Ekonominin canlanması için İslâmın getirdiği iki çözüm önerisi var
Birincisi, Sen çalış, ben yiyeyim anlayışını yok etmek.
İkincisi de, Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölsün bana ne düşüncesini gündemden kaldırmak.
Birinci anlayışı, faiz haramdır emri iptal ederken, ikinciyi de, zekât vermek farzdır hükmü kapı dışarı ediyor.
Faizin haramlığı ve zekâtın farziyeti kalplerde ve vicdanlarda tam olarak yerleşmezse ve yaşamazsa ne ekonomik krizler biter, ne de sosyal patlamanın önü alınır.
Bir ülke, mesaisini sürekli faiz ile uğraşmaya ayırırsa, toplumda sosyal barışı, gelir dağılımı eşitliğini, insanca yaşama hakkını nasıl hayata geçirecek?
Çünkü faiz toplum içinde bir huzursuzluğun, bir güvensizliğin kaynağıdır. Faizi ayakta tuttukça, yüksek faize fırsat verdikçe, faizi cazip gösterdikçe, insanları bankaların önüne yığdıkça, ticari hayatı ne nispette canlandırabilirsiniz?
Faiz bize çok şey kaybettirdi
Milletin birikimini, gelirini, kârını, kazancını, tasarrufunu, mal varlığını ve sermayesini bir çırpıda faiz batağına saplarsanız, geleceğe güvenle bakma cesaretiniz kalır mı?
Yakın geçmişte böyle bir cesaretin kalmadığını da hepimiz gördük ve bunu çok acı bir biçimde yaşadık.
Sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları araştırma ve sundukları raporlar faizin ülkeye ne kadar pahalıya mal olduğunu çok açık bir şekilde olarak ortaya koyuyor:
ATO başkanı Sinan Aygün, Cumhuriyet dönemi boyunca kazanılan servetin 4 yıl gibi kısa bir sürede heba edildiğini dile getirdi. Kriz döneminde (2000-2002) yüz milyar doların faize gittiğini söyleyerek nelerin yapılabileceğini şöyle sıraladı
1. On tonluk bin kamyona sığacak on milyon kilo altın alınırdı.
2. 111 tane baraj ve 7 tane GAP yapılırdı.
3. 4 bin 545 tane F-16 savaş uçağı alınırdı.
Konuşmasının sonunda da şu tespitte bulundu:
Cumhuriyet boyunca 79 yıldır boşa çalıştık. Faizle yattık, faizle kalktık.
Faizin toplum bireyleri arasında yardımlaşmayı, dostluğu, akrabalık ve komşuluk bağlarını, ahlaki yaşantıyı ve kutsal değerleri teker teker yok etmeye yönelik sonuçları da tehlikenin azımsanmayacak derecede ciddi boyutlara vardığını göstermesi açısından dikkat çekici vahim bir durum olarak görülüyor.
İnanan bir insanın, faizin haramlığını kabul eden bir müminin imanı gereği benimsemek durumda kaldığı, bunun için de mücadele etmesinin gereği olayın manevi sorumluluk boyutuna işaret ediyor.
Kurân tam bir sayfasını faizle mücadeleye ayırır ve her Müslümana bu konuda önemli görevler yükler ve çok ciddi ikazlar da bulunur
Faiz yiyenler, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu, onların Alış veriş de faiz gibidir demeleri yüzündendir. Oysa Allah alış verişi helal, faizi haram kılmıştır.
Ey iman edenler! Eğer inanmış kimselerseniz, Allahtan korkun ve faizin geri kalanını terk edin.
Bunu yapmazsanız, Allah ve Resulü ile savaş halinde olduğunuzu bilin!(Bakara, 2275, 278, 279)
Allah faizi haram kılmıştır
Ülkemizde ekonominin temeli faiz üzerine kurulduğu için esnaf, sanayici, işletmeci ve ticaret erbabı çalışma alanını geliştirmek ve genişletmek için, vatandaşlar da ev/araba ihtiyaçlarını karşılamak için krediye başvurmaktan başka bir çare göremiyorlardı.
Ancak ilki 20 sene önce kurulan, günümüzde sektörde mevcut % 3 lük pazar payına sahip olan, 2007 yılı sonuna kadar % 5 civarına yükselmeyi bekleyen finans kurumları şimdiki adıyla katılım bankaları, uzun vadeli hedefinde bu payı %10a çıkarmayı düşünüyor.
Yirmi sene önce adı bile anılmazken, Türkiyede böyle kurumların açılması imkânsız gibi görünürken, üstelik o kadar krizlere ve engellemelere rağmen katılım bankaları, şimdilerde istenen seviyede olmasa bile, önemli bir yere gelmiş görünüyor.
Bu kurumlar artık rüştlerini ispat etmiş durumdalar. Finans piyasasında biz de varız diyorlar. Geçtiğimiz yıllarda kötü bir örnek yaşanmış olsa da, prensiplerinden taviz vermeden ayakta kalmayı başardılar. Devlet, içi boşaltılan bankaların borçlarını ödediği halde, finans kurumları böyle bir destekten de mahrum kaldılar. Ama en azından ortadan silinmediler, son yıllarda ciddi atağa geçtiler. Bank Asya gibi hissesini arttıran, Türkiye Finans Katılım Bankası gibi ortaklık kuranlar ve diğer az sayıdaki katılım bankaları kendilerini yenileyerek müşterilerinin karşılarına çıktılar.
Bu adımlar önemli, önemi kadar da sahip çıkılması gereken ciddi teşebbüsler.
Faize karşı alternatif bir çözüm olarak öne çıkan, faize karışmadan ve bulaşmadan ekonomiye destek veren, parası olanın parasını değerlendiren, yatırımcıya da destek sağlayan, tecrübe kazandıkça da emin adımlarla mesafe alan bu kurumlara sahip çıkılırsa, gelişeceklerdir.
Katılım Bankalarını destekleyin
Türkiyenin uzman ve ciddi İslam hukukçularının gözetim ve kontrolü altında hizmet vermeye çalışırken, karşılaştıkları problemleri, yeni yeni ortaya çıkan tıkanıkları kendi kalıcı ölçüleri çerçevesinde çözmeye çalışan bu faizsiz kurumlar, faizle mücadeleyi göze alanları ve bu mücadeleyi aynı zamanda inançlarının bir gereği olarak görenleri, kendi yanlarında görmek istiyorlar. İstemeleri de hakları zaten.
Çalışmalarıyla ortak olarak şu mesajları veriyorlar
Siz değil miydiniz, faizden kurtulmak isteyenler?
Siz değil miydiniz, faize kaşı savaş açanlar?
Siz değil miydiniz, faizsiz çözüm arayanlar?
İşte size fırsatlar sunuyoruz.
Bu arada faize dönüp bakmayan bu kurumların eksikleri, noksanları, yapabildikleri, yapamadıkları, üstesinden geldikleri gelemedikleri, imkanları imkansızları yok mudur. Mutlaka vardır.
Ancak bu iş, bir el ve gönül birliği, bir inanç ve ideal birliği açısından değerlendirilirse ve bu bakışla kucaklanırsa başarıya ulaşacaktır.
Herhalde helal lokma kadar tatlı ve lezzetli bir kazanç yoktur.KAYNAK:
MEHMET PAKSU
Birincisi, Sen çalış, ben yiyeyim anlayışını yok etmek.
İkincisi de, Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölsün bana ne düşüncesini gündemden kaldırmak.
Birinci anlayışı, faiz haramdır emri iptal ederken, ikinciyi de, zekât vermek farzdır hükmü kapı dışarı ediyor.
Faizin haramlığı ve zekâtın farziyeti kalplerde ve vicdanlarda tam olarak yerleşmezse ve yaşamazsa ne ekonomik krizler biter, ne de sosyal patlamanın önü alınır.
Bir ülke, mesaisini sürekli faiz ile uğraşmaya ayırırsa, toplumda sosyal barışı, gelir dağılımı eşitliğini, insanca yaşama hakkını nasıl hayata geçirecek?
Çünkü faiz toplum içinde bir huzursuzluğun, bir güvensizliğin kaynağıdır. Faizi ayakta tuttukça, yüksek faize fırsat verdikçe, faizi cazip gösterdikçe, insanları bankaların önüne yığdıkça, ticari hayatı ne nispette canlandırabilirsiniz?
Faiz bize çok şey kaybettirdi
Milletin birikimini, gelirini, kârını, kazancını, tasarrufunu, mal varlığını ve sermayesini bir çırpıda faiz batağına saplarsanız, geleceğe güvenle bakma cesaretiniz kalır mı?
Yakın geçmişte böyle bir cesaretin kalmadığını da hepimiz gördük ve bunu çok acı bir biçimde yaşadık.
Sivil toplum kuruluşlarının yaptıkları araştırma ve sundukları raporlar faizin ülkeye ne kadar pahalıya mal olduğunu çok açık bir şekilde olarak ortaya koyuyor:
ATO başkanı Sinan Aygün, Cumhuriyet dönemi boyunca kazanılan servetin 4 yıl gibi kısa bir sürede heba edildiğini dile getirdi. Kriz döneminde (2000-2002) yüz milyar doların faize gittiğini söyleyerek nelerin yapılabileceğini şöyle sıraladı
1. On tonluk bin kamyona sığacak on milyon kilo altın alınırdı.
2. 111 tane baraj ve 7 tane GAP yapılırdı.
3. 4 bin 545 tane F-16 savaş uçağı alınırdı.
Konuşmasının sonunda da şu tespitte bulundu:
Cumhuriyet boyunca 79 yıldır boşa çalıştık. Faizle yattık, faizle kalktık.
Faizin toplum bireyleri arasında yardımlaşmayı, dostluğu, akrabalık ve komşuluk bağlarını, ahlaki yaşantıyı ve kutsal değerleri teker teker yok etmeye yönelik sonuçları da tehlikenin azımsanmayacak derecede ciddi boyutlara vardığını göstermesi açısından dikkat çekici vahim bir durum olarak görülüyor.
İnanan bir insanın, faizin haramlığını kabul eden bir müminin imanı gereği benimsemek durumda kaldığı, bunun için de mücadele etmesinin gereği olayın manevi sorumluluk boyutuna işaret ediyor.
Kurân tam bir sayfasını faizle mücadeleye ayırır ve her Müslümana bu konuda önemli görevler yükler ve çok ciddi ikazlar da bulunur
Faiz yiyenler, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu, onların Alış veriş de faiz gibidir demeleri yüzündendir. Oysa Allah alış verişi helal, faizi haram kılmıştır.
Ey iman edenler! Eğer inanmış kimselerseniz, Allahtan korkun ve faizin geri kalanını terk edin.
Bunu yapmazsanız, Allah ve Resulü ile savaş halinde olduğunuzu bilin!(Bakara, 2275, 278, 279)
Allah faizi haram kılmıştır
Ülkemizde ekonominin temeli faiz üzerine kurulduğu için esnaf, sanayici, işletmeci ve ticaret erbabı çalışma alanını geliştirmek ve genişletmek için, vatandaşlar da ev/araba ihtiyaçlarını karşılamak için krediye başvurmaktan başka bir çare göremiyorlardı.
Ancak ilki 20 sene önce kurulan, günümüzde sektörde mevcut % 3 lük pazar payına sahip olan, 2007 yılı sonuna kadar % 5 civarına yükselmeyi bekleyen finans kurumları şimdiki adıyla katılım bankaları, uzun vadeli hedefinde bu payı %10a çıkarmayı düşünüyor.
Yirmi sene önce adı bile anılmazken, Türkiyede böyle kurumların açılması imkânsız gibi görünürken, üstelik o kadar krizlere ve engellemelere rağmen katılım bankaları, şimdilerde istenen seviyede olmasa bile, önemli bir yere gelmiş görünüyor.
Bu kurumlar artık rüştlerini ispat etmiş durumdalar. Finans piyasasında biz de varız diyorlar. Geçtiğimiz yıllarda kötü bir örnek yaşanmış olsa da, prensiplerinden taviz vermeden ayakta kalmayı başardılar. Devlet, içi boşaltılan bankaların borçlarını ödediği halde, finans kurumları böyle bir destekten de mahrum kaldılar. Ama en azından ortadan silinmediler, son yıllarda ciddi atağa geçtiler. Bank Asya gibi hissesini arttıran, Türkiye Finans Katılım Bankası gibi ortaklık kuranlar ve diğer az sayıdaki katılım bankaları kendilerini yenileyerek müşterilerinin karşılarına çıktılar.
Bu adımlar önemli, önemi kadar da sahip çıkılması gereken ciddi teşebbüsler.
Faize karşı alternatif bir çözüm olarak öne çıkan, faize karışmadan ve bulaşmadan ekonomiye destek veren, parası olanın parasını değerlendiren, yatırımcıya da destek sağlayan, tecrübe kazandıkça da emin adımlarla mesafe alan bu kurumlara sahip çıkılırsa, gelişeceklerdir.
Katılım Bankalarını destekleyin
Türkiyenin uzman ve ciddi İslam hukukçularının gözetim ve kontrolü altında hizmet vermeye çalışırken, karşılaştıkları problemleri, yeni yeni ortaya çıkan tıkanıkları kendi kalıcı ölçüleri çerçevesinde çözmeye çalışan bu faizsiz kurumlar, faizle mücadeleyi göze alanları ve bu mücadeleyi aynı zamanda inançlarının bir gereği olarak görenleri, kendi yanlarında görmek istiyorlar. İstemeleri de hakları zaten.
Çalışmalarıyla ortak olarak şu mesajları veriyorlar
Siz değil miydiniz, faizden kurtulmak isteyenler?
Siz değil miydiniz, faize kaşı savaş açanlar?
Siz değil miydiniz, faizsiz çözüm arayanlar?
İşte size fırsatlar sunuyoruz.
Bu arada faize dönüp bakmayan bu kurumların eksikleri, noksanları, yapabildikleri, yapamadıkları, üstesinden geldikleri gelemedikleri, imkanları imkansızları yok mudur. Mutlaka vardır.
Ancak bu iş, bir el ve gönül birliği, bir inanç ve ideal birliği açısından değerlendirilirse ve bu bakışla kucaklanırsa başarıya ulaşacaktır.
Herhalde helal lokma kadar tatlı ve lezzetli bir kazanç yoktur.KAYNAK:
MEHMET PAKSU