Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dedenin Hikayesi (2 Kullanıcı)

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
Bu da başka bir hikaye. İlk bölümler sizi yanıltmasın. Fiemanillah.
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
BİRİNCİ BÖLÜM

Bir varmıııııııııııııııışşşşşşş, bir yokmuuuuuuuuuuşşş! Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde (neden kalbur saman içinde de saman kalbur içinde değil diye düşünebilirsiniz, kalbur saman içinde olmalı ki yeri geldiğinde saman da kalbur içinde olabilsin. Çünkü eskiden saman hayvanlara kalburla verilirdi. Bu vesile ile kalburun yeni bir işlevini de öğrenmiş oldunuz, teşekkür istemez). Develer tellal pireler berber, tilkiler hasta, sansarlar pasta, keçiler yasta, güvercin posta; aslanlar batak, kirpiler yatak, tavşanlar kötek; ayılar zeki, zürafa ahmağın teki, ceylanlar yorgun, fillerse argın, bülbüller dargın iken. Bir garip dede varmış. Bu dede hayatının bir bölümünde yalnız kalmış. Dede öyle bir sıkılmış ki-en mengenesinden- Düşünmüş taşınmış, taşınmış düşünmüş, derken...

BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
İKİNCİ BÖLÜM

Düşünmüş taşınmış, taşınmış düşünmüş ve düşünmekten vazgeçmiş ve taşınmaya karar vermiş. Tasını tarağını toplamış, dost, ahbab ve tanıdıklarla helalleşmiş ve insanların olmadığı bir yer aramak üzere yola koyulmuuuuuuuşşş. Az gitmiş uz gitmiş ama dere tepe düz gidememiş. Çünkü Dedenin uçma kabiliyeti yokmuş. Bu yüzden yolun durumuna göre gitmiş. Ve bu da onu bir hayli yormuş. Bir yandan gidiyor, bir yandan da etrafını kolaçan ediyormuş. Derkeeeeeeeeeennnnnn....

İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU

 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yeeeeeeeeeeemmmmmmmmyeşil bir yere varmış. Sanki cennetten bir parçaymış. Bir yandan kuş sesleri, bir yandan cırcır böcüğü sesleri (buna ağustos böcüğü diyenler de var, bir rivayete göre) Bir yandan da akan suyun çıkardığı ses.
--Ohhhhhhh beeeeee! Dünya varmış. Ama barınacak bir yer lazım.
Dede sağı solu araştırırken koooooooooooskocaman bir çınar ağacı görmüş.
--Hımmmmmmmm! En kısa zamanda bunun üstüne bir kulübe yapmalıyım. Yarından tezi yok İnşaALLAH bu işe başlamalıyım.
Çınar ağacının hemen dibinden suyu berrak mı berrak bir dere akıyormuş. Balıklar havaya sıçrayıp dans ediyorlar.
--Et ihtiyacını da bu dereden karşılarım dedi dede, kendi kendine.
E tabi sevdiklerinden ayrılmak dedeyi biraz hüzünlendirmiyor değildi. Ama buna alışmalıydı. Aksi halde, hayat burada da çekilmez bir hâl alırdı, ki, dedenin buna hiç mi hiç niyeti yokmuş.
--Evet kulübeyi buraya yapmalıyım ama, bu gece kalacağım bir yer lazım bana.
Dede yine etrafı kolaçan etmeye başlamış. Derkeeeeeeeeeeennnnnn...

ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

...bir mağara bulmuş dede.
--İyi yaw! Geceyi burada geçiririm.
Dede mağaraya girdiğinde, bir de ne görsün. İki tane ayı, iki de yavrusu.
--Aha dedi, baba ayı. Yiyeceğimiz ayağımıza geldi.
--Hadi iyisin gene, dedi ana ayı. Yiyecek bulma sıkıntısından kurtuldun.
--He ya, hemen harekete geçiyim.
--Hoop hop! dedi dede, ne oluyoruz? Ulan ben buraya size yem olmaya mı geldim?
Ayılarda şafak attı. ALLAH ALLAH! Bu adam onların dilinden anlıyor.
--Bana bakın, ben insanlardan kaçtım. Burada daha rahat ederim diye. Sakın ola ki beni hayal kırıklığına uğratmayın.
Üzerlerinden ilk şaşkınlığı atan ayılar, kendilerine çeki düzen verdiler.
--Bana bakın, bu gece misafirinizim. Ona göre.
--Yaw hoş geldin ama, sana ikram edecek bir şeyimiz yok.
--Merak etmeyin, ben de yeteri kadar yiyecek var. Ama önce namaz kılmam lazım. İbadet yani.
--Anladım, dedi baba ayı. Biz de zikrimizi yaparız, yemeği de sonra yeriz.
--Tamam. ALLAH kabul etsin.

Dede namazını kıldı, ayılar da kendi lisanlarıyla zikirlerini yaptıktan sonra, dedenin sofrasına oturdular.
--Yaw siz elinizi yüzünüzü yıkadınız mı?
--Hayır, el yüz yıkanır mı ki?
--Yaw sahi, sizinki yıkanmaz. Şimdi elinizi yüzünüzü yıkamaya kalksanız sofra ıslanır, yiyecekler de berbat olur. Neyse, hadi bakalım afiyet olsun.
--Sağol, sana da afiyet olsun.
Yemekler yendi ve sohbet başladı.
--Eeeeeeeee anlat bakalım, kimsin, nesin burada ne arıyorsun?
--Benim geldiğim yerde, millet bana kısaca dede derdi. Buraya geliş sebebime gelince, doğrusunu isterseniz insanlardan yıldım usandım. Düşündüm taşındım ve sonunda taşınmaya karar verdim. İnşaALLAH siz de bir kısım insanlar gibi bana hainlik düşünmezsiniz?
--Hiç endişe etme, bizde dalavere yok. Her şey harbi. Münafıklık da yok. En kötü düşüncelimiz tilki, o bile münafıklık yapmaz.
--Bak buna sevindim. O zaman sizinle iyi geçineceğiz demektir.
--Yaw senin dediğin gibiyse, inşaALLAH insanlar buraya gelmez. Yoksa yandığımızın resmidir.
--Merak etmeyin. Benden başkası gelmez, ama belki benim ailemden bir iki kişi gelebilir. Onlardan da size zarar gelmez.
--İyi o zaman, senin ailenin başımızın üstünde yeri var.
--Başınız, gözünüz var olsun.
Sohbet bu minval üzere gece yarısına kadar devam etti. Gece yarısına doğru...

DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU
 

hanife deniz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Tem 2007
Mesajlar
4,279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
Konum
Bursa
Selamun Aleykum Kardeşim
Güzel ,esprilerle başlayan hikaye ilerleyen bölümlerde şekillenmeye başladı,devamını merak ediyorum.
Allah Razı Olsun,emeğine,yüreğine sağlık.
Selam ve Dua ile
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
Vealeykum selam ve rahmetullah! Amin. Ecmain inşaallah. Fiemanillah.
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
BEŞİNCİ BÖLÜM


--Eveeeeeeeeeeeet! Bu kadar muhabbet yeter. Yarına çok işimiz var çoooookkkkkk! Hadi yatalım. De hadi ALLAH (cc) rahatlık versin.
--EyvALLAH! ALLAH (cc) sana da rahatlık versin de, sen şu ot yığınlarını üzerinde yat bu gece.
--Yok yok olmaz. Benim uyku tulumum var. Siz rahatsız olmayın.
--İyi peki o zaman.
Herkes kendi yatağına çekildi. Ana ayı:
--Yaw efendi, bu adamın bize zararı dokunmasın.
--Merak etme hanım. Kötü birine benzemiyor. Zaten insanlardan kaçmış. Ne o bize zarar verir ne de biz ona. Şayet ona bir zararımız dokunursa yıkılır valla.
--Madem öyle diyorsun öyle olsun. Ama ben gene de bir müddet dikkatli olacağım.
--Ol ama sakın abartma.
--Tamam tamam, hadi ALLAH (cc) rahatlık versin.
--Sana da.
Yavru ayılar ise çoktaaaaaaaaaaaaaaaannnnn uykuya dalıp rüya bile görmeye başlamışlardı.
Dede derin bir uyku çekti o gece. Hiç bu kadar rahat bir uyku uyumamıştı. Sabah namazından hemen önce uyandı. Ev sahiplerini rahatsız etmeden dışarı çıktı ve dereye giderek abdest aldı. Bu sırada baba ayı da uyanmıştı. Dedenin arkasından o da dereye indi.
--Hayırlı sabahlar!
--Ooooooooooo hayırlı sabahlar! Yaw sizi uyandırım mı yoksa?
--Yok yok! Bizim de zikir zamanımız. Hanım da uyanır şimdi.
--Ya yavrular?
--Yok onların henüz zikir yapacak çağları gelmedi.
--Anladım.
Dede abdest aldı ve mağaraya girerek düzgün bir yerde, toprağın üzerinde namazını kıldı. Doğrusu şimdiye kadar böyle bir namaz kılmamıştı. Toprağın üzerine yapılan secdenin hazzı da bir başka oluyordu.
Ayılar da zikirlerini tamamlamışlardı ki;
Ana ayı:--............



BEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ALTINCI BÖLÜM


--Bey, misafirimiz var, şu bizim kilere git de o baldan biraz getir.
--Evet hanım, benim de aklıma gelmişti bu.
Dede namazdan sonra ayıların yanına geldi. Selamlaştılar. Baba ayı:
--Ben bizim kilere kadar gideceğim.
--Ben de seninle geleyim. Etrafa bir göz atmak istiyorum.
--Peki, zaten fazla da uzakta değil.
--E hadi yola çıkalım zaman.
Dede ve baba ayı beraber yola çıktı. Dede hem gidiyor hem de etrafına göz gezdiriyordu. Kulübe yapmak için ağaca ihtiyacı vardı. Bulundukları yerde çok güzel ağaçlar vardı. Gerçi bir kaç ağacın canı yanacaktı ama, dede buna mecburdu. İla nihaye ayıların yanında kalamazdı.
--Şu ağaçlardan bana biraz lazım.
--Olur. Ben hemen kunduzlara haber vereyim.
--Hayır, hayır. Haber vermene gerek yok. Benim yanımda ağaçları kesecek malzeme var. Siz taşımada bana yardımcı olursanız yeter.
--Ne demek, elbette ki yardımcı olacağız.
--Bu cıvarda hangi hayvanlar yaşamakta?
--Hemen hemen memlekette bulunan hayvanlardan hepsi var. Yani burası epeyce kalabalık.
--Güzel. En kısa zamanda buradaki hayvanları toplamamız lazım.
--Merak etme, onu da hallederiz inşaALLAH.
Bu arada ayının kilerine de varmışlardı. Ayı küçücük bir mağranın ağzını büyük bir kaya parçası ile kapatmıştı. Kayayı kenara çekince, içi bal dolu peteklerle karşılaştılar. Dede balın tadına baktı.
--Mmmmmmm! Çok güzel. İçinde bir dirhem şeker yok.
Ayı güldü:
--Onu insanlar yapar. Duyduğuma göre, insanlar evcil ayıların da ahlakını bozmuşlar.
--Doğru söylüyorsun.
--İki petek alırsak yeter sanırım şimdilik.
--Evet ya yeter.
Yanlarına iki petek alıp gerisin geri döndüler. Epeyce yol almışlardı ki.....

ALTINCI BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
YEDİNCİ BÖLÜM

Yolda iki kurt ile karşılaştılar. Kurtlar her zaman ayılara saygı gösteriyorlardı. Ayının yanında Dede'yi görmeleri onlara tuhaf gelmişti.
--Hayırdır, bu kim?
--Bu misafirimiz, adı da Dede.
--Burda ne arıyor?
Dede devreye girdi:
--Bundan sonra burada yaşamaya karar verdim.
--Aaaaaaa dilimizi anlıyor.
--Evet anlıyorum. Bu arada size rastladığım da iyi oldu. Yakında hepinizi toplantıya çağıracağım. Bir yerlere kaybolmayın.
--Tamam inşaALLAH, buralardayız. Doğrusu merak da ettik.
--Merakınızı yakında gidereceğim inşaALLAH. Hoşçakalın şimdilik.
--Uğurlar olsun.
--EyvALLAH.
Dede ve ayı, kurtların şaşkın bakışları arasında mağaraya doğru yol almaya başladılar. Bir süre sonra da mağaraya vardılar.
Getirilen bal ve dedenin yiyecekleri ile bir güzel kahvaltı yaptıktan sonra...

YEDİNCİ BÖLÜMÜN SONU

 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
SEKİZİNCİ BÖLÜM



Dede baba ayıya dönerek:
--Yapacağımız bazı şeyler var. İlk önce tüm hayvanları toplayıp tanışalım. Daha sonra da bir görev bölümü yapmamız lazım. Burada yaşayan hayvanlara haber verebilir misin?
--Merak etme, kısa sürede hepsini toplarım inşaALLAH.
--Hepsini teker teker çağırman zaman alır ve sen de çok yorulursun. Bu iş için birilerini görevlendirmemiz lazım.
--Bence de böylesi daha iyi olur. Ama kimi görevlendirsek?
--Bu iş için kuş tayafasını görevlendirelim. Bu yakınlarda kim var?
--Bizim komşu güvercin var. Bir de baykuş var.
--Tamam o ikisini çağır hemen.
--Peki
Ayı hemen gidip güvercin ve baykuşu çağırdı. Onlar gelince de:
--Arkadaşlar sizi rahatsız ettik ama acil bir durum var.
--Ne dir o acil durum, diye güvercin sordu.
Dede devreye girdi:
--Orman konseyini kuracağız. Bunun için de bu yörede yaşayan tüm hayvanların burada toplanmaları lazım. Bu işi de siz yapacaksınız.
Baykuş ve güvercin kısa bir şaşkınlık devresi geçirdikten sonra, baykuş:
--İyi fikir. Ben hemen diğer kuşlara da haber verip onları da görevlendiriyim.
--Tamam iyi olur.
Güvercin:
--Ben de bizim güvercin tayfasını harekete geçiriyim inşaALLAH.
--ALLAH sizlerden razı olsun inşaALLAH.
--Amin, ecmain.
Güvercin ve baykuş hemen faaliyete başladı. Kısa sürede tüm kanatlı hayvanlar seferber olmuştu. Bu arada dede ayıya dönerek:

--Bu arada biz de ağaçlara bir göz atalım, kulübe için. Keseceğimiz ağaçları şimdiden belirleyelim ki boş yere ağaç kesip vebale girmeyelim.
--Evet, böylece vaktimizi de değerlendirmiş oluruz.
Dede ve ayı birlikte ağaçları kontrol edip, kesecekleri ağaçları işaretlemeye başladılar. Diğer yandan, haberci olarak gönderilen hayvanlar ormandaki hayvanlara durumu haber verip tüm hayvanların derhal ayının ini önünde toplanmasını söylediler. Cüsse ve güç itibariyle zayıf olan hayvanları bir telaş almıştı. Ayının kendilerine zarar vermelerinden endişe ediyorlardı. Ama her şeye rağmen de oraya gitmek zorundaydılar. Aslan ve kaplanın olmadığı bu ormanda kral ayıydı. Davete icabet etmekten başka da yapacakları bir şey yoktu.
Dede ve ayı işlerini bitirmişler ve mağaranın önünde bekliyorlardı. Hayvanlar da buraya gelmeye başlamıştı. Kısa bir süre de bu bölgede yaşayan ne kadar hayvan varsa hepsi toplanmıştı, sadece kaplumbağa gelmemişti. Gelen hayvanlar Dedeyi görünce önce kısa bir şaşkınlık devresi geçiriyorlardı. Kısa süre içerisinde hepsi Dedeye alışmıştı. Dede:
--Gelmeyen var mı? Kartal:
--Bir tek kaplumbağa kaldı geride. Malumunuz biraz ağır hareket eder.
--Ya kaplumbağayı buraya getirir ya da o gelinceye kadar bekleriz. Kartala dönerek:
--Nerede olduğunu biliyor musun?
--Evet, geldiğim istikametteydi.
--O halde gidip onu hemen getir. Böylece buradaki ahali de beklememiş olur.
--Hay hay, hemen gidiyorum.
Kartal havalandı ve 5 dakika sonra, kaplumbağayı pençeleri arasında almış bir şekilde geri döndü. Kaplumbağa çok korkmuştu. Öyle ya, kartal sadece birisini yemek için pençeleri arasına alırdı. Kartal her ne kadar durumu ona izah etmeye çalışmış ise de onu pek ikna edememişti. Zaten kaplumbağanın da durumunu kabullenmekten başka çaresi yoktu. Kartal kaplumbağayı yere bırakınca, kaplumbağa derin bir nefes almıştı. Dede:
--Kusura bakma, seni böyle aldırdık ama başka da çaremiz yoktu. Aksi halde daha çok bekleyecektik ki herkesin işi gücü var.
Herkes toplanınca, Dede:--....


SEKİZİNCİ BÖLÜMÜN SONU

 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64

DOKUZUNCU BÖLÜM


--Hepiniz hoş geldiniz. Sizleri bunca iş güç arasında buraya topladığım için kusura bakmayın. ALLAH (cc) izin verirse bundan böyle sizinle beraber yaşayacağım. Bu nedenle, bazı düzenlemeler yapmamız gerekiyor. Düzenleme derken, sizin hayatınıza müdahale etme gibi bir niyetim yok. Çünkü siz zaten fıtrat üzere yaşıyorsunuz. ALLAH'a (cc) isyan sizde sözkonusu değil. Ama buraya zaman zaman insanlar gelebilir. Ve onların gelmesi sizin için zararlı olabilir. Belki içinizden bazıları: "İyi güzel de sen de insansın" senin bize zararının dokunmayacağı ne malum?" diyebilirsiniz.
Şunu bilmenizi isterim ki, ben insanlardan kaçarak buraya geldim. Ve onların ne düşündüğünü ben sizlerden daha iyi bilirim. Bu nedenle; siznle birlikte onlara karşı mücadele edeceğiz İnşaALLAH.
Şimdi, bu cümleden olmak üzere benim size bir teklifim var. Kartal:
--Nedir önerin?
--Bir Orman Konseyi ve Orman Timi kurulmasını teklif ediyorum. Ayı:
--Çok iyi bir fikir. Yanab kedisi:
--Ne iş yapacak peki bunlar?
--Orman Konseyi, sizin genel işlerinize bakacak. Her türlü problemi bu konsey halledecek İnşaALLAH.
--Ya Orman Timi?
--Orman Timi de gelebilecek tehlikelere karşı savunma görevi görecek. Yaban keçisi:
--Kimler olacak peki bunlarda?
--Orman Knseyinde, her kesimden temsilci bulunacak, Orman Timinde ise tehlikelere karşı koyabilecek kişiler görev yapacak. Mesela, ayı, kurt, vaşak, kartal v.s. Bir de istihbarat görevi görecek elemanlara ihtiyacımız olacak. Ayı:
--Bu kurullar ne zaman oluşturulacak?
--Hemen şimdi. Çünkü hepinizi bir daha bunun için yormak istemiyorum.
--Bize uyar. Bu arada, arkadaşlar, Dede bundan sonra bizimle yaşayacak. Bunun için de ona bir kulübe yapmamız lazım. Ben Dede ile siz gelmeden önce ormanı gezdim ve kesilecek ağaçları belirledik. Kurullarımızı seçtikten sonra, ilk işimiz kulübenin yapımı olacak. Diğer hayvanlar hep birlikte:
--Bu konuda üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız.
--Ayıya ve size teşekkür ediyorum. Şimdi her bir gurup....

DOKUZUNCU BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ONUNCU BÖLÜM


--Her gurup kendi arasından bir sözcü seçsin. Bundan böyle, toplantılar sözcülerle yapılacak. Ve sözcüleriniz sizin adınıza kararlar alacak ve sizin problemlerinizi bize ileterek, çözüm bulunmasını sağlayacaklar.
Bunun üzerine, her hayvan gurubu aralarında toplanarak kısa bir sürede temsilcilerini seçtiler. Ayıların temsilcisi de Dedenin Mihmandarı olan ayı oldu.
--Temsilcimizi seçtik.
--Güzel. Şimdi ayrıca bir Orman Güvenlik Timi oluşturacağız. Tim komutanlığını ayıların temsilcisi olan, şu andaki ev sahibim olan ayı yürütecek. Gerek Temsilciler Meclisi gerekse Orman Güvenlik Timi doğrudan bana bağlı olacak. Şimdei isterseniz gidebilirsiniz. Ama isteyen de burada kalabilir. İlk oturumumuzu da bugün yapacağız inşaALLAH.
Hayvanların çok az bir kısmı orayı terk etti. Gidenler de işi olanlardı.
--Evet, şimdi ilk oturumumuzu yapıp, Orman Güvenlik Timi elemanlarını seçelim.
--Evet ya iyi olur.
Dede ve temsilciler mağaraya girdiler. Mağaranın zeminine otlar serilmişti. Dede baş köşeye oturdu, temsilciler de karşısında dizildiler.
--BismillahirRahmanirrahim. İlk oturumu açıyorum. İlk önce meclisimiz ormanımıza ve bize hayırlı olsun. ALLAH (cc) bizlerin yâr ve yardımcısı olsun.
--Amiiiiiiiiinnnnnnnnn!
--İlk yapacağımız iş, dışarıda da söylediğim gibi, Orman Güvenlik Timini oluşturmak. Ben teklifimi yapıyorum. Bu iş için önerebileceğim şahıslar. Ayı, kurt, tilki, kartal, güvercin, sansar, sırtlan, çakal, atmaca, şahin, doğan, baykuş. Sizin de önereceğiniz kişiler varsa önerilerinizi bekliyorum.
Ayı söz aldı:
--Yanlış anlaşılmasın ama sadece merakımdan soruyorum. Güvercinin timde yer almasını anlayamadım.
--Özel güvenlik timine haberci lazım değil mi?
--Evet anladım.
--Tilki de ajanımız olacak.
--Yaban sığırını öneriyorum, dedi kartal.
--Evet, uygundur.
Tilki:
--Kokarcadan da faydalanabiliriz.
--Evet, ben de aynı fikirdeyim.
--Peki Özel Güvenlik Timinin görevi ne olacak, dedi kurt?
--Özel Güvenlik Timinin......




ONUNCU BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ONBİRİNCİ BÖLÜM

...görevi ormanımıza gelebilecek yabancılara karşı gerekli önlemi almak.
--Nasıl bir metod uygulayacağız?
--Siz buraya, gelenler konusunda gerekli bilgiyi alıp bana haber vereceksiniz, biz de kimseye zarar vermeden gelenleri tesirsiz hale getireceğiz.
--Daha önce de söylediğim gibi, tim komutanı ayı, yardımcısı da kurt olacak. Ve tim de direkt olarak bana bağlı olacak.
--Gündemde başka neler var?
--Şimdilik bunlardan başka, bir de benim kulübe işi var.
--Evet, hemen ağaçları kesmeye başlayalım.
--Tamam, bu andan itibaren, herkes kendi topluluğunun problemlerini ve varsa önerilerini meclisimize getirecek, ve biz de inşaALLAH gereklei çareleri bulmaya çalışacağız. Sorusu olan yoksa kulübe yapım çalışmalarına başlayalım.
--Sanırım sorusu olan yok, dedi ayı.
--O halde hadi bakalım hep beraber, tabi uçan kuşlar bu işin dışındadırlar. Hatta siz hemen gözetleme çalışmalarına başlayın. Sizin de sorumlunuz kartal. Sakın onun sözünden çıkmayın.
--Anlaşıldı tamam.
Dede, ve diğer hayvanlar hemen yanıbaşlarındaki ormana daldılar. Ve daha önce belirledikleri ağaçları kesip, çınar ağacının yanına toplamaya başladılar. O gün akşama kadar yeteri kadar ağaç kesmişlerdi. Akşama doğru Dede...


ONBİRİNCİ BÖLMÜN SONU

 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64

ONİKİNCİ BÖLÜM
..--Evet bu kadar yeter. Şimdi bu ağaçları birbirine bağlamak için kendire benzer bir şey lazım.
--Ormanın aşağısında, kalın sarmaşıklar var, dedi tilki.
--Çok uzak mı buraya?
--Hayır, fazla uzak değil.
--İyi o halde, yarın da sarmaşıkları kesip inşaata başlarız inşaALLAH.
--Bu gece yine sizdeyiz, dedi ayıya.
--Başımın üstünde yerin var. Kulübe yapılana kadar burdasın.
--EyvALLAH.
O gün de akşam namazı, yemek, yatsı namazı derken uykuya daldılar. Kısa sürede dede ve orman sakinleri birbirine kaynaşmışlardı.
Ertesi sabah, sabah namazı ve kahvaltıdan sonra tilki geldi.
--Ben hazırım.
--İyi, ayı ile beraber bir kaç kişi daha alalım. Yaban eşeğini bul sen hemen.
--Bu yakınlarda otluyordu. Hemen çağırıyorum.
Tilki gitti, az sonra yanında yaban eşeği ve bir kaç hayvan da alıp geldi.
--Hadi bakalım. Sarmaşıkları getirmeye gidiyoruz. Çok işimiz var bugün çoooooooook.
Dede, yanına sarmaşıkları kesmek için, tahra ve baltayı aldı. Beraber yola çıktılar. Sarmaşıkların olduğu yere varmışlardı ki...

ONİKİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM


...ormanın en kalın ve en sağlam sarmaşıklarının orada olduğunu gördüler. Dede tlkiye:
--Aferin, senden iyi istihbaratçı olur.
--Teveccühünüz.
--Hadi bakalım. Ben sarmaşıkları keseceğim, siz de eşeklere yükleyin.
Dede elindeki tahra ile sarmaşıkları kesmeye başladı. Sarmaşıklar o kadar sağlamdı ki bir vurma ile kesilmiyordu. Epeyce yorucu bir çalışmadan sonra, yeteri kadar sarmaşık kesilmişti. Kesilen sarmaşıkları eşeklere yükleme görevi de ayılara kalmıştı. Çünkü ön ayaklarını- o ormanda-onlardan başka kullanabilecek hayvan yoktu. Diğer hayvanlar ise ağızları ile sarmaşıkları çekerek yükleme yapılacak yere getiriyorlardı. Hayvanların özverili çalışmaları görülmeye değerdi. Hiç bir hayvan kaytarmıyordu. Bu durumu gören Dede'nin gözünün önüne, bazı işyerlerinde büyük bir salonda oturan onlarca çalışan geldi. Sadece bir iki kişi çalışıyor diğerleri ise eften püften işlerle uğraşıyordu. "Keşke insanlarda, böyle bir samimiyet ve özveri olsaydı. Tüm problemlerin üstesinden gelineceği gibi dünya da yaşanılacak bir hale dönerdi" diye içinden geçirdi, Dede. Yükleme işi tamamlanmış, kafile yola koyulmuştu. Aralarında sohbet ede ede çınar ağacının yanına varmışlardı. Dede, yükleri tutan sarmaşıkları kesti, sarmaşıklar eşeklerin sırtından yere yuvarlandı. Dede, eşekler dönerek:
--Hakkınızı helal edin, size de epeyce zahmet verdirdik.
--Ne zahmeti, ilk defa canı gönülden bir yük taşıyoruz. Her zaman emrindeyiz.
--ALLAH (cc) ne muradınız varsa versin inşaALLAH.
--Amin, ecmain inşaALLAH.
Sarmaşıklar elbirliğiyle uygun bir yere istif edildi. Dede:
--Öğle namazı vakti geldi. Ben namaz kılacağım, siz de zikrinizi yapın. Gerçi bir çoğunuzun zikrinizi devamlı yaptığınızı biliyorum. Doğrusu bu imrenilecek bir durum. İnşaALLAH, namaz ve öğle yemeğinden sonra inşaata başlarız. Şimdilik serbestsiniz. Hava biraz serinleyince hepiniz buraya gelin. Yardım edebilecekler yardım eder, diğerleri de sohbetleriyle bize yardımcı olur. Bütün hayvanlar dağıldı, Dede de öğle namazını kıldı. Bir şeyler atıştırdıktan sonra, çınar ağacının gölgesinde uzandı. Epeyce de yorulmuştu. Uzanır uzanmaz uykuya daldı. Uykuya varınca da rüya görmeye başladı. Rüyasında....


ONÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU

 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64

ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM


...torununu gördü. Karmakarışık bir rüyaydı. Sanki torunu sıkıntı içindeydi. Sürekli bir eli ile çenesini, tutuyor ve nenesine bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sanki dişi ağrıyor gibiydi. Dede kan ter içinde uyandı.
--Hayırala tebdil olsun inşaALLAH. Acaba torunuma bir şey mi oldu.
Dede herne kadar insanlardan kaçıp buraya gelmişse de neticede sıkıntıda olan torunuydu. Hemen baykuşu çağırdı.
--Şu güvercini bana bulur musun?
--Tamam, hemen bakıyorum.
Baykuş ormanda kayboldu, bir kaç dakika sonra da güvercin ile beraber geldi.
--Buyur beni çağrtmışsın.
--Evet, senden bir ricam var.
--Ne demek, emret.
--Kusura bakma, sana da zahmet verdireceğim ama.
--Yahu ne zahmeti, isteğin ne onu söyle.
--Çok karışık bir rüya gördüm. Sanki torunum sıkıntı içerisinde. Ondan bana haber getirmeni istiyorum.
--Tabi, hemen gider haber getiririm inşaALLAH. Bana adresi var.
Dede evinin olduğu yeri güvercine tarif etti. Oraya vardığında ise oradaki kuşlardan da bilgi alabileceğini söyledi.
Güvercin havalandı ve, dedenin evinin olduğu istikamette gözden kayboldu. Vakit de epeyce olmuştu. Hava biraz serinlemişti. Dede ayıyı çağırdı. Ayı gözlerini oğuştura oğuştuta uyandı.
--Ne o, sabah oldu mu ki?
--Yahu ne sabahı, vakit öğle sonu, hadi bakalım, işe başlamamız lazım, dünya kadar işimiz var.
--Öyle ya, öğle uykusuna yatmıştık.
--Evet ya, sen şimdi diğerlerini de çağır, bu evi bir an önce yapmamız lazım.
--Tamam ben diğerlerini çağırmaya gidiyorum.
Ayı ormanın derinliklerinde kayboldu. Dede de hemen getirdiği sarmaşıklardan bir ip merdiven yapmaya başladı. Ayı gelene kadar Dede merdiveni yapmıştı.
--Geldik.
--İyi ettiniz, hadi bakalım bana bir omuz ver de ağacın üstüne çıkıp şu merdiveni bağlıyayım.
Ayı Dede'ye omuz verdi ve Dede'nin ağacın üstüne çıkmasını sağladı. Dede yaptığı merdiveni ağacın dallarına sıkıca bağladı. Merdiven çok sağlam olmuştu.
--Eveeeeeeeeeeett! Bir deneyelim bakalım.
Dede merdivenden aşağıya rahatlıkla indi. Ve tekrar yukarı çıktı.
--Şimdi siz.....

ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ONBEŞİNCİ BÖLÜM


...şu ağaçları bana verin. Bu arada iki ayı da yukarı çıksın.
İki ayı hemen yukarı tırmandı. Diğerleri de aşağıdan ağaçları vermeye başladılar. Dede ilk önce tabanı yaptı. Daha sonra da duvarları yükseltmeye başladı. İkindi namazına kadar çalıştılar. Dede ikindi namazını kıldı ve çalışmaya devam ettiler. Hayvanlar büyük bir iştahla çalışıyorlardı. Akşam namazı vakti girene kadar, duvarlar bir adam boyu yükselmişti.
--Eveeeeeeeeeeet! Bu günlük bu kadar yeter. Bu evi beş gün içerisinde bitirmemiz lazım.
--Neden, beş gün?
--E çünkü beş gün sonra mübarek ramazan ayı geliyor.
--Ya ramazan ayını duyduk ama bizim bu konuda detaylı bilgimiz yok. İnşaALLAH bizi bu konuda aydınlatırsın.
--Ne demek elbette. Gerçi oruş tutmak hayvanlara farz değil, siz hiç bir konuda mükellef değilsiniz ama ben yine de size istediğiniz konuda bilgi veririm inşaALLAH. Ama önce bu evi yapmamız lazım. Anlıyorsunuz derğil mi?
--Elbette. Sen hiç kafanı yorma. Biz bazı anlayışsız insanlara benzemeyiz.
--El Hak, doğrudur.
--Benim şimdi namaz kılmam lazım. Siz de istirahatinize bakın. Yarın sabah da erkenden gelmeyi unutmayın.
--Merak etme.

Dede'nin Evinde

Güvercin sora sora dedenin evini bulmuştu. Evde nene ve Dede'nin torunu vardı. Torun, nenenin etrafında pervane gibi dolanıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Biraz daha yaklaşıyım, bakalım ne konuşuyorlar?" Dedi güvercin.
Evin içini yakından görecek bir dala kondu. Torun bir yandan mutfakta yemek yapan nenesinin eteğini çekiştiryor bir yandan da söyleniyordu.
--Bana ne bana ne! Ben Dedemi isterim.
--Hay sana da Dede'ne de.
--Ben anlamam, git bana dedemi getir. Nerden getirirsen getir.
--Şimdi kepçeyi vurursam gözünü çıkarırım.

ONBEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ONALTINCI BÖLÜM


Güvercin öğreneceğini öğrenmişti. Artık gidip Dede'ye haber vermesi gerekiyordu. Hemen havalandı ve ormanın yolunu tuttu.

Ormanda
Şafak sökmek üzereydi. İlkönce kuşlar uyandı ve sabah seramonisine başladılar. Kuşların cıvıldaşmaları, diğer orman sakinlerinin birer birer uyanmalarına vesile oluyordu. Dede de kuşların sesine uyandı. Saatine baktı. Sabah namazı olmak üzereydi. Dede kalkarak dereye indi, buz gibi suyla abdestini aldı. Soğuk su Dede'ye iyi gelmişti. Uykusu tamamen dağıldı. Tanyeri de ağarmıştı o esnada. Dede önce namazını kıldı. Ev sahipleri de uyanmışlardı. Her sabah yaptıkları zikirlerini çektikten sonra kahvaltılarını yaptılar.
--Bal bitmek üzere, dedi ana ayı.
--Tamam, ben bugün bir ara gider getiririm.
--Ya, bir ara orman sakinleri ile bir toplantı yapalım da balık tutmaları konusunda serbest olduklarını kendilerine söyleyelim. Zaten balıklar bizim ormana ait değil. Bunlar göçebe hayvanlar.
--İyi olur. Yoksa her an kargaşa çıkabilir.
--Evet, evet öyle yapalım. Hem zaten derede bol miktarda balık var. Et obur hayvanların sayısı da fazla değil.
Kahvaltılarını da yapmışlardı bu arada. Diğer hayvanlar da yavaş yavaş çınarın dibinde toplanıyorlardı. Güneş bir mızrak boyu yükselince işe koyuldular.
O gün akşama kadar-Dede'nin namaz arası dışında-pek mola vermeden çalıştılar ve duvarları bitrdiler.
--Ellerinize sağlık. Çok güzel oldu. Bir atasözü şöyle der:
--Birlikten kuvvet doğar. Şayet tek başıma olsaydım, mümkün değil bu kulübeyi yapamazdım. ALLAH (cc) ne muradınız varsa versin.
--Ecmain inşaALLAH.
--Yarın çatısına başlayacağız inşaALLAH. Elimizde yeteri kadar ağaç ve sarmaşık var. Yalnız bir problem var.
--Ne problemi?
--Problem şu ki....


ONALTINCI BÖLÜMÜN SONU
 

ahmetmeydani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2012
Mesajlar
149
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
ONYEDİNCİ BÖLÜM


...bu ağaçları tam olarak yanyana getirmek çok zor. Bu nedenle kışın bu dam akar.
--Kolayı var.
--Nasıl?
--Burada bol miktarda çamsakızı var. Onları toplayıp kumla karıştırıp ağaçlarına arasına sıvarsak bu problem ortadan kalkar.
--VALLAHi doğru. Evet bu problemi de böylece hallederiz inşaALLAH. Hadi bakalım. Bugünlük de bu kadar yeter. Yarın çatıyı yaparız inşaALLAH. ALLAH (cc) hepinize rahatlık versin.
--Ecmain inşaALLAH.
O gece de daha önceki geceler gibi geçti. Kahvaltıdan sonra işe koyuldular.
--Bir kaç kişi gidip çamsakızı toplasın. Kum var burada, harç işini de halledelim inşaALLAH. Diğerleri de bana yardım etsin.
Bazı hayvanlar çamsakızı toplamaya gittiler. Tabi en büyük iş gene ayı ve yaban eşeklerine düşüyordu. Ayı ön ayaklarını el gibi kullanıyor eşekler de yük getiriyordu. Akşama doğru epeyce yüklü bir miktarda çamsakızı toplamışlardı. Dede ve diğerleri de çatının büyük bölümünü bitirmişti. Çamsakızını getirip kulübenin yanına boşalttılar.
--Sakızlar çok kuru, üzerine su dökün sabaha kadar yumuşasın. Sabah da kum ile karıp sıvarız.
--Tamam, hadi arkadaşlar.
Getirilen çamsakızının üzerine su döküp yumuşaması için bıraktılar.
--Hadi bakalım bu günlük de bu kadar yeter. Yarın inşaALLAH inşaatı bitiririz.
Dede ağaçtan aşağıya indi, mağaraya doğru yürümeye başlamıştı ki.....


...bir kanat sesi geldi. Arkasına dönen Dede, torununu görmesi için gönderdiği güvercin ile burun buruna geldi.
--Selamun aleykum.
--Vealeykum selam. Hoş geldin.
--Hoş bulduk.
--Eeeeeeeeeee anlat bakalım. Neler gördün?
--Torunun, ille de dedemi isterim diye tutturmuş.
--Nenesi ne yapıyor peki?
--Azarlayıp duruyor çocuğu.
--Anladım, inşaALLAH en kısa zamanda ona bir mektup yollarım seninle. ALLAH (cc) ne muradın varsa versin inşaALLAH.
--Ecmain inşaALLAH. Hayırlı akşamlar.
--Hayırlı akşamlar.
--Ertesi gün yine bir önceki günün bir benzeri gibiydi. Zamkları kumla karıştırıp bir güzel kardılar ve dama konan ağaçların arasına bir güzel sıvadılar. Ayrıca duvar olarak kullanılan ağaçların arasını da kumlu zamkla sıvadılar. Ortaya çok güzel bir kulübe çıktı. Geriye kapı ve pencereler kalmıştı. Dede:
--Ellerinize sağlık, çok güzel oldu. Geriye bir kapı ve iki pencere kaldı. Yarın inşaALLAH, en yakın kasabaya gidip eskiciden temin ederim inşaALLAH. Bu arada biraz da nevale almam lazım. Malumunuz iki gün sonra ramazan başlayacak.
--Bize ramazan hakkında bilgi verecektin.
--Evet, bugün akşam namazını müteakip size ramazan hakkında bilgi vereceğim inşaALLAH. Hadi bakalım istirahatınızı yapıp gelin. Çok yoruldunuz gene. Bunun üzerine hayvanlar akşam namazını müteakip toplanmak üzere dağıldılar.
Dedenin kulübesi iki odadan oluşuyordu. He odada birer pencere vardı. Bir tane de kapı bırakmıştı dede. Kulübenin zemini sert olduğundan zemine ot toplayıp koymayı düşündü. Diğer yandan kışın kullanması için bir tane de uyku tulumuna ihtiyacı vardı. Çünkü bu kulübe de ateş yakması imkansızdı. Ayrıca buna gerek de yoktu.
Akşam namazını müteakip, tüm hayvanlar toplanmışlardı. Hepsi merak içindeydi. Ramazan nasıl bir şeydi? İnsanlar ramazana nasıl yaklaşıyorlardı? Bunu çok merak ediyorlardı.
Tüm hayvanlar gelince Dede:
--Hepiniz hoşgeldiniz. ALLAH (cc) bir çok mahlukat yaratmıştır. Ve hepsine ayrı ayrı görevler verilmiştir. Bu mahlukat içinde bazıları var ki ALLAH (cc) onlara ayrıca bazı yükümlülükler getirmiştir. Bunların başında insanlar gelmektedir. İnsan eşrefi mahlukattır. Yani yaratılmışların en şereflisidir. Ama yükümlülüklerini yerine getirdiği takdirde.
--Peki yükümlülüklerini yerine getirmezlerse ne olur?
--İşte o zaman....



ONYEDİNCİ BÖLÜMÜN SONU
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt