Duada Kararli Olmak
Duada Kararli Olmak
“Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre "kulun bütün benliğiyle Allah'a yönelmesi” ya da sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek Allah'tan yardım dilemesidir.
Allah inancı olan her insanın çeşitli şekillerde dua ettiği bir gerçektir. Ancak insanların oldukça büyük bir kısmı duayı, sadece darlık ve sıkıntı anında elden gelen tüm ihtimaller denendikten sonra Allah'ı hatırlamak şeklinde anlamaktadırlar. Bu insanlar üzerlerindeki sıkıntı geçince bir sonraki darlık ve sıkıntı anına kadar Allah'ı unutur ve ondan bir şey talep etmeyi düşünemezler. Halbuki dua, yaşamın geneline yayılacak başlı başına bir ibadettir.
Kuran'a göre dua etmek, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir düşünelim. "O, insana şah damarından daha yakın olan," her şeyi bilen, işitendir... İnsanın içinden geçirdiği tek bir düşünce bile Allah'tan gizli kalmaz. O halde samimi olarak Allah'tan bir istekte bulunmak için insanın sadece düşünmesi bile yetmektedir. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır.
İnsanların tamamı duaya muhtaçtır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin, zengin bir insana göre duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Dua beraberinde tevekkülü de getirir. Dua eden insan, karşısına çıkabilecek zor ya da kolay her türlü durumu, tüm olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'ın takdirine bırakmış demektir. Bir problemi çözmenin ya da önlemenin bütün yollarının evrendeki tüm kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tüm işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mümin için bir ferahlık ve güven kaynağıdır.
Yalnız başına, için - için dua
Çok çaresiz ve sıkıntı içerisinde kaldığınızda, Allah'a dua etme ihtiyacı hissettiğiniz bir anda dua etmek için nasıl bir ortamı tercih ettiğinizi hatırlıyor musunuz? Hiç şüphesiz gece yastığa başınızı koyduğunuzda ya da çok sessiz ve gürültüsüz, Allah'la baş başa olabileceğinizi hissettiğiniz bir ortamda dua etmeyi tercih etmişsinizdir.
İbadetler sırasında manevi yoğunluk en fazla yalnız başına, kimsenin bilmediği zamanlarda, tam bir konsantrasyonun sağlanabildiği sırada yaşanır. İhtiyaçları, hataları veya eksikleri konusunda Allah'a dua etme gereksinimi duyan insan, yalnız başına ve için- için dua etmeyi tercih eder.
Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi kendine, ürpertiyle, yalvara- yalvara ve için- için zikret. Gaflete kapılanlardan olma. Şüphesiz Rabbinin Katında olanlar, O'na ibadet etmekten büyüklenmezler...” (A'raf Suresi, 205-206)
Kuran'da, duanın yalnızken, yalvararak ve için- için yapılabileceğine dikkat çekilir. Dolayısıyla duanın nerede yapıldığı, dua sırasında düzenlenen “tören”in büyüklüğü, katılımın fazla olması ve dua eden şahsın sesinin çok fazla çıkması ölçü değildir.
Din sadece Allah'ındır. İbadetlerin hepsi sadece O'nun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yapılır. Bunun yegane yolu da O'nun istediği gibi dua edip O'na yalvarmaktır.
Duada aceleci davranmaktan kaçınmak
İnsan fıtratı gereği aceleci bir varlıktır.. İnsanın bu aceleciliği zaman- zaman dualarına da yansıyabilir. Dua ettiği zaman hemen duasına karşılık verilmesini ister. Duasına karşılık alması biraz gecikirse “dua ediyorum, ancak kabul edilmiyor” şeklinde çok yanlış bir serzenişte bulunabilir. Sabırsızlık, zamanla ümitsizliğe hatta duanın terk edilmesine kadar gider. Oysa mümin bilir ki, kendisi için neyin hayırlı olduğunu en iyi bilen Allah'tır.
“... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz” (Bakara Suresi, 216)
Ayeti, insana bunu haber verir. Bu nedenle insan Allah'tan bir şeyi istediğinde, takdiri O'na bırakmalı, O'ndan her şartta razı olmuş bir biçimde sabırla beklemelidir. Belki dua ederek talep ettiği şey kendisine bir fayda sağlamayacaktır, o nedenle Allah bunu kendisine vermemektedir. Belki de o hayra ulaşması için belirli bir olgunluğa kavuşması, bunun için de bir süre eğitilmesi gerekmektedir. Tüm bunlar dua eden insanın, duasında sabırlı ve kararlı olması, Allah'ın rahmetinden asla ümit kesmemesi gerektiğini göstermektedir. Nitekim Kuran'da, duada sabırlı olmaya özellikle dikkat çekilir:
“Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu şüphesiz, huşu duyanların dışındakiler için ağır bir yüktür.” (Bakara Suresi, 45)
Duada kararlı ve sabırlı olmak
Kuran'da dua ederken kararlı olmak öğütlenmiştir. Dua bir ibadettir ve dua da kararlılık ve sabır, dua eden açısından önemlidir. Allah'a olan yakınlığın arttığının göstergesidir. Duada sabır göstermek mümini olgunlaştırır, güçlü bir irade ve karakter kazandırır.
Allah sabırla ve kararlılıkla dua eden salih kullarının dualarının karşılığını belirli bir süre ertelemekle onlara hayır dilemiş, onları bu sayede olgunlaştırmış, eğitmiş, sadakat ve ihlaslarını pekiştirmiş, onları cennette yüksek makamlara layık kullar haline getirmiştir.
Bu nedenle yaptığı bir duanın karşılığını görmek için aceleci davranmak asla ve asla bir mümine yaraşmaz. Müminin yegane görevi Rabbimize kul olması ve O'nun kendisi için belirlediği kadere rıza göstermesidir.
Allah, başka ayetlerde de “... sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden...” (Neml Suresi, 61-62) olarak bildirilir ki, bu da yine samimi duaların Allah Katında mutlaka karşılık göreceğinin ifadesidir.
Dolayısıyla duayı, Allah'ın yardımından kuşkuya düşmeden, kabul olacağına kesin olarak iman ederek dile getirmek gerekir. Aksi bir tutum içinde bulunan, yani Allah'ın icabetine karşı kuşku ile yaklaşan kişi ise, daha başlangıçta Kuran mantığı ile ters düşmüştür.
Bu nedenle dua eden kişinin sahip olması gereken en temel iki özellik, Allah'a karşı samimiyet ve güvendir. Yapılması gereken tek şey inançla ve sabırla istemektir.
Dua konusunda belki de en büyük tehlike, kabul olmayacağı endişesiyle dua etmekten vazgeçmektir. Bu pek çok yönden hatalı, hatta cahilce bir tavırdır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, ayetlerde vurgulanan “ duaya icabet ” bir şeyin “aynen gerçekleşmesi” anlamına gelmez. Çünkü insan, bazen kendisi için zararlı olan bir şeyi Allah'tan talep ediyor olabilir. “İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir” (İsra Suresi, 11 ) ayeti, bu durumu açıklamaktadır.
Dua ile ilgili ayetlerde defalarca “dini Allah'a halis kılarak dua etmek” ten söz edilir. Bunun anlamı, dinin, yani ibadetin sadece ve sadece Allah için yapılması, O'ndan başkalarının rızasının kesinlikle aranmamasıdır:
Oysa dua insanın Allah ile samimi bir bağlantısıdır. Bu bağlantının en büyük kanıtı gayba imandır. Her insanın içinde bulunduğu sorunları istekleri, arzuları, ruh hali birbirinden çok farklıdır. Dua sırasında önemli olan sözcükler değil kulun o anki ruh hali ve samimiyetidir.
Duasını, ya da başka herhangi bir ibadetini Allah için yapmayanlar. Yani etraflarındaki insanlara takva görünmek veya gösteriş olsun diye ibadet yapanlar, büyük bir yanılgı içindedirler. Allah Kuran'da bu tür insanlardan şöyle söz eder.
"İşte (şu) namaz kılanların vay haline,
Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
Onlar gösteriş yapmaktadırlar." (Maun Suresi, 4-6)