Esselamu aleykum,
ALLAH TEALA rızası için Konuya faydası olması amacı ile biraz alıntı biraz kendi beyanatımızla katkıda bulunmak istiyorum...
Abdestin bozulması hallerinde yabancı kadına dokunma veya kan akması sebebi ile abdestin bozulup/bozulmaması hususunda bir kardeşimiz güzel bir yazı yazmışlar bir sitede denk gelmiştim buraya alıntı olarak geçiyorum...
şafilerde Kadına dokunma ve abdest bozulması meselesi şöyle geçer;
Hailsiz olarak mahrem sayılmayan bir erkekle bir kadının şehvetli olsun veya olmasın birbirinin tenine dokunmaları, her iki tarafın abdestini bozar
Kadının tenine dokunmanın abdesti bozmasıyla ilgili 4 hak mezhebin farklı fetvaları vardır..
--Hanefilere göre fahiş mübaşeret halinde kadının tenine dokunulması abdesti bozar.Maliki ve Hanbelilere göre,lezzet veya şehvet duyulması halinde,erkek ve kadının tenlerinin birbirine teması halinde,Şafiilere göre ise,erkek ve kadın tenlerinin mücerret birbirine temas etmesi ile şehvetsiz dahi olsa,dokunanın da,kendisine dokunulanın da abdesti bozulur.
Bu fetvaları tafsilatlı olarak inceleyip mezheplerin bu konuda öne sürdüğü delillere bakalım.
Hanefilere Göre;
Fahiş mübaşeret ile abdest bozulur..yani aralarında elbise bulunmaksızın erkeğin kadının tenine şehvetle temas etmesi ve bundan etkilenmesidir8230;ancak bu dokunma ile abdest bozulur Hanefilere göre..
Malikilere Göre;
Dokunmak suretiyle abdestin bozulmasının 3 şartı vardır.
1)Dokunanın baliğ olması
2)kendisine dokunulan kimsenin adeten kendisine karşı cinsi arzu duyulan kimse olmasıdır.
3)dokunan kimsenin lezzet kastıyla bunu yapması veya hissetmesidir.
Ayrıca bakmaktan ve düşünmekten dolayı zevk almakla da abdest bozulmaz.
Hanbelilere Göre;
Kadınların tenine arada bir engel olmaksızın dokunmak ve dokunulan kişi adeten kendisine karşı cinsi arzu duyulan biri ise abdest bozulur.
Kısaca;
Üç mezhebe göre de erkek ile kadının şehvetsiz normal şekilde birbirine dokunması ile abdest bozulmaz.
Dokunma İle Abdestin Bozulmaması Hakkında
Mezheplerin Delilleri;
1)Maide-6
8216;Ey iman edenler!Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi,dirseklere kadar ellerinizi,başınızı meshedip,topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız.Eğer cünüp oldunuz ise boy abdesti alınız.Hasta yahut yolculuk halinde bulunuyorsanız,yahut biriniz tuvaletten gelirse,yahutta kadınlara dokunmuşsanız(ev lamestüm-ün- nisae) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi onunla mesh edin.Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez.,fakat sizi tertemiz kılmak ve size ihsan ettiği nimetini tamamlamak ister.umulur ki şükredersiniz..8217;
Bu ayette geçen lems(dokunma),İbn Abbas8217;ın rivayetiyle cinsi birleşmedir.Hanefiler bunu delil olarak almışlardır.
Yine İbn Sıkkit8217;ten şu rivayet vardır..
-Lems, kadınlar ile birlikte kullanıldığı zaman cinsi ilişki kastedilir.Çünki Araplar8217;Lemestü8217;l mer8217;ete8217; derken onunla cinsi ilişkide bulundum demek isterler.
O halde bu ayeti kerimede hakiki değil mecaz anlam kastediliyor.çünki mecaza gitmeyi gerektirecek deliller sıralanmıştır.
Bu bakımdan Hanefiler bu delili yeterli görerek dokunma ile abdest bozulmadan kastın cinsel ilişki olduğunu söylerler.
Abdest bozan dokunmayı,şehvet maksadı olmakla kayıtlayan Malikiler ve Hanbeliler ise,ayet ile beraber Hz.Aişe8217;den gelen rivayetleri de delil olarak sunarlar.
Hz.Aişe8217;den gelen rivayete göre,
Peygamber (as),hanımlarından birisini öper,sonra da abdest almaksızın namaz kılardı..
Dokunma ile Abdestin Bozulacağını öne süren Şafiilere Göre,
Erkeğin mahrem olmayan yabancı bir kadına-ölmüş dahi olsa-aralarında herhangi bir engel bulunmaksızın dokunması,dokunanın da dokunulanın da abdestini bozar.İsterse yüzüne bakılmayacak kadar yaşlı bir kadın yahut erkek olsun.
Şafiilerin Delilleri;
Maide-68217;daki 8216;veya kadınlara dokunduğunuzda8217; ayetinde sözü geçen mülamese kelimesinin sözlükteki hakiki manası ile amel etmeleridir.
Bu kelimenin sözlük manası,el ile yoklamak,tenlerin birbirine değmesi veya elle dokunmaktır.
Sonuç;
Çoğunluk şehvetsiz dokunmanın abdesti bozmayacağını söylerken sadece Şafii mezhebi bu konuda aşırı tevile gitmiştir.
diyer sorunuz olan, hanefi mezhebinde kan akması ile abdestin bozulma maselesini şöyle izah edebiliriz;
Mesela Hz. Peygamber (a.s.m.) efendimiz namaz kılarken mübarek alınlarına taş batar ve alınları kanar. Hz. Aişe (r.a.) validemiz taşı Peygamber (a.s.m.) efendimizin alnından alarak yere atarlar. Peygamber (a.s.m.) efendimiz yeniden abdest alarak namazlarını kılarlar. Peygamber (a.s.m.) efendimiz yeniden abdest aldıklarına göre abdestleri bozulmuştur. Hanefi mezhebi imamı, İmam Azam Ebu Hanife hazretleri ile Şafii mezhebi imamı, İmam Şafii hazretleri abdesti bozan meseleleri ele alırken bu meseleyi değerlendirirler. İmam-ı Azam hazretleri, 8220;Peygamber (a.s.m.) efendimizin alnına batan taş kan çıkardığı için Resulullah (a.s.m.) efendimiz abdest almıştır8221; hükmüne varırken; Şafii hazretleri abdestin bozulmasını Hz. Aişe (r.a.) validemizin Peygamber (a.s.m.) efendimizin alnına dokunmasına bağlamıştır. Böylece Hanefi mezhebinde az bir kan abdesti bozan sebeplerden biri olurken, Şafii mezhebinde kadının temasıyla abdestin bozulması kaide olarak benimsenmiştir. Görüldüğü gibi her iki hüküm de doğrudur ve haklı bir gerekçeye dayanmaktadır.
abdesti bozan şeyler mezheblere göre değişiuormu diye bir soru daha sormuşsunuz.
aslında bunları anlatırken o meslede zımnen izah ediliş oldu. şöyleki aralarındaki faklılıklar bile teferruatta olmakla beraber yine delillere dayanmışlardır. tıpki bu anlattığım iki mesele de olduğu gibi.
inşaallah bu anlatılanlar sizi aydınlatması dileyi ile ALLAH cc emanet olunuz...
Bundan sonrası konuya muhatap asıl mesleye gelince imam azam hazretleri imam maturidi hazretlerinden 200 yıl önce yaşamasına rağmen neden maturidi hazretleri tercih edilmiştir...
İmam azam hazretlerinin hayatını iyice araştıran kardeşlerimiz şunun farkına varmıştırlar ki imam azam hazretleri kelam ilmi ile yola çıkmış olmakla beraber daha sonra ilim meclislerinde yapılan tartışmalar sonucunda arkadaşın arkadaşı tekfir durumuna gelecek kadar ileri gidenleri görüp bu ilim üzerine ısrarcı olmayıp kendini fıkıh ilmine adamıştır,çünkü zaman ALLAH TEALA nın zatına ait sıfatların tartışılacak zaman değildi bir çok görüşler fırkalar meydana çıkmış ALLAH TEALA ya ve peygamberine imandan sonra gelecek en önemli şey olan amelden insanların mahrum olduğu farkına varmıştır,ALLAH TEALA nın kendisine bahşettiği müçtehitlik şerefi ile çıktığı bu hayırlı yolda kılı kırk yarmak tabiri ile hem kelamullahtan hem hadisi şeriflerden hem zamanına yetiştiği ashabın son güzedelerinden birebir duydukları ile fıkıh ilminde ilk olmayı başarmıştır,kendisinin içtihatlarını talebeleri başkalarına öğretmiş,en zeki olanların imam şafi hazretleri ise bazı meselelerde başka görüşler belirtmiştirler ve ondan sonrada onlarca müçtehid gelmiş olmasına rağmen ALLAH TEALA dört tanesinin görüşlerini bir fırkada birleştirmiştir,sizde bilirsinizki bu fırkanın adına ehli sünnet fırkası denir,herkes bu dört fırkaya amelde uymakla birlikte neden bazılarımız kelam ilminde yani ALLAH TEALA nın zatına has olan sıfatlarının tafsilatı hususunda farklı fikirler beyan etmişlerdir...
Birkaç misal verirsek kul kendi amelini kendi yaratır diyenler,kul yaptığından sorumlu değildir herşeyi ALLAH yaptırıyor diyenler,ALLAH TEALA hazretleri için yarattığını kaplamıştır diyenler,arşın üstünde oturuyor diyenler vs vs bir sürü görüşler vardır,bunları onlar alimlerken tartışıp bir yere varamamışlar BİZ burada alimcilik oynuyoruz.!!!
İmam ebu hanife hazretleri ile imam maturidi hazretleri farklı dönemlerde yaşamıştırlar yaklaşık 200 yıl gibi bir fark var,imam azam zamanında amel eksikti onlar gibi içtihat sahibleri doğru amelleri buldu insanlara öğrettiler artık nasıl amel edileceğini öğrenen insanlar 200 yıl aradan sonra ALLAH TEALA ya iman ettik doğru amelde etmeyi öğrendik artık şimdi kelam ilmi ile ilgilenelim diyerek bu işe sarılmıştırlar...
İşte bundan sonra akaid de ayrılıklar meydana geldi baştada dediğim gibi herkes amelde aynı iken imanın esaslarında hem fikir iken ALLAH TEALA ya has zati ve subuti sıfatların şumullerinde yani neyi kapsayıp kapsamadığı hususunda fikir farklılığı olmuştur,bunların delillerini sebeplerini ben bilmiyorum...
Son olarak İmam azam hazretlerinin oğluna nasihatı ile sözü kapatmak istiyorum;
Ebu Hanife'nin oğlu Hammad dedi ki:
"Bir gün babam -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- yanıma geldi. Yanımda kelâm ile uğraşanlardan bir topluluk da vardı. O sırada bir husus hakkında yüksek sesle tartışıyorduk. Onun evde olduğunu farkedince yanına çıktım. Bana:
Ey Hammad yanında kimler var dedi. Ben:
Filan, filan ve filan diyerek yanımda bulunanların adını verdim. Peki neyi konuşuyorsunuz dedi. Ben:
Şu şu hususları konuşuyoruz dedim. Bana dedi ki:
Ey Hammad kelâmı bırak. (Hammad devamla) dedi ki:
Ben babamın işleri birbirine karıştırdığını hiç görmediğim gibi bir işi emredip sonra da o işi yasakladığını da görmemiştim. Bunun üzerine ona dedim ki:
Babacığım sen daha önce bana kelâm ile uğraşmayı emretmiyor muydun? Şu cevabı verdi:
Evet, fakat evladım bugün ben sana kelâmla uğraşmayı yasaklıyorum. Niye? diye sordum şu cevabı verdi:
Evladım çeşitli kelâmî meseleler hakkında ihtilafa düştüğünü gördüğün bu kimseler bir görüş etrafında birleşmiş ve tek bir din üzere idiler. Nihayet şeytan onları birbirlerinden uzaklaştırdı, aralarına düşmanlığı ve ayrılığı soktu, onlar da sonunda ayrılığa düştüler..." (el-Mekkî, Menakibu Ebî Hanîfe, s. 183-184)
Alıntıdır yazan kardeşten ALLAH TEALA razı olsun...