Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ehl-i sünneti savunmak (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
NECİP FAZIL KISAKÜREK
Ömrünün son yıllarında sıkıntılı bir hayat geçiren büyük düşünür Necip Fazıl Kısakürek, 1904 yılında Kahramanmaraşlı köklü bir ailenin çocuğu olarak İstanbul Çemberlitaş’ta dünyaya geldi. 1912’de Gedikpaşa’da bir Fransız okuluna yazıldı. Sonra yine aynı semtte bulunan Amerikan Koleji’ni bitirdi. Annesinin hastalığı sebebiyle taşındıkları Heybeliada’daki Bahriye Mektebine girdi. 1917 yılında Darülfünun’da Felsefe eğitimine başladı. 1924 yılında Maarif Vekaleti sırasında Paris, Sorbon Üniversitesi’ne gönderildi ve bir yıl sonra eğitimini yarıda bırakarak geri döndü.
Mizacı O’nun bir işte sürekli olarak çalışmasını engelliyordu. Bu yüzden Paris dönüşü başladığı bankacılık görevinden 1938 yılında ayrıldı. 1941 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve Robert Kolej’de hocalık yaptı. Yine bu tarihlerde yazar ve şair olarak Babıali’de görev almaya başladı.
İslamın özünü anlaması yine bu yıllara rastlamaktadır. Büyük Doğu Hareketi adı ile başlattığı hareket kısa süre içerisinde din düşmanlarının korkulu rüyası haline geldi. 1943-1972 yılları arasında Anadolu’nun bütün illerini karış karış gezerek konferanslar verdi. Hakkında sekiz dava açıldı. Bu davalar sonucunda üç yıl altı ay cezaevinde kaldı. Kendisine yapılan bütün haksızlara rağmen 1984 yılında vefat edene kadar mücadelesine devam etti.
Mücadelesi sadece din düşmanları ile olmamış, din adına ortaya çıkarak dine isteyerek yada istemeyerek büyük zararlar veren sapkın akımlarla da mücadele etmiştir. "Doğru Yolun Sapık Kolları"adındaki kitabı bir çok insanı bu sapkın akımların etkisinden kurtarmıştır.
Necip Fazıl, bu önemli eserinde Batınilerden Vehabilere kadar bütün sapkın fırkaların görüşlerini anlatmış ve doğru yol olarak Resulullah’ın ve sahabenin yolu olan "Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat”i göstermiştir.

Necip Fazıl Kısakürek’in bazı sözleri şöyledir:
"Sapık kolların yelpazevari açıldığı, modalaştığı ve bir cümbüş havası içerisinde tepindiği ikinci ve üçüncü hicri asırlar, sünnet ve cemaat ehl-i caddesinde yolun bütün ölçülerini abideleştiren iki zafer takına şahid oldu.
İslami itikad esaslarıyle beraber iş ve amel kanunlarını istikametlendiren dört geçitli bir tak ile, doğrudan doğruya iman ve itikat yönlerini perçinleyen iki geçitli başka bir tak... Biri iş ve amelde diğeri iman ve itikatta...
İş ve amelde: İmam Malik, İmam Azam, İmam Şafii, İmam Ahmed Bin Hanbel;
İman ve itikatta: İmam Maturidi, İmam Eş’ari.

Bunlar doğru yolun hudut bekçisi karakollarını temsil ve sünnet ve cemaat ehl-i zabıtasını teşkil ederler.
Kitap, Kuran, sünnet, Allah’ın Resulü’nün her sözü, her emri, her hareketi... İcma ümmetin, yani ümmetlik vasfına en layık ve en üstün derece sahabilerin, üzerinde birleştikleri toplu hükümler... Kıyas belli başlı din alimlerinin nisbet yoluyla buluşları...
Dereceler yukarıya doğru birbirinde erir ve nihayet tek mutlakta toplanır. Allah’ın kitabında ve yanıbaşında Peygamberin sünneti...
İşte sünnet ve cemaat ehl-inin yolu, bu kahramanların binbir fesad çizgisi arasında düpedüz meydana çıkardığı caddedir. Bu caddede hem itikat, hem amel, dört geçitli zafer takını yükseltenler, kendilerinden sonra itikat mimarlarının da çekirdeğini getirmiş olarak dış cephenin en büyük mühendisleri..." (Necip Fazıl Kısakürek, Doğru Yolun Sapık Kolları: Arınma Çağında İslam, s. 95)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ehl-i Sünnet alimleri birleşiyor !

07 Temmuz 2010
Sünni dünyanın yaşadığı otorite krizini aşmak için bir grup âlim, sorumluluk yüklenerek Dünya Ehl-i Sünnet Âlimleri Birliği (DESABnin kuruluş çalışmalarını başlattı.
Geçtiğimiz Cuma günü Dâru’l-Hikme İlim Araştırma ve Kültür Derneği mühim bir toplantıya ev sahipliği yaptı.

Bilindiği üzere günümüz dünyasında Şia’nın devleti var: İran… Vehhâbî akımları destekleyen bir devlet var: Suudi Arabistan ve bazı körfez ülkeleri… İbazî mezhebinin devleti Uman… Başta ABD olmak üzere dünya egemenleri ve konjonktürü tarafından desteklenen modernist akımları da göz önüne aldığımızda bugün sadece Ehl-i Sünnet’in devletinin olmadığını söylemek mümkün. Bu yüzden de Sünnî dünyada ciddi bir merciiyet ve otorite krizi yaşanmakta.

Sünni dünyanın yaşadığı bu krizi aşmak için bir grup âlim, sorumluluk yüklenerek “Dünya Ehl-i Sünnet Âlimleri Birliği (DESABnin kuruluş çalışmalarını başlattı.

Mısırlı ilim ve davet adamı Safvet Hicazî ve Muhammed Musa eş-Şerif hocanın sekreterliğini yürüttüğü Dünya Ehl-i Sünnet Âlimleri Birliği (er-Râbitatü’l-Âlemiyye li Ulemâi Ehli’s-Sünne)nin kuruluş aşamasındaki toplantılarından birine de Dâru’l-Hikme ev sahipliği yaptı.

070720101719158589104_3.jpg


Dünya Ehl-i Sünnet Âlimleri Birliği (DESAB üyesi âlimler, İstanbul, Fatih’teki Daru’l-Hikme İlim Araştırma ve Kültür Derneği’nde toplandı.

Öncelikle ev sahibi Daru’l-Hikme’nin yönetim kurulu başkanı M. Fatih Kaya kısa bir selamlama konuşma yaparak Daru’l-Hikme’yi tanıttı ve bu tür oluşumların Ümmet-i Muhammed için ifade ettiği önemi anlattı.

070720101718506447510_3.jpg


Programa Türkiye’den, Dâru’l-Hikme hocalarının yanı sıra Emin Saraç, Ebubekir Sifil, Hamdi Arslan, Halil İbrahim Kutlay, Ahmet Efe, Ahmed Turan Aslan, Mustafa Demirkan başta olmak üzere çok sayıda Türkiyeli âlim katıldı.
Genel sekreter Dr. Safvet Hicazî hoca bir konuşma yaparak DESAB’ı anlattı. Hicazî hoca şunları söyledi:

Öncelikle göstermiş olduğunuz misafirperverlik için size teşekkür ederek başlamak istiyorum. Doğrusu bu, benim Dâru’l-Hikme’yi ikinci ziyaretim. Eğer siz de uygun görürseniz bu ziyaretlerin devamını yüce Allah’tan temenni ediyorum. Bu güzel ve mübarek merkezi, Dâru’l-Hikme’yi yaklaşık bir yıl önce de ziyaret etmiştim. O günden beri Dâru’l-Hikme’de tanıdığım kardeşlerim, buranın kütüphanesi, Rıhle Dergisi zihnimdeki müstesna yerini hep korudu. Dâru’l-Hikme’ye o denli ısındım ki âdeta ben de buranın bir mensubu olduğumu hissettim.

Burada bulunmamızın sebebi öncelikle sizinle beraber olmak. Burada olmakla şerefyâb olduğumuzu ifade etmek isteriz. Ülkemize döndüğümüzde bize “İstanbul’da ne var ne yok. Yeni bir şey var mı?” diye sorduklarında onlara Dâru’l-Hikme’den bahsediyoruz.

Ziyaretimizin ikinci sebebi ise size Dünya Ehl-i Sünnet Âlimleri Birliği (DESAB’ı tanıtmak ve sizi bu birliğe davet etmektir.

DESAB, dünyâdaki İslâm Âlimleri tarafından kurulan ilmî ve uluslar arası bir kuruluştur. İlmî bir kuruluştur çünkü üyeleri şerî ve İslâmî ilimler sahasında temeyyüz etmiş âlimlerden oluşmaktadır. Biz DESAB olarak sadece şerî ilimlerle iştigal eden âlimleri üyeliğe kabul ediyoruz.
DESAB, uluslararasıdır çünkü hemen her ırktan ve ülkeden ulemanın üye olduğu bir kuruluştur.

DESAB’ın Türkiye’de de bir şubesinin olmasını arzu ediyoruz.

DESAB, adından da anlaşılacağı üzere Ehl-i Sünnet bir kuruluştur. Yalnızca Ehl-i Sünnet âlimlerinin üye olabileceği ve sadece Sünnî âlimlere mahsus bir kuruluş olduğu için Şiî, İbazî ya da Ehl-i Sünnet dışı diğer mezhep ve ekollerin âlimlerini ve mensuplarını üyeliğe kabul etmiyoruz.

DESAB geçen yılın Muharrem ayında, yani yaklaşık bir yıl önce kuruldu ve şu anda 118 üyesi bulunmaktadır. Üyeleri seçerken çok hassas davranıyoruz. Üyelik müracaatında bulunan herkesi kabul etmiyoruz. Mesela, DESAB’a üye olabilmesi için bir kişinin Ehl-i Sünnet’e mensup bir âlim olması yetmiyor… Aynı zamanda ilmiyle âmil bir âlim olması, davet ve eğitim çalışması yapıyor olması gerekiyor. Bizim için kemiyet değil, keyfiyet önemli.

070720101719572778390_3.jpg


DESAB’ın kuruluş toplantısı yaklaşık bir yıl önce 28 Şaban'da İstanbul’da yapıldı. Biz kuruluş toplantımızın özellikle İstanbul’da, hilafet merkezinde olmasını istedik. Hamdi Arslan hoca kurucu üyelerimizden. 30 kurucu üyemiz var. Halil İbrahim Kutlay ve Nurettin Yıldız hocalar da Türkiyeli üyelerimizden. Şu anda burada bulunan Prof. Dr. Ömer b. Abdilaziz, DESAB’ın üyesi ve icra kurulu üyesidir. Vasfî Ebû Zeyd hoca sekretaryada ve icra kurulunda üye. Muhammed Musa eş-Şerîf hoca da sekretarya ve icra kurulu üyesi.





TOPLANTIYA KATILAN MÜSLÜMAN ALİMLER

DESAB’ın İslam dünyasında bilinen üyelerinden bazıları ise şu isimlerdir:

Mısır sâbık müftüsü Nasr Ferid Vâsıl, Prof. Dr. Ahmed el-Mu’sarâvî, Mısır Mâlikîliğinin şeyhi ve Şeriat Fakültesi eski dekanı Prof. Dr. Ahmed Taha Reyyân, Mısır Hanefîliğinin şeyhi ve Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesi eski dekanı Dr Muhammed Ra’fet Osman, Meşhur kıraat âlimi Muhammed Cibril hoca, Halil İbrahim Kutlay hocanın da doktora tez danışmanlığını yapan, hepimizin hocası Prof. Dr. Abdüssettâr Fethullah Said, Prof. Dr. Ali es-Sâlûs,
Suudi Arabistanlı Prof. Dr. Muhammed Musa eş-Şerîf, Prof. Dr. Said Nasır el-Gâmidî, Prof. Dr. Muvaffak Kedese,
Katar’dan kadı Muhammed Tâyis el-Cümeylî, Muhammed Sâlih eş-Sîb, Ahmed Hammâdî,
Kuveyt’ten Prof. Dr. Câsim el-Mühelhel,
Bahreyn’de Prof. Dr. Celâl eş-Şerakî
Yemen’den Prof. Dr. Abdülvehhâb ed-Deylemî, Prof. Dr. Salih Savâb, Prof. Dr. Abdürrakîb Abbâd
Sudan’dan Prof. Dr. Abdülhayy Yusuf
Fas’tan Prof. Dr. Ahmed er-Raysûnî, Prof. Dr. Muhammed Bülûz, Prof. Dr. Abdülfettâh el-Füraysî
Cezayir’den Prof. Dr. Abdülmecid el-Bîra, Ebu’l-Hayr Tâhir, Prof. Dr. Hayruddîn Sîb
Lübnan’dan Prof. Dr. Ahmed el-Ömerî, Prof. Dr. Mustafa Allûş, Hasan Katırcı, Prof. Dr. Mâlik b. Cüdeyde
Suriye’den Mecd Mekkî, Fârûk el-Batal, Suriye Âlimler Birliği
Moritanya’dan Muhammed Hasen Veledü’d-Dedû
Filistin’den Prof. Dr. Abdülganî et-Temîmî, Mervân Ebû Râs, Prof. Dr. İsmâil Rıdvân
Almanya’dan Prof. Dr. Hâlid el-Hanefî, Prof. Dr. Muhammed Antar
İspanya’dan Prof. Dr. Alâ Saîd
İngiltere’den Sâlim eş-Şeyhî, Raceb Zekî
Nijerya’dan Ahmed Comî

Çin, Hindistan, Malezya, Pakistan, Endonezya, Kırgızistan ve Türkistan’ın Ehl-i Sünnet âlimleri ve şu an adlarını hatırlayamadığım diğerleri.


DSC07646.JPG




DESAB, ilmî ve amelî alanda Ehl-i Sünnet’in mercisi olmayı hedeflemektedir. Ehl-i Sünnet dışındaki dünyanın mercileri var. Fakat şu ana kadar Ehl-i Sünnet’in bir mercii/otoritesi oluşmadı. Mevcut yapılanmaların birçoğu bulundukları ülkelerin yönetimlerine bağlı. Bizim, devletlerle ve ülkelerle herhangi bir resmî bağımız yok ve olmayacak da. DESAB bağımsızlığını hep muhafaza edecektir Allah’ın izniyle.

DESAB, İslâm âlimlerinin geçmişte oynadığı rolü yeniden ihya etmeyi ve her bir üyesinin İzz b. Abdisselam olmasını, ulemânın İslâm ümmetini tekrar yönetmeye ve yönlendirmeye başlamasını hedefliyor.

Allah Teâlâ’dan bizi bu hedeflere ulaşmakta muvaffak kılmasını temenni ediyoruz.

Daha sonra söz alan Muhammed Musa eş-Şerîf hoca ise şunları söyledi: Mübarek Cuma gününde ve mübarek bir mekândayız. Sevdiğimiz ve içinde huşu ile namaz kıldığımız değerli Fatih Camii’nin yanındayız. Yani o muhteşem İslâm tarihini hatırlatan bir mekânda, sevdiğimiz kardeşlerimizle aynı ortamdayız.

Ben öncelikle birkaç hususa değinmek istiyorum. DESAB, herhangi bir kişi ya da kurumla rekabet etmek için ya da birilerine alternatif olarak kurulmadı. Mesela Şiiler’e düşmanlık yapmak için değil İslâm dünyasında karşılaşılan sorunlara çözüm bulmak için kuruldu. Tabii ki bu sorunlardan birisi de Şia’dır. Ancak ilkesel olarak DESAB Şia karşıtlığı için kurulmamıştır.

Karadâvî’nin kurduğu Uluslar arası Müslüman Âlimler Birliği’ne alternatif olarak da kurulmadı. Müslüman Âlimler Birliği önemli bir İslâmî kuruluştur. Ancak biz uzun ve geniş katılımlı istişareler sonucunda Müslüman Âlimler Birliği’nin yapmadığı bazı işleri yapmak üzere DESAB’ı kurmaya karar verdik.

İkinci olarak, yalnızca Ehl-i Sünnet’e ait bir birlik oluşturmayı hedefledik. Şia’nın, Zeydiyye’nin, İbadıyye’nin kurduğu ulema birlikleri var. Neden Ehl-i Sünnet’i temsil eden bir âlimler birliği kurulmasın? Bu gün yeryüzünde Ehl-i Sünnet’i temsil eden uluslar arası ilmî ve şerî bir heyet ya da bir komisyon yok. Allah’ın lütfuyla DESAB bu boşluğu dolduracak ve yakın bir zamanda Sünni dünyanın mercii olacak.


DSC07615.JPG


DESAB olarak dünya Müslümanlarının sorunlarına eğileceğiz. Bu gün diyâr-ı İslâm’daki en büyük problem Filistin meselesidir. Devasa bir problem ama problemlerimiz bundan ibaret değil. Mesela Keşmir sorunumuz var. Üstelik Filistin sorunundan bir yıl önce başlamış bir problem. Filistin problemi 1948’de, Keşmir sorunu ise 1947’de başladı. Ama maalesef bu gün Müslümanlar Keşmir sorununu unutmak üzereler. Bunun yanında Patani, Güney Filipin, Çeçenistan, Darfur, Afganistan, Veziristan, Pakistan, Doğu Türkistan sorunları var.

Bu coğrafyalardaki insanlar bizim Müslüman kardeşlerimiz… Hepsi salih insanlar. Amerikan uçakları geliyor ve onları katlediyor. Bazıları usul ve menhec konusunda hata etmiş olabilir ama hiçbirisi bu şekilde öldürülmeyi hak etmiyor. Acilen üzerine gidilmesi gereken birçok problemimiz var. Allah’ın izniyle DESAB bu sorunların çözülmesi için mühim adımlar atacak.

Ayrıca medya konusunda da ciddi bir merciiyet sorunu var. İslam dünyasıyla ilgili gelişmeler bu gün bize ulemanın tahlilleriyle değil muhabirlerin değerlendirmeleriyle sunuluyor. Hâlbuki bu konularla ilgili ulema tarafından şerî bir tasavvur oluşturulması gerekiyor. Mesela bu gün Doğu Türkistan’da, Kırgızistan’da, Sudan’da, Somali’de olan biten hadiseler ulema tarafından değerlendirilmeli ve şerî çözümler sunulmalıdır.

DESAB internette görülen bilgi kirliği ve karmaşasına müdahale edecek bir ilmî otorite görevi görecek.
Şunu da belirtmek gerekiyor. DESAB yalnızca açıklama yayınlayan bir kuruluş olmayacak. Bu gün gelinen noktada âlimler çok pasif mevzilerde konuşlandırılmıştır. DESAB, âlimlerin geçmişte olduğu gibi hayatın içinde daha aktif ve müdahil olmalarını sağlayacaktır. Celadetiyle meşhur, Yavuz Sultan Selim’e bile karşı çıkabilen ve yetki alanında sadr-ı azam seviyesinde olan müftüleri hatırlayın.

Sonuç olarak söylediklerimiz ve yapmaya çalıştıklarımız hususunda Allah Teâlâ’dan muvaffakiyet diliyorum.


Kaynak: www.darulhikme.org.tr
 

Ahmed Muhammed

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 May 2010
Mesajlar
861
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Ölmek felaket değil, öldükten sonra başa gelecekleri düşünmemek felakettir. Mezhepsizlik ilhaddır. Ehl-i sünnet âlimlerine uyanlara müjdeler olsun.


Değerli paylaşımlarınızdan dolayı,Allah (c.c.) razı olsun.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Cadı Kazanı Türkiye...
09 Temmuz 2010
M.Şevket Eygi
Cadı kazanı... Fokur fokur kaynıyor...Dumanlar, kokular, rayihalar ufunetler saçıyor... Kazanın altındaki ateşi üfleyenler, güçlendirenler var.
Türkiye kesimlere ayrılmış...Sünnî Müslümanlar... Alevî Müslümanlar...Müslüman olmadıklarını iddia eden Alevîler de var... Alevî kökenli olmayan biri "Alisiz Alevîlik" adında büyük bir kitap yazdı. Alisiz Alevîlik olur mu?..
Laikler, çağdaşlar, Atatürkçüler de homojen bir yapıya sahip değil, bir yığın fraksiyona ayrılmışlar.
Solcular bin bir çeşit.
Düzinelerle etnik köken hareketi var. Gürcüler, Çerkezler, Arnavutlar, Lazlar ve daha neler neler.
Sabataycılar bir alem, Karakaşlar, Kapancılar, Yakubiler. Sadece üç kabile değil, onlar da bir düzine.
Halk bilmiyor ama Bahaîler... Karaylar...
Evet Türkiye fokur fokur kaynayan tam bir cadı kazanıdır şu anda.
Çoğunluğu oluşturan Müslüman kesimde neler oluyor?
Vehhabîlik dolu dizgin... Tabiî ki Vehhabîlik adıyla değil.Selefî akım...
İranî Şiî akım da pupa yelken gidiyor.
Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim, tarihsellik tam gaz.
Madalyonun öbür yüzünde tarikatlar var.
Türkiyeyi ele geçirmek isteyen büyük bir cemaati unutmayalım.
Dinî konular ayağa düşmüş, futbol ve siyaset gibi tartışılıyor.
İslam adına küfür sözleri söyleniyor. Hazret-i Muhammed'i yalanlayanlar da Cennete girecekmiş. Fesubhanallah!..
Militan Kripto Yahudiler gece gündüz üç vardiya çalışıyor.
İslamî kesimin içi sürülerle ajan, casus, kışkırtıcı, yönlendirici dolu.
BOP'çuluk Türkiyeyi parçalamak için ne lazımsa yapıyor.
Militan ve komitacı Ermeniler harıl harıl çalışıyor.
Aman Türkiyeliler arasında sosyal ve millî barış ve uzlaşma olmasın. Halk birbirine düşman sektör ve kamplara ayrılsın ve iç savaş çıksın.
İç savaş çıksın ki, komitacı Ermenilere gün doğsun.
İslam'da elbette cihad var ama cihadizm yok.
Türkiyeyi Pakistana benzetmek istiyorlardı. Şu anda Pakistanda durum tam bir fecaat.
İslam dünyasındaSünnîlerle Şiîler birbirini yiyor.
Bütün bu hengâme içinde ünlü bir İlahiyatçı nida ediyor:
"Müslümanlar!.. Farmason Afganî en büyük önder ve kurtuluş rehberidir. Onun eteğine yapışınız..."
Ehl-i Sünnet düşmanları tasavvuf tarikatlarını yıkmak için var güçleriyle çalışıyor.
Milyonlarca tarikatlı Müslümanı kafir ve müşrik ilan edenlerde hiç akıl ve vicdan yok mu?
Petrodolarlar petrodolarlar petrodolarlar...
Mealciler... Fazlurrahmancılar...Şucular bucular...
Göklerde baronlar uçuyor...Uç baron uç...
Din sömürüsü sektörü yüz milyarlarca dolarlık bir kapasiteye sahip...
Uyuşturucu sektörü... Fuhuş sektörü... Terör sektörü...Din sömürüsü sektörü...
Zengin türedi Müslümanlar birkaç yüz bin dolarlık jeeplerde geziyor afur tafur... Meskenleri saray gibi...
Cazibeli, albenili, renkli, göz çekici sözde tesettürlü Gökkuşağı bayanlar.
Zart zurt gülünç ictihadlar yapan, bâtıl fetvalar veren seçkin ve gözde İslamcılar.
Şu ilahiyatçıya bakınız. İslam'da kader yoktur diye bağırıyor.
Bir başkası şefaati, Münkereyni, kabir hallerini inkar ediyor.
Turistik umre seferleri gırla gidiyor. Harem-i Şerifin karşısındaki dev otelin üst katındaki kral dairesinden Kabeye yukarıdan bakıyor çayını içerken.
Onların dinleri paradır, kıbleleri karıdır diye tavsif edilen uğursuzlar...
Sünneti, hadîsleri inkar eden meymenetsizler.
Şuna bak şuna... "Peygamber bu devirde gelseydi bizim gibi lüks hayat sürerdi" diyor.
Harıl harıl yeni camiler yapılıyor. Cumalar dışında cemaat yeterli değil.
Kaos... Anarşi... Hercümerç... Hengâme...
Müslümanlar ilerliyor maşallah.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt