Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, 28 Şubat'ta yargı kararlarından mağdur olan isimlerin dosyalarını TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna gönderdiklerini açıkladı.
27 Ağustos 2012 TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, aralarındaSalih Mirzabeyoğlu'nunda bulunduğu 28 Şubat döneminde yargılanan isimlerin dosyalarını Darbeleri Araştırma Komisyonuna gönderdiklerini söyleyerek, "Hukuki düzenleme yapılarak belirli davaların yeniden yargılama yolu açılmalı. Beraat edilsin demiyoruz. Ancak, 28 Şubat'ın izleri silindiğine göre tekrar yargılanmalılar" dedi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, 28 Şubat'ta yargı kararlarından mağdur olan isimlerin dosyalarını TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna gönderdiklerini açıkladı.
12 Eylül'de mağdur olanlar, işkence görenlerin zamanında müracaat ettiklerini belirten Üstün, "28 Şubat'ta YÖK ve YAŞ kararından mağdur olanlar bize müracaat etmişler. Bunun gibi birçok konuda müracaatlar var. Biz bunları derledik ve Darbeleri Araştırma Komisyonuna gönderdik. Dedik ki bunları inceleyin raporu yazarken yer verin dedik" dedi.
KİTAPLARINI GÖSTERDİ
28 Şubat süreci içinde yapılan yargılamalarla ilgili dosyalar gönderdiklerini vurgulayan Üstün, şöyle konuştu: "Salih Mirzabeyoğlu'nun avukatları ve sevenleri bize bu konuda başvurdu. O dönemde yargılamaları örnek teşkil edecek cinsten. Yargılamaların nasıl acelece ve psikolojik harplerle yapıldığını görmemiz açısından son derece önemli. Dosyasını bende inceledim. Doğru düzgün delil olmadığı halde idam kararı verilmiş. Daha sonra idam kalkınca müebbet olmuş. İdam cezası olsa idi, Mirzabeyoğlu gibi konjonktürel durumdaki insanlar idam edilmiş olacaktı. Ben kendisini ziyaret ettim ve dinledim. Ne yaptınız dedim? Kitaplarını gösterdi. Ben yazarım diyenden çok daha fazla kitap yazmış bir isimdir. İdeolojisini beğenirsiniz beğenmezsiniz ama adam fikri ile mücadele verdi. Zamanında ona bağlıyım diyenler birkaç yerde bazı eylemler yaptı. Bir vagon yakıldı. Normal şartlarda değerlendirildiğinde büyük olaylar değil. Ama onlar idam cezası aldı. Bizde bunlardan dolayı darbelerin sonuçlarından etkilenenler konusunda onun dosyasını da komisyona gönderdik."
Mirzabeyoğlu gibi 28 Şubat döneminde yargılanmış isimlerin yeniden yargılanması konusunun şu an hukuken mümkün olmadığını ifade eden Üstün, şunları söyledi: "Hukuken bitmiş. Tüm kapılar kapalı. Yargıtay onaylamış. Ama 28 Şubat'ta nasıl yargılama yapıldığı belli idi. Hakimler askeri birliklerde brifing alıyordu. Şu tehlikeli bu tehlikeli deniyordu ve hakimler buna göre karar veriyordu. En azından bir şans tanınması lazım. Hukuki düzenleme yapılarak belirli davalara yeniden yargılama yolu açılmalı. Beraat edilsin demiyoruz. Sakin kafa ile değerlendirilerek 28 Şubat'ın izleri silindiğine göre tekrar yargılansın ve suçları neyse onun cezasını alsınlar. Beraat mı edecek daha az mı ceza alacak buna bakılarak bir karar verilsin. Yani biz bu dönemde yargılanan isimlerin dosyalarını göndererek Darbeleri Araştırma Komisyonuna buna bakın dedik. Diğer partilerle birlikte bu konuda bir mutabakata varılabilir."
Türkiye'de üniversitelerde 28 Şubat döneminde yaşananlarla ilgili konuşan Üstün, sözlerini şöyle sürdürdü: "12 Eylül darbesi oldu. Biz burada 12 Eylül referandumunda Anayasa değişikliği ile darbecilerin yargılanması önündeki engelleri kaldırdık. Yargılama başladı. Yargılamada sağ kalan generaller üzerinden devam ediyor. Ben hukukçu olarak bu işin yaygınlaşmasını istiyorum. Sivil generallerde yargılanmalı. Örneğin Sakarya'da rahmetli Ünal Ozan'ın koltuğuna oturan kişilerde yargılanmalı. Yargıçlar ve savcılar bunu bir cadı avına dönüştürmeyelim diye düşünüyor olabilir. 28 Şubat ile ilgili bazı soruşturmalar yaşandı. Ancak, daha fazla aşağılara inmedi. Elbette bu daha da aşağılara inmelidir."
28 Şubat'ta yaşananlar ile ilgili her kurumun temizliği kendi içinde de yapması gerektiğinin altını çizen Üstün, "Sakarya Üniversitesi 28 Şubat'tan önce gerçekten bir şehir üniversitesi idi. SAÜ hocaları her gece bir dernek ve düşünce kuruluşlarında panele katılıyordu. 28 Şubat oldu ve biz şehrimizdeki üniversiteyi kaybettik. Etrafına duvarlar örüldü" dedi.
28 Şubat döneminde belli üniversitelerin hedef olarak seçildiğini anlatan Üstün, sözlerine şöyle devam etti: "Örneğin Kırıkkale Üniversitesi ya da Sakarya Üniversitesi bu hedeflerdendi. Burada çok çeşitli operasyonlar yapıldı. Ancak, bazen ne kadar çaba harcansa da başarılı olamazsınız ya. Buralarda da böyle oldu. Sakarya Üniversitesinin temelini öğretim görevlisi olarak atan Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün samimi temelini bozamadılar. Umarım SAÜ gerekli çalışmaları yaparak ve 28 Şubat'ın izlerini silerek şehir üniversitesi olur. Sonuç olarak üniversitelerin başına gelen insanlar 28 Şubat döneminde yapılan suçları tespit edip bunların dosyalarını savcılığa göndermeleri lazım. Yönetimlere gelenler kendisinden önceki dönemdeki suçları görmeyerek yarı centilmenlik antlaşması gibi davranılırsa bu da hoş değil"
Gaziantep'te yaşanan terör olaylarını da değerlendiren Üstün, idam cezasının tekrar geri gelmesinin söz konusu olamayacağını belirtti. Üstün, Gaziantep'te 9 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısını gerçekleştirenlerin insanlıktan çıkmış yaratıklar olduğunu söyledi. Üstün, BDP milletvekillerinin teröristlerle kucaklaşmasının ise suç olduğunu vurguladı.
çiçekler açıyor unutulmuş bahar ilk aşka benzer ilk heyecan ilk duyar gibi toprağın kokusunu ilk gider gibi ilk savaşa alevleniyor damarlarda kan bu incecik kız gelinlik yaşta bu desen oyun yaşında çocuk bu ihtiyar-delikanlı. ateş önü çatılmış tüfekler ve ölüme hazır binler: çiğneyemeyecek yabancı adam toprağımızı çiğneyemeyecek yabancılaşmış adam.
28 Şubat 1998’de ne oldu? Ankara’da, sokak ortasında bu ülkenin azınlık bir unsuru diyebileceğimiz bir zihniyet tankları yürüttü. Aynı marjinal zihniyete sahip olanlar ülkenin sahiplerini fişlediler, vatan haini damgası vurarak. Hâkim ve savcılar Genelkurmay’a çağrıldı; irtica brifingi verildi onlara, andıçlar genelgeler geldi peşpeşe.
28 Şubatta asker sivil bürokrasi, medya, kamuoyu vs vs… hayatlarının en büyük günahlarından birini işlediler. Şimdilerde “28 Şubat yargılansın” diyen bir takım cemaatlerin o dönemde nasıl bir sınav verdikleri ise hepimizin malumu ama mevzumuz o değil.Lamı cimi yok, 28 Şubat apaçık bir darbe. Darbeciler mutlaka yargılanmalıdır dediğimiz şu günlerde bu ülkede güzel şeyler olduğuna da şahit oluyoruz. 12 Eylül cuntacılarının yargılanmalarından sonra 28 Şubat da mercek altına alınıyor, yargı önüne çıkıyor. Bunlar güzel. Ama o dönemin yargı kararlarının da gözden geçirilmesi gerekmiyor mu artık? O yargı kararlarının yok hükmünde sayılması gerekmiyor mu? Ve şimdi toplumun her kesiminden 28 Şubat günlerinde yapılan yargılamaların siyasi olduğuna inanan ve bunu dile getiren insanlar var artık.Ve 28 Şubatta -ahlaksızca- yargılanan insanların başında gelen bir isim var: Salih Mirzabeyoğlu. Şaka değil, yazar Mirzabeyoğlu idam cezasına çarptırıldı. Davanın nasıl başladığını, ne tür kepazeliklerle idama çarptırıldığını burada anlatacak değilim. 28 Şubat yargılamalarının mihengi Mirzabeyoğlu davası diyor bir arkadaşım. Valla çok doğru söylüyor. 28 Şubat bitti diyorlar ya, bitmemiş işte. Bu işten anlayan insanların ise söylediği şu: “28 Şubatta yapılan bütün hukuksuz uygulamaların ortadan kaldırılabilmesi gerekiyor. Hukukun bizzat kendi kendisini temizlemesi adına Salih Mirzabeyoğlu davasında da hukuken ve kanunen yargılanmanın yenilenmesi yolundan başka bir çözüm yok.”Benim bildiğimse şu: Mirzabeyoğlu bir yazar, bir düşünce adamı. Onlarca eseri var. Kitaplarında, konferanslarında, mahkemedeki savunmalarında şunu söylüyor: “Ben, yasalarını emperyalist zalimlerin oluşturduğu, haklının değil güçlünün sözünün geçtiği ve kaynağını ilahi emirden almayan kanunlarla yönetilen bu sistemi istemiyorum. Hayalim, rüyam, idealim bu zalim sistemin yerine çerçevesini ilahi kanunların çizdiği “vasıta bir fikir sistemi” örgüleştirip bunu hayata tatbik edebilmek…!”Karşımızda ömrünü davasına adamış bir adam var esasen.Bir şey daha var bildiğim, onun arkasında gâvurlar olsaydı o kadar çirkinleşemez, o kadar ileri gidemezlerdi onun hakkında karar verenler.Mirzabeyoğlu bir mütefekkir ve münevver. Ama benim bir insana muhabbet beslemem için bunlar yeterli sebep değil. O, muhabbet ehli biri en başta. Yazdıkları -özellikle şiirleri- insanın bam teline dokunacak cinsten. Kendisini farklı bakış açılarından tanımlayanlar olsa da gâvurların canını sıkan bir güzel Kürt. Tıpkı Said-i Nursi gibi İslam’ın mutlak hakikat olduğunu haykıran, gâvurlara tırnaklarını kemirten en sevdiğim Kürt tipi. Bu adamla muhabbet etme fikrimiz gâvurları iyice çıldırtıyor. Çünkü adam dibine kadar ülke sevdasıyla dolu. Necip Fazıl’ı, Cemil Meriç’i, Abdülhakim Arvasi’yi çok seviyor ve tıpkı onlar gibi gönülden bize muhabbet besliyor, İslam deyince akan suları durduruyor. 28 Şubat gibi bir dönemde “Müslümanlar dik durun karşınızda leşler var” manifestosu ile Necip Fazıl ölmedi der gibi bizleri yüreklendiriyor.İşte bu güzel adam on dört yıldır mahpus. Bugünlerde ona yapılan zulmün ayrıntılarına şahit oluyoruz. Onu özgür kılmak adına yeniden yargılama süreci inşallah geciken adaleti sağlayacak.Onunla çay içme hayalim var. Özgürlüğüne inşallah kavuşacak o. Kemalistler ve ardında bilmem kaç gâvur locası taşıyan kürtçü faşistler iyiden iyiye çıldıracak. Bir an önce adalet yerini bulsun ve Salih Ağabeyle sevdamızı konuşalım, iman tazeleyelim, çay içelim. Ben bunu istiyorum.
Salih Mirzabeyoğlu'nun kaldığı Bolu F tipi cezaevinde bugün tutuklanmasının 15. senesi dolayısı ile eylem düzenlendi.
28 Aralık 2012 Mirzabeyoğlu'nun 15 yıl önce 28 Aralık 1998 tarihinde gözaltına alınmasını protesto etmek isteyen ve
yurdun çeşitli bölgelerinden Bolu’ya gelen gruplar, F Tipi Cezaevi önünde eylemyapmak istedi. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nun 100 metre yakınında eylem yapılmasının yasaklanmasının ardından bugün ilk gerginlik yaşandı..
Cezaevi'nin önüne yürümek isteyen kişilere polis engel olunca, kısa süreli arbede yaşandı.Polis'in yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekti..
Yaşanan kısa süreli arbedenin ardından Büyük Anadolu Gençliği İnsiyatifi adına Tufan Ersöz basın açıklamasını okudu. SalihMirzabeyoğlu'nun 15 yıldır işkence gördüğünü söyleyen Ersöz şöyle konuştu:
"Bugün burada 15 yıldır işkence edilerek idealleri ile birlikte yok edilmek istenen kumandan SalihMirzabeyoğlu'nun ömrümüzle, evlatlarımızla, kanımız canımızla yanında olduğumuzu göstermek için bulunmaktayız. Telegrama göz yumanlar, susanlar, koruyanlar en az uygulayanlar kadar bu suça ortaktır."
Basın açıklamasının ardından kalabalık araçlarına binerek Bolu'dan ayrıldı.
Seyfi Dede’lerin, Mehmet Moğultay’ların CHP’nin arka bahçesi haline getirdiği, darbeci postalı karşısında nutku tutulan brifingci yargının, 28 Şubat sürecinde verdiği kararların yeniden gözden geçirilmesi için nihayet harekete geçildi.
28 Şubat Yargı Kararlarının İptal Edilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Anayasa Komisyonu’na havale edildi. Söz konusu teklif, “28 Şubat dönemi siyasi görüş beyanı ve eylemleriyle ilgili yargılanan kişilere ilişkin yargı kararlarının iptal edilerek yeniden yargılanmasını” öngörüyor.
“O KARARLAR ŞAİBELİ” BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın TBMM Başkanlığı’na sunduğu kanun teklifinde, özellikle İslami kesimle alakalı tüm yargı kararlarının iptal edilmesi ve yargılamaların tekrar yapılması gerektiği vurgulanarak, “28 Şubat sürecinin aydınlatılması ve 28 Şubat sürecindeki siyasi yargı kararlarının iptal edilerek yeniden muhakeme yolunun açılması gerekmektedir” deniliyor.
“ADİL HAKİMLERE GÖZDAĞI VERİLDİ” Kanun teklifinde, o süreçte Salih Mirzabeyoğlu, Nurettin Şirin, başörtülü genç kızlar ve Merve Kavakçı İslam’a yaşatılan mağduriyete dikkat çekiliyor. Yargı mensupları talimatlarla yönlendirilirken, adil ve tarafsız davranmak isteyen bir kısım hakim ve savcıların ise baskı altına alındığının belirtildiği teklifte, şunlar kaydediliyor: “Bu karanlık dönem içerisinde birçok gazeteci andıçlanmış, bağımsız yargı mensuplarına ‘brifing’ ve talimatlar verilmiş, görevlerini yapan bir kısım hakim ve savcılar hakkında soruşturmalar açılarak bu kişilere gözdağı verilmiştir. Bu dönemde verilen idari ve yargı kararlarının çoğu hukuki olmaktan uzaktır. Verilen bu kararlar neticesinde binlerce vatandaşımız, başta orduda bulunan askerler olmak üzere işinden atılmış, sürülmüş veya işlemediği bir suçtan dolayı hapis yatmak zorunda kalmıştır. Keza bu süreçte irtica yaygarası kopartılarak Salih Mirzabeyoğlu ve Nurettin Şirin gibi İslami şahsiyetlere ve İslami sembollere karşı acımasızca ve gayri ahlaki bir tarzda saldırılmıştır. Başörtüsüne yönelik yasak ve dışlanma yoğun bir şekilde uygulama alanı bulmuştur. Başörtüsünden dolayı üniversitelerde okuyan binlerce öğrenci ve çalışan mağdur edilmiş, halkın oylarıyla seçilen milletvekili Merve Kavakçı dahi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden keyfice dışarı atılmıştır.”
Mütefekkir Mirzabeyoğlu için Bolu F Tipi cezaevinde kurulan ve 7. gününe giren Özgürlük Kampına ilgi artarak devam ediyor..Dün Gece gerçekleşen basın açıklamasında 'Her Yer Bolu, Her yer Kahire" sloganı atıldı..
15 Temmuz 2013, 06:23
Gaye Fikir Platformu tarafından başlatılan ve 15 Senedir hukuksuzca cezaevinde olanMirzabeyoğlu'nun özgür kalmasını hedefleyen eylem'e her kesimden ilgi var.Dün toplanan gruplar İftarlarını cezaevi önünde kurulan kampta yaparak Namazlar kılıp ,dua ettiler ve salavatlar eşliğinde Cezaevinin bulunduğu kapıya doğru yürüyerek çeşitli sloganlar eşliğinde basın açıklamasında bulundular.
Basın Açıklaması'nın tam metnini aşağıda sizlerle paylaşıyoruz:
Sizleri selamların en güzeli olan Allah’ın selamıyla selamlıyorum,
ESSELAMÜN ALEYKÜM...
Bir savaş yaşanıyor; doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin... Alemlerin yaratılmasından kıyamete kadar geçecek olan sürede HAK ile BATIL’ın savaşında, safımızın HAK olduğunu ilan etmek için buradayız...
Cennet mekan Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın devrilmesiyle başlayan ve İslam hilafet makamının ilga edilmesiyle devam eden bozgun, yıkım ve dağılma coğrafyasında, kan ve göz yaşına boğulmuş mazlum halkların tekrar ayağa kalkması, tekrar baş ettiğimizi ilan etmek için buradayız... 150 yıldır, müslüman halkımızı sömüren, imanımızı, inancımızı bozan, Yahudi, dönme, mason, kozmopolitik lobicilerin, faizclerin ve ayak takımlarının oyunlarını bozmak, saltanatlarına son vereceğimizi ilan etmek için buradayız...
“Dur demeli bu kötü gidişe...” diyen bir liderin, fikir, sanat ve aksiyon adamının yanında saf tuttuğumuzu ilan etmek için buradayız..
Bedeni 7 m²’lik bir hücrede esir, ama ruhu ve fikirleriyle ötelerde olan bir liderin, fikir, sanat ve aksiyon adamının yanında saf tuttuğumuzu ilan etmek için buradayız... Kendilerine eşi benzeri görülmemiş zulümet, haksızlık ve adaletsizlik yapılmasına rağmen; “Asıl olan Ümmetin kurtuluşudur.” diyen bir liderin, fikir, sanat ve aksiyon adamının yanında saf tuttuğumuzu ilan etmek için buradayız..
Her fitnenin başı olan Yahudiye nisbetle; “Bizim sistemimizde İsrail diye bir devlete yer yoktur.” diyen bir liderin, fikir, sanat ve aksiyon adamının yanında saf tuttuğumuzu ilan etmek için buradayız..
Bütün beşeri sistemlerin teker teker çöktüğü, zulmün, adaletsizliğin ve her türlü çirkefliğin yaşandığı bir dünyada gerçek adaleti tesis edecek, fert ve toplum meselelerinin çözümünü örgüleştirmiş ve model sunmuş bir liderin, fikir, sanat ve aksiyon adamının yanında saf tuttuğumuzu ilan etmek için buradayız..
Köre, sağıra ve haramiye nisbet, 15 yıldır tek başına insanlığının ve inancının kavgasını veren gerçek insanın yanında saf tutmak, insan olmaya çalıştığımızı ilan etmek için buradayız... Özgürlüğe muhtaç bizlerin, özgürleştirebilmek için, SalihMirzabeyoğlu’nun yanında saf tuttuğumuzu ilan etmek için buradayız...
Özgürlük, günlük politikaların esaretinde, toza dumana karışıp, ömrünü tüketmek değildir. Sahip olduğun makam ve mevkinin keyfini sürmek değildir. Özgürlük, Allah ve Resulü’ne bağlılıktır. Bunun idealini yaşamak ve ideali uğruna herşeyden vazgeçmektir. İşte bu özgürlüğü yaşayan SalihMirzabeyoğlu’nun yanında saf tutmak özgürleşmek istediğimizi ilan etmek için buradayız... Bu özgürlük kampını kuran ve kararlı, inançlı ve inatçı bir şekilde dik duruş sergileyen ve bunlara vesile olan Gaye Fikir Platformu çalışanlarına teşekkür ediyoruz...
Allah sizlerden razı olsun...
Bugün Bolu Özgürlük Kampından yakılan bu meşale, yarın İstanbul’da, Ankara’da, Konya’da, Maraş’da, Malatya’da, Adana’da, Antep’de, Urfa’da, Adıyaman’da, Elazığ’da, Erzurum’da, Düzce’de, Sakarya’da ve daha nice yerlerde yanacak ve Anadolu’nun özgürleşmesi için meşalelerimizi tutuşturacağız...
Halkların dini inancına, örfüne, kültürüne düşman yabancılarla değil, müslüman kardeşlerimizle omuz omuza vererek yapacağız bunları...
Çapulculara nisbet, gezici değil, kalıcı olduğumuzu, meydanların gerçek sahiplerini beklediğini ilan etmek için buradayız...
Ve dünyanın dört bir yanında kurulmuş olan özgürlük kamplarındaki kardeşlerimize selam olsun...
Selam olsun, Mısır’daki Özgürlük Kamplarımıza. ..
Selam olsun Suriye’deki, Doğu Türkistan’daki, Gazze’deki, Çeçenistan’daki, Myanmar’daki Özgürlük Kamplarımıza...
Ümmet şuurunu kuşandığımızı ilan etmek için buradayız...
Ve sen; “Mahsun çocuğu Anadolu’nun...”
“Beklenen sensin...
“Özlenen sensin...
“Gözlenen sen...”