Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Eskisi gibi Allah(c.c)'ye aşık olmak istiyorum lütfen yardım edin lütfenn!!!!!!!!!!!! (1 Kullanıcı)

Ölümgerçek

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Şub 2010
Mesajlar
16
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
Arkadaşlar ben bundan yaklaşık 1 sene öncesine kadar tam bir allah aşığıydım bazen Allah(c.c) aklıma geldiği zaman ağlıyordum sonra ne olduysa oldu diğer dinleride araştırdım ama yinede hak dinin islam olduğunu buldum.sonra internette gerzerken bir ateist sitesinde girdim ondan sonra Allah(c.c)nin varlığından şüphe duydum şimdi onun varlığın biliyorum ama bazen istemediğim halde yine şüpheye düşüyorum.mesal bilim adamlarının çoğu ateist .onlar okumuş adamlar bir şey biliyolardır o yüzden ateistlerdir diyorum.hep kendi kendime sorular soruyorum.Eskisi gibi Allah(c.c)'yew aşık olmak istiyorum şüpheye düşmeden önce çok mutluydumçdünya malında hi. gözüm yok sadece Allah(c.c)'ye aşık olmak istiyorum ama olmuoyr lütfen yardım edin ben eskisi gibi Allah aşkıyla yanmak istiyorum 5 vakit namazımı elhamdülillah kılıyorum ama Allah(c.c)'ye aşık olmak istiyorum.şüpheye düştüğüm zaman bile namazımı çok şükür bırakmadım sürekli Allah(c.c)'ye bana vvarlığını kanıtlaması için dua ediyorum.ne yapmam lazım eskisi gibi olmak istiyorum.lütfen benim için Allah(c.c)'ye dua edin müslümanın müslümana yaptığı dua geri çevrilmezmiş çbirde asimyıldırım.comdan yaşlı kadın fincan ve fincan hikayesini izlemiştim acaba ordaki durum gibi mi durumum diyorum Allah(c.c) sevdiğine sıkıntı verirmiş acaba benim daha ii olmam için mi sıkıntı veriyor lütfen yardım
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
Allah ın varlığını anlamak için dünyevi ilimlerin hepsini bilmeye gerek yok.
bir yaşlı nine vardır bilgisiz ama Allah a inancı sağlamdır..bir de dediğiniz okumuşlar ama kendi yaratlışlarını bile anlamaktan aciz insanlar vardır.bunlar belki bilgilidir ama hepsi dünyevi bilgi.onlar bunları biliyorlar da ne oluyor sanki. çok mu mutlular acaba.mutlulukları dünya zevkleri dışarıdan göründüğü gibi çok da keyif verici gelmez onlara.çünkü asıl aşkı tatmamışlar.asıl iman boşluğunu dolduramamışlardır.o boşluk da kaybolup giderler en sonunda da zaten.en güzel şeyden o zevki alamazlar.yaptıkları sadce bize,bizim gibi onların yaşamını dışarıdan izleyen insanlara hoş gelir.çünkü onların içindeki o koca boşluğu hiç birimiz göremiyoruz.
ne bilim adamları varki Allah a inançları sağlam.akıllı insan ölümden sonrasını da düşünen değil midir.onlara göre insan yaşar yaşar en sonunda ölür.ve geriye hiç birşey kalmaz.toprak olur giderler.eğer böyle olsa idi yaşamın anlamı amacı ne olacaktı.bu yaşamın bir amacı olmalı..hani nerde buna göre amaç.amacımız birer mikroorganizma olmak mı.bunun için mi bu dünya sıkıntılarına katlanıyoruz.hayır kardeşim.bunlar sadece şeytanın bir vesvesesidir.
sohbet kalbi yumuşatır.Allah a yaklaştırır.sohbetlere katılın ,dinleyin,sitedeki konuları takip edin.gerçekten işinize yarayacak konuların var olduğunu göreceksiniz.ve sürekli tesbih çekin kardeşim.istiğfar getirin.felak nas okuyun vesveseye karşı.dedğimim gibi sizin Allah a yaklaşmanız Onu çok sevmeniz için; tanımanız gerekmektedir.insan tanımadığını sevemez.
eğer müslümanlık doğru bir din olmasaydı diğer dinlere mensup kişiler müslümanlığı tercih edip artık daha mutlu olduklarını söylerler miydi.müslümanlıkdan dönen var ama onlar sadece müslüman kimliği altında yaşayanlar.kalplaerinde bunu yaşamayanlar.Allah ı bulan kişi artık başka bir sevgi aramaz.ki böyle kişileri yolundan döndürmek zordur ..
kim hakiki müslüman iken bu dinden çıkmışta artık çok mutluyum demiş ki??ama diğer dinlerden müslümanlığa geçiş yapan herkes söylüyor bunu.
Allah yardımcın olsun kardeşim bu yolda...(biraz uzun oldu galiba ama hakkınızı helal edin.)
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Allah(s.w.t)ın Kitabını Okuyorsun sonra birkaç ateistin sözünü okuyorsun.Sonra o kafirlerin sözlerinden dolayı şüpheye düşüyorsun...Rabbimiz'in kitabına iman eden inanan ondan başka şeylere meyletmez..Allah düşmanları elbette Allah'ın varlığını birliğini araştırmaz kendileri gibi diğer insanlarıda imansızlığa sürüklemek isterler bunuda ilim yolu ile yapmaya çalışırlar inşallah sen o kafirlerin boş sözlerini okuma bir daha..Sen kendi İlah'ının kitabını oku.Onlar kendi ilahları olan karr max ve darwinnin kitaplarını okusunlar.
 

acem_kizi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
891
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Konum
Azerbaycan
selamünaleyküm kardeşim.size Tafsiyem Halit Ertuğrul hocanın Kendini Arayan Adam isimli kitabını okuyun.eminim ki çok yardımcı olacaktır ;)
 

Ölümgerçek

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Şub 2010
Mesajlar
16
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
teşekkürler Allah razı olsun yardmlarınız için
 

Azerbaycan_li

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2010
Mesajlar
1,201
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
kardeş atesitler ne derler Allah ın olduguna inanmazlar...

ben diyorum ki, sen bana Allah ın olmadığına dair bir tane delil getir getire bilirmisin..ve ya herhangi bir ateist getire bilir mi?

bir de şunu düşün olmayan bir şeye yok denir mi ? bunlar yok diyor ve tartışıyorlar...ama Sadece var olan bir şey tartışılır ve sadece var olan bir şeye yok dige karşı çıklılır...sen daha 16 yaşındasın..ateistlerin bilgilerini okuyacagına Allah ın kitabını güzelce oku tum sorular gider kafandan..

ve Allah dan yardım iste burdakı kardeşler sana ancak fikirler soylerler...belki iyi belki kotu...sen Allah ın kitabını oku soruların tumden kayb olur ve dolgun cevaplar bulursun...

Allah yardımcın olsun...inşallah samimisindir...
 
N

Nefis

Kardeşim kızma ama senin Ateist kitabını ve araştırman hata ! Allah korusun araştırırsın kafan karışır üstüne Şeytan vesvese verir helak olur gidersin..
kardeşim bu iki ayeti anlarsan okursan Allah yardımcı olur kafandaki şüpheler gider inş

"Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki biz sizi topraktan, sonra nutfeden (sperm), sonra alâkadan (aşılanmış yumurtadan) , sonra uzuvları (önce) belirsiz sonra (belirlenmiş) canlı et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki size (kudretimizi) gösterelim.Ve dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahîmlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız, sonra güçlü çağınıza uluşmanız için (sizi büyütürüz) içinizden kimi vefât eder; yine içinizden kimi de ömrünün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hâle gelsin. Sen yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir hâlde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde, o kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verilir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O, ölüleri diriltir yine O herşeye hakkıyla kadîrdir." (Hac 22/5-6)


Kulumuza indirdiğimiz Kuran'dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah'tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın.2/Bakara-23
 

Gülfidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2008
Mesajlar
679
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Ateistlerden uzak durun derim.

Onlar kendi şüpeleri içinde sürüne dursunlar.

İnsanın kalbinden bazen "Acaba" sözü gecer

bunun adı vesvesedir. İblis imanı almaya gelir.

Vesveseler insanı rahatsız eder.

Kafanızda soru işaretleri varsa bunun caresi ilacı

Kuran ı kerim i Mealden oku takıldığın yerlerde tefsirden bak



OKU!!!

kafanı kurcalayan özel sorular varsa burada paylas cevapları bildiğimiz kadarıyla yanıtlayalım.
 

tevbe_2010

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
94
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Allah'a aşık olmak???

Allah'a inanıyor ama şüphe ediyorsan,
Namaz kılıyor,ama Allah'a aşık olamıyorsan
Doğru yolu bulamıyorsan
Otur bi düşün...
Oku!
O'nun adı ile başla okumaya...
Kur'an oku...
Eğer yorumlayamazsan yorumlayanlardan dinle...
Kütüb-ü sitte oku.Ateistleri,diğer dinleri araştırmaya zamanın varsa hadisleri de araştırmaya zamanın vardır.Hadisleri oku.Peygamberimizin yaşantısını oku.En önemlisi kendini oku.Ne yap yap çık bu hal içerisinden.
Allah yardımcın olsun
 

Gülfidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2008
Mesajlar
679
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Eğer yapabilirsen

Sabah namazından sonra zikir saati var.

hangi saat olduğunu bilirsin.

Kuşların bile zikre kalkıp cik cik cokca Allah dedikleri saat.

ALLAH de diyebildiğin kadar.

Eğer kalbinde kir varsa ufacık da olsun pas varsa zikir cözer onu.

Peygamber efendimiz diyor ki " Zikir kalbin cilasıdır"

kalp sorunu için bir dene

Hem cok sevap kazanırsın.
 

Cihat-82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ara 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Allah'a aşık olmak???

Allah'a inanıyor ama şüphe ediyorsan,
Namaz kılıyor,ama Allah'a aşık olamıyorsan
Doğru yolu bulamıyorsan
Otur bi düşün...
Oku!
O'nun adı ile başla okumaya...
Kur'an oku...
Eğer yorumlayamazsan yorumlayanlardan dinle...
Kütüb-ü sitte oku.Ateistleri,diğer dinleri araştırmaya zamanın varsa hadisleri de araştırmaya zamanın vardır.Hadisleri oku.Peygamberimizin yaşantısını oku.En önemlisi kendini oku.Ne yap yap çık bu hal içerisinden.
Allah yardımcın olsun


Bak bu kardeşimiz ne güzel belirtmiş. Ayrıca seni, ateistleri ve diğer dinleri araştırmaya yönelten sebeplerin ne olduğu da önemlidir. Okuduktan sonra şüpheye düşüyorsun. Şüpheye düşmek seni korkutmuyorsa okumaya ve araştırmaya devam et.

Namaz kılıyorsun ama içinde şüphe var. Allah Teala'ya inanıyorsun ama içinde şüphe var. Bence senin öncelikli işin, ateistleri ve diğer dinleri araştırmaktan ziyade, "imanımı nasıl kuvvetlendiririm" sorusunun cevabını araştırmak olmalıydı. Şüpheye düştüğün halde ibadetlerine devam ettiğini söylüyorsun. Peki sana "o yaptığın ibadetlerden birşey anlıyor musun" desem ne cevap verirsin? Allah Teala'ya inanıyorsun ama içinde şüphe varken nasıl Allah aşığı olabilirsin? Namaz kılıyorsun ama namazda bile bu düşünceler seni rahatsız eder. Kıldığın namazdan birşey anlıyor musun?

Acilen imanını kuvvetlendirmenin yollarını aramaya başlaman lazım. Hatta bence buraya böyle bir konu açana kadar, çoktan harekete geçmiş olman gerekirdi. Kendi dinini iyi bilmediğin için bugün bu kadar şüpheye düşüyorsun. Ateizmi ve diğer dinleri araştırırken gösterdiğin özeni biraz da kendi dinine gösterseydin eminim ki kafanda soru işareti kalmazdı. Kur'an-ı Kerim oku. Okuduğunu anlayamadığın noktada hadislere başvur. Yine anlayamıyorsan, ilim sahibi insanlardan yardım iste. Ama bunları özenerek ve gerçekten isteyerek yap.

Selam ve dua ile.
 

ebuzer25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
1,845
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
o kitapları bir daha okuma kardeşim benden sana abla tavsiyesi sana imanını kuvvetlendirecek kitaplar okumanı arkadaşlarımın dedigi gibi bol bol zıkretmenı tavsiye ederim bak mesela arkadaşlarım yanlış anlamasın amaokudugum için biliyorum fetullah gülen hocaefendinin asrın getirdigi tereddütler adlı kitabını kesinlikle tavsıye edrim 3 adet onları oku halit ertugrulun düzceli mehmet adlı kitabını ateist bir gencin nasıl allah askıyla yandıgını göreceksin ve ateistlerin savundugunu cok güzel bir sekilde cürüten cevapları göreceksin bu arada namazlarını bırakma bol bol zikret ve o kıtapları eline bile alma olurmu güzel kardeşim[FONT="Comic Sans [/FONT][/SIZE]MS"]]
 

ebuzer25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
1,845
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Allah Her Şeyi Yarattı, -Hâşâ- O'nu Kim Yarattı?" Deniliyor. Bu Husus Nasıl İzah Edilebilir?

Bu soru da çok sorulan sorulardan biridir.

Ben bu soruyu, Resûl-i Ekrem'in (sav) Peygamberliğinin bir alâmeti olarak görüyor ve verdiği gaybî ihbârın tahakkuku karşısında boynumu büküp "Eşhedü enne Muhammede'r-Resûlullah." diyerek şehâdet ediyorum. Evet, Resûl-i Ekrem (sav) Allah'ın şerefli elçisidir. Kıyâmete kadar olup bitecek her şeyi, bir televizyon ekranından görüyor gibi seyretmiş ve söylediği her şeyi dosdoğru söylemiştir. Daha sonra meydana gelecek hâdiseler hakkında verdiği hükümler, söylediği şeyler o kadar isabetlidir ki; yeri geldiği zaman hepsi de aynı aynına doğru çıkmıştır. İşte, bu da onlardan bir tanesidir. Buyurur ki: (Sahabenin aklından böyle bir şey geçmez) "Bir gün gelecek ayağını ayağının üstüne atarak -gurur, kibir, enâniyet içinde ve her meseleyi halletmiş gibi- bunu Allah yarattı, şunu Allah yarattı, Allah'ı kimi yarattı?" diyecekler. (1) Ben, bu soru tevcîh edildiği zaman kendi kendime düşündüm ve "Eşhedü enne Muhammede'r-Resûlullah." dedim. Nasıl da görmüşsün ve nasıl da doğru söylüyorsun!... Şu, nefisleri ve enâniyetleri firavunlaşan, sebeplere ulûhiyet isnat eden ve her şeyi sebepler içinde izaha kalkışan insanların idraksizliğini, düşünce sefaletini bundan daha güzel ifade mümkün olamazdı...

Asıl meseleye gelince, bu da, inkârcıların ortaya attıkları sorulardan biridir. Çok defa, körpe dimağlar, bu türlü soruların altında kalır ve ezilirler. Evet onlar, nâmütenâhîliği anlayamaz; sebeplerin zincirleme uzayıp gitmesini ve böyle bir aldatmacanın bir şey ifade edip etmemesini kat'iyen değerlendiremezler.

Bundan ötürü tereddüde düşer de, zanneder ki; Allah da bir sebeptir; tıpkı herhangi bir sebep gibi... Ve Allah'ı, meydana getiren bir sebep vardır ki, Allah, ona göre müsebbeptir (sonuçtur). Bu, bir yanlış kanaatin neticesidir. Ve temelinde de Yaratanın bilinmemesi vardır. Allah, Müsebbibü'l-Esbâb'tır ve varlığının evveli yoktur.

Bugüne kadar kelâmcılar, sebeplerin, böyle zincirleme devam edip gidemeyeceğini belli usûllerle ortaya koyarak "Müsebbibü'l-Esbâb'' olan Allah'ın varlığını isbâta çalışmışlardır. Onların, bu husustaki düşüncelerinin hulâsasını, bir iki misalle anlatmakta fayda mülâhaza ediyoruz. Kelâmcılar derler ki: Sebeplerin zincirleme (teselsül) devam edip gideceğini düşünmek, o sebeplerin mahiyetini bilmemenin ve Yaratıcı'dan gaflet etmenin ifadesidir. Evet, eşyanın sonsuzdan beri süregelen bir kısım sebepler zincirinden ibaret olduğuna ihtimal vermek doğru değildir. Böyle bir şeyi mümkün görüp ihtimal vermek sırf bir aldanmışlıktır. Meselâ, yeryüzünün yeşermesi, hava, su ve güneşe bağlı olsun; hava, su güneş de bir kısım madde parçacıklarına; oksijen, hidrojen, karbon, azot... vs. gibi.. bu madde parçaları da daha küçüklere ve onlar da kendilerinden küçüklere... Bunun böyle uzayıp gitmesine ihtimal vermek ve eşyanın bu yolla izah edileceğine inanmak bir aldanma ve mugalâtadır. Hele, bir yerde, bunun karşısına anti-madde, anti-atomla çıkılıyor ve metafizik fiziğe galebe çalıyorsa... Ve hele, ilk ve son bütün sebepler fevkalâde âhenk içinde birer kanun, birer memur gibi hareket ediyorlarsa!..

Evet, "Şu şundan, şu şundan, şu da şundan..." demek, herhangi bir meseleyi halletmesi şöyle dursun, bilâkis, her şeyi içinden çıkılmaz hâle getirmektedir. Zira, böyle bir meseleyi mümkün görmek, tıpkı "Yumurta tavuktan, tavuk yumurtadan..." düşüncesinin ilelebet sürüp gideceğine ihtimal verme gibi bir safsataya benzer ki; bunlardan tavuk veya yumurtayı, Kudreti Sonsuz, Ezelî bir Zât'a vereceğimiz âna kadar, iddialar hep mesnetsiz sayılır. Aksine, bunlar varlığı kendinden olan Yüce Yaratıcı'ya isnat edilince mesele birden aydınlığa kavuşur. Ondan sonra, tek bir hücre olarak yumurtanın yaratılmış olması veya kendi neslini devam ettirmek için tavuğun yaratılmış bulunması ve yumurtanın ondan çıkması arasında fark yoktur.

Bunu böyle kabul etmeyip de "O ondan, o da ondan…" demekle hiçbir şeye aydınlık getirilemeyeceği gibi, cevaplandırılan her soruyla beraber birkaç tane de istifham ortaya çıkacaktır. Meselâ, yağmur, buluta bağlı; bulut, zâit-nâkıs (artı-eksi) habbeciklere, onlar buharlaşma hâdisesine, o da suların mevcûdiyetine ve nihayet o da suyu meydana getiren unsurlara... Böylece sebepler zinciri, belki birkaç adım daha ilerleyerek devam eder durur; ama durduğu yerde yine "Şöyle de olabilir, böyle de" diyerek insan kendini faraziyelerin kucağında hisseder ve onlarla tatmin olmaya çalışır. Bu ise, fevkalâde bir nizam; bir âhenk ve birbiriyle münasebet içinde, bir hikmet eliyle meydana geldiği sezilen bütün eşyayı çocuk hezeyanlarıyla izah etmeye yeltenmekten başka, bir de ilimlerin ufkunu ve hedefini karartmak demektir. Oysaki, her netice için mutlaka mâkul bir sebebe ihtiyaç vardır. Gayr-i mâkul ve gayr-i mantıkî sebeplerin uzayıp gitmesi, uzayıp gitmenin kerâmeti olarak mâkul hâle geleceğini düşünmek, imkânsızı mümkün görmek gibi bir hezeyandır.

Şimdi bir misalle bu hususu aydınlatmaya çalışalım. Meselâ: Ben, arka ayakları olmayan bir sandalye üzerinde oturuyorum. Sandalye, düşmemesi için, kendisi gibi bir diğer sandalyeye dayandırılmış, o da bir başkasına... İlâ nihâye devam edip gidiyor. Bu hâl, zaman ve mekânlara sığmayan rakamlarla sürüp gitse de, arka ayakları olan ve yere tam oturan bir mesnede dayandırılmadıktan sonra, işi zincirleme uzatıp durmak, sandalyeye arka ayak olamayacaktır.

Bir başka numune, meselâ: Önümüzde bir sıfır olduğunu düşünelim. Bu sıfır, solundaki bir rakamla omuz omuza gelmedikten sonra, mücerret sıfırların çoğaltılması kat'iyen ona bir değer kazandırmayacaktır. Trilyon defa trilyon sıfırlar peşi peşine sıralansa dahi, kıymet yine sıfır olacaktır. Ne vakit soluna bir rakam konulacak, işte o zaman sıfır da solundaki rakama göre bir kıymet alacaktır. Bu, şunu ifade etmektedir: Bir şeyin müstakillen varlığı yok ve kendi kendine kâim değilse, kendisi gibi muhtaçların ona varlık bahşetmelerine ve esas olmalarına imkân yoktur. Hep aynı şeye muhtaç ve aynı hususta âciz olanların bir araya gelmesi, ihtiyacı çoğaltma ve aczi arttırmadan başka bir işe yaramaz. Kaldı ki –muhâl farz- sebeplerin müdahalesi kabul edilse bile, fiziğin sarsılmaz kanunlarından "tenâsüb-ü illiyet" prensibine göre, sebeple netice arasında mâkul bir münasebetin bulunması şarttır. Buna göre, meselâ; yer kürenin hayata müsait hâle gelmesinden, insanın düşünür bir varlık olmasına kadar, her şeye bir sebep bulmak, hem de mâkul ve o neticeyi hâsıl etmeye gücü yetebilecek bir sebep bulmak lâzım gelir.

Oysaki, küre-i arzın hâlihazırdaki durumundan; yani, hızı, Güneş'e olan mesafesi, atmosfer tabakası, periyodiği, hikmetli meyli; atmosferi teşkil eden gazların ihtiva ettiği maslahatlar.. gibi hususlardan tutun da, onun toprak ve nebat örtüsüne; denizlere ve onlarda cereyan eden esrarlı kanunlara, rüzgârlar ve onların yüklendikleri vazifelere kadar binlerce, yüz binlerce hâdise, öyle bir âhenk içinde cereyan etmektedir ki; bütün bunları kör-sağır sebeplere ve serseri tesadüflere havale etmek, aklın kendi kendini nakzetmesi ve çürütmesi demektir.

Vâkıa, bu hususta, kelâmcıların "devir ve teselsül" yoluyla bütün sebepleri kesip biçtikten sonra, işi müsebbibü'l-esbâp olan Allah'a ulaştırıp sonra da her şeye "mümkinü'l-vücûd" demelerine karşılık, bütün sebeplerin, bütün illetlerin gidip O'na dayandığı zâta "Vâcibü'l-Vücûd" diyerek tevhide menfezler açmışlar ise de, onların elde ettikleri neticeyi daha selâmetli bir yolda elde etmek de mümkündür. Evet, Yüce Yaratıcı'nın her eserinde kendine ait mühürlerin, sikkelerin bulunması, O'nun varlığına bir değil, binlerce delillerdir. İlimlerin, kâinatın sırlarına ışık tutmaya başladığı günümüzde, her fen kendine has diliyle O'nun varlığını ilân etmekte ve O'nu haykırmaktadır.

Bu mevzuda pek çok kimsenin yazdığı çok kıymetli eserlere iktifâ ederek sadede dönüyorum.

Evet, her şey sonradan var olmuştur. Var edense Allah'tır. Allah, Allah olduğu için, yaratılmamıştır. Yaratılan her şey mahlûk ve muhtaçtır. O ise, varlığı kendinden ve kimseye muhtaç olmayan bir Ganiyy-i Ale'l-Itlak'tır. Her şey gidip O'na dayanmakta; bütün karanlıklar, izah edilemeyecek gibi görünen şeyler, O'nunla aydınlığa kavuşmaktadır. Var eden O, varlığı sürdüren O, çeken O, iten O ve bir hedefe götüren de O'dur. Artık, O'ndan öte bir şey yoktur ki, O'na da bir sebep aransın!..

Bunu da yine bir-iki basit misalle izah etmeye çalışalım: Meselâ, vücudumu ayaklarım taşıyor, ayaklarımı da zemin. Artık böyle mâkul bir taşıyıcı bulduktan sonra bunun ötesinde yeni sebepler aramaya hiç de gerek yoktur. Hem meselâ: Diyelim ki, trenin en arkadaki vagonunu onun önündeki hareket ettiriyor; onu da bir diğeri; onu da bir başkası; nihayet gelip lokomotife dayanınca; o, kendine has gücü, kuvveti, yapısı ve işleyişiyle "Kendi kendine hareket ediyor." deriz. Verilen bu misaller, Allah'ın yarattığı eşyadan ve aldanmış akılların yeni yeni sebeplerle lokomotif değiştirmeleri mümkün olacak cinsten misallerdir. Ne var ki, durmadan lokomotif değiştirseler bile, tıkanıp kaldıkları noktaya "İşte sebeplerin bitişi." deyip suratlarına çarpacağız.

Burada zihinleri bulandıran diğer bir mesele de, sınırlı düşünen insanoğlunun, ezel mefhumunu kavrayamayarak, maddeyi ezelî görmesi, daha sonra da, rakamlarla izah edilmeyecek bir geçmiş içinde, hiç olmayacak bazı şeylere olabilir ihtimalini vermesidir.

Bir kere ezel gelmiş zamanın sonu değil, o bir zamansızlıktır. Zamanlar, kentrilyon defa "kentrilyon" seneleriyle, ezel karşısında bir âşire bile olamazlar. Oysaki, sebeplerin teselsülünde bir esas olan maddenin bir başlangıcının bulunması bugün hemen herkes tarafından bilinip kabul edilen bir mevzudur. Elektronların hareketi, çekirdek fiziğindeki sır, devamlı radyasyon neşreden Güneş'teki esrarlı işleyiş ve termodinamik kanununun kâinat çapındaki geçerliliği, her şeyin bir sonu olacağına dair yıldızlar cesâmetinde ve güneşler parlaklığında bin bir mesajdır. Sonu olan her şeyin bir başlangıcının bulunması ise, üzerinde münakaşa yapılmayacak kadar açık ve bedihîdir.

Binâenaleyh her şey, başlangıçta varlığa mazhariyetiyle, Yaradan'dan bahsettiği gibi, sönüp gitmesiyle de O'nun evvel ve âhiri olmadığına delâlet etmektedir. Zira, başlangıcı olanın bir gün sonunun geleceği tabiî olduğu gibi, evveli olmayanın, âhiri olmayacağı da zarurîdir. Onun içindir ki bizler madde ve maddeden meydana gelen her şeye, bugün var olsa dahi, yarın yok olacağı nazarıyla bakmaktayız. Ancak, kâinatların tedricî olarak eriyip gitmesi, maddenin yavaş yavaş tükenmesi, çoklarını aldatabilecek mahiyette ve oldukça âhestedir. Ne var ki, yavaş da olsa, uzun bir geçmişten bu yana gelişip genişleyen dünyalar, bir gün büzüle-çekile mutlaka silinip gideceklerdir. Evet madde bugün var ise de, bir kısım pozitif neticelerin ışığı altında, başkalaşmaya doğru gittiğinden kimsenin kuşkusu yoktur. Şimdi bunu size, yine bir tren misaliyle anlatmaya çalışalım:

Farz ediniz ki, İzmir'den kalkan bir tren, "50-55" km ötede bulunan Turgutlu istikametine hareket etti. Hareket esnasında trenin hızı saatte "55" kilometredir. Buna göre, trenimiz bu mesafeyi ancak bir saatte alabilecektir. Bu hızla yarım saat kadar yürüyen tren, yolun geriye kalan kısmında hızını tam yarıya düşürür. Buna göre, yolun henüz kat edilmedik 27.5 kilometrelik mesafesi kalmıştır ki, hızını yarıya düşüren tren bu 27.5 kilometrenin ancak yarısını, yarım saatte alabilecektir. Bu tempoyla hareket eden tren yarım saat gittikten sonra yine hızını yarıya indirdiğini düşünelim; geriye kalan kısmın yarısını da yarım saatte kat edebilecektir. Böylece her yarım saatte bir hızını yarıya düşüren tren, âdeta hiçbir zaman Turgutlu'ya ulaşamayacaktır: ‘Aslında mesafeler bitecek ve varılması gerekli olan yere mutlaka varılacaktır. Ancak, bu tempo ile hareket edildiği sürece, insan hiçbir zaman oraya varamayacağını zannedecektir.

Bunun gibi, madde de bir çözülme ve inhilâle doğru gitmektedir. Bu birkaç milyon sene sonra dahi olsa mutlaka tahakkuk edecektir. Ve, Varlığı Kendinden olanın dışında her şey fenâ ve zevâl bulup gidecek, sadece O kalacaktır.

Netice, Allah bizzat var ve her şeyin yaratıcısıdır. O'na yaratılmışlık isnadı, Yaratıcı'yı yaratılandan ayıramama gibi bir düşünce sefaletidir. Bu türlü ürpertici bir tasavvuru ortaya atan zavallı münkirler, akıllı görüneyim derken, akılla nasıl bir tenakuza düştüklerinin farkında bile değillerdir. Evet bugün artık, birinin kalkıp maddeye, ezeliyet kesip biçmesi ve Zât-ı Ulûhiyeti inkâr etmesi oldukça garip ve garip olduğu kadar da bağnazca bir iddiadır.

Ne var ki, eşya ve hâdiselere gerektiği gibi nüfûz edemeyen bir kısım materyalistler, maddenin ense köküne inen çözülüp dağılmayı, atomun karşısına dikilen tükenişi, mânâ ve neticeleriyle sezip idrak edecekleri güne kadar düşüncelerinde hakikatsiz, beyanlarında yalancı olmalarına rağmen, bir kısım safderûn kimseleri aldatmaya devam edeceklerdir.

İşin doğrusunu, ilmi bütün eşyayı ihâta eden Zât-ı Ulûhiyet bilir.

Âşire: Saniyenin onda biri
Fena: Yokluk, yok olma
Ganiyy-i Ale'l-Itlak: Kayıtsız, sınırsız zenginlik sahibi Allah (cc)
Gayr-i mâkul: Akla uygun olmayan, saçma
Gayr-i mantıkî: Mantıksız
Habbe: Tohum, tane
Hezeyan: Saçmalama
Muhal farz: Olabileceğini kabul ederek, varsayarak
Nakzetmek: Hükmü bozmak, yok saymak
Müsebbibü'l-Esbab: Sebepleri birbirine bağlı icad eden, yaratan Allah (cc)
Nâmütenâhi: Nihayetsiz, sonsuz
Tedrici: Yavaş yavaş, azar azar
Tenâsüb-ü illiyet: Sebep sonuç uygunluğu
Termodinamik: Isı enerjisi ile kinetik enerji arasındaki olayları inceleyen fizik kolu
Teselsül: Art arda gelme, birbirini takip etme, zincirleme
Zeval: Zail olma, sona erme

[1] Buharî, Bed'ul-Halk, 11; Müslim, İman, 2/4.
 

sema şahin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2009
Mesajlar
19
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
senin en büyük yardımcı kur'an-ı kerimdir. ihlasla okumaya çalış böyle vesveseler geldiğinden hemen kelimei şehadet getir ALLAH yardımcın olsun
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Selamun Aleyküm,

Allah aşıklarının başında Resulullah (S.A.V.) gelir...
Allah'a aşık olmak için önce Resulullah (S.A.V.)'a aşık olmak gerek...
Bu da O'nu çokca okumakla olur...
Hayatını, hadislerini ve sünnetini bilmekle, kısacası O'nu tanımakla olur...
Genç bir kardeşimizin İslami ilimleri ve kaynakları yeterince bilmeden İslam dışı kaynaklara yönelmesi elbette sakıncalar doğurur...
Resulullah (S.A.V.) efendimizin dediği gibi "Size ilim olarak Kur'an yeter..."
Resulullah (S.A.V.) ise Kur'anın yaşayan halidir...
Bu yüzden Resulullah (S.A.V.) ile hemhal olmak Kur'anla hemhal olmak demektir...
Allah'a aşık olmanın yolu Kur'an ve Hadisden geçer...

Allah'a emanet olun...
 

yeşilçay

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
bu arkadaşımızın yaşadıklarının aynısını son birkaç haftadır ben de yaşıyorum arkadaşlar. Herhangi bir ateist kitabı falan okumadım. Benim sorunum sadece yanıbaşımdaki şeytanla ilgili. Aklıma tuhaf tuhaf şeyler sokuyor... Daha bundan bir ay öncesinde Allah'ın varlığından şüphe eden birine çok kızmıştım, şimdi nasıl olur da bu haldeyim inanamıyorum kendime. Ben de namazlarımı eksiksiz kılıyorum ama kahrolası şeytan vesveseleri çıkarmıyor aklımdan!! İşin kötüsü bu şüpheler gittikçe de büyüyor ne yapacağımı şaşırdım. Bu yüzden uykularım kaçtı yemek bile yiyesim gelmiyor. Kalbimde o yok ve ben çok mutsuzummmm!
 

Cihat-82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ara 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
bu arkadaşımızın yaşadıklarının aynısını son birkaç haftadır ben de yaşıyorum arkadaşlar. Herhangi bir ateist kitabı falan okumadım. Benim sorunum sadece yanıbaşımdaki şeytanla ilgili. Aklıma tuhaf tuhaf şeyler sokuyor... Daha bundan bir ay öncesinde Allah'ın varlığından şüphe eden birine çok kızmıştım, şimdi nasıl olur da bu haldeyim inanamıyorum kendime. Ben de namazlarımı eksiksiz kılıyorum ama kahrolası şeytan vesveseleri çıkarmıyor aklımdan!! İşin kötüsü bu şüpheler gittikçe de büyüyor ne yapacağımı şaşırdım. Bu yüzden uykularım kaçtı yemek bile yiyesim gelmiyor. Kalbimde o yok ve ben çok mutsuzummmm!


Teşhis belli, ilaç belli. Yukarıda yazılı olan bütün yorumlar sizin de işinize yarayacaktır. Dikkatle okumanızda fayda var. Selam ve dua ile.
 

HLYA-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Mar 2013
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
yaşadığınız sıkıntıların aynısını birebir ben de yaşıyorum,hem de harfi harfine bilmiyorum mesajımı okur musunuz çok önce yazmışsınız çünkü durumunuz nasıl acaba hala aynı mısınız ??
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt