Nevin_1982
Kayıtlı Kullanıcı
Bazı nesnelere karşı tavır almak yüceltirilir. Eskiden beri böyledir bu. Ortaokul yıllarımda abilerimiz ve ablalarımız vardı, kot pantolon giymezlerdi örneğin.
Kot, Amerikan emperyalizminin bir şeyiydi ve giyilmesi bazı önkabulleri açığa vuruyordu onların anlayışında. Muhtemelen haklılardı, ama biz giydik. Onlara hep saygı duyduk ama. Bir şeye inanmak ve ideal uğruna "çoğunluğa katılmamak" bunun da ötesinde "çoğunluğu eleştirmek" önemliydi. Biz, onlara destek vermiş ve fakat uygulamada cezaret sergileyememiş insanlardık. Biraz da küçüktük zaten.
Sonra başka alanlarda da gördüm buna benzer durumlar. Marlboro içen, ama sadece islami çizgide olduğunu söylediği kanalı izleyen insanlar gibi. Ya da her konuda tavır koyma ihtiyacını hissedenler gibi.
Seneler sonra psikoloji okudum ve "tavır koyma" üzerine bir şeyler öğrendim tabi. Tavırdan ziyade, "tavır koyduğunun bilinmesi" konusunu irdeleyince farklı çıkarımlar yaptım, sorun bu değil. İşin içinde "ihlas" olduğunu düşündüm hep. Öyle düşünmenin din'e daha uygun olacağına iman ettik çünkü.
Şimdilerde facebook karşıtı söylemler yüzünden aklıma geldi yazdıklarım. "
Facebook'dan tiksinen" bunu da yüksek sesle, yeri geldiğinde büyük harflerle yazan kişileri görünce aklıma geldi.
"Bilmeden eleştirmek"ten bahsetmeyeceğim. Yani, söz konusu sitenin amaç doğrultusunda hizmet verdiğini, istersem tanımadığım insanlarla mesajlaşırken, istersem bir şekilde uzaklaştığım eski arkadaşlarımla konuşurken, istersem sadece pacman oynarken kendimi bulabileceğimi anlatmayacağım.
Popüler olanı kötülemek, popülerin dışında kendine bir alan yaratarak "kendinden olanı" bu alana dahil etmek sureti ile bir grup içinde popüleri yaratmak amacında olan insanların varlığını gösterdi facebook eleştirileri bana.
İlkokul arkadaşlarımı bulmak, onlarla kanka olmak niyetinde değilim, ama olabilirdim.
Eski iş yerimden arkadaşların listesinde kimler var merak etmiyorum, ama merak edebilirdim de.
Sırf eğlencesine, sadece keyifli zaman geçirmek için siteyi tercih edebilirim, birden çok nedeni de olabilir üyeliğimin.
Ama, "facebook olsa olsa arkadaş bulma mekanıdır, bu da islami gençliğe yakıimaz" mantığındaki yazıları saygıyla karşılamıyorum bütün sebeğlerimde de.
Geçenlerde okuduğum bir röportajda karşılaştım, facebook üyeliği olmayan kişiyi tebrik eden yazar, "karşısındaki insana ne kadar saygı duyduğunu, ama kendisinin bir kere siteye giriş yaptığını, artık msn gibi kullandığı için vazgeçemeyeceğini" söylüyordu.
Arkadaşlarıyla sanal yoldan konuşmak için giriş yaptığı siteye hiç giriş yapmamış olanı tebrik ediyordu.
Bu mantığı anlamıyorum işte. Facebook u kullanmamak, olsa olsa "ilgimi çekmiyor" yahut "zaten hep aynı şehirdeyim, bütün arkadaşlarım burada" gibi basit cümlelerle açıklanabilecekken, bir idealizm maskesiyle açıklanıyor ve birileri de buna saygı duyduğunu belirtiyor ya.. Tahammül edemiyorum.
"Aykırı gençlik" olmak bu kadar kolay değil. Bir siteye giriş yapmamakla kimse entelektüelliğini yahut dindarlığını göstermiş olmuyor.
Siteye girenlerden yahut siteden "tiksinmek" de, matah bir şey değil.
Cümlelerimiz vardı bizim, yazardık, söylerdik, onlarla anlatırdık derdimizi.
Dünya yerinde dursun, oynasın gülsün insanlar, gerektiğinde kızsınlar, biz yine cümlelerimizi söyleyelim.
Falanca site, falancanın markası, filancanın kolası derken, gerektiğinde nefretimiz kalmayacak çünkü. Harcayacağız hepsini.
Kot, Amerikan emperyalizminin bir şeyiydi ve giyilmesi bazı önkabulleri açığa vuruyordu onların anlayışında. Muhtemelen haklılardı, ama biz giydik. Onlara hep saygı duyduk ama. Bir şeye inanmak ve ideal uğruna "çoğunluğa katılmamak" bunun da ötesinde "çoğunluğu eleştirmek" önemliydi. Biz, onlara destek vermiş ve fakat uygulamada cezaret sergileyememiş insanlardık. Biraz da küçüktük zaten.
Sonra başka alanlarda da gördüm buna benzer durumlar. Marlboro içen, ama sadece islami çizgide olduğunu söylediği kanalı izleyen insanlar gibi. Ya da her konuda tavır koyma ihtiyacını hissedenler gibi.
Seneler sonra psikoloji okudum ve "tavır koyma" üzerine bir şeyler öğrendim tabi. Tavırdan ziyade, "tavır koyduğunun bilinmesi" konusunu irdeleyince farklı çıkarımlar yaptım, sorun bu değil. İşin içinde "ihlas" olduğunu düşündüm hep. Öyle düşünmenin din'e daha uygun olacağına iman ettik çünkü.
Şimdilerde facebook karşıtı söylemler yüzünden aklıma geldi yazdıklarım. "
Facebook'dan tiksinen" bunu da yüksek sesle, yeri geldiğinde büyük harflerle yazan kişileri görünce aklıma geldi.
"Bilmeden eleştirmek"ten bahsetmeyeceğim. Yani, söz konusu sitenin amaç doğrultusunda hizmet verdiğini, istersem tanımadığım insanlarla mesajlaşırken, istersem bir şekilde uzaklaştığım eski arkadaşlarımla konuşurken, istersem sadece pacman oynarken kendimi bulabileceğimi anlatmayacağım.
Popüler olanı kötülemek, popülerin dışında kendine bir alan yaratarak "kendinden olanı" bu alana dahil etmek sureti ile bir grup içinde popüleri yaratmak amacında olan insanların varlığını gösterdi facebook eleştirileri bana.
İlkokul arkadaşlarımı bulmak, onlarla kanka olmak niyetinde değilim, ama olabilirdim.
Eski iş yerimden arkadaşların listesinde kimler var merak etmiyorum, ama merak edebilirdim de.
Sırf eğlencesine, sadece keyifli zaman geçirmek için siteyi tercih edebilirim, birden çok nedeni de olabilir üyeliğimin.
Ama, "facebook olsa olsa arkadaş bulma mekanıdır, bu da islami gençliğe yakıimaz" mantığındaki yazıları saygıyla karşılamıyorum bütün sebeğlerimde de.
Geçenlerde okuduğum bir röportajda karşılaştım, facebook üyeliği olmayan kişiyi tebrik eden yazar, "karşısındaki insana ne kadar saygı duyduğunu, ama kendisinin bir kere siteye giriş yaptığını, artık msn gibi kullandığı için vazgeçemeyeceğini" söylüyordu.
Arkadaşlarıyla sanal yoldan konuşmak için giriş yaptığı siteye hiç giriş yapmamış olanı tebrik ediyordu.
Bu mantığı anlamıyorum işte. Facebook u kullanmamak, olsa olsa "ilgimi çekmiyor" yahut "zaten hep aynı şehirdeyim, bütün arkadaşlarım burada" gibi basit cümlelerle açıklanabilecekken, bir idealizm maskesiyle açıklanıyor ve birileri de buna saygı duyduğunu belirtiyor ya.. Tahammül edemiyorum.
"Aykırı gençlik" olmak bu kadar kolay değil. Bir siteye giriş yapmamakla kimse entelektüelliğini yahut dindarlığını göstermiş olmuyor.
Siteye girenlerden yahut siteden "tiksinmek" de, matah bir şey değil.
Cümlelerimiz vardı bizim, yazardık, söylerdik, onlarla anlatırdık derdimizi.
Dünya yerinde dursun, oynasın gülsün insanlar, gerektiğinde kızsınlar, biz yine cümlelerimizi söyleyelim.
Falanca site, falancanın markası, filancanın kolası derken, gerektiğinde nefretimiz kalmayacak çünkü. Harcayacağız hepsini.