selamun aleyküm lütfı abicim...
emeğine sağlık...
çok etkilendim çok güzeldi ALLAH celle celalühü razı olsun...
selam ve dua ile...
selametle kalın inşaALLAH...
selamun aleyküm abicim emeğine sağlık çok hayırlı bir paylaşımdı gerçekten..
daha önceden bildiğim bir olaydı hatırlamak iyi oldu, Rabbim hepimize hayırlı ölümler nasip eylesin inşaallah amin..
selam ve dua ile...:a03:
Okumustum sanki bunu :
çok etkilendim yine .
Bir de Azrail'e hasa "Kötü melek " diyenler oluyor çok yanlis !!
Allah razi olsun, paylasim için tesekkürler .
ALLAH (cc) RAZI OLSUN. EMEĞİNE, YÜREĞİNE VE PAYLAŞIMINA SAĞLIK
RABBİM İMANLA KURANLA KELİME-İ ŞAHADETLE ÇENE KAPAMAYI NASİP ETSİN.
RABBİM AFFETSİN
DUA İLE
Selamün Aleyküm.
BEN KAZA ETMEDEN YA SEN KAZA EDERSEN...??
Saatler gece yarısını çoktan geçmişti. Otobüs yoluna devam etmektedir. Akşam namazından sonra mola verilmemişti. Yolculardan biri otobüs şoförünün yanına giderek:
–Şoför bey!
Namaz vakti geçmeden bir mola verseniz de namazımızı vaktinde kılsak olmaz mı? diye rica eder.
Bu istek şoförün hoşuna gitmemiştir:
–Bey amca bu namazı da kaza ediversen ne olur?
Adam gayet sakin bir şekilde cevap verir:
–Ben kaza etmeden ya sen kaza edersen?
http://www.facebook.com/photo.php?fbid=478173709183&set=a.478173669183.261564.528289183&theater#
[TD]Halife Harun er-Reşid'e , o zamanın Fransa kralı bir gül fidanı hediye etmişti. Harun Reşid, o gül fidanına çok itibar göstererek bahçıvana verdi. ve: -Buna iyi bak. Bahçeye dik. Yetiştiği zaman da ilk çiçeğinden bana getir, dedi. Bahçıvan gülü bahçeye dikti. Gül çok güzel olmuştu. Aradan zaman geçti, çok güzel bir gül açtı. Bahçıvan gülü koparmak için o tarafa doğru giderken, gülün dalına konmuş bir bülbülün yanık yanık öttüğünü görüp onu seyre daldı. -Nasıl olsa uçar gider. Ben de ondan sonra koparırım, diyordu. Fakat yazık ki, bülbül bir hayli öttükten sonra gülü darma dağın etti. Bahçıvan çok üzülmüştü. Ne diyecekti şimdi padişaha... Doğru padişahın huzuruna çıkıp meseleyi anlattı ve üzüntüsünü bildirdi. Halife üzülmemesini söyledikten sonra: - Bu dünya etme bulma dünyası derler. Bu dünya bülbüle de kalmaz, canın sağ olsun, dedi ve bahçıvanı affetti. Aradan zaman geçti. Bahçıvan bir gün o bülbülü bir yılanın yutmakta olduğunu gürüp doğru halifenin huzuruna çıkıp vaziyeti anlattı. - Efendim, keramet gösterdiniz. Hakikaten dünya bülbüle kalmadı, dedi. Padişah yine aynı söyleri tekrarlayarak: - Bu dünya yılana da kalmaz. O da bir gün belasını bulur, dedi. Lihikmetin o yılan bahçe sulamakta olan bahçıvanın ayaklarına doğru hücum etti. Bahçıvan yılandan daha çabuk davranıp elindeki kürekle yılanı ortadan ikiye böldü ve öldürdükten sonra halifenin huzuruna çıkıp meseleyi anlattı. Halife yine aynı şekilde : -Bu dünya sana da kalmaz. Sen de bulursun bir gün belanı, dedi. Olacak ya, bir suçundan dolayı padişah bahçıvana kızıp idamına karar verdi. Cellatları cağırdı, bahçıvanı ellerine vererek kellesini kesmelerini söyledi. Cellatlar adamı alıp götürdüler. Fakat hüküm infaz edilmeden önce bir isteği olup olmadığını sordular. Bahçıvan : -Var bir isteğim ama, onu ancak padişaha söylerim, başkasına söylemem hiçbir mana ifade etmez, deyip padişaha götürmelerini istedi. Bahçıvanın bu isteği celladların çok acaibine gitmişti. Durumu halifeye haber verdiler. O da görüşmeyi kabul edip ne diyeceğini sordu. Bahçıvan: -Sultanım, mesele malumunuzdur. Bu dünya bülbüle, yılana ve bana kalmadığı gibi sana da kalmayacak. Sen beni en ufak bir sebepten cellatlara teslim ettin. Bu yalancı dünyanın sana kalacağını mı sanıyorsun. Bu dünyaya etme- bulma dünyasıdır, derler diyen sendin, dedi ve söyleyeceğinin bundan ibaret olduğunu bildirdi. Bu hatırlatma halifeye çok tesir etmişti. Bu adamı öldürüp de elime ne geçecek? diyerek adamı affetti. Adam da bu şekilde ölümden bir müddet için kurtulmuş oldu. |