begenmez...yani sizin degiminize kalırsa bugun yer yuzunde olan tum kendine müslümanım diyenler cennetliktir...çünki hepsi iman ettik diyor ve hiç bir günahı helal saymıyor ... ee ALlah rasulu demiyor mu ummetim 73 firkaya bolunecek bir tanesi kurtulacak dige...demek bu bolunenlerin hepsi ben müslümanım diyenler... yani insan ancak ben şunu inkar ettim, demekle mi kafir olur?... kusra bakmayın görüşleriniz çok karışık...yani tamam dinimiz kolaylik dini ama bu kadar da olmaz..bir tane inandım demekle insan cennete girmez ki degil mi?...ki günümüz insanları inandım diyor ama inanclarını yalanlayacak ameller işliyor tevhidi bozan ameller gibi..ama yien de cevap vermek zorunda degilsiniz konu uzuyor ..


Bak ama burada bir hata yapıyorsun,ALLAH TEALA ne buyuruyor,''Benim indimde din islamdır.Bana başka dinle gelen kabul görmeyecektir...'' ayeti kerime gereği islam dini ile gelmeyen bir kimse asla ve asla kabul görmeyecektir,ama şu bir gerçekki müslüman olmayan kullarınıda yaratan yine ALLAH TEALA dır,ve onlarada yeme,içme,ağlama,sevinme ve hatta günah olunca pişman olma duygularınıda veren odur,ancak onlara hata işleyince de putlarına diz çöküp,yada rahiplerini ilah edinip tevbeyide onlara yaparlar,halbuki tevbe nin sahibi ALLAH TEALA dır,bu sebep ile asla ve asla mümin olmayan yani ALLAH TEALA ya gerektiği gibi inanmayan bir insanla,müslüman birisi kıyaslanamaz...
Evet daha önceki yazımda da demiştim,hadisi şerifler,zina etsede,hırsızlık yapsada,iman eden kişinin cennete gireceğini bizlere buyuruyor,ama yine anlatmaya çalıştığım bir mevzu varki,yanmanın bedelini bilmeyen cahil bir müslüman kesim var,bakınız bile bile bir vakit namazı kaza etmek 80 yıla bedel,buna göre diğer günahları siz düşünün,size kolay geliyor galiba bu söylediklerim,bir ahiret yılı dünya ile özdeş 100 dünya ylına bedel deniyor,yani bir kişi kaza ettiği bir namaz için 8 bin yıl yanacak,bu sadece bir vakit namaz,zinanın hükmü belkide bir milyon yıl,bukadar zaman cehennemde kalmak dile kolay geliyor,ama bu suçları işleyen kişi,dünyada tevbe ederse,rahnetin sahibi ALLAH TEALA zavallı kuluna acır dünyada affederse,ALLAH TEALA nın affettiğini kim yakabilir...
Son olarak 73 fırka mevzusuna gelince,evet hepsi ben müslümanım diyor,ama sadece birisi hariç diğerleri,gizli veya açık islama,şeriata ters işler yapıyorlar,vakit kısıtlı sadece bir örnek vereyim...
Aleviler biz cennetliğiz diyorlar,sizin orada alevi varmı hiç,bunlarda kensi aralarında 23 fırkalar,en azılıları Hz.Ali ilahtır diyorlar,en hafifleri (Caferileri saymıyorum) ALLAH TEALA ya ve Hz.Muhammede iman ediyorlar ama Hz.Ali yi ALLAH TEALA ile eş tutuyorlar nasılmı ?
Ali şehit olurken sizden namazı kaldırdım! dedi,diyerek,şeriatın bir emri olan namazı ancak ALLAH c.c kaldıracakken Ali kaldırdı diyerek ALLAH TEALA ya şirk koşuyorlar,bunun yanı sıra bakınız Dürzilik fırkası bizler müslümanız derler,ama ALLAH TEALA şeyhimiz Hakim'in bedenine girdi derler,misaller çoğalır gider,aman dikkat edelim fırka-i naciyede olalım,sakın ehli sünnetten çıkmayalım...
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
selamun aleykum ..

ALLAH razı olsun .. ne güzel bir konu ve ne güzel /seviyeli bir istişare .. maşaALLAH ..

hayır olsun ...
dayanamayıp konunuzu bölüp alkasız bir mesaj yazdık ....af ola .. : )

selam ve dualarımla .. hayırlı cumalar ...
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
erzurumlu ben sizi anladım...aynı düşünüyorum..yani ehli sunnet vel cemaatin görüşü neyse ben de oyle düşünüyorum...yazdıklarınıza katılıyorum...

ama yine bir şey diyeyim...benim anlatmak istedigim her kelimeyi tevhid soleyen müslümandır denilmez ilk başta ole huk verilir...yani bir kişinin müslümanlığına hukm etmek için sakalına cubbesine bakılmaz...Kelimeyi tevhidi soluyorsa müslümandır denir ve namaz kıldığını gorduysek müslümandır deriz...ta ki açık bir şirkini küfrünü görünceyedek... ama her kelmeyi tevhidi soleyen musluman olmaz...mesela manasını bilmeden solemek insana fayda vermez...çogu kişi günümüzdü manasını bilmiyor...Allah dan başkla Allah yoktur diyor...manasını bilmeden solemek şuna benzer kişi başka dilde mesela farnsızca bir şey der ama ne soledigini bile bilmez...ama dediginiz hadisleri ben de biliyorum ve iman ediyorum inaşallah..ebu zer hadisi ve ya hardal tanesi kadar kalbinde iman olan kimse...ve sizi anladım bu konuda...AAllah yardımcınızı olsun...
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
erzurumlu ben sizi anladım...aynı düşünüyorum..yani ehli sunnet vel cemaatin görüşü neyse ben de oyle düşünüyorum...yazdıklarınıza katılıyorum...

ama yine bir şey diyeyim...benim anlatmak istedigim her kelimeyi tevhid soleyen müslümandır denilmez ilk başta ole huk verilir...yani bir kişinin müslümanlığına hukm etmek için sakalına cubbesine bakılmaz...Kelimeyi tevhidi soluyorsa müslümandır denir ve namaz kıldığını gorduysek müslümandır deriz...ta ki açık bir şirkini küfrünü görünceyedek... ama her kelmeyi tevhidi soleyen musluman olmaz...mesela manasını bilmeden solemek insana fayda vermez...çogu kişi günümüzdü manasını bilmiyor...Allah dan başkla Allah yoktur diyor...manasını bilmeden solemek şuna benzer kişi başka dilde mesela farnsızca bir şey der ama ne soledigini bile bilmez...ama dediginiz hadisleri ben de biliyorum ve iman ediyorum inaşallah..ebu zer hadisi ve ya hardal tanesi kadar kalbinde iman olan kimse...ve sizi anladım bu konuda...AAllah yardımcınızı olsun...


Esselamu aleykum,

Konuya iştirak eden ve mesaj yazan bütün kardeşlerden ALLAH TEALA razı olsun...

Azerbaycanlı kardeşim,bizim mevzu bahis ettiğimiz zaten imanın ne olduğunu bilen kişilerle alakalıdır,gerçekte bütün ehli kitap ALLAH TEALA ya bir şekilde iman eder,ama imanın bir bütünlüğü ancak La İlahe İllallah demenin ardı sıra Muhammedün Rasulullah demeyle tamamlanır,bu sebeple ALLAH TEALA benim indimde din ancak İslamdır,buyurmuştur...
''Bir insan anne ve babasından müslüman doğar ancak onu anne ve babası ya islam dini üzere daim,yada küfür ehli yapar...'' manasına mukabil hadisi şerif,insanın doğuştan imanlı yada imana yatkın olduğunu anlatır,sonrasında ise ALLAH TEALA bir şekilde kendinden haberdar eder bu insanı,insan yaratanını duyduğu anda ona inanırsa müslüman,inanmaz ise gayri müslim olur,kendi adıma ne zaman ve nerede ilk duydum hatırlamıyorum ama kendimi bildim bileli müslümanım elhamdülillah...
Ayrıca iman dil ile ikrar gerektirmez,kalb ile inanmak,iman etmek gerekir,eğer dil ile ikrar şartı konsa idi,dilsizler,sağırlar ne hale düşerdi,bundan gayrı kimin imanlı kimin imansız olduğunu ise asla bilemeyiz,kişi küfrünü açık eden bir söz veya harekette bulunmadığı müddetce,bakınız hadisi şerif bunu daha güzel izah edecektir...

Üsame b. Zeyd'i ALLAH Rasulu (sav) düşman üzerine gönderir bir grup sahabi içinde Zeyd çatışma esnasında kapıştığı hasmını tam öldürecekken adam kelime-i şehadet getirerek Müslümanlara selam veriyor. Üsame bu kişinin korkusundan canını kurtarmak için şehadet getirdiğine hükmederek adamı öldürüyor sürüsüne el koyuyor. Sefer dönüşü olay Rasulullah’a haber verilince çok üzülüyor hiddetleniyor ve 'kalbini yarıp baktınız da mı korkudan olduğunu anladınız!' diye Zeyd'e çıkışıyor. ''Üsame demek sen Rabbim Allah diyen birini öldürdün ha?' diyerek ha bire kınıyor. Üsame Rasulullah' in bu ısrarlı kınayışları karşısında ne denli sıkıldığını şu sözlerle dile getiriyor: 'Rasulullah bu sözü o kadar tekrarladı ki kendi kendime keşke bu olaydan sonra Müslüman olsaydım. Dedim.'' Daha sonra Üsame'nin pişmanlık ve yakarışları üzerine Peygamberimiz onun için istiğfar ediyor bir köle azat etmesini emrediyor... Konu ile ilgili şuayet nazil oluyor :

En-Nisa 94. Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek "Sen mümin değilsin" demeyin. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.


Bakalım doğru anlayabilmişmiyiz!

Bir insan ben müslümanlardanım dese onun imanına şahit olacağız,nasıl ve niçin dediği bizi ilgilendirmez...
Gerçek imanın varlığı ise ALLAH TEALA ve kulu arasındadır,biz bunuda bilemeyiz...
Bir insanın namaz kılması onun imanlı olduğunuda göstermez,çünkü münafıklar hem namaz kılar,hemde müslümanlığın bitmesi için ve ensar ile muhacirler arasına fitne sokmak için medinede başka bir cami yapmaya kalkışmıştılar...

İmanın artıp eksilmesi konusuna katkısı olsun diye bir ekleme yapmak istiyorum...

İmanın artıp eksildiğine inandığını söylemiştin,sana bir sorum var samimi olarak cevap ver...

Şimdi ALLAH TEALA ya şöyle bir dua yapabilirmisin...

ALLAH'ım ben ilk müslüman olduğumda imanım az idi,sonradan arttı şimdi senin varlığına ve iman etmemi istediğin herşeye daha fazla iman ediyorum...


Şayet ederim dersen,bu akıllarda vehim yani soru işareti bırakır,şöyleki bir insan ilk duyduğundaki gibi inanmalıdır,eğer ben sana eskisinden daha fazla iman ediyorum dersek,eskiden imanımızın noksanlığını beyan ederiz,bu hususda iman için en kalt kademesi ve en üst kademesi neresidir diye akla gelir,yada senin şimdi şunu düşünmen lazım gelir ''Benim imanımın ölçüsü ne acaba ?'' çünkü iman artan,azalan kavramları ile boş kovayı dolduran su misali bir anlam ile kıyas olur...
Şayet insan imanın artıp azaldığını düşünürse bunu neye göre yapar,neye göre artar neye göre azalır bunuda düşünmesi gerekecektir...

ALLAH TEALA buyuruyor ki,''Ben ALLAH'ım ve benden başka İlah yoktur...'' bu kutlu söz iman etmemiz istenendir,bu sözü duyduk ve iman ettik,bundan gayrı varlığını tasdik ettiğimiz ALLAH TEALA ya 3 yıl sonra ''Ya Rabbi ben seni ilk duyduğumda az iman ettim,şimdi daha çok iman ettim...'' demek,bir 3 yıl sonra da aynı şekilde söz söylemeyi gerektirir,halbuki iman bir bütündür ve iman eden ''Ya Rabbi ben sana iman ettim bu ilelebet böyle gidecektir,'' demelidir...

Tabi benim görüşüm böyledir,şayet dediğim gibi sen neden ve nasıl imanın artıp eksildiğini bize anlatırsan sebeplerinide biliriz,ama bu konu hakkında kulaktan duyma veya ben böyle duydum diye bir fikir edindi isen bence bir düşün,sonra karar ver,yinede bu okadar büyütülecek bir mevzu değildir,çünkü imanın artıp-azalmasına inanmak islam dairesinden çıkmaya sebep değildir...
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Sahih buhari de İman babında...

1- Îmân Babı Ve Peygamberin: İslâm Beş Şey Üzerine Bina Edilmiştir... Kavli


Îmân, dil ile söylemek ve organlarla işlemektir. Îmân, artar ve eksilir. Yüce Allah şöyle buyurdu:

"O, mü'minlerin yüreklerine, îmânlarını kat kat artırmaları için sekîneti indirendir" (el-Feth: 48/4);

"Biz de onların hidâyetini artırmıştık" (el-Kehf: 18/13);

"Allah hidâyeti kabul edenlerin hidâyetini artırır" (Meryem: 19/76);

"Hidâyeti kabul edenler (e gelince), onların muvaffakıyyetini artırmış, onlara takvalarını ilhâm etmiştir" (Muhammed: 47/17);

"Îmân edenlerin de îmânları artsın " (el-Muddessir: 74/31);

Ve Allah'ın şu kavli:

"Bir sûre indirildiği zaman içlerinden kimi: Bu sûre hanginizin îmânını artırdı, der. Îmân etmiş olanlara gelince (her inen sûre) dâima onların îmânını artırmıştır ve onlar birbirleriyle müjdeleşirler" (et-Tevbe: 9/124);

Ve zikri celîl olan Allah'ın şu kavli:

"Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine: (Düşmanlarınız olan) insanlar size karşı ordu hazırladılar, o hâlde onlardan korkun, dedi de, bu (söz) onların îmânını artırdı ve: Allah bize yeter, o ne güzel vekildir, dediler" (Âli İmrân: 9/173).

Ve Yüce Allah'ın şu kavli:

"Mü'minler düşman ordularını görünce: işte bu Allah'ın ve Rasûlü'nün bize va'd ettiği şeydir. Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir, dediler. (Bu) onların îmânlarını ve teslimiyetlerini artırmaktan başka bir şey yapmadı" (el-Ahzâb: 33/22) (2)

Ahmed ibn Hanbel, Abdullah ibn Hakîm tarıkından İbn Mes'ûd'un: "Yâ Allah, bizim îmânımızı, yakînımızı ve fıkhımızı artır!" der idiğini rivayet etti. Bunun isnadı sahihtir. Fakat musannif Buhârî, zikrettiğim sebebden dolayı, bunu zikretmiyor (Ibn Hacer).




(2) Buhârî, burada îmânın artması husûsuna delîl olmak üzere sekiz âyet zikretti; artmayı kabûl eden her şey zarûrî olarak eksilmeyi de kabûl edecektir.
Eski hadîscilerin îmân mes'elesindeki maksadlarını beyânda şârihlerin söz¬leri muztarib oldu. Şöyle ki, onlar kalbiyle tasdik, diliyle ikrar edip de amel et¬meyene o mü'mindir dediler. Ve ameller îmândandır diye de hükmettiler. Cüz' olmadan küllün mevcûd olmaması kendilerine müşkil oldu.
Bana göre bu mes'elede hakk şudur: îmân iki türlüdür: Biri sırf inkıyâd îmânı'dır; ona dünyâ hükümleri müteferri' olur. Buhârî buna "Bâb: İslâm ha¬kîkat üzere olmadığı zaman" başlığında tenbîh etmiştir. İkincisi hakîkî îmân'¬dır. Bunların misâli şudur: Meselâ zaîf, nahîf bir erkeğe mecaz olmayarak "o erkektir" deniliyor. Bunun yanında, bütün insanî kuvvetleri toplayan kişiye de yine mecaz olmayarak "o erkektir" deniliyor. İşte bunun gibi kendisinde yal¬nız tasdîk ve ikrar bulunan kimseye, mü'min deniliyor; bu iki sıfatla beraber sâlih ameli de cami' olan kimseye de mecaz olmayarak "o mü'mindir" denili¬yor. Bu da îmânın bir yakînlik derecesinden ibaret olmasıdır (Şah Veliyyullah, Şerhu Terâcim...,s.7-8).
Bu konuda et-Tevbe: 9/124. âyetinin tefsir özeti:
"Bir îmân ziyâde etmek mefhûmu, mevcûd bir îmâna daha yüksek bir kuvvet ve revnak vererek heyecan ve kemâlini artırmak veyâhud yeni baştan bir hakî¬kat tasdîk ettirmek ma'nâlarından daha umûmîdir ki, evvelki keyfiyyet, ikinci de kemmiyyet bakımından ziyâdedir. Bir hakikate nazaran îmân işi tek oldu¬ğundan, bunda kemmiyyet i'tibâriyle değil, ancak keyfiyyet i'tibâriyle bir ziyâ¬de ve noksan düşünülebilir. Bu haysiyyetle peygamberler ve sıddîklar ile diğerlerinin îmân mertebeleri arasında farklar bulunur. Nitekim İbrahim Pey¬gamber'in "Lâkin kalbimin yatışması için" (el-Bakara: 2/260) demesi, bu neş'enin kemâlinin en sonunu talebdir. Yine bu bakımdandır ki, "Haber almak, gözle görmek gibi değildir". Gayb ile şuhûd, duygu ile görgü, bedahet ile istidlâl ara¬sında, hattâ hafızadaki şuhûdun hâtırasıyle hâldeki şuhûd arasında ancak zevk ile erilebilen bir kuvvet ve vuzûh farkı vardır ki, bu vuzûh, yakînın aslına değil, kemâl ve keyfiyyet derecesine âiddir. Lâkin îmân, müteaddid işlere ilgisi bakı¬mından düşünüldüğü zaman müteaddid tasdîkler arka arkaya geleceğinden, bun¬da îmân kemmiyet i'tibâriyle de artar. Meselâ hem namaza, hem zekâta inanmakta, yalnız namaza inanmaktan ziyâde bir îmân vardır. Kezâlik hem geç¬miş kitâblara, hem de Kur'ân'a îmân eden müslimde, yalnız Tevrat ve İncil'e inananlardan ziyâde bir îmân vardır. Bu suretle nazil olan teklîfler ve hükümle¬rin artması nisbetinde, îmânın kemmiyyeti de artar. Ve bu haysiyyetle hüküm¬lerin tafsilâtına vâkıf olan âlimlerin îmânı, her hâlde avamdan ziyâde olur. Keyfiyyet cihetiyle ise bil'akis olmak mümkündür. Halktan birinin icmâlî îmâ¬nında, bir âlimin tafsîlî îmânından ziyâde bir kuvvet ve neş'e bulunabilir. Bir de îmân vücûdî, küfr ise ademî olduğundan, îmânın kendisinde küfre nazaran bir vücüd ziyâdesi vardır. Bir kâfir, îmâna geldiği zaman, geçmiş hâline naza¬ran vücûdunda ve kalbinde bir ziyâdelik kazanmış, bir nemâ hâsıl etmiş olur. Bu veçhile "Hanginize bu bir îmân ziyâde etti?" sözü, gerek keyfiyyet gerek kemmiyyet i'tibâriyle îmân artmasını nefy ve inkâr ma'nâlarına şâmil olduğu gibi, îmân aslının nefy ve inkârını da iş'âr eder..." (Hakk Dîni, III, 2649-2650).
... Sekînet bu sebeble mü'minlerin üzerine iner ve inmesiyle onları bulun¬dukları îmân mertebesinden muayene makaamına nakleder. Ve böyle ıyân ile îmânlarını katlar ki, îmânları ile beraber îmân artırsınlar diye. Basît olan îmân, aslında ziyâde ve noksan olmasa bile, te'yîd edicileri arttıkça îmânın kemâlinin de artacağında şübhe yoktur. Bir de îmânın sebebleri ve ilgilendiği şeyler arttık¬ça, tevhîdin aslı olan îmân bir ağaç gibi dallarını ve budaklarını artıra artıra neşv-ü-nemâ bularak, nihayet istenen meyvelerini verir, îmânın aslına nazaran ise ziyâde ve noksan, şiddet ve za'f ile tefsîr olunur. Çünkü asıl tasdîk kemmiy¬yet kabîlinden değildir (el-Feth: 48/4. Âyetin tefsîrinden, Hakk Dîni, VI, 4410).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/162-163.
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Sahih Burahirde İman babının hemen başında bu konu yer almakta...Artık bundan sonra izninizle ben susayım...konunun uzaması rahatsız ediyor beni...fasık olmak konusndan imanın artıp azalmasına geldik...:)....başka konularda buluşmak umidiyle
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Kur'an-ı Kerîm'de imanın artışından söz eden birçok ayet vardır.
Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi:

"Mü'minler ancak, Allah anıldığı zaman kalbleri titreyenlerdir. Ayetleri karşılarında okunduğu zaman da bu onların imanını artırır." (Enfal, 8)

İşte buradan onlara karşı Allah'ın ayetlerinin okunması halinde meydana gelen bir artıştan söz edilmektedir.

Buradaki artış, onların bu ayetlerin nüzulü zamanındaki tasdikleri değildir. Bu durumu mü'min, kendisine Allah'ın ayetleri okunduğu zaman hisseder.

Kur'an-ı Kerîm'i anlaması, anlamını kavraması dolayısıyla daha önce kalbinde olmayan imanî bilgi artış gösterir. Adeta o ayet-i kerîmeyi ilk defa işitiyormuş gibi olur. Kalbinde daha önce bulunmayan bir şekilde iyiliğe karşı bir arzu, kötülükten de bir korku meydana gelir. Böylelikle onun Allah'ı bilmesi, O'na itaat konusundaki arzusunu artırır, işte imanın artışı da budur.

Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır:

"Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar kendilerine: '(düşmanlarınız olan) insanlar size karşı bir ordu hazırladılar. O halde onlardan korkun' dediklerinde, bu onların imanlarını artırır ve: 'Allah bize yeter, O ne güzel vekildir' derler." (Al-i İmran, 173)

İşte burada da, herhangi bir ayetin nüzulü esnasında bulunmayan ve düşmanlarıyla korkutulmaları esnasında meydana gelen bir artış söz konusudur.

Böylelikle onların yakinleri ve Allah'a tevekkülleri arttığı gibi, yaratıklardan korkmamak suretiyle cihadlara karşı olan sebatları ve tevhide bağlılıkları da artar. Yaratıklardan korkmak yerine, sadece Allah'tan korktuklarını ortaya koyarlar.

Yüce Allah ayrıca şöyle buyurmaktadır:

"Bir sûre indirildiği zaman, içlerinden bazıları: "Bu hanginizin imanını artırdı" derler. İman etmiş olanların imanlarını artırmıştır ve onlar birbirleriyle müjdeleşirler. Fakat kalblerinde hastalık bulunanlara gelince, onların küfürlerine küfür katıp artırır ve onlar kâfir olarak ölüp giderler." (Tevbe, 124-125)

Söz konusu bu artış, Yüce Allah'ın o sûreyi indirdiğini sadece tasdik etmekten ibaret değildir. Aksine bu, hükümlerinin gereğince imanlarını da artırmıştır.

Eğer bunda cihad veya başka bir emir yer almışsa, ona olan arzu ve rağbetleri artar. Eğer herhangi bir şeyden uzaklaşma konusundaysa, ondan uzak kalır ve ondan hoşlanmazlar, işte bundan dolayı burada:

"Ve onlar müjdeleşirler" buyurulmuştur.

Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır:

"Kendisine kitap verdiğimiz kimseler sana indirilenden dolayı sevinirler. Fakat içlerinden onun bir kısmını inkâr eden kimseler de vardır." (Ra'd,36)

Ona indirilenden dolayı sevinmek imanın artış şekilleri arasındadır.



Yine Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"De ki, Allah'ın lütfü ve rahmetiyle, evet, yalnız bunlarla sevinsinler." (Yunus, 58)(Rûm, 4-5)

Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır:

"Biz ateşin bekçilerini meleklerden başka kılmadık. Biz onların sayısını da, inkâr edenler için ancak bir fitne kıldık. Ta ki kendilerine kitap verilenler sağlam bir şekilde inansınlar. İman edenlerin de imanları artsın." (Müddessir, 31)

"İmanlarına iman katsın diye mü'minlerin kalbine sekineti (huzur ve sükunu) indiren O'dur." (Feth,4)

Söz konusu bu "sekinet" Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabı Hudeybiye'den döndüklerinde nazil olmuştu. Bu buyrukta üzerlerine "sekinetin" indirilmesinin imanlarının artmasını gerektirdiğini görüyoruz.

"Sekinet", kalbteki ilim ve tasdikten farklı olarak, kalbteki bir huzur ve sükûndur.

İşte bundan dolayı Huneyn günüyle ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır:

"Sonra Allah, Rasûlüne ve mü'minlere sekinetini indirdi. Görmediğiniz ordular da indirdi..." (Tevbe, 26)

Bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır:

"O vakit ikinin ikincisinden ibaretti. O zaman onlar mağaradaydılar. O vakit arkadaşına: Tasalanma, şüphesiz Allah bizimle beraberdir diyordu. Allah onun üzerine sekinetini indirmiş, onu görmediğiniz ordularla güçlendirmişti." (Tevbe, 40 )

Huneyn gününde olsun, mağarada bulundukları durumu dile getiren bu ayetin sözünü ettiği vakit olsun, Kur'an-ı Kerîm'den herhangi bir şey indirilmemiş, fakat onun üzerine düşman korkusuna karşı "sekinet" ve huzurunu indirmişti.

İmanlarıyla birlikte imanlarının artması için Hudeybiye dönüşlerinde kalblerine sekinet indirilmesi, artan imanın kalbin bir hali ve bir niteliği olması, kalbin itminan bulması, sükuna ermesi ve yakîn duymasıdır.

"Yakîn" de bazan amelle ve itminanla olabildiği gibi, ilim ile de olabilir.

"Yakîne aykırı şüphe" ise, bilinen hakkında şüphe olabileceği gibi, kalbin itminanı açısından da bir şüphe olabilir.

Bu bakımdan Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'tan rivayet edilmiş olan duada şöyle buyurulmaktadır:

"Allahım! Senin haşyetinden bizimle sana isyan etmek arasında engel teşkil edecek olanını nasib et! Sana itaatten de kendisiyle cennetine ulaştıracak olanını, yakînden de dünya musibetlerini bize hafifletecek kadarını ver." (Suyutî, el-Câmiu's-Sagir, "Elif" harfi başlangıcı "Allahümme..." olan hadisler.)

İmam Ahmed, Tirmizî ve başkalarının rivayetlerine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Yüce Allah'tan afiyet ve yakîn isteyiniz. Çünkü hiçbir kimseye, afiyetten sonra, yakînden daha iyi bir şey bağışlanmamıştır. Öyleyse Yüce Allah'tan bu ikisini isteyiniz." (Tirmizî, Deavât, 106; İbn Mâce, Dua, 5; Müsned, 1 / 3, 5, 7 - 9)

Musibetler esnasında onları takdir edenin Allah olduğunu bildikten sonra yakîni muhafaza etmek, kalbin sekineti, huzuru ve teslimiyetidir.

İşte bu da hayrı ve şerriyle kadere imanın eksiksizliğini ortaya koyar.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz. Kim Allah'a ibadet ederse, onun kalbine hidayet verir." (Teğabün, 11)

Alkâme der ki:

İbn Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre, burada sözü edilen kişi, kendisine gelen musibetin Allah'tan geldiğini bilerek rıza ile karşılayan ve ona teslim olan kişidir.

Yüce Allah'ın:

"Onun kalbine hidayet verir" buyruğunun anlamı ise onun imanına verdiği artıştır.

Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır:

"Hidayet bulanların ise (Allah) hidayetlerini artırdı." (Muhammed, 17),

"Gerçekten bunlar Rablerine iman eden genç yiğitlerdi. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık." (Kehf, 13)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt